06.11.2025
06.11.2025
“TAYFUN KAHRAMAN HAKKINDA AYM’NİN VERDİĞİ KARAR İÇİN BİR YERLERDEN TALİMAT BEKLİYORLAR, MÜTALAA YAZMIYORLAR”
“TAYFUN KAHRAMAN’IN KIZI VERA ÜÇ YAŞINDAYDI, ŞİMDİ OKULA BAŞLADI; AYM, ‘VERA’NIN BABASI HAKLI’ DEDİ AMA BUGÜN O KARARA UYMADILAR”
“HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU AÇIK: YAPILAN KANUNA AYKIRI, SUÇÜSTÜ YAKANLADILAR”
“EN KISA SÜREDE TÜM GAZETECİLERİN ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMASINI BEKLİYORUZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Eskişehir’de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Değerli arkadaşlar dün Ümraniye mitingimizden sonra Eskişehir’e geldik. Anadolu’da uyanılabilecek en keyifli şehirlerden birinde bu sabah uyandık. Gün boyunca da belediye başkanlarımızın yaptığı önemli işlere tanıklık ettik. Ayrıca da YÖK’ün kuruluş yıldönümünde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelecekteki üniversitelerle ilgili hem özerk, bağımsız akademinin nasıl olacağını, hem de öğrencilerin gelecekte Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında nasıl rahat edeceklerini, nasıl mutlu, nasıl özgür olacaklarını anlatan bir toplantı da gerçekleştirdik. Burada biraz önce takip ettiniz. Kardeşim Ferdi Zeyrek’in vefatından sonra bir vefa örneğiyle Ahmet Başkanımız yaşam merkezine onun adını verdi. Yaşam merkezini de gezdik. Her bir birimi gerçekten sosyal belediyecilik açısından çok çok önemli işler yapıyor. Buraları ziyaret ettik” dedi. Özel şöyle devam etti:
“TÜRKİYE’DE DÜNYA KADAR KEYİFSİZ İŞ OLMAYA DEVAM EDİYOR”
“Tabii biz bu keyifli birkaç saati yaşarken Türkiye’de dünya kadar keyifsiz iş olmaya devam ediyor. Büyük bir felaket yaşadık bugün. Bu ileride bugün yapılmaya çalışılanın ne olduğunu, eğer mani olmazsa ne sonuçlar doğuracağını daha iyi anlayacağız. Bugün Tayfun Kahraman hakkında Anayasa Mahkemesi’nin yazın verdiği, gerekçesini eylül ayında yazdığı ve mahkemeye yolladığı karara savcılık neredeyse bir haftadır bekliyordu. Bir yerlerden talimat bekliyorlar, mütalaa yazmıyorlar. Dün kötü bir mütalaa yazdılar. Bugün ilk kez yargı tarihimizde 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin esastan görüşüp karara bağladığı, hem kişinin sağlığı yönünden hem de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünden gerekçeli kararına, karardaki hiçbir tarafına uymayacağını, kendisi açısından Anayasa Mahkemesi’nin ki Anayasamızın 138’üncü ve 153’üncü maddelerine göre karar hepimiz için bağlayıcıdır. Yasama, yargı ve yürütme organları için gerekçeli karar yayınlanır ve herkes için bağlayıcıdır. Daha önce Anayasa Mahkemesi kararlarına laf edenler, direnenler olmuştu. Ama Anayasa’nın esastan görüştüğü bir hususta. Can Atalay kararı da fevkalade yanlış bir karardı. Ama bu kararda Tayfun Kahraman kararında Anayasa Mahkemesi heyet halinde aldı, esastan görüştü, karara bağladı, gerekçeli kararı yazdı. Mahkemeye yolladı, dedi ki ‘Adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş. Şu, şu, şu gerekçelerle yeniden yargılanmalı. Ayrıca tutuksuz yargılanmasını da takdirinize bırakıyoruz’ diye nazik bir dille. Normalde ‘Tutuksuz yargılanmasına’ demesi lazım. Buna rağmen AK Toroslar çetesi etkisiyle yazılan kötü mütalaa ve 13’üncü Ağır Ceza’nın anayasayı tanımaması. Bu vakitten sonra biri kalkar, ‘Sen anayasanın bu maddesini tanımıyorsan, ben de Meclis maddesini tanımıyorum’ der, milletvekillerini tanımaz. Öbürü Cumhurbaşkanını tanımaz. Öbürü konut hakkını, mülkiyet hakkını tanımaz. Yanımda geçmişte hakimlik görevinde bulunmuş Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız var. Bütün hepimizin güvencesi anayasa. Bugün sadece ve sadece muhalif olan birisine ki Gezi olayları sırasında arayı bulmaya çalışmış, Sayın Erdoğan’a en nazik dili kullanmış, Gezi olaylarının olaysız bitmesi için gayret sarf etmiş kişi haksız yere tutuluyor. Kızı Vera üç yaşındaydı, gitti. Şimdi okula başladı. Babası ne kreşe götürebildi, ne okula yazdırabildi. Vera büyüdü, Anayasa Mahkemesi ‘Vera’nın babası haklı, Vera haklı’ dedi. Bugün o karara uymadılar.”
