29.01.2022
29.01.2022
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Erdoğan’a daha çok sürprizlerim var. Islak imzasının olduğu iki belgeyi de gösterdim. ‘Tazminat davası açtım, Kılıçdaroğlu susacak.’ Yemezler. Ben hesabını sorarım.”
-“Önümüzdeki hafta, üç grup başkanvekili basın toplantısı yapacak. Meclis Genel Kurulu’na indireceğiz. Kul hakkı yiyeni yatağında rahat uyutmayacağım.”
-“AK Parti’nin Sayın Genel Başkanı canlı yayına bağlanmak isteyebilir. İsterim tabi. Keşke cesaret edebilse. Kamuoyu da izlerdi… Sayın Erdoğan ekibi ile gelmek isteyebilir, hatta prompter kullanmak isteyebilir. Buna da açığız” dedi.
-“Bir hafta kar yağdı, bütün tartışma İstanbul oldu. Koca Türkiye var. 84 milyonun sorunları var… Devletin kaynakları, hepimiz devlete vergi veriyoruz. Bu vergiler nereye gidiyor, vatandaşın bunu öğrenmeye hakkı var.”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'de Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın sunduğu "Liderler Özel Söyleşisi" programının canlı yayın konuğu oldu.
Suat Toktaş- CHP Genel Başkanı, Ana Muhalefetin Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hoş geldiniz efendim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim, hoş bulduk.
Suat Toktaş- Stüdyomuza da ilk kez geldiniz, onun için de teşekkür ederiz. Ayrıca torunlarınızdan dolayı da ben bir tebriklerimi de iletmiş olayım.
Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun, çok teşekkür ederim.
Suat Toktaş- Kaç torun oldu şimdi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Üç.
Suat Toktaş- Allah bağışlasın. İsimlerini koydunuz mu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Barış ve İpek.
Suat Toktaş- Allah analı babalı büyütsün.
Kemal Kılıçdaroğlu- Amin.
Suat Toktaş- Yayından öncede konuşmuştuk, bir istişare babında tabi. Siz Habertürk yayınına çıktığınızda röportajınıza telefon bağlantıları yapılmak istendi, siz de kabul etmiştiniz ve bağlanmışlardı. Bizim açımızdan da herhangi bir sorun yok Sayın Erdoğan bağlanmak isterse anlatacağınız şeylere bağlı olarak -tabi onu bilemem yani gidişat nasıl gidecek- bağlanmak isterse siz de buna açık olduğunuzu…
Kemal Kılıçdaroğlu- İster mi?
Suat Toktaş- Bilemiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Cesaret edemez. İsterim tabi elbette yani AK Partinin Sayın Genel Başkanı bağlanmak isteyebilir, düşüncelerini ifade etmek isteyebilir, hatta yeni bir tazminat davası açacağım da diyebilir. Önemli değil ama cesaret edemez.
Suat Toktaş- Bu kadar eminsiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Eminim tabi. Keşke cesaret edebilse. Keşke o da burada olsaydı, beraber tartışsaydık, kamuoyu da izleseydi. Hem AK Partili kardeşlerimiz izlese, hem CHP’li kardeşlerimiz izlese, herkes izlese; kim doğruyu söylüyor, kim doğruyu söylemiyor, memleket nasıl yönetiliyor, iyi mi, kötü mü yönetiliyor, buradan nasıl çıkarız bunları oturup konuşurduk tabi yani. Neden? Çünkü bu memleket bizim memleketimiz, yani sadece benim memleketim değil hepimizin; 84 milyon bu ülkede yaşıyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Suat Toktaş- Aslında bir dönemde yapılıyordu bunlar biliyorsunuz. Eski Türkiye denen Türkiye’de bunlar oluyordu, liderler bir araya geliyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi liderler bir araya geliyordu, liderler diziliyordu, karşılarında bir gazeteci veya iki gazeteci tek tek sorular soruluyordu, insanlar cevap alıyorlardı, gözleyebiliyorlardı; kim daha iyi yönetiyor, kim daha iyi yönetemez, sorulara nasıl cevap veriyorlar, kimin görüşü daha sağlıklı, daha tutarlı bütün bunları öğrenmek mümkün aslında. Ama dediğim gibi cesaret edemezler.
Suat Toktaş- Yani bizim açımızdan da şöyle bir yayın kuruluşu olarak kendimizi ölçüyoruz yani reyting olarak da ölçüyoruz, izleyici kitlesine de bakıyoruz, AK Parti ve MHP kitlesinden yoğun bir ilgi olduğunu da biliyoruz. Ölçümle söylüyorum bunları. Dolayısıyla aslında kendi seçmenlerine buradan da seslenmesini biz de isteriz. Hem medeni bir tartışmadır, hem de bu vesileyle o zaman biz de söylemiş olalım yani siz buna varsanız biz de böyle…
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Mesela şu da olabilir Suat Bey, yani Sayın Erdoğan gelirken ekibiyle gelmek isteyebilir, ekibiyle tartışmaya katılmak isteyebilir, hatta prompter kullanmak isteyebilir. Bunların hepsine açığız.
Suat Toktaş- Biz öyle prompter falan ama yapmıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır bizde yok ama yani kendisi gelince böyle bir talepte bulunabilir, ona da açığız yani hangi koşulda olursa olsun bir araya gelmeliyiz, tartışmalıyız. Gerçekleri sade vatandaşın öğrenme hakkı vardır Suat Bey. Siyasetçiyseniz gerçekleri topluma anlatmak zorundasınız. Gerçekleri anlatmak lazım. Vatandaş zaten gırtlağına kadar sorunların içinde ve bu sorunları aşması lazım. Bu sorunların nasıl aşılacağı konusunda siyaset kurumunun kendi görüşlerini aktarması lazım, bunların olması lazım. Şimdi bunlar olmadıkça kısır tartışmaların içine çekiliyor vatandaş, zaten karamsar bir hava var, o karamsar hava giderek büyüyor. Dolayısıyla bizim bunun dışına çıkmamız lazım.
Suat Toktaş- Kısır tartışma dediğiniz nedir? Yani siz sadece ekonominin mi konuşulmasını istiyorsunuz mesela? Yapay gündem dediğiniz nedir?
Kemal Kılıçdaroğlu- Her şey konuşulabilir. Yani yapay gündem dediğim mesela işte bir kar yağdı, efendim ondan sonra bütün tartışma İstanbul oldu. Koca Türkiye var. Koca Türkiye’nin sorunları var, 84 milyon insanın sorunları var, insanlar geçinemiyorlar, her evde mutlaka neredeyse bir işsiz var. Dolayısıyla bu sorunlar varken asıl bu sorunların çözülmesi gerekirken neden böyle kısır tartışmaların içine giriyoruz? Buradan çıkmak lazım, buradan kurtulmak lazım.
Devletin kaynakları… Hepimiz devlete vergi veriyoruz; bu vergiler nereye gidiyor, nerelere harcanıyor, nasıl harcanıyor, ihaleler nasıl yapılıyor vatandaşın bunu öğrenmeye hakkı var. Çünkü o paraları vatandaş veriyor. Tüyü bitmemiş yetimden vergi olarak alıyorsun. Ekmek alırken vergi veriyor bu vatandaş, sakız çiğnerken vergi veriyor bu vatandaş, su içerken, elektrik düğmesine basarken vergi veriyor bu vatandaş. Vergi veriyorsam, arkadaş benim ödediğim vergiyi nereye harcadın, Allah aşkına bana bir anlat demesi lazım. Ben niye fakirleşiyorum, ben niye yoksullaşıyorum diye sorması lazım.
Suat Toktaş- Ama o 6 milyar liralık, zaman ayarlı bir video yayınladınız 22’de, yayında 6 milyarlık bir usulsüzlükten söz ettiniz ya, 250 bin liralık dava açtı diye hatırlıyorum Sayın Erdoğan.
Kemal Kılıçdaroğlu- Açar, ne olacak yani? Bakın, kaçan insan dava açar. Niye dava açıyorsun kardeşim? Gelirsin buraya, devletin bütün bilgileri senin elinde, bütün veriler senin elinde, bütün evraklar senin elinde, gelirsin buraya oturursun dersin ki, Ey Kılıçdaroğlu sen böyle yaptın değil mi, şimdi ben sana devletin belgelerini açıklıyorum. Şak bir, şak iki, şak üç söyle bakayım ne diyorsun? Der mi? Demesi lazım değil mi?
Suat Toktaş- Mahkeme açıldığında ama siz bunları isteyecek.
Kemal Kılıçdaroğlu- Zaten mahkemeye gidiyor ama o mahkemeye dava açıyor, dava açtığı mahkemede bakıyor hakim, karara evet veya hayır ona göre araştırıyor, ondan sonra yeri geldiğinde o hakimleri değiştiriyor, yerine yeni tayin edilen hakimler geliyor, hakimler beni mahkum ediyor, ben gidiyorum üst mahkemelerde dava açıyorum. İlk mahkemeyi kaybedince çıkıyor televizyonlara bak Kılıçdaroğlu davayı kaybetti diye. Sonra ben yukarıdan davaları kazanıyorum…
Suat Toktaş- Yukarıdan dediğiniz istinaftan ya da temyizden?
Kemal Kılıçdaroğlu- İstinaftan, Yargıtay’dan, Anayasa Mahkemesinden, en son da AİHM’den kazandım ve 13 bin Avro para aldım. Bu devlet bana 13 bin Avro para ödedi. Çünkü ben haklıyım ve tazminat ödetti yani. Ben bu parayı alırken çok memnun değilim tabi ama sonuçta bir adalet gerçekleşiyor. İstediğimiz o. 450 kilometre adalet için yürüyen bir kişi bir haksızlık gördüğü zaman o haksızlık karşısında susmaz. Susmamalı zaten. Susarsanız niye siyaset yapıyorsunuz? Susmayacaksınız, varsa bir haksızlık onun üzerine yürüyeceksiniz. Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmayacağım da kimin hakkını savunacağım? Bunları savunmak zorundayız, bunları yapmak zorundayız. O zaman bir sonuç alırız.
Suat Toktaş- Ülkenin gerçek gündemleri var ama işte biz sadece karı tartışıyoruz dediniz ya, şimdi o da az bir şey değildi, sonuç olarak kocaman bir kent bağlantı yollarıyla büyük bir esaret yaşandı. Onun tartışılmamasını herhalde kastınız bu değil. Sonuçta yerel yönetim, merkezi yönetim ve birlikte iş yapmadılar o çok açık görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, bir sorun olabilir, itirazım yok benim. Yani bir sorun olabilir, her yerde sorun olabilir. Bütün mesele sorunların çözülmesi. Beraber çözülmesi, birlikte çözülmesidir. Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesinin elinden gelen bütün çabayı gösterdiğini biliyorum.
Suat Toktaş- O gece Sayın İmamoğlu’yla irtibatınız var mıydı?
Kemal Kılıçdaroğlu- O gece de vardı, sonrasında da vardı, diğer zamanlarda da vardı. Ben bunları biliyorum. Şimdi siz kalktınız bir olay var doğru, kar yağışı var doğru, insanlar yolda kaldı doğru ama metro 02.00’ye kadar çalıştı, otobüsler çalıştı. İnsanlar arabalarını kilitlediler, otobüse binip yerlerine gittiler. Bütün bunların hepsi oldu. İstanbul Büyükşehir’i tartıştık değil mi? Peki güzel, yeni yaptıkları havaalanının kargo terminalinin çatısı çöktü. Tartışan oldu mu? Orada binlerce insan, binlerce turist slogan attı. Tartışıldı mı? Hayır. Neredeydi bu ülkeyi yöneten insan? Türkiye Cumhuriyeti Devletini rezil etmeye sizin hakkınız var mı? Siz oradaki turistleri alıp otele dahi götüremediniz.
Suat Toktaş- Ama zaten çevresinde otel yok. Ama götürülebilir tabi yani sonuçta.
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim etrafta olmayabilir ama götürülebilirdi. Bakın, o insanlara karton dağıttınız. Asıl tartışılması gereken nokta bu değil mi Allah aşkına! Peki onlar olurken şimdi biz şöyle mi diyeceğiz? Bu devletin valisi neredeydi, bu devletin bakanı neredeydi? Asıl tartışılması gereken bunlar, eğer tartışılacaksa bunların tartışılması lazım. Yani bir olayı fırsat bilip… Bir de şu var, iktidarsınız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını devletin rakibi olarak görüyorsunuz. Akıl tutulmasıdır bu.
