29.10.2025
29.10.2025
“DAHA 19 AY OLDU; YURTTA YÜZDE 77, KREŞLERDE YÜZDE 78’LİK HEDEFİ TUTTURMUŞ DURUMDAYIZ”
“BİZİM MÜCADELEMİZ EŞİTLİĞE, KARDEŞLİĞE DAİRDİR; DÜŞMANLIĞIMIZ SADECE YOKSULLUĞADIR, YASAKLARADIR”
“BAHÇIVAN ABDULLAH AĞA’NIN TORUNUYLA, LOZAN FATİHİ İSMET PAŞA’NIN TORUNUNU YAN YANA OTURTAN REJİMİN ADI ‘CUMHURİYET’TİR”
“100 YIL ÖNCE OLDUĞU GİBİ ŞİMDİ YİNE SARAY YERİNE PARLAMENTOYU VADEDİYORUZ”
“BİZ UMUDUN SİYASETİNİ YAPAN BİR HAREKET OLARAK, BİR KEZ DAHA YARINLARA HEP BİRLİKTE UMUTLA BAKIYORUZ”
“CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN İKTİDARINDA BÜTÜN GENÇLERİN YÜZÜ GÜLECEK, ONLAR GÜLDÜKÇE TÜRKİYE’NİN DE YÜZÜ GÜLECEK”
“YARIN GÜZEL GÜNLERE BUGÜNDEN BİR GÜN DAHA AZ KALMIŞ OLACAK. İKTİDARIMIZA BİR GÜN DAHA AZ KALMIŞ OLACAK”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zübeyde Hanım Yükseköğrenim Kız Öğrenci Yurdu Açılış Töreni’ne katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, “Değerli Şişlililer, değerli gençler, Ekrem İmamoğlu’nun kıymetli eşi, çalışma arkadaşları, siyaset arkadaşları, hemşerileri bugün 29 Ekim günü Cumhuriyet Bayramı’nda Şişli’de, Mecidiyeköy’de bir tarafımız eksik ama birlikteyiz, yan yanayız, omuz omuzayız. Enerjimizi düşürmek isteyenlere, mücadelemizi kırmak isteyenlere, bizi hedefimizden saptırmak isteyenlere inat hep bir aradayız. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“29 EKİM’DE YAPILABİLECEK EN ANLAMLI AÇILIŞI YAPIYORUZ”
“Değerli İstanbullular, değerli genç arkadaşlarım Cumhuriyet’in 102’nci yıl dönümünde bugün bir aradayız. Buraya gelmeden önce, Başkanvekilimin ifade ettiği gibi sabahleyin resmi törenler için Anıtkabir’deydik. Ardından Tuzla’da 30 yaşında seçilen, Tuzla ilçe olduğunda daha doğmamış olan 31 yaşındaki bir belediye başkanının 14 yılda bitmeyen bir projeyi 1,5 yılda bitirmesinin sevincini, gururunu hep birlikte yaşadık ve Tuzla Yaşam Aydınlı Merkezi’ni açtık. Şimdi de herhalde 29 Ekim’de yapılabilecek en iyi açılışı yapmak üzere buradayız. Burada bir yurt açıyoruz. Yetmez, bir kız öğrenci yurdu açıyoruz. Ben buradan sorsam arkadaşlarıma, ‘Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2019’da yerel yönetimleri üstlenmeden önce İstanbul’da kaç tane yurt vardı, kaç tane kreş vardı?’ desem, herkesin bir tahmini olur. Herhalde kimse bilemez. Çünkü böyle ‘Kaç tane?’ deyince bir rakam söylersiniz. Kimsenin aklına sıfır demek gelmez. Hiç yoktu. Yurt yapmak, kreş yapmak fevkalade politik tercihler arkadaşlar. Hele hele Türkiye’de. Kreş çocuğun erken yaşlarda, özellikle de bizim yaptığımız gibi yani zengin ailelerinin çocuklarına kreş hizmeti değil de yoksul ailelerin hayata geriden başlayan çocuklarını üç - dört yaşında eğitimle tanıştırma, hem onların el becerilerini, zihin kapasitelerini, öğrenme yeteneklerini, arkadaşlık ilişkilerini, sosyal ilişkileri erken yaşta öğrenmeleri için önemli. Hem de varsa bir eksiklik dilinde, elinde, zihninde erkenden fark edilip, müdahale edilmesi için önemli. Bu, çocuk yönü.”
