29.05.2024
29.05.2024
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP’li Günaydın, Gezi eylemlerinin 11’inci yıldönümü olduğunu anımsatarak, şunları ifade etti:
“Ben Gezi direnişinde kent suçlarına artık yeter diyen, dayatmacı anlayışla kentlerin insan kullanımlarına kapatılarak betonlaştırılmasına izin veren anlayışa dur diyen ve bunun için anayasal direnme hakkını kullanan Gezi'de beraber olduğumuz tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Gezi, Türkiye'nin 81 ilinde milyonlarca insanın ortaya çıkan ve düzene hayır dediği bir şanlı direniştir. Burada hayatlarını kaybeden sevgili Ali İsmail Korkmaz'ı, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik ve sevgili Berkin Elvan'ı saygıyla anıyorum. Bir memleketin çocukları zamansız ölmemeliler ve bir memleket demokrasiyle yönetilmeli. Ruhları şad olsun.
‘SREBRENİTSA TEKLİFİNİ ZAMANA YAYIYORLAR’
AKP’nin hangi önemli karar muhalefetten geliyorsa reddetmeyi bir marifet saydığını kaydeden CHP’li Günaydın, şunları kaydetti:
“11 Temmuz 1995 gününde Srebrenitsa'da 8 bin 300 Boşnak Müslüman Avrupa'nın gözleri önünde, Avrupa'nın da işbirliğiyle katledildi. Biz bunun bir soykırım olduğu konusunda hiçbir tereddüt duymadık. Nitekim 23 Mayıs 2024 tarihinde Birleşmiş Milletler de bu olayı Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü olarak ilan etti. Bu çerçevede bu hafta pazartesi günü Cumhuriyet Halk Partisi'nin 3 grup başkanvekili olarak AKP ve MHP gruplarını, bunun yanında DEM, İYİ Parti, Saadet ve Gelecek gruplarını grup başkanvekilleri nezdinde ziyaret ettik. Söylediğimiz şudur: Kanun teklifini pazartesi günü verdik. Bu kanun teklifi uyarınca 11 Temmuz'un Srebrenitsa Soykırımını Düşünme ve Anma Günü olarak parlamentomuzdan ilan edilmesi konusunda tüm gruplar ortak bir irade ortaya koysunlar. AKP, dedi ki: "Temmuz ayında bu konuya ilişkin bir genel görüşme açalım ve konuyu değerlendirelim." Ben şimdi merak ediyorum; bu genel görüşmede AKP Srebrenitsa'da 1995'te ortaya çıkan durumun bir katliam ve soykırım olup olmadığını mı tartışacak? Yoksa bu kanun teklifi bizden geldiği için, Cumhuriyet Halk Partisi grubundan geldiği için reddetmenin, komisyona havale etmenin, zamana yaymanın bir marifet olduğunu mu düşünüyor? Bütün bunları yüce halkımızla ve milletimizle paylaşmayı bir görev sayarız.”
‘AKP POLİS İNTİHARLARININ ARAŞTIRILMASINA HAYIR DEDİ’
Benzer bir tutumun polis intiharları konusunda da yaşandığına işaret eden CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:
“Son 5 yılda, yani 2018-2022 yıllarında 450'nin üzerinde polis arkadaşımız intihar etmiş. Son 20 yılda, 2002-2022 arasında intihar eden polis sayısı 1000'in üzerinde. Yalnızca 2021'de, tek yılda 100'den fazla polis intihar etmiş. Gelin bu polis intiharlarının birlikte araştırılması yönünde irade kullanalım diyoruz ve AKP'nin Grup Başkanvekili Özlem Zengin bu tartışmalar sırasında "evet biz de bu konunun birlikte araştırılacağını düşünüyoruz" diyor. Peki, düşünüyorsunuz da ne yapıyorsunuz? CHP’den bu grup önerisi geldiği için ortak bir araştırma komisyonu kurulmasına evet oyu kullanamıyorlar. Dolayısıyla polis intiharları Türkiye'de bir vaka olarak araştırılamayan durum, dolayısıyla çözülemeyen bir durum olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor.”
‘CHP HALKIN GÜNDEMİNİN PEŞİNDE’
TBMM gündeminde 11 maddeden oluşan Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu’nun bulunduğunu kaydeden CHP’li Günaydın, şunları belirtti:
“Bu hafta AKP'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 çalışma gününe getirebildiği tek kanun bundan ibarettir. Yani bir özel hukuk tüzel kişisi kuracaksınız ve Türkiye'de Dışişleri Bakanlığı'nın içeride-dışarıda sahip olduğu tüm mal varlıklarını bu vakıf alabilecek, satabilecek, kiralayacak. Bugüne kadar nasıl yapılıyordu? Dışişleri Bakanlığı kendi malını, mülkünü kiralama, alma, satma işini yapamıyor mu da sen bunu bir özel hukuk tüzel kişisine devrediyorsun? Dolayısıyla bu tümüyle akla aykırı, tümüyle ticaretin koridorlarında kaybolacak yeni bir dönem ifade etmektedir. Söyleyelim; bu Dışişleri Bakanlığı'nın kurduğu vakıf, yaptığı ticari işlemlerde bunlara aracı olan ajanlar aracılığıyla çeşitli skandallara neden olursa, bu skandallar Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanlığı'na tahvil olmayacak mıdır? Dolayısıyla bunun hiçbir yerine katılmadığımızı ifade edelim. Ancak asıl söylemek istediğim başka bir husus var. Acaba AKP bu gündemin arkasına düşerken biz ne yapıyoruz? Biz söyleyelim arkadaşlar; Burdur'da 33 arkadaşımız, hastamız diyaliz hastası zehirlenme sonucunda değişik hastanelere sevk edildiler. Bunların önce 14'ünün entübe edildiğini, sonra 4'ünün entübe edildiği ifade edildi. İki hastamız an itibariyle maalesef hayatını kaybetmiştir. Biz buraya sevgili Kayhan Pala, sevgili Zeliha Akbaş Şahbaz ve sevgili Murat Çam arkadaşlarımızı, milletvekillerimizi görevlendirdik. Onlar açıklamalarını yaptılar çalışmalarının sonrasında Meclis'e gelip. Demek ki CHP halkın gündeminin peşinde.”
‘CHP VATANDAŞIN ÇIĞLIĞINI DUYUYOR’
CHP’nin bu kapsamda atanmayan öğretmenler mitingi yaptığını anımsatan Günaydın, şunları dile getirdi:
“Atanmayan öğretmenlerin peşine düştük, Milli Eğitim'de yaşanan skandalların peşine düştük. Bize "Maarif Müfredatı" diyerek çağdışı bir anlayışı ortaya koymaya ve zorlamaya çalışıyorlar. "3547 sayfadan oluşan bir müfredatı 10 gün içerisinde inceleyip görüş bildir ve ondan sonra ben bunu yayınlayayım" diyorlar. Bu tümüyle bir skandaldır. Türkiye'nin bilimsel, laik, parasız bir eğitime, nitelikli bir eğitime mutlaka dönme zorunluluğu vardır. AKP'ye ve MHP'ye oy veren veliler de çocuklarının aldığı eğitimin çağdışı olduğunun ve niteliksiz olduğunun farkındadırlar. PISA eğitim skorlarında OECD'nin en sonuna yuvarlanmış Türkiye'nin bu anlayışla buradan çıkabilmesinin mümkün olmadığını da ifade ediyoruz. Öğretmenler mitinginden sonra ne yaptık? Emekli Mitingini gerçekleştirdik. O Emekli Mitinginde emekli yurttaşlarımızın söylediklerine herkes iyi kulak versin. "15 bin lira para alıyorum, bunun 11 bin lirasını kiraya ödüyorum, geriye kalanla geçinme mümkün değildir" diyenden, "4 bin 500 lira yetim aylığıyla, dul aylığıyla ben nasıl hayatta kalayım" diyene kadar; "eskiden yoksullara yardım ederdik, şimdi bize yardım ediyorlar" diyene kadar büyük bir emekli çığlığını hep beraber, 100 bin kişiyle beraber Tandoğan Meydanı'nda duyduk. Bu sesin duyulması lazım. Pazar günü, 2 Haziran günü Rize'de çay mitingi yapacağız. CHP'nin Tarım Komisyonu üyesi 6 arkadaşımız yarın sabahtan itibaren Rize ve ilçelerinde olacaklar. Geçen sene 11 TL olan çay fiyatı, bu sene bürüt 17 TL olarak açıklanmıştır. Yani yüzde 50'lik bir artış gerçekleşmiştir. Ülkedeki enflasyonun bunun çok üzerinde olduğunu biliyoruz. Kaldı ki ÇAYKUR'un kota uygulaması nedeniyle bu fiyat da realize edilememektedir. Özel sektöre çayını 14 TL'ye satmak zorunda kalan çay üreticisinin çığlığını CHP duyuyor ve TBMM’nin gündemi yapıyor. Memlekette buğday hasadı başladı. Ancak Mayıs ayında ilan edilen buğday fiyatlarının bu yıl ilan edilmedi. Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat ilan etmediği için hasat edilen buğdaylar ucuza kapatılmaktadır. Bu, üreticinin bir yıllık alın terinin heba edilmesi anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi bunun da gündeminin peşindedir.”
‘İSRAİL İLE TİCARET YOK DİYORLARDI’
Filistin Refah’ta yerinden edilmiş insanların, çadırlarda kalan insanların üzerine bomba yağdıran İsrail’in, 45 kişinin daha katledilmesine neden olduğunu belirten CHP’li Günaydın, şöyle konuştu:
“Toplamda bugüne kadar 36 binden fazla Filistinli kişi, yurttaş hayatını kaybetti. Bu katliam dünyanın gözü önünde oluyor ancak büyük bir mutlulukla ifade edeyim ki başta İspanya, İskoçya, İrlanda, Norveç olmak üzere sosyal demokrat yönetimlerle idare edilen çok sayıda Avrupa ülkesi peşi peşine Filistin devletini tanıyorlar. Yani bunun anlatıldığı gibi bir din savaşı değil, bir ırkçılık olduğu bir kere daha ortaya çıkıyor. İsrail'de sosyal demokratlar, solcular Netenyahu hükümetine karşı protesto eylemi yapıyorlar, bu ırkçılığa artık son verilmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Bunun karşılığında Türkiye Cumhuriyeti ne yaptı? AKP hükümeti ne yaptı? Bakın 7 Ekim'de İsrail'in saldırıları başladı, bundan tam 6 ay sonra, 9 Nisan'da 54 üründe İsrail ile ticareti yasakladılar. O güne kadar ne diyorlardı arkadaşlar? "Böyle bir ticaret yok, bize iftira ediliyor" diyorlardı. Üzerinden 6 ay geçtikten sonra 54 ürün grubunda yasakladılar. Onun da üzerinden bir ay geçti, 2 Mayıs tarihinde 7 ay sonra tüm ürün gruplarında ticareti yasakladılar. Peki, ben soruyorum: 7 Ekim'den sonra 6 ay, 7 ay niye bekledin? Bu konudaki haklı eleştirilere niye iftira dedin? Bunlar yapmaya çalıştıklarının açık itirafı niteliğindedir, yaptıklarının açık itirafı niteliğindedir. Şu an için de söyleyeyim; acaba bu ürünlerin tamamı gerçekten ticari yasak kapsamına girmiş midir? Yoksa başka ülkeler üzerinden re-export faaliyetlerine devam ediyor musunuz? Çok yakında bunların da ipuçlarını ortaya koyacağız.”
