31.10.2025
31.10.2025
 
                            “GÜYA ADI İTİRAFÇILIK OLAN BİR İFTİRACILIK MEKANİZMASI İŞLETİLDİ”
“İTİRAFÇI YAPIP SALDIKLARINI ‘YALAN ATMIŞSIN’ DEYİP TEKRAR İÇERİ ATIYORLAR. O YALANI ONA SEN ATTIRDIN, SEN ZORLADIN”
“CUMHURİYET BAYRAMI PAYLAŞIMI KIYMETLİDİR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NA HAYIRLI OLSUN ZİYARETİNE GİDECEĞİM”
“BİZ PARTİLİ CUMHURBAŞKANI’NI DİNLEMEYE GİTMEYİNCE ‘MECLİS’TE PROTESTO MU OLUR?’ DEDİLER, MECLİS’TE OLMAYAN PROTESTO ANITKABİR’DE Mİ OLUYOR?”
“BİZ YENİ BAŞLIYORUZ, ONLAR SONA GELDİLER”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, cuma namazını İstanbul Sarıyer’deki Çamlıtepe Merkez Camiinde kıldı. Namaz çıkışı basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Değerli arkadaşlar hepinize merhabalar. Bugün sabahleyin rahmetli Erdal İnönü’nün kabir ziyaretiyle başladık. Birazdan da yine Sarıyer Belediyemizin yanındaki kültür sanat merkezinde TÜSES tarafından düzenlenen bir anma programına katılacağız. Bu vesileyle Sarıyer’de tabii daha önce bulunduk, mitinge geldik, cemevine geldik. Ama Sarıyer Belediyemizi ziyaret edememiştik. Mesai saatleri içinde genelde burada olmamıştık. Sarıyer Belediyemize gecikmeli bir hayırlı olsun ziyareti yaptık. Belediye çalışanlarımız, emekçilerimizle merhabalaştık ve öğlen yemeğini birlikte yedik. Bugünkü programımızı da sizler Sarıyer’de takip ediyorsunuz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“GAZZE KONUSUNDA SÜREÇ TAVİZSİZ TAKİP EDİLMELİ”
“Sarıyer, şüphesiz Türkiye’nin en önemli ilçelerinden bir tanesi. Türkiye’nin en önemli üniversitelerinin; Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, bunun yanında İstanbul Teknik Üniversitesi, MEF Üniversitesi, çok sayıda üniversitenin bulunduğu, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan üç köprüden ikisinin sınırları içinde bulunduğu çok önemli bir ilçemiz. Burada Oktay Başkanımız örnek bir belediyecilik gösteriyor. Sarıyer, zaten Cumhuriyet Halk Partisi belediyeciliğinden çok uzun süredir çok memnun. Her seferinde de rekor oylarla bizi ödüllendiriyor burada. Sarıyer’e hizmet etmeye devam edeceğiz. Daha önceki ilçe ziyaretlerimizde, cumaya denk geldiğinde Ekrem Başkanımızla birlikte cuma namazını kılıyorduk. Bugün kendisinden ayrı olmanın üzüntüsü içindeyiz. Bugün iki şeye dua ettik. Bir tanesi elbette tüm İslam alemiyle birlikte Gazze için dua ettik. İsrail, ateşkesi ihlal ediyor ve katliamlarına devam ediyor. Bu konuda uluslararası toplumun duyarlılığını sürdürmesi, Türkiye’nin de İsrail üzerindeki baskıyı Trump üzerinden medet umarak değil doğrudan kendisinin göstermesi gerekiyor. Trump’ın Netanyahu'ya açmış olduğu alanın bir kez daha felaketle, kan, gözyaşı, çocuk ve kadın ölümleri, sivil ölümleri olarak gerçekleşmemesi için bu konu son derece önemli. Biz de içinde bulunduğumuz tüm uluslararası organizasyonlarda sürecin en net ve tavizsiz şekilde takip edilmesi konusunu savunuyoruz. Bir diğer duamız da başta arkadaşlarımız olmaz üzere adaleti, özgürlüklerini bekleyen herkesin bir an önce ailelerine kavuşması yönündedir. Biz programımıza devam ediyoruz. Sizlere de göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz.”
“BİR YENİLMEZ OLARAK ARTIK ERDOĞAN YOK”
Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Danışmanı İbrahim Özkan’ın gözaltı alınması ve İşadamı Adem Soytekin’in tutuklanmasıyla birlikte Avukat Mehmet Pehlivan’ın durumuna ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Şimdi son gözaltıyla ilgili sadece gözaltına alındığı haberini duydum. Onu takip ediyoruz. Ondan sonra tabii Ekrem Başkan’ın ailesine, özel kalemine, koruma müdürüne kadar bir saldırı altındayken, danışmanlarının da benzer muameleye tabi tutulması şaşırtıcı değil. Ama bir detay, bir içeriğe yönelik o konuda henüz bilgi sahibi değiliz. O konuyu arkadaşlarımız takip ediyor. Adem Soytekin meselesi şöyle bir meseledir. Türkiye’de çok siyasi bir dava yürüyor. Davanın sebebi şu: Ekrem İmamoğlu İstanbul’da girdiği dört seçimi, bir tanesi Beylikdüzü olmak üzere, üç tanesi büyükşehir olmak üzere hem Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a hem bütün bakanlarına hem bütün kamu gücüne rağmen kazandı. Yani Türkiye siyasetinde eskiden işte ‘Partisini kurduğundan beri yenilmiyor’ diyorlardı. Bir yenilmez olarak artık Recep Tayyip Erdoğan yok. Ama Türkiye siyasetinde şu anda bir yenilmez var. O da Ekrem İmamoğlu. Şu ana kadar girdiği dört seçimi de kazandı kendisi. Ve maalesef bu, birileri tarafından hazmedilmedi. Fevkalade siyasi bir operasyon sürüyor. Büyük bir itibarsızlaştırma üzerine kurulu bir plan işliyor malumunuz. Hepimiz biliyoruz ki Ekrem İmamoğlu’nun terörle ne ilgisi olur? Bir dava terörden açıldı. Neymiş bazı belediye meclislerinde DEM geçmişi olan Kürt vatandaşların kanaat önderi kabul ettiği bir takım isimlerin olmasına ‘terör’ dediler. Ve bunun üzerinden İBB’ye vakti zamanında kayyım atamaya bile niyetlendiler. Bunu Saraçhane direnişi geriye püskürttü. Ekrem Başkan’a ‘rüşvet’ dediler, ‘yolsuzluk’ dediler, ‘irtikap’ dediler, ‘ihaleye fesat’ dediler. Bu iddiaların hepsi Sayın Erdoğan hakkında da vardı. Geçmişte bunlardan bir kez gözaltına alınmadı, tutuksuz yargılandı. Ceza aldığında bile telefonla cezaevine davet edildi. Oysaki Ekrem Başkan’ın bir gece önce diploması iptal edildi, Cumhurbaşkanlığına aday olamasın diye. Ertesi gün sabah da bu suçlardan önce polislerle evinden gözaltı ve 23 Mart tarihinden itibaren de tutuklu başkanımız bizim. Bu büyük bir haksızlık. Bir iddia varsa ortaya koyarsın, yargılarsın. İspatlayabilirsen ceza verirsin, istinaf inceler hak verirse onaylar. Yargıtay’da kesinleşirse ceza çekilir. Ama henüz iddianame yazılmamışken ‘Efendim Ekrem İmamoğlu suç örgütü’ diyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın kendisi. ‘Bu suçunun yanında bunu da yaptı’ diye yeni bir iddiada bulunuyorlar ‘casusluk’ diye. Olabilecek en hukuksuz süreci yaşıyoruz. Yani masumiyet karinesi diye bir şey var. Ve bu hukuk fakültelerinde şu öğretiliyor. ‘Bir kişi boşu boşuna içeride duracağına, 99 suçlu aramızda dolaşsın’ diye öğretilirken, tam tersini yapıyorlar.”
“İTİRAFÇI YAPIP SALDIKLARINI TEKRAR İÇERİ ATIYORLAR”
“Hepiniz buradasınız, hepimiz biliyoruz. Yüz yüze bakıyoruz. İlk sabah 560 milyarlık yolsuzluk servis etmedi mi bu başsavcılık? Sonra öğrendik ki altı yıldaki toplam bütçe zaten 490 milyar. Yüzde 70’i çalışanlara veriliyor. Bu kadar hizmet görülüyor. Peki, onlar servis etmediler mi ‘İmamoğlu’nun lüks arabaları bulundu’ diye. MHP’li milletvekilinin çıkmadı mı? Binlerce böyle yalan dolaşımına sokuldu, bir kör kuruş ispatlanamadı. Bunun üzerine içeriye atılan insanlara ‘Sen İmamoğlu’na suç at, kendin çık.’ Böyle bir güya adı itirafçılık olan bir iftiracılık mekanizması işletildi. İlk günden beri bunun sağlıksızlığına dikkat çekiyorum ve diyorum ki, ‘Bir şey bilen söylesin. Ama kanıtı varsa söylesin.’ Nelere imza atıyorlar? ‘Duydum, -mış galiba, böyle olduğunu tahmin ediyorum’la. Düşünsenize 700 yılla yargılanan bir suç örgütü lideri dışarıda geziyor, iftira attıkları içeride. Şunu düşünün yani, öyle bir noktadayız ki bir kişi dese ki ‘Ben altı kişi öldürdüm, bunu Ekrem Başkan’la birlikte yaptık. Onun da haberi vardı’ dese, kendisi çıkacak Ekrem Başkan altı kere müebbetle yargılanacak. Ama sorun şu; ceset yok, kovan yok, tabanca yok, bir mezar yok, kaybı arayan aile yok, sadece ‘Biz Ekrem Başkan’la altı kişiyi öldürdük’ dese Ekrem Başkan’ı altı kere müebbet hapisle yargılayacaklar. Ama ortada ‘Rüşvet verdim’ diyen yok, rüşvet dediğin şey paradır, ortada para yok. Alan yok, duyan var. Şimdi bu adamları önce itirafçı yaptılar, ellerinde dünya kadar iftiraname. Bunları birleştirip bir iddianame yazamıyorlar. Sıkışınca bu sefer bu tutarsız ya, itirafçı yapıp söz verdiklerini, saldıklarını ‘Yalan atmışsın’ deyip tekrar içeri atıyorlar. O yalanı ona sen attırdın, sen zorladın.”
“ADALETE SIĞININ, KUL HAKKI YEMEYİN”
“‘Ekrem hakkında şöyle bir şey söylersen çıkarsın’ dediklerini hepsi itiraf ediyorlar. Hepsi yakınlarına söylüyorlar. Benim WhatsApp’ımda var arkadaşlar. Çıkmış, itirafçı olmuş bana yazıyor. ‘Genel Başkanım evlatlarım için mecbur kaldım. Hakkını helal et. Ekrem Başkanımı çok seviyorum.’ İtirafçı olan ve verdiği ifadeyle serbest kalan, ‘Küçücük evladımın hatırına bu işi yaptım. Hakkınızı helal edin. Ekrem Başkan’ı çok seviyorum. İyi günlerde görüşelim’ yazan arkadaşlar var arkadaşlar. O yüzden Adem Soytekin tekrar alınmış, alınır. Daha niceleri geri alınır. Bunlara güvenip yalana iftiraya bulaşanlar şunu bilsinler ki; yargılama başladığında hiçbir şey değil, o söyledikleri, attıkları iftira kendilerine değiyorsa bir de boşu boşuna onun da cezasını çekecekler. Kendi suçları varsa onu çekecekler. Bir yerde suç uyduruluyor, o suça kendisi alet ediliyor, onu da çekecekler. Bunlara güven mi olur? Bunlar kendini kurtarır. Bunları hatırlayın. Daha önce de bu işlere başvuran ve FETÖ’den yargılanan savcılar vardı. O zaman da uyarıyorduk. Biz haklı çıktık. O savcıların bir kısmı yurtdışına kaçtı, bir kısmı Silivri’de yatıyor. Ama kendini kurtarabilen iftiracı yok, hepsi içeride yatıyor. O yüzden doğru bilen söylesin. Kanıtı, ispatı olan söylesin. Suç var da örtülsün istemiyoruz. Ama iftiradan yıldık, bıktık. O yüzden bir iftiracının tekrar içeri girmesi sürpriz değil. Daha onlarcası girer. Varsa onlarcası yaptığı iftirayı itiraf ederse, mahkeme onu da affeder. Çünkü kimse evladı için ya da hasta annesine babasına bakmak zorundayken, ‘At şuna imzayı, çık’ deyince dayanamıyor çıkıyor bazısı. İftira atmış ve aslında Ekrem Başkan’ın suçu olmadığını bilen hepsine çağrım şudur: İddianameye kadar bekleyin, iddianameden sonra savcılardan kurtuluyorsunuz. Hakimlere bu imzaları ne şartlarda attığınızı söyleyin. Hakimler vicdanlıdır. Hakimler eğer çok özel bir mahkeme ayarlanıp da bir kumpasın içine düşmezsek, anlatın savcıların yaptığını. Adalete sığının. Kul hakkı yemeyin. Kendi hakkınızı da kimseye yedirmeyin.”
“MESELEMİZ ‘BİR YANLIŞ OLSUN DA KAVGA EDELİM’ DEĞİL”
Genel Başkan Özel, 29 Ekim resepsiyonuna MHP Lideri Devlet Bahçeli ve partisinden isimlerin katılmamasını ise şöyle değerlendirdi:
“Öncelikle o günden sonra ilk değerlendirmem. Şimdi aksi olduğunda eleştiriyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapmış olduğu Cumhuriyet Bayramı paylaşımı kıymetlidir. Yeni Diyanet İşleri Başkanı, yeni dönemin başlangıcıysa, bu özenli ve doğru dil kullanılıyorsa bu bizim açımızdan kıymetlidir. Bunun üzerine önümüzdeki günlerde Sayın Diyanet İşleri Başkanı’na bir hayırlı olsun ziyaretinde de bulunacağım. Bundan önce zaman zaman cuma hutbelerinde kadınları çok üzen, miras hukukuna saldıran, Cumhuriyet’in değerleriyle çelişen hutbeler okutuluyordu. Bu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamasıyla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bundan sonra yeni bir süreç başlayacak, özenli bir süreç gidecek, Diyanet İşleri Başkanlığı bir Cumhuriyet kurumu olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten doğru bir zeminde faaliyet yürütecekse ben Diyanet İşleri Başkanı’na hayırlı olsun ziyaretine de gideceğim. Çünkü bizim meselemiz ‘Bir yanlış olsun da kavga edelim’ üzerine değil. Bizim meselemiz şu: Herkes işini doğru yapsın, biz de işimizi yapalım. Kimseyle kavga etmeyelim. Millete hizmet yarışında olalım. Önce bunu kıymetlendirdiğimi ifade edeyim.”
“CUMHUR İTTİFAKI ÇATLAĞIYLA DA BEN UĞRAŞMAYAYIM”
“Tabii Anıtkabir ziyaretine katılmama ve ardından külliyeye gitmeme meselesi üzerinden siyasi yorumları herkes yapar. Bu benim işim değil. Ben Milliyetçi Hareket Partisi heyetine yöneldim. Sayın Celal Adan da oradaydı, Meclis Başkanvekilimiz. Sayın Bahçeli’yi sordum. Katılamayacaklarını söylediler. Sağlık durumuyla ilgili endişe edilecek bir şey olmadığını öğrendiğime memnunum. Onun dışında eğer o bir mesajsa, öbürü bir mesajsa, bu kadar derdimiz ve tasamız varken Cumhur İttifakı’nın çatlaklarıyla da ben uğraşmayayım. O sorunlarını da kendileri çözsünler. Ama şunu söyleyeyim, bir yandan da böyle bolca yorum yapıyor AK Parti’ye yakın isimler. ‘Bu çatlak büyümeden giderilmeli, mesaj alınmalı’ filan. Hani arkadaşlar Meclis’in açılışı? Cumhurbaşkanı geliyor, bir konuşma yapıyor, gidiyor. Ona tahsisli bir alan. Söz hakkımız yok. Geçen sene dinlemişiz. Bir senedir saldırı altındayız, savaş ilan edilmiş. Biz oraya gitmeyince ‘Ya Meclis’te protesto mu olur?’ Meclis’te olmayan protesto Anıtkabir’de mi oluyor arkadaşlar? Tayyip Erdoğan’ın, son Cumhurbaşkanı’nın, partili Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yerde konuşmasını dinlememeye gitmemeyi ayıplayanlara o zaman Anıtkabir’e, Cumhurbaşkanı resepsiyonuna gitmemeyi meşru protesto görenlere AK Parti tarafında ‘Mesajı alalım’ diyenlere ya da bunu bir protesto diye yapanlara millet sorsun. Meclis’te son Cumhurbaşkanı, hayatta olan Cumhurbaşkanı, bir faninin Türkçe yapacağı siyasi değerlendirmeleri dinlemeye lüzum görmedik. ‘A böyle protesto mu olur?’ diyorlardı. Şimdi Anıtkabir’e gitmemek protesto mu oluyor, külliyeye gitmemek protesto mu oluyor? Bunu oturup kendileri değerlendirsinler, bizi uğraştırmasınlar. Biz önümüze bakıyoruz. Biz bugün sabah hepimiz uyandık Cumhuriyet Halk Partililer olarak. İktidarımıza bir gün daha dün akşama göre yaklaşmış olmanın moral ve motivasyonu içindeyiz. Biz yeni başlıyoruz, onlar sona geldiler.”
 
    
 
                    31.10.2025
 
                    31.10.2025
 
                    31.10.2025
 
                    31.10.2025