21.04.2025
21.04.2025
CHP Genel Başkan Yardımcısı Avukat Sevgi Kılıç, İstanbul Üniversitesi öğrencisi Eren Üner’in gözaltı sürecinde uğradığı işkenceye ilişkin yaptığı açıklamada, gençliğe yönelik baskıların tesadüfi değil, sistematik bir iktidar politikası olduğunu vurguladı. “İşkence suçtur. Hiçbir bahaneyle meşrulaştırılamaz, hiçbir kılıfla örtülemez” dedi.
Saraçhane protestolarına katılan ve polis şiddetini belgeleyen İstanbul Üniversitesi öğrencisi Eren Üner’in gözaltı ve tutukluluk sürecinde maruz kaldığı hak ihlalleri kamuoyunun gündemindeyken, CHP’li Sevgi Kılıç konuya ilişkin açıklama yaptı.
Eren’in yalnızca şiddet görüntülerini sosyal medyada derli toplu bir biçimde paylaşması, daha önce dolaşımda olan içeriklerin yayılımını artırdı. Paylaşım sonrası gözaltına alınan Üner, sorgu sürecinde “örgüt bağlantısı”, “azmettirme” ve “eşcinsellik” üzerinden şiddet ve nefret söylemine maruz kaldı. Sorgu sırasında cinsel taciz boyutuna varan işkence uygulamaları kaydedildi. Üner’in ifadesine göre sorgu odasında kamera vardı ve bu anlar görüntülerle sabit. Üner, yaşadıklarından ötürü savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Kılıç, yalnızca Eren Üner’in değil, benzer şekilde gözaltına alınan diğer gençlerin de fiziksel ve psikolojik işkenceye, aşağılayıcı söylemlere ve hukuka aykırı uygulamalara maruz bırakıldığını ifade etti.
“Ters kelepçeyle saatlerce bekletmek işkencedir. Bu tanım yalnızca bizim vicdanımıza değil, uluslararası işkence raporlarına da dayanmaktadır.”
“Polis Şiddetini Belgelemek Suçsa, Bizzat Paylaşan Polisler Ne Olacak?”
Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddetin sosyal medyada belgelenmesini “suç” olarak değerlendiren emniyet ve yargı organlarına tepki gösteren Kılıç, şu soruları yöneltti:
“Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddeti belgelemek ‘suç’ sayılıyorsa, uyguladıkları şiddeti açık kimlikle ve şahsi hesaplarından paylaşan polisler suç işlemiyor mu? Gözaltı anlarını kaydeden, yaygınlaştıran polisler hakkında tek bir işlem başlatıldı mı? Hukuk herkes içinse, bu uygulamalar polis için de geçerli mi?”
Sağlık kontrollerinde mahremiyetin yok sayılması, ters kelepçelerin çıkarılmaması ve polislerin doktor odasında kalmaya devam etmesi gibi uygulamaların açıkça suç teşkil ettiğini belirten Kılıç, sürecin yalnızca gözaltı anlarıyla sınırlı kalmadığını ifade etti:
“Gözaltı ve sevk sırasında darp raporu verilmemesi, buna karşın sonrasında beş ayrı kurumdan darp raporu alınabilmesi, yaşananların sistematik biçimde nasıl örtbas edilmeye çalışıldığını göstermektedir.”
Gözaltı sırasında ve sonrasında toplam beş ayrı kurumdan darp raporu alındığı bilgisi yer almaktadır. Bunlar arasında Haseki Devlet Hastanesi, Metris Cezaevi, Silivri Cezaevi, AİHM İşkence Komitesi ziyareti sırasında alınan raporlar ve tahliyeden sonra Beylikdüzü Devlet Hastanesi’nden alınan rapor da bulunuyor.
“2 Nolu Baro’dan Görevlendirilen Avukat Etkin Savunma Yapmadı, Bu da Skandalın Bir Parçası”
Kılıç’ın açıklamasında dikkat çeken bir başka nokta ise 2 Nolu Baro tarafından görevlendirilen avukatın, işkenceye uğrayan Eren Üner için etkin bir savunma yapmaması oldu:
“Bu süreçte yaşananların raporlanmaması, 2 Nolu Baro tarafından görevlendirilen avukatın etkin bir savunma gerçekleştirmemesi, skandalın bir başka boyutudur.”
“Gençlerin Sesini Bastırmaya Yönelik Sistemli Bir Politika”
Sevgi Kılıç, tüm bu yaşananların münferit değil, gençliği sindirmeye yönelik organize bir iktidar politikası olduğunu vurgulayarak açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Bu bir istisna değildir. Bu, gençlerin sesini bastırmaya dönük, iktidarın planlı ve sistemli bir sindirme politikasıdır. Gençler anayasal haklarını kullandıkları için günlerce zindanda tutuldular, ev hapsine mahkûm edildiler, eğitim hakları engellendi, KYK yurtlarından atıldılar ve gözaltı süreçlerinde işkenceye varan muamelelerle karşı karşıya kaldılar. Eren’in ve tüm genç arkadaşlarımızın yanındayız. Bu süreci sonuna kadar takip edeceğiz.”
21.04.2025
21.04.2025
21.04.2025
21.04.2025