03.06.2022

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, TV42 Canlı Yayınında "Sümen 6" Programına Katıldı

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya’da TV42’nin canlı yayınında "Sümen 6" programına katıldı.

Gazeteciler Mücahit Enes Turbil ve Emre Özgül’ün sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

Mücahit Enes TURBİL- Efendim hayırlı akşamlar, bir Sümen 6 programında daha siz kıymetli izleyenlerimizin karşısındayız. Tabi her hafta olduğu gibi yine gazeteci arkadaşımız, Merhaba Gazetesi İstihbarat Şefi Emre Özgül ile birlikte icra edeceğiz programı. Çok önemli bir konuğumuz var, tabi ben hemen konuğumu sizlere tanıtmak istiyorum. Ana Muhalefet Partisi Lideri, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Beyefendi. Efendim hoş geldiniz Konya’mıza.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, hoş bulduk efendim, sağ olun.

Mücahit Enes TURBİL- Nasılsınız, iyisiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyiyim, teşekkür ederim. Umarım sizler de iyisiniz.

Mücahit Enes TURBİL- Evet, teşekkür ediyoruz. Biz de yayıncılık hayatımıza devam ediyoruz. Efendim uzun zamandır Konya’ya gelmiyorsunuz. Bugün Konya’da çeşitli programlar ve ziyaretler gerçekleştirdiniz. Nasıl buldunuz Konya’yı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 2018’de en son Belediye Başkanları Toplantımızı Konya’da yapmıştık. 2018’den sonra şimdi Konya’dayım. Tabi siz de takdir edersiniz ki Türkiye büyük bir ülke. Hemen hemen her hafta bir ile gidiyorum ama Konya’nın tabi hem İç Anadolu’da, hem Türkiye bağlamında önemli bir kent olduğunu biliyorum zaten. Toprak büyüklüğü itibariyle, tarım alanı büyüklüğü itibariyle ki Türkiye’de bir numara, nüfus yapısı itibariyle, bir tarım kenti olması, bir üniversite kenti olması, bir turizm kenti olması, bir sanayi kenti olması Konya’ya önem vermemizi de zaten doğal olarak gündeme getiriyor. Konya zengin bir kent her açıdan bakıldığı zaman. Ama sorunları olan bir kentimiz aynı zamanda Konya. Biliyorum tabi tarımda ciddi sorunlar var, bugün çiftçilerle buluştuk, özellikle çiftçi kadınların büyük sorunları var, onlar dillendirdiler kendi sorunlarını. Gençlerin sorunları var, tüccarın, sanayicinin, esnafın sorunları var. Bütün bu sorunlarla bir şekliyle ilgilenmek zorundayız.

Emre ÖZGÜL- Efendim 2018 yılındaki Konya’yla bugünkü Konya arasında bir farklılık gözlemlediniz mi siz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğrusunu isterseniz büyük bir farklılık yok. Yani 2018, 2022 Konya’sında elbette ki bir gelişme var, bir tekâmül var. Ama sorunların daha fazla ağırlaştığını gördüm. 2018’de bu kadar çok sorunla karşı karşıya kalmamıştı. Hemen hemen herkesin sorun dile getiriyor. Sanayicisi de, esnafı da, çiftçisi de, emeklisi de sorun dile getiriyor. Aslında bu sorunlar Konya’ya özgü sorunlar da değil, kabul etmek lazım, Türkiye’nin her tarafında karşılaştığımız sorunlar burada da dile geliyor. Çiftçi elektriğin pahalılığından şikayet ediyor, gübrenin pahalılığından, ilacın pahalılığından, kullandığı su vesaire, aldığı tohum. Ürünü kaça satacak? Hala buğdayda taban fiyat belli olmadı. Sanayici, önümü göremiyorum, yatırım yapacağım, ne olacak, ne bitecek bilmiyorum diyor. Esnaf, sattım gidip yenisini aldığım zaman yerine koyamıyorum, fiyatlar süratle değişebiliyor diyor. Ev kadınlarına bakıyorsunuz, geçinemiyorum diyor. Bu şikayetler var tabi. Ama bunlar Konya’ya özgü şikayetler değil, Türkiye’nin her tarafında üç aşağı beş yukarı aynı şikayetler ile karşılaşıyoruz.

Mücahit Enes TURBİL- Yani Türkiye’yi dolaşıyorsunuz, son dönemlerde en çok şikayet herhalde ekonomiden kaynaklı geliyordur.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ekonomiden, evet, ekonomiden.

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim Konya bir tarım kenti dediniz. Konya gerçekten bir tarım kenti. Çiftçinin de hali ortada. Aslında Türkiye çiftçisinin hali ortada. Bazı kesimler ithalat yapılmadığı zaman fiyat artışlarının önüne geçilemiyor iddiasında bulunuyor ama siz de Mardin ve Şırnak, Siirt, Batman gibi illerde ziyaretlerinizde elektrik müjdesi vermiştiniz, ücretsiz elektrik…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle, çiftçiye elektriği ücretsiz vereceğiz diye.

Mücahit Enes TURBİL- Konya’da böyle bir müjdeniz oldu mu? Olacak mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olacak. Şöyle, Allah nasip eder Konya’da yerel iktidarı alabilirsek, alırsak, Konya’daki bütün çiftçilere en geç 2 yıl içerisinde elektriği ücretsiz vereceğiz.

Mücahit Enes TURBİL- Nasıl olacak efendim bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, güneş enerjisi. Şu anda birisi bu yatırımı yapıyor. Ama büyük karları o elde edecek. Onu kamulaştıracağız. Çiftçiler kooperatif kuracaklar. Ziraat odaları oraya üye olacak, borsa üye olacak, arzu ederlerse ticaret ve sanayi odası da ortak olacaklar kooperatife. Çiftçiler üretim yaptıkları süre içerisinde elektriği ücretsiz kullanacaklar. Artan elektrik miktarı, enterkonnekte sistemi içinde satılacak. Çiftçiler ayrıca elektrikten de gelir elde edecekler. Yani hem tarımdan, hem elektrikten gelir elde edecekler. Kooperatif olduğu için bunun yönetimi çok daha kolay, profesyonel bir yönetici getireceksiniz. Zaten öyle çok karmaşık bir alan da değil. Yatırım konusunda da örneğin ben Şanlıurfa için söz vermiştim ilk gittiğimde. Şanlıurfa’da da bunu yapabilirsiniz, taşlık arazi var 2,5 milyon hektarlık bir arazi, taşlık arazi. Orayı güneş tarlasına döndürebilirsiniz. Elektriği elde ediyorsunuz, finansman açısından büyük bir sıkıntı yok. Finansmanı da bulabilirsiniz. Hem isterseniz Türkiye’den, hem uluslararası alandan finansman bulabilirsiniz. Çünkü yakıta dayalı, yani çevre kirliliğine, iklime zarar veren yatırımlara uluslararası kuruluşlar destek vermiyorlar.

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim, tarım kenti dediniz. Çiftçilerin sorunlarından, hayvancıların sorunlarından bahsettiniz kısaca. Vatandaşta şöyle bir algı var. Muhalefet partileri sorunun çözümüne yönelik bir proje sunmaktansa, sürekli sorunları dile getiriyorlar diye. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarımla alakalı, hayvancılıkla alakalı projeleri neler?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Projeleri şu, şöyle diyeyim. Bir, bugün çiftçi arkadaşlarıma da söyledim. Temel hedef çiftçi üretecek, alın teri dökecek ama hiç zarar etmeyecek. Havza bazlı planlama yapacağız, havza bazlı. Konya Ovası’nda ne ekilmeli ve neler ekilmeli. Çiftçi 1 yıl önceden bilmeli bunu. Maliyeti nedir, dönüm maliyeti belli midir? Bellidir. Buğday ekiyorsanız, mısır ekiyorsanız, yulaf ekiyorsanız, pamuk ekiyorsanız, ne ekiyorsanız, maliyeti bellidir dönüm başına. Çağırırsınız bir ziraat mühendisini, bir ziraat teknisyenini, ziraat odaları başkanını, onun fiyatını verir. Maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat olacak. Ve çiftçiye denilecek, sen bu fiyatın üzerine dışarıya satıyorsan, başka birisine satıyorsan sat ama maliyet fiyatının altına düştüğü zaman, onun alıcısı devlet olacak ve çiftçi asla zarar etmeyecek. Böylece hiçbir çiftçi ektiği ürün dolayısıyla zarar etmeyecek. Beslediği hayvan dolayısıyla zarar etmeyecek. Ürettiği süt dolayısıyla zarar etmeyecek. Ve dolayısıyla her çiftçi kar elde edecek, her çiftçi gelir elde edecek. Bunu planlayacağız. Bir de şu var, onu da tabi ifade edeyim, Türkiye’nin her tarafında bu olur mu böyle, hayır. Örneğin Karadeniz’de fındık var, fındık dışında başka bir şey üretemezsiniz. Yani Karadeniz’de buğday ekin diyemezsiniz. Fındık, bölgenin stratejik ürünüdür. Çay, Rize ve Artvin için stratejik üründür. Orada da aynı felsefeden yola çıkılarak, maliyet artı makul kar, üzerinden yola çıkılabilir ve sonuç elde edilebilir.

