11.06.2024

Murat Emir: “Hububatta Maliyetleri Karşılayan Bir Fiyat Açıklanmalı”

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ MURAT EMİR: ‘UYARALIM; ÇİFTÇİNİN TOKADI ÇOK SERT OLUR’

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında hububat alım fiyatlarıyla bayramın çiftçimize iyice zehir olduğuna işaret etti. CHP’li Emir, şunları dile getirdi:

Çiftçimiz ithalat baskısı altında ağır girdi maliyetleriyle boğuşurken, bir yandan gübre, mazot, tohum fiyatları astronomik olarak artarken, gözü Toprak Mahsulleri Ofisi'nin açıklayacağı fiyatlardaydı ama maalesef bu kez de umduğunu bulamadı. Bu kez açıkladıkları fiyatlar, geçen yıllardaki fiyatları dahi arattı. Çünkü AKP iktidarı tarımı unutmuş durumda, çiftçiyi kaderine terk etmiş durumda, üretimi önemsemiyor; varsa kıt kanaat kaynaklarımız onları da ithalatla harcamaya peşinde. Ekmeklik buğday fiyatları açıklandı, 9,25 lira, desteklerle beraber 11 liraya geliyor. Geçen yıl açıkladıkları 8,25 lira; 8.25 liradan 11 liraya geldi, yani yüzde 12 arttı. Peki, bu arada enflasyon ne kadardı? Yüzde 75. Bu arada mazot ne kadar arttı diye baktık: 21.5 liradan 39.28 liraya gelmiş, iki katına çıkmış mazot. Gübre fiyatlarını hiç söylemiyorum.”

‘MALİYETLERİ KARŞILAYAN BİR FİYAT AÇIKLANMALI’

Resmi enflasyonun yüzde 75 olduğunu anımsatan CHP’li Emir, şunları kaydetti:

“Buğday fiyatını arttıra arttıra yüzde 12 artırıyorlar. Bu namertliktir, bu vicdansızlıktır, bu çiftçiyi kaderine terk etmektir, bu Türkiye'yi iyice dış bağımlısı yapmaktır ve Türkiye'yi yakın bir zamanda kıtlık, açlık tehlikesiyle baş başa bırakan bir sorumsuzluktur. Buradan iktidara sesleniyoruz: Bir an evvel kendilerine gelsinler. Çiftçiyi böylesine horlayan bir fiyatla yola devam etmeleri mümkün değil ve en azından maliyetleri karşılayacak bir fiyat açıklasınlar. Ziraat Mühendisleri Odası, bir kilo buğdayın fiyatının maliyetinin 10,89 liraya geldiğini söylüyor. Maliyetinin bile altında bir rakamla çiftçiyi böylesine zor bir duruma sokmak ancak AKP'nin yapabileceği ve vicdansız bir uygulamadır. Akıllarını başlarına alsınlar, çiftçinin sesine kulak versinler ve hiç olmazsa maliyeti karşılayan, hiç olmazsa enflasyona yaklaşan bir artışı yapsınlar.”

‘ÇİFTÇİNİN TOKADI SERT OLUR’

Yalnızca geçen yıldan bu yana vatandaşların temel gıda maddesi olan ekmeğin 6,5 liradan 10 liraya çıktığını kaydeden CHP’li Emir, şunları kaydetti:

“Madem siz ekmeği 6,5 liradan 10 liraya çıkardınız da o zaman buğdayı niye 8,25 liradan 11 liraya çıkarıyorsunuz? Buğday üreticisinin, çiftçinin suçu ne? Bir an evvel bu yanlıştan dönsünler. Arpa fiyatları yine aynı şekilde; 7,25 liraya çıkartmışlar; daha kötü, yüzde 3 artış var. Yüzde 3... Türkiye'de yüzde 3 artan ne var? Türkiye'de yüzde 100'ün altında artmayan ne kaldı? Ve dönüp de arpa üreticisine "sana geçen yılki fiyattan yüzde 3 artış yapacağız, 7 lirayı 7.25 lira yapacağız" demek alay etmektir. Çiftçinin tokadı sert olur, buradan uyarıyoruz.”

