12.11.2021

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KARACA: AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE İLAN EDİYORUZ; İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GERİ GELECEK!

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca,10 Kasım 2021 tarihinde TBMM Plan ve Bütçe Komsiyonu'nda görüşülen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçe teklifi hakkında CHP adına konuştu.
Bütçe hakkından, derin yoksulluğa, gazi ve şehit yakınlarından İstanbul Sözleşmesi ve kadınlara, çocuk işçilerden engellilere, Sayıştay Raporlarındaki bulgu ve tespitlerden çocuğun üstün yararına, aile destekleri sigortasından mor bütçeye hak temelli bütçeleme konusunda 20 dakikalık konuşma gerçekleştiren Gülizar Biçer Karaca ile CHP Milletvekilleri; Bakan Derya Yanık'ın konuşmasının ardından İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilme kararını protesto etti. 
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Komisyonda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer bürokratlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. 
Bugün 10 Kasım, Anadolu topraklarını egemen güçlerin işgalinden kurtaran, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu, askerî zaferleri ekonomik ve siyasi zaferlerle taçlandırarak tam bağımsız bir devleti ve laik cumhuriyeti bizlere bırakan kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ölüm yıl dönümünde saygı, özlem ve minnetle anıyoruz. Fiziki varlığı aramızda olmasa da fikirleri ve ilkeleriyle sonsuza dek aramızda olacağını, yolumuzu aydınlatacağını bir kez daha belirtmeyi borç bilirim.
Sayın Bakan, sorularım bu metin içinde olacak, lütfen yanıt verirseniz sevinirim.
2022 yılı merkezî bütçe görüşmeleri 20 Ekim günü bu Komisyonda sunumla başladı. Bütçe hakkı vatandaşın siyasi katılım hakkıdır. İktidarın nereye, ne kadar harcama yapması gerektiği, bu harcamaların nedeniyle yurttaşa ne gibi yükümlülükler yükleneceğinin paylaşılmasıdır. Demokratik ülkelerde egemenlik millete ait olduğu için bütçeyi onama ve denetleme hakkı da millete aittir. Millet oyunu verdiğinde aynı zamanda seçimlerde bütçe hakkını da kullanmış olur. Meclis, bu bütçe hakkını millet adına yerine getirir. Parlamenter rejimlerde iktidarın yani yürütmenin en etkili denetim yollarından birisi de bütçedir. Bütçesi reddedilen hükûmet yasal bir kural ve zorunluluk olmasa da bütçesinin reddedilmesini güvensizlik olarak kabul eder ve istifa eder. Bugün ise görüşmekte olduğumuz bütçe kanun teklifi üzerinde milletin bütçe hakkını kullandığı Meclisin hiçbir tasarrufu bulunmamaktadır; önerge verilemez, bir kuruş üzerinde dahi değişiklik yapılamaz. 
Şimdi, bu bütçe kanun teklifine Meclisteki -iktidarıyla, muhalefetiyle- tüm milletvekilleri "hayır" oyu verse ne olacak? Bir yaptırımı, bir etkisi olacak mı? Maalesef hayır. Tüm milletvekilleri "hayır" oyu verse dahi saraydaki tek adam, yüzde 10 artıracak ve kendi başına hazırladığı bütçeyi istediği gibi harcayabilecek. Beş yıl süreyle üst üste bütçesi reddedilse dahi,
maalesef, hiçbir yaptırımı yok, hiçbir sonucu da yok. İşte, bu tek adam rejiminin yasama erkini yok sayan düzenlemelerinden en önemlisi de bütçe hakkını yok saymasıdır. 
2022 bütçe teklifinin "yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma" başlığı adı altında aktarılan verilere göre, 2020'de pandemi koşullarında hane başına sosyal yardım miktarı 572 lira olarak gerçekleşti. 2022'de öngörülen sadece 414 lira. 2022 yılındaki hane başına sosyal yardım, 2020'den daha az. Oysa toplumun yüzde 26,6'lık kesimi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor, yüzde 53,6'lık kesimse yalnız beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonuna göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması yani açlık sınırı 3.093 lira, asgari ücretten bile fazla. Bakanlığınızın kendi verilerine baktığımızda, yerel yönetimler hariç olmak üzere, 2020 yılında hane başına yardım alan sayı 6 milyon 630 bin 682 yani 7 milyona yakın. Bu sayıyı TÜİK'in ortalama hane büyüklüğü olan 3,30'la çaptığımızda yaklaşık 22 milyon kişi muhtaç kategorisinde. Bu, sizin verileriniz Sayın Bakan yani nüfusumuzun dörtte 1'i muhtaç durumda.