Emre ÖZGÜL- Ovanın su problemiyle alakalı nasıl adım atacaksınız? Biliyorsunuz ki Konya tarımsal üretimin başkenti. Çiftçiler her zaman susuzluktan dert yanıyor. Konya’nın üçte ikisi kıraç alan. Su noktasında ne gibi adımlar atacaksınız? Ovayı suyla buluşturacak mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi su konusunda uzun vadeli ve titiz bir çalışma yapmak lazım. Yer altı suları kullanılıyor, eskiden 40 metreydi, şimdi 80 metreden çıkarılıyor. Obruklar oluşmaya başladı.İleride yer altı sularında büyük boşalma olursa tüketim dolayısıyla Konya Ovası riske girebilir. Onun için uzun vadeli bir planlama yapmak gerekiyor. Konya Ovası’nı sulamak gerekiyor, dışarıdan su getirmek gerekiyor, barajlardan veya diğer nehirlerden bir şekliyle suyu buraya taşımak gerekiyor. Mavi Tünel yapıldı ama mavi tünel beklenen yararı Konya Ovası’na sağlamış değil. Hem rakamlar düşük kapasite olarak. Aynı zamanda da borular çok sık patlıyor, müteahhit doğru dürüst görev yapmıyor, ilgilenen yok. Dolayısıyla ortada ciddi bir sorun var Mavi Tünel dolayısıyla. Konya Ovası’nı bu bağlamda suyla beslememiz gerekiyor. Ama suyun da hoyrat kullanılmaması lazım, vahşi sulama olmaması lazım. Bu konuda da çiftçilerin eğitilmesi gerekiyor. Damlama sulama nedir, ne değildir? Dolasıyla suyun en verimli şekliyle kullanmak zorundayız. Çünkü su, artık hayati bir madde. Suyun olmadığı yerde zaten hayat da yok. Suyun verimli kullanılması lazım.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, geçtiğimiz günlerde…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çiftçilerle ilgili bir şey daha söyleyeyim.

Mücahit Enes TURBİL- Ben de onunla alakalı soracaktım. Ekleyelim isterseniz devamına. Geçtiğimiz günlerde haber merkezindeki arkadaşlarımız kurban fiyatlarıyla alakalı bir haber yaptı. Biliyorsunuz Kurban Bayramı da yaklaşıyor. Geçen yıla oranla 2 katına çıkmış kurbanlık fiyatları, kilo bazındaki fiyatlar; geçen yıl büyükbaş da 25 lira olan kilo, şu anda 65 lira seviyesine gelmiş, 60-65 lira. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bugün için 60-65 lira diyorsunuz, yarın daha da artacak. Yem fiyatları arttı. Bakın bir çiftçi bana şunu söyledi, besici. Siz dedi, hayvanı besliyorsunuz ama yeterli beslemediğinizi ve hayvanın aç kaldığını da biliyorsunuz dedi. Yeteri kadar yem veremiyorum ben hayvanıma diyor. Buna benzer pek çok dramatik tablo ile karşılaşmak mümkün. Bunu görüyoruz zaten. Şimdi et fiyatlarının pahalı olması veya canlı hayvanın pahalı olması çiftçinin elinde değil ki. Yeme zam yapıyorsun, aşıya zam yapıyorsun, sütü değerinde satamıyorsun, bazı bölgelerde, birde Konya’da mera sorunu var. Onu da bazı çiftçiler dile getirdi. Dolayısıyla fiyatı mecburen yükseltiyorsun. Yükselttiğin zaman kim kurbanlık koyun alacak? O pahalı ortamda ibadetini veya bir adağını yerine getirmek istiyorsa, nasıl, hangi koşullarda getirecek? Yani fakir fukaranın kurban kesmesi artık lüks olmaya başladı. Bu da hayatın bir başka gerçeği olarak önümüzde duruyor maalesef. Tarımda bir şey daha söyleyeyim. İktidar olacağız inşallah, Allah nasip eder, çiftçinin ister tarım kredi kooperatiflerinden, ister bankalardan aldıkları bütün kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Faiz olmayacak, anaparayı makul taksitlerle alacak.

Mücahit Enes TURBİL- Geçmiştekileri…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Geçmişte aldıkları kredilerin faizlerini tümüyle sıfırlayacağız. Faiz almayacağız. Çünkü çiftçinin üretmesi lazım, bu memleket, yani Konya, Hollanda’dan toprak büyüklüğü olarak daha büyük bir il Konya. Oranın, yani Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Bizim Türkiye’nin o kadar değil. O zaman ne oluyor? Bir yerde bir yanlışlık var. Bir yerde bir hata var. İnsan deseniz var, toprak deseniz var, güneş deseniz var. Neyimiz eksik? Planlama eksik. Az önce söyledim, havza bazında planlama eksik. Çiftçi üretecek, çiftçi kazanacak ki köyler boşalmasın. Bugün en büyük şikayet de oydu, köyler boşalıyor, gençler kalmadı köylerde. Genç nasıl kalsın orada? Baba ürettiği ürünü satamıyor, satsa da zarar ediyor. O da bir süre sonra toprağını satıyor, şehre gideyim diyor. Aynı zamanda Konya Ovası’nda ciddi ölçüde toprak satışlarının başladığı da, arazi satışlarının başladığı da söylendi. Bunun üzerinde de Konyalıların durması lazım.

Emre ÖZGÜL- Efendim, ekonomiden önce ben şunu sormak istiyorum. Şimdi biliyorsunuz ki, 20 yıllık süreç içerisinde AK Parti iktidarları döneminde Konya her zaman AK Parti’ye ciddi şekilde destek vermiş bir şehir. Yerel seçimlerde de Konya, Büyükşehirler arasında birinci sıradaydı. Şimdi belki burada muhalefet partisi olabilmek zor. Bir dönem esnaflar mesela muhalif parti il başkanlarına kapılarını açmıyordu, kapatıyordu ama mesela 2018 yılıyla 2022 yılı arasındaki sorum aslında o yöndeydi. Siz sorunların arttığını dile getirdiniz ama mesela Konya’da rahat gezebildiniz mi? İnsanlar size gönlünü açtı mı? Bu konuyu gerçekten merak ediyorum. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Emin olun, çok değişen bir Konya gördüm. Hakkını arayan bir Konya gördüm. Sorunları kim çözebilir arayışı içinde olan bir Konya gördüm. Esnafında da, çiftçisinde de, sanayicisinde de bunu görüyorsunuz zaten. Bu sadece Konya’ya özgü değil, onu da ifade edeyim. Tabi Konya bizim açımızdan zor bir yerdi ama bunun zorluğu Konyalılardan kaynaklanmıyordu, bizden kaynaklanıyordu. Biz Konya’ya daha fazla gelebilirdik, oturabilirdik…

Emre ÖZGÜL- Özeleştiri mi efendim bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özeleştiri tabi.

Mücahit Enes TURBİL- Yani bir kaybedilmiş bölge gibi mi görüldü yıllarca muhalefet tarafından Konya?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yıllarca gelmedik ki. Bir Konyalının sofrasına oturmadık, derdin nedir arkadaş demedik. Oturduk Ankara’da, nutuklar çektik.

Mücahit Enes TURBİL- Özeleştiri yapmak da büyük bir…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette efendim. Biz doğruyu söylemek zorundayız. Yani oy alamıyorsak oturup sorunu kendimizde aramamız lazım. Konyalıda ne arayacaksın? Konyalı bildiğimiz Konyalı. Çalışıyor, üretiyor, kazanıyor. Bir şekliyle geçimini sağlamaya çalışıyor. Bakıyor kim kendisi ile daha fazla ilgi kuruyorsa, ilişki kuruyorsa, dertlerini daha fazla dinliyorsa oraya meylediyor. Oyunu oraya veriyor. Demek ki bizim oturup düşünmemiz lazım.

Mücahit Enes TURBİL- Konya’ya daha çok geleceksiniz herhalde.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Konya’ya daha fazla gelmeliyiz, daha fazla konuşmalıyız, Konya büyük bir yer tabi. Türkiye nasıl büyükse, Konya da büyük bir yer, yüzölçümü olarak.

Emre ÖZGÜL- Efendim, peki AK Parti’nin Konya’yı ihmal ettiğini düşünüyor musunuz? Mesela yıllarca konuşulan bir mesele var. Metro projesi mesela. Yıllardır müjdesi veriliyor ama bir türlü hayata geçiremedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. AK Parti, Konya’yı çantada keklik görüyor. Ben hiçbir şey yapmasam da Konyalı bana oy veriyor diyor. Bakın şu o, mavi tünel, Konya Ovası’nın sulanması hikayesi bunun tipik bir örneğidir yani. Bakıldığı zaman bunu görüyorsunuz zaten. Dolayısıyla Konya nasıl olsa benim yerimdir, benim bölgemdir, benim burada horozum ötüyor, Konyalı bana ne olursa olsun gelir bana oy verir, onu görüyor.