Suat Toktaş- Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu? Yardım teklif ediyor, kabul etmiyor, bunlar mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakanlar, şunlar, bunlar hepsi karşı. Ekrem Bey diyor ki, yani şunu yapalım, beraber yapalım diyor. Vali telefon ediyor, yol kapalı açar mısın diyor. Tabi diyor, derhal açarız diyor, açılıyor. Siz bir kişiyi hedef alıp, o kişiyi karalayarak kendi kusurlarınızı örtmek istiyorsanız yanılırsınız ve herkesin bildiği, üç aşağı beş yukarı herkesin tahmin ettiği bir olaydır. Sorunlar yaşanır, ben yaşanmaz diye demiyorum, elbette sorunlar yaşanır. Bir sorun yaşanıyorsa devleti yönetenler sorunun çözümüne katkıda bulunurlar sorunun büyümesine değil. Sorun büyüsün, sorunun altında kalsın herkes dönüp bana desin ki, bak keşke siz İstanbul’u yönetseydiniz diyecekler. İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremiyor beyefendi. Beyefendi sindireceksin sindireceksin sen. Ankara’yı da sindireceksin, İstanbul’u da sindireceksin, Antalya’yı da sindireceksin, Mersin, Adana’yı da sindireceksin. Sindirecekler. Bakın bizim belediyelerimiz şu karakış koşullarında bir çocuk yatağa aç girmesin diye çaba harcıyorlar. Bakın size rakam vereyim, 2 milyon 794 bin 69 aileye yardım yapıldı.
Suat Toktaş- Bu 11 büyükşehir için mi söylüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bütün belediyelerimiz. Nakdi yardım, gıda yardımı, ısınma yardımı, eğitim yardımı, ulaşım yardımı ve bazılarının da ödeyemedikleri faturaları ödenmiş. Toplam yardımın tutarı 1 milyar 750 milyon 893 bin 500 lira.
Suat Toktaş- Aşağı yukarı 3 milyon kişi, 2 milyar liraya yakında bir…
Kemal Kılıçdaroğlu- Bana sorsunlar bakayım yapabiliyorlar mıydı? Oturup kalksınlar CHP’li belediyelere dua etsinler. Biz bunları biliyoruz. Talimat verdik, belediye başkanlarımıza söyledik, bulunduğunuz beldede bir çocuk bile yatağa aç girmeyecek. Nokta. Ayrım yapmayacaksınız; efendim bu A Partili, bu B Partili, bunun inancı şöyle, bunun kimliği böyle. Hayır efendim varsa orada, sen belediye başkanıysan hiçbir ayrım yapmadan bütün beldeyi kucaklayacaksın.
Suat Toktaş- Takibini yapıyor musunuz, talimat verdiniz ama?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Bakın bu veriler bize haftalık gelir. Her hafta düzenli bu veriler raporlanır. Belediye başkanlarımız da bu konuda son derece dikkatli, son derece hassaslar. Kendilerine ulaşan her türlü yardım talebine olabildiğince süratle gidiyorlar ve her türlü yardımı yapıyorlar.
Suat Toktaş- İstanbul’daki kar meselesinden çok konuşuldu ama sizi bulmuşken, daha rahat da bir ortam, biraz daha konuşmak isterim; o da şu, sonuç olarak bir koordinasyon olmadı, siz de izah ettiniz sebebini.
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, koordinasyon değil engelleme yapıyorlar.
Suat Toktaş- Zaten hani ben sizin cümlelerinizle söylemedim ama sonuçta sebep o ya da bu ama halk görüyor zaten. Dolayısıyla ben sözcük seçmede biraz daha şey davranmaya çalışıyorum. Mesele şu, ama bir koordinasyonsuzluk ya da engelleme ama burada şu sorun var öyle görünüyor. Sonuçta bu yani iktidar medya tekelinin bir sonucunu da yaşamış oluyoruz. Sonuçta sosyal medyadan da gördük, bizler de bu yayınları yaptık. Yani işte yok balıkçıya gidildi -ki hani o balıkçı meselesine bilmiyorum ne söyleyeceksiniz ama- balıkçıya gidildi, uğraşılmadı, ilgilenilmedi gibi sonuçta bir algıyı yönetebildi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Büyükşehir Belediyesinin bütün kadroları - bak kimsenin hakkını yemeyeyim- bütün kadroları çalışıyordu. Kimsenin hakkını yemek istemem. AK Parti döneminde büyükşehirde görev almış, hala görevini sürdüren işçisinden yöneticisine kadar herkes o gece alandaydı. Hiç kimse bundan endişe duymasın, hiç kimse.
Suat Toktaş- Ben daha çok şu balıkçıya gitme meselesini aslında biraz kamera görüntülerinin servis edilmesi yönüyle yani bunlarda tartışıldı bunun farkındayım ama takip altında mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, ne demiştim daha önce? Daha önce demiştim ki, “Bizim telefonlarımızı dinliyorlar.” Defalarca söyledim bunu. “Benim, ailemin, çocuklarımın telefonlarını dinliyorlar. CHP’li belediye başkanlarının telefonlarını dinliyorlar” dedim. Bir gerçek daha ortaya çıktı; sadece dinlemiyorlar, bir de izliyorlar.
Suat Toktaş- Münferit değil yani öyle mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Değil. Bir de izliyorlar. Ya insan biraz utanır ya. İnsan biraz sıkılır ya. Demokrasinin d’si bile bunlarda yok. İzleyip ne yapacaksın?
Suat Toktaş- İşte böyle kullanacak.
Kemal Kılıçdaroğlu- İzlemezseniz namertsiniz! Bir daha buradan söyleyeyim bakın, dinlemezseniz, izlemezseniz namertsiniz diyorum. Bizim verilmeyecek hesabımız mı var Allah aşkına? Ama ben demokrasi adına utanıyorum. 100 yıllık bir cumhuriyet var. Dünya nereye gitti, biz nereye gidiyoruz? Dünya sürekli demokrasisini geliştiriyor, gelişmiş ülkelere bakın, biz bütün demokratik standartlarımızdan geriye doğru gidiyoruz. Hepsini geriye doğru götürüyoruz. Ve 84 milyonun iradesini bir kişiye teslim etmişiz. Böyle bir anlayış olur mu ya? Atalarımız söylemiş, “bir koltukta iki karpuz taşınmaz” yani. Bu insanlar milyonlarca yılın tecrübesi sonunda bu atasözünü oluşturuyorlar. Biz değil iki karpuz, 100 tane karpuzu verdik, bir koltukta taşı. Her gün bir karpuz düşüp kırılıyor, parçalanıyor. Bu noktadayız. Ama Suat Bey, karamsar değilim.
Suat Toktaş- Yo zaten çok enerjik görünüyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet hiç karamsar değilim. Bu ülkenin sağduyulu insanları var, hangi partiden olursa olsun sevecen insanları var, gönlü hoş insanları var, sıkıntıları yaşıyorlar, hep beraber yaşıyoruz. Hep beraber yaşadığımızı ben de çok iyi biliyorum ama bunu aşacağız, birlikte aşacağız, vatandaşlarla birlikte, milletimizle birlikte aşacağız. Allah nasip ederse Millet İttifakıyla beraber aşacağız. Biz bunu tamamen düzelteceğiz, Türkiye’ye nefes aldıracağız, bu böyle olmaz, böyle gitmez yani.
Suat Toktaş- Peki bu işte Marmara Otoyolu kapandı, TEM kapandı ki orası merkezi idarenin birisi yani TEM merkezi idarenin, Marmara Otoyolu da özel işletmenin sonuçta. Bununla ilgili hukuki bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? Sonuçta bir kamu hizmeti yerine getirilmedi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Özeller kapandı yani paralı olanlar, dolar bazında olanlar, dolar endeksli olanlar kapandı ve açmadılarsa tazminat istenmesi lazım. Hükümetin tazminat istemesi lazım.
Suat Toktaş- Benim zaten kastım o. Mesela siz öyle bir şey yapacak mısınız suç duyurusu vesaire?
Kemal Kılıçdaroğlu- Alınmamışsa alınacaktır, alınmamışsa, haksızlık yapılmışsa… Tüyü bitmemiş yetim ekmek alırken vergi verecek, beyefendi sözleşmeye uyup yolu açmamışsa cezasını ödeyecek tabi.
Suat Toktaş- Siz Sayın İmamoğlu’yla konuştunuz mu bu kamera görüntüsüne geri dönecek olursam? Yani bir suç duyurusu vesaire?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi girişimleri var, 3 veya 4 yazısı var.
Suat Toktaş- Valilikten bilmiyorum yani şimdi doğrudan muhatabı siz değilsiniz ama.
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim bu suçtur. Benim özel hayatımı servis edemezsiniz, Anayasaya göre suçtur. Kişinin özel yaşamı anayasal güvence altındadır. Ama anayasası askıda olan bir devlette bu suç olmaktan çıkıyor. Çünkü kime davayı açacaksınız, kime açacaksınız Allah aşkına! Kadı hırsız olursa, kadıya hırsızlık şikayeti yapabilir misiniz? Yapamazsınız, geldiğimiz nokta budur yani.
Suat Toktaş- İktidara geldiğinizde Atatürk Havalimanını yeniden devreye sokacak mısınız? Burada çünkü çok işe yaradığını gördük.
Kemal Kılıçdaroğlu- İnemediler değil mi? Atatürk Havaalanına indiler, İstanbul Havaalanına inemediler değil mi? İnemediler. Ya bu ülkenin mühendisleri dedi olmaz, bilim insanları dedi olmaz, akademisyenleri dedi olmaz, mühendisleri dedi olmaz. Yapmayın, etmeyin, burası olmaz dediler. Hayır, biz yapacağız dediler. Ne oldu? Bizi dünyaya rezil ettiler. Düşünebiliyor musunuz, İngilizce on binler slogan atıyor. Bunlar Türkiye’de ve bunlar dünyanın dört bir yerine gidiyorlar. Türkiye’yi iyi mi anlatacaklar? Nasıl anlatacaklar Türkiye’yi?
Suat Bey yönetemiyorlar, Türkiye’yi yönetemiyorlar, kendilerini yönetemiyorlar, sorunların arkasında sürüklenmiş gidiyorlar.
Bu ülke böyle bir yönetimi hak etmiyor. Devlet akılla yönetilir, mantıkla yönetilir, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir, adaletle yönetilir. Adalet yok, bilgi yok, birikim yok, liyakat yok; bir kişiye teslim etmişsiniz, o da zaten memleketi batırmış. Savaş halindeyiz sanki. Sanki İkinci Dünya Savaşı koşulları var. Elektrik yok, doğalgaz yok. Her şey perişan vaziyette. Zam üstüne zam yağıyor. Beyler, Saray ışıl ışıl. Fatura ödüyor mu? Zinhar. Yol parası? Zinhar. Uçak parası? Zinhar. Elektrik, su? Zinhar. Bir asgari ücretliye bak, işsize bak, fakire, fukaraya bak, çöpten kağıt toplayanlara bak, pazar artıkları toplayanlara bak. Devleti yönetenler saraya değil, devleti yönetenler önce oraya bakacaklar. Devleti namusuyla bir insan yönetmek istiyorsa, ahlakıyla, erdemiyle, adaletiyle yönetmek istiyorsa önce oraya bakmak zorundadır. Önce oraya bakacak. Benim memleketimde, benim yönettiğim memlekette bir çocuk yatağa aç giriyorsa ben uyuyamam ya! Hz. Ömer boşuna mı demiş? “Dicle’nin kenarında iki koyun kaybolsa sorumlusu benim” diyor ya. Şu adalete bakın Allah aşkına ya! Neden? Ben yönetiyorum diyor; bırak Dicle’nin kenarında koyun kaybolmayı, milyonlarca insan işsiz, milyonlarca insan yatağa aç giriyor. Beyefendi sarayda, her taraf ışıl ışıl, sanıyor Türkiye öyle. Yok öyle bir şey.