‘TEKİRDAĞ’DA BUĞDAY MİTİNGİNİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ’

“Biz cuma günü Tekirdağ'da Buğday Mitingimizi gerçekleştireceğiz; çiftçilerimiz, köylülerimiz, tarlaya terini akıtan emekçilerimizle bu tahıl fiyatlarını protesto etmek üzere alanlarda olacağız. Tekirdağ Meydanında saat 15:00'te Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde cuma günü çiftçilerimizin sesine ses katacağız, seslerine ses olacağız ve bu insanlık dışı, bu kabul edilemez, bu vicdansız taban fiyatı protesto edeceğiz ve bir kez daha iktidara uyanacağız. Bilsinler ki çiftçimizin yanındayız ve asla da yanında olmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

‘ÖZÜR DİLEMEK YERİNE ÇARŞAFA DOLANIYORLAR’

Tasarruf tedbirleri kapsamında bakanların özel uçaklarla seyahat ettiğini anımsatan CHP’li Emir, şunları dile getirdi:

“Kısa zamanda anlaşıldı ki bunlar jetten inmiyorlar. Bunlar jetgiller ve uçağa binmeye çok fena alışmışlar. Buradan Kayseri'ye kadar bile jetle gidiyorlar, buradan nereye gitseler en küçük mesafelerde bile ekipleriyle beraber uçaklarla gidiyorlar. Açıklamaları da birbirinden daha fena... Her bir açıklamada iyice çarşafa dolanıyorlar, iyice ayakları suya bulanıyor, iyice açıklayamıyorlar, tam bir karmaşaya dönüşüyor. Aslında yapacakları şey basit: Bir tane bir şey var; özür dileyecekler, "yanlış yapılmış" diyecekler, "bir daha yapmayacağız" diyecekler, "biz örnek olacağız" diyecekler ki herkes örnek alsın ve herkes duysun.”

‘SÖZLEŞME KAPSAMINDA LÜKS ARAÇLAR TAHSİS EDİLMİŞ’

CHP’li Emir, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın Rönesans Holding’in uçağıyla yurt dışına gittiğini hatırlatarak, şunları ifade etti:

“Bakan ki: "Ya biz bu uçağa para vermedik, bir firmanın bu, dolayısıyla bir firma bizi oraya götürdü." Ya tamam da bu firma senin ihale verdiğin firma, sen bu firmaya milyarlarca dolarlık ihale veriyorsun, bu firma buralardan paralar kazanıyor. Sen şimdi bu firmanın bu "jestlerine" diyelim tırnak içerisinde -yani aslında bunun adı rüşvettir ama hadi bakanı üzmeyelim, böyle diyelim- e şimdi sen buna nasıl binersin dediğimizde burada bir ahlaki sorun görmediler. Oysa başta burada bir ahlaki sorun var ve ayrıca da bir hukuki sorun var. Ama geçiyoruz, bakın sözleşme icabı lüks araçlar tahsis edilmiş kendilerine. Lüks servis araçları tahsis edilmiş kendilerine ve bunlar sorulduğu zaman da bakan diyor ki: "Ya biz bunu zaten sözleşmenin gereği olarak firmadan alıyoruz" diyor. Bakın sözleşmenin maddesi burada. Yani bunlar değerli arkadaşlar Mersin, Adana, Osmaniye, Gaziantep yüksek standartta demiryolu hattı inşaatı ile yaptıkları ihale sözleşmesi gereğince ihalenin ekine de koydurmuşlar: 5 tane makam aracı, 15 tane çalışanlar için araç, servis araçları, bitmiyor iaşe bedelleri, bitmiyor ibate bedelleri... Yani diyor ki: "Ben sana bu ihaleyi veririm tamam ama bunun karşılığında sen bana makam araçları vereceksin. İş bitimi uzarsa bunları sıfırı ile yenileyeceksin, servis araçları vereceksin. Kontrol kabul memurlarım geldiğinde -bakın burası çok daha kabul edilemez- de onu ağırlayacaksın; yedireceksin, içireceksin, ağırlayacaksın. Kimi? İşi kabul edecek adamı.

‘BAKAN AKLIMIZLA ALAY ETMESİN’

Ya işi kabul edecek adamı, o kontrol mühendisini ağırlama görevini sen nasıl o ilgili holdinge verirsin? Adam sofrasına oturduğu adamı nasıl denetleyecek senin kontrol memurun? Bu kadar şirazesi şaşmış, bu kadar ne yaptıklarının farkında değiller ve bunu da sözleşmeye yazmışlar ve diyor ki bakan: "Ya zaten biz ödemiyoruz, o firma ödüyor" diyor. Sayın Bakan, aklımızla alay etmeyin. Siz bunu idrak edemiyorsunuz belli de bu sözleşmedeki her bir madde dönüyor dolaşıyor bizim cebimize elini uzatıyor. Bu sözleşmelerde parayı bu millet ödüyor, bu devletin kasasından çıkıyor. Sen bu sözleşmenin ekine koyarsan, adam da dönüyor parasını senden yani hepimizden alıyor. Hani esirgiyorsun ya, çocukların aşısından esirgiyorsun ya, emeklinin maaşından esirgiyorsun ya, asgari ücretten esirgiyorsun ya, sağlık giderlerinden esirgiyorsun ya; hani dönüp tasarruf yapacakmış gibi yapıyorsun ya... İşte oraya çok gördüğün paraları bu sözleşme bedeli olarak oraya ödüyorsun sen ve dönüyorsun pişkin pişkin "biz sözleşmeye yazdık" diyorsun.

