10.07.2024

Murat Emir: “Bakan Şimşek Halktan Kopuk, Aklı Londra’da Kalmış”

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Genel Kurul’da görüşülmeye başlanan Öğretmenlik Mesleği Yasası’na değindi. CHP’li Emir, şunları dile getirdi:

“Yasa teklifiyle özellikle öğretmen seçimi, öğretmenlerin mesleğe alanımı ve aradaki elemelerin bütün yetkileri Milli Eğitim Bakanlığı'na veriliyor. Yusuf Tekin'in ve yanındaki birkaç kişinin ideolojik saplantılarına göre öğretmen alacaklar. Öğretmenleri kadrolara almayacaklar ve Milli Eğitim'de şu ana kadar eksik kaldıysa kadrolaşmalarını tamamlayacaklar. Kendi kafalarındaki o saplantılı eğitim modelini uygulayacak öğretmen bulma peşindeler. Biz özellikle 1 milyon atanmayan öğretmen, bunların aileleri ve sınıflarında öğretmen bekleyen öğrenciler adına bu mücadeleyi veriyoruz. 1 milyon öğretmen atanmayı bekliyor. En azından 100 bin öğretmen atama sözü vermişlerdi. Bugün itibariyle sadece emekli olanlar yerine 20 bin öğretmen atıyorlar, bunu da mülakatlarda yapıyorlar. Seçimden önce ‘Mülakatı kaldıracağız’ dediler ama şimdi de ‘Mülakat gibi mülakat’ diyorlar. Bir yönüyle 20 yıldır yaptıkları mülakatların aslında sübjektif, aslında kendi yandaşlarını mesleğe kabul ettikleri, haklının hakkını yedikleri mülakatlar olduğunu itiraf etmiş oluyorlar. Ama bir yandan da mülakata devam edeceklerini ilan ediyorlar. Bu ülkenin yetişmiş öğretmenleri, umutla atanmayı bekleyen öğretmenler beklemeye devam edecekler. Hak edenler bir yanda tutulacak ama AKP örgütlerinde hazırlanan listelerle öğretmenler alınmaya devam edecek.”

‘ÖĞRETMENLERE ORANTISIZ ŞİDDET UYGULANDI’

1 milyon atanmayan öğretmenin diplomasının da değerinin kalmadığına işaret eden CHP’li Emir, şunları söyledi:

“1 milyon öğretmene diyorlar ki: ‘Siz eksik yetişmişsiniz, siz yeterli değilsiniz, sizden öğretmen olmaz. Dolayısıyla 1 milyon atanmayan öğretmen diye bir şey yok.’ Hemen bir hokus pokus yapıyorlar. ‘Biz seçeceğiz, alacağız, 2 yıl boyunca değerlendireceğiz, eğitim vereceğiz. Arada bunlar memur olmayacaklar asgari ücret alamayacaklar, statüleri belli değil ama sonrasında bakacağız. Gözden kaçanlar var ise sınavda onları da eleyeceğiz; birazcık demokrat, birazcık Atatürkçü olanlar varsa onları da eleyeceğiz ve sonunda da bulduğumuz kişileri öğretmen yapacağız’ diyorlar. Bu yasaya karşı direnişimizi sürdüreceğiz ve bu yasaya karşı da tüm Türkiye'den ses bekliyoruz. Bu yasayı hazırlarken bilim insanlarının, öğretmenlik mesleği örgütlerinin, üniversitelerin, sivil toplumun, velilerin, öğrencilerin görüşlerini almadılar. Bakanlığın koridorlarında, kapalı kapılar ardında hazırladılar, şimdi de önümüze getirdiler ve özellikle Eğitim-Sen, Eğitim-İş gibi eğitimle birinci dereceden ilgili olan öğretmen örgütlülükleri bu yasaya karşı eyleme geçtiler. Dün biz Genel Kurulda bu yasayı görüşürken eğitim, Eğitim-İş ve Eğitim-Sen'li öğretmenlerimiz Meclis'in yanı başında yürümek istediler, Birinci Meclis'e gitmek istediler, Milli Eğitim Bakanlığı'na seslerini duyurmak istediler ama orantısız bir polis şiddetiyle karşılaştılar. Bunu protesto ediyoruz. Demokratik toplumun en temel gereği insanların toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkıdır, Anayasal bir haktır. Bu haklarını kullanmalarının önüne geçildi, 11 gözaltı yapıldı. Öğretmenlerimiz sabaha kadar oturma eylemi yaptılar ve bu kişiler salıverilene kadarda oturma eyleminden vazgeçmediler. Öğretmenlerimiz dışarıda, velilerimizin gözü Meclis'te ve biz de Genel Kurulda bu yasaya karşı, eğitimi tekrar kaosa sokacak bu yasaya karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu yasa ile öğretmenlerin, eğitimin hiçbir sorunu çözülmüyor. Ama maalesef ısrar ediyorlar, yine kafalarına göre bir eğitim modeli yaratmanın peşindeler.”