Suat Toktaş- Nasıl bu kadar koptu halktan?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gerçeklerden koptu, gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Önce ne yaptı? Son attığım videoda söylemiştim onu. Önce ne yaptı? Kendi etrafında sağduyulu insanlar var, bunların tamamını temizledi. Mesela birisi Sayın Cemil Çiçek’ti. Hepsini çıkardı, devre dışı bıraktı tamamını. Sonra bürokratları, devlette liyakati yok etti. ‘Benim adamım olsun’ dedi. Niye benim adamım olsun diyor. Çünkü ben ne dersem onu yapacaklar, yolsuzluk yapın altına imza atın deseler onu yapacaklar.
Suat Toktaş- Yani Cemil Çiçek hala tabi bir yönüyle danışmanlığı da devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Olsun. Ama bakın eskiden başlangıçta… Kimsenin hakkının yemeyeyim başlangıçta Erdoğan’ın etrafında en azından devleti bilen, tanıyan, en azından sağduyulu insanlar vardı. Şimdi bir şeye doğru doğru, eğri eğri; tamam onlar AK Partiydi, bizim rakibimizdi ama doğruyu söylemek zorundasınız.
Suat Toktaş- Buraya gelmek için mi tasfiye edildiler, onlar tasfiye edildiği için mi buraya gelindi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Onlar tasfiye edildi. İkisi de oldu zaten. Onları tasfiye etti. Kişinin, egosu ve kibri; eleştiriyi, farklı görüşü tahammül edilemez noktaya taşıyabiliyor insanı. Kibriniz o kadar yüksek ki, ‘Benim dışımda kimse doğruyu düşünemez, kimse bana akıl veremez. Akıl akıldan üstündür. Hayır, bunu kabul etmiyorum efendim. Benim aklım en üsttedir zaten, başka bir akıl yoktur’. Bu kibirden yola çıkarsanız, ülkeyi bu noktaya taşırsınız. Bunu yaptılar, sonra liyakati yok ettiler. Oraya yandaş bir sürü bürokrat getirdiler. Ama bürokratlar için şunu söyleyeyim, söyledim de zaten, direnen bürokratlar var, yolsuzluk dosyalarını raporlayanlar var, hala görevde ve raporlayanlar var.
Suat Toktaş- Nerden biliyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet iyi biliyoruz tabi. Bu ülkenin gerçekten de namuslu bürokratları var, gerçekten de vatansever bürokratları var, gerçekten de şerefli, onurlu bürokratları var. Her bakanlıkta var, her kurumda var.
Suat Toktaş- Siz o çağrıyı yaptıktan sonra anladığım kadarıyla ki, o günkü videonuzda da söylüyorsunuz epey bir dosya akışı başladı öyle görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Dosya akışı başladı. Belgeler de başladı. Her yerden yağmur gibi yağıyor. Onları tasnif ediyoruz şimdi, ayırıyoruz. Tabi yağan her dosyaya bu doğrudur diye de bakmıyoruz. Onun bir de çek edilmesi lazım, doğrulanması lazım. Ondan sonra onun bir şekliyle kamuoyuyla paylaşılması lazım. Gösterdim ya Erdoğan’ın imzası olan… Onlarla ilgili önümüzdeki hafta, 3 Grup Başkanvekili beraber basın toplantısı yapacaklar, açıklayacaklar. Meclis Genel Kurulu’na indireceğiz. Çünkü AK Partili milletvekillerinin de bunu bilme hakkı var.
Suat Toktaş- Onlar da bilmiyor değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorlar. Onların çok özür dilerim ama dünyadan haberleri yok. AK Parti milletvekilleri şunu biliyor mu Allah aşkına; dolar bazında borç aldığım zaman ya da bu ‘beşli çeteye’ imzalatıyoruz ya dolar bazında, ABD’deki enflasyonun 84 milyonun sırtına yıkılmasından onların haberi var mı? Yok, ben söyledim, duydular. Euro bazında taahhüt ettiğiniz zaman Almanya’daki enflasyonu sanki bizim enflasyonumuz yetmiyor bir de ayrıca Almanya’daki enflasyonu sırtımıza yıkıyor. Onların haberi bile yoktu.
Suat Toktaş- Size bu devlet içinden mi geldi bu bilgi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Sözleşmelere baktık. Biz de inanmadık, olmaz dedik. Bu kadar da olmaz dedik Suat Bey. Burada mutlaka bir şey vardır.
Suat Toktaş- Sözleşmeyi de gördünüz sonuçta.
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Tam bir rezalet. Hani tam bir sömürge ülkesi nasıl, ya tam bir sömürge ülkesi haline getirmişler Türkiye’yi. Birilerine peşkeş çekiyorlar. Peşkeş çektikleri insanlar da etrafında oturanlar. Hani diyorum ya bazen 5 maaş, 4 maaş alanlar, onlarla beraber çalışanlar. Bunların yatacak yeri yok.
Suat Toktaş- Bu kadar para nereye gider ki?
Kemal Kılıçdaroğlu- Onu da bulacağız inşallah. Millet İttifakı olarak Allah nasip eder, halkın takdiriyle iktidar olduğumuzda tüyü bitmemiş yetimin hakkını elbette soracağız. Elbette yani. Fakirin, fukaranın boğazından kesip birilerinin cebine aktarmaya ben tahammül edemiyorum, gerçekten tahammül edemiyorum yani.
Suat Toktaş- Bürokraside kaç yılınız geçmişti?
Kemal Kılıçdaroğlu- 27,5 yılım geçti.
Suat Toktaş- Şimdi işte ben de Ankara kökenli bir gazeteci olarak hep şöyle konuşulur ya; bürokrasi şuna bakar, siyasetin gidişatına bakar ve orada işte artık hani iktidarın her dediğini yapmaz, işte şimdi sizin anlattığınız dosyalar tutulmaya, arşiv tutulmaya, dosyalar aktarılmaya. Sizce bürokrasi böyle bir okuma mı yapıyor? İktidar gidici, dolayısıyla ben kendimi garantiye alıyım veya gitmesini hızlandırayım.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani öyle düşünenler de olabilir ama benim gördüğüm şu, bu haksızlıklara artık tahammül edemiyoruz diyorlar. Bu kadar olmaz diyenler var, imzalamayanlar var, imzalamadıkları için görevden alınanlar var. Olsun bizi görevden alın diyorlar.
Suat Toktaş- Yüz yüze görüştüğünüz oldu mu hiç onlardan?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette görüşüyorum da. Bakın Suat Bey az önce söyledim, memur Teoman’dan söz ettim. Rüşveti teklif ediyorlar, rüşveti memur Teoman almıyor biliyor musunuz gümrükte çalışan. Ne oluyor biliyor musunuz? Memur Teoman’ı sürüyorlar niye rüşvet almadın diye. Buradan bütün namuslu bürokratlara sesleniyorum, onurlu, şerefli bütün bürokratlara sesleniyorum, siz bu ülkenin gerçek sahiplerisiniz. Siz devletin gerçek sahiplerisiniz, siz liyakatli bir devlette, liyakatin egemen olduğu bir devlette çalışmayı hak ediyorsunuz. Sizin hakkınızı, hukukunuzu sonuna kadar savunmak benim boynumun borcu olacaktır. Sakın ola ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bir evrakın altına imza atmayın. Namusunuzla, şerefinizle görevinizin başında bekleyin. Görevden almak isteyebilirler, alsınlar. Sizi görevden alacak olan yazı, kararname ya da karar, sizin çocuklarınıza göstereceğiniz şeref belgesi olacaktır, bunu da ifade etmek isterim.
Suat Toktaş- Bir şey sorabilir miyim? Bu bir kulis bilgisi, doğrudur değildir onu bilemem ama Millet İttifakı, özellikle hani CHP Genel Merkezi ve Millet İttifakının öteki bileşenleriyle birlikte iktidar hazırlığının bir parçası olarak bürokrasiden CV topladığınız söyleniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır, yani öyle bir bürokrasiden CV toplamak…
Suat Toktaş- İktidara gelirsek işte onu oraya getirmek gibi bir hazırlık babında.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır hayır. Özel bir hazırlığımız yok. Bu yönüyle yok. Ama devletin içinde çalışan, yani 27,5 yılını devlette çalışarak geçiren bir kişiyi düşünün ki bunun büyük bir kısmı Maliye Bakanlığında geçti. Ben rahmetli Özal’la da çalıştım, Tansu Hanım’la da çalıştım, rahmetli Süleyman Demirel’le de çalıştım. Yani pek çok başbakanla, bakanla çalıştım, Sayın Ekrem Pakdemirli’yle Allah rahmet eylesin onunla da çalıştım, rahmetli Adnan Kahveci’yle çalıştım. Bakın, bu saydığım insanlar kendilerini ülkesine bir anlamda vakfetmiş insanlardı. Bu insanlar ülkenin büyümesi ve kalkınması için ellerinden gelen her özveriyi yapan insanlardı ve ben bu insanlarla çalıştım; gecenin üçünde sabaha karşı, ikisinde, birinde bu insanlarla çalıştım. Bu insanların mesai kavramı yoktu. Onlar böyle şatafatlı, ışıltılı saraylarda falan da oturmazlardı. Toplumu düşünürlerdi. O toplumda yaşayan her bireyin hakkını, hukukunu düşünürlerdi. Biz yeri geldiği zaman bakın Suat Bey, Daire Başkanıyken yani bırakın Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür, Müsteşar Yardımcısı, Müsteşar bırakın onları, Daire Başkanıyken biz tartışabilirdik, konuşabilirdik.
Suat Toktaş- Bakanlarla mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakanlarla da ve Başbakanla da. Düşüncelerimizi aktarırdık ve bizi dinlerlerdi. Sonunda kararı elbette onlar verecekler ama alınan kararın artısını ve eksisini biz söylemek zorundaydık, söylerdik de, hoşlarına giderdi bu.
Suat Toktaş- İstişareye açık, ortak akla açıktı diyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi böyle bir şey hiç yok zaten. Bir kişi karar veriyor mesele bitmiştir. Eğridir, doğrudur, yanlıştır. İç politikada böyle, dış politikada böyle.
Suat Toktaş- Bir şey soracağım o merakımı celp etti. O videoda da böyle pek çok dosya kaldırıyordunuz ya bir tanesi açıkladınız. Orada onlardan birisi varsa hani bu yayının bir özelliği olsun isterim. Buradan da evet yani şu çıktı. Bir gazeteci manşet arar çünkü.
Kemal Kılıçdaroğlu- Vallahi söylediğim şeyler içinde manşet çok var. Diyorlar ya ihale, işte bakın…
Suat Toktaş- Manşet derken hani yeni bilgi itibariyle.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu gösterdim zaten, okudum da zaten. 2020 Ağustos’unda, 21 Ağustos’ta son yapılan ihale, ondan önce yapılan ihale var. Bandırma, Bursa, Yenişehir, Osmaneli yüksek standartlı demiryolu inşaat vs. uzun uzun. Bakın ilk ihaleyi yapıyorlar ne zaman? 3 Nisan 2018’de. İhaleye giren firmalar var…
Suat Toktaş- Sizin açıkladığınız belge mi bu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, evet… İhaleye giren firmalar ve kazanan var. Ama bunu iptal ediyorlar. Niçin? Çünkü 5’li çeteden değil.
Suat Toktaş- Ama bir şey soracağım, orada dün Adil Karaismailoğlu ıslak imza yok dedi onda. Siz Erdoğan’ın ıslak imzasını olduğunu söylediniz ya, yani Erdoğan böyle şeylere imza atmaz dedi daha doğrusu, öyle söyleyeyim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir dakika, daha Erdoğan’a çok sürprizlerim var. Daha çok sürprizlerim var. Orada Erdoğan’ın ıslak imzasının olduğu iki belgeyi de gösterdim. Daha çok sürprizlerim var ona. Öyle tazminat davası açtım, Kılıçdaroğlu susacak. Yemezler. Ne dedim? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar savunacağım. Öyle benim parayla marayla falan… Onların parayla işi var. Çok şükür benim parayla pulla işim yok. Karnım doyuyor mu? Doyuyor. Aldığım maaş yetiyor mu? Yetiyor. Birisine muhtaç mıyım? Muhtaç değilim. Birisine gebe miyim? Gebe de değilim. Birisine verilmeyecek hesabım mı var? Öyle bir hesabım da yok. Ben onlar gibi değilim. Dolayısıyla ben hesabını sorarım.