Mücahit Enes TURBİL- AK Partili vekiller bunu bazı basın toplantılarında dile getiriyor. Mesela bir milletvekili, Konyalı bir milletvekili bir basın toplantısında Konyalı bize hem kızar hem de oy verir demişti. Önümüzdeki seçimde, erken veya olağan 2023’te yapılacak bir seçimde böyle olacağını düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır olmayacak. Bunu alandan görebiliyorum. Esnafta da, çiftçide de, sanayicide de görebiliyorum bunu. Artık bakın olay ekonominin çok daha ötesinde bir olay. Olay bir yönetim olayı. Türkiye yönetiliyor mu? Hangi milletvekili kalktı da parlamentoda, AK Partili Milletvekili Konya’nın sorunlarını dile getirdi? Parlamentonun işlevi ne? Devlette liyakat kaldı mı? Devlette adalet kaldı mı? Konyalı bunu görmüyor mu? Görüyor Konyalı; hakkın, hukukun, kişilerin elinden nasıl alındığını Konyalı görüyor. Haksızlığı görüyor. KPSS sınavında büyük başarı elde eden kişilerin sözlü sınavlarından nasıl elendiğini görüyor. Konyalıda vicdan yok mu? Vicdan sahibi Konyalı, bu kadar haksızlık olmaz diyor. Bu kadar zulüm olmaz diyor. İş artık zulüm noktasına gelmiş vaziyette. Dolayısıyla kimse Konyalıyı kendi arka bahçesi görmesin. Bir daha söyleyeyim, başta AK Partililere söylüyorum. Kimse Konya’yı ve Konyalıyı bizim arka bahçemizdir diye görmesin. Konyalı devletine sahip, milletine sahip, devletine ve milletine saygı gösteren bir ilimizdir. Bu ilde yaşayan insanlar da huzur içinde yaşamak isterler. Türkiye’de huzur olursa, Konya’da da huzur olur. Sanayici önünü göremiyorsa, esnaf sattığı malın yerine yenisini alamıyorsa, Allah aşkına hala gidip AK Partiye mi oy verecek? Durumu iyi olan, bu düzenden yararlanan gidip oyunu verebilir. Ama Konyalı eğer tefeciden şikayet ediyorsa, uyuşturucu baronlarından şikayet ediyorsa… Bakın tefeci derken şunu kastediyorum, 10 şeker fabrikası satıldı. 10 şeker fabrikasını 11 milyar liraya sattılar bugünün parasıyla, 11 milyar liraya. Geçen Nisan ayında 1 ayda ödenen faiz 19 milyar lira. Yani eski parayla 11 katrilyon liraya 10 fabrikayı sattın, 1 ayda 19 katrilyon lira faiz ödüyorsun. Bu adalet mi Allah aşkına? Bu paralar nereye gidiyor? 1 avuç insana gidiyor. Ben onlara beşli çete diyorum. Ya da Londra’daki tefeciler diyorum.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, gündem o kadar yoğun ki, sorularımız da çok yoğun. Kısa şekilde almak isteriz. Ekonomiye geçeriz isterim ben Emreciğim. Sizin Cumhuriyet Halk Partisi olarak ekonomik konuda, ekonomi konusunda vatandaşa sağlayacağınız rahatlamalar neler olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce fiyat istikrarını sağlayacaksınız. Yarın sabah buğdayın fiyatını kimse bilmiyor hala. Bakın, hasada başlandı güneydoğuda, taban fiyat açıklanmadı.

Mücahit Enes TURBİL- Olabilir mi efendim? Yani gıda fiyatlarına bakıyoruz. Bugün aldığımız bir ürün, yarın daha yukarıda.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Fiyat istikrarı olur, niye olmasın? Elin oğlu fiyat istikrarını sağlıyor da biz mi sağlamayacağız. Rusya ile Ukrayna savaş halinde değil mi? Bakın onların enflasyonuna kaç, birisinde yüzde 9, birisinde yüzde 17. Bizde kaç, yüzde 157. Yüzde 100, yüzde 60, ürününe göre değişiyor. Savaşta mıyız? Yok. Nasıl oluyor bizde bu? Yönetilmiyor Türkiye. Adalet ile yönetilmiyor, ahlakla yönetilmiyor, bilgiyle yönetilmiyor, birikimle yönetilmiyor, erdemle yönetilmiyor, liyakatle yönetilmiyor Türkiye. Türkiye’yi bir adama teslim etmişiz, bir kişiye. Oda Türkiye’yi babasının çiftliği gibi ben yönetirim diyor ve istediğim gibi ben yönetirim diyor.

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim, bugün seçim olsa, bir değişiklik meydana gelse, Türkiye ekonomisi hemen düzelir mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Belli bir zaman dilimine ihtiyacımız var, ben desem ki iktidar değişti, düğmeye bastık, her şey oldu, hayır. Belli bir bakın, işsizlik sorunu var, belirli bir zaman içinde işsizlik sorununu ancak çözebilirsiniz. Fiyat istikrarı, belli bir zaman dilimi içinde çözebilirsiniz, üretimde arzu ettiğiniz hedefleri gerçekleşmesi, belli bir zaman içerisinde olacak. Devlette liyakatin sağlanması, belli bir zaman dilimi içinde olacak. Bazı şeyler var ki bir ayda olur, bazıları var 6 ayda olur, bazılar var 1 ya da 1,5 yılda olur. Siz Merkez Bankası’nın başına o işi en iyi bilen, uluslararası finans piyasalarında güven sağlayan bir insanı getirirseniz, herkes isteyecek ki Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak konusunda üstüne düşeni yapacak. Çünkü Merkez Bankası Kanunu’nun 4. Maddesinde diyor ki, fiyat istikrarını, “Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamaktır”, cümle cümle okuyayım. Peki bugünkü Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlıyor mu? Hayır. Neden? Bağımsız değil. Neden? Talimatla iş yapıyor. Oysa yasalara göre iş yapması lazım bu kurumun. İki, bir şey daha söyleyeyim, Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Niye kapatıldı? Bir devletin planlaması olmaz mı? Hangi gerekçeyle kapatıyorsunuz siz Devlet Planlama Teşkilatı’nı? Planlama yapılması lazım. Aile planlama yapar, işveren planlama yapar, esnaf planlama yapar, çiftçi planlama yapar, sizler de planlama yaparsanız, ben de planlama yaparım. Elektrik faturası gelecek, doğalgaz faturası gelecek, alışveriş yaptık, taksit ödenecek, en azından aylık planlama yaparız. Devasa bir devlet plansız kaldı. Planlaması bile yok.

Emre ÖZGÜL- Efendim peki biliyorsunuz aslında en büyük sınav iktidardayken verilir. Diyelim ki siz iktidara geldiniz. İktidara geldiğinizde siz mesela CHP’li işadamlarına ayrımcılık yapacak mısınız? İnsanlar bunu merak ediyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Emre ÖZGÜL- Eşit mi olacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, iş insanları çalıştıkları sürece, ürettikleri sürece, istihdam yarattıkları sürece, siyasi görüşü ne olursa olsun başımızın üstünde yeri var.

Emre ÖZGÜL- Bunun garantisini veriyorsunuz yani?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç kimse endişe etmesin. Çünkü şöyle, bu insan çalışıyor, bu insan emek harcıyor, bu insan istihdam yaratıyor. Bu insan ihracat yapıyor, bu insan ülkesine döviz getiriyor, bu insan vergisini veriyorsa, niye bunun düzenini bozacaksın? Ne kadar çok kazanırsa Türkiye kazanacak. Niye karşı çıkacaksınız?

Emre ÖZGÜL- Peki özelleştirilen kurumları tekrar devletin eline, devletin imkanına sunacak mısınız?

Mücahit Enes TURBİL- Ya da yap işlet devret modeliyle yapılan yollar, otoyollar, köprüler, hastaneler var. Bununla alakalı Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir çalışması olacak mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi olacak. Şimdi bu milleti iliğine kadar soyan, işte bu köprüler var, dolar bazında garanti verilenler var, Avro bazında garanti verilenler var. Dolar yükseldikçe bunların keyfi yerinde, çünkü bunlar daha fazla para alıyorlar, artı bunlar ayrıca eğer borcu Amerika’dan almışlarsa dolar bazında, Amerika’daki enflasyonu da Türkiye’ye yansıtıyorlar, sözleşme öyle. Eğer, Almanya’dan veya Avro bölgesinden kredi almışlarsa Avro bölgesindeki enflasyonu da Türkiye’ye yansıtıyorlar. Yani bizim vatandaşımız hem döviz artışını ödüyor, hem borcu ödüyor, hem o ülkelerdeki enflasyon bedelini ödüyor. Böyle bir düzen olur mu Allah aşkına? Bu soygun düzeni değil mi? Bunları kamulaştıracağız.

Mücahit Enes TURBİL- Nasıl olacak efendim? Bununla alakalı bir sıkıntı yaşamaz mı Türkiye?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok, hiçbir sıkıntı yaşamayız. Önce maliyetler çıkacak, bunlar kaça mal oldu, maliyetlerini çıkaracağız. Maliyetini çıkardıktan sonra makul bir kar vereceğiz, diyeceğiz biz bunu kamulaştırıyoruz. Soygun düzenine, dünyanın hiçbir devleti izin vermez. Adil bir devlet hiç izin vermez. Soygun düzenine hangi hukuk izin verecek? Soygun mu? Soygun. Düşünebiliyor musunuz, uçak garantisi vermişsiniz, yolcu yok, uçak da yok. Ve siz buna 2045 yılına kadar para ödeyeceksiniz. Soygun değil mi? Kimin parasını ödüyorsunuz?

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim, her dönem israftan bahsediyorsunuz, hemen hemen her konuşmanızda, her grup toplantınızda israftan bahsediyorsunuz. Nasıl önleyeceksiniz israfı Türkiye’de?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İsrafı önlemek şöyledir bakın, bizde çok güzel bir atasözü var, balık baştan kokar diye. Yukarıdaki israf yapmazsa, aşağıdaki israf yapamaz, korkar. Şimdi bir israf genelgesi çıkartacaksınız. Diyeceksiniz ki, kardeşim ben 13 tane uçak var. Senin neyine yetmiyor, yetiyorsa 13 uçak kardeşim, iki tane uçak veya bir tane uçak yeter. 11’ini vereceksiniz, satacaksınız. Şu anda bakanlıkların bazıları kirada. Devletin bakanlığı kirada olur mu? Boş bina var, orada çalışmıyorlar ama birisi büyük inşaat yapmış, para kazansın diye bakanlığı oraya taşıyorlar. Kamu kuruluşunu oraya taşıyorlar. Niye taşıyorsunuz kardeşim? Hangi gerekçeyle taşıyorsunuz? Bu israf neden? Bunları engelleyeceksiniz. Arabalar, herkesin altında bilmem kaç tane araba var. Taşıt Kanunu var, Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan Taşıt Kanunu var. Kanun hala yürürlükte. Bunların tamamı israf. Bu israfı önleyeceksiniz.