‘ŞİMŞEK HALKTAN KOPUK, AKLI LONDRA’DA KALMIŞ’

Türkiye’nin en temel sorununun geçim sıkıntısı olduğuna işaret eden CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Ekonomiyi yöneten, yönettiği iddiasında olan Mehmet Şimşek ise Türkiye gerçeklerinden kopuk, aklı Londra'da kalmış, aklı Londra'daki o milyonlarca sterlinlik maaşında kalmış ve gideceğini de anlamış herhalde, bahaneler uydurmak ile meşgul. Şimşek, sen Türkiye'de ekonomiden sorumlu bakan olduğunda ‘İrrasyonel politikaları bırakacağız, artık rasyonel politikalara döneceğiz’ dedin. Hem de Nebati'nin yüzüne söyledin. Yani Nebati akıl dışı politikalar uyguluyordu. Ama onun ustası kimdi? Recep Tayyip Erdoğan ve sen tekrar Recep Tayyip Erdoğan'ın bakanı oldun. Niye geldin? Türkiye'deki hayat pahalılığını, enflasyon sorununu çözecektin ekonomiyi rayına oturacaktın. Ama şimdi bakıyoruz ki sen saldırganlaşıyorsun. Sen bir teknisyen gibi Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözmek yerine, giderek siyasal bir dil kullanıyorsun. Asgari ücretleri suçluyorsun, emeklileri suçluyorsun. Diyorsun ki: ‘Bunlar talep yaratmasalar, bunların cebinde para olmasa enflasyon bitecek.’ Bunun için sana gerek yok ki, bunu herkes çözer. Vatandaşın cebinde bir kuruş bırakmazsın, bir gramlık bir mal alamaz vatandaş, enflasyon da biter. Bunun için Londra'dan gelmene gerek yoktu. Senin yapman gereken vergi kaynağını bulmak. Bu kriz sırasında kim zenginleştiyse ona gidip onun cebindeki, onun kasasındaki parayı tekrar kamunun kasasına koymak. Bak enflasyon yüzde 30'ken kamu bankalarından yüzde 8 faizle yıllarca büyük sermayedarlara milyarlarca dolar kredi verildi, biliyorsun değil mi? Peki, sen bunun için ne yaptın? Hiç bir şey yapmadın. Kur korumalı mevduatın Türkiye'ye faturası, akıl dışı uygulamanın faturası 1,2 trilyon... Ne yaptın? Hiç bir şey yapmadın. Vergi borçları silinirken ne yaptın? Sen de silmeye devam ettin. Kamu-özel ortaklıklarının milyarlarca dolar aktarılırken ne yaptın? Seyrettin. 21-b ile yani pazarlık usulü ile ‘Gel kardeşim kaça yapıyorsun bunu?’ 2 milyar dolara. Olsun boş ver sen, 4 milyar dolara yap" diyen bakana bir şey yaptın mı? Hiçbir şey yapmadın, aynı düzenin bir parçasısın.”