Suat Toktaş- Şimdi dolayısıyla şu belgeden, daha doğrusu Ulaştırma Bakanının itiraz ettiği belgeden herhangi bir kuşkunuz yok yani onu anlıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim zaten nasıl kuşku olsun? Resmi belge zaten. Yani bu ihale yapılmış zaten. Sen alıyorsun iptal ediyorsun, efendim 21/b ye göre yapıyorsun ikinci ihaleyi. Ne demek 21/b? Savaş hali, deprem hali, olağanüstü bir şey çıkar, olağanüstü zamanlarda olur; ihaleyi yapacağım, bekleyeceğim, ilan vereceğim... Siz kalkıyorsunuz 2 yıl sonra bunu yapıyorsunuz, 6 milyar lira daha pahalıya veriyorsunuz bunu. Kalyon İnşaata veriyorsunuz. Niye veriyorsun kardeşim? Madem o kadar eskisine ver.
Suat Toktaş- Bir izahının olması lazım, bir mantığının ya da bilmiyorum yani izah edilmesi gerektiği için.
Kemal Kılıçdaroğlu- 5’li çete olunca hiçbir izah yoktur. Bakın, birisine para veriyorsunuz… Dünya literatürüne girdi bizim 5’li çete, devlette en çok ihale alan 5 firma Türkiye’de çıktı. Amerika’da değil, Güney Kore’de değil, Japonya’da böyle bir örnek yok, Fransa’da, Almanya’da yok, Papua Yeni Gine’de, Zelanda’da yok ama Türkiye’de kapı gibi duruyor 5’li çete. Tabi 5’li çete diyoruz ama bu 6 – 7 de var, ben bunları da biliyorum. Ama kamuoyu hep hafıza olarak 5’li çete tuttuğu için 5’li çete diyorum.
Suat Toktaş- Siz öyle ifade ettikten sonra biraz da öyle kaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın daha dediğim gibi Erdoğan’a çok sürprizlerim var. O avukatına talimat versin, Kılıçdaroğlu hakkında tazminat davası açın. Bununla ilgili ayrıca milletvekilimiz suç duyurusunda da bulundu. Diyorlar ya niye savcıya vermiyorsun? Verdik, savcıya da verdik, suç duyurusunda da bulunduk.
Suat Toktaş- Şu ihaleyle ilgili?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette suç duyurusunda da bulunduk. Bunu yapamazsın kardeşim sen! Neye göre yapıyorsun sen bunu? Savaş hali mi var? Yok. Niye yapıyorsun? 6 milyar lira niye veriyorsun daha fazladan? Efendim ek iş veriyoruz ya da şeyi uzattık. Sen Kalyon’a vermek için bir gerekçe bulmak zorundasın tabi. Bir gerekçe bulacaksın, uzattım diyeceksin, şunu yaptım diyeceksin. Dolar bazında hesapla, gene dünyanın farkı var. Efendim bunlar bir açıklama da yapmış, o da gerçekten çok komik bir şey. Efendim diyor ki, ön projeyle yatırım programına alınmaz, ihale yapılmaz diyor. Ön proje olması lazım. Hemen derhal konuştuktan kısa bir süre sonra içerden bilgi geldi, o da yeri Paşaköy, Kınalı Akyazı, Paşaköy Akyazı kesimi bu da çok ciddi bir şey, burada da büyük numaralar var, bunu da paylaşacağız önümüzdeki süreç içinde. Proje olmadan bunlar ihaleye çıkılmış…
Suat Toktaş- Ön projede yok yani?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yok efendim. İhale sonrası kesin proje hazırlanmıştır. Başka bir şey vereyim…
Suat Toktaş- Bu neresi içindi somutlaşsın diye. Çünkü somut bir şey söylüyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu açıklayacağız. Erdoğan da merak etsin.
Suat Toktaş- Siz şu anda sadece böyle bir ön şey olarak söylüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen. Erdoğan’da merak ediyor. Ona daha sürprizlerim var. Suat Bey, Allah aşkına niye ihale yaparız biz? Devlet daha ucuza ve daha sağlıklı yapsın diye. Bunlar ne yapıyorlar? Önce gidiyorlar temeli atıyorlar müteahhitle beraber, müteahhitle beraber temel attıktan sonra da ihale yapıyorlar, aynı müteahhide veriyorlar. Dünyada böyle bir garabet olur mu? Gerçekten yani AK Partili kardeşlerime seslenmek isterim, böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşayan bir iktidar dönemi oldu mu Allah aşkına? Önce temel at, sonra ihale yap.
Suat Toktaş- Bu 21/b AK Partiden önce var mıydı? Ya da vardı da bu kadar mı uygulanmıyordu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Böyle bir uygulaması yoktu. Şimdi savaş döneminde yaparsın; savaş var, deprem var, olağanüstü durumlarda yani. Burada öyle olağanüstü bir durum yok. Zaten yapmışsın, ihaleyi başka firma alınca iptal etmişsin, aradan geçmiş 2 yıl, sonra çeteye veriyorsun, 21/b. Çağırıyorsun adamı, efendim benim haberim yoktu, “Erdoğan bunların altına imza atmaz…” Kardeşim, sevgili bakanım, “İstanbul’daki kupon arazileri önce bana soracaksın” diyen ben miydim Allah aşkına, söyler misin sevgili bakanım? Kupon arazileri haberi olmadan kimse satamazken milyar dolarlık ihaleleri sen ondan habersiz yapabilir misin kardeşim? Onun istediği adama vermeden seni o koltukta bir saniye bile tutmazlar. Ben bunları bilmiyor muyum? Bizi, çok özür dilerim ama bizi enayi mi sanıyorlar bunlar? Bunların rakamlarını da doğru dürüst kamuoyu bilmiyor. Dediğim gibi çok sürprizlerim var, hiç meraklanmasın.
Suat Toktaş- “Çin işkencesi” diye bir tabir vardır ya hani, yöntem olarak biraz öyle bir şeye mi dönüştüreceksiniz? Yani haftadan haftaya, aydan aya sürekli böyle?
Kemal Kılıçdaroğlu- Kul hakkı yiyeni uyutmayacağım, yatağında rahat uyutmayacağım. Bir daha söylüyorum, bütün mütedeyyin kardeşlerime söylüyorum; kul hakkı yiyeni uyutmayacağım. Aksi halde ben niye siyaset yapıyorum? Fakirin, fukaranın, garibin, gurebanın hakkını savunmayacaksam ben niye siyaset yapıyorum? O 5’li çeteyi zenginleştirmek istiyor, ben 84 milyonu zenginleştirmek istiyorum. O 5’li çeteye çalışıyor, ben 84 milyon insana çalışmak istiyorum. O bir avuç insana her türlü imkanı veriyor, ben her türlü imkanı bu ülkenin bütün insanlarına vermek istiyorum.
Suat Toktaş- Bu 5 müteahhitten sizinle görüşme talep eden ya da bu arayışa girdikleri yönünde Ankara’da bir şeyler konuşuluyordu doğru mu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Konuşuluyor, bu kadarını söyleyeyim.
Suat Toktaş- Ben soruyu bir kez daha şöyle sorayım. Bu 5 müteahhit, sizin 5’li çete diye ifade ettiğiniz bu 5 şirketin sizinle görüşme talebi net bir şekilde size iletildi mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır net bir şekilde iletilmedi, dolaylı olarak.
Suat Toktaş- Aracılar mı kullanılıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani işte dolaylı olarak öyle diyeyim.
Suat Toktaş- Görüştünüz mü?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır.
Suat Toktaş- Neden görüşmüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Niye görüşeyim?
Suat Toktaş- Belki anlatacakları bir şey vardır.
Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmem. Varsa ellerinde dosyalar varsa belki onlar da haksızlığa uğradıklarını söyleyeceklerdir. Belki onlar da diyeceklerdir; efendim bizden şu kadar rüşvet istediler, biz ödemek zorunda kaldık diyeceklerdir.
Suat Toktaş- Şöyle bir izahları var…
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunla rda gelecek Suat Bey.
Suat Toktaş- Ne gelecek?
Kemal Kılıçdaroğlu- Kime ne kadar rüşvet ödedikleri, onlar da gelecek. Bugün olmasa bile yarın onlar da gelecek. Bu kadar para boşuna mı veriliyor Allah aşkına; 100 bin geçiş garantisini sen bir imzayla 130’a, 200’e çıkarırsan bu bedava mı oluyor, Allah aşkına bana söyler misiniz?
Suat Toktaş- Karşılığında bir şey alındığını mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani bedava mı oluyor? Siz; Zindaşti’yi, uyuşturucu baronunu hapisten çıkarıyorsunuz, bedava mı oluyor bu iş? Para, para… Bu ahlaklı ve dürüst insanlar dışında satın alınır insanlar. Devleti yöneten buna tenezzül etmez. Devleti yöneten adaletle yönetir. Sen Ortadoğu’nun en büyük uyuşturucu kaçakçısını çıkaracaksın, hapisten dışarıya çıkacak, ondan sonra hiçbir şey yapmayacaksın. Gebze, onu da anlatayım; namuslu bir polis arkadaş hemen diyor ki, burada ihbar aldık, uyuşturucu var, kokain var diyor kilolarca. Aramada bulamadık diyor. Arayın diyor, var burada diyor ve buluyorlar. Ne oldu bu polis? Merkeze alındı ödüllendirilmesi gerekirken. Biz bunları bilmiyor muyuz, bunları yazmıyor muyuz bir tarafa? Yazıyoruz. O polisin de alnından öpüyorum memur Teoman gibi.
Suat Toktaş- Memur Teoman ne yapıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- O da bir yerlerde, rahatsız edilmesini istemem, o da bir yerlerde.
Suat Toktaş- Sizin bilginiz var yani?
Kemal Kılıçdaroğlu- Niye olmasın? Devlette çalıştığına göre biliyoruz, kimin nerede olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kim nerede ne iş yapıyor onu da gayet iyi biliyoruz.
Suat Toktaş- Bu sözünü ettiğiniz bir sistemden aslında söz ediyorsunuz; yani bir ihale açılıyor, işte 21/b’den açılıyor, sonra iptal ediliyor, işte para alınıyor dediniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bu işler bedava olmaz. Bunu en iyi bakın gidin sorun namuslu bir insana sorun, bu işler bedava olur mu deyin. Niye sana versin?
Suat Toktaş- Ortak bir yere mi gidiyor, kişisel bir yerlere mi gidiyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmiyorum. Yani duyumlarım var ama elde veri olmadan bir şey diyemiyorum.
Suat Toktaş- Ben sürekli oraya takılmış durumdayım, gazeteci olarak insanı cezbediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Erdoğan da takılmıştır. O da takılmıştır ne oluyor diye, Kılıçdaroğlu neleri biliyor diye. Biliyorum biliyorum, hiç meraklanmasın. Hiç meraklanma Sayın Erdoğan, hepsini biliyorum. Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar savunacağım.
Suat Toktaş- Hatırlarsınız 90’lı yıllarda şimdi tam yılını hatırlamıyorum ama Orhan Kilercioğlu yolsuzlukları ismini tam getiremiyorum ama siz de hatırladınız. İktidara geldiğinizde öyle bir mekanizma kurmayı düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle onu da söyleyeyim; ben kinle, öfkeyle hesap sormaktan yana değilim. Devlet kinle yönetilmez, öfkeyle yönetilmez, devlet adaletle yönetilir. Yani siz elbette ki bir yerde yolsuzluk yapılmışsa elbette ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacaksınız ama hukuk içinde arayacaksınız. Talimat verip bunu alın içeri, bunu hapse atın, ellerini kelepçeleyin, yok öyle bir şey. Adalet neyi öngörüyorsa yetkiyi vereceksiniz bu devletin namuslu memurları var, namuslu savcıları var, namuslu polisleri var, namuslu bürokratları var, oturur araştırırlar bir şey var mıdır, yok mudur sorarlar. Belki bizim…
Suat Toktaş- Özel bir bakanlık gibi bir şey ihdas etme değil de yargıyı çalıştırmaya yönelik?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette yani bu ülkede gerçekten namuslu hakimler var, varsa öyle bir şey giderler araştırırlar, bakarlar, ederler, bir şey varsa üzerine giderler, bir şey yoksa hiçbir şey yok. Ama ben kızacağım, bunu mahkum edecek hakimi ben buraya tayin edeceğim, o hakim bunu mahkum etsin. Onlara başvurmak, benim bu söylediklerimin tamamını yalanlamam anlamına gelir. Hayır, onlara başvurmayacağız, asla adaletten ayrılmayacağız. Namuslu bürokratlar vardır, adaletle yaparlar, o çerçeve içinde görevlerini yaparlar, ifa ederler, hepimiz de saygı duyarız. Böyle bakıyorum ben.
