29.06.2010

29 Haziran 2010 tarihli TBMM Grup Konuşması

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında; “Sorunları bulunan tüm kesimlerin çözüm adresi artık CHP’dir ve bu gerçek herkes tarafından görülmektedir” dedi.

-”Bazı açıklamaların içeriğine tümüyle katılmasak bile en azından terörün sonlanması açısından sivil toplum örgütlerinin inisiyatif üstlenerek, PKK terör örgütüne silahların bırakılması yönünde yaptığı çağrıya katılıyoruz. Terör örgütünün koşulsuz silah bırakması lazım”

-“AKP, çözüm üreten bir parti olma kimliğinden süratle uzaklaşmış, sorun yaratan bir parti kimliğine ulaşmıştır. AKP sorun yaratıyor, yarattığı sorunların altında eziliyor. Zemin kaydıkça da baskı aracı olarak yasaları kullanmaya başlıyor.”

-“AKP, bunu yalnızca iç politikada yapmıyor, dış politikada da benzer bir tablo var. Dış politikada da Türkiye’yi güven veren, sağlıklı politika üreten, özü sözü bir ülke konumundan çıkarmış, tam tersine Türkiye’yi dış politikada kullanılan ülke konumuna getirmiş durumda. Bunu şiddetle reddediyoruz ve AKP’yi Türkiye’yi kullanılan ülke imajını yarattığı için de kınıyoruz.”

-”AKP üreten ve çalışan kesimleri sevmiyor. AKP’nin sevdiği alanlar farklı. Rantçılar, köşe dönmeciler, talancılar, yağmacılar onların ilgi alanı”

-“CHP iktidarında sağlıklı bir yoksulluk envanteri çıkarılacak yoksullukla mücadele için kurulan kurumlar dağınıklıktan kurtarılacak ve kısa adı ”ASKUR” olan aile sigortası kurumu hayata geçirilecek “

-“Geliri olmayan veya belli rakamın altında geliri olan ailelere aile sigortası kurumundan düzenli ve sistemli kaynak aktarılacak. Sadaka dağıtan devletten sosyal devlete geçeceğiz, makarnacı devlet değil, sosyal devlet olacağız”

-”Aile sigortası ile yoksulluğu tarihe gömeceğiz”

-”Yoksulun yoksulluğunu istismar eden çağdışı bir siyasal anlayışı da yoksulların desteğiyle tarihe gömeceğiz”

-”Aile sigortası kapsamında yoksul aile çocuklarının yurt, harç masrafları da karşılanacak’

-“Aile sigortası için hiçbir prim alınmayacak. Yeşil kartlar da geri alınmayacak. Yeşil kartlıların sağlık hizmetlerinden tam olarak yararlanmasının tüm altyapısını oluşturacağız”

-“AKP yoksula yardım yaparken bile bir liralık ürünü 5 liraya alıyor. O kadar gözleri dönmüş ki yoksulun yoksulluğunu sömürürken de kendi ceplerini düşünüyorlar. Bu yapıyı yoksul yurttaşlarımızın çok iyi bilmesi ve sorgulaması gerekir”

-”30 Haziran Dünya Emekliler Günü. Emeklilerin sorunları çok ve AKP emeklileri ikinci sınıf yaptı. AKP’yi malulen emekli etme görevi de emeklilerimize düşecek”

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de CHP Grup Genel Kurulu’nda güncel olayları değerlendirirken, “Sorunları bulunan tüm kesimlerin çözüm adresi artık CHP’dir ve bu gerçek herkes tarafından görülmektedir” dedi.

Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Genel Başkan Kılıçdaroğlu görüşlerini şöyle açıkladı:

Geçen hafta salı toplantısını yapamamıştık ama bu hafta devam ediyoruz. Aramızda kadrosuz usta öğreticiler de var. Aslında, artık sorunları olan tüm kesimlerin çözüm adresi Cumhuriyet Halk Partisidir. Bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi gerekiyor. Hem usta öğretici olacaksınız hem kadrosuz olacaksınız hem çalışacaksınız sigorta priminiz tam yatmayacak; sağlık güvenceniz olmayacak, emeklilik hakkını elde edemeyeceksiniz. Dönüp bakmamız lazım bu nasıl bir anlayıştır, nasıl bir yönetim anlayışıdır. Bu yönetim anlayışının ters yüz edilmesi halktan yana bir yönetim anlayışının egemen olması için halkın iktidarına, yani Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarına kesinlikle gereksinme var, bunun altını özellikle çizelim.

