03.11.2022

Lale Karabıyık: Faize Ayrılan Bütçe, 15 Milyon Öğrenciye Ayrılan Bütçeden Daha Fazla!

CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Bütçesi hakkında CHP Grubu adına değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına bu yıl için öngörülen bütçenin eğitim sisteminin sorunlarını çözecek nitelikte olmadığı uyarısı ile başlayan Karabıyık,“Eğitim için öngörülen bütçe eğitim sisteminin sorunlarını çözecek şekilde değildir, sadece bütçe rakamları değil, vizyon ve eğitimdeki 20 yıllık hedefiniz de sorun çözmek, iyi bir eğitim sistemine zemin hazırlamaktan, çocukların ve gençlerin maksimum yararını amaç edinmekten, aynı zamanda ülke kalkınmasını hedeflemekten çok uzak kalmış, sadece çocukların ve gençlerin ideolojik olarak şekillendirilmesi temeline oturmuştur” dedi.

Millî Eğitim Bakanlığı için bütçeden ayrılan payın 435 milyar 351 milyon 82 bin lira olduğunu ifade eden Karabıyık, bütçeye sunulan rakamlar içerisinde en büyük kalemin 565,6 milyar lirayla faiz ödemeleri olduğuna, yani faiz bütçesine ayrılan payın 15 milyon 839 bin 140 öğrenci için Millî Eğitim Bakanlığına bir yıllık ayrılan bütçeden daha fazla olduğuna dikkat çekti.

Eğitim bütçesinin merkezî yönetim bütçesi içerisindeki payında ve eğitim bütçesinin millî gelirdeki payında 2016'dan bu yana önemli bir düşüş yaşadığını yaptığı sunumda grafiklerle gözler önüne seren Karabıyık, “Eğitim bütçesinin merkezî yönetim bütçesi içindeki payında yüzde 19.24’ten yüzde 14.53'e gerileme, eğitim bütçesinin millî gelire oranında da yüzde 4,21'den yüzde 3,48'e gerileme var. Hatta, bu payların 4+4+4 sisteminin bile gerisinde kalmış olduğunu görüyoruz” dedi.

Bağışlara bel bağlamış bir Bakanlık görünümündesiniz!

Aynı şekilde, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezî yönetim bütçesi içerisindeki payı ve MEB bütçesinin millî gelir içindeki payına bakıldığında da 2016'dan bu yana olan azalışı ortaya koyan Karabıyık, “Yaşadığımız kriz yıllarında ve eğitimde Covid sürecinin etkisine rağmen, en ihtiyaç duyulduğu dönemde de bütçeniz yetersizdi. Yine hedefleriniz olduğunu söylüyorsunuz; biz bunların karşılığını da bütçede göremiyoruz. Bu esnada, tabletlerden meslek içi eğitime kadar her ihtiyacı da bağışlarla yürütmeye çalıştınız. Bağış varsa vardı, bağış yoksa yoktu. Yatırımlar da böyle; bağışlara bel bağlamış bir Bakanlık görünümündesiniz” dedi.

Eğitim bütçesindeki veriler siyasi iktidarın eğitime bakışını göstermektedir!

Konuşmasında Merkezî yönetim bütçe ödeneği içerisinde MEB yatırımlarının payına da yer veren Karabıyık, "Yatırımlar artıyor diyorsunuz; ancak bu veriyi 2002'yle kıyasladığımızda, 2002'den 2023'e yüzde 22,34'ten yüzde 12,65'e gerileme olduğunu görüyoruz. Geçen yıl, iki yıl üst üste çok küçük oranda artışlar varsa da bu artış, okulların yapılmasına, öğrenci artışına karşılık gelen ihtiyaçları, pandeminin getirdiği birtakım sorunları karşılayacak büyüklükte değil. İktidarınızın başından bu yana merkezî yönetim bütçe ödeneğinden Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarına ayrılan pay düşmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı yatırım bütçesine baktığımızda da, son dönemde küçük artışlar yaşansa da, özellikle yatırım bütçesinin Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıyla düşmeye başlaması siyasi iktidarın eğitime bakışını ya da eğitimi öncelemediğini de göstermektedir; çünkü siyaset bir tercih meselesidir.

Yükseköğretim kurumlarının bütçesinin millî gelir içerisindeki payını da değerlendiren Karabıyık,  “2002 ile 2023'ü kıyasladığımızda, 2002 yılında yüzde 0,71 olan oranın 2023 için 0,72 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Aradan geçen 20 yılda üniversite sayısındaki artışlar, açılan fakülteler, meslek yüksekokulları ve artan öğrenci sayılarını göz önüne aldığımızda bu artışı karşılayacak bir rakam tabii ki değil. 2016 yılında YÖK ve üniversitelerin bütçesi yüzde 4,16 iken 2023 yılına geldiğimizde yüzde 3,01’e gerilemiştir. 2016 yılından bu yana YÖK ve üniversitelerin bütçesi neredeyse yüzde 25 azalmıştır. Yükseköğretim düzeyinde yaşanan nitelik sorununun nedenlerinden biri de bütçe eksikliğidir” sözleriyle eğitim bütçesine dair bilgileri paylaştı.

Bu bütçeyle vaatleriniz lafta mı kalacak?

Yaptığı sunumda eğitimin tüm sorunlarına dikkat çeken Karabıyık, "Okullardaki farklılıkları kaldıracağız, okul öncesi eğitim olacak ve buna hızla çalışıyoruz, fırsat eşitliğini sağlayacağız, kapanan köy okullarını açacağız” dediniz; ancak bunların karşılığını bütçenizde yatırım kısmında ve genelinde göremiyoruz. Pandemi döneminde yapılan bütçede de yeterli bir iyileşme, yeterli bir bütçe ayrıldığını görmemiştik. Yapılacakları sayıyorsunuz; peki bunlar nasıl yapılacak, bunlar lafta mı kalacak?

Okullara verilen bütçeler öğrenci sayısına göre kıyasladığınızda yeterli değil. ‘Okullara bütçe gönderiliyor’ dediniz, peki bin öğrencisi olan bir okula verilen 4.500 lira neye yetsin? Bu rakamlara biraz daha ayrıntılı dikkat etmemiz gerekiyor; çünkü velilerden okula kayıtlarda kayıt parası alınmaya devam ediliyor, ayrıca masraflara katılmaları okul öncesinden itibaren her kademede gerekiyor” dedi.

Okullara kadrolu hizmetli ataması yapılmadığını da hatırlatan Karabıyık, “Bazı okullarda en az 5, 6 temizlik görevlisine ihtiyaç var. İŞKUR üzerinden yapılan atamalar da zaten yeterli değil. Ne sağlık personeli ne güvenlik ne de temizlik görevlisi konusunda iyi bir aşamaya gelinmiş değil, hâlen bu sorunlar devam ediyor” uyarısında bulundu.

Ücretli öğretmenle boş ders telafisi olmaz!

Konuşmasında AKP iktidarında Milli Eğitim Bakanlarının yapboz tahtasına çevirdiği eğitim sisteminde aynı alanda defalarca yapılan değişiklikleri de gündeme getiren Karabıyık, “Eğitimin kalitesini artıracak, öğrencilerin başarısını önceleyecek, maksimum yararını önceleyecek ne var diye baktığımızda, bir çalışma göremiyorum. Zaten eğitimde her an başarının gerilediğini de görüyoruz, sebeplerini de burada size söylüyoruz. Şu anda 19 milyonu aşkın öğrencimiz var, geçen yıla göre öğrenci sayısında yüzde 5'e yakın artış var; ancak öğretmen sayısındaki artış yalnızca yarısı oranında kalmış, yüzde 2,3’lerde. Derslik sayısında da yalnızca yüzde 2,4 yükselme meydana gelmiş. Peki soruyorum: Bu, yeterli bir yatırım mıdır? Yeterli bir bütçe midir? Yanlış planlama mıdır? Yanlış öncelik midir? Sonucu görüyoruz. Artan oranda öğrenci sayısına ne öğretmen ne de derslik sağlamışsınız.  2002 yılında 68 bin dolayında ataması yapılmayan öğretmen vardı. O tarihlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı seçim çalışmalarında "Bu nasıl iş? Biz onların hepsini atayacağız" demişti. Ancak geldiğimiz noktada 1 milyonu geçen ataması yapılmayan öğretmen sayısıyla karşı karşıyayız. Mesela, 2 Eylül 2022’de 19.969 öğretmen ataması yapıldı, "Öğretmen atadık” diyorsunuz; ancak yaz aylarında zaten 15 bin öğretmen emekli oldu. Bunları dikkate almakta fayda var. Sayın Bakan geçen yıl, bütçede, "Boş dersimiz yok" dediniz; sorduğumuz sorulara "Boş derslerimizi ücretli öğretmenlerle telafi ediyoruz” yanıtını verdiniz. Bu uygulama, eğitimin en büyük yanlışı ve ayıbıdır. Sözleşmeli 95 bin, ücretli 85 bin civarında öğretmenimiz var; öğretmen sözleşmeli olmaz, öğretmen ücretli olmaz, öğretmen kadrolu olur; bunu sürekli söylüyoruz. Ücretli öğretmenlerle boş geçen derslerin telafisi uygulamasını da son derece yanlış buluyoruz” açıklamasında bulundu.

Özel öğretim kurumlarının artış hızına da dikkat çeken CHP’li vekil, “Gelinen noktada devlet okullarının sorunlarından, çok kalabalık olmasından, bunun gibi birtakım olumsuz şartlarından dolayı veliler bazen borç para alıp, kredi kullanıp çocuklarını özel okullara yolluyorlar. 4+4+4 süreci öncesinde 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı 14 bin 179’a çıktı. Özel okullarda okuyan öğrencilerin sayısında yüzde 194, kurumların sayısında da yüzde 204 artış var; oysa devlet okulları iyileştirilebilir, kalitesi artırılabilir. "Fırsat eşitliği" diyoruz ya, o fırsat eşitliği sağlansaydı Türkiye'nin her köşesindeki çocuğa eşit imkânlarla sağlanabilirdi. Ama 20 yılda bunu yapmadınız, kaldı ki fırsat eşitsizliği iktidarınızda daha da derinleşti” dedi.

Konuşmasında yatılı ilköğretim bölge okulları ve pansiyonlu ortaöğretim kurumlarının sayısal durumunu da paylaşan CHP’li Karabıyık, “İktidarınızda Bakanlar nedense yatılı ilköğretim bölge okullarını azalttı.  YİBO sayılarında ve öğrencilerinde çok büyük azalmalar yaşandı; bu durum, taşımalı eğitim, yurtlarda yaşanan Aladağ, Karaman örneklerine, cemaat yurtlarına sebebiyet verdi. Yatılı ve pansiyonlu okullarda 3 öğün yemek ve bir de ara öğün için ayrılan bütçe öğrenci başına 29 lira; bu da önemli bir sorun.

Çocuklarımızın dengeli beslenmesi gerekiyor; ancak çocuklarımız dengeli beslenemiyor. Ülkemizin çocuk nüfusu 22 milyon 738 bin 300, bu çocukların yüzde 33,7'si maddi yoksunluk çekiyor; başka bir ifadeyle 7 milyon 600 bin çocuğumuz dengeli beslenme olanağını bulamıyor. Bu durum, hem okulda başarısızlık hem çocuğun sağlığında çıkacak sorunlara neden oluyor. Siyasilerin çocuğa yönelik tüm politika ve uygulamalarında çocukların beslenmesi, okulda en azından bir öğün yemek verilmesi ve, su 5 lira olduğu için alamayan öğrenciler gerçeğini yok saymadan, sağlıklı bir su olanağının sağlanması mutlaka gerekliydi ama yine yok” sözleriyle konunun önemine dikkat çekti.

Öğretmenlik Meslek Kanunu tek taraflı olarak, görüş alınmadan düzenlendi!

Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair açıklamalarda da bulunan Karabıyık, “Öğretmenlik Meslek Kanunu 14 Şubat 2022'de yürürlüğe girdi. 13 Maddelik bu kanun ile eğitim emekçilerinin yaşam koşulları tek taraflı olarak, görüş almadan düzenlendi. Öğretmenlik mesleğiyle ilgili tüm konuların bu kanunda düzenlenmesi gerekirken sadece ilk atamalar ve kariyer basamakları düzenlendi, onun için "Öğretmenlik Meslek Kanunu" adı tam yakışmıyor. Ekonomik krizin derinleştiği şu ortamda eğitim emekçilerinin ekonomik ve özlük hak kazanımlarının kariyer basamaklarına ve sınavlara endekslenmesi asla kabul edilecek bir durum değildir. Öğretmenlik zaten bir ihtisas mesleğidir. Zaten öğretmenler okula hazırlanmak yerine sınavlara hazırlandılar. Öğretmenleri sınava tabi tutarken bakanlık yöneticilerinin meslekleri de mühendislikten tıp doktorluğuna kadar varıyor” dedi.

Öğrencilerin psikolojisinden bahsediyorsanız, neden gençlerimize arife günü KYK borç hacizleri gitti?

Sunumunda YÖK’ün gerçeklerine de dikkat çeken Karabıyık, “Öğrencilerin başarısı git gide düşüyor. YÖK Başkanı kalite artırma çalışmaları yaptıklarını dile getiriyor; ancak ortaöğretimden öğrencinin başarısı düşük geldiği sürece yukarıda kaliteyi nasıl iyileştireceksiniz? Ayrıca,  ideolojik şekillendirme amacı ön planda; başarı, kalkınma stratejisi, bunlar iktidarınızda önemli değil.

Barajı kaldırdınız, af da getirdiniz, olmasın da demiyoruz; ancak, tercih edilmeyen okulların kalitesini artırmadan, bu konuda öğretim üyelerini artırmadan, bu okullar için hiçbir şey yapmadan "Öğrenci başarısı neden düşüyor?" diye kafa yormadan, meslek envanteri yapmadan, hangi mesleklere ihtiyaç olduğunu bilmeden,  istihdama kafa yormadan barajı kaldırmanın anlamı zaten olmaz. Aslında istihdama kafa yordunuz da göstermelik oldu. İktidarınızda 16 istihdam paketi, 7 de ekonomi paketi yapıldı; yani istihdamı artırma konusunda toplam 23 paket var. Peki sonuç ne? Elde var sıfır. Bir şeyler yapılıyormuş gibi gösterilse de başarılı olmadı. Şimdi, barajın kaldırılmasındaki amacınız olarak öğrencilerin morali ve psikolojisinden bahsediyorsanız o zaman bu çocuklara neden arife günü KYK borç faizlerinin belgeleri, hacizler gitti? O zaman moralleri bozulmadı mı? Ya da yurt bulamadıkları zaman, beslenemedikleri zaman, bir öğünle beslendikleri zaman moralleri bozulmadı mı? Mezun olsak da iş bulamayacağız diye üzülürken bu gençlerin moralleri bozulmuyor mu? Lisans eğitimi alıp işsiz kalan genç sayısı kaç ülkede bizim ülkemizde olduğu kadar yüksek?

Diğer taraftan, rektörlerle ilgili her gün basına düşen olumsuz haberler var. Üniversitelerde aidiyet duygusu bitti, küskün akademisyenler yurt dışına kaçıyor. Bilimsel yayınlar, atıflar azalıyor. ‘Özgürlük, hukukun üstünlüğü’ gibi kavramlar bittikçe bunlar da azalıyor. Bu gerçekleri unutmayın” sözleriyle açıklamasını tamamladı.