Emre ÖZGÜL- Efendim, peki iktidara gelirseniz, bugün oturduğunuz evde yine oturur musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oturacağım tabi.

Mücahit Enes TURBİL- Yoksa Beştepe’de mi oturacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, benim saray merakım yok. Asla.

Mücahit Enes TURBİL- Veya uçakları kullanacak mısınız efendim? Biraz önce bahsettiğiniz uçakları.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, efendim belki olursa bir uçak olur, ben bunu anlarım, bir uçak olabilir. Ki ona da gerek yok aslında. Ama hani deniyorsa ki, devletin başındaki kişi uçakla gitsin bir tane, ben bunu anlarım. Ama 13 tane uçağı ne yapıyorsunuz siz? O 13 uçağın bakımı var, onun masrafı var, onların sigortası var, hepsi duruyor orada. Yazık günah değil mi? Onların masrafını bu ülkenin fakir fukarası ödüyor. Siz buna nasıl evet diyeceksiniz? İsraf haramdır diyor muyuz? İsraf haramdır. Peki, israf haramsa, devletin dini de adaletse, peki haramı nasıl getireceksiniz, adaletle yan yana koyacaksınız? Olmaz, yanlıştır. Adaleti sağlayacaksınız, fakirin fukaranın hakkını koruyacaksınız. İsraf niye yapıyorsunuz, israftan vazgeçeceksiniz. İsraf olmayacak. Ben devlette 27 buçuk yıl çalıştım, biz şöyle yetiştik, bir kağıdın arkası boşsa, o kağıdı yırtıp atmayız, arkasını da kullanırız. Maliye Bakanlığı’nda biz böyle yetiştik. Şimdi bakıyorsunuz yani…

Mücahit Enes TURBİL- Efendim dönem dönem devlette çalıştığınızı söylediniz. Dönem dönem de hep bu ortaya atılıyor, işte SSK kurumunu batırdı, borca soktu falan filan diye. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten siz mi batırdınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim, devlet batmaz, devletin kurumları batmaz, Sosyal Sigortalar Kurumu da batmaz. Açığı var mı evet, bugün benim dönemimdeki açığın beş katı daha fazla var. Peki, o zaman batırdı diyeceksek kim batırdı? Dünyadaki bütün sosyal güvenlik kurumları açık verirler; ama şunu söyleyeyim ben size, benim genel müdürlük yaptığım dönemin tamamı, bir müfettiş ordusu görevlendirildi ve onlar tarafından incelendi. Bir kuruş bile bulmadılar, bulamadılar, bir kuruş bile. Çünkü boğazınızdan aşağı haram lokma inmemişse korkmayacaksınız. Baksınlar, batırdı diyorlar ama yolsuzluk yaptı diyemiyorlar mesela. Emeklilik yaşı kaçtı? Erkeklerde 43, kadınlarda 34 yaşında emekli oluyordu. Şimdi kaç? 65. Niye çok daha fazla açık var? Niye açık çok daha fazla büyüdü? Bunları tartışabiliriz. Kamuoyu önünde tartışabiliriz, çıksın karşıma tartışabiliriz. Şunu da ifade edeyim, benim dönemimde kurumun pek çok alanda büyük başarıları vardır. Eşdeğer ilaç uygulamasını başlatan kişi de benim o dönemde. Büyük tasarrufları imza atan kişiyim ben yine o dönemde. Bütün bunların hepsini yaptık. Hepsinin hesabını da verdim, sadece orada değil yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonunda bütün bunların tamamının hesabını verdim. Bütün ihale dosyalarını getirip, KİT Komisyonunda bütün milletvekillerine veren tek Genel Müdürüm Türkiye Cumhuriyeti tarihinde. Bulduysanız bir şey, hep beraber üzerine gidelim diye.

Emre ÖZGÜL- Efendim şöyle bir şey de var. Şimdi bazı kesimlerce yani insanlarla bir sokak röportajı yapıldığı zaman, bu ekonomideki kötü gidişatın sorumlusu kim denildiği zaman CHP diyen insanlarımız da var bizim. Ya da bunun dışında dış güçler diyen insanlar da var. Yani bu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz siz? Bu bir algının ürünü mü?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Espriyle bakıyorum tabi onlara. Yani şimdi yönetmiyorsunuz, siz sorumlusunuz. Nasıl oluyor sorumluluk? İnsanda biraz akıl olması lazım değil mi? Bir şeyi yönetmeniz lazım ki, oradan sorumlu olasınız. Yönetmiyorsanız sorumluluğunuz ne? Yönetmiyorsanız, sizin sorumluluğunuz, yöneten kişi doğru mu yönetiyor, yanlış mı yönetiyor, onu analiz etmektir. Yanlış yönetiyorsa, onu kamuoyuna duyurmaktır. Burası yanlıştır, yanlış yapıyorsun demektir. Zaten muhalefetin görevi o. Bizim adımız ne? Muhalefet. Yani yanlışı size söyleyen, yönetene söyleyen kişi demektir. Biz yanlışı söyledik diye sorumlu biz mi olacağız? Hayır. Yöneten kişi sorumludur, bizim sorumluluğumuz yöneten kişiyi denetlemektir. Bir şey daha ifade edeyim. Sağlıklı işleyen bir devlette, denetlenmeyen hiçbir kurum yoktur. Sağlıklı işleyen bir devlette, adaletle işleyen bir devlette, denetlenmeyen hiçbir kurum yoktur. Her kurum denetlenir. Türkiye Büyük Millet Meclisini kim denetler? Anayasa Mahkemesi. Kanun yaparsınız, der ki Anayasaya aykırıdır, yeniden yap. Oturur 600 milletvekili yeniden yapar. Bizim ödediğimiz vergileri kim denetler? Sayıştay, kamu harcamalarını denetler. Kimin adına? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetler. Esnaf vergi veriyor mu, vermiyor mu, Maliye Bakanlığı denetler. Gelir İdaresi Başkanlığı başka bir şeyi denetler. Her alan denetlenir. Medya, medyanın da denetimi vardır. Dediğim gibi denetlenmeyen bir alan yoktur. Sistemin zaten doğasında bu vardır, denetlenir. Ama bugün öyle alanlar var ki hiç denetlenmez. Denetlenmiyor da. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bir sürü yolsuzluk dosyasını çıkardı, İçişleri Bakanlığı el koydu, dedi ki dosyaları bana ver, ben inceleyeceğim. Aldı, koydu, rafa ya da kasaya koydu, orada bekliyor. Üstüne gidilmiyor.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, süremiz ilerliyor tabi. Sizin bir çağrınız olmuştu geçtiğimiz haftalarda, helalleşeceğiz diye. Helalleşme çağrısı yaptınız, helalleşeceğiz dediniz. Bu çağrıyı biraz açar mısınız? Bu çağrınız toplumda nasıl karşılık buldu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Helalleşme şimdi şöyle; toplum olarak çok ayrıştık, etnik kimlik üzerinden ayrıştı toplum, yaşam tarzı üzerinden ayrıştı, inanç üzerinde ayrıştı. Ayrıştırıyorlar ve kavga ediyoruz birbirimizle. Toplumun buradan çıkması lazım. İki, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bir 100 yıl geçti ve bu yüzyıl içinde gücü elinde bulunduranlar pek çok yerde haksızlık da yaptı. Roboski mesela, orada öldürülen çocuklar. Devletin bunlarla helalleşmesi lazım. Tamam öleni geri getirmiyoruz ama öldüren kimdi kardeşim? En azından ailelere demesi lazım ki, biz bir haksızlık yaptık galiba, kusura bakmayın demesi lazım. Bir helalleşmesi lazım gücü elinde bulunduran kişinin, bunu yapması lazım.

Mücahit Enes TURBİL- Ama efendim şöyle de bir durum var. Baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisi 50 yıldır tek başına iktidara gelememiş. Siz bu süreçteki olan olayları da sayarak helalleşeceğiz diyorsunuz. Neden Cumhuriyet Halk Partisi’nin yapmış olduklarını veya yaptıklarının üzerinde yürüyorsunuz, helalleşeceğiz diyorsunuz?

Emre ÖZGÜL- Ya da bu çağrıyı AK Parti’nin yapması gerekmez mi efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Toplum olarak helalleşmeliyiz diyorum, CHP olarak da değil tek başına. CHP’nin kabahati yok mu? Var tabi, CHP’nin de kusuru var. Yani Cumhuriyet Halk Partisi de başörtüsünü Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdi. Kardeşim sana ne başörtüsünden? İster başörtüsü takar, ister takmaz. Bizim de onlarla helalleşmemiz lazım. Yanlış yaptık dememiz lazım, kusura bakmayın dememiz lazım.

Mücahit Enes TURBİL- Topluma yayıyorsunuz helalleşmeyi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani, yoksa Roboski’yi vuran biz değiliz ama devletin o insanlarla oturup helalleşmesi lazım yani.