“KADIN KOTASINI İLK UYGULAYAN PARTİLERDENİZ”
“Bir de işin kadın yönü var. Kadını sosyal hataya katmak için önemli. Kadını istihdama katmak için önemli. Kadını başkalarına bağımlı olmaktan kurtarmak için önemli. Sayın Erdoğan, nasip oldu da Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Cumhurbaşkanı oldu. Kabine ilan etti; kabinesinde biri Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 17’si bakan 18 kişi var. Bunlardan biri kadın. O da aileden sorumlu. Yani kafada kodlandığı yer belli. ‘Evlenirsin, çocuk doğurursun. Çocuk büyütürsün, eşine yemek hazırlarsın. Varsa evde yaşlın, engellin ona bakarsın, evde oturursun. Sen aileden anlarsın.’ Dış politikadan iç politikaya, kültür - sanattan spora hiçbir yerde kadına yer yok zihninde, hepsi erkek işi. Bir kıyas için daha doğrusu herkesin bildiği bir şeyi somutlaştırmak için söyleyeyim. Erdoğan kabinesini kurduktan herhalde dokuz ay sonraydı, Genel Başkan oldum ve bir gölge kabine ilan ettik Genel Başkan Yardımcılarımızdan. Yapısı gereği o da 18 kişi. Bir farkımız var; bizimkinin 9’u erkek, 9’u kadın. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Başkanımız burada, Dilek Hanım burada. Onların bu farkındalığa emekleri çok. Cumhuriyet Halk Partisi, kadın kotasını Türkiye’de ilk uygulayan partilerden biri. Şimdi üç kademe ile yüzde 50 - 50 eşit temsile doğru iki adımımız kaldı. İki kongre sonra eşit temsili yakalıyoruz. Yüzde 30’u yüzde 33 yapmıştık, yüzde 35 yaptık. Yüzde 40, 45, 50 derken eşit temsili yakalıyoruz.”
“SADAKATİ CEMAATE OLAN NESİL YETİŞTİRME HESABI VÜCUT BULDU”
“Bir yandan da yurt… Bu da fevkalade politik bir tercih Türkiye’de. Cumhuriyet Halk Partisi gelene kadar hiç yurt yoktu, bu 16’ncısı. Niye yoktu? Hatta bir bilgi vereyim. 10 tanesi kız öğrenci yurdu, altısı erkek öğrenci yurdu. Öyle tercih edildi. Eskiden neden yoktu? Çünkü şöyle; eskiden efendim işte otogarda ya da tren istasyonlarında masalar kurulur. İstanbul’a inen öğrencinin varsa yanında velisinin gözünden anlarlar. Yaklaşırlar, derler ki ‘Kalacak yeriniz var mı?’ ‘Yok’ diyeni davet ederler. Nereye? Maalesef Cumhuriyet yurtlarına, Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarına, İBB yurtlarına değil. Bir takım cemaatlerin, tarikatların yurtlarına davet ederler. Oradaki o yoksulluktan ya da barınma sorunundan kendilerine bir ilişki üretip, madden - manen borçlandırıp, daha sonra ileride sadakati devlete değil de bir cemaate, bir tarikata olan bir nesli yetiştirmenin hesabı, İBB’yi yıllarca yönetip de bir tane öğrenci yurdu yapmamak olarak vücut buluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kimsenin inancına, hangi inanç sistemi içinde yer alacağına, ibadetine, giyimine - kuşamına