12.06.2024

Murat Emir: ‘Görüşmede Vatandaşın Gerçek Gündemi Paylaşıldı’

‘SÜRECİ MUHALEFETİ YUMUŞATMAK GİBİ GÖRENLER HAYALE KAPILIYOR’

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’li milletvekillerinin hem parlamentoda çalışmalara katıldığını, hem de Ankara dışındaki görevlerde bulunduğunu belirten CHP’li Emir, şunları kaydetti:

"Bu hafta önemli duruşmalar görüldü veya görülecek. Bunlardan birincisi dün Antalya'da görülen Mesut Kocagöz, Kepez Belediye Başkanımız Mesut Kocagöz'ün yargılandığı duruşmayı. Bu duruşma, bu dava asla tutukluluğu hak etmeyen, oradaki bir ihmal sonucu bir vatandaşımızın yaşamını yitirdiği teleferik kazası sonrasında açılmış bir dava. Bu davada Sayın Kocagöz'ün, Belediye Başkanımızın kusurlu olamayacağı apaçık ortadayken, ilgili şirketle bağı üç ay öncesinden kopmuşken ve ilgili şirket Mesut Kocagöz ayrıldıktan, belediye başkanı olduktan sonra üç kez daha denetlenmişken Sayın Belediye Başkanımız tutuklu yargılandı, tutuklandı. Biz defalarca 'Yargılayın elbette adaleti biz de bekliyoruz ama tutuklu yargılamayın ve başkanımızı Kepez'den ayırmayın; Kepez Belediyesi'ne, Kepez halkına yapacağı hizmetler var' demiştik. Ama tutuklu yargılanıyordu ve dünkü duruşma sonrasında tahliye edildi. Bundan dolayı mutluluğumuzu ifade etmek isterim. Sayın Başkanımıza buradan geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum ve umuyorum ki kendisi Kepez halkıyla buluşmaktan ve onlara hizmet etmekten büyük bir mutluluk duyuyordur. Antalya'daki bu duruşmada Sayın Genel Başkan Yardımcımız, Gölge Bakanımız Gül Çiftçi, Milletvekillerimiz Aliye Coşar, Cavit Arı, Mustafa Erdem, Aykut Kaya, Sururi Çorabatır, Yalım Halıcı, Barış Bektaş ve Gökhan Zeybek yine gölge bakanımız takip ettiler duruşmayı ve orada bulundular.”

Diyarbakır’da Tahir Elçi davasını da takip ettiklerini kaydeden CHP’li Emir, şunları söyledi:

“Diyarbakır'da, Tahir Elçi duruşması var, 9 yıllık bir dava. Tahir Elçi bir barış ve demokrasi mücadelecisiydi, Diyarbakır Baro Başkanıydı. Herkesin gözü önünde katledildi ve 9 yıldır adalet bekliyoruz, 9 yıldır bitmeyen bir duruşmalar serisi izliyoruz ve umuyoruz ki bugün hiç olmazsa Diyarbakır'dan hukuka dair, adalete dair küçük de olsa veriler gelir. Gözümüz kulağımız Diyarbakır'da olacak. Tahir Elçi duruşmasında da Sezgin Tanrıkulu, Aliye Timisi Ersever, Yüksel Taşkın, Okan Konuralp, Cumhur Uzun, Sibel Suiçmez, Sevda Erden Kılıç ve Aliye Coşar vekillerimiz orada duruşmayı takip ediyorlar bugün itibariyle. Yine bugün Adıyaman'da bir İsias Otel duruşması oluyor, orayı da takip ediyoruz. Süleyman Bülbül, Nermin Yıldırım Kara, Hasan Öztürkmen milletvekillerimiz o duruşmada var. Çünkü kamuoyunun da yakından bildiği gibi İsias Otel Adıyaman'da deprem sırasında aslında herkesin önceden yıkılır dediği, çürük bir bina olarak tabir edilen ve betonunda, demirinde büyük teknik eksiklikler olduğu bilinen bir oteldi. Orada 39'u Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden gelen sporcu kardeşlerimiz olmak üzere, 72 vatandaşımız can verdiler. Bu duruşma da son derece önemli ve bu duruşma deprem sonrası duruşmalar açısından sembol dava olması dolayısıyla da önemli. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu davayı da yakından takip ediyoruz. Dün yine Trabzon'da Metin Lokumcu davası görüldü. Metin Lokumcu, Gezi olayları sırasında polisin sert müdahalesi ve gazı sonrasında yaşamını yitirmişti. 13 yıldır süren bir dava ve gelinen noktada Trabzon'da savcı ilgili polisler hakkında takipsizlik kararı istedi. Yani Türkiye'deki adaletin geldiği noktayı göstermesi açısından çok çarpıcı. Metin Lokumcu davası da hâlâ kanayan bir yara olarak devam ediyor ve özellikle Türk yargısının nasıl geciktiğini ve ilgili kamu görevlilerini nasıl bir şekilde koruduğunu apaçık ortaya koyuyor. Yine bu duruşmayı da Tahsin Ocaklı ve Sibel Suiçmez vekillerimiz takip ettiler.”

