02.08.2024

Yankı Bağcıoğlu, Yüksek Askerî Şura 2024 Kararlarını Değerlendirdi: Liyakat ve Siyasi Keyfiyet

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Yüksek Askerî Şura (YAŞ) 2024 yılı toplantısında alınan kararlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bağcıoğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) geleceğine yön verecek terfi ve emeklilik kararlarının liyakat ve ehliyet yerine siyasi tercihlere dayandığını belirterek, YAŞ'ın yapısına ve işleyişine dair ciddi endişeler taşıdıklarını ifade etti.

Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleceğine yön verecek konuların görüşüldüğü, yine TSK’nın ehliyet ve liyakat sahibi askerler tarafından sevk ve idaresi açısından hayati önemi haiz terfi ve emeklilik kararlarının alındığı Yüksek Askeri Şuranın 2024 yılı toplantısı dün icra edildi. Bu vesile ile öncelikle kararların ülkemize, milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.

Komuta kademesinin bölgemizde yaşanan ve küresel ölçekte etkileri olacak kriz ortamında değişmemesi çok isabetli bir karar.

YAŞ toplantıları, alınan kararların ülke güvenliği üzerinde doğrudan veya dolaylı etkileri olması nedeniyle her zaman tartışma konusu olmuştur. Ancak burada özellikle bireysel olarak terfi/emeklilik kararlarını sorgulamaya veya tartışmaya açmaktan daha da önemlisinin, YAŞ’ın özüne odaklanılması olduğuna inanıyoruz.

Mevcut YAŞ yapısında TSK’nın görev ve sorumluluklarına yönelik yeterli bilgi birikimi olmayan Milli Eğitim Bakanı, Adalet Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Dışişleri Bakanı ile Türk Silahlı Kuvvetleri ile zaman zaman ortak çalışmalar yürüten İçişleri Bakanına yer verilirken Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleceğine yön verecek bu toplantılarda askeri kanatta sadece Genelkurmay Başkanı ve 3 Kuvvet Komutanı bırakılmıştır.

Ülkemizde özellikle terfi ve atamalar noktasında hemen her bakanlığın kendi kurulları bulunduğu bilinmektedir. Örneğin İçişleri Bakanlığında Emniyet Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın terfi ve emeklilik kararlarının alındığı Yüksek Kurul Toplantılarına Milli Savunma Bakanı iştirak etmezken, Yüksek Askeri Şura Toplantılarına İçişleri Bakanı iştirak etmekte ve alınan kararlar üzerinde söz sahibi olabilmektedir.

Üzücü olan her zaman övündüğümüz ve binlerce yıllık tarihimizden süzülerek gelen asker ve silahlı kuvvetler odaklı genetik kodlarımızın bize öğrettiğinin tam tersine silahlı kuvvetleri siyasetin içerisine çeken bu yapının devamından özellikle ülkeyi yöneten siyasilerin rahatsızlık duymamasıdır.

Bugün yapılan ve 4 saat süren bu toplantıda binden fazla General, Amiral ve subayın terfi ve emeklilik kararları görüşülmüş ve bu kadar kısa sürede TSK’nın önümüzdeki yıllarda yönetim kadrosunda yer alacak üst düzey yöneticilerinin kimler olacağına karar verilmiştir. Ancak tüm kamuoyu tarafından da iyi bilindiği gibi bu YAŞ toplantısının sadece bir idari zorunluluğun yerine getirilmesine yönelik bir faaliyet olduğu, alınan kararlarda siyasi saiklerin ön planda olduğu bir tercih mekanizması neticesinde yapılan çalışmanın onaylanması şeklinde icra edildiğini söylemek çok yanlış olmayacaktır.

Kuvvet Komutanlarının dahi söz hakkının sınırlı olduğu YAŞ toplantılarında, siyasi güç odaklarının, bakan ve bakan yardımcılarının, Beştepe’nin danışmanlarının, rektörlerin, AKP il başkanlarının daha çok söz hakkı olduğunu geçmiş ve bugünkü YAŞ toplantılarının sonuçlarında da görüyoruz. Geçmişte FETÖ iltisaklı subayları terfi ettirenlerin almadığı sorumluluğu, 15 Temmuz günü halkımızın aldığını, bugün ise aynı özensizliğin tekrar yaşandığına şahit oluyoruz.

Yüksek Askeri Şura toplantılarının basına yansıyan yüzünde terfi eden General/Amiral ve Subaylar ağırlıklı olarak yer almaktadır. Ancak basında çok fazla yer bulmayan ve kamuoyu ile de paylaşılmayan diğer yüzü en az görünen yüzü kadar önemlidir.

Görünmeyen bu yüzünde yine TSK’nın üst düzey yönetici sınıfı içerisinde yer alan Albayların emekliliğe sevk ve görev sürelerinin uzatılması hususları yer almaktadır. Esasında TSK’nın siyasallaştırılması ve parti ordusuna dönüştürülmesine yönelik faaliyetler içerisinde en etkili mekanizmaların başında gelen bu kısım özellikle kamuoyundan saklanmakta ve gözlerden kaçırılmaktadır.

Hepimiz biliyoruz ki değerlendirmeye alınan subayların performansları, liyakat ve ehliyetleri herhangi bir değerlendirme kriteri olarak ele alınmamakta, siyasi tercihleri, sosyal medya hesapları, kendisinin ve ailesinin paylaşımları, iktidar aleyhine söylemleri takip edilmekte, temel belirleyici olarak kararlar alınmakta ve iktidar lehine adeta bir temizlik yapılmaya çalışılmaktadır.

Yunanistan deniz kuvvetlerinde 17 subayın istifa etmesi medyamızda ilk haber olarak yer alırken her yıl YAŞ sonrası tasfiye edilen yüzlerce subayın ya da bilerek isteyerek disiplin suçu işleyerek kendini meslekten attıran yüzlerce subayların medyamızda yer almaması da düşündürücüdür.

Yine YAŞ’nın görevlerine baktığımızda TSK’nin harbe hazırlık durumunun, Milli Askeri Stratejik Konsept gibi TSK’nın ihtiyaçlarına yön verecek üst düzey konuların görüşüldüğü bir karar organı olduğunu görmekteyiz. Ancak kamuoyu olarak; savaş veya genel bir çatışma durumun çok yakın olduğu hükümet temsilcileri tarafından ifade edilen bir dönemde örneğin Askeri Sağlık Sisteminin sorunları ve bu sorunların giderilmesine yönelik alınması gereken tedbirlerin bu Şura toplantısında görüşülüp görüşülmediği, görüşülmüş ise bu konuda hangi kararların alındığını merak konusudur.

Gerginlik seviyesinin üst seviyede olduğu bir ortamda TSK’nın Komuta Birliğinin sağlanması konusunun Silahlı Kuvvetlerimizin başarısı açısından hayati önemi haiz olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda 15 Temmuz sonrası alınan yanlış kararların bir sonucu olarak Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı arasında yaşanabilecek bir komuta birliği sorununun özellikle yüksek tempolu bir harekâtta nasıl çözümlenebileceğine ilişkin tespit ve değerlendirmelerin de Yüksek Askeri Şura toplantılarında görüşülüp görüşülmediğini merak ettiğimizi belirtmek isterim.

Sonuç olarak YAŞ toplantısında alınan kararların bir kez daha ülkemize ve milletimiz hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederken aşağıdaki soruların cevaplarını kamuoyu tarafından beklendiğini ifade etmek gerekmektedir.

• Bilgi ve deneyimleri şura üyesi olan Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları kadar olmayan, yükselecek adayları tanımayan, mesleki performanslarını değerlendiremeyen bakanlar, yükselmelere veya emekli olacaklara hangi kriterlere göre karar vermektedirler?

• Terfi/emekliliği görüşülecek subayları denetleyen, tatbikat/Harp Oyunu veya fiili harekâtlarda yeteneklerini gözlemleyen OR rütbesindeki general/amirallere 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi neden YAŞ’ta yer verilmemektedir?

• Yükselmek isteyen general, amiral ve albayların mesleki performanslarına odaklanmaları yerine iktidardaki siyasi partiye yakın olacak şekilde bir pozisyon almalarının önüne nasıl geçilecektir?

• 2016 – 2023 yılları arasındaki dönemde; özellikle Deniz Kuvvetlerinde her yıl azami 1 Tümamiralliğe terfi, 2-3 yılda bir ise sadece 1 koramiralliğe terfi onaylanırken, bir anda kontenjanların radikal bir şeklide artırılarak 2023 yılında 6 Tümamiralliğe ve 1 Koramiralliğe, 2024 yılında ise 4 tümamiralliğe ve 2 koramiralliğe terfi yapılması, 2016 yılı sonrasında mahrut yapının bozulmasının yanı sıra, şahsi yaklaşım/tercihlere göre terfi adetlerinin belirlendiğini göstermekte midir?

• Aslında muharip görevlerde bulunan ve komuta kademesi tecrübesi olan/komutanlık yapmış personel yerine, MSB bağlısı kurum ve karargâhlarda çalışan, yani nispeten yardımcı görevlerde bulunan personele terfide öncelik verilmesi, silahlı kuvvetlerimizin harp etkinliğini düşürmez mi?

2016 yılından bugüne kadar YAŞ sonrası kaç Albay hangi gerekçelerle resen emekli edilmiştir. Bu emekli edilen Albaylara TSK’nın ihtiyacı yok mudur?"