karışmadık, karışmayız. Ama kişilerin yoksulluğundan, imkansızlıklarından, en basitinden öğrencinin barınma sorunlarından kendisine eleman devşirmek gibi bir fırsatçılığı yapanlara karşı şu kadarını söyleyeyim. Demin mesajı okunan Ekrem İmamoğlu, eğer ki sandığa kavuşursak; yarın olsa yarın, ne zamansa o gün bu ülkenin Cumhurbaşkanı olacak. İlk telefonu TOKİ’nin genel müdürüne açacak. Bugüne kadar TOKİ çok beton döktü. Yaptığı çok doğru projeler var, çok yanlış projeler var. Zenginlere konut yapmasını hiç doğru bulmam, sosyal konut yapmasını doğru bulurum. Bu iktidar döktüğü betonla köprüler, otoyollar yaptı. Gerçi finans kaynakları hep kamu - özel işbirliği, yurtdışına borçlanma, geçiş garantileri. Sorunlu ama betonu döktü, döktü. Bir tek nereye dökmedi? Yurt yapmak için beton dökmediler. Ekrem Başkan tarafından TOKİ’ye verilecek ilk talimat; ‘Bir sene mühletiniz var. İhtiyacı olan her öğrenciye Cumhuriyet yurdunu inşa ediyorsunuz.’ İlk talimatımız budur iktidarımızda.”
“AÇILAN; İSTANBUL’DA 16’NCI, TÜRKİYE’DE 77’NCİ YURDUMUZ”
“Bugün üniversite öğrencilerinin sadece yüzde 15’ine yetecek kadar yurt var. Bütün imkanlara rağmen biraz önce söylediğim saiklerle bundan mahrum kaldı öğrenciler. Bu arada İBB, 16’ncı yurdunu açıyor. Ama Türkiye için 77’nci yurdumuz bu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu dönemin sonuna kadar Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızla birlikte belediye başkanlarımıza verdiğimiz hedef; 100 öğrenci yurdu ve bin kreştir. Bugün 77’nci yurdumuzu açıyoruz. Dün de Ankara Elmadağ’da 782’nci kreşi açmıştım. Yani daha 19 ay oldu ve önümüzde üç yıldan biraz daha fazla zaman var. Yurtta yüzde 77, kreşlerde yüzde 78’lik hedefi tutturmuş durumdayız. Burada Nuri Aslan’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun şahsında bütün belediye başkanlarına yürekten teşekkür ediyorum. Yolları açık olsun. Çok önemli bir işi hepimiz adına yapıyorlar. 326 öğrencimizi kalacağı bu yurdu biraz önce gezdim. Gerçekten başkanıyla, belediye meclis üyeleriyle, yöneticileriyle İstanbul Büyükşehir’in bütün kadrolarıyla bir kez daha gurur duydum. Tabii Cumhuriyet coşkusu bir yanda, 16 belediye başkanımızın tutuklu olmasının burukluğu bir yanda buraya gelene kadar buruk bir bayram sevinci içindeydik. Ama İBB yurdunda kalan genç arkadaşlarımızla sohbet edince benim de Dilek Hanımın da moral bozuklukları geride kaldı. Biz de onlardan enerji bulduk, enerji aldık. Bu yurtta kalan arkadaşlara sordum. ‘Nasıl yurt, iyi mi?’ dedim. Hepsinin yüzü gülüyordu. Ümit ediyorum Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında bütün gençlerin yüzleri, her açıdan onlar gibi güler ve onların yüzü güldükçe de Türkiye’nin yüzü güler.”