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Maalesef çocuk işçiliği konusunda Türkiye iyi bir yerde değil. Ülkemizde nüfusun yüzde 26'sını çocuklar oluşturuyor ama çocuklarımızın yüzde 22'si işgücünün içerisinde. Bu dünyada özellikle bizim gelişmiş ülkeler dediğimiz ülkeler içerisinde baktığımızda son derece yüksek bir rakam. Çocuk işçiliğinin birçok sebebi var ama en önemli sebebi yoksulluk ve ailelerin ekonomik zor koşullar içerisinde yaşarken çocuklarını da bir şekilde işgücünün içerisine katmak zorunda kalmaları. Oysa çocukların korunması, çocukların bir yandan mesleki eğitim alırken diğer yandan eğitimlerine devam etmesi, çocukluklarını yaşayabilmeleri bir ülkenin, bir toplumun gelişmişliği ile ve önüne hangi umutlarla bakabileceği ile çok ilişkilidir. Buna rağmen çocuklarımızın iş gücünde kullanıldığını görüyoruz. Özellikle rakamlara baktığınızda son derece kara rakamlarla karşı karşıyayız. AKP iktidarı döneminde kayıtlara giren 931 çocuk işçi ölümü var. Neredeyse 1000 civarında çocuğumuzu 22 yılda çocuk işçiliği yüzünden kaybetmişiz. Burada denetimsizlik, alınması gereken önlemleri almamak mutlaka var. Dolayısıyla bu ölümlerden hepimiz sorumluyuz. Sadece bugün değil, her zaman çocuk işçiliğini ve çocukların çalışırken maruz kalacakları her türlü olumsuz koşulları göz önüne almak ve gidermek konusunda çalışmak durumundayız. Sadece 2024 yılının ilk beş ayında 24 çocuğumuz iş kazası sonucunda yaşamını yitirdi; bunun adı iş cinayetidir, iş kazası değil.

Milli Eğitim Bakanlığı bu çocuk işçiliğine bir kılıf bulmak için sonuç olarak bir MESEM diye bir uygulamaya geçtiler Meslek Eğitim Merkezleri adı altında. Ama baktığınız zaman orada da iş kazalarının ve çocuk ölümlerinin çok olduğunu görüyorsunuz. Son bir yılda 336 kaza geçirmiş çocuklarımız ve bunlardan 7 çocuğumuz yaşamını yitirmiş. Bu MESEM'lerin yani çocuklarımızın elbette ki ihtiyaç duyulan yerlerde mesleki yaşama kazandırılması, staj yapmaları, eğitim yapmaları çok değerli. Ama bunu yapacağız diye çocuklarımızı denetimsizlik yüzünden, alınması gereken önlemleri alamamaktan dolayı iş cinayetlerinde kaybetmeyi de asla kabul etmiyoruz.”