“BU VAKİTTEN SONRA DÜZEN TUTMAZ”
“Bu vakitten sonra bu ülkede nizam nasıl tutacak ya? Aklı başında bütün AK Partililere söylüyorum. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a söylüyorum, hukukçu kendisi. Abdülhamid Gül’e söylüyorum. AK Parti’de geçmiş dönemde Adalet Bakanlığı yapmış, Grup Başkanvekili şu anda. Geçmişte birlikte grup başkanvekilliği yaptığımız Adalet Bakanına söylüyorum. Hanginiz bunu nasıl savunabilirsiniz? Nasıl arkasında durabilirsiniz? Bir birinci kademe mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararını nasıl tanımaz? Nasıl ‘Uygulamıyorum’ der? Bu vakitten sonra düzen tutmaz. Yarın yağma başlar ülkede. Yağma başlar. Bakın devlet kalkarsa, mülkiyet hakkı ortadan kalkar. Devletleri devlet yapan toplum sözleşmeleridir. Bugün o toplum sözleşmesine yargılanan kişinin şahsına göre karşı çıkmaya başladınız mı, bu işin sonu gelmez. Bu ülkede Anayasa Mahkemesi’nin yazdığı, altına Cumhurbaşkanı tarafından, bu hükümet tarafından atanmış yargıçların imza attığı bir metne, bir kağıda, ‘Ben buna uymuyorum, benim için yok hükmünde’ derseniz, borsanızda yatırım yapan yatırımcıya verdiğiniz hisse senedine kim güvenecek arkadaşlar? Kim gelecek bu ülkeye yatırım yapacak, fabrika yapmak için arsa satın alacak? O tapuya kim güvenecek arkadaşlar? Bankanın verdiği cüzdana kim güvenecek? Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin anayasasızlaştırma, kurumsuzlaştırma, kuralsızlaştırma sürecinde bir eşik atlanıyor. Herkes aklını başına takınsın. Buradan bir kez daha söylüyorum. Tüm siyasi mülahazaların dışında. Herkes aklını başına takınsın. Buranın geri dönüşü yok. Yüzdün yüzdün bir yere geldin. Daha ileri gidersen dönemeyeceksin. Hepimiz boğulacağız. Bunu yapmayın. Yol yakınken dönün. Bu mahkemenin itirazında hukukun hakim olmasıyla ilgili bir iradenin derhal ortaya konması lazım. Burası bir hukuk devleti olsa, HSK olağanüstü toplanır. Olağanüstü olarak bu mahkemedeki hakimlerin savunmalarını almak üzere açığa alır. ‘Ne yapıyorsunuz siz arkadaşlar ya? Olacak şey mi?’ der yani. Bir kez daha uyarıyorum.”
“İKİNCİ SUÇÜSTÜ DURUMUNU SÖYLÜYORUM”
“İkinci bir husus, çok ilginizi çektiğini biliyorum. Ben bugün sabah ve biraz önceki konuşmalarımda, burada bu yaşam merkezine verilen emekler boşa gitmesin diye, sabah da YÖK’le ilgili programda olmasın diye konuya değinmedim. Soru, cevabınıza bıraktık. Dün akşam İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in başsavcıyken, ki biliyorsunuz Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun ilgili maddesi, 48’inci maddesi o kadar net söylüyor ki. Hakimler ve savcılar başka bir iş yapamazlar. Resmi ya da özel başka bir yerden bir gelir elde edemezler. Bakın Akın Gürlek, 2024’ün ocak ayında Eti Maden şirketinin Lüksemburg'daki Etimine şirketine yönetici olmuş. Oradan maaş almış. Sonra o görevi bir ara bırakmış. Sonra Kasım 2024’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcısıyken, bazı troller diyor ya ‘Öncesinde aldı, o zaman bıraktı.’ Bakan yardımcısıyken yapmıştı, bırakmıştı. Bakan yardımcılığı süresinde de bu parayı aldı. Sonra atandığında Kasım 2024’te, kendisi 2 Ekim’de göreve atandı, Kasım 2024’te Lüksemburg'daki Eti Maden’in yönetim kurulu üyeliğine yeniden atadı. 10 ay boyunca hem savcı maaşı aldı, hem oradan Euro bazında huzur hakkı ve yönetim kurulu maaşı aldı. Bu Hakimler ve Savcılar Kanununa açık aykırı. Bunu söyledik. Bir kere burada suçüstü yakalandı, yalan atıyor. ‘Ben başsavcıyken almadım. Ben bakan yardımcısıyken aldım’ diye etrafındaki gazetecilere yazdırıyor. 10 ay başsavcıyken almış. İkinci suçüstü durumu söylüyorum. Bakan yardımcısıyken de savcıydı. Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin son fıkrası şöyle der, ‘Hakimler ve savcılar, Adalet Bakanlığında idari görevlere atanabilirler. O sırada hakim ve savcı kurallarına tabidirler.’ Akın Gürlek, İstanbul’daki hakimlikten bakan yardımcılığı görevine atandığında, hakimlikten, savcılıktan bu görevinden istifa etmedi. Etseydi, zaten yeniden başsavcılığa atanırken mesleğe kabul işlemi yapılması lazımdı. Yapılmadı. Yani bakan yardımcısıyken de savcıydı. Hakimlerin, savcıların yasaklarına orada da tabiydi. Kendi ağzıyla yakalanıyor. Kendileri yalan atmak için, ‘Biz bu maaşı bakan yardımcısıyken aldık.’ Orada da alamazsın. Savcı sıfatı taşıyorsun, hakim sıfatı taşıyorsun. Sonra da aldın, bütün kanıtları basına yolladım.”
“BİLMEDİĞİ DİLDE İMZA ATIP, DEVLETİN PARASINI ALIYOR”
“Göreve giriş Kasım 2024, çıkış 6 Ağustos 2025. Bundan iki ay önce. Ne gün biliyor musunuz arkadaşlar? Benim ‘Ey Akın Bey, senin Hollanda taraflarında, Lüksemburg’larda ne işin var?’ dediğimin ertesi günü o görevden istifa ediyor suçüstü yakalandığı için. Ben demedim mi size arkadaşlar ‘6 Ağustos’ta Hollanda Lüksemburg taraflardan neler duyacaksınız?’ Daha neler duyacaksınız? Edinilmiş mallar, yüzen gezen mallar duyacaksınız. Hepsini ispatlayacağız. Hangi söylediğimizin arkasında durmadık, hangi söylediğimizin arkası boş çıktı. Dün akşam ilk önce bütün Türkiye tabii bu durumu çok ayıpladı. ‘Başsavcı iken almamış, Bakan yardımcısı iken o kabul edilebilir. Bütün Bakan yardımcıları…’ Bütün bakan yardımcıları alıyorsa bence o da yanlış da adamın mesleği hakimlik, savcılık değil. O an hakim, savcı sıfatı taşımıyor. O başka, o bakan yardımcısı. Bakan yardımcısı Bülent Turan, avukat. İkinci maaşa karşıyım ama Bülent Turan alıyorsa alır. Ama sen alamazsın ve senin alamayacağın konusunda hem anayasada, hem Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda hüküm var. Kaldı ki sonra da 2 Ekim de atandın göreve, Kasım’ın 20’sinde efendim bir kez daha aynı şirkete gidip 10 ay oradan maaş aldın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı iken. Adalet Bakanı Yılmaz Bey’e soruyorum, sen HSK’nın başkanısın. Bu kadar açık bir aykırılığa sen nasıl susacaksın, HSK nasıl susacak? Burada şu kadarını söylüyorum Sayın Erdoğan’a, Sayın Cumhurbaşkanı‘na, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Erdoğan’a söylüyorum: Bugün o gündür. Ya bugün HSK toplanacak, Anayasa Mahkemesi kararına uymayan, anayasayı askıya alan, anayasayı çiğneyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında işlem yapacak ve ardından da yayınlayacağı kararname ile Akın Gürlek’i açığa alacak. Yerine en liyakatlı hakimi, en liyakatlı savcıyı atayın. O başka bir şey. Ama bu pisliğin üstünde oturtamazsınız onu. 1 TL alamaz, 1 TL. Görev kabul edemez, etmiş. Bir de devletin, milletin parası dolandırılıyor ayrıca arkadaşlar. Eti Maden şirketi Fransızca karar defteri tutan bir şirket. Bu bilmediği bir dilde imza atıp para alıyor arkadaşlar. Bak diğer yönetim kurulu üyeleri Türkler var, hiçbirine bir şey demem. Liyakatli, maden mühendisi kimi, kimi bilmem ne, çatır çatır Fransızca, İngilizce bilenler. Bunun dil belgesi yok dosyasında. Dosyaya dil belgesi sunsa maaşına zam olacak, onu sunamamış hakim, savcı olarak. Mezun olduğu üniversite yüzde 30 İngilizce öğreten bir üniversite. Dili İngilizce değil. İngilizce bilmez. O maden şirketinin yönetim kuruluyla yemeğe çıksalar yemek sipariş edemeyecek adam, Fransızca bilmediği bir dilde imza atıp devletin parasını alıyor. Gitmeden, çalışmadan. Olmaz arkadaşlar.”
