02.08.2022

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Erzurum'da Düzenlenen CHP Grup Toplantısında Konuştu (2 Ağustos 2022)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:

-“Bu ülkenin kuruluşunda şehitlerin kanları var; gazilerimiz var, atalarımız var, babalarımız var. Meclis tatile girdi, oturalım Türkiye'nin sorunlarını seyredelim; böyle bir düşüncemiz yok. O zaman karar aldık. Bir şey yapmamız lazım, bir yerden başlamamız lazım. Nereden başlayalım? Hepimizin aklına bir tek kent geldi; Erzurum'dan başlayalım.”

-“ Milli iradenin bir kişiye teslim edildiğini görüyoruz. 100 yıl ağır mücadeleler verdik hakimiyeti milliye için, milli irade için. Parlamento toplandı. Daha dün toplandı, olağanüstü toplantıya çağırdık sağlık çalışanlarının sorunlarını çözmek için. Gelmediler... Ama gün olacak, hepsi gelecekler. Gün olacak, o Meclis'in önündeki bayrak kayıtsız şartsız hakimiyetin millette olduğunu çok güçlü bir şekilde seslendirecek. Bunu Millet İttifakı olarak yapacağız.”

-“Buğdaydan arpaya kadar dışardan getiriyorlar. Yulaftan mısıra kadar dışarıdan getiriyorlar. Türkiye'de toprak mı yok ya, çiftçi mi yok, üreten mi yok, alın teri döken mi yok? Hepsi var. Dışarıdan getiriyorlar, komisyonunu alıyorlar, ceplerini dolduruyorlar. O ceplerin tamamını dikeceğim”

-“Beşli çetelerin bir köprüsüne kaç lira garanti veriyorlar biliyor musunuz? Ben o paraların tamamını söke söke alacağım, siz meraklanmayın... Beşli çeteye aracı koyuyorlar ‘acaba Bay Kemal bizimle görüşür mü?’ Yemezler. Görüşmem. Ben milletimle görüşürüm, halkımla görüşürüm. Hiç kimse endişe etmesin. Bütün haksızlıkların önüne geçeceğim. Haksızlık yapanların burnundan fitil fitil getireceğim”

-“Bu memlekette, adliyede, gelir dağılımında, hak, hukuk, adalet istiyorsanız bize katılacaksınız. ‘Hayvan yemini bile ithal eden, canlı hayvan eti bile ithal eden bir iktidardan kurtulmak istiyoruz. Biz kendi yemimizi kendimiz üretelim, kendi hayvanlarımızı kendimiz üretelim, kendi toprağımızı kendimiz işleyelim, alın terimize kendimiz değer verelim ve hepimiz kazanalım’ diyorsanız bize katılacaksınız.”

Cumhuriyet Halk Partisi , TBMM’nin 1 Ekim 2022’ye kadar tatilde olması sebebiyle her hafta salı günü Meclis'te yapılan grup toplantılarını il il gezerek yapmaya karar verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu karar doğrultusunda ilki Erzurum Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde düzenlenen CHP Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:


Teşekkür ederim. Çok sağ olun, var olun.

Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girdi ama ülkenin dertleri devam ediyor, dertler artarak devam ediyor, azalarak değil ve tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Bu ülkenin kuruluşunda harcımız var. Bu ülkenin kuruluşunda şehitlerin kanları var; gazilerimiz var, atalarımız var, babalarımız var. Meclis tatile girdi, oturalım Türkiye'nin sorunlarını seyredelim; böyle bir düşüncemiz yok. O zaman karar aldık. Bir şey yapmamız lazım, bir yerden başlamamız lazım. Nereden başlayalım? Hepimizin aklına bir tek kent geldi; Erzurum'dan başlayalım.

Erzurum; tarihi şehir mi? Tarihi şehir. Kadim şehir mi? Kadim şehir. Dadaşlar mı? Evet, dadaşların kenti. Bir dönem bölgenin Paris'i olarak adlandırılıyor muydu? Evet, bir dönem bölgenin Paris'i olarak adlandırılıyordu. Peki, bu kadim şehrimiz Milli Kurtuluş Savaşı'nın odak noktası, başlangıç noktası mıydı? Evet, odak noktası başlangıç noktasıydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Erzurum Milletvekilli miydi? Evet, Erzurum milletvekiliydi. Dolayısıyla Erzurum'un hem bizim tarihimizde hem Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde özel bir yeri var. Peki, soru şu: Madem bu kadar önemli, madem tarihsel açıdan bu kadar derinlikli olan bir kent acaba neden CHP'ye sempati göstermedi? Neden bir tek milletvekili bile uzun süredir CHP'den çıkarmadı? Önemli bir soru ama bu sorunun cevabını siz değil ben vereyim.

Bu işin sorumlusu, bu işin kabahati Erzurumlularda değil, Cumhuriyet Halk Partililerde, yani bizlerde. İğneyi önce kendimize batıracağız. Gelmedik, sofranıza oturmadık, çayınızı, kahvenizi içmedik. Ankara'da tumturaklı nutuklar attık, Erzurumlu bize oy versin. Niye oy versin kardeşim? Gel otur, bir derdini dinle, bir çayını, kahvesini iç. Hiçbir şey yapamıyorsan bir cağ kebabını ye kardeşim. Bir otur, bir sohbet et bakalım. Bunları yapmadık. O nedenle biz Erzurum'a aynı zamanda Erzurumlularla kucaklaşmaya ve Erzurumlularla helalleşmeye geldik. Bunu da bütün Erzurumluların bilmesini isterim.