Milletin hâli böyleyken Bakanlığınıza 2022 bütçe teklifinde, merkezî yönetim bütçe teklifinin yani 1 trilyon 750 milyar 957 milyon liranın sadece yüzde 3,77'si ayrılmış. Merkezî bütçenin sadece yüzde 3,77'si Aile ve Sosyal Hizmetlere; peki, aslan payı kimlere? 2022 merkezî yönetim bütçesinde 240 milyar 382 milyon 662 lira faize ayrılmış yani aslan payı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ve sosyal hizmetlere, desteklere değil, faiz baronlarına ayrılmış. Bütçenin yüzde 13,7'si yani Bakanlığınızın bütçesinin 4 katı tefecilere ayrılmış Sayın Bakan. Bakanlığınızın bütçesinin de ne halkın yoksulluğuna ne sosyal devlet olmanın gereklerine yetmeyeceği aşikârdır, buna en başta sizin itiraz etmeniz gerekirdi. 
Bütçeden bu yıl ödenmesi gereken faiz giderlerini nüfusa böldüğümüzde, 2022 yılında -bugün doğan bebekten başlamak üzere- 2.875 lira faiz yükü binecek. Yani yoksulluğun ezdiği ve yoksulluğun altında derin yoksullukla inim inim inleyen vatandaşlara sadece 414 lira yardım yapacaksınız ama 2.875 lira faiz yükünü de omuzlarına yükleyeceksiniz. Oysa iktidara geldiğinizde neyin sözünü vermiştiniz? 3Y ile mücadele edecektiniz; yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar. Peki, yaşanan ne? Tam da bunun tersi; sistematik yolsuzluk, derinleşmiş yoksulluk ve bunlar konuşulmasın diye giderek artan, üst üste gelen yasaklar. Bırakın 3Y ile mücadele etmeyi, siz 3Y'ye "yozlaşma" ve "yönetememe"yi de ekleyerek 5Y'ye çıkardınız.
2020 yılı salgınla mücadeleyle geçti. Bakanlığınız salgında gayrisafi yurt içi hasılanın sadece yüzde 1,42'si kadar yardım yaptı, salgın olmayan yıllarda bu oran yüzde 1,2'lerde seyretmişti oysa. "Sosyal Koruma Kalkanı" adı altında sözde yardımlarınız için vatandaşa IBAN gönderdiniz; yetmedi, İşsizlik Fonu'nu tırtıkladınız. Bu salgın döneminde Bakanlığınızdan 65,5 milyarlık bir yardım yapıldığı açıklandı. Bu yardımın 57 milyar 10 milyon 796 bin lirası İşsizlik Fonu'ndan alındı. Yani, bütçe büyüklüğüne göre kuş kadar yaptığınız yardımın en büyük parsasını, en büyük payını emekçinin sırtına yüklediniz. Hazineden sadece 6,5 milyar lira bir yardım yaptınız Sayın Bakan. Faiz lobilerine, tefecilere 240 milyar 383 milyon 662 lirayı bütçeden veriyorsunuz, Hazineden sadece muhtaç durumdaki vatandaşlara 6,5 milyar veriyorsunuz. Soruyorum Sayın Bakan, siz kimin Bakanısınız, kimin iktidarısınız? 
Salgında, Bakanlığınız vatandaşa destek olmadı. Vatandaşların cebinden IBAN'la, İşsizlik Fonu'yla, ödediği paraları aldınız; vatandaşa, zaten ekonomik buhran altında ezilen vatandaşa da salgının yükünü katmerli olarak yüklediniz. 
Sayın Bakan, yaptığınız açıklamalarda, sosyal yardımların ve bu yardımlardan faydalanan vatandaş sayısının arttığını övünerek söylüyorsunuz. Sosyal yardımların ve sosyal yardıma muhtaç vatandaşların artması, yoksulluğun derinleşmesidir, bu da sizin itirafınızdır. Bununla övünülmez Sayın Bakan. 
İktidarınızda, ekonomiyi 100 ekmek olarak kabul ettiğimizde, en düşük gelir seviyesine, en yoksulun yüzde 20'lik dilimine sadece 6 ekmek düşüyor Sayın Bakan, en zengin yüzde 20'ye ise 47 ekmek düşüyor. Nerede sosyal devlet, nerede gelir dağılımındaki adalet? 