‘BAKAN ŞİMŞEK SORUMULUKTAN KAÇIYOR’

Şimşek’in empatiden uzak olduğunu, vatandaşı anlamadığını ve Türkiye’nin sorunlarını çözmek istemediğini söyleyen CHP’li Emir, şunları ifade etti:

“Aklı Londra'da kalmış ve sorumluluktan kaçan bir tutumun var. Gideceğini anladın, suyunun ısındığını farkındasın; Tayyip Erdoğan'ın seninle işinin azaldığını, yeni bir isimle, yeni bir hikaye ile devam edeceğini hissetmiş olmalısın ki şimdi de artık vatandaşa gerçekten neredeyse vurdumduymazlıktan, vatandaşı aşağılamaya varabilecek kadar sözlerle tartışmaların içine giriyorsun. Olacak şey değil, vatandaş ne yapmalıymış? Ayağını yorganına göre uzatmalıymış. Ne demek bu? Vatandaşın yorganı mı kaldı? Sizin gibiler vatandaşı nereden bilecek? Vatandaşın yiyecek ekmeği kaldı mı? Vatandaşın cebinde bir kuruşu kaldı mı? Vatandaşın elektriğin suyun parasını, kiranın parasını ödeyecek hali kaldı mı? Vatandaş ayağını yorganına göre uzatacakmış. Yurt dışında yaşamış 10 yıl boyunca ve o 10 yıl boyunca kredi kartına taksiti hiç duymamış beyefendi, Türkiye'ye gelince de şaşırmış. Ya sen 50 yaşında olmalısın yaklaşık; 10 yıl orada yaşadıysan 40 yıl da burada yaşadın. Buranın gerçeklerini, bu toprakların gerçeklerini ne çabuk unuttun? Avrupa'da bir işçi 2-3 günlük kazancıyla asgari ücretle gidiyor bir buzdolabı alıyor, gidiyor bir çamaşır makinesi alıyor. Türkiye'de iki veya üç asgari ücretle alabiliyorsunuz bunu. Yani bir İngiliz işçinin 60-70 katı daha çok çalışmak zorunda Türkiye'de çalışan bir işçi, bundan haberiniz var mı? Şimşek sorumluluktan kaçamaz, o ve onu atayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Bu ekonomik krizin bedeli sizin sırtınızdadır, bunun sorumlusu sizsiniz, bu dengeleri siz bozdunuz, bu devletin kasasını siz soydurdunuz ve şimdi de dönüp bir de halkı suçlayamazsınız. Fedakarlık yapmış gibi, çok büyük bir özveri yapmış gibi dönüyor vatandaşa: "Ben Londra'da ne kadar kazanıyordum siz biliyor musunuz? Size geldim, fedakarlık yaptım" diyor. Ya hiç yapmasaydın... Eğer sen vatandaşın açlığını, yoksulluğunu, kimsesizliğini, yeterli beslenmeyişini, kirasını ödeyemeyişini, elektrik düğmesine basamayışını çözemeyeceksen, sen fedakarlık yapsan ne olacak, yapmasan ne olacak?”

‘TÜİK BAŞKANI VATANDAŞIN NELER ÇEKTİĞİNİ BİLİYOR MU?’

TÜİK Başkanı’nın yaptığı açıklamaları eleştiren CHP’li Emir, şunları söyledi:

TÜİK, enflasyon sepetini açıklamıyorlar. Niye? Çünkü vatandaş oraya baktığı zaman gerçek rakam olmadığını görecek. Makyajlı, sansürlü rakamlarla, sahte rakamlarla ülkeyi oyalıyorlar. Kim inanıyor? Hiç kimse. Ama zam vermeye gelince TÜİK'in rakamlarından yola çıkılıyor. TÜİK Başkanı bu ülkede bu yönetimin, ekonomi yönetiminin bir parçası değilmiş gibi konuşuyor. Skandal sözler: "Enflasyon ha yüzde 45, ha yüzde 75 fark etmez." Bir de bu bilimsel bir gerçeklik ve gerçeklikmiş... Niye böyleymiş? Çünkü insanlar zaten hemen hemen aynısını hissediyorlarmış. Ya, bunu okuyunca Ahmet Kaya şarkısı aklıma geldi: Siz bu vatandaşın neler çektiğini nereden bileceksiniz?.. Siz kaç maaşlı bürokratlarsınız? Bu ülkeden kopmuşsunuz, çarşıdan, pazardan, marketten kopmuşsunuz. Şimdi de "ha 45, ha 75" diyorsunuz. İnsan utanır biraz. Sen orada oturup kılı kırk yaracak makamdasın, her bir ayrıntıyı görecek makamdasın; onun yerine "boş verin ya, zaten aynısını hissediyorsunuz" diyorsun. Ama sen biliyor musun insanların neler çektiğini, neler yaşadığını? Yoksulluğun, açlığın ne demek olduğunu sen biliyor musun da "yüzde 45 ile 75 aynıdır, çok fark etmez" diyorsun. Senin görevin açık, şeffaf bir biçimde enflasyonun oranını, rakamını açıklamaktır hem de milimi milimine açıklamaktır. Neden şirketlerin kârıymış?.. Bakın diyor ki: "Enflasyonun nedeni şirketlerin kârı" diyor. Evet doğru, bak bu doğru ama bunu Mehmet Şimşek'e söylesene. Mehmet Şimşek "Asgari ücret verirsek enflasyon olur" diyor. Anlaşın aranızda; asgari ücret enflasyon yaratıyor mu, yaratmıyor mu? Ama TÜİK Başkanı doğru söylüyor. O şirket kârlarına bakacaksınız, vergilendirilmeyen borsa kazançlarına bakacaksınız, para babalarına bakacaksınız. 17 bin lira asgari ücrete zam yapmayacağız diyerek bu işi yönetemezsiniz. Bakın son 2 yılda her yıl iki defa asgari ücrete zam yapıldı. Enflasyon çok daha düşüktü. Seçim vardı. İşte o yüzden diyoruz ki biz; geçim yoksa seçim var sözünü o yüzden söylüyoruz. Seçim olunca yap, seçim yoksa asgari ücrete zam yok. Gerekçesi ne? "Asgari ücrete zam yaparsam enflasyon artar..." Senin TÜİK Başkanın başka bir şey söylüyor. Efendim, çok aklı Londra'da kalmıştı ya; Avrupa ülkelerindeki enflasyon 5 kat hissediliyormuş, Türkiye'deki enflasyon 2 kat hissediliyormuş. Ne mutlu bize. Avrupa'daki ortalama enflasyon yüzde 2, 5 kat hissedilince yüzde 10 oluyor. Bizdeki enflasyon senin rakamınla yüzde 70, bizim rakamımıza yüzde 120. Biz, Türkiye'de yüzde 240 enflasyon hissediyoruz, haberiniz var mı bundan? Unuttuğunuz milyonlar yüzde 240 enflasyon hissederek yaşıyorlar, bunu biliyor musunuz? Dolayısıyla ekonomi yönetiminin bir an evvel aklını başına toplaması lazım; bu krizi kim başlattıysa, kim çıkardıysa, kim krizle zenginleştiyse onun üzerine gitmesi lazım. Yapabilirler mi? Yapamazlar. Dolayısıyla onlar yapana kadar biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz diyoruz ki: Asgari ücrete zam yapın. Öyle yüzde 70 enflasyon olan bir ülkede "yılbaşında yaptım, zaten 17 bin lira yeterli bir rakam..." Bunu da söyledi Mehmet Şimşek, "iyi bir rakam" dedi. Hayatında asgari ücretle çalışmamış, hayatında bir kilo et alamamanın ne demek olduğunu bilmeyen birisi geliyor, "17 bin lira yeterli" diyor ve şimdi de zam yapmama derdindeler asgari ücretliye.”