BAYRAMDA MEMLEKETE GİTMEK LÜKS OLDU

Kurban bayramının yaklaştığını kaydeden Emir, emeklilerin ve düşük gelirli vatandaşların kara kara düşünmeye başladığına işaret etti. CHP’li Emir, şunları dile getirdi:

“Bayramda sıkça yapılan memlekete gitmek dahi artık çok lüks oldu. Özellikle emekliler torunlarına harçlık veremeyeceklerini düşünüyorlar. Kurban almak artık çok zor. Bir kurban fiyatı ortalama 15 bin lira, bir emekli maaşı 10 bin lira. Ortalama emekliler Türkiye'de 12 bin lira alıyorlar. Yani bir emekli bu bayramda bir kurban alamayacak ve dolayısıyla da kara kara düşünüyorlar bu bayrama nasıl girecekler diye. Çalışanlar asgari, ücretliler de memleketlerine dahi gidemeyecek. Bakınız IPA'nın yaptığı bir araştırmada özellikle İstanbul'dan yola çıktığı zaman memleketine gideceği biletlere baktığınızda fiyatlarda yüzde 112'lik bir artış olmuş son bir yılda ve bir kişinin gidiş-geliş maliyeti 2646 lira. Dört kişilik bir aile olsa bunlar 10 bin 584 lira sadece bilet fiyatı. 17 bin lira asgari ücret alıyor, 10 bin 684 lira yol parasına veriyor; öyleyse bu asgari ücretli bu bayramda memleketine gidemeyecek. Malatya da var, bu ortalaması; Tokat var, Sivas var... Yani bu çok yakın iller değil, çok uzak iller de değil, bu ortalama rakamları. Dolayısıyla buradan görüyoruz ki toplumun bütün kesimleri ağır bir yoksulluk içerisinde, bir çaresizlik içerisinde bayramı da bayram gibi yaşayamayacak durumda. Baklava fiyatlarını, şeker fiyatlarını, çikolata fiyatlarını hiç söylemiyoruz bile. Bu bayram maalesef geniş kesimler için acı geliyor, zor geliyor.”

GÖRÜŞMEDE HALKIN GERÇEK GÜNDEMİ PAYLAŞILDI

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı görüşmeye değinen Emir, şunları ifade etti:

“Sayın Genel Başkanımız bu görüşmede halkımızın gerçek sorunlarını, gerçek gündemini bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanıyla paylaştı. Bunlar içerisinde özellikle asgari ücrete mutlaka zam yapılması, asgari ücretlilerin 17 bin lirayla geçinmelerinin imkansızlığı, resmi enflasyonun bile yüzde 75 olduğu bir dönemde asgari ücretlilere zam yapmamanın olamayacağını bir kez daha söyledi. Aynı şekilde emekli maaşları; emekli maaşları 10 bin lira düzeyinde, bu da kabul edilemez, bu da birinci dereceden söylendi. Açıklanan çay ve hububat fiyatları maliyetinin bile altında, çiftçi perişan, muhtemeldir ki bundan sonra açıklanacak fiyatlar da buna benzer seviyede düşük olacak. Bu da özellikle söylendi. Hakkari ile birlikte tekrar Türkiye'nin gündeminde birinci sıralara geldi kayyum atamaları. Biz öteden beri seçilmişlerin seçimle gönderilmesi gerektiğini, idarenin, hükümetin, İçişleri Bakanlığının müdahalelerinin demokrasi anlayışı içerisinde olması gerektiğini, seçilmiş olmanın kimseye suç işleme özgürlüğü vermeyeceğini; elbette yargılanabilecekleri ama bizim temel talebimizin adalet olduğunu, hukuk olduğunu ve adalet tecelli edene kadar, kararlar kesinleşecek kadar bu kişilerin davası sürüyor diye tutukluluk adı altında görevlerinden alınmasını ve kayyum atanmasını doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz, demokratik bulmuyoruz. Dolayısıyla da bunun da bir gündem maddesi olarak Sayın Cumhurbaşkanına iletildiğini söylemek isterim. Öteden beri önemsediğimiz konu Gezi tutukluları ve umuyorum ki bu özellikle Gezi tutukluları bağlamında biz olumlu bir sonuç almak üzere umudumuzu güçlü bir şekilde koruyoruz ve Vera'nın en kısa zamanda babası Tayfun'a kavuşacağı günü de özlemle bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart seçimlerinin birinci partisi olarak, Türkiye'nin kurucu partisi olmanın ve birinci partisi olmanın gereğince sorumluluğunun ve halktan aldığı ödevinin farkındadır ve halkımızın gerçek gündemine bağlıdır. Halkımızın gündemi olmayan hiçbir şey bizim de gündemimiz olmayacaktır. Dolayısıyla biz bir yandan Sayın Cumhurbaşkanıyla, ilgili gölge bakanlarımız bakanlarla bu çok önemli konuları müzakere ederken, görüşürken, çözüm yollarını önlerine koyarken, gerektiğinde birlikte iş birliği yaparak bu sorunları çözmek noktasında elimizi taşın altına koymayı da önerirken, diğer yandan da alanlarda muhalefetimizi olabilecek en etkili bir biçimde de sürdürüyoruz.