Siz yoksulluğu azaltmaya, yok etmeye değil, idare etmeye, istismar etmeye dayalı bir muhtaçlık kültürü inşa ediyorsunuz. On dokuz yıllık iktidarınızda sosyal destekleri sanki AKP'nin ulufesi gibi göstererek oy devşirme yolunu seçtiniz. Oysa aslolan, yoksulluğu bitirmektir, sosyal devletin gereği de budur. Nasıl mı? Mesela, öncelikle aile destekleri sigortasını derhâl uygulamaya geçirebilirdiniz. Aile destekleri sigortası, gelir adaletsizliğine, kadın yoksulluğuna, sadaka anlayışına son verecek olan bir sigorta dalıdır. Aile destekleri sigortası uygulanırsa sosyal yardımların bir siyasi partinin tekelinde ve koltuk koruma yöntemi olmaktan çıkarılacağı, sosyal yardımların vatandaş için hak, devlet için de görev olarak yerine getirileceği aşikârdır. İşte, tam da bu nedenle uygulamaktan kaçıyorsunuz çünkü iktidarınız sosyal yardımları vatandaşın hakkı olmaktan çıkartıp sadaka hâline dönüştürdü. Üstelik de milletin vergilerinden oluşan bütçeden ödediğiniz hâlde AK PARTİ'nin tekelinde olduğu algısını yaratarak seçim dönemlerinde vatandaşa dediniz ki: "Sakın ha, başkasına oy verme, biz gidersek bu yardımlar kesilecek." Bu tehditle vatandaşın muhtaçlığını kullanarak koltukları koruma yolunu seçtiniz. Ama artık bu düzen değişecek, halkın iktidarı geliyor. Aile destekleri sigortası ilk bir yıl içerisinde uygulamaya geçecek, tıpkı taşerona kadroyu, emeklilere bayram ikramiyesinin ve elektrik faturalarındaki TRT katkı payının kaldırılmasını sağladığımız gibi. Devlet yardımları lütuf olmaktan çıkacak, vatandaş "Bu benim hakkım." diyecek. 
Peki, bütçeniz engellilere ne getiriyor? Bütçenizde engellilere yani 1 trilyon 750 milyar 957 milyon liralık bütçeden engellilere sadece 1,6 pay ayırıyorsunuz Sayın Bakan. Bu ayrılan pay engellilerin hangi sorununu çözecek? 
E-KPSS'den bahsettiniz, 200 bine yakın sınava giren oldu. 2020 yılında 62.311 kişi yerleşmek için tercihte bulundu ama hâlâ atamalar yapılmadı. Sınav ücretlerini ödediniz, evet ama onları atamadınız Sayın Bakan. Yaklaşık 8 bin engelli kadrosu neden hâlâ boş tutuluyor ve bu kadrolara atamayı ne zaman yapmayı planlıyorsunuz? Bütçede, kamuda engelli kotasının artırılmasına ilişkin hiçbir öngörü ve düzenleme yer almamaktadır. Engelli istihdamını artırmak için bir hedefiniz olmadığı görülüyor. Buradan, tekrar soruyorum: Engelli kadrolarına ne zaman atama yapılacak ve engelli kadrolarında bir artış hedefiniz var mıdır?
Engelli aylıklarına bakalım: Raporları yüzde 40'la 69 olanlar 662 lira 97 kuruş, raporları yüzde 70 ve üzeri olanlara 992 lira para ödüyorsunuz. Sayın Bakan, engelliler bu parayla hangi dertlerine derman üretecekler, nasıl geçinecekler, nasıl destek görecekler?
Başka bir sorun ve bana göre en önemlisi, bu soruyu da burada yanıtlamanızı istiyoruz Sayın Bakan: Sayıştay raporlarında, Sağlık Bakanlığı faaliyet raporundaki 2020 yılı sonu itibarıyla belirlenen engelli raporu sayısı ile Aile Bakanlığı faaliyet raporunda engelli aylığı alan sayılar arasında ciddi bir fark bulunmaktadır. Sayıştaya göre, Sağlık Bakanlığı kayıtlarında engelli rapor kaydı olmayanlara Bakanlığınız engelli aylığı ödemiş Sayın Bakan. Kim bunlar? Yoksa AK PARTİ kadrolarını buradan mı finanse ediyorsunuz? Engelli olmadığı hâlde maaş alan liste TÜGVA'dan mı geldi, yoksa saraydan mı? Sayıştay raporlarında tespit edilen bu usulsüzlükle ilgili bir yaptırım, bir inceleme başlatacak mısınız?
Sayın Bakan, engelli aylıkları ve evde bakım ücretlerinin belirlenmesinde neden hâlâ hane gelirini esas alıyorsunuz? Engelli aylıklarının belirlenmesinde ve aylık miktarların tespitinde engelli vatandaşların kendi gelirlerinin esas alınacağı yönteme ne zaman geçmeyi düşünüyorsunuz? 