‘IŞIKLARI AÇIP KAPAYIP VATANDAŞ SARAYA MESAJ VERMELİ’

Emeklilerin aldığı kök maaşın düşük olması nedeniyle 2 milyon emeklinin maaşının artmayacağına değinen CHP’li Emir, şunları söyledi:

“Aynı şekilde kök maaş meselesi var. 4 milyon emekli 10 bin lirayla geçiniyor. Bunların 2 milyonunun kök maaşı 10 bin lira, 2 milyonun da kök maaşı 8 bin lira. Yüzde 24 zam geldiği zaman 8 bin lira kök maaş olan hiçbir şey alamayacak, 10 bin lira kök maaşı olan 12 bin 500 lira alacak. Bunların hepsi utanç verici rakamlardır ve mutlaka asgari ücret seviyesine getirilmesi lazım. Beyler çalışma yapıyorlarmış... Yapın tabii ama 12 bin lirayı 13 bin lira yapsanız ne olacak? Ne fark edecek? 8 bin lirayı 10 bin lira yapınca emekliler ne kadar rahatlayacak? Dolayısıyla insani bir artışı mutlaka bekliyoruz. Bu insani zammı sadece biz istemiyoruz, Türkiye'de milyonlar istiyor ve diyoruz ki: Gerçek enflasyon düzeyinde emekli maaşına zam. Asgari ücret düzeyinde emekli maaşına zam. Asgari ücretin en az 25 bin lira olması için, herkesin akşamları saat 21:00'de ışıklarını açıp kapatmasını ve saraydakilere; ülkeden kopuk, ülke gerçeklerinden kopuk, yoksul halkı anlamayan, bilmeyen, anlamak istemeyenlere mesaj vermesini bekliyoruz. Dün başlattık bu eylemimizi, çok büyük bir ilgi gördü. Türkiye çapında son derece yaygınlaşmış bir eylem. Giderek daha artacak ve herkes bilecek ki, bu ülkede insanlar hayat pahalılığının altında inim inim inliyorlar ve herkes maaşına zam istiyor. Diyoruz ki: CHP'li olsun olmasın, bize oy vermiş olsun olmasın, kim asgari ücrete zam istiyorsa, kim emekli maaşına zam istiyorsa, kim artık geçinemiyoruz diyorsa, kim sesimizi duyun diyorsa bu ışıkları açıp kapama eylemine destek versin ve Türkiye'de milyonlar açısından hiç olmazsa bir kazanım kazanalım. Bunu yapacağız, başaracağız; milyonların hakkını söke söke alacağız.”

‘VALİ ATAMALARI KAYYUM HAZIRLIĞI MI?’

Valiler kararnamesinde yapılan atamalara da değinen CHP’li Emir, iki tane çok dikkat çekici atama olduğunu kaydetti. CHP’li Emir, şunları dile getirdi:

“Birincisi Vali Settar Yavuz, Kocaeli Valiliğinden Malatya Valiliğine atandı. Kendisini özellikle provokatif havaalanı eylemiyle anımsıyoruz. Bir valinin yapmaması gereken, bir devlet adamına yakışmayacak bir tutumla Sayın Ekrem İmamoğlu'nu havaalanındaki VIP salonuna almamış ve üzerine de bir dava konusu olmuştu. Sonuç olarak da aslında Türkiye gereksiz bir tartışmanın içine sürüklenmiştir. Vali adeta tetikçilik yapmıştı orada ve biz bu vali, "özellikle devletin bugünkü tanımı laiklik olsa da biz laikliği yanlış anlıyoruz; hâlâ bu ülkede ket, çelik fanus devletin ideolojisi İslam'dır" diyen birisi. Bakın Devletin dini olmaz, devletin dini adalettir sayın vali. Siz valiyseniz eğer Türkiye'nin anayasal niteliklerine saygı duyacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bunu içine sindirememiş birinin vali olması Türkiye Cumhuriyeti açısından utanç vericidir. İnsanların inançlarıyla, diniyle, yüce dinimizle hiçbir sorunumuz olamaz ama "devletin dini var" dersen, sen de vatandaşları dini inancına göre ayırmaya başlarsan işte orada valilik yapamazsın. Bir diğer önemli atama var, Vali Murat Zorluoğlu; bu kişi Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi bittikten sonra Mülkiye Başmüfettişliğine atanmıştı. Şimdi Diyarbakır Valiliğine atandığını görüyoruz. Şimdi özellikle belirli illerde vatandaşa "sen belediye başkanı seçemezsin, senin ülkenin diğer vatandaşları gibi belediye başkanı seçme hakkın yok; sen onu seçsen de biz oraya kayyum atarız" diyen, "hatta seçerseniz öbür gün kayyum atayacağız" diyen süreçleri yaşadık. Bu bir kayyum hazırlığıysa bunu unutun, bu son derece tehlikeli bir yoldur. Biz hukuk devletinde her kamu görevlisinin hukuka uymasından yanayız, belediye başkanları da hukuka uymak zorundalar. Ama siz Anayasa'dan kaynaklanmayan bir yetkiyi aşırı bir biçimde, ölçüsüz biçimde kullanıp milli iradeye saldırı olarak kullanacaksanız, bunu aklınızdan çıkarın. Şimdiden bir kayyum hazırlığı yapıyorsanız böyle bir yola girmeyin. Trabzon halkı kadar, diğer Trabzon'daki seçmenlerimiz kadar Diyarbakır'daki seçmenlerimizin de oyu aynı oranda değerlidir. Türkiye'de toplumsal barışı, toplumsal eşitliği, kardeşliği, huzuru sağlayacaksak, her bir vatandaşımıza aynı saygıyı göstermek zorundayız. Demokrasiden başka ve seçimle gelen seçimle gitmesinden başka bir ölçümüz olmamalıdır.

Suriye ile Türkiye arasında görüşme olup olmaması konusundaki soru üzerine CHP’li Emir, “2011 sürecinden sonra CHP olarak Suriye'deki bu kargaşanın sonunda gelip sınırlarımıza ve sınırlarımızdan da ülkemizin içine yayılacağını, bunun çok tehlikeli bir oyun olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin savaş kışkırtıcılığı yapamayacağını, Türkiye'nin komşu sonundaki yanan ateşe benzinle gidemeyeceğini söyledik. Bu tutumumuzu da ne kadar doğru olduğu bugün anlaşıldı. "Dün kahvaltı yapıyordum, yine kahvaltı yapabilirim" diyor Cumhurbaşkanı. Kahvaltıya ihtiyaç yok, devletin ciddi meselelerini muhatabınız ile ciddi bir şekilde konuşmaya ihtiyacınız var. Türkiye'deki milyonlarca sığınmacı sorununu Esad'la karşılıklı oturup konuşmadan çözemeyeceğinizi nihayet anladınız. 10 yılınızı aldı; Türkiye'de resmi 6 milyon, gayri resmi 10 milyon sığınmacı ya mal oldu; ağır ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal sorunlar yaşanmaya başlandı, yaşanıyor ve nihayet bir noktaya geldiniz. Günaydın diyoruz, tebrik ediyoruz” diye konuştu.

CHP’nin ışık açma ve kapama eylemenin yanı sıra başka eylem hazırlığı olup olmadığı sorusu üzerine de Emir, “Zamanı geldikçe hepsini paylaşacağız, hepsini Türkiye kamuoyu görecek. Burada önemli olan eylemlerin yaygınlaşması; ki biz bundan çok memnunuz, yaygınlaşıyor ve halkımız tarafından sahiplenilmesi. Çünkü İktidar partisi sesimize kulak vermiyor; ne işçi örgütlerinin, ne emeklilerin, ne muhalefet partilerinin, ne Meclis'in sesine kulak vermiyor. Onlar bir fanusta yaşıyorlar, sarayda yaşıyorlar ve kendi dünyalarındalar. Onlara bu sesi duyurmanın tek yolu da bu taleplerimizi en geniş kesimde söyleme dönüştürmek, sese dönüştürmek ve biz bunun için gerekli her türlü mücadeleyi de vermeye devam edeceğiz” dedi.