‘AFETLERDE KULLANILMASI GEREKEN MADDEYİ KULLANIYORLAR’

İhalenin 21-B kapsamında yapıldığını anımsatan CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Afetlerde kullanılması gereken, doğal afetlerde "iş acil, bir an evvel yapmamız lazım" dedikleri maddeye sığınıyor, "gel kardeşim gel, biz seni tanırız, senle pazarlık yapalım" diyor. İhale falan değil bu, dolayısıyla bu da ihale şartnamesi değil, bunların hepsi göstermelik. Türkiye'nin nasıl yönetildiğini ortaya koyan çok çarpıcı, utanç verici bir örnek. Yani bunu yapanların utanması lazım ama utanacak halleri kalmamış. Pazarlık usulü, ihalesiz, açık ihalesiz bir iş yaptırıyor, oraya da kendisinin ve memurlarının nasıl ağırlanacağını yazıyor. Ondan sonra "kontrol memurlarını da siz ağırlayacaksınız" diye hüküm koyuyor. Kontrol memurları öğlen sofrasında oturuyorlar, akşam sofrasında oturuyorlar, öbür gün gidiyorlar adamı denetliyor güya ve bu paralara bunlar lüks ve şatafat içerisinde yaşarken de yakalanınca da "ya sözleşmenin içinde var, biz cebimizden almıyoruz" diyor. Olacak şey değil, büyük bir sorumsuzluk; kendilerini azıcık ciddi olmaya davet ediyoruz.”

5 liralık madeni paranın tedavüle çıktığına işaret eden CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Ağır bir enflasyon var, paramızı pul ettiler. Çünkü tek kişilik iktidar, her şeyin uzmanı olan Cumhurbaşkanı ekonomiyi de biliyordu, ekonomiyi batma noktasına getirdi ve bakın 1 Ocak 2009 tarihinde kağıt 5 lira çıkmış. 5 lira ile ne alındığına baktık; 1 Ocak 2009 tarihinde 12.5 ekmek alıyormuş 2009 tarihinde 15 yıl önce. 15 yıl önce 5 liraya 12.5 ekmek alıyormuşsunuz, şimdi yarım ekmek alıyorsunuz. Yani ekmek fiyatı 15 yılda 25 kat artmış. İşte ekonominin en basit tarifi budur. Bir ülkede 15 yılda ekmek fiyatı 25 kat artıyorsa, o ülkeyi yönetenler sorumsuzdur ve bu işi bilmiyorlardır.

‘BABANIZIN, PARTİNİZİN PARASINI BASMIYORSUNUZ’

5 liralık madeni para üzerinde AKP’nin seçim logosu olan Türkiye Yüzyılı logosunun bulunmasını eleştiren CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Siz babanızın parasını basmıyor musunuz ki, parti parasını da basmıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin parasını basıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin parasına siz hangi hakla Türkiye yüzyılı amblemi basıyorsunuz? Bu ülke sizin babanızın malı mı? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası AKP'nin yan kuruluşu mu? Türkiye'nin parası sizin AKP reklamı yapacağınız bir alan mı? Çok hevesliyseniz parasını verirsiniz matbaaya ve bastırırsınız kendi paranızı istediğiniz kadar da satarsınız istediğiniz fiyata. Ama Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na talimat verip, kendi sloganınızı para üstüne basmak hadsizliktir ve bir iktidarın asla aklından geçirmemesi gereken bir şeydir. Tek adam rejiminde her şey bir kişiye bağlı, her şeyin sahibi o bir kişi ve etrafı; onlar, her şeyin sahibi onlar, haliyle de Merkez Bankası'nın ve Türkiye'deki paraların da doğal sahibi gibi düşünüyorlar kendilerini. Haliyle de buraya kendi amblemleri basmaktan da bir imtina etmiyorlar, bir yanlış görmüyorlar. Ama Türkiye Cumhuriyeti babanızın çiftliği değil.