Mücahit Enes TURBİL- Bunu devlet olarak biz mi yapacağız diyorsunuz yani iktidara gelirsek…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Devleti yönetenler yapacak bunu. Devleti yönetenlerin toplumla helalleşmesi lazım. Belli kesimlerle helalleşmesi lazım. Bakın tipik örnek vereyim. Bu ülkede bir başbakan asıldı değil mi? Rahmetli Adnan Menderes. Şimdi ne yapıyoruz? Adını üniversiteye veriyoruz, adını havaalanlarına veriyoruz, caddelere veriyoruz, okullara veriyoruz. Bu aslında bir anlamda helalleşmedir. Bir şeyi yaptık, yanlış yaptık, şimdi adını veriyoruz vesaire. Mısır’da darbe olduğu zaman ben oraya iki büyükelçi gönderdim, Osman Korutürk ve Faruk Loğoğlu’nu gönderdim. Dedim, gidin, Mısır yönetimi ile konuşun, siyasi idamlar yapmasınlar. Bizim tarihimize baktığınız zaman bizde siyasi idamlar oldu. Şimdi idam ettiklerimizin isimlerini sağa sola veriyoruz, üniversitelere veriyoruz, parklara, caddelere veriyoruz. Onlarla bir anlamda bir şey yaptık, yanlış yaptık, helalleşiyoruz. Aynı tuzağa düşmeyin diye ben arkadaşlarımı gönderdim. Aslında bunu göndermesi gereken AK Partiydi ama göndermediler.

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim, şunu sormak istiyorum. Türkiye’de başörtüsü konusunda siz de biraz önce bahsettiniz, çeşitli dönemlerde üniversiteler olsun, kamu kurumları olsun, askeriyeler olsun, birçok kamu kurumunda çeşitli problemler yaşandı başörtüsü konusunda. Özellikle muhafazakar camia bu konuda ciddi tereddütlü. Bu tarz problemlerin tekrar yaşanmasından korkuyor, tereddüdü var. Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ya da 6’lı masa diyelim, Cumhurbaşkanı adayı oldunuz, farz edelim Cumhurbaşkanı oldunuz Türkiye’de. Ne olacak? Başörtüsünü yasaklayacak mısınız? Veya camiler tekrardan eskiye mi dönecek, ezan Türkçe mi okunacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, hayır. Bakın bizim belediye başkanlarına şunu söyledim. Bir, bizim insanımız nerede ibadet etmek istiyorsa orayı tertemiz yapacaksınız. Cami mi, kilise mi, havra mı, cemevi mi? Gidip Allah’a ibadet edecek değil mi, tamam oraları tertemiz yapacaksınız. Nerede istiyorsa gitsin ibadetini yapsın. Bizim belediye başkanlarımız şu anda bunu yapıyorlar zaten. İki, başörtüsü olayını tekrar gündeme getirmek kadar sakat bir şey olmaz. Biz helalleşelim derken, bir hata yaptık, bir kusur yaptık derken, aynı kusuru tekrar ederseniz bu doğru olmaz. Akla ziyandır bu, böyle bir şey aklımızın bir ucundan bile geçmez. Hatta ben bunun bir adım daha ötesine giderek söyleyeyim. İkna odalarında başörtülü kızların başına gelenleri biliyoruz. Onlarla da oturup helalleşmemiz lazım. Bakın bizim Gençlik Kolları Genel Başkanımız Konyalıdır. Kız kardeşi başörtüsü mağdurudur. Ve bizim şu anda Gençlik Kolları Genel Başkanıdır. Dolayısıyla, eskiyi bir tarafa bırakmamız lazım, hataları, kusurları bir tarafa bırakmamız lazım, yanlıştan ders çıkarmamız lazım. Doğruya yönelmemiz lazım. İşin özü budur. Yoksa ortalığı niye karıştıralım? Şunu yapalım, bunu yapalım. Hiç kimsenin inancını benim sorgulamaya hakkım yok. O yetki peygambere bile verilmemiştir. Kimin inançlı, inançsız olduğunu bir tek Yüce Yaradan bilir, nereden bileceğiz biz onu. Oraya bizim siyaseten müdahale etmemiz, o alana bir şey söylememiz mümkün değil, doğru da değil zaten, ahlaki de değil, vicdani de değil. Olamaz zaten böyle bir şey. İbadet yerleri, kim nerede ibadet yapmak istiyorsa orayı tertemiz yapacağız. Sadece o değil, ben size şeyi de söyleyeyim, Kuran kursları, eğer bir ihtiyaç varsa bizim belediyeler derhal karşılar Kuran kurslarının ihtiyaçlarını, hocaların ihtiyaçlarını karşılarlar. Cami hocalarının ihtiyaçları var, imamların ya da, bizim belediyeler karşılarlar. O konuda hiç kimsenin de tereddüdü yok zaten. Dolayısıyla, belli çevreler Cumhuriyet Halk Partisi’ni farklı algılattılar ama gerçek öyle değil. Herkesin inancına saygılıyız yani.

Emre ÖZGÜL- Bugün daha çok aslında sorunlardan ziyade, 6’lı masa olarak eğer iktidar olursanız ne yapacağınız noktasında daha çok sorularımızı soruyoruz. Diyelim ki yarın siz iktidar oldunuz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ismini veya AK Parti’de görev yapmış veya devletin farklı kademelerinde görev yapmış kişilerin ismini bir caddeye, bir okula verir misiniz? Var olan isimleri okullardan sildirir misiniz? Bu konuda nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi, devleti yönetenin, devleti kinle, öfke ile yönetmeye hakkı yoktur. Devlet kinle ve öfkeyle yönetilmez. Devlet intikam duygusuyla yönetilmez. Herkesin şöyle veya böyle bu devlette yönetirken hizmeti olmuştur. Dolayısıyla, devleti adalet ile yönetirseniz bir sorun kalmaz ama devleti kin ve öfke ile yönetirseniz bugünkü yönetimden bir farkınız kalmaz. Hem şikayet edeceksiniz hem geldiğinizde aynı şeyleri yapacaksınız. Bu olmaz. Devletin dini adaletse ve devlette liyakat esassa, işi ehline teslim etmek doğruysa bunun gereğini yapacaksınız. Yoksa kin, öfke, efendim geldi, ben işte bilmem üniversiteye adı verilmiş, bunu değiştireceğim, hayır bunlara girmek doğru değil.

Emre ÖZGÜL- Efendim, bir de şöyle bir şey var, program ilanına çıktıktan sonraki süreç içerisinde AK Parti içerisinden bana çeşitli mesajlar geldi, bunu da özellikle size iletmek istiyorum. Sizin bürokratlara bir çağrınız olmuştu. Yanlış işlere imza atmayın, size bir tarih veriyorum noktasında bir ifadeniz olmuştu. Şimdi şöyle, biliyorsunuz ki 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde, AK Partiye yakınlığıyla bilinen bürokratlar devletin çeşitli kademelerinde görevler yapıyorlar ve AK Parti, bürokrasi anlamında güçlü bir parti. Siz iktidara gelirseniz eğer, bu bürokratlara yönelik bakış açınız ne olacak? Birlikte çalışacak mısınız? Veya burada kriter ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim işini düzgün yapıyorsa başımızın üzerinde yeri var. Ama yolsuzluğa bulaşmışsa, yani kul hakkı yemişse, kimse kusura bakmasın. Ona izin vermeyiz.

Mücahit Enes TURBİL- Devr-i sabık mı olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, hayır devr-i sabık değil, öyle bir şey yok. Devr-i sabık yapmaya kalkarsanız o zaman kinle hareket ediyorsunuz demektir. İntikam duygusuyla hareket ediyorsunuz demektir. Biz intikam duygusuyla hareket etmeyiz. Şimdi bakın bir yerde yolsuzluk varken, siz yolsuzluğu görmezseniz, kul hakkı yemiştir, ses çıkarmıyorsunuz demektir. Olmaz, o ayrı bir şey. Ama intikam almak, ben gideceğim, intikamımı alacağım, onu süreceğim, sen AK Parti döneminde geldin işte, seni devletten atacağım. Hayır, öyle bir şey yok. İşini yapıyorsa, işin ehliyse, işin uzmanıysa, hiçbir sorunumuz yok.

Emre ÖZGÜL- Efendim, sizin o çağrınızdan sonraki süreçte biz yine Sümen 6 programına CHP İzmir Milletvekili Sayın Tuncay Özkan Bey’i almıştık. Tuncay Bey’in şöyle bir ifadesi olmuştu, “Sayın Genel Başkanımızın o çağrısı gerçekten meyvesini verdi, bizim iletişime geçtiğimiz bürokratlar oluyor” dedi. Yanlış işlere imza atmak istemediklerini dile getiriyorlar diye. Bugün hala var mı o? Akış var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yanlış işe imza atmadılar, atmıyorlar. Zorladıkları takdirde de bizi bağışlayın, biz bu görevden ayrılalım, başka birisini getirin diyorlar. Bunlar da oluyor.