Evet, Erzurum Kongresi yapıldı. Evet, Milli Kurtuluş Savaşı'mızın ilk ateşinin yakıldığı yerlerden birisidir. Cumhuriyetin ilk kez dile getirildiği bir kentteyiz, cumhuriyetin ilk kez dile getirildiği bir kentteyiz. Durumumuz pek parlak değil. Yani Türkiye'nin durumu pek parlak değil. Yeni bir mücadeleyi başlatmak zorundayız. Neden yeni bir mücadele? Bu da önemli bir sorun. Çünkü koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti asla bir kişiye teslim edilmedi, asla. Bir kişiye bir devletin teslim edilmesi, o devlet için bir felakettir.

Örnek; hepimiz Çanakkale Savaşı'ndan söz ederiz değil mi? Çanakkale'yi geçilmez kıldık değil mi? Çanakkale'nin her karışında binlerce şehidimizin, gazimizin acısı, gözyaşı, kanı var değil mi? Evet. Çanakkale'yi 1915'lerde geçilmez kıldık mı? Evet. Yedi düvel geldi mi? Evet. Yedi düvele karşı mücadele ettik mi? Evet. 1915-1916 Çanakkale Savaşlarındaki Çanakkale'yi bu ülke, bu ülkenin vatandaşları geçilmez kıldılar. Milli irade oydu ama ne oldu?

Sonra bir dönem değişti, bir dönem değişti. Bir kişi çıktı, dedi ki; O gemileri serbest bırakın, gelsinler.” 1918... O mücadele verdiğimiz, "Çanakkale geçilmez" dediğimiz Çanakkale'den, o savaştığımız bütün gemiler ve o gemilerin içindeki askerler, yani düşman askerleri Çanakkale'yi geçtiler, geldiler, Dolmabahçe Sarayı'nın önünde demirlediler bir kişinin iradesiyle. Hani biz Çanakkale Savaşı vermiştik? Hani Çanakkale geçilmezdi? Hani gazilerimiz, şehitlerimiz vardı? Dönemin padişahı dedi ki: "Bırakın Çanakkale Savaşı'nı. Herkes gelsin" ve geldiler ve Dolmabahçe'nin önünde demirlediler. O zaman Yıldırım Orduları Başkomutanı çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk geldi, Haydarpaşa'ya indi. 1919 Haydarpaşa'ya geldi, gemileri gördü ve şunu söyledi: "Geldikleri gibi gidecekler" dedi.

Erzurum'a geldi. Erzurum sıradan bir kongre değildir. Sakın ola ki böyle düşünmeyin. Erzurum Kongresi, milli iradenin ilk kez çok açık ve net bir şekilde telaffuz edildiği bir kongredir. Milli iradenin, hakimiyeti milliyenin ilk telaffuz edildiği bir kongredir. 103 yıl önce toplandı.

Bakın değerli arkadaşlarım, Nutuk'ta Gazi şöyle söyler: "Milletin mukadderatına hakim bir milli iradenin ancak Anadolu'dan doğabileceğini belirttim. Milli iradeye dayanan bir millet meclisinin meydana getirilmesini ve gücünü milli iradeden alacak bir hükümetin kurulmasını kongre çalışmalarının ilk hedefi olarak gösterdim" diyor. Ve devam ediyor: "Manda ve himayenin kabul edilmeyeceğini karar altına aldık." Manda ve himaye kabul edilemez. Biz, bizim bayrağımızı dışında hiçbir bayrağın altında asla duramayız. Manda ve himayeyi kabul edemeyiz. Ve şunu söylüyor yine Gazi Mustafa Kemal: "Kuvâ-yi Milliye'yi tek kuvvet olarak tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak esastır" diyor. "Milli iradeyi esas kılacağız" diyor.

Şimdi milli iradenin bir kişiye teslim edildiğini görüyoruz. 100 yıl ağır mücadeleler verdik hakimiyeti milliye için, milli irade için. Parlamento toplandı. Daha dün toplandı, olağanüstü toplantıya çağırdık sağlık çalışanlarının sorunlarını çözmek için. Oturduk bütün sağlık çalışanlarının dernekleriyle konuştuk, hepsini davet ettik; ne istiyorsunuz diye, sağlıkta şiddeti nasıl engelleriz diye. Onların görüşlerini aldık. O görüşler paralelinde grup başkanvekillerimiz parlamentoya davet etti. Gelin, sorunu çözelim. Neden? Sorunların çözüm adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Sorunların çözüm adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. O meclis, Gazi Meclis'tir, sakın unutmayın. Gazi Meclis'tir o meclis, sıradan bir meclis değildir. Milli Kurtuluş Savaşı'nı yöneten bir meclistir. Gelmediler, katılmadılar.

Niye gelmiyorsunuz, niye katılmıyorsunuz? Var mı sorun? Var. Çözülmesi gerekiyor mu? Çözülmesi gerekiyor. Çözüm adresi neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Niye gelmiyorsun o zaman? Gelmediler... Ama gün olacak, hepsi gelecekler. Gün olacak, o Meclis'in önündeki bayrak kayıtsız şartsız hakimiyetin millette olduğunu çok güçlü bir şekilde seslendirecek. Bunu Millet İttifakı olarak yapacağız.

Her kesimin sorunları var. Bir sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Evde torun var, baba işsiz. Kız-oğlan üniversiteyi bitirmiş, işsiz; askerden gelmiş işsiz. Baba engelli, çocuk engelli, herkes geçinemiyor. Babayla oğul birbirinin yüzüne bakamıyor. Birisi diğerinden harçlık isteyemiyor. Ev kiralarını ödemekte zorlanıyorlar. Pazara alışverişe çıkan kadın, fiyatları görünce şaşırıyor. Bu sorunları aşmak zorundayız. Aşamazsak olmaