29.09.2018

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak CHP’nin Abant kampında düzenlediği basın toplantısında ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi.
Öztrak, şunları söyledi:


AKP Genel Başkanı, ABD’deki gezisinde şöyle bir söz etti: “Brunson olayının bizim ekonomimizle ilgisi yok.” Hatırlayın, önce şu sözler vardı: “Ezanımıza bayrağımıza saldırı oluyor, döviz kuru değil döviz kurşunu” şimdi oralardan Brunson olayının bizim ekonomimizle bir ilgisi yok noktasına geldik. Tam da bugünlerde bunun söyleniyor olması, Brunson’ın serbest bırakılacağına dair piyasa beklentilerini güçlendirdi. Bu çerçevede de TL’nin dolar karşısında bir miktar değer kazandı.
Yine New York’ta Yatırımcı Konferansında Sn. Cumhurbaşkanı’nın damadı, Hazine ve Maliye’den sorumlu bakan, YEP adını verdikleri Orta Vadeli Programı iş dünyasıyla, akademisyenlerle birlikte yaptıklarını söyledi. Ama sendikalar bu işin neresinde, ziraat odaları bu işin neresinde, meslek örgütleri bu işin neresinde, bununla ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Ama ABD’de bir açıklama yaptı, “Biz bu OVP hedeflerinin izlenmesiyle ilgili olarak kurmuş olduğumuz Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi’yle ilgili danışmanlık görevini McKinsey adlı firmaya verdik” dedi. “McKinsey ve 16 bakanlığın temsilcisi, tüm hedefleri ve sonuçları 3 ayda bir kontrol edecek” dendi.
DUYUNU UMUMİYE GİBİ
McKinsey bir yönetim danışmanlık şirketi. Ama aynı zamanda geçmişte, büyük siyasi ve ekonomik skandallarla iflas eden ENRON şirketine de danışmanlık yapmış olan bir şirket. 16 bakanlıktan uzmanlar ile çalışacak bir yabancı şirket. II. Abdülhamit bir Meclis kurmuştu. Bu Meclis’in adı da Düyunu Umumiye Meclisi idi. 7 kişilik bir Meclis, 5 tanesi yabancı, 2 tanesi yerli. Bu adeta Duyunu Umumiye Meclisi gibi bir düzenleme.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HAZİNESİNE KAYYUM ATANDI
Hatırlayalım, OVP daha girişinde “Dolardaki sıçrama, ABD’nin yaptırımları nedeniyle meydana geldi” deniyordu. Şimdi OVP’nin hedeflerini bir ABD şirketi denetleyecek. Bunu da Türkiye’de değil ABD’de, ABD’li iş adamlarına bir müjde olarak söylüyorlar. İşi evirip çevirmeye ihtiyaç yoktur. McKinsey, Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’ne kayyum olarak atanmıştır.
NEW YORK’TA DOĞRU SÖYLÜYOR, ANKARA’DA ŞAŞIYORLAR
AKP iktidarının şöyle bir huyu var: New York’ta doğruları söylüyorlar, Ankara’ya gelince şaşıyorlar. McKinsey şirketiyle ilgili açıklamayı damat yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bürokrasisi var. Bu bürokrasi yıllardan beri bu ülkeye hizmet ediyor. Bu bürokrasinin bir tecrübesi de var. Bu tecrübeyi bir kenara itiyorsunuz, dışarıdan bir danışmanlık şirketine bu işleri veriyorsunuz. Açık söyleyeyim, Yönetim Kurullarına yapılan atamalar, Bakanlığa damadın atanması, bu şirketin getirilip danışman olarak tutulması, devletin adeta aile şirketi gibi yönetildiğini gösteriyor.
TÜRK MALİYESİNDE, TÜRK HAZİNESİNDE KOZMİK ODA VAKASI YAŞAMAK ÜZEREYİZ
Ne yapacak bu McKinsey? Hedeflere bakacak, sonuçlara bakacak. Sonuçları yeterli görmeyecek. Devlet Hazinesinin en mahrem noktalarına kadar gidip oralardan bilgi almak isteyecek. Sonra bunları tamamen kendisinde tutacak, kimseyle paylaşmayacak. AKP iktidarında daha önce orduda bir kozmik oda vakası yaşamıştık. Şimdi de Türk maliyesinde, Türk Hazinesinde bir kozmik oda vakası yaşamak üzereyiz.
BU ŞİRKETE NE KADAR ÖDENECEK?
Burada şu soruları mutlaka sormamız gerekiyor. Bu şirkete, bu danışmanlık görevi verilirken bir ihale yapılmış mıdır yoksa bu da AKP’nin huy edindiği, usul haline getirdiği adrese teslim ihalelerden birisi midir? İhale yapıldıysa ve bir sözleşme çerçevesinde çalışılıyorsa, bu kuruluşa kaç TL para ödenecektir? Bir başka önemli konu şu: Bu devletin bir bürokrasisi var ama 2015’ten bugüne kadar danışmanlık hizmetlerine 70 milyar TL ödenmiş. Bu senenin ilk 8 ayı da dahil ödenen para 70 milyar TL. Dolayısıyla kuruma ne kadar para ödeneceği konusunda mutlaka kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.  
NİTELİKLİ YATIRIMCI İŞZİLİK FONU MU?
Son olarak bir konuya değinmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta belki fark etmediniz, Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’nun sayfasında, iki kamu bankasına ilişkin iki tane haber vardı. Biri Vakıflar Bankası’nın sermaye benzeri borçlanma aracı ihracına ilişkindi ve ihraç tavanının 5 milyar TL olduğu açıklanmıştı. Bir de Halk Bankası’nın yine 5 milyar TL’lik sermaye benzeri kağıt ihracı var. Bunda da tavan 5 milyar TL idi, bunda da 3 milyar TL’lik bir satış yapılmış. Vade başlangıcı da 26.09.2018 olmuş. Peki bu kağıtlar kime satılmış? Diyor ki “nitelikli yatırımcı.”
Bu nitelikli yatırımcı kimdir? Piyasada, bu nitelikli yatırımcının aslında İşsizlik Fonu olduğu konuşuluyor. İşsizlik Fonu’nun bu bedelleri Hazine kağıtlarıyla ödediği söyleniyor. Bunların mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım. Bu, bir takım dolambaçlı yollardan bu bankaların özel kredilerle ilgili yapacakları operasyonlarda kullanacakları devlet kağıtlarını buradan aldıklarını gösterir. Eğer bu borçların silinmesi karşılığında, bu kağıtlar, bu sermaye konuyorsa o zaman hiç tereddüdünüz olmasın, bugüne kadar söylediğimiz özel kesimin borcunun kamunun borcu olması operasyonu gerçekleşmeye başlamış demektir. Bu nedenle yetkililerin bir an önce bunların ne olduğu konusunda kamuoyunu aydınlatmaları gerekir.
KONKORDATOLAR EKONOMİNİN GERÇEK DURUMUNU GÖSTERİYOR
Geçtiğimiz hafta da konkordatolar devam etti. Ünlü bir yemek firmasının dahi konkordato ilan etmek zorunda kalmasının, aslında TL’nin değerindeki hareketlerin ekonominin gerçek durumunu yansıtmadığını açıkladığını düşünüyorum. Diğer taraftan faizlere baktığımız zaman da geçtiğimiz hafta artmaya devam etti.
GÜVEN PROBLEMİNİ ÇÖZECEK BİR PROGRAM GEREKLİ
Türkiye’nin çok ciddi sorunları var. Bu ülkenin gerçek sorunu olan güven problemini çözecek bir programı ortaya koyamazsanız, kredibilite meselesini halledemezseniz, Türkiye’deki bu sıkıntı giderek artacak demektir. Bu kriz aslında 6 ayda çözülür ama iktidarın, Cumhurbaşkanının, tek adamın mevcut yaklaşımıyla, bu krizin 6 yıldan önce çözülmesi mümkün değildir. OVP’ye de bakarsanız, büyümenin son derece düşük tutulduğunu da görürsünüz. Büyümeyi düşük tutarak gerçekçi olduğunuzu iddia ederek bu meseleyi çözmek mümkün değildir. Bir an önce ekonomide alınması gereken önlemler alınmalıdır. Hangi önlemler alınacak diye merak ediyorlarsa, ta krizin başında Genel Başkanımızın açıklamış olduğu 13 maddeye baksınlar, orada yapılacakları, hangi hattı hareketin izleneceğini açık seçik göreceklerdir.
IMF’DEN DE BETER
Öztrak bir soru üzerine şunları söyledi:
McKinsey ile bu çalışma açıkçası IMF’den de beterdir. McKinsey’in yönetiminde Türkiye yok. IMF’nin yönetiminde Türkiye’nin bir temsilcisi var. IMF bizim de ortağı olduğumuz bir kuruluş. Orada söz hakkımız var. Ama bu McKinsey, ileride “Ben beğenmedim bu işi, bu rakamlarda sorun var” dediği andan itibaren ciddi sıkıntı çıkacaktır. Ya da biz McKinsey’e bu rakamları başka yerde kullanma dediğimiz zaman ne kadar buna uyacaktır? Bu konularda da çok dikkatli olmak gerekir. Kuruluşu suçlamak istemiyorum ama bu iyi bir görüntü değildir. Türk bürokrasisinin bir yabancı kuruluşa denetletilmesi, Türk bürokrasisinin yapacağı işlerin bir yabancı kuruluşa yaptırılması her gün ağızlarından yerlilik ve millilik sözlerini düşürmeyen bu yönetimin her halde ne kadar yerli ve milli olduğunu açık seçik ortaya koymaktadır.
TÜRK EKONOMİ YÖNETİMİNİN VESAYET ALTINA ALINMASIDIR
Öztrak, basın mensuplarının başka bir sorusu üzerine ise şunları ifade etti:
Şirket denetleme yapacak, hedefe bakacak. Diyecek ki, “Bu hedef tutturulabilir değil”, yeniden politika belirleyecek. Bu gerçekten Türk ekonomi yönetiminin vesayet altına alınmasıdır. Türk bürokratlarının da şevkini kırar. Bu projeden bir an önce vazgeçilmesi lazımdır. Bu işleri denetleyecek bir sürü yerli firma var. Oturun bunlarla çalışın.
BU NE PERHİZ BU NE KAHANA TURŞUSU
Bir zamanlar yabancı derecelendirme kuruluşlarına demediğiniz kalmadı, yerli derecelendirme kuruluşu kuracağız dediniz. Şimdi kalktınız, TL’nin değerinin oynamasının nedeni ABD’nin Türkiye’ye karşı uyguladığı yaptırımlardır derken, şimdi Türkiye’nin uygulayacağı programı bir ABD firmasına teslim ediyorsunuz. Buna, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” derler.