Mücahit Enes TURBİL- Ankara kulislerinde de bu konuşuluyor. Mesela bir genel müdür veya bir genel müdür yardımcısının atacağı imzayı bile bakanların attığı iddiaları var. Genel müdürlerin veya müdür yardımcılarının atmadığı… Bu gerçekten sizin bu çağrınız tuttu demek.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçekten böyle, o yüzden benim bürokrasiye yaptığım çağrıdan şikayet ediyorlar. Kılıçdaroğlu neden bürokratlara çağrı yapıyor diye. Ben bürokratlara şunu diyorum, bu milletin ödediği vergiyi yerli yerinde, kanuna göre harca kardeşim. Birisinin cebine para aktarmak için imza atmayın. Kul hakkı yemeyin diyorum ben onlara. Kul hakkı yemeyenin başımın üstünde yeri var, hangi görüşten olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun. Devlete hizmet eden kişi, vatanına hizmet ediyordur, bayrağına hizmet ediyordur. Cebine hizmet eden bir kişi, vatanına hizmet etmiyordur, kendisine hizmet ediyordur. Dolayısıyla ben olaya öyle bakıyorum. Bürokratlara da yasa dışı işlem yaptırıyorlar, imza attırıyorlar. Çağrı yaptım, tarih de verdim. İmza atmayın dedim, imza atarsanız sorumlu olursunuz dedim, görevinizi yapın. Kanun ne diyorsa onu yapın, genelge ne diyorsa onu yapın. Sizin kanuna uymama lüksünüz yok ki zaten. O zaman Meclisi niye çalıştırıyoruz? Mecliste niye kanun çıkarıyor o zaman? Buradan yola çıkarak bürokrasiye yaptığımız çağrının gerçekten de yerini bulduğunu, gerekli yankıyı yaptığını görüyorum, biliyorum, duyuyorum, işitiyorum. Ayrıca bize çok sayıda belge de geliyor, doküman da geliyor, yapılan yolsuzluklarla ilgili. Tabi her belgeyi hemen alıp ortaya çıkmıyoruz, onun bir incelenmesi lazım, araştırılması lazım, gerçekten o belge doğru mudur, yanlış mıdır, olay nedir, ne değildir, gerçekten hukuki midir, değil midir diye. Ekibimiz de var bu konularda çalışan.

Mücahit Enes TURBİL- Son süreçte bu tarz açıklamalarınız çok gündemde. Ve kurumların önüne gidiyorsunuz zaman zaman. Bakanlığa gittiniz, TÜİK’e gittiniz, sonra en son, son olarak da SADAT’ın önünde bir açıklama yapmıştınız. Ondan sonra yine sosyal medyadan videolar yayınladınız. Yurt dışına gönderilen paralarla alakalı. Sayın Bahçeli’nin de grup toplantısında, yanlış hatırlamıyorsam bir açıklaması vardı. Size yönelik uyarmadı demesinler açıklamasını yaptı. Ardından yine bir hapis imasında bulundu. Bunların yanında siz herhangi bir ölüm tehdidi aldınız mı veya bir korku var mı? Bir tehditle karşı karşıya kaldınız mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunu açık söyleyeyim, Allah’tan başka kimseden korkmayız. Niye korkalım? Arkamızda kirli bir şey yok ki korkalım. Zaten bütün yedi sülalemizi araştırdılar bir şey bulabilir miyiz diye, çok şükür bir şey yok. Ne bulacaksın zaten? Hesabını vermeyeceğimiz hiçbir şey yok ki. Tehdit ediyorlar, ben bunu biliyorum. Devletin içinde paramiliter gruplara destek verenler var, ben bunu da gayet iyi biliyorum. SADAT’a boşuna gitmedik, SADAT’a gitmemin temel nedeni şu; kimse korkmasın, kimse çekinmesin, herkes sandığa gitsin, herkes oyunu kullansın, burada Cumhuriyet Halk Partisi var. Biz Kuvayı Milliyeciyiz, kimse bizi yıldıramaz, dolayısıyla gücümüzü, inancımızı, kararlılığımızı topluma bildirmek zorundayız. Öyle üç kişi çıkacak, efendim ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adını değiştireceğim, bayrağını değiştireceğim, dilini değiştireceğim. ASRİKA diye bir devlet kuracağım, devlet şöyle yönetilecek, parası kalkacak, biz de hiç sesimizi çıkarmayacağız. Olmaz, o zaman bizim görevimiz ne Allah aşkına? Biz bu milletin çıkarını savunmayacak mıyız? Adam bayrağımı değiştireceğim diyor, Türkiye Cumhuriyeti bayrağını değiştireceğim diyor, devletini değiştireceğim diyor, dilini değiştireceğim diyor ve bu kişi Cumhurbaşkanının başdanışmanı. Ya vicdan kabul eder mi, akıl kabul eder mi? Konyalılara soralım Allah aşkına, kaçının haberi var? Devlet böyle yönetilir mi? Bu adamın Cumhurbaşkanlığında ne işi var ve bu adam devletin en mahrem sırlarının görüşüldüğü toplantıya katılıyor, ben tanımıyorum dedi, ben de Erdoğan’ın başkanlığında toplanan ve bu kişinin de katıldığı, üstelik MİT Müsteşarının yanında katıldığı fotoğrafı yayınladım.

Mücahit Enes TURBİL- MGK fotoğrafıydı değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, fotoğrafı yayınladım. Bu kişinin devlet sırları ile ne ilgisi var, ne görevi var bunun orada? Bizim kendi devletimize sahip çıkma diye bir görevimiz var. Devletimize sahip çıkacağız, bayrağımıza sahip çıkacağız, bizim görevimiz budur. Siyaset ayrı bir şey. Ama siz kendi bayrağınıza, kendi devletinize sahip çıkmazsanız olmaz. 3 tane adam gelecek, eline silah alacak, efendim ben şunu yapacağım, bayrağı değiştireceğim, efendim sınırları değiştireceğim, Türkçeyi kaldıracağım, yerine Arapça getireceğim, ondan sonra ben de ona diyeceğim ki, bravo, iyi gitmişsin, Cumhurbaşkanının yanında onun başdanışmanı olmuşsun, onu mu diyeceğim ben?

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim.

Emre ÖZGÜL- Efendim, korkmadığınızı dile getiriyorsunuz ama şunu sormak istiyorum. Can güvenliğiniz var mı? Mesela bugünkü programınıza baktım. Sanki güvenlik önlemi artırılmış gibi. Seçim sürecine giriyoruz, ondan mı? Bu noktada bir tehdit alıyor musunuz bu çıkışlarınızdan sonra? Doğrudan veya dolaylı.

Kemal KILIÇDAROĞLU-  Şu ana kadar bir tehdit gelmedi. Gelmedi zaten tehdit gelse ne olacak yani? Gene bu adamlar her türlü oyunu çevirebilirler. Bunlar karanlık insanlar çünkü. Normalde bu tür karanlık insanların demokratik bir ülkede olmaması lazım. Bir şirket kuruyorsunuz ya da bir dernek kuruyorsunuz ben terörist yetiştireceğim diye. Sözleşmenize yazıyorsunuz terörist yetiştireceğim diye. Allah aşkına böyle dernek olur mu, kim buna izin verdi, kimler izin verdi? Açıklama yapıyor başkanları; efendim diyor Ukrayna bizden silah istedi, Milli Savunma Bakanlığı’na sorduk silah verelim mi diye. Kimsiniz siz ya, ne Milli Savunma Bakanlığından, ne başka bir yerden bu açıklamaya bir yalanlama gelmedi. Böyle bir şey olmadı demediler, kimsiniz siz ya? Siz nasıl oluyor da Milli Savunma Bakanlığını muhatap kabul ediyorsunuz? Veya Milli Savunma Bakanlığı sizi muhatap kabul ediyor. Akıl alacak şey değil. Böyle bir devlet yönetimi olmaz, ben hiç görmedim. Devlette şeffaflık vardır, açıklık vardır, aleniyet vardır. Devletin gizli operasyonları olur mu, olur, her ülkede olur ama bunu devletin organları yapar. Bu ülkede Emniyet Genel Müdürlüğü var. Bu ülkede Jandarma Genel Komutanlığı var. Bu ülkede Milli Savunma Bakanlığı var, Genelkurmay Başkanlığı var, Silahlı Kuvvetler var. Kim bunlar ya? Kim bunlar?

Mücahit Enes TURBİL- 6’lı masada gündeme geldi mi efendim bu konu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 6’lı masada çok ayrıntılı görüşülmedi ama bizim 6’lı masanın yayınladığı bildiriye bakarsanız bu konulara dikkat çekiyor.

Emre ÖZGÜL- Efendim, peki 6’lı masa toplantılarını güven içinde yapabiliyor musunuz? Şimdi sonuç itibariyle orada hani bir şeyiniz vardır.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Güven derken.

Emre ÖZGÜL- Güven içerisinde yapıyor musunuz yani?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dinleniyor muyum diye.

Emre ÖZGÜL- Bir endişeniz var mı? Çünkü sonuç itibariyle orada geleceğe yönelik planlamalarınızı yapıyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dinleseler ne olacak ki. Yapıyoruz doğru, geleceğe yönelik planlamalar yapıyoruz ve onları da kamuoyuna deklare ediyoruz. Dinleseler ne olur zaten? Demokrasi diyoruz, odada da söylüyoruz, dışarıda da söylüyoruz. Beraber Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağız diyoruz, orada da söylüyoruz, dışarıda da söylüyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız diyoruz, bildiriye koyuyoruz. Yeni kurumsal yapı şart diyoruz, kurumsal yapıyla ilgili açıklamayı ayın 13’ünde yapacak genel başkan yardımcıları. Seçim güvenliği diyoruz, hangi önlemleri alalım diyoruz, onu da ayın 3’ünde yine genel başkan yardımcıları yapacak. Göçmen sorunumuz var, sığınmacı sorunumuz var, Suriyeliler sorunumuz var. Bunu nasıl çözeceğiz diye komisyon kuralım diye karar aldık, onu da bildiriye koyduk. Biz onlar gibi kapılı kapılar ardında Türkiye’nin aleyhinde olacak hiçbir oluşumun içinde değiliz. Biz bu ülke nasıl huzura kavuşur, bu ülkede insanlar huzur içinde evlerinde nasıl otururlar, bu ülkede yokluk, bu ülkede açlık, bu ülkede zam, bu ülkede enflasyon nasıl sona erer, biz onun çalışmasını yapıyoruz.