Gelelim şehit ve gazilerin durumuna. Size göre kaç şehit var ya da kaç çeşit gazi var? Kore gazisi, Kıbrıs gazisi, 15 Temmuz gazisi, terör gazisi; 15 Temmuz şehitleri, terör şehitleri, sivil şehitler. Allah aşkına, bu toprakların bağımsızlığı için bedenini toprağa düşürmüş şehitlerimiz arasında ayrım yapmak olur mu ya da yaralanmış, gazi olmuş gazilerimiz arasında ayrım yapılır mı? Şehit, şehittir; gazi de gazidir. O zaman neden aylıklarına, haklarına ilişkin türlü türlü düzenlemeler var? Neden bu ayrımcılık ortadan kaldırılmıyor? Şehit ve şehit yakınları ve gaziler arasındaki sosyal haklar, ödenen aylıklar ve statüler bakımından bu ayrımcılığa ne zaman son vereceksiniz?
Çocukların durumu daha da vahim. Ebeveynleri işsiz olan ailelerde yaşayan çocuk sayısı 1 milyon 850 bin. Ülkemizde TÜİK verilerine göre 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Bu rakama göçmen çocuklar ve sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve mesleki eğitim gören öğrenciler eklendiğinde Türkiye'de en az 2 milyon civarında çocuk işçi bulunmaktadır. Çalışan çocuklarınsa sadece yüzde 65,7'si eğitim hakkından faydalanabilmektedir. 2013 yılından 2021 yılının ilk beş ayına kadar geçen sürede en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Hayatını çalışırken kaybedenler çocuk Sayın Bakan, çocuk; okulda olması gerekirken, oyun oynaması gerekirken çalışan ve iş kazasında ölen çocuklar. Bakanlığınız çocuk işçiliğiyle mücadele etmek için ne gibi sosyal politika önlemleri düşünmektedir? 
Anne-babalar... Dün bir vatandaş aradı, "Evime meyve alamadığım için vardiyadaki yemeğimde verilen portakalı evime götürüyorum." dedi. Bunlardan haberiniz var mı Sayın Bakan? Çocuklara yönelik nakdî desteklere gelince öksüz, yetim ve muhtaç asker çocuklarına sadece 150 lira öngörüyorsunuz. Okul açıksa kız öğrenci için ilköğretimde 50, ortaöğretimde 75; erkek öğrenci için ilköğretimde 45, ortaöğretimde 55. Bu kadarcık ödeme öngörüyorsunuz. Görüldüğü gibi bu rakamlar ve yardımlar sorun çözmek değil, milleti kandırmaktır.
"Risk altındaki gruplar" ya da "kırılgan gruplar" diye tanımlanan, çok boyutlu sorunlarla baş başa bırakılan toplumsal kesimler için ne yaptınız, ne yapacaksınız? Engelli, kadın, çocuk, Roman, hepsini dezavantajlı potasına alıp eritecek misiniz? 
Türkiye'de tüm veriler kadına şiddetin artığını, kadın cinayetlerinde ve şüpheli kadın ölümlerinde ciddi artışlar olduğunu göstermektedir. Kadına şiddette sıfır tolerans nutukları atmayın. Kadınların en güçlü güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi'nin bir gecede hukuksuzca yürürlükten kaldırılmasına sessiz kalanlardan kadınların dinleyeceği nutuk yoktur. İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden rahatsızlık duymayan bir kadın Bakanı bu ülkenin kadınları da affetmeyecektir. Şiddete maruz bırakılan kadınlar için, erken yaşta zorla evlendirilen kız çocukları için, hapisteki çocuklar için, çocuklarıyla birlikte adalet arayan mahpus kadınlar için, çifte ayrımcılık yaşayan engelli kadınlar için, emekleri sömürülen işçi kadınlar için, pandemide güvencesiz, işsiz, gelirsiz bırakılan ev işçisi kadınlar için, hayatta kalma çarelerini tek başına arayan kadınlar için, akşam evine bir ekmek götürebilmek için sokaklarda mendil, çiçek satan Roman kadınları için, eril yargının hapse attığı "Öz savunma haktır." diyen Çilem gibi yürekli kadınlar için, 27 Ekim günü katledilen hemşehrim Şebnem Şirin gibi gülüşleri soldurulan kadınlar için hiçbir çözüm üretememenin vicdani sorumluluğunu taşıyor musunuz? 
Buradan açık ve net bir şekilde ilan ediyoruz: İstanbul Sözleşmesi geri gelecek. Tek adamın kadınlar aleyhine yaptığı her şeyi emir kabul eden sizin gibi bakanlar gidecek. Milletin bütçe hakkını gasbeden, Türkiye Büyük Millet Meclisini yok sayan dayatmacı bütçe anlayışı son bulacak. İnsan haklarına dayalı hak temelli bütçe, toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan mor bütçe güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte gelecek ve siz gideceksiniz.
Teşekkür ederim."