“CUMHURİYETÇİLER EŞİTSİZLİĞE, YASAKLARA İTİRAZIN SAHİBİDİR”
“Ben 2011 yılında milletvekili oldum ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdim. 30’lu yaşlarımın ortasındaydım. Yemin töreni için salona girdim. Çok etkileyici bir salon. Bir yer buldum ve oturdum. Birazdan yanıma Gülsüm Bilgehan Hanım oturdu. Gülsüm Bilgehan Hanım İsmet İnönü’nün torunudur. Benim dedem de Bahçıvan Abdullah Ağa. Bahçıvan Abdullah Ağa’nın torunuyla, ikinci Cumhurbaşkanı, Garp Cephesi Kumandanı, Lozan Fatihi İsmet Paşa’nın torununu yan yana oturtup memleket yönettiren rejimin adı ‘Cumhuriyet’tir arkadaşlar. Cumhuriyet fikri; eşitlikten, hiçbir zümrenin kıymetli olmamasından, herkesin eşit olmasından doğar. Cumhuriyetçiler, bir itirazın sahipleridir. Eşitsizliğe itirazın, yoksulluğa itirazın, yasaklara itirazın, imtiyazlı zümrelere itirazın, saraya itirazın adı; Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bizim öfkemiz ve mücadelemiz eşitliğe dairdir, kardeşliğe dairdir. Düşmanlığımız kimseye yoktur ama yoksulluğa düşmanızdır. Yasaklara düşmanızdır. O yüzden; bugün Avrupa’nın en yoksul ülkesinde yaşıyoruz, en fazla işsizi olan ülkesinde yaşıyoruz. Üç gençten birinin eğitimde ne istihdamda olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ev gençlerinin sayısının 5 milyon olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kayıp bir neslin var olduğu ve gitgide daha da çoğaldığı bir ülkede yaşıyoruz. 3 bin lira kredi veriliyor öğrencilere. Tayyip Bey diyor ki ‘Biz geldiğimizde 45 liracıktı, 3 bin liraya çıkardık.’ Geldiklerinde çeyrek altın 30 liraydı arkadaşlar. 45 lira 1,5 çeyrek altın alıyordu. Bugün çeyrek altın 11 bin lira. Hiç ellemese, hiç artırmasa, 1,5 çeyrek altınlık Kredi Yurtlar Kurumu kredisini varsa bugün öğrenci bursunun 16 bin 500 lira olması lazım, 3 bin lira veriyor. Geldiğinde 1,5 çeyrek altın alan burs, bugün üçte bir altın alamıyor. Beşte birine düşmüş. Halen daha buradan bir başarı hikayesi anlatmaya çalışıyor. Bugün yaşanan Türkiye’ye mahkum değiliz. Bir kere, geldiklerinde bundan iyiydi. Bu hallere geldik. Ama buna ne mecburuz ne mahkumuz.”
“CHP, YÜZÜNÜ BATIYA DÖNMÜŞ BİR PARTİDİR”
“Buradan genç arkadaşlarıma şunu söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi bir yön olarak değil ama aydınlanma, çağdaşlaşma, çağı yakalama, demokratik yönetilme açısından yönünü batıya dönmüş bir partidir. Atatürk o yönü işaret etti. O yönün anlamı şu değerli arkadaşlar: Batı denen demokrasilerde liderler mütevazi evlerde oturur, ekonomi sınıfı uçar, basit araçlara binerler ama halk zengindir. Doğu tipi tek adam rejimlerinin olduğu yerlerde saraylar büyüktür, konvoylar uzundur, uçaklar öyle özel uçaklar, uçan saraylar vardır, yüzen saraylar vardır, yazlık saray, kışlık saray, bin odalı saraylar vardır. Ama halk fakirdir. Merkel, Volkswagen Transporter arabaya biniyordu. Minibüse. Dünyanın en pahalı on Mercedes limuzinini onun döneminde üretip dünyanın liderlerine sattılar. Biri Bahreyn’de, biri Katar’da, biri Ürdün’de, biri Birleşik Arap Emirlikleri’nde, biri Suudi Arabistan’da, ayıptır söylemesi ikisi de bizde. Bugün sabah ikisi birden Anıtkabir’deydi. Birine biniyor, birini yedekte tutuyorlar. Ama Merkel dünyanın en pahalı 10 limuzinini üretip kendi mütevazi bir araca biner. Ama Almanya’da enflasyon yüzde 2’den 4’de çıktı mı deliye dönüyorlar. Bizde sadece eylül ayının enflasyonu yüzde 3,5. Avrupa’nın yüzde yıllık enflasyon ortalaması üç, bizim 33. Avrupa’da toplam 13 milyon işsiz var. Bizde tek başına 13,5 milyon işsiz var. İkisi arasındaki tek fark; bir taraf demokratik yönetiliyor, bir taraf her geçen gün biraz daha tek adam rejimine evrilen, kararların bir yerden verildiği, yargı bağımsızlığının olmadığı, hatta yargının artık bir partinin yan kolları gibi çalışmaya zorlandığı antidemokratik bir sürecin içindeyiz.”