Yine bu cuma günü özellikle hububat fiyatlarını, buğday fiyatını, 11 liralık buğday fiyatını kabul etmediğimizi ve kabul etmeyeceğimizi bir kez daha Saray'a duyurmak için Tekirdağ'da saat 15:00'te Tekirdağ Meydanında çiftçilerimizle, emeğini tarlaya akıtanlarla birlikte olacağız. Biz bu mücadelemizi her yerde sürdüreceğiz. Normalleşme sürecini, AKP'nin deyimiyle yumuşama sürecini muhalefetin yumuşatılması gibi algılamak isteyenler boş bir hayale kapılıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi normalleşme sürecini değerli bir süreç, kıymetli bir süreç, başlı başına özenilmesi gereken bir süreç olarak değerlendiriyor ve Türkiye'de vatandaşlarımızın bizden beklediği "sorunumuzu çözün" talebini karşılamak üzere yürütüyor. Ama bunun içerisinde asla muhalefetin yumuşaması söz konusu değil. Biz bu yakıcı gündemleri en etkili bir biçimde gündemde tutmaya da devam edeceğiz.

‘CUMHURBAŞKANININ AYŞE ATEŞ İLE GÖRÜŞMESİ OLUMLU’

CHP’li Emir, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesi konusundaki sorular üzerine şunları kaydetti:

“Sinan Ateş, Ankara'nın orta yerinde, herkesin gözü önünde bir cinayete kurban gitti. Ve bu bir siyasi cinayetti ve biz bu siyasi cinayeti ilk günden beri olması gerektiği gibi çok önemsedik ve bu cinayetle ilgili olarak adalet talep ettik her noktada. Sayın Genel Başkanımız birinci görüşmede de, AKP Genel Merkezindeki görüşmede de Sinan Ateş davasının hakkıyla yürümesi, adaletin tecelli etmesi, Sinan Ateş'in kanının yerde kalmaması için bunu bir gündem maddesi olarak Sayın Cumhurbaşkanına sunmuştu. Biz dünkü Sayın Cumhurbaşkanıyla Sinan Ateş'in ailesinin görüşmesini bu görüşmenin bir çıktısı olarak değerlendiriyoruz ve bundan da mutluyuz. Gerçekten de demokratik bir ülkede, hukukun işlediği bir ülkede, bir cumhurbaşkanının böylesine açık, faillerinin böylesine belli olduğu, faillerinin bir şekliyle siyaset tarafından korunmaya çalışıldığı bir siyasi cinayete kayıtsız kalamazdı. Geç oldu ama umutluyuz. Umuyorum ki adalet tecelli eder, yargılama olması gerektiği gibi yürütülür ve Sinan Ateş'in de kanı yerde kalmaz. Şunu da ifade etmek isterim: Dün Sayın Bahçeli'nin konuşması sırasında özellikle sığınmacı meselesine değinmiş olması bizce değerlidir. Ama 2011'den beri biliyorsunuz Türkiye'ye yoğun sığınmacı akımı oluyor ve 2011'den beri bu sorun katmerlenerek artıyor. Rakamlar değişken ama 5,5 milyonun üzerinde sığınmacı olduğu hepimizin malumu. Şimdi bu soruna bugün eğilmiş olması, bugün bu soruna işaret edilmiş olması geçtir ama bizim için değerlidir. Bu süreci de yakından takip etmekte yarar görüyoruz.”