20.08.2024

Suat Özçağdaş: "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Adı Verilen Çağ Dışı Eğitim Programından Geri Dönülmesinin Çağrısını Yapıyoruz"

CHP'nin eğitim alanındaki sorunlara dikkat çekmek için farklı illerde düzenlediği "Eğitim Buluşmaları" devam ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Kastamonu'da yaptığı açıklamada, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen çağ dışı eğitim programından geri dönülmesinin çağrısını yapıyoruz" dedi.

CHP'nin "Eğitim Maratonu" programı kapsamında farklı illerde düzenlediği "Eğitim Buluşmaları" devam ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş'ın başkanlığındaki heyet, bu kez de Kastamonu'yu ziyaret etti.

Eğitimcilerle bir araya gelerek yaşanan problemleri dinleyen ve notlarını alan CHP Heyeti, buluşmanın ardından Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı'yı makamında ziyaret etti. Ardından CHP Kastamonu İl Başkanlığı’na geçen CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, burada yaptığı basın açıklamasında, şunları söyledi:

''Eğitim alanında çok sorun var. Milli Eğitim'in sistemle ilgili sorunlar var, bir uygulama tercihleriyle, politik tercihlerle ilgili sorunları var, içerikle ilgili programlarla ilgili sorunları var, öğretmenlerinizin yaşadıkları sorunlar var, öğrencilerimizin yoksunlukları var ve eğitimin çeşitli alanlarına dair o alanların, özelliklerinden kaynaklanan sorunlar var. Ana muhalefet partisi olarak iki görevimiz var. Birinci görevimiz, bu toplumsal sorunların sözcüsü olarak sesimizi, sözümüzü yükseltmek ve bunları dile getirmek. İkinci görevimiz de bu yaptığımız işlerle ilgili olarak çözüm önerisinde bulunmaya çalışıyoruz.

Gittiğimiz her ilden, gerek Türkiye Maarif Modeli adı verilen partizan ve bir çağ dışı eğitim manifestosu özelliği taşıyan eğitim programından geri dönülmesinin, 1,2 milyon öğretmeninizin hiçbir sorununu çözmeyen Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun daha kapsamlı bir personel kanununa dönüştürülmesi yönündeki çağrılarımızı yineliyoruz. Meslek liselerinden hayat boyu öğrenmeye, okul öncesinden yüksek öğrenime kadar sorunların altını çizmeye devam ediyoruz. Tabii bunu yaparken bazı sorunlar fiziki, bazı sorunlar ekonomik. Ama bazı sorunlar var ki 22 yıldır ülkeyi yönetenlerden kaynaklanıyor. Bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da seçmenlerinin de eğitimle ilgili ‘başarısız olduk’ demeleri hepimiz tarafından biliniyor. Fakat bu aslında bile isteye tercih edilen politikalarla ilişkili.

OKULLAR SİZİN PARTİ OKULUNUZ DEĞİL

Kendisini, bir Milli Eğitim Bakanı olarak eğitim sisteminin tamamının sorumlusu değil, AKP'nin bir görevlisi olarak gören bir bakan var. Tabii bu böyle olunca o zaman şuna şaşırmak da şaşırtıcı oluyor tabii; Tarsus'ta bir İl Milli Eğitim Müdürü çıkıyor, 40 okul yöneticisini alıyor, iktidar partisini il başkanını ziyarete gidiyor. Bu bir akıl tutulması. Tabii bakan böyle yapınca İl Milli Eğitim Müdürü de böyle yapıyor. Bursa'da bir okulda okul yöneticisi çıkıyor diyor ki, ‘Çocuklarınızın başını kapatmayacaksanız bu okula göndermeyin. Biz okulda başı açık öğrenci istemiyoruz. Her şeyine karışırız öğrencinin. Çünkü iyi bir Müslüman yetiştirmeye çalışırız’. Şimdi bu bu arkadaşımız bu cesareti nereden alıyor? Bu konuşmanın eğitim bilimleriyle bir alakası var? Bu anayasaya aykırı. Milli Eğitim Temel Kanunu'na aykırı. Peki Milli Eğitim Bakanı ne yapıyor? Derin bir sessizlik. Bununla ilgili bir şey söylemiyor. Türkiye'deki bütün aileler çocuklarının sizin arzu ettiğiniz ideolojik takıntılarınız doğrultusunda eğitim almasını istemiyorlar. Okullar sizin parti okulunuz değil. Siz bu okulları istediğiniz gibi yönlendiremezsiniz. Anayasa var.

GEÇEN YILDAN DAHA KÖTÜ DURUMDAYIZ

23 bin 670 öğretmen emekli oldu. Ama 20 bin öğretmen atandı. Yani bu yıl geçen yıldan daha kötü durumdayız. Eksi 3 bin 670 öğretmen. Nüfus daha fazla artıyor. İhtiyaç daha fazla var. Kaldı ki en iyimser senaryoyla 100 binden fazla öğretmene ihtiyaç var. Bunu nereden biliyoruz? 85 bin ücretli öğretmen var. Ücretli öğretmen varsa öğretmen açığı var. Dolayısıyla kaynakları buraya kullanmakla kullanmamak arasında bir politik tercih var. O yüzden de bunların sorgulanması gerekiyor. O yüzden yeni gelen genç yurttaşların itaatkar, kanaatkar ve Cumhurbaşkanı’nın deyimine mümkünse ‘dindar ve kindar’ olmaları gerekiyor. Bütün eğitim politikası bunun üzerine kurulmuş. Elbette gençler böyle gelmeyecekler. Bu hayallerinizi gerçekleştiremeyeceksiniz. Çünkü gençler Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller olarak yetişmek niyetindeler.