Emre ÖZGÜL- Efendim peki bu toplantılarla AK Parti ve MHP’yi rahatsız ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rahatsız ettiklerini gayet iyi biliyorum. Onların bütün amacı, acaba biz bu 6’lı masayı nasıl dağıtırız, bir şey olur, vay efendim işte ayrıldılar. Bir şey olur, vay efendim bilmem aralarında kavga çıktı. Biz de onları gülümseyerek okuyoruz.

Emre ÖZGÜL- Bir endişeniz var mı 6’lı masaya yönelik?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir endişe yok. Çünkü bizim bakın, şunu önce ifade edeyim, her birimiz ayrı partiyiz. Saadet Partisi ayrı, Cumhuriyet Halk Partisi ayrı, Demokrat Parti ayrı, İyi Parti ayrı, Gelecek, Deva, her birimiz ayrı partiyiz. Her birimizin bir siyasi görüşü var. Her birimizin ekonomik programları farklı olabilir. Ama 6 siyasi parti de demokrasi istiyor, insan hakları istiyor, din ve vicdan özgürlüğü istiyor. İnanç üzerinden, kimlik üzerinden siyaset yapılmasın diyor. Yargı bağımsız olsun diyor. Medya özgür olsun diyor, medya üzerinde baskı olmasın diyor. Devlet şeffaf olsun diyor, saydam olsun diyor, vatandaşın ödediği vergi nerelere harcandı, bunun hesabının verilmesi lazım diyor. Devlette liyakat olsun, devletin kurumlarının o işi bilen insanlar gelsin diyor. Hepimiz bunu istiyoruz, dolayısıyla ortaklaştığımız noktalarda hiçbir görüş ayrılığımız yok. Hep beraber oturacağız, kararını vereceğiz bunun.

Emre ÖZGÜL- Peki efendim, 6’lı masayı bir bina olarak görecek olursak, diğer liderleri nasıl tanımlarsınız siz? Yeni Türkiye’yi inşa ediyoruz diyorsunuz 6’lı masa olarak. Diğer liderleri nasıl tanımlarsınız burada.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Temelleri sağlam atılmış. Şöyle, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, yani ilk yüzyılda Cumhuriyet’in temellerini attık, demokrasiyi getirdik. Belli bedeller ödedik, sıkıntılar yaşandı, darbeler oldu. Şimdi Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız. Dolayısıyla her bir siyasi lider buna kilitlenmiş vaziyette. Yani 6 lider de buna kilitlendiği için, diğer liderleri nasıl tanımlarsınız diye düşündüğümde, ülkesini düşünen, vatanını düşünen, bayrağını düşünen, insanını düşünen, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi düşünen liderler olarak görüyorum. Ve dolayısıyla altımızda aynı felsefeye inanmış vaziyetteyiz.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim 6’lı masa toplantılarını hep Ankara’da yapıyorsunuz ama yani şöyle bir şey olamaz mı, AK Parti’nin güçlü olduğu illere liderler olarak gitsek, bir toplantımızı da o şehirde yapsak, böyle bir düşünceniz olacak mı geleceğe yönelik?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilmiyorum, tabi olabilir. Birisi ev sahipliğini ben Konya’da yapmak istiyorum derse, Konya’da toplanabiliriz. Tabi diğer liderlerin programları da var. 6 liderin programını önce bir ortaklaştırmamız lazım. Bir güne endekslememiz lazım. Mesela bundan sonraki toplantı yanlış hatırlamıyorsam 3 Temmuz’da olacak, ondan sonraki toplantı gene 1 ay sonra Eylül ayında olacak. Dolayısıyla o çerçeve içerisinde düşünüyoruz.

Mücahit Enes TURBİL- Seçime kadar devam edecek bu toplantılar herhalde, görüşmeler.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani. Biz bakın Merkez Bankası’nı düşündük, ekonomiyi düşündük, planlamayı düşündük, seçim güvenliğini düşündük, sığınmacı sorununu düşündük, bir faiz belası var bu milletin başında, ekonomide ciddi bir bozulma var, oralarda neler yapacağız, esnafın yüzünü nasıl güldüreceğiz, çiftçinin, sanayicinin, üniversitelerin ciddi sorunları var, işsizlik derdi var, felaket bir dert olarak karşımızda duruyor. Bütün bunların hepsini düşüneceğiz. Her bir toplantıda belli bir bölümü gündeme alıyoruz, o çerçevede hareket ediyoruz.

Emre ÖZGÜL- Efendim vaktimiz daralıyor, sorularımız var, kısa kısa soralım. Birçok sıkıntıdan bahsettiniz, bu sıkıntılara rağmen yapılan anket sonuçlarına göre AK Parti hala birinci parti çıkıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yakında birinci parti olmaktan çıkacak.

Emre ÖZGÜL- Erken seçim bekliyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eğer erken seçim olursa çok iyi olur. Türkiye en azından daha büyük maliyetlere katlanmamış olur. Çünkü yönetemiyorlar. Sürekli borç alıyorlar. Yüksek faizlerle borç alıyorlar ve Türkiye ekonomik olarak çok daha fazla dışa bağımlı bir ekonomiye dönüşmüş oluyor. Dolayısıyla Türkiye’nin bu girdaptan çıkarılması lazım. Onun için bize göre bir an önce erken seçimi getirip, bizim Beyefendiyi emekli etmemiz lazım.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, Sayın Cumhurbaşkanı size bir takım sorular yöneltti. Bu soruların sonuncusu da aday olacağınıza dair, aday olacak mısınız sorusuydu, aday olacak mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben de 10 sorusuna 10 cevap verdim. Bakın ben ona defalarca soru sordum, hiçbir soruma cevap veremiyor. Bana 10 soru sordu, 10 soruya da tık tık tık hepsinin cevabını verdim. Bu soruya da cevap verdim. Seçim gününü açıkla, Cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağım. Bu kadar basit.

Mücahit Enes TURBİL- Peki, aday olmayı düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrı. Ona 6’lı masa karar verecek. Bir araya geleceğiz, oturacağız. Çünkü sıradan bir olay değil Cumhurbaşkanlığı. Cumhurbaşkanlığında adayı belirlemekten çok daha önemli olan, adayın yapacağı görevdir. Diyelim ki 23’ünde aday belirledik, seçim oldu, bitti ve seçildi, 24’ünden sonraki tarih önemlidir. Yine 6 liderin bir arada olması lazım. Yine Türkiye’nin beraber yönetilmesi lazım. Yine sorunların birlikte çözülmesi lazım. Çünkü sorunlar küçük sorunlar değil, devasa sorunlar. Türkiye’yi yeniden inşa edeceksiniz siz. Parlamentoyu güçlendireceksiniz, güçlü bir parlamento olacak, devlette liyakat olacak, devletin kurumları aşındı, yıprandı, bazıları tamamen kapatıldı, buraları yeniden açacaksınız. 

Emre ÖZGÜL- Efendim, seçim tarihini Sayın Cumhurbaşkanı açıklasın, biz de Cumhurbaşkanı adayımızı açıklayalım dediniz. O zaman Cumhurbaşkanı adayı belli mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz Cumhurbaşkanı adayımızın niteliklerini belirledik zaten kamuoyuna yaptığımız açıklamada. Nitelikler, yanlış hatırlamıyorsam, toplumun her kesimini kucaklayacak, temiz bir adam olacak, devleti tanıyacak… Buna benzer.

Emre ÖZGÜL- Belediye başkanları için kapı kapatıldı mı peki? İsmi geçen Mansur Bey ve Ekrem Bey.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Görüşmedik onu. Onu 6’lı masada hiç gündeme yani Cumhurbaşkanı adayı gündeme gelmedi. Hiç konuşmadık onu rahatlıkla ifade edebilirim.

Mücahit Enes TURBİL- Yani partinizin zaman zaman Genel Başkan Yardımcıları açıklama…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey daha söyleyeyim, soru, on sorunun cevabını verdim, neden? Ben temiz bir adamım, ne sorulursa tık diye cevabını veririm. Ben de ona on soru sordum, şu ana kadar tık bile yok. Temiz değil. Benim sorduğum sorulara niye cevap vermiyorsun? Vermen lazım, devletin bütün imkanları sende. Devletin bütün imkanları sendeyse benim sorduğum sorulara cevap verirsin. Veremiyor, veremez de zaten.

Emre ÖZGÜL- Efendim sizce Cumhur İttifakının adayı kim olur? Sayın Cumhurbaşkanı? Çünkü Cumhurbaşkanı’nın ağzından da böyle bir kelime duymadık. Sadece Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklaması oldu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilmiyoruz, Sayın Bahçeli’nin açıklaması aynen şöyle, “Bizim adayımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’dır” dedi ama Sayın Erdoğan’dan bir cevap almış değiliz.

Mücahit Enes TURBİL- Zaman zaman Genel Başkan Yardımcılarınız adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur açıklamaları yapıyor. Hatta bugün Veli Ağbaba’nın bir açıklaması vardı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle tabi her parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneticileri, kendi Genel Başkanlarının Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bunu bir talep olarak dile getirirler, bir temenni olarak daha doğrusu dile getirirler ama onlarınki temenniden öteye geçmiyor, zaten buna karar verecek olan liderler.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, kulislerde konuşulan bir bilgi de şu. Cumhuriyet Halk Partisinin yaptırmış olduğu anketlerde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olursa Sayın Erdoğan’a karşı, 50 artı 1’i ilk turda geçtiği iddiaları var. Var mı böyle anket çalışması?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, biz bir anket yaptırmıyoruz, önce onu söyleyeyim. Biz de, siz gazeteci olarak ya da televizyoncu olarak anketleri nasıl gazetelerden okuyorsanız biz de öyle okuyoruz. Yani bir özel anket yaptırmıyoruz bu konuda. Anketler biraz pahalı bir iş aslında. Dolayısıyla anket yaptırmıyoruz ama şunu yaptırıyoruz, herhangi bir olay olduğunda, toplumun o olaya tepkileri nedir diye dar bir grupta bunu değerlendiriyoruz, dar bir grupta değerlendiren bazı kurumlar var. O kurumlar alıyorlar, değerlendirip bize rapor veriyorlar. Ama dediğim gibi bu çok dar bir grup.