“100 YIL ÖNCE OLDUĞU GİBİ, SARAY YERİNE PARLAMENTOYU VADEDİYORUZ”
“Şimdi biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkeye ne vadediyoruz? 100 yıl önce ne vadediyorsak aynı şeyi vaat ediyoruz. 100 yıl önce bir saraya itiraz ettik. 16 Mayıs günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk Şişli’de bir evden çıktı, gitti Bandırma Vapuru’na bindi. 19’unda Samsun’da indi. Ve o günden bugüne bir demokrasi mücadelesi veriyor bu ülke. İlk önce kurtuluş örgütlendi, sonra kuruluş örgütlendi. Sonra ne padişahlığa dönüldü, ne krallığa heveslenildi, ne ‘Amerikan tipi başkanlık’ dendi. Güçlü bir parlamento, onun verildiği vazifelerle görev yapıldı. O günlerde Anadolu tremordan kırılıp ölen insanlarla doluydu. O gün salgın hastalıklar vardı, yoksulluk vardı. Demokrasi ile daha doğrusu ilk önce Cumhuriyet’in kurulmasıyla, sonra hızla demokratikleşmesi ile ülke bugünkü noktaya kadar geldi. Bir sürü darbe gördük, bir sürü yalan yanlış iş oldu, bir sürü yanlış yaptık. Ama halen daha bugün ülke bu durumdaysa, bu demokrasinin ve Cumhuriyet’in sayesinde. 100 yıl önce olduğu gibi şimdi yine saray yerine parlamentoyu vadediyoruz. Yasaklar yerine özgürlükleri vadediyoruz. Kalkınma vadediyoruz. Muasır medeniyetleri yakalamayı, geçmeyi vadediyoruz. Gençlere de basit ama çok anlamlı bir vaadimiz var. Yasaksız bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa vadediyoruz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik vadediyoruz. Konserlerin, festivallerin yasaklandığı, sanatçıların sırf itibar suikastine uğratılmak üzere sabahın altında jandarmayla yaka paça götürüldükleri, giyimine kuşamına göre sanatçıların, gençlerin izlediği grupların ötekileştirildiği, şeytanlaştırıldığı, alınıp ifadeye götürüldüğü, ev hapislerine çarptırıldığı bir Türkiye’den sadece yasakların yasak olduğu, herkesin giyimine, kuşamına, inancına her iki yönde de kimsenin müdahale etmeye kalkmadığı bir Türkiye vadediyoruz. Ve Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olduğu bütün uluslararası kuruluşlarda, en son Sosyalist Enternasyonel’de 79 ülkeden 87 partinin imzasıyla destek aldı. İktidarında hızla Avrupa Birliği’ne tam üye olacak, vizesiz bir Avrupa, dünyanın öbür ülkelerinde hayal kuran gençler değil, diledikleri ülkesine diledikleri zaman gidecek, istediği kadar eğitimini alacak, kalacak ama aklı, bir gözü hep Türkiye’de olacak ve geri dönülebilecek bir Türkiye hayal ediyoruz.”
“SONUÇTA TEK ADAMIN DEĞİL, KAHRAMANIN DEDİĞİ OLDU”
“Biz umudun partisiyiz, umut siyaseti yapıyoruz. Karşımızda korkunun partisi, korkunun ittifakı, korku siyaseti yapıyor. Umut siyaseti yapan bir parti olarak sadece şunu söyleyebilirim. Korku siyasetçileri sürekli bir beka sorunu tarif ediyorlar. O beka sorunu, bu beka sorunu. Bu ülkede bir kez bir beka sorunu oldu. Tek adam rejiminin zaaflarından yararlanan devletler, Türkiye’yi işgal ettiler. O tek adam kırmızı halılar serdi işgal donanmasına. Ama o gün Kartal İstimbotu ile o donanmanın arasından geçen birisi ‘Geldikleri gibi gidecekler’ dedi. Sonuçta tek adamın değil, kahramanın dediği oldu. Ve onun kurduğu hayaller, bizi bugünlere kadar getirdi. Biz şimdi umut ticareti değil, umudun siyasetini yapan bir hareket olarak, bir kez daha yarınlara hep birlikte umutla bakıyoruz.”
“GENÇLERDEN ALDIĞIMIZ ENERJİYLE DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ”
“Bu ülkenin beka sorunu diye tarif edilen işlerin hiçbirinden beka sorunu çıkmaz. Ama eğer dört gençten üç tanesi ‘Dünyanın öbür ülkelerinde fırsatını bulursam yaşamak isterim’ diyorsa gerçek beka sorunu budur. Biz gençlerimizin dünyanın öbür ülkelerinde hayal kurduğu bir ülke olmaktan bu ülkeyi çıkarıp, dünyanın bütün gençlerinin hayal kurduğu ve gençlerimizin onlara ev sahipliği yaptığı bir ülkeyi var etmek istiyoruz. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin Türkiye üzerinde hesap yaptığı, hayal kurduğu durumlar beka sorunu değildir. Sizin gençleriniz dünyanın öbür ülkelerini hedefliyorsa, beka sorunu odur. Biz bu ülkenin yarınlarına, buradaki genç arkadaşlarımızla, hangi görüşten olursa olsun ama bağımsız bir Türkiye isteyen, yasaksız bir Türkiye isteyen ve pasaportunun değerli olduğu bir Türkiye isteyen, yarınlarından endişe duymak istemeyen gençlerimizle birlikte omuz omuza yürüyeceğiz. Bu düşünceyle, bu inançla, bugün buradaki bu güzel gençlerden aldığımız enerjiyle yarından itibaren daha çok çalışacağız. Benim, bizim değişim ekibine söylediğim bir şey var. 31 Mart seçimlerini gecesinde. Dedim ki ‘Arkadaşlar gidin yatın. Yarın bugünkü zaferin ertesi günü değil, bir sonraki seçimin çalışılacak ilk günüdür’ diye. O günden bugüne her gün kimimiz Silivri’de zindanında, kimimiz partide, kimimiz sokakta, köyde, geleceğin iktidarı için hep birlikte çalışıyoruz ve yataklarımızdan kalkarken ‘Bugün iktidara bir gün daha yaklaştık’ diye uyanıyoruz. Bu inanç bizi ayakta tutuyor. Lütfen siz de bunlara inanın. Yarın güzel günlere bugünden bir gün daha az kalmış olacak. İktidarımıza bir gün daha az kalmış olacak. Türkiye’nin bir kez daha kurtulmasına ve bir daha geri gitmemek üzere çok büyük adımları hep beraber atmamıza bir gün daha az kalmış olacak. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız. Çok daha güzel günlerde görüşmek üzere. Bir kez daha Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet’in gençleri.”
29.10.2025
29.10.2025
29.10.2025
29.10.2025