Geçen hafta Gaziantep, Adıyaman ve Antalya’ya gittik. Hem yurttaşlarla hem sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek odalarıyla bir araya geldik. Onların dertlerini dinledik ve onlara Cumhuriyet Halk Partisinin çözüm önerilerini anlattık. Bu hafta sonu da Karadeniz’e, Trabzon’a ve Giresun’a gideceğiz. Karadenizli yurttaşlar bizi bekliyormuş Sayın Sabahattin Kibar öyle yazıyor, Karadenizlilerle kucaklaşacağız ve beraber olacağız. Bizim gördüğümüz tablo şu: Halkın gündemiyle AKP’nin yarattığı sanal gündem arasında dağlar kadar fark var. Halkın gündemi farklı, AKP’nin gündemi farklı. Ama biz kararlılıkla ve ısrarla halkın gündemini yakalamaya, halkın yaşadığı sorunları çözmeye, o çözümler için nasıl öneriler getirdiğimizi de anlatmaya talibiz ve bu yolda kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.

Biz, sanal gündem yaratarak toplumu içinde bulunduğu sorunlardan çekip sorunların yaşanmasını ve dile getirilmesini engelleyen bir siyasal anlayıştan yana değiliz. AKP bunu ısrarla yapıyor, bilinçli olarak yapıyor ama hiç meraklanmayın biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hem sorunları çok iyi biliyoruz hem de nasıl çözüleceğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’yi gezeceğiz, bütün bunları Türkiye’ye anlatacağız ve halkımızla daha yakından kucaklaşacağız. Görünen tablo şu: AKP çözüm üreten bir parti olma kimliğinden süratle uzaklaşmış, AKP sorun yaratan bir parti kimliğine ulaşmış durumdadır. AKP sorun yaratıyor, yarattığı sorunların altında eziliyor, zemin kaydıkça da baskı aracı olarak yasaları kullanmaya başlıyor, bürokrasiyi kullanmaya başlıyor, insanların sorunlarını özgürce dile getirmesine ortam hazırlamaktan özenle kaçıyor ve bu konudaki baskılarını süratle sürdürüyor.

AKP, sadece iç politikada bunu yapmıyor, dış politikada da benzer bir tablo var. Dış politikada da Türkiye’yi güven veren, sağlıklı politika üreten, özü sözü bir ülke konumundan çıkarmış durumda. Tam tersine AKP Türkiye’yi dış politikada kullanılan ülke konumuna getirmiş durumda. Bunu şiddetle reddediyoruz ve AKP’nin Türkiye’yi kullanılan ülke imajını yarattığı için de kınıyoruz.

Değerli milletvekilleri, terörün yıllardır Türkiye’nin çok ciddi bir sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz, bütün yurttaşlarımız bunu biliyor. Bu konuda Diyarbakır’da sivil toplum örgütleri değişik zamanlarda açıklamalar yaptılar. Bazı açıklamaların içeriğine tümüyle katılmasak bile, en azından terörün sonlanması açısından sivil toplum örgütlerinin inisiyatif üstlenerek PKK terör örgütüne silahlarını bırakması yönündeki çağrıya katılıyoruz. Terör örgütünün koşulsuz silah bırakması lazım. Silahların olduğu yerde sorunların çözülmeyeceği, sorunların katmerleşeceği de açıktır. Bu düşüncemi de her ortamda ifade ettik, bir kez daha ifade etmekten de mutluyuz.

Değerli milletvekilleri, yarın 30 Haziran, Emekliler Günü. Emekliler, Türkiye’nin kalkınmasında çalışan, çaba harcayan, alın teri döken, vergisini ödeyen, sigorta primini ödeyen, zamanı gelince de yasalara göre hakkını elde edip emekli olan yurttaşlarımız. Bu yurttaşlarımız emeklerinin karşılığını yeteri kadar alamıyorlar.

AKP, emeklilere sahip çıkalım derken tam tersini yaptı. Emeklilere, çocuklarının yarattığı milli gelir artışından pay vermemeyi yasal madde olarak düzenledi ve parlamentodan geçirdi. Geçen toplantılardan birisini tümüyle emeklilere ayırmıştık. Emekliler mutlaka ikinci sınıf yurttaş konumundan çıkarılacak ve onlar bu ülkenin onurlu bir bireyi olarak birinci sınıf yurttaş konumuna CHP iktidarında gelecek. Biz emekli kardeşlerimize şunu vaat etmiştik, şu sözü vermiştik, İntibak Yasası Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında çıkacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında emekliler milli gelir artışından pay alacak, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında emekli olup mecburen çalışanların ödedikleri sosyal güvenlik destek primi kaldırılacak, emeklinin 18 yaşını aşan kızının da eskiden olduğu gibi sigorta primi ödemeksizin sağlık yardımından yararlanmasının koşulları yeniden yaratılacak. Ve bütün emekli kardeşlerime bir kez daha söylüyorum. Çözüm AKP’de değildir. Çözümü AKP’de arayan emekli kardeşlerimiz, AKP’nin parlamentodan çıkardığı yasalarla emeklilere nasıl baktığını gösterdi. AKP emeklileri sevmiyor. Aslında AKP sadece emeklileri değil, çiftçileri de sevmiyor, işçileri de sevmiyor, memuru da sevmiyor, esnafı, sanatkârı da sevmiyor, sanayiciyi de sevmiyor. Yani üreten çalışan hiçbir kesimi Adalet ve Kalkınma Partisi sevmiyor. Onun sevdiği alanlar farklı, rantçılar, köşe dönmeciler, talancılar, yağmacılar onun ilgi alanına giriyor. Onun için emekli kardeşlerimden bir şey istiyorum. Yakında sandık önlerine gelecek, Adalet ve Kalkınma Partisini malulen emekli etme görevi de emeklilerimize düşecek, bu görevi yapsınlar.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin çok ciddi sorunlarından birisi de yoksulluktur. Yoksulluk bir dramdır. Bu dramı en acımasız yaşayan yoksul ailelerde kadındır. Akşam tenceresi kaynamadığı zaman iki çocuğun acısını anne yüreğinde bütün ağırlığıyla yaşar. 15 milyon insanımız yoksulluk sınırının altındadır. Yani 15 milyon insanımız yoksuldur Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı çalışmalara göre. Anayasasında “sosyal devlet” yazan bir ülkede, 15 milyon yoksul insan varsa şunu çok net bilmeliyiz ki, o ülkede sosyal devlet sadece anayasasında yazılıdır, eylemde sosyal devlet söz konusu değildir. 15 milyon insanın sekiz yıldır hâlâ yoksulluğa mahkûm edilmesi, yoksulluğun derinleşmesi, kronikleşmesi Adalet ve Kalkınma Partisinin izlemiş olduğu ekonomik politikaların bir ürünüdür. Şimdi soru bir: Yoksulluk siyasi sömürü alanı olmalı mıdır, değil midir? Yoksulluğun siyasi sömürü alanı olması bir insanlık suçudur. Yoksulluğun siyasi sömürü olması inançlarımıza aykırıdır. Yoksulluğun siyasi sömürü alanı olması sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Onun için yoksulluk kader değildir. Bu kaderi değiştirecek olan da Cumhuriyet Halk Partisidir.

Yoksul sayısının artması AKP’nin işine geliyor. AKP’nin izlediği politika yoksulluğun kaldırılması değil, yoksulluğun yaygınlaştırılmasıdır. Yoksulluk yaygınlaştıkça onlara dağıtılacak gıda maddeleriyle “biz oyu nasıl alabiliriz” diye oy kapma telaşı başlıyor. Oysa o yoksul insanlarımız bilmeli ki, onlara verilen bir paket gıdanın çok daha fazlasını onlar hak ediyorlar. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi onların hak ettiğini bile vermiyor. O alanı bile sömürü alanı hâline getiriyor. Onun için biz, yoksulluğun siyasal sömürü alanı olmasından çıkması için her türlü çabayı göstereceğiz. Yoksulluk eğer bir politikaysa, ahlaka aykırıdır, sosyal devlete aykırıdır, inançlarımıza aykırıdır, yine söylüyorum, yoksulluğu bu politikayla sürdürmek insan haklarına da aykırıdır. Ben, size, bazı son rakamlar vermek isterim. İzlenen ekonomi politikasının sonucu olarak tablo nedir? TEPAL, UNİCEF ve Dünya Bankasının yaptığı bir araştırma var. Bu araştırmada aynen şöyle yazıyor: (2009 yılı refah izleme araştırması) Bu araştırmanın sonuçlarına göre, nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kesiminin yüzde 87’si gelirlerinin azaldığını ifade etmişlerdir. Yani yoksul bile, gelirinin azaldığını ifade ediyor. Hayat pahalılığının mutfağa ve kendi gelirine ne kadar acımasızca yansıdığını gösteriyor. Peki, bu araştırmadan Recep Beyin haberi var mı? Elbette var. Ama Recep Bey, dut yemiş bülbül gibi bu araştırmalar konusunda ne konuşuyor ne de düşüncelerini ifade ediyor. O şunu bekliyor: Seçim gelecek, sandıklar konacak, ben yine makarna, bulgur seferberliğine başlayacağım ve bu insanların yoksulluğunu sömürerek oy kapacağım. Ama bu kez halkımız uyanacak. Bu kez farklı bir tablo var. Bu kez, hep beraber, halkla beraber bir görevimiz var. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu yoksulluğu sömürü anlayışını sandığa gömmek ve bu görevi yerine getireceğiz.

Şimdi, yurttaşlarımız diyebilirler ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz ne yapacaksınız? Eleştiri güzel, yoksulluk da güzel, yoksulluk var, onu biz de biliyoruz, peki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz bu sorunu çözmek için neler yapacaksınız?

Bununla ilgili birinci sorumu sordum ve yanıtını veriyoruz: 1- CHP iktidarında, önce sağlıklı bir yoksulluk envanteri çıkaracağız, yapacağız. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002’de iktidara geldiğinde bir yoksulluk envanteri çıkaracağını ve bunu 3 ay içinde gerçekleştireceğini söylemişti. 2002, 2010, ortada bir yoksulluk envanteri yok. Söylem doğru, ama eylem sıfır. Biz şimdi söylüyoruz ama mutlaka yapacağız. Önce bir yoksulluk envanteri çıkaracağız.

Soru 2- Şu anda yoksullukla mücadele için devletin değişik kurumları var. Bu kurumlar son derece dağınık bir yapıya sahip. Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Genel Müdürlüğü, illerde, ilçelerde olan Sosyal Yardımlaşma Vakıfları, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kredi Yurtlar Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu ona yakın kuruluş yoksullukla mücadele için kendisine görev edinmiş, yasalar görev vermiş. Yapmamız gereken konu CHP iktidarında, bu dağınık yapıyı sonlandıracağız, aile sigortası kurumunu oluşturacağız. Kısa adı ASKUR, Aile Sigortası Kurumu olacak. Aile sigortasının kurumu içinde bütün bu gelirler toplanacak ve aile sigortası fonunu oluşturacak. Biz yine bunu yaparken, sosyal korumayı, sosyal yardımı ve sosyal hizmetleri bilinçli, ölçülü yasal bir şekilde AB standartlarına, dünya standartlarına uygun olarak ayıracağız. Sosyal koruma ayrı, sosyal hizmet ayrı, sosyal yardım ayrı diyeceğiz. Aile sigortası, sosyal yardımın en önemli hayati parçası olacak. Bunun bir taraftan yoksulluk envanterini yaparken, öbür taraftan da yasal altyapısını eşzamanlı, süratli bir şekilde ortaya çıkaracağız.