Suat Toktaş- Şimdi yani normal toplamda hani 22.30’da çıkalım gibi bir planlamamız olduğu için ama hani söyleyeceğiniz bu konuda başka bir şey yoksa yani sürekli şu vurguyla geldiğimiz için…
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo yani size bağlı Suat Bey.
Suat Toktaş- O zaman ben şöyle bir geçiş yapabilirim oradan. İktidara geldiğimizde, ittifak olarak iktidara geldiğimizde vurgularıyla sürekli anlattınız hepsini. Peki ne oluyor? Çok sık görüşmeye başladınız liderlerle, ikili, üçlü görüşmeler olmaya başladı. Mesela somut soru şu, ittifak genişleyecek mi? Sayın Babacan’la Sayın Davutoğlu’yla da görüşüyorsunuz, çok sık görüşmeye başladınız yani herkesin merak ettiği 6’lı bir ittifak olacak mı mesela?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, görüşüyoruz doğru. 6 lider bazen kendi aralarında, bazen telefonla, bazen yüz yüze görüşüyoruz zaten. Ama hepimizin bir ortak hedefi var; bu ülkeye demokrasiyi getirmek, bu ülkeyi kirlilikten arındırmak, bu ülkede gerçekten tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, budur yani. Demokrasi olsun, adalet olsun, hoşgörü olsun, kişi başına gelir yükselsin, vatandaştan toplanan vergilerin hesabı vatandaşa verilsin; bunu istiyoruz zaten. Şimdi 6 liderin ortak kararıyla güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili olarak Genel Başkan Yardımcıları bir araya geldiler, uzun bir çalışma dönemi geçirdiler ve bu çalışma dönemi sonunda bir metin çıktı ortaya. 23 sayfalık bir metin ortaya çıktı, bu metin ortaya çıktıktan sonra metin üzerinde uzlaşma sağlandı, her bir Genel Başkan anladığım kadarıyla gördü ve uzlaşma sağlandı. Şimdi bu çalışmayı yapan Genel Başkan Yardımcıları, bu güçlendirilmiş parlamenter sistemin açıklamasını yapacaklar. 6 lider bir araya gelecek inşallah önümüzdeki süreç içinde. Bir araya geldikten sonra da hep beraber bu metni imzalayacağız. Bununla ilgili neler yapacağız, hani sırada nasıl oturacağız, nasıl konuşacağız ya da konuşma süreleri ne olacak veya bir metin mi olacak bunun altına hep beraber medyanın önünde imza mı atacağız, bu konuda yine bu Genel Başkan Yardımcısı arkadaşlar kendi aralarında görüşecekler, karara varacaklar. 6 liderin de Ankara’da olduğu bir tarihi belirleyecekler ve onların yine uygun gördüğü bir yerde biz medyanın önünde bu metne hep birlikte sahip çıkacağız. Çünkü şu Suat Bey, diyoruz güçlendirilmiş parlamenter sistem. Hep şu, eskiye mi döneceksiniz? Yok kardeşim ne eskiye dönmesi,eskinin de bir sürü hatası vardı. Biz yeni bir şey yapmak istiyoruz, Türkiye’ye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek istiyoruz, gerçek anlamda insan haklarını getirmek istiyoruz, gerçek anlamda siyaset kurumu özgürce eleştirilebilsin, gerçek anlamda yargı bağımsızlığını savunuyoruz, gerçekten otoritenin yani yönetimin hem parlamentoya, hem de diğer muhalefete hesap vermesini istiyoruz ve bunun alt kurumlarını oluşturmak istiyoruz. Yani son derece iyi niyetle, son derece güzel beklentileri olan bir anlayışla bunu inşa etmek istiyoruz. İmzalayacağız ve göreceksiniz.
Suat Toktaş- Aşağı yukarı bir tarih verebiliyor musunuz ne zaman olur bu? Yani 6 liderin bir araya geldiği, açıklama yaptığı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi bilmiyorum; tabi arkadaşlar, kurmaylar çalışıyorlar, ilk toplantıyı bildiğim kadarıyla yaptılar ama ikinci, üçüncü toplantı ne zaman olur onu bilmiyorum ama fazla değil yani şimdi hangi aydayız Allah aşkına?
Suat Toktaş- Ocak sonu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ocak sonu, demek ki Şubat ayı içinde büyük bir ihtimalle bunun altına imza atarız.
Suat Toktaş- Şubat’ın içinde?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
Suat Toktaş- Peki gerçekten hani kim önce konuşacak, hangi sırada oturulacak orada bir sorun çıktığı için mi bu ertelendi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Eşitler arasında bir ilişki olmasını istiyoruz. Yani efendim partilerin aldıkları oylar, çıkardıkları milletvekilleri bunlar değil.
Suat Toktaş- Öyle oy oranına göre gitmeyeceksiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Eşitler arasında bir ilişki. Her parti diğer partiye karşı eşittir.
Suat Toktaş- Bir de olsa, beş de olsa aynıdır?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir de olsa, beş de olsa veya hiç olmasa hiç önemli değil. Eşitler arasında bir ilişki. Çünkü biz samimiyiz ve Türkiye’yi içinde bulunduğu bu cendereden çıkarmak istiyoruz. Ve vatandaşlarımıza güven vermek istiyoruz. Özveriyse her birimiz özveride bulunacağız. Çünkü söz konusu olan vatandır, gerisi teferruat, ben öyle bakıyorum şahsen. Benim çocuğum, benim evlatlarım demokrasinin geliştiği bir ülkede yaşamak isterler, karınlarının doyduğu bir ülkede yaşamak isterler. Siz umutsuz gençler ordusu yaratmışsanız siyaset kurumunun buna çözüm üretmesi lazım. Biz bunu çözeceğiz.
Suat Toktaş- Şu iddia doğru değil yani hani kim önce konuşacak, hangi sırayla oturulacak vs. öyle bir iddia dolaştı ya öyle bir şey yok?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır objektif bir kural. O mesela benim şahsi kanaatim tabi bunu bilmiyorum ama benim şahsi kanaatim, mesela partiler alfabetik sıraya göre oturabilirler masada veya Genel Başkanların soyadı sırasına göre otururlar, olur yani. Sonuçta dediğim gibi ilişkiyi eşitler arasında götürürseniz bu daha anlamlı, daha demokratik, daha ahlaklı, daha adaletli bir yöntem olur. Bizim istediğimiz bu. Hem demokrasiyi savunacaksanız bu kurallara riayet edeceksiniz, bu kurallara uyacaksınız. Benim dediğim gibi şahsi kanaatim. Ama 6 arkadaş yani 6 Genel Başkan Yardımcısı nasıl bir karara varacaklar onu bilmiyorum. Belki onlar daha mükemmel bir yol, yöntem de bulabilirler.
Suat Toktaş- Daha yaratıcı bir çözüm de bulabilirler belki.
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Çünkü onlar da kendi Genel Başkanlarına sunacaklar, kendi Genel Başkanları hangisini uygun görüyorlarsa bir araya gelecekler gene oturacaklar. Belki bir yuvarlak masanın etrafında oturacağız, o da olabilir yani.
Suat Toktaş- Geçen Sayın Davutoğlu, Sayın Akşener ve sizin olduğu gibi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet öyle. Belki daha büyük bir…
Suat Toktaş- Bu bir hiyerarşiklik de yapmıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi tabi öyle bir şey yok. Daha geniş, büyük bir yuvarlak masanın etrafında da toplanabiliriz. Dediğim gibi yani tümüyle o arkadaşların yani Genel Başkan Yardımcılarının birlikte saptayacakları yol ve yönteme biz de Genel Başkanlar olarak uyacağız.
Suat Toktaş- Şimdi güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde bir çalışma yapıldı, bunlar sizlere sunuldu ve siz diyorsunuz ki, Şubat içinde muhtemelen 6 lider çıkarız ve ne çalıştıysak onu kamuoyuna açıklarız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Açıklarız. Çünkü vatandaş şunu merak ediyor yani, güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlıyorsunuz, neyi vaat ediyorsunuz bunu anlatmamız gerekiyor. Daha demokratik bir Türkiye, daha güzel bir Türkiye, daha yaşanılacak bir Türkiye’yi nasıl inşa edeceğimizi anlatmamız lazım.
Suat Toktaş- Siz metni incelediniz mi bizzat?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi elbette.
Suat Toktaş- Burada bir yayın yaptım, haberiniz oldu mu bilmiyorum. 6 Genel Başkan Yardımcısıyla bir yayın yaptım. Orada benim en çok ilgimi çeken maddelerden biri şuydu, Cumhurbaşkanı 7 yıllığına bir kez seçilir ve bir kez daha da siyasette rol alamaz. O madde duruyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu- Duruyor.
Suat Toktaş- Onun mantığı nedir, kastı nedir, muradı nedir o maddenin?
Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrusunu isterseniz hani gerekçelerine bakmadım ama yani Cumhurbaşkanının 7 yıl süreyle bir kez seçilmesini yeterli görmüşler.
Suat Toktaş- Asıl sonrasında siyasete bir daha dönmemesi yönüyle bana ilginç geldi o.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, yani devletin sigortasını üstlenen bir kişi, yani cumhurbaşkanı dediğimiz bir anlamda devletin sigortasıdır. Sorunların çözüm adresidir. Bütün siyasi parti liderlerini bir araya getiren, onların özgürce düşüncelerini ifade etmelerini sağlayan, kilitlenmiş sorunları bir anlamda çözen pozisyondadır. O pozisyonu 7 yıl süreyle yapar dolayısıyla başka bir akil insanı getirirsiniz oraya, o akil insan gene Türkiye’nin sorunlarına daha tepeden bakar, daha tarafsız olur, ettiği yemine sadık kalır. Böyle bir anlayış egemen olmuş olabilir.
Suat Toktaş- Bir yaş sınırı var mı Cumhurbaşkanlığı için?
Kemal Kılıçdaroğlu- Onu şu anda hatırlamıyorum.
Suat Toktaş- Bu yönü şunun için benim dikkatimi çekmişti o. Yani bir yönüyle hani genç siyasetçilerin önünü kesebilecek bir risk taşımıyor mu o? Cumhurbaşkanlığına niyetlenecek siyasetçilerin önünü kesebilecek bir risk taşır mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi Cumhurbaşkanlığını normal bir siyasetçi gibi düşünememek lazım. Mesela bir milletvekili 18 yaşını bitiren bir kişi rahatlıkla milletvekili olabilir, düşüncesini ifade edebilir. Cumhurbaşkanlığı biraz daha farklı; daha akil, daha kişiliği oturmuş, olaylara daha soğukkanlı bakan, sorunları daha akılcı yöntemlerle çözmeye çalışan, çözüm için çaba harcayan, devleti temsil eden, günün 24 saati konuşmayan, çok önemli günlerde konuşan, dolayısıyla konuştuğu zaman da toplumun, durun bakalım Sayın Cumhurbaşkanı ne diyecek diye beklediği, eğer bir olay çıkarsa, siyasi partiler arasında ciddi bir uyuşmazlık çıkarsa çağırıp hakem rolünü üstlenen böyle bir yapı olması lazım yani Cumhurbaşkanı dediğimiz böyle bir kişi, akil kişi olması lazım. Bizim devlet geleneğimizde de var, aksakallılar deriz. Devlet geleneğinde de bu böyledir yani. Oturan geleneğinde de, tarihsel süreç içinde de böyledir. Şimdide böyledir yani.
Suat Toktaş- Millet İttifakı genişleyebilir mi diye bir soru sordum ama?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, tabi sordunuz onu yani onunla kastettiğiniz DEVA ve Gelecek mi?