“BEN SAVCIYA NE DEDİĞİMİ BİLİYORUM”
“Bir de dün kendini kurtarmak için bir şey yapıyor. Ben kendini eleştirdim, yanlış karar veren savcıları eleştirdim, eleştiririm. Sonra döndüm Erdoğan’a dedim ki ‘Etrafına sahip çık, çok ağır hakaretler ediyorlar Dilek Hanım’a, çocuklara. Etrafındaki ite, köpeğe sahip çık’ dedim. Bakın gündemi dağıtacak ya. Bana soruşturma açmış; Cumhurbaşkanı’na hakaret. Ne Cumhurbaşkanı’na hakaret? Bir de ‘Savcılara dedi onu’ diyor. Ben savcıya ne dediğimi biliyorum. Diyecek olsam derim. Senden mi çekineceğim? Ama bakın ben ‘Etrafındaki ite, köpeğe sahip çık. Olmadık hakaretler yapıyorlar, haysiyetimize saldırıyorlar’ diyorum. O diyor ki ‘Bize dedi, savcılara dedi.’ Neden? Onu kendi üstüne çekecek ki konuyu dağıtacak. Ben ortaya söylemişim, üstüne alınana bak. Ben demişim ki ‘Etrafındaki ite, köpeğe sahip çık.’ Haysiyetsizce saldıranlar için söylüyorum. Dilek Hanım’a o lafları yazanlar için söylüyorum. Çocuklara o hakaretleri edenler için, Hasan Amca’ya onları söyleyenler için söylüyorum. ‘Bize söyledi’ diyor. Ben ortaya söyledim. Sen kendi üstüne alıyorsan bilmem. Oradaki savcılara ‘AK Toroslar çetesi’ demişliğim var, ‘Bunların hesabını verirsiniz’ demişliğim var. Bununla ilgili aramızda husumet doğmuş olanlar var. Ayrı konu. Ne dediğimizi biliyoruz. Lüksemburg'daki pisliği buradaki yalanla örtemezsiniz.”
“REZİL BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, bu sabah çok sayıda gazetecinin ifadeye götürülmesi hakkındaki soruyu şu şekilde yanıtladı:
“Altı tane gazeteci arkadaşımız sabahın erken saatlerinde, bir tanesi daha önce bizimle çalıştığımız ve basın danışmanımız olarak koordinatörümüz olarak daha önceki tarihlerde görev yapan, şimdi Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisinde, Ekrem Başkan’ın ekibinde çalışan arkadaşımız olmak üzere çok kıymetli gazeteci arkadaşlarımızı gözaltına aldılar. Sonra ‘Gözaltı değil, ifadeye çağırdık’ dediler. ‘İfadeye götürme işlemi’ dediler. Sonrasında ifade verince serbest bırakma tutanağı vardı şimdi yine tutuyorlar. Yani artık memlekette tabi düzen bozulduğu için insanın aklına her türlü şey geliyor. Düşünsenize ifadeyi alan serbest bırakacak ama ‘Durun durun bir soralım, bakalım’ falan... Böyle bir rezil durumla karşı karşıyayız. En kısa sürede tüm arkadaşların özgürlüklerini kavuşmasını bekliyoruz, süreci yakından takip ediyoruz. Hukuk Komisyonumuz Çağlayan Adliyesi’nde izliyor.”
06.11.2025
06.11.2025
06.11.2025
06.11.2025