‘GERİLİM ÇABASININ BİR PARÇASI OLMAYACAĞIZ’

CHP’li Emir, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının anımsatılması üzerine, şu açıklamada bulundu:

“Sayın Bahçeli'nin paniği anlıyoruz. Çünkü gerilimden beslenen bir siyasi anlayış; çatışma olsun, gerilim olsun, kavga olsun ve biz de bunun üzerinden siyaset yapalım anlayışında olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla biz onların bu çabalarının bir parçası olmamak konusunda dikkatli davranacağımızı söylemek isterim. Tabii biz 31 Mart seçimlerinde milletimizin bize verdiği görevin ve ödevin gayet farkındayız. Biraz önce ifade ettiğim gibi herkes son derece ağır ve yakıcı sorunlarla baş etmek zorunda, baş edemiyor. Ülkemizde açlık, yoksulluk, işsizlik, pahalılık var ve bunlar herkesin birinci sorunu. Nereye gitsek -kendilerine de tavsiye ederim biraz sokağa çıksınlar, tarlalara gitsinler, fabrikalara gitsinler, okullara gitsinler- herkesin bizden beklentisi "sorunlarımızı çözün, çözümün bir parçası olun" şeklindedir. Biz mümkünse çözümün bir parçası olmak ama muhalefeti de en iyi şekilde yapmak durumundayız. Sayın Bahçeli kendi durumuna bakmadan bize aklınca saldırıyor ama kendisine sadece şunu hatırlatmak isterim. Bakın HÜDAPAR ile aynı ittifak içerisinde Meclis'e girdiler, HÜDAPAR'ı Meclis'e soktular. HÜDAPAR, Gaffar Okan'ın ve birçok vatan severin katilleri olan Hizbullah'ın siyasi uzantısıdır ve kendileri ifadeleriyle Hizbullah ile HÜDAPAR arasında açık bir ilişki bulamamış olabilirler ama o açık ilişki bu milletin vicdanında, ortadadır, şüphesiz bir şekilde yer almaktadır. Ama "eyalet sistemini, özerkliği, federasyonu hiçbir bağımız olmadan özgürce tartışalım" diyen bir parti ile kol koladır. Ona bir baksın, ondan sonra Mustafa Kemal'in kurduğu Kuvayi Milliye'den gücünü alan Cumhuriyet Halk Partisi'ne dil uzatsın. Kendisine önce kendisine bakmasını tavsiye ederiz.”

‘SÖZ VERDİKLERİ KONUTLARIN TESLİM ORANI YÜZDE 12’

Depremzedelere sağlanan kira desteğinin kesilmesinin anımsatılması üzerine CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Bir defa depremin üstünden 1,5 yılı aşkın bir süre geçti, 1 yılda herkesi konut sahibi yapacaklardı. Bu sözle seçim kazandılar, seçim meydanlarında bu sözü verdiler ve bugün itibariyle konutuna kavuşan, yani borç ödediği konutuna dahi kavuşabilen depremzedelerin oranı yüzde 12'lerde. Yani siz konut talebi olan evi yıkılmış her 10 depremzedenin yaklaşık 1'ini ev sahibi yapmışsınız, 9'u dışarıda kalmış. Nerede bu insanlar, neredeler?.. Barakalardalar, konteynırlardalar ve kiradalar, her yerde kiradalar. Siz enflasyonu yüzde 75'lerde, geçen sene yüzde 100'de, bir önceki sene yüzde 120'de yaparken insanları kiraya mahkum ettiniz ve şimdi de kira yardımını kesiyorsunuz. Olacak şey değil... Önce sözünüzü tutun, siz deprem bölgesindeki insanların yüzde 100'ünü konutlarına yerleştirin, ondan sonra deyin ki: Artık sizin kira desteğine ihtiyacınız kalmadı değil. Hangi koşul değişti de bu kira desteğini kesiyorsunuz? Ne değişti? Bunlar hâlâ depremzede, hâlâ konteynerde yaşamak zorundalar veya kiradalar. Yani birinci ayla on sekizinci ay arasında hiçbir fark olmadı ki siz bunu değiştiriyorsunuz. "Efendim kural böyle..." E kuralı siz koyuyorsunuz; getirirsiniz, bir saniyede Meclis'ten geçiririz. Depremzedeye böylesine büyük bir vicdansızlığı yapmaya hiçbir hakkınız yok. Eğer tasarruf edecekseniz biz size gösteriyoruz, bir sürü yer var. Ama depremzedeyi aç ve açıkta bırakacak ve sonra da "tasarruf yaptık" diyeceksiniz bunu asla kabul etmeyiz.”