Yapılan araştırmaya göre, Göle Anadolu Lisesi'nin pansiyonu uzun süredir sorunlu. Şubat'ta teslim edilmesi gereken pansiyon hala teslim edilmiş durumda değil. Ve yazılı kalmak isteyen öğrenciler başka okul pansiyonlarında kalıyorlar. Yetkililerin bu eğitim-öğretim yılı başlamadan verilen sözleri tutarak çocuklarımızı teslim etmesini bekliyoruz. Profesör Doktor Saime İnal Selvi Sosyal Bilimler Lisesi'nde güçlendirme çalışmaları yapıldı. Ancak okulun fiziki şartları önceki döneme göre çok daha kötü durumda. Boyaları, badanaları, malzeme kalitesi açısından Milli Eğitim'in süratle bu okula dikkat etmesini rica ediyorum.

BU İKTİDARIN EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİR TANESİ KÖY OKULLARININ KAPATILMASIDIR

Bu iktidarın bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerden bir tanesi köy okullarının kapatılmasıdır. Köy okullarının kapatılması, genç nüfusun köylerden taşınması, Türkiye'nin tarımsal üretimini çok olumsuz etkilemiştir. CHP olarak köylerdeki tüm okulları iktidarımızda yeniden açıyor olacağız. Ve çocuklarımızın kendi okullarında, anne-babalarının sıcak yuvasında akşamları onlarla sohbet ederek eğitim hayatlarını sürdürmelerini sağlayacağız. Bir öğrenci bile olsa oraya öğretmen göndereceğiz.''

CHP Parti Meclisi Üyesi Armağan Erdoğan ise şunları söyledi:

''Eğitimin kronikleşmiş birçok sorunu var ve bu sorunlar anaokulundan, okul öncesinden yükseköğretime kadar devam ediyor. Yükseköğretimde şu anda 4 milyon 153 bin 981 örgün öğretim öğrencisi var. Yükseköğretim düzeyinde Kredi Yurtlar Kurumu’nun 822 bin yatak kapasitesi var. Sadece yatak kapasitesi diyoruz. Ve biz son yıllarda en fazla konuştuğumuz yükseköğretim öğrencileriyle ilgili sorun öğrencilerin barınma sorunu. Belediyelerimiz bu işin çözümü için ellerini taşın altına koymaya başladılar. Özel öğrenci yurtlarının toplam kapasitesi 945 bin 812. Ama bunları yüzde 62’si boş. Burada da bir planlama hatası olduğunu görüyoruz. Yani öğrencilerin bu kadar talebi varken, yurt bulamazken demek ki bu özel yurtların bir şekilde kamuyla ilişkilendirilmesi gerekir. Çünkü kamu kaynaklarıyla yapılan kredi yurtlar kurumlarının ancak yüzde 22’si kullanabiliyor ya da barınmanın o kadar ihtiyacını karşılayabiliyor.

AYDA 2 BİN LİRAYA BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNİN GÜNÜMÜZ KOŞULLARINDA GEÇİNMESİNİ BEKLİYORUZ

Şimdi beslenme ve diğer konularla ilgili olarak düşünelim, yükseköğretimde lisans düzeyindeki öğrencilerin 1,6’sına aylık burs ya da kredi veriliyor ve bu krediler geçen aylarda yapılan artışla lisans düzeyinde ayda 2 bin liraya arttı. Ayda 2 bin liraya bir üniversite öğrencisinin günümüz koşullarında geçinmesini bekliyoruz. Çünkü biz şöyle düşündük; iki tane simit, bir tane üçgen peynir, bir şişe su 53 lira. Yani tek 53 lirayla sadece simit, su ve peynirle beslenebiliyor. Sebze yediğini düşünmüyoruz, kahve içtiğini düşünmüyoruz, başka yemekler yediğini düşünmüyoruz, sosyalleşmesini düşünmüyoruz, kitap aldığını düşünmüyoruz, ulaşımda bulunduğunu düşünmüyoruz. Bu haliyle ayda 2 bin liranın o öğrenciye yetmesi hiçbir şekilde mümkün değil. Bunu da dile getirmek gerekiyor. Şimdi öte yandan sorunlar devasa olunca ancak az önce benim de sizlerle paylaştığım gibi sayılar üzerinden ve çok temel ihtiyaçlar olan barınma, beslenme, ulaşım gibi sorunlar üzerinden konuşuyoruz. Oysa bizim öğrencilerin akademik durumlarıyla, kariyer süreçleriyle, öğrencilerin iyi olmuş halleriyle sosyalleşmeleriyle, mutlu bir öğrencilik geçirmeleriyle, istihdam edilmeleriyle ilgili konuları konuşabilmemiz gerekiyor.''