Soru 3- Ne demek aile sigortası? Aile sigortası, geliri olmayan veya geliri yasaların belirlediği veya Bakanlar Kurulunun belirlediği belli bir rakamın altında olan ailelere aile sigortası kurumundan düzenli, sistemli kaynak aktarmadır. Yani hiçbir aile gelecek kaygısı içinde kalmadan ben sosyal devletin koruması altında olacağım diyecektir. Aile sigortasının özünü bu oluşturuyor. Aile sigortası, Cumhuriyet Halk Partisinin bulduğu bir sigorta dalı değil, onu da söyleyelim. Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği 102 sayılı sözleşme var, sosyal güvenliğin asgari normları sözleşmesi. Bu sözleşmeyi kabul eden ülkeler, dokuz sigorta dalını kendi ülkelerinde uygulamayı kabul ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, sekiz sigorta dalını uyguluyor, işsizlik, malullük, emeklilik, iş kazası, meslek hastalığı, analık sigortası gibi. Dokuzuncu sigorta dalı aile sigortası. 1971, 2010, yaklaşık kırk yıl geçti aile sigortası uygulanmıyor, neden? Çünkü, az önce de ifade ettim, Adalet ve Kalkınma Partisi, yoksulluğu siyasal sömürü alanı hâline getirdiği için, yoksulun yoksulluğunu sömürerek oy alma girişiminde bulunduğu için, o alanı kendi arka bahçesi olarak yaratmak istediği için aile sigortasını uygulamıyor. Ama biz, 1971 yılında parlamentodan geçen yasayı yürürlüğe koyacağız, Aile sigortasını kuracağız ve bu çarpık yapılaşmaya son vereceğiz. Yani sadaka dağıtan devletten sosyal devlete geçeceğiz. Yani makarnacı devlet değil, sosyal devlet olacağız.

Soru 4- Şu soruyu sorarlar bize. Efendim, güzel anlatıyorsunuz da bunun kaynağı nereden? Kaynak var. Az önce söyledim. Devletin içindeki on kuruluş bu harcamaları yapıyor zaten. Biz bunların bütçelerini topladık, yaptığımız çalışmaları da getirdik, tam aksine aile sigortasını kurduğumuz zaman hem ailelere, yoksul ailelere düzenli bir güvence sağlıyorsunuz, gelecek güvencesi, aynı zamanda bir eksiğiniz de olmuyor. Demek ki yapılan kaynak savurganlıklarını önlemek, doğru dürüst bir çalışan bir yapıyı oluşturmak, sağlıklı bir yapıyı oluşturmak ve o yapı içinde var olan kaynakları akılcı kullanmak. Bunu kim kullanır? Cumhuriyet Halk Partisi kullanır, çünkü biz, yandaşlardan yana değil, halktan yana bir politika üretiyoruz. Ve burada unutulmaması gereken bir şey var. AKP bunları yaparken, 1 liralık ürünü de 5 liraya alıyor. O kadar gözü dönmüş ki bunların yoksulun yoksulluğunu sömürürken kendi ceplerini bile düşünme ihtiyacı hissediyorlar. Bu yapıyı yoksul yurttaşlarımızın, özellikle belli bir gelirin altında olan yurttaşlarımızın çok iyi bilmesi ve bunu sorgulaması gerekiyor.

Soru 5- Şunu söylüyorlar. Bu bir aile sigortası diyorsunuz. Peki, Aile sigortasının karşılığında prim alınacak mı?

Yanıt 5- Hiçbir prim alınmayacak, devlette yeteri kadar kaynağı var, bu kaynak akılcı kullanıldığı zaman ek kaynağa ihtiyaç yok. Biz, sağlıklı, tutarlı, iyi çalışan bir model içinde bunu hayata geçireceğiz.


Soru 6- Yoksulun yeşil kartı aile sigortası çıktığı zaman elimden alınacak mı?

Yanıt 6- Hayır. O yoksul aileye biz gelecek güvencesi veriyoruz. Düzenli aylık veriyoruz, onun yeşil kartını elinden almayacağız, tam aksine onun diğer yurttaşlar gibi eşit koşullarda sağlık hizmetlerinden yararlanmasının tüm altyapısını oluşturacağız. Peki yoksul ailede parayı kime ödeyeceğiz? Biz, yoksul ailede kadının banka hesabına düzenli para yatıracağız. Bu, en yüksek rakam asgari ücret olacak, eğer ailenin geliri asgari ücretin altında kalıyorsa aradaki fark aile sigortasından tamamlanacak.

Kadının banka hesabına niçin yatırıyoruz? İki nedenle. Bir, kadın, evin tüketimini en iyi bilen kişidir ve kadın evin ihtiyaçlarını en iyi bilendir.

İki, Bir toplumda, bir ailede kadın evin orta direğidir. Kadın, evin en güçlü konumuna gelmesi gereken kişisidir. Az önce söyledim. Kadın, evde yoksulluğu iliklerine kadar hisseder. Çocuklarına akşam evde tencere kaynamıyorsa, onun yaşadığı acıyı bir başkası o kadar hissedemez. Onun için kadını güçlendireceğiz, onun için kadın evde güçlü olacak. Evinde güçlü olan kadın güçlü Türkiye demektir, asla unutmayalım.

Soru 7- Denebilir ki, arkadaş sizin yaptığınızın AKP’nin yaptığıyla ne farkı var? O makarna, bulgur dağıtıyordu, siz de para veriyorsunuz, arada bir fark yok ki, sonuçta bir şey dağıtıyorsunuz. Ama ikisi aynı şey değil. Neden aynı şey değil? O kadar farklı ki, kul ile yurttaş arasındaki fark kadar farklı, dağlar kadar fark var arada. Eğer gıda ve yiyecek dağıtırsanız kişi minnet duygusu duyar, dağıtanı eleştirmez, itiraz etmeme duygusu yaratır, var olanla yetinme duygusu yaratır, arkası gelmezse itiraz etmez ve hak aramaz, yani kula kul olma mantığını egemen kılar, yurttaş mantığını egemen kılmaz. Bu temel farkı çok iyi bilmemiz lazım. Ne diyordu büyük ozan? “Kula kul olmayı yok edeceğiz” diyordu. “Yok edin insanın insana kulluğunu” diyordu Nazım Hikmet. İnsanın insana kulluğunu duygusunu yok etmenin yolu aile sigortasından geçiyor. Aile sigortası bu açıdan çok önemli. Nasıl yok edeceğiz insanın insana kulluğunu? Çünkü aile sigortasıyla kişi hak aramaya başlayacak. Bugün para vereceksiniz, asgari ücret kadar diyelim bir para vereceksiniz ve bunu düzenli vereceksiniz. O gidecek bankadan parasını çekecek. Onun yoksul olduğunu kimse bilmeyecek, devlet bilecek sadece. Bankadan çekecek parasını, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Yoksulluğunu teşhir etmeyeceksiniz, onun onurunu koruyacaksınız, ailenin onurunu koruyacaksınız, yoksul ailede çocuğun onurunu koruyacaksınız, yani bizim felsefemize uygun olarak sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.

Bunu niçin söylüyorum? Çünkü Anayasamız da böyle öngörüyor. Anayasamızın 60’ncı maddesi diyor ki, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” Makarna yiyerek hak aranmaz, hak, sosyal devletin şemsiyesi altında aranır. Yoksul ailede aylık yetmediği zaman kadın politikacıyı gördüğü zaman hak arar, (bana verdiğiniz aylık yetmiyor) der. İşçi gibi, memur gibi, emekli gibi benim aldığım para yetmiyor. Bana verdiğiniz para yetmiyor diye hak arar. Sosyal devlette yurttaşın hak araması zaten güçlüdür. Eğer hak arıyorsanız o ülkede demokrasi vardır. Hak aramadan onu çeker çıkarırsanız, edilgen bir yapının altına sokarsanız, sadaka devlet mantığını yaratırsanız kul mantığını yaratırsınız, yurttaş mantığını ötelersiniz. Kul mantığı içinde sosyal devlet olgunlaşmaz, sosyal devlet gerçekleşmez, demokrasi gelişmez, hak arama güdüsü yarım kalır, onun için aile sigortası çok önemlidir.

Aile sigortasında bir hedefimiz daha var. O parayı vereceğiz kadına düzenli olarak, alacak o parayı çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak ama yoksul ailenin çocuklarının yurt konusu, harç konusu bütün masrafları yine bu sigorta dalı tarafından karşılanacak. Böylece aile, tümüyle koruma altına girmiş olacak.

Soru 8- Bu yardımlar devamlı olacak mı? O da soruluyor. Efendim, bu yardımı verdiniz, hiç kimse çalışmaz, öbür boyu bu böyle gider. Hayır. Devlet bir yere işçi alacaksa önce bu ailelerden alınacak. Böylece bu aileler üreten, çalışan konuma gelecekler. Çalışacaklar fabrikada, tarlada, belediyede şurada veya burada üretecekler, gelir elde edecekler, dolayısıyla onlar aile sigortasının kapsamı dışına çıkmış olacaklar. Ve biz, üreten Türkiye derken, Türkiye daha fazla üretsin derken, istihdam yaratılsın derken aile sigortasını olabildiğince küçültmek, yoksulluğu tarihe gömmek, ama bir şekliyle herkesin çalışarak ve üreterek evine ekmek götürmesinin yolunu sağlamaktır. Tabloyu şöyle düşünün: Aile sigortası devreye girdiğinde, kişi doğduğunda analık sigortası var, hastalandığında sağlık sigortası var, çalışma dönemini bitirip ayrıldığında emeklilik sigortası var, iş kazası geçirdiğinde sigorta var, meslek hastalığına yakalandığında sigorta var, işsiz kaldığında sigorta var, işsizlik sigortası bittikten sonra işsiz kalıyorsa yoksulluk sınırına düşmesin diye aile sigortası var, dolayısıyla geleceğe güvenle bakan bir toplum var. Ana hedef, sosyal devleti yakalamak, demokrasinin de temel görevi budur, refahı tabana yaymak, belli ellerde toplamak değil. Hayatın her alanında kişiye ekonomik güvence vermek, hayatın her alanında ve her döneminde aileye ekonomik güvence vermek, hayatın her alanında ve her yerinde ben ülkemde yaşıyorum, benim ülkemin çocuklarının geleceği asla karanlık değildir diyen bir toplumu yaratmak, bu toplumu biz yaratacağız. Aile sigortasının bu açıdan çok büyük önemi var. AKP’nin karşı çıktığı, hiçbir siyasal partinin kendi programına almadığı ama Cumhuriyet Halk Partisinin parti programına aldığı ve gerçekleştirmek için de halkına taahhüt ettiği bir sigorta dalıdır. Bu sigorta dalıyla biz yoksulluğu biz tarihe gömeceğiz. Bu sigorta dalıyla biz, yoksul insanların onurunu korumuş olacağız. Bu sigorta dalıyla biz, yoksulların yoksulluğunu teşhir etme ayıbını ortadan tümüyle kaldıracağız. Bu sigorta dalıyla biz, geleceğe güvenle bakan, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığından ötürü onur duyan bir toplumu yaratacağız doğuda da batıda da kuzeyde de güneyde de bu toplumu yaratacağız. Ve yoksulun yoksulluğunu istismar eden çağdışı bir siyasal anlayışı da önümüzdeki seçimlerde, yoksulların gücüyle, yoksulların desteğiyle onları da tarihe gömeceğiz. Özetle biz, aile sigortasını insan ve insanlık için getireceğiz. Bu çağdaş modeli Türkiye’ye getirmek Cumhuriyet Halk Partisinin temel görevlerinden birisi olacaktır. Onun için biz, asla ve asla yoksulları kuyruğa dizip gel şuna para ver, ekmek ver, makarna ver demeyeceğiz. Onlar evlerinde oturacaklar, kadın gidecek her ay bankadan düzenli aylığını alacak ve sorununu kendisi çözecek, kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayacak. Bu ülkenin onurlu bir bireyi olarak, sosyal devletin koruması altında olarak geleceğe güvenle bakan bir toplumu yaratacağız. Bu dileklerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun diyorum.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler