14.04.2025

Suat Özçağdaş, Kadıköy Anadolu Lisesi Önünde Proje Okullarla İlgili Açıklama Yaptı

Proje okul atamalarıyla ilgili Kadıköy Anadolu Lisesi önünde bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "İktidar kendisinden olmayan, kendisinin itaatkar, kanaatkar nesiller yetiştirme projesine hizmet etmeyen her şeye karşı, her şeye düşman, her şeyi tarumar ediyor." dedi. Özçağdaş, "Mülakat yapmayacağız diye oy isteyip, dünyanın en büyük sahtekarlığıyla, dünyanın en büyük iki yüzlülüğüyle o öğretmenlerden oy istedikten sonra o öğretmenlere haksız hukuksuz mülakatlar yaptınız ve şimdi Milli Eğitim Akademisi ile de kalan son darbeyi vurmaya, öğretmenlerin diplomalarını ellerinden çalmaya çalışıyorsunuz. Yusuf Tekin'e söylüyorum Türkiye için bir gelecek tehdidisiniz. Recep Tayyip Erdoğan'a söylüyorum, bu ülke için en ufak bir sevginiz varsa bizi değil, öğretmenleri, öğrencileri, velileri dinleyin." ifadelerini kullandı.

"Bir gecede proje okullar ilan edildi"

Değerli basın mensupları, sendikalarımızın değerli temsilcileri, sivil toplum örgütlerimizin, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve diğer kurumların, kuruluşların temsilcileri, değerli veliler;

Kadıköy Anadolu Lisesi'nden proje okullarla ilgili yaşanan sorunları öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, velilerimizin isyanlarını dile getirmek için bir araya geldik. Proje okullarla ilgili konuşmaya başlamadan önce İstanbul Emniyet Müdürü’ne bir çağrıda bulunmak istiyorum buraya biraz önce ilçe başkanımızla birlikte yürüyerek geldim. Yürürken Moda İlkokulu’nun içinde polis otobüsleri gördüm. Ben devleti yöneten arkadaşlarımızın içerisinde çocuk nedir, korku nedir, kaygı nedir bilen kalan birileri olduğuna inanmak istiyorum. Rica ediyorum; ilkokulun içerisine görevli arkadaşlarımızı sokmak nedir? Sokak mı yok? Yer mi yok? İlkokul öğrencilerini neden korkutuyorsunuz? Sayın Emniyet Müdürü en azından bazı işleri doğru yapmamız lazım. Lütfen ilkokulun içindeki çocuklara daha fazla korku yaratmayın. Kadıköy Anadolu Lisesi onun 200 metre altında burada herhangi bir yerde görevli arkadaşlarımız, bizim için güvenlik için gelen arkadaşlarımız polislerimiz pozisyonlarını alabilirler.

Proje okullar konusuna gelince her şey 14 Mart 2014 tarihinde başladı. Kahramanımız Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin o zaman da Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarıydı. Bir gecede proje okullar ilan edildi. Nedir proje okul? kabaca tanımı şöyle; ulusal ya da uluslararası yerli ya da yabancı kurumlarla ülkelerle ya da herhangi bir projesi olan ya da Bakanlıkça uygun görülen okullar proje okulu olur. Yani Milli Eğitim Bakanlığı kimi isterse proje okulu yapar. Peki, Nabi Avcı, o dönemin bakanı ne demişti? “Sayıları 3ü 5'i geçmez.”

"Böyle bir akıl tutulması olur mu?"

Değerli basın mensupları, bugün Türkiye'de 2.153 proje okulu var. Ne 3’ü ne 5’i ne 10’u ne 100'ü ne 1000’i? bu 2.153 okulda 80.000 öğretmen, 5.000'den fazla yönetici var. Bizi izleyen yurttaşlarımız, kendisi, çocuğu ya da herhangi bir akrabası herhangi bir işe, herhangi bir çalışmaya başvurduklarında herkesin bir görev tanımı olduğunu, ölçütler olduğunu bilir değil mi? Bu okullarda yok. Türkiye’de bu 85.000 kişiyi atama yetkisi Milli Eğitim Bakanına verilmiş. Yani şöyle düşünülüyor; Milli Eğitim Bakanımız bir Superman, bu 85.000 kişiyi bizzat tanıyor. Tabii 85.000 kişi seçecekse bir miktar da seçmeyecekleri olması lazım; herhalde 100-150 bin kişiyi tanıyor, performanslarına göre karar veriyor ve bu proje okullara atama yapıyor. Böyle bir akıl tutulması kabile devletlerinde bile görülmeyecek, hiçbir standardı olmayan, ölçütü olmayan atama olur mu?

"Kararı AKP ilçe teşkilatları ve o torpil pazarlıklarının içinde yer alan insanlar veriyorlar"

Ben buradan iktidar partisine oy veren seçmenlere sesleniyorum; bir bakanın yüz binlerce insanı tanıması mümkün olmadığına göre, onların performansını takip etmesi mümkün olmadığına göre, gelecek olanları tanıması mümkün olmadığına göre, bugün bu sorunu yaratan -20.000 öğretmen yaklaşık her yıl bundan etkileniyor- kararı kim veriyor? Soru bu: Bakan karar vermiyorsa kararı kim veriyor? Eğitim camiasında olan herkes biliyor ki kararı yandaş sendika, AKP ilçe teşkilatları ve o torpil pazarlıklarının içinde yer alan insanlar veriyorlar. Bunu bilmeyen yok. Böyle bir kamu düzeni olur mu? Bu ülkenin polislerinin, doktorlarının, mühendislerinin böyle atanması düşünülebilir mi? Böylesi bir sefil düzen devletin ayakta kalmasını sağlar mı?

"Kanaatkar nesiller yetiştirme projesine hizmet etmeyen her şeye karşı, her şeye düşman, her şeyi tarumar ediyor"

2014 yılında 3-5'i geçmez diye başlanılan şey bugün bir norm haline geldi. Kadıköy Anadolu Lisesi'nin önündeyiz, bu açıklamayı İstanbul'dan yapmaya karar verdik çünkü 2016'da yönetmelik çıktığında tarumar edilen ilk dört okuldan biri o. Kadıköy Anadolu Lisesi, Ankara Atatürk Anadolu Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi. Bu okulların hepsi bir eğitim kültürü olan, bir kadrosu olan başarılarıyla halkta bir karşılığı olan yapılardı. Peki proje okulu ilan edilmek neyi sağladı, ne kazandırdı bu okullara? Kültürlerinin yok edilmesine, kadrolarının dağıtılmasına ve günün sonunda elde edilen kazanımların yok edilmesine neden oldu. İnsan durup bir an düşünüyor; böylesi bir saçmalığı bir iktidar neden ister? Yaptığınız her işte bir neden aramamız lazım, belki de bizim yanlışımız budur bilemiyorum. Bizim gördüğümüz neden şudur; iktidar kendisinden olmayan, kendisinin itaatkar, kanaatkar nesiller yetiştirme projesine hizmet etmeyen her şeye karşı, her şeye düşman, her şeyi tarumar ediyor ve bu okullar bu anlamıyla iktidarın hedefi. Bugün itibariyle fen liselerinin 366 fen lisesinin 363'ü, 99.1'i biri yüzde olarak, proje okulu. Ben sayın Bakana sesleniyorum; o üç okulun ne suçu vardı? Sayın Bakan, o üç okulu da sen ata, senin ferasetinden onlar da yararlansın, o üç okuldan ne istedin? İmam Hatip Liselerinin %44'ü; İmam Hatip Liselerinin ne günahı var, onları da yap yüzde 100 olsun, hiç olmazsa yüzde 50 olsun.

"Böyle bir zulümle karşı karşıya kalınca öğrenciler isyan ediyor"

Değerli arkadaşlar bu okulların içerisinde öğrencilerin sevgilisi durumuna gelmiş öğretmenler var. Biz Cumhuriyet tarihi boyunca o öğretmenleri gördüğümüzde bir yerde oturuyorsak ayağa kalktık, ceketimiz varsa ceketimizi ilikledik, hocam yoldan geçerken karşı kaldırıma koştuk elini öptük. Sen bu öğretmenlere teşekkür edeceğine bu öğretmenleri sürmeye çalışıyorsun. Bir başka şeyi söyleyeyim hayatta hiçbir şeyi doğru yapamayan Yusuf Tekin'e sesleniyorum; neden şimdi açıklıyorsun güzel kardeşim, sayın Bakan? Haziran'a kıran mı girdi Temmuz’a kıran mı girdi Ağustos’a kıran mı girdi? Bu ülkenin bu güzide okullarında okuyan çocuklar üniversite sınavına hazırlanıyorlar, bekleseydin ya biraz. 3 günde, bir haftada yapabilirsin bu atamayı, neden üniversite sınavlarının geçmesini beklemedin? şimdi bu öğrenciler, doğal olarak öğretmen öğrenciler için kutsaldır, anası babası gibidir sarılır ona. Öğretmenler için öğrenciler kuzusu gibidir. Böyle bir zulümle karşı karşıya kalınca öğrenciler isyan ediyor.

"Protesto hakkı sadece AKP'ye tanımlanmış değil"

Vay efendim isyan ettiniz! Buradan sesleniyorum: Balıkesir Edremit'te öğrencilerin çevresini saran jandarma birliklerine, öğrencileri okulun içine hapseden öğretmenlere sesleniyorum, müdüre sesleniyorum. Tekirdağ’da öğrenci velilerini arayarak tehdit eden, iktidar yandaşı atama müdür yardımcılarına sesleniyorum. Bursa’da velileri tehdit eden “öğrencilerinize söyleyin akıllarını başlarına alsın” diyen öğretmenleri, müdür yardımcılarını uyarıyorum. İstanbul’da utanmadan sıkılmadan “sizi bu okuldan mezun etmem” deme cüretine sahip olan müdür yardımcılarını uyarıyorum. Bir yurttaş yaşı kaç olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan'a verilen, Abdullah Gül'e verilen, başka bütün AK Partililere verilen anayasal protesto ve hukuk yoluyla hak arama hakkından vazgeçirilemez. Bu haklar sadece AKP'ye tanımlanmış değil. Her yaştan insanımız bu haklardan yararlanabilir. Öğrencileri, velileri aracılığıyla tehdit etmeyin. Dikkat ederseniz bugün burada hiçbir öğrencimiz yok çünkü bizim ana muhalefet partisi olarak görevimiz toplumsal yanlışları dile getirmektir, sendikaların görevi dile getirmektir ama bugün Türkiye'de bir sorun var. Yandaş sendikaysanız atama listelerini yapabilirsiniz, yandaş sendika değilseniz her türlü zorbalıkla karşı karşıya kalabilirsiniz.

"Bu ülkede bir terör yaratan varsa, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına zulmeden bir yargıdır"

Çıksınlar desinler ki biz Mersin'de öğretmenlerimize “şu yandaş sendikaya geçersen proje okulunda kalırsın geçemezsen gidersin” demedik desinler, o listelerin yandaş sendikaya sızdırılmadığını iddia etsinler. Değerli yurttaşlarımız ister iktidar partisine oy vermiş olsun, ister muhalefet partisine oy vermiş olsun tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum; böyle bir ülke yönetilemez. Bu derece adaletsiz, bu derece saldırgan, bu derece kayırmacı, bu derece yandaş bir sistem devam edemez. Bu bugün liselerde olur, dün üniversitelerdeydi. Üniversitelerde eyleme katılan öğrencilerin ailelerini arayarak, adını da koymuşlar terörü önleme birimi. Bu ülkede bir terör yaratan varsa bu iktidar ve onun yalaka medyasıdır. Bu ülkede bir terör yaratan varsa bu iktidarla birlikte hareket eden, basını kendi aygıtı haline getiren medya ve sermaye gruplarıdır. Bu ülkede bir terör yaratan varsa yargıyı siyasallaştırmış, aynı hapishanede bile haksızca hukuksuzca tuttukları insanların kalmasına izin vermeyen, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına zulmeden bir yargıdır.

"Bu ülkenin gençlerine, çocuklarına, öğretmenlerine ne zaman bu kadar düşman oldunuz?"

Buradan şunu da söyleyelim bu öğrencilerimizi velilerimizi tehdit etmekle kalmadılar sadece. Örneğin Muğla'da Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalan öğrencileri tespit edip öğrencileri tehdit ederek “ya kendin çık seneye belki girebilirsin ya da seni okuldan atacağız” diye tehdit ettiler ve bu öğrenciler yurttan ayrılmak zorunda kaldılar. Muğla milletvekilimiz eğitim alanında birlikte çalıştığımız Gizem Özcan'ın açıklamalarını takip edin lütfen. Ya siz bu ülkeye ne zaman bu kadar düşman oldunuz? Siz bu ülkenin gençlerine, çocuklarına, öğretmenlerine ne zaman bu kadar düşman oldunuz?

Peki bu yanlış zamanlamanızla, bu öğretmenler şimdi açıkta kaldıklarında bu öğretmenlere ne öneriyorsunuz? İl emrine geçeceklermiş. Onlarca kilometre ileride yerlerde kendilerine görev bulacaklarmış. Bu şehirlerde yaşayan insanlar eşleriyle çocuklarıyla birlikte yaşıyorlar. Sizin yapmanız gereken Milli Eğitimin tüm alanlarında olduğu gibi, 59.000 okulda olduğu gibi hizmet puanlığı üstünlüğü üzerinden okullardaki kadroları belirlemektir. Doğru zamanda belirlemektir, bunu yapmaktır.

"Bir okulda 30 yıllık öğretmen, 24 yıldır o okulda, bir tane takdir, 7 tane teşekkür, bir tane başarı belgesi var fakat o okuldan gönderilmiş"

Proje okullarla ilgili olarak valilik bir açıklama yapıyor “yok efendim, böyle sorunlar yok, o kadar da fazla değilmiş sayısı, bunlar gerçekleri yansıtmıyor” diyor. Yaşanan sorunlar gerçeklerin böyle olmadığını gösteriyor. Örneğin, bir okulda 30 yıllık öğretmen, 24 yıldır o okulda, bir tane takdir, 7 tane teşekkür, bir tane başarı belgesi var fakat o okuldan gönderilmiş. Neden gönderildiğini söyleyeyim mi? Bir neden olması lazım. Çünkü o okuldaki yetkili sendika. Yandaş sendika olmaktan çıkmış o arkadaşımız da yandaş olmayan sendikanın okulu temsilcisi, yetkili temsilci olduğu için. Başka İstanbul'dan bir örnek vereyim Sayın Vali. 7 tane kadrosu olan bir branş var, dördünü doldurmayı becerebilmişsiniz, 1 milyon atanmayan öğretmen olan ülkede, İstanbul'un göbeğinde dördünü doldurabilmişsiniz. Üçünü ücretli öğretmen atamışsınız. Hani hatırlıyorsunuz, bu ücretli öğretmenleri de bakan yok zannediyordu. 100.000 öğretmeni görmezden geliyordu, maaşlarını ödeyemedikleri, köle düzeninde çalıştırdıkları, asgari ücretin altında para ödediklerini yok diyordu. Peki şimdi ne oldu; bu proje okullar atamasıyla oradaki kadrolu öğretmeni gönderdiniz. Diyebilirsiniz ki onu gönderiyoruz, yerine kadroları dolduruyoruz. Onu da doldurmadınız. Siz hiçbir şeyi yönetmiyorsunuz, yönetmeye çalıştığınız tek şey algı. Memleketin sorunlarını çözmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Son olarak şunu söyleyeyim; Cumhuriyet Halk Partisi olarak başından itibaren proje okullara itiraz ettik çünkü değil Yusuf Tekin, hiç kimsenin tek başına on binlerce öğretmeni ataması düşünülemez bile, bu yanlış. Bu yanlışı zannederim herkes, Türkiye'nin yüzde 100'ü kabul ediyordur. Bunun için Anayasa Mahkemesi'ne gittik, Anayasa Mahkemesinin kararını bekliyoruz. Şimdi Sayın Bakanın bu haksız hukuksuz atamasını durdurmak için hukuksal yolları kullanacağız.

"Buradan İçişleri Bakanını, Milli Eğitim Bakanı uyarıyorum; liseli öğrencilerimizi korumak ve kollamaktır göreviniz"

Bugün biz açıklama yapıyoruz burada, kentin farklı yerlerinde, başka kentlerde, örneğin İzmir Atatürk Lisesi'nde, örneğin Tekirdağ'da, farklı kentlerde öğrencilerin itirazları var. Buradan İçişleri Bakanını, Milli Eğitim Bakanı uyarıyorum; liseli öğrencilerimizi korumak ve kollamaktır göreviniz. Sakın ha liseli öğrencilerin kılına zarar gelmesin. Bu ülkeyi daha da karışıklığa sevk etmeyin. O gencecik çocukları, öğretmenlerinin kaybından mutsuzluk duyan çocukların isyanını bir demokrasi pratiği olarak kabul edeceksiniz. Amerika’da Filistin için itiraz eden öğrencileri alkışlamayı bildiğiniz gibi Türkiye'deki yanlışlara itiraz eden öğrencileri de alkışlamayı bileceksiniz kardeşim.

Yarın sendika genel başkanlarımızla bir araya geliyoruz, durumu bir kez daha değerlendireceğiz. Biraz önce söyledim hukuksal süreci başlatıyoruz, Anayasa Mahkemesi sürecine ek olarak, onu devam ettiriyor olacağız. İllerde, ilçelerde olan çocuklarımızın gençlerimizin öğretmenlerin öğrencilerin sorunlarını dinlemeye devam edeceğiz. Bir çağrıda bulunmuştum, [email protected]'ye düşüncelerinizi, yaşadığınız sorunları, sıkıntıları gönderebilirsiniz diye, arkadaşlarımızla onları toplamaya devam ediyoruz. Yüzlerce okuldan, yüzlerce, binlerce öğretmenimiz yazıyorlar, hepsine teşekkür ediyorum.

"Bu ülkeye bir çeyrek yüzyıl kaybettirdiniz, öğretmenleri yoksulluğa mahkum ettiniz"

Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye'de, toplumda sakinlik, huzur ve barış istiyorsa bunun bir tane ön koşulu vardır. Bir toplumda adalet yoksa bir toplumda eşitlik yoksa o toplumda huzuru, mutluluğu, barışı sağlamak maalesef mümkün değildir. O nedenle, bu proje okullar uygulamasına derhal son verilmelidir. Öğretmenlere objektif kriterlere dayanan ister bugün burada olsun ister bu okullarda çalışmayı hayal eden öğretmenler olsun, hepsinin hakkı vardır, hepsi nesnel ölçütlerle bu okullara gelebilmelidirler. Daha önemlisini söyleyeyim, daha büyük olanını söyleyeyim son olarak. Öyle bir ülke yaratmalısınız ki insanlar belirli bir okula çocuğunu sokmak için uğraşmamalılar, insanlar kendi evlerinin yakınlarındaki okullarda iyi, kaliteli, nitelikli, bilimsel, çağdaş, parasız ve kamusal eğitim hakkından yararlanabilmeliler. Asıl budur.

Bu ülkeye bir çeyrek yüzyıl kaybettirdiniz, öğretmenleri yoksulluğa mahkum ettiniz, öğretmenlerin öğrencilerin kapısına bir güvenlik görevlisi koyamadığınız okullarda, MESEM’lerde ölmesini yaralanmasını engelleyemediniz. Bir bardak sıcak yemek, bir bardak su vermeyi başaramadınız. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diye kerameti kendinden menkul, bir de dünyada örneği olmamakla övündüğünüz hiçbir bilimsel altyapısı olmayan modellerle eğitimin geleceğini kararttınız. 68.000’le aldığınız 1 milyona sayılarını eriştirdiğiniz atanmayan öğretmenlerin problemlerini çözemediniz. Mülakat yapmayacağız diye oy isteyip, dünyanın en büyük sahtekarlığıyla, dünyanın en büyük iki yüzlülüğüyle o öğretmenlerden oy istedikten sonra o öğretmenlere haksız hukuksuz mülakatlar yaptınız ve şimdi Milli Eğitim Akademisi ile de kalan son darbeyi vurmaya, öğretmenlerin diplomalarını ellerinden çalmaya çalışıyorsunuz.

Yusuf Tekin'e söylüyorum Türkiye için bir gelecek tehdidisiniz. Recep Tayyip Erdoğan'a söylüyorum, bu ülke için en ufak bir sevginiz varsa bizi değil, öğretmenleri, öğrencileri, velileri dinleyin. 19 milyon öğrencinin, 1,2 milyon öğretmenin ve 1 milyon atanmayan öğretmenin dertlerini çözmeye çalışın. Bu bakan ve yanındaki dar klik Milli Eğitim Bakanlığı'nı sadece örgütlenecek bir alan olarak görüyor. Ekrem İmamoğlu dışarı çıktığında, Cumhurbaşkanı adayı olarak kampanyasını yaptığında, Cumhurbaşkanı olduğunda tüm bu haksızlıkların hukuksuzlukların hesabını vereceksiniz, o dar kadronuzla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı'ndan çıkacaksınız ve Türkiye'nin geleceğini karartmaya devam edemeyeceksiniz.