22.05.2024

Yankı Bağcıoğlu: Seferberlik Yönetmeliği TSK'nın Etkinliğini Azaltıyor

CHP Milli Savunma Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, yeni yürürlüğe giren Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği'ni eleştirerek, yönetmeliğin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) etkinliğini ve savaş kabiliyetini olumsuz etkilediğini savundu.

Bağcıoğlu, Resmi Gazete'de yayımlanan "Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği" ile ilgili değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştı. Yönetmeliğin, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın savaş dönemindeki görev, yetki ve sorumluluklarını zayıflattığını öne süren Bağcıoğlu, şunları kaydetti:

"Yeni yönetmelikle, Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının Kara ve Deniz Kuvvetleri ile bağları önemli ölçüde zayıflatılmıştır. Bu iki kritik komutanlık, AFAD, Kızılay veya diğer bakanlık birimleriyle aynı kategoride değerlendirilmektedir. Hâlbuki bu komutanlıklar, savaş durumunda Kuvvet Komutanlıkları'nın emrinde görev yapabilecek imkan ve kabiliyete sahiptir."

Bağcıoğlu, yönetmeliğin söz konusu maddesinin büyük bir hata olduğunu vurgulayarak, "Yönetmelikle Jandarma ve Sahil Güvenlik'in Kuvvet Komutanlıkları ile işbirliği ve koordinasyonu zayıflatılmaktadır. Oysa TSK unsurları arasındaki bu sinerji, Türkiye'nin vazgeçilmez bir ihtiyacıdır" ifadelerini kullandı.

Eleştirilerini sürdüren Bağcıoğlu, seferberlik hazırlıklarının günümüz şartlarına uygun olarak revize edilmesi gerekiyor diyerek açıklamasında şu hususlara yer verdi;

“22 Mayıs 2024 tarihinde yayımlanan Resmî Gazete’de “Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü” yürürlükten kaldırılarak “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği” yürürlüğe konulmuştur. Yeni yönetmeliğin 1983 yılında yürürlüğe giren 2941 sayılı “Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu” ile uyumlu olacak şekilde hazırlandığı ve yine 1990 yılında yürürlüğe giren “Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü”nün Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyumlandırılması hedefi taşıdığı görülmektedir.

Yönetmelik incelendiğinde güvenlik bağlamında iki husus dikkat çekmektedir.

1983 yılında yürürlüğe giren ve yayınlanan “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği”ne esas teşkil eden, 2941 sayılı “Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu”nun; seferberlik faaliyetinin esas olarak devletin tüm imkanlarının SAVAŞ için hazırlanması olduğu dikkate alınarak günümüz şartları çerçevesinde güncellenmesi ve bu güncelleme neticesinde yayınlanan yönetmeliğin tekrar gözden geçirilmesi uygun olacaktır.

Yeni yönetmelikte yer alan ve sorun teşkil edebileceği değerlendirilen diğer bir husus ise Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının görev, yetki ve sorumluklarıdır. Yürürlükten kalkan tüzükte Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı Kuvvet Komutanlıkları gibi aynı statüde değerlendirilirken, yeni yönetmelikte bahse konu komutanlıklardan belirlenecek bölümlerinin ilgili Kuvvet Komutanlıklarının emrine girmesi ve barış durumunda bu birlikler ile ilgili yapılacak hazırlık ve düzenlemelerin kurumlar arasında yapılacak protokol ile belirlenmesi öngörülmektedir.

Böylece Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın; AFAD, KIZILAY veya bakanlıkların ilgili birimleri ile aynı durumda değerlendirilmesi gibi bir sorun karşımıza çıkarmaktadır. Hâlbuki bu iki komutanlık her ne kadar kolluk görevi icra ediyor ve İçişleri Bakanlığına bağlı olarak görev yapıyor olsa da seferberlik ilanına esas teşkil eden bir savaş durumunda süratli bir şekilde Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıklarının emrine girebilecek imkân ve kabiliyette iki kritik komutanlıktır. Bu nedenle bahse konu iki komutanlığı diğer kamu kurum ve kuruluşları ile aynı statüde değerlendirmenin ve bu iki komutanlığın Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve ilgili Kuvvet Komutanlıkları ile olan ilişkilerini bir protokolün çerçevesini çizeceği bir duruma indirgemenin büyük bir hata olacağı düşünülmektedir.

Dünyada birçok örneğini gördüğümüz seferberlik uygulamalarında ana esas ilgili birimlerin karşılıklı çalışabilirliğini süratli bir şekilde sağlayabilecek mekanizmaların kurulması ve işletilmesidir. Bu bağlamda yeni yönetmelik ile ilgili kuvvet komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasındaki bağlar zayıflatılmakta ve herhangi bir seferberlik durumunda bahse konu komutanlıkların karşılıklı çalışabilirlik yeteneklerinde zafiyet alanları oluşturabilmesine imkân verilmektedir.

Sonuç olarak gerek 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki yapısal değişiklikler ve gerekse bahse konu yeni yönetmelik ile Türk Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik Komutanlığının, Kara Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığının işbirliği ve koordinasyonu konusunda gün geçtikçe zemin kaybedilmektedir. Halbuki bu silahlı kuvvetler arasında oluşturulacak sinerji ve barıştan itibaren yaratılacak destek ve dayanışma ortamına Türkiye’nin çok ihtiyacı bulunmaktadır.

Yukarıda ifade edilen hususlar çerçevesinde;

Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının yönetmelikte yer alan görev, yetki ve sorumluluklarının yürürlükten kalkan tüzük esasları çerçevesinde yeniden tanımlanmasının hayati önemi haiz olduğu değerlendirilmektedir.”