CHP’li Günaydın; sokak hayvanları konusundaki düzenleme konusundaki sorulara şu yanıtı verdi:
“Bize gelen bilgiler sokak hayvanlarına ilişkin yasa tasarısının AKP grubuna iletildiği yönünde. Ancak henüz Meclis'in olağan gündemine düşmüş değil, yani bizim gördüğümüz bir tasarı yok. Ancak Erdoğan'ın konuşmasından buna ilişkin ipuçlarını almak mümkün. Soruyu şu kadar basit soralım arkadaşlar: 4 milyon civarında sokak hayvanı olduğu söyleniyor. 4 milyon sokak hayvanını kapsayacak Barınağı ne kadar sürede inşa etmeyi, nerede inşa etmeyi planlıyorsun? Bunu hangi bütçeyle ve ne kadar büyük bir finansla yapmayı planlıyorsun? Buralardaki bakım masraflarını nasıl karşılayacaksın? Temel sorular bunlardır. İlaveten söyleyeyim; biz bunun bir sınıfsal sorun olduğunu saptadık. Gerçekten evinden dışarıya çıkıp fabrikaya, okula gidebilmek için servis beklerken, otobüs beklerken, sabahın köründe sokak hayvanlarının saldırısına uğrayan yurttaşlarımızın haklı şikayetlerini giderecek bir yönteme ihtiyaç olduğunu hep söylüyoruz ama bunun asla bir canlının hayatına kıyacak itlaf edilmeyi, uyutma gibi yumuşak sözcüklerle geçiştirilecek bir anlayışla muhatap olmasına kesinlikle karşıyız. Yapılması gereken ilgili mevzuatta temel düzenlemeler yapmak, kısırlaştırma işlemlerini hem kamu hem özel sektör aracılığıyla etkin bir şekilde ortaya koymak, bunun için gerekli finansmanı sağlamak ve bu bağlamda sorunu bir zaman dilimi içerisinde hafifletmek ve yok etmek olmalıdır. Ama siz 4 milyon hayvanı ben tümüyle bir anda barınaklara toplayacağım, 1 ay içerisinde eğer bunların sahiplenilmesi olmazsa da onları uyutacağım diyerek bu sorunu çözemezsiniz. Türkiye'de hiç kimse buna izin vermez. Yapılan kamuoyu araştırmaları yalnızca muhalif seçmenin değil, AKP'ye ve MHP'ye oy veren seçmenin önemli bir bölümünün de sokak hayvanlarına zulüm edilmesini ve onların uyutulmasına sıcak bakmadığını göstermektedir. Kısaca bugüne kadar belediyeler üzerine düşen işlemleri neden yapmamışlar? Bu konuda yeni bir seferberlik nasıl başlatılabilir? Bunun fonlaması, finansmanı nasıl organize edilir, yönetimi için neler yapmak lazımdır diye hep beraber düşünelim. Bunlar zalimce yöntemlerle uygulanabilecek herhalde politika notlarıyla mümkün olmayacaktır.
‘CHP’DE HİÇ KİMSE BİRBİRİNİ HANÇERLEMEZ’
CHP’nin önceki dönem Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının anımsatılması üzerine CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:
“Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarını kısmen dinledim, basına yansıyan bölümünü de biliyorum. 14-28 Mayıs sürecini biz Cumhurbaşkanlığı seçiminde kaybettik ve milletvekilliği seçiminde de arzu edilen sonuçların çok gerisinde oylar aldık. O sürecin nasıl kötü yönetildiği 1 yıl sonraki yerel seçim sürecinde elde ettiğimiz başarıyla adeta kanıtlanmış durumdadır. Cumhuriyet Halk Partisi'nde hiç kimse birbirini hançerlemez, hançerlemedi bugüne kadar. Cumhuriyet Halk Partisi, yoldaşlık ilkesiyle hayatına devam eden bir siyasal partidir. Seçimden sonra, yani 30 Mart 2024 seçiminde 37'nin üzerinde oy alarak birinci parti çıkmıştır. Yapılan kamuoyu yoklamaları da Cumhuriyet Halk Partisi'nin oylarını artırmaya devam ettiğini göstermektedir. Başka bir deyişle CHP'nin 1 yıl evvel oy veren kitlesi 2 kişiyse, üzerine 1 kişi daha eklenmiştir ve bu eklenenlerin üzerinde geçmişte AKP ve MHP oy veren yurttaşlarımız da vardır. Biz bunun kıymetini biliyoruz, bunun sorumluluğunun farkındayız. Türkiye'nin önüne bir spekülasyon, bir tartışma konusu koymak yerine, Türkiye'yi içinde bulunduğu kaostan kurtaracak bir çıkış planının peşindeyiz. Cumhuriyet Halk Partisi dolayısıyla yoluna bu anlayışla ve bu özgüvenle devam ediyor. Birinci parti olmak yalnızca bizim sorumluluğumuzu artırmıştır, mütevazılığımızda, yurttaşa olan saygımızda bize oy vermeyenden başlayarak duyacağımız saygıda en ufak bir eksilme olmayacaktır.
‘SİNAN ATEŞ DAVASI AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMALI’
MHP’nin Olcay Kılavuz’un grup danışmanlığından alınması ve Sinan Ateş davasına ilişkin sorular üzerine de Günaydın, şunları söyledi:
“Sinan Ateş davasında Olcay Kılavuz'un etkisi ve rolü uzunca bir zamandır tartışılıyor. Basına yansıyan iddialar, Olcay Kılavuz'un gözaltına alınmak istendiği ancak buna yönelik savcılık talebi üzerine konunun İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya tarafından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye getirildiği yönündeydi. Şimdi bizim bunu anlayabilmemiz mümkün değildir. Bir insanın görevi ne olursa olsun, eğer bir suça karışmış olma ihtimali var ise ve bu bir ağır cezalık suç üstü suç ise gereği yapılır, kimseden izin alınmaz. Olcay Kılavuz için söyleyelim: Olcay Kılavuzun MHP'deki danışmanlık görevinden alınmasının zamanlamasını kamuoyunun takdirine sunarız. Ne zaman alındı? Olcay Kılavuz çıktı, Halk TV'ye açıklama yaptı. Dedi ki: "Bu olayda ben de çok mağdurum, bu olayın önünde, arkasında, sağında, solunda hiçbir yerinde değilim. Ben de bundan büyük zarar görüyorum" dedi ve konuşmaya devam edeceğine ilişkin de izlenim verince yapılacak ilk iş olarak MHP'de grup danışmanlığından alınmak oldu. Sonraki süreci izleyeceğiz. Sinan Ateş davası açıklığa kavuşturulmadan Türkiye'nin olağan bir demokratik düzene geçebildiğini kimse iddia edemez. İddialar vahimdir, bu iddiaların çeşitli siyasal partilerle ve onların gençlik kuruluşlarıyla olan ilişkileri ortadadır. Dolayısıyla bunlara ilişkin her türlü soruşturmanın, kovuşturmanın bağımsız bir gözlemciyi ikna edecek nitelikte ve kalitede olmak üzere sürdürülmesi zorunluluğu vardır. Konuyu izleyeceğiz.”
‘TÜRKİYE DAHA NASIL SKANDALLARA KONU OLABİLİR’
CHP’li Günaydın; İzmir Adalet Komisyonu Başkanı Oktay Tabur’un silahlarını adliyenin dinlenme odasında sergilemesinin anımsatılması üzerine, şunları dile getirdi:
“Nihayet gelelim adliyedeki uzun namlulu silah sergisine. Arkadaşlar, Türkiye acaba daha nasıl rezil olabilir ve daha nasıl skandallara konu olabilir? Yani zor kullanma yetkisi devlete devredilir, devlet de bu yetkiyi adliyeler aracılığıyla, yargı mensupları aracılığıyla kullanır. Yargı mensubu burada kanuna ve vicdanına dayanır. Başka bir deyişle yargı mensubunun silahla işi yoktur, kanunla işi vardır. Bu nasıl bir uzaklaşmaktır, nasıl bir ruh halidir ki, adliyede uzun namlulu silah sergilemekten, arkadaşlarına göstermekten, orada bulundurmaktan çekinmeyen insanlar memlekette hakim-savcı yapılmaktadır? Bütün bunlar Türkiye'nin temel bir arınma sürecine ihtiyacı olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koyan, maalesef hepimizin de çok canını sıkan örneklerdir. Bunlar Türkiye'nin yakın geleceğinde tarihte kalacak işaretler olarak kaydedilecektir.”
07.12.2024
07.12.2024
06.12.2024
06.12.2024