Suat Toktaş- DEVA, Gelecek yani 6 partili bir şeye döndü.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, tabi bu konuda benim görüş beyan etmem doğru olmaz. Çünkü ben geçmişte oluşturduğumuz ittifakın bir parçasıyım. İttifakın liderleri bir araya gelip ortak görüş beyan etmezsek, benim kalkıp herkes adına konuşmak gibi bir şeyim yok.
Suat Toktaş- Ama herhalde gönlünüzden geçecek bir şeydir ya da geçen bir şeydir.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi yani şöyle, yani ben demokrasiyi savunan, insan haklarını savunan, medya özgürlüğünü savunan, daha hızlı büyümeyi ve kalkınmayı savunan, vatandaştan toplanan vergilerin hesabını vatandaşa verilmesini isteyen, devlette liyakatli bir yapının oluşmasını isteyen herkesin bir araya gelmesini isterim yani kişisel olarak. Ama dediğim gibi sonuçta ittifakı oluşturan siyasal partiler doğal olarak bir araya gelecektir, birlikte karar vereceklerdir buna. Ama bu dediğim gibi benim şahsi görüşüm.
Suat Toktaş- Mesela son görüşmeniz işte Sayın Akşener ve Sayın Davutoğlu’yla üçlüydü. Şimdi doğal olarak ittifakın dışından oldukları için söylüyorum diyaloğunuz herkesin malumu zaten kamuoyu önünde yapıyorsunuz. Yani orada mesela bunlar mı konuşuluyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi Suat Bey, orada ne konuştuğumuzu ben anlatmam. Anlatırsam doğru olmaz zaten. Şöyle, Türkiye’nin sorunları var, siz bir araya geldiğinizde doğal olarak bu sorunlar zaten konuşulur. Yani üçümüz de bir araya gelsek, iki lider de bir araya gelseler iç politikayı da konuşurlar, dış politikayı konuşurlar, çürümeyi konuşurlar, demokrasinin erdemini konuşurlar, neler yapmamız gerektiği konusunda düşüncelerini ifade ederler. Bu zaten işin doğasında olan bir şey. Yoksa biz yan yana gelip çay kahve içmiyoruz sadece.
Suat Toktaş- Hayır ama benim de bu kadar merakla sorma sebebim şu, doğal olarak kamuoyunda şu beklenti var ya hani, artık ne yapılacaksa bir an önce olsun, artık muhalefet partilerinin somut adımlarını görelim artık gibi bir beklenti var ya. Dolayısıyla derdim bu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hiç kimse merak etmesin, liderler yani demokrasiyi, yani güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan liderler nasıl bir sorumluluk aldıklarının bilincindeler aslında. Neleri yapmaları gerektiği konusunda da her bir partimiz çalışıyor zaten. Yani ekonomi konusunda biz de çalışıyoruz, İYİ Parti de çalışıyor, Saadet Partisi de, Demokrat Parti de, Gelecek Partisi de, DEVA Partisi de, onlar da çalışıyor, onların da iyi kurmayları var. Yani sadece bizde kurmay değil, bütün partilerin iyi kurmayları var, bunların büyük bir kısmı devlette uzun yıllar çalışan deneyim sahibi olan insanlar. Artı bunlara destek veren yine çok ciddi arkadaşlar var her partiden; yani milletvekilleri var, milletvekili danışmaları var, Genel Başkanların danışmanları var, hazineyi bilen, maliyeyi bilen, vergiyi bilen, bütçeyi bilen, dış politikayı bilen insanlar var. Dolayısıyla bir olayın çerçevesini çizmek, olayın diğer olaylarla bağlantılarını ortaya koymak, çözümleri üretmek, o çözümleri tartışmak bunlar kolay olaylar değil. Dolayısıyla hani çok acele yapalım, bir şey yapalım. Hayır efendim. Sakin, sağlıklı, tutarlı ve kararlı adımlarla gitmek zorundayız. Biz millete öyle bir söz veriyoruz ki, yani güçlendirilmiş bir parlamenter sistem yapmak istiyoruz. Devlette denetlenmeyen hiçbir kurum olmasın istiyoruz, iktidar da denetlensin, TBMM de denetlensin. Kim denetliyor? Anayasa Mahkemesi. Ama Anayasa Mahkemesine gerçek anlamda yargıç atayacaksınız, benim adamım diye oraya atayamazsınız. Atadığınız anda devlette çürümeye yol açar bu. Dolayısıyla her bir lider aslında bunu biliyor ve bu kararlılıkta hareket ediyor. Dolayısıyla biz yapacağımız atamalarda devlette liyakati öncelemeliyiz. Merkez Bankası’nın başına kim gelecek benim adamım mı gelecek, senin adamın mı gelecek? Bu tartışma bizim aramızda asla olmaz, olmamalı da zaten. Oraya en yetkin insanı getirmeliyiz. Hepimizin üzerinde anlaştığı en yetkin insanı getirmeliyiz. BDDK’nın başına en yetkin insanı getirmeliyiz. Çünkü bunlar doğru kararlar alacaklar, siyasetin öngördüğü kararları alacaklar, bir yerde aksama olduğu zaman aksamanın üzerine süratle gidecekler ve düzeltecekler. Bugün yaşadığımız tablo, devletteki liyakatin çürümesini ortaya koyan tablodur.
Suat Toktaş- Ona ilişkin anladığım kadarıyla orada zaten o programda da -mesela Anayasa Mahkemesindeki atama, işte Merkez Bankası dediniz, BDDK dediniz - mekanizmalarda çalışılıyor değil mi orada yani ne tür bir mekanizma geliştirilecekse belki ilkesel şeyler şu anda yazılıyor ama.
Kemal Kılıçdaroğlu- Mekanizmalar var zaten, yani atamaların nasıl yapılacağı vesaire bunlar var. Hukuki altyapısı var. Bütün mesele liyakat üzerinde, adalet üzerinde anlaşmak. Yani kişinin bilgisi, birikimi, deneyimi bizim için çok önemlidir. Bilgi, birikim ve deneyim olduktan sonra o kişi siyasi otoritenin aldığı kararlar çerçevesinde sağlıklı, tutarlı kararları alır ve siyasi otoriteye yeri geldiğinde de hesap verir. Onun başarısı aslında bir anlamda siyasi otoritenin başarısı demektir. Bugün Merkez Bankası var ne oldu? 128 milyar dolar toz oldu gitti. Kim aldı? 128 milyar dolardan söz ediyorum. 20 Aralık gecesi 18 liradan sattılar, 13 liradan aldılar. Cumhuriyet tarihinin en büyük gelir transferi oldu. 84 milyonun gelirini bir avuç insan aldı. Bu fakirleşme nereden geliyor? Gelir dağılımı sağlıklı olmadığı için. Benim normalde kazanmam lazım, sizin de kazanmanız lazım. Ama ben ya hiç kazanmıyorum veya çok az kazanıyorum ama bütün geliri siz alıyorsunuz. Benim alın terim de size geliyor. Yazık günah değil mi? Fakirleşiyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez derin yoksulluktan söz ediliyor Suat Bey, derin yoksulluk. O sarayda oturanlar şöyle bir gitseler, büyük kentlerin varoşlarına bir gitseler, oradaki insanları bir görseler, onların buzdolaplarına bir baksalar. O buzdolapları üçüncü el buzdolabı biliyor musun; ikinci el bile değil, çalışmıyor bile. Elektrik zammı yaptınız perişan ettiniz milleti. Yüzde 127 zam nasıl olur Allah aşkına! Hangi çağda yaşıyoruz biz!
Suat Toktaş- Yani siz çok sık ekonomiye gidiyorsunuz anlıyorum. Zaten hani başlangıçta da zaten yeterince de… Şunun için yeterince derken istediğimiz kadar konuşuruz bitmez o. Çünkü herkesin gerçekten yaşadığı sorun hepimizin.
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, yönetim halkına zulmederse biz de Anadolu’da güzel bir söz vardır, “Zulmün artsın” derler bir an önce gitsin diye.
Suat Toktaş- “Zulmün artsın ki zeval bulasın.”
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, “zulmün artsın” derler yani. Yaptıkları tam bir zulüm Allah aşkına, bu tam bir haksızlık, tam bir adaletsizlik. Kul hakkı diyorsun, onu yiyorlar. Döviz baronları bunlara çalışıyor, faiz baronları bunlara çalışıyor. Devletin bütün kaynakları bir avuç kişiye tahsis edilmiş, adeta onlara veriliyor.
Suat Toktaş- Ben burada az önce araya girerken bu yönüyle araya girerken hani artık biraz bu çıkışı, umudu konuşma bağlamında biraz oraya getirmeye çalıştım. Yani bu buluşmalarda bir gazeteci olarak baktığımızda doğal olarak işte her partiyle temas etmeye çalışıyoruz. İktidar partileriyle yapamıyoruz ayrı mesele de ama oralarda şunu hissedebiliyoruz. Doğal olarak herkes kendi partisinin de bir biçimde bu kompozisyonun içinde en kazançlı çıkacağı bir pozisyon arıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Normal, siyasetin doğasında var zaten o. Her siyasi parti elbette ki - yani bir araya gelmek çalışmamak anlamında değil - her siyasi parti kendi programını anlatır, kendi düşüncelerini aktarır ama sonuçta beraber olduğumuz, ortak seslendirdiğimiz alanlar var. İttifak zaten ortak alanları belirliyor, ortak hedefe yürüyoruz zaten.
Suat Toktaş- Bu mikro arayışlar makroda gecikme yapar mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır yapmaz. Benim gördüğüm kadarıyla her lider bunun sorumluluğunu iliklerine kadar hissediyor, Türkiye’yi bu cendereden çıkarmak zorundayız. Bunun sağı solu, bunun partisi falan filan bu olmaz. İlkelerde anlaşacağız, kuralları koyacağız; biz bu sorunu böyle çözeceğiz diyeceğiz yani, milletin önüne çıkmak zorundayız.
Suat Toktaş- Zaman ilerledikçe yani erken… Bir, birinci risk şu, anlaşamadan bir erken seçim ya da baskın seçim geldi henüz bir açıklamanız yok. Yani adaylık artık meselesini sormuyorum yani…
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir an önce zaten Türkiye’nin kurtuluşu için, Türkiye’nin aydınlığa çıkması için sandığın bir an önce gelmesi lazım, bu zulmün bitmesi lazım.
Suat Toktaş- Tamam ama işte anlaşamadınız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim niye anlaşamadık.
Suat Toktaş- Henüz anlaşmış değilsiniz demek istedim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda anlaştık mesela. En temel sorun buydu zaten. Ekonomi konusunda ne yapacağımızı zaten biliyoruz.
Suat Toktaş- Orada da ortak bir çalışma yürüyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Var, orada da var, diğerlerinde de var, geldiğimizde neleri yapacağız o konuda da çalışma.
Suat Toktaş- Dolayısıyla geç kalınmış değil diyorsunuz henüz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim hiç geç kalınmış değil. Tabi şöyle kabul etmek lazım Suat Bey, Genel Başkanlar yerlerinde oturmuyorlar, her bir Genel Başkan Türkiye coğrafyasını doğal olarak geziyor, doğal olarak çözümlerini anlatıyor, doğal olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu, bu kara tablodan Türkiye nasıl aydınlığa çıkarılır onu anlatıyor. Bu da gayet doğal bir şey zaten. Ama alt ekipler, Genel Başkan Yardımcıları zaten çalışıyorlar; onlar çalışıyorlar, Genel Başkanlarına sunuyorlar, onlar kendi organlarında, biz de Merkez Yönetim Kurulu var onlarda, Genel İdare Kurulu var, her bir siyasi parti doğal olarak kendi içinde bunları tartışıyor.
Suat Toktaş- Ben buradan şunu anladım, yani siz liderler olarak sürekli temasta olduğunuz için anladığım kadarıyla biz de dışarıdan baktığımızda biraz gecikme mi var, hazırlıksız yakalanacak muhalefet gibi bir şeyle bakılıyor ama siz anladığım kadarıyla sürekli konuştuğunuz için siz öyle bir risk görmüyorsunuz anladığım kadarıyla?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hiç öyle bir risk yok. Benim yaptığım görüşmelerde ortaya çıkan tabloyu büyük bir samimiyetle ifade edeyim; her bir lider Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu çok iyi biliyor ve Türkiye’yi buradan ancak bir ittifakın çıkarabileceğini de düşünüyor zaten. Böyle olması gerektiğini de düşünüyor. Tarihin bizim omuzlarımıza yüklediği bir sorumluluktur aslında bu Suat Bey. Biz çocuklarımızın güzel bir ülkede yaşamasını isteriz, torunlarımızın güzel bir ülkede yaşamasını isteriz. Herkesin iş güç sahibi olmasını isteriz.