Emre ÖZGÜL- Efendim, peki seçimlerden bir endişeniz var mı? İlk turda Cumhurbaşkanlığını 6’lı masa kazanır mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir endişem yok. Seçimler olacak, Millet İttifakının belirleyeceği Cumhurbaşkanı adayı, Cumhurbaşkanı olacak, Türkiye rahat bir nefes alacak, Türkiye’ye demokrasi gelecek, özgürlükler gelecek, halkın üzerindeki zulüm ve baskı da bitmiş olacak. Çiftçisi de, memuru da, emeklisi de, taksi şoförü de, tır şoförü de rahat bir nefes alacak.

Emre ÖZGÜL- Efendim, sığınmacılarla alakalı neler söylemek istersiniz. Bugün bir açıklamanızı okuduk, “Suriyeli kardeşlerimizi kendi memleketlerine, ülkelerine göndereceğiz” dediniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kendi iradeleriyle göndereceğiz.

Emre ÖZGÜL- Hatta onlara ev yapacağız noktasında da bir açıklamanız var. Bunları bizim müteahhitlerimiz üstlenecek noktasında. Bu aslında tartışmaya açık bir konu. Buradan bir kez daha ifade eder misiniz onu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, şöyle 4 aşamalı bir program uygulamak durumundayız. Birinci aşama, bizim Suriye ile karşılıklı büyükelçilikleri açmaktır, açacağız. Niye kavga ediyoruz? Niye birbirimizi öldürüyoruz? Açacağız, barışacağız. İkinci aşama, yapılacak anlaşmada buradan Suriye’ye gidecek olan Suriyelilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasını garanti altına alacağız. Gerek Esad yönetimi gerek Birleşmiş Milletler tarafından güvence altına alınacak. Yeter mi? Hayır. Üçüncü aşama, bunların yolları, köprüleri, kreşleri, okulları, ne varsa bunu yapacağız. Parayı Avrupa Birliği fonlarından ve uluslararası fonlardan alacağız, onlar ödeyecekler, bizim müteahhitlerimiz bunu yapacak. Yani Türkiye’den para çıkmayacak. Onu da ifade edeyim. Bir üçüncüsü, bunların evi var, yolu var, okulu var, hastanesi var, bir şey daha lazım, iş, bunlara iş imkanı lazım. Bizim Gaziantepli iş adamlarımızın o bölgelerde çok fabrikaları vardı, onlar şu anda kapalı duruyor. Fabrikaları çalıştıracağız. İş istiyorsa orada çalışacak, istiyorsa turist olarak Türkiye’ye gezmeye gelecek. Ben Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelen muhaliflerle de görüştüm, siyasi partilerin genel başkanlarıyla, Suriye’den kaçıp gelen sivil toplum örgütlerinin başkanlarıyla da konuştum. Suriye’den kaçıp buraya gelen ve buradan yayın yapan gazetelerin, internet sitelerinin yöneticileriyle de konuştum. Bu projemi anlattım onlara. Eğer bunlar olursa, biz kendi ülkemize gideriz diyorlar. Niye gitmeyelim yani, burada asgari ücretin yarısına çalışıyorlar, çoluk çocuk perişan vaziyette, bazen aynı evde 3-4 aile birden kalıyor-ki çok daha kötü olaylar var, özellikle bizim sınır bölgelerinde, kız çocuklarıyla ilgili olarak- bütün bunların aşılması lazım. Bu ne bize yakışıyor, ne onlara yakışıyor. Buradan Türkiye’nin çekilip çıkarılması lazım. Bu dediğim formülü biz 2 yıl içinde hayata geçiririz. 2 yıl içinde bunlar kendi ülkelerine giderler, istiyorlarsa bizim ülkemize turist olarak gelsinler, gezsinler, tekrar ülkelerine gitsinler.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim ben yine erken seçim konusuna gireceğim, tabi kararsız seçmen var biliyoruz bunu. Ciddi de bir orana sahipler. MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat’ın da geçtiğimiz günlerde bir açıklaması oldu. Vatandaş kimi göndereceğini biliyor, ama kimi getireceğinde kararsız gibi bir açıklaması oldu. Tabi baktığınız zaman kamuoyu da Cumhur İttifakı kadar 6’lı masanın adayını merak ediyor. Aslında vatandaşta şöyle de bir çekince var gibi. Biz sürekli vatandaşla içli dışlı olduğumuz için röportajlar yaptığımız zamanlarda da vatandaş hep şunu söylüyor, Türkiye Cumhuriyetini yönetecek bir Cumhurbaşkanı adayının, o profilin oldu bittiye getirilerek açıklanması ne kadar doğru sizce? Bu, vatandaşın sorusu, yöneltmiş olalım. 

Kemal KILIÇDAROĞLU- Oldu bittiye getirmek doğru değil. Cumhurbaşkanı adayının az önce söylediğim gibi liyakatli birisinin olması lazım, devletini tanıması lazım, verilmeyecek hesabının olmaması lazım, adaletli olması lazım, kin duygusu, öfke duygusu taşımaması lazım. Bugün oluşturulan 6’lı masanın seçimlerden sonra da aynen sürdürülmesi lazım. Parlamentonun güçlendirilmesi lazım. Demokrasinin bu ülkeye gelmesi lazım. Cumhurbaşkanı adayının topluma güven vermesi lazım. Bu çerçevede olması lazım. Bu çerçevede seçilecek bir Cumhurbaşkanı adayı ya da belirlenecek Cumhurbaşkanı adayı toplum için sürpriz olan bir aday olmayacaktır yani. Bakılacaktır yani. Evet bu insan devleti tanıyan birisi, evet bu insan düzgün bir insan, evet bu insan kini, öfkeyi taşımayan bir insan, evet bu insan toplumun her kesimini kucaklayan bir insan, evet bu insan kişinin kimliği, yaşam tarzı veya inancı dolayısıyla insanları sorgulamayan, insanları ötekileştirmeyen bir insan. Bakıyorsunuz özel yaşamında mütevazı olan bir insan. Böyle bir isim Cumhurbaşkanı olmalı. Saray merakı olmayan bir Cumhurbaşkanı. İsraftan, haramdan çekinen bir Cumhurbaşkanı, devleti adaletle yöneten bir Cumhurbaşkanı adayı seçilecek, niye olmasın yani? Olacak. Hiçbir vatandaşa da sürpriz gelmez. Vatandaş adını duyduğunda bakacaktır bu nitelikler var mı bunda diye, ona göre değerlendirecektir yani.

Mücahit Enes TURBİL- Peki efendim, 6 lider birlikte mi açıklayacaksınız bu adayı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onun daha kararını vermedik, onun kararını vermedik. Büyük bir ihtimalle gene bir karar verdikten sonra her zaman yaptığımız gibi bir yazılı açıklamayla kamuoyuna duyururuz yani.

Mücahit Enes TURBİL- Efendim, son olarak şunu da sorayım, programı bitirelim burada.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, Ankara’ya gideceğim.

Mücahit Enes TURBİL- Son olarak da bir söz alacağım ben sizden. Oldu ki Cumhurbaşkanı adayı oldunuz, seçildiniz, tabi biz yerel televizyonlarda Sayın Cumhurbaşkanını hiç görmedik. Ve ilk yayın sözünü de buradan almış olalım diyeceğim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim öyle bir davet gelirse ve gerçekleşirse büyük bir keyifle gelirim. Oturur, sohbet ederiz tekrar.

Mücahit Enes TURBİL- Eyvallah, sözünü almış olduk. Tabi efendim Konya yıllardır AK Partiye rekor oranda oy verdi, bunu yayının başında da konuşmuştuk zaten. Şimdi sizi izleyen AK Partili Konyalı vatandaşlara veya AK Partili Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlara seslenecek olursanız, nasıl seslenirsiniz? Konya olası bir CHP iktidarında, 2023’te olur veya sonrasında olur. Bir üvey evlat muamelesi görür mü?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Asla, hiçbir il görmez. Tam tersine Konya’nın ciddi bir potansiyeli var. Bu potansiyelin harekete geçmesi lazım. Sanayi açısından potansiyeli var, tarım açısından potansiyeli var, turizm açısından potansiyeli var, üniversitelerin çok daha mükemmel hale gelmesi lazım, 5 üniversitesi var buranın. Dediğim gibi bir üniversite kenti aynı zamanda. Teknokentlerin, teknoparkların olması ve bunların, var tabi, bunların biraz daha geliştirilmesi lazım. Bilim insanlarının buraya daha fazla gelmesi lazım, araştırma yapmaları lazım, onların desteklenmesi lazım. Konya’nın dünyaya tanıtılması lazım. Sadece Mevlana değil, çok büyük zenginlikleri var Konya’nın. Tabi Konyalı kardeşlerim unutmasınlar, zaten ben de Konyalıyım, Akşehirliyim. Kökenimiz Akşehir. Dolayısıyla Konya’yı zaten gönlümüzün bir tarafında sürekli tutuyoruz.

Mücahit Enes TURBİL- Eyvallah, efendim çok teşekkür ediyoruz. Yayınımıza katıldığınız için, bizleri kırmadınız, Konya’da ağırladık sizleri.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eyvallah. Sağ olun, teşekkür ederim. Sağ olun efendim.