Suat Toktaş- Endişe etmeyin diyorsunuz siz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Zaten endişe etmeyin. Hiç kimse endişe etmesin, hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yarın gençlerle buluşacağım onlara da söyleyeceğim zaten. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Bu ülkeyi aydınlığa çıkarmak hepimizin görevidir. Yani en fakirinden, en eğitimlisinden en eğitimsizine kadar aklı baliğ olan herkes biliyor ki Türkiye yönetilmiyor, iyi yönetilmiyor Türkiye. Herkes bunu çok iyi biliyor zaten.
Suat Toktaş- Bir yönüyle tabi bir de seçim dönemi gelecek, bir seçim güvenliği tartışması var. Orada partiler arasında bir rol paylaşımı, bölge paylaşımı gibi senaryolar konuşuyor muşunuz, bu bir. İkincisi, bir parmak boyası tartışması yürüyor şu anda farkındaysanız, öyle bir şeyi gerekli görüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Parmak boyası gelirse mutlu oluruz, onu ifade edeyim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, seçim güvenliği konusunda kimse endişe etmesin.
Suat Toktaş- Ama endişe etmek için geçmişte epey bir şey var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Biz şu anda çok hazırlıklıyız. Biz bugünden sandık görevlilerini belirledik, belirlemeye de devam ediyoruz. Kim, hangi bölgede, hangi sandığa bakacak onların eğitimleri de başladı, onların eğitimini de yapıyoruz aynı zamanda.
Suat Toktaş- Öteki partilerle ortaklaştığınız bir çalışma var mı bu konuda?
Kemal Kılıçdaroğlu- Diğer partilerle ortaklaştığımız konular var tabi, doğru. Bizim partimizde 1998 seçimlerinden bu yana, kim hangi sandıkta oy kullandı bütün bunların dokümanları var bizde. Biz sandık güvenliğine hazırlıklı bir partiyiz. Diğer arzu eden partilere bütün verileri veriyoruz zaten. Yani ittifak içinde…
Suat Toktaş- Zaten şu son İstanbul seçiminde de orada bence hani bunu rüştünü ispat etmiş bir örgüttü.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunun deneyimini de yaptık ve güzel sonuçlar elde ettik. Bütün mesele sandığın başında görevli olacak arkadaşın sandığa, oya sahip çıkması. Dedik ki; oturacaksın oraya, sigara içmek için bile dışarı çıkmayacaksın, öğle yemeği gelmedi gerekirse bir gün aç kalacaksın ama sayımdan sonra tutanağı imzalayacaksın, başta imzalamayacaksın. Buna benzer zaten örgütün çalışmaları var, broşürler hazırlanacak. Şimdi daha önemlisi biz Aile Destekleri Sigortası üzerinde çalışıyoruz. Kadın Kolları’yla özellikle evlere girilecek, evlerde Aile Destekleri Sigortasını anlatılacak.
Şöyle ifade edeyim, bir taraftan normal kendi siyasal çalışmalarımızı yapıyoruz, öbür taraftan sandık güvenliği konusunda çalışmaları yapıyoruz. Diğer liderler olarak bir araya geldiğimizde bu konu da gündeme geliyor zaten. Burada bir dayanışma içinde olacağız. Yani bütün partiler sandık güvenliği konusunda bir dayanışma içerisinde olacaklar, birlikte sandığı bekleyeceğiz, birlikte sayımı bekleyeceğiz, birlikte imzalayacağız. Çünkü sonuçta söz konusu olan güvenlik.
Suat Toktaş- Anlamak istediğim buydu. Yani bunu konuşuyorsunuz, bir mekanizma da arıyorsunuz. Peki ama orada en büyük sorun Doğu ve Güneydoğu’da çıkıyor ya yani genellikle işte HDP’lileri içeriye alıyorlar falan seçimden önce öyle şeyler oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, belki şaşıracaksınız ama Doğu, Güneydoğu’da AK Parti’den çok sayıda vatandaş partimize üye oldu ve üye olmaya da devam ediyor. Bu konuda emin olmanızı isterim. Sandık güvenliği konusunda çok ciddi bir altyapımız var Doğu ve Güneydoğu’da. AK Parti’nin neler yaptığını vatandaş görmeye başladı, Doğu ve Güneydoğu’da da görmeye başladı. Aslında oraya fabrikalar yapacağız, orada işsizliği, o kör talihi yıkacağız orada. Şanlıurfa’ya gittim, dedim ki; “bize Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını verin Şanlıurfa’da çiftçiye elektriği bedava vereceğiz. İtiraz ettiler olmaz diye. Allah’ın izniyle yapacağız, bu beyefendiyi de çağıracağım, gel arkadaş kurdeleyi beraber keselim.
Suat Toktaş- Kim o beyefendi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Sarayda oturuyor ya. Gel arkadaş nasıl yapıldığını gör sen. Bilmiyorlar, yönetemiyorlar.
Suat Toktaş- Doğu ve Güneydoğu için de bir sandık güvenliği şeyiniz var bir algınız var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bütün bölgelerde bu sağlanıyor. Dediğim gibi geçmişte biraz sıkıntımız vardı, bölgede yeteri kadar dayanışma kültürünü geliştirememiştik, şimdi çok iyi bir noktadayız; partiye gençler, kadınlar üye oluyorlar, ciddi aşiretler var onlar artık CHP’ye sempati duymaya başladılar. Onlarla oturuyoruz, konuşuyoruz, onlar da bir şekliyle Türkiye’nin gidişatını beğenmediklerini görüyorlar, onlar da kurtuluşu bizde arıyorlar onu da ifade etmek isterim. Güzel şeyler çıkacak.
Sandığı getirmiyorlar, korkuyorlar, korkunun ecele faydası yok. Bakın, gecikmesi vatandaşın sırtına daha ağır bir yük getiriyor. Bakın şimdi müjde veriyorlar elektrik gelecek diye, elektrik vereceğiz diye 5-6 gün sonra. 21. yüzyıldayız, yeni bir Edison mu çıktı Allah aşkına! Elektrik kesintisini kaldıracağız, bunu bile müjde olarak topluma sunuyorlar, insan utanır.
Suat Toktaş- Bu Doğu - Güneydoğudan girmişken burada biraz hızlanabilir miyiz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi.
Suat Toktaş- Benim açımdan sorun yok, 10 – 15 dakikamız var. “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” o ifadenizle ilgili buna itirazlar oldu vesaire. Üstelik ittifak içinden de itirazlar oldu. Oradaki kastınız neydi ve neyi anlatmak istediniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bu ülkeye demokrasiyi kesinlikle getireceğiz.
Suat Toktaş- Niye Diyarbakır’dan geçer?
Kemal Kılıçdaroğlu- Diyarbakır’a gideceğim, Diyarbakırlılara ne diyeceğim? Orada çekilen zulümleri bilmiyor muyuz Allah aşkına? Diyarbakır hapishanesinde yaşanan zulümleri bilmiyor muyuz? Ben boşuna mı helalleşme dedim. Helalleşme dedim, her taraftan saldırı geldi. Bu kardeşiniz ateşten gömleği giydi Suat Bey. Ben bu helalleşmeyi yapacağım. Bu milleti barıştıracağız Allah’ın izniyle. Kavga artık yeter. Birbirimize farklı bakmaya başladık, kimliklerimizi sorgulamaya başladık, inancımızı sorgulamaya başladık, yaşam tarzlarımızı sorgulamaya başladık. Kardeşim başka derdimiz yok mu? Milletin karnı aç, çocuğu işsiz, evladı işsiz. Sen bunu bırakmışsın başka işlerle uğraşıyorsun. Demokrasiyi de getireceğiz, helalleşeceğiz bu milletle beraber bu güzel ülkeyi cennete çevireceğiz.
Suat Toktaş- Demirtaş’a Öcalan hesap soracak, Sayın Erdoğan’ın cümlesini tam söyleyeyim, “Yani Öcalan’ın Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek” diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hani görüşmüyorlardı, demek ki görüşüyorlar.
Suat Toktaş- Devlete gelen bir bilgi mi var nereden biliyorsunuz diye. Var ki söylüyoruz diyor. Bir görüşme yapılıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Söylüyor kendisi zaten. Selahattin Demirtaş niye tutuluyor içerde?
Suat Toktaş- Neden?
Kemal Kılıçdaroğlu- Haksız yere tutuluyor, Osman Kavala haksız yere tutuluyor. Ellerine silah mı aldılar, birisini mi dövdüler, birisini mi öldürdüler? Bir insan siyasi görüşü dolayısıyla hapse atılır mı Allah aşkına? Ben bunu söylediğimde kızıyorlar. Ya arkadaş bu insan yani Sayın Demirtaş, Cumhurbaşkanı adayıydı değil mi? Hakimler ne dedi, Cumhurbaşkanı adayı olabilir dedi, seçime girebilir dedi. Üstelik kendisinin tayin ettiği, kendisinin belirlediği hakimler. Ne oldu? Hapisten çıkarmadılar. Siz dünyaya, bizde demokrasi var diye gezeceksiniz ortalıkta, nasıl oluyor bu? Trump telefon edince papazı bırakıyorsun derhal, bu içeride siyasi rehin olarak kalacak. Niye kalacak kardeşim?
Suat Toktaş- Öcalan’la neyi görüştüklerini düşünüyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Büyük bir ihtimalle yani bilmiyorum tabi neyi görüşüyorlar, neyi yapıyorlar.
Suat Toktaş- Zaten tahmin yürütebiliriz biz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, Demirtaş’ın içeride kalmasının tek nedeni var, “seni başkan yaptırmayacağız” demesidir yani, Türkçesi budur yani. Çıkıp seni başkan yaptırmayacağız dedi. Bitti. Sen mi beni yaptırmayacaksın, ben de seni içeri atıyorum dedi, attı içeri. Siyasi esir, orada duruyor zaten yani. Niye tutuyorsunuz içerde, hangi gerekçeyle, hangi ahlakla, hangi yasayla, hangi adaletle tutuyorsunuz içerde? Bakın görüşlerimiz farklıdır, ama haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Ben haksızlığa tahammül edemem, burada haksızlık varsa söyleyeceğim. Burada haksızlık var. Sayın Demirtaş hapishaneden çıktığı zaman gelip CHP’ye mi oy verecek? Hayır. Ben de bunu biliyorum, kendi partisi var, oraya oy verecek. Ama siz hakkı, hukuku ve adaleti savunmak zorundasınız. Adalet sadece benim için değil ki herkes için geçerli bir kavramdır. Siz bunu alıyorsunuz bir tarafa atıyorsunuz. Şimdi yerel seçimlerde hatırlıyorsunuz değil mi, gittiler bir hocayı görevlendirdiler, gittiler İmralı’dan mesaj aldılar onu televizyonlardan okuttular, acaba oy alabilir miyiz diye. Bahçeli de bunu destekledi. Bir akıl tutulması yok mu burada?
Suat Toktaş- Gene böyle olabilir diyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bir akıl tutulması yok mu burada? İktidarda olalım da ne olursa olsun… Lanet olsun öyle iktidara! İktidarda insan şerefiyle onuruyla durur kardeşim, görüşüyle durur. Ben iktidarda olayım da her şey ne olursa olsun, ben yeter ki burada olayım. Olmaz kardeşim, böyle bir şey olmaz! İktidar kişinin özveride bulunma yeridir; özel yaşamı dahil, hayatı dahil. Çünkü siz kendinizi topluma adamışsınız demektir, iktidar bu demektir. Bireysel çaba, bireysel çıkar bunlar olmaz. Ya da aile çıkarı, çocuklarımız, evlatlarımız. Böyle bir iktidar olmaz. Onların zenginleşecek, evladım zenginleşecek, devletin içine girecek. Senin ne işin var devletin içinde? Vakıf kurmuşsun, fiili Milli Eğitim Bakanlığını oğlu yapıyor, olmaz.
Suat Toktaş- Kimin oğlu yapıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Erdoğan’ın oğlu vakfın başında değil mi?
Suat Toktaş- TÜGVA’dan dolayı söylüyorsunuz anladım.
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim o daha önce Milli Eğitim Bakanlığının bütün bürokratlarını davet edip onlara konferans veriyordu. Bunlar da yayınlandı Suat Bey. Toplum çabuk unutuyor. Senin ne işin var bakanlıkta sen kendi işini yap. Senin devlet yönetiminde ne işin var? Kim seni görevlendirdi devlet yönetimine? Bunlar düzelecek hiç endişe etmeyin.
Bakın buradan bizi izleyen bütün vatandaşlarıma söyleyeyim, bunların hepsi düzelecek.
Suat Toktaş- Bir taraftan ama şöyle bir şey yok mu? Daha da sertleşme işaretleri de veriyor. İşte son dönemde Sezen Aksu ve Sedef Kabaş meselesini de konuşmadan geçmek olmaz. Çünkü tam da bunlarla ilgili. Şimdi siyasi rehin olarak tutuluyor Demirtaş, kendisini öyle ifade ediyor. Osman Kavala için keza siz de öyle ifade ettiniz. Şimdi Sedef Kabaş içerde, onun için de benzer bir ifade şimdi kullanılıyor, bir rehine olarak alındı. Selçuk Özdağ, Cumhurbaşkanlığına aday olur olmaz vesaire gibi bir söylemi olduğu için soruşturmaya uğruyor. Daha sert, daha kaba bir dönemin gelme ihtimalini görüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yapacaktır, daha gerilecektir, toplumu gerecektir. Oradan bir şeyler medet umuyor. Devleti yönetenlerin sakin olması lazım, devleti yönetenlerin hoşgörülü olması lazım, devleti yönetenlerin toleranslı olması lazım. Devlet kinle, intikam duygusuyla yönetilmez. Siyasetçi eleştirilir, dünyanın her tarafında en sert eleştirilen kişiler siyasetçilerdir. Bunu kabul edeceksin. Ya siyasete girmeyeceksin, giriyorsan eleştiriyi göze alacaksın. Eyvallah, hakaret olmaz eyvallah, ben bunu da kabul ederim. Siyasetçiye niye hakaret ediyorsun? Eleştirini yap, sert eleştirini yap ama hakaret olmaz. Bunu da kabul ederim ben. Olmaması da gerekir. Ama siyasetçi kalkacak sanatçıyı hedef alacak, eleştirecek, “dilini koparırım” diyecek, üstelik bunu Allah’a ibadet edilen bir yerde söyleyecek, olmaz, olmaz.
Suat Toktaş- Ama “onu kastetmedim” dedi. “Ben Sezen Aksu’yu kastetmedim” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Kimi kastetti?
Suat Toktaş- Bilmiyoruz onu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hepimiz biliyoruz aslında. Toplum tepki gösterdiği için ben onu kastetmedim demek zorunda kaldı.
Suat Toktaş- Bir de Sezen Aksu dimdik durduğu için.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi.
Suat Toktaş- Hem toplum dimdik durdu, hem Sezen Aksu dimdik durdu.
Kemal Kılıçdaroğlu- Suat Bey, sanatçılar aykırı insanlar dünyanın her tarafında. Sanatçı otoriteye biat etmez, sanatçı kendi özgür dünyasında yaşamak ister ve sanatçılar siyasi otoriteye yani egemen güçlere karşı mücadele ettiklerinden büyük bedeller ödemişlerdir. Sadece bizim ülkemizde değil dünyada böyledir yani. Picasso’nun tablosunun yasaklanması ne demektir? Potemkin Zırhlısı filminin yasaklanması ne demektir? Bazı ülkeler müziğini bile yasakladılar. Ama şimdi onu izliyoruz. Dolayısıyla sanatçının gücü vardır. Siz sanata ve sanatçıya sınır getiremezsiniz.
Suat Toktaş- Oradaki en korkunç… Biraz ileri bir ifade oldu korkunç demeyim hadi bence en riskli yanı şuydu, çok seçilmiş bir mekan, bir kompozisyon var orada. Çamlıca Camii işte kente hakim, kendi dönemini simgeleyen bir yapı olarak görüyor. Çamlıca Camii’nden, İstanbul’a tepeden bakan bir yerden, bir Cuma günü mihraptan, Diyanet İşleri Başkanlığının yanından dil koparma söylemi tesadüf gibi gelmedi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ne diyor arkasından?
Suat Toktaş- Ne diyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- “Gündemi ele geçirdik” diyor. Zulmederek gündem değiştirilir mi Suat Bey? Baskı kurarak gündem değiştirilir mi, insanları hapse atarak gündem değiştirilir mi, “dilini koparırım” demekle gündem değiştirilir mi?
Suat Toktaş- Bu son dönemin yönetim tarzı olamaz mı? Yani bu gündem değiştirme diye muhalif kanatlarda da böyle konuşuluyor gündem değiştiriliyor. Aslında bir yönetim tarzına dönüşmüş durumda.
Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle. Biliyoruz bunu, yönetemiyorlar, yönetemeyince ne yapacak? Zulmedecek, sanatçıya zulmedecek, garibana zulmedecek, öğrenciye zulmedecek. 14 yaşındaki çocuk için hakaretten dava açılacak. 14 yaşında ya, çocuk bu ya, akıl var mantık var. Bana da zaman zaman hakaretler oluyor, davalar açılıyor, vazgeçer misin diyorlar, diyorum ki fakir bir ailenin çocuğuna burs verirsen davamdan vazgeçerim. Onlar da fakir bir ailenin çocuğuna burs veriyorlar, ben de davamdan vazgeçiyorum. Böyle çok yaptım, yapmaya da devam ediyorum. Sonuçta o kişi anlamalı ki bu kardeşi ön yargılı değil.
Suat Toktaş- Helalleşme bağlamında konuşurken “ateşten gömleği giydim” dediniz. Niye ateşten gömlek?
Kemal Kılıçdaroğlu- Çünkü her taraftan şikayet, her taraftan eleştiri geldi. Sol cenahtan da geldi, sağ cenahtan da geldi. Eğer bir devlet kendi vatandaşına baskı kurmuşsa, haksızlık yapmışsa, ikna odaları açmışsa, başını açacaksın, kapatacaksın diye bir sürecin içine toplumu sokmuşsa toplumun bu cendereden çıkması lazım. Onun için “ateşten gömlek giydim” diyorum. Her taraftan eleştiri geldi. Gelsin eleştiri.
Suat Toktaş- Bunu tahmin ediyordunuz herhalde yaparken?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tahmin ediyorum. Onun için dedim yani ateşten bir gömlek giydim. Yani bu gömleği çıkarmayacağım, yani bu toplumun barışması lazım. 21.yüzyıldayız, o kadar güzel atasözlerimiz var ki, “komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Komşu komşunun külüne muhtaçsa kardeşim bu kardeşliği niye sürdürmüyoruz? Haksızlık yapıldı mı? Evet yapıldı. Haksızlık yapıldığı için biz helalleşmeyelim mi kardeşim? Helalleşelim, bir oturup konuşalım.
Ben bakın devleti soyandan bahsetmiyorum, hırsızlık yapandan bahsetmiyorum, insanları öldürenlerden bahsetmiyorum, terör örgütlerinden bahsetmiyorum. Sıradan vatandaş haksızlığa uğramış, zulme uğramış, bunlarla oturup bir helalleşmemiz lazım.
Suat Toktaş- Toplumsal damarların genel sorunlarından söz ediyorsunuz, ben böyle anlamıştım ama bir kez daha altını çizmiş oldunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen.
Suat Toktaş- 1,5 saattir Erdoğan ve icraatlarını konuşuyoruz ama nihayetinde yüzde 30’un altına düşmüyor. Nasıl oluyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Düşecek.
Suat Toktaş- Gerçi nereden geldiğine bakarsanız hani yüzde 52’lerden yüzde 30’lara geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Düşecek. Şöyle, samimi söylemek gerekirse bizim de topluma güven vermemiz lazım. Biz 6 lider bir araya gelip ortak bir fotoğraf verdiğimizde bu güven pekişecektir. İki, erken seçimi istiyoruz Türkiye’yi bu cendereden kurtarmak için. Neyi nasıl yapacağımızı da halka anlatmamız lazım. Her kuruşun hesabını vereceğimizi anlatmamız lazım.
Suat Toktaş- Çok sürpriz ziyaretleriniz oluyor ya işte Milli Eğitim Bakanlığına gittiniz, TÜİK’e gittiniz. Var mı, bu yayında en azından böyle bir pek çok somut bir şey çıktı onu da kabul ediyorum. Sürpriz ziyaretleriniz devam edecek mi ve yeni ziyaret noktanız neresi olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu- Onu şimdiden söylemek doğru değil. Şöyle, gelişen koşullara bağlı olarak yani bir yerde ciddi bir haksızlık varsa mesela Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı haksızlık. Üniversite sınavında dereceye girmişsin sözlü de eleniyor bu insan. Binlerce kişi var böyle. Bunun hakkını nasıl savunacaksın? TÜİK’in önüne gittim, emin olun gitmeseydim asgari ücret bu kadar artmazdı. Milyonlarca emekli var, milyonlarca asgari ücretli var, enflasyonu küçük gösteriyorlar onlara düşük zam yapılsın diye. Olmaz. Ben bu hakkı, hukuku savunmak zorundayım yani. Yapacağız.
Suat Toktaş- Hakkı, hukuku anlatırken sarayın elektrik faturasından, doğalgaz faturasından vesaire söz ettiniz ya, işte çok elektrikleri yanıyor ama halk ödüyor vesaire. Yani şimdi siz geldiğinizde Cumhurbaşkanı seçildiniz, sarayda oturmayacak mısınız, ne olacak orası?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hiç meraklanmayın, benim şahsi kanaatim, gene ittifak adına konuşmak haksızlık olur, benim öyle bir yetkim yok, o saray Cumhurbaşkanlığı sarayı olmayacaktır. Çankaya var, mütevazı bir yerdir, Çankaya’da oturacaksınız, bakanlıklar olacak, her bakan namusuyla görev yapacak, devlette liyakat olacak, müsteşarlar olacak, müsteşarlar devletin, bürokrasinin hafızasını temsil edecek. Bütün bunların hepsi olacak.
Milletime şunu söyleyeyim; hiç ama hiç meraklanmayın, emin olun, meraklanmayın Türkiye güzel bir ülke, Türkiye gerçekten çok zengin bir ülke. Kaynakları var, olağanüstü kaynakları var, bütün mesele bu kaynakların adil dağıtılması, adaletle dağıtılması. 5’li çeteye mi vereceksin, çiftçiye mi vereceksin? 5’li çeteye mi vereceksin, esnafa mı vereceksin? 5’li çeteye mi vereceksin, apartman görevlisine mi vereceksin? 5’li çeteye mi vereceksin, fabrikalar mı kuracaksın? 5’li çeteye mi vereceksin, güneş tarlaları kurup çiftçiye elektriği bedava mı vereceksin? Bunları yapacağız. Emin olun bunların tamamını yapacağız.
Suat Toktaş- Çok teşekkür ediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun efendim.
Suat Toktaş- Dinamik bir röportajdı, enerjiniz gerçekten çok yüksekti. Sorulacak o kadar çok soru var ki, işte hazırlanırken ilk aklıma gelenleri yazdığımızda bile buradan 5 sayfalık soru çıkıyor. Buradan twitterdan, instagramdan vesaire çok sayıda soru geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hepsine selam olsun diyelim.
Suat Toktaş- En azından öyle kendimi affettirmiş olayım ama bunun sonu yok gittikçe gider, arkada çünkü bir başka programımız da var. Ama temel soruları sorduğumuzu düşünüyorum. Son bir şey söylemek isterseniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo teşekkürler.
Suat Toktaş- Ben teşekkür ederim. Stüdyomuza da ilk kez geldiniz, onun için de teşekkür ederim. İyi akşamlar diliyorum, başka bir lider röportajında tekrar birlikte olacağız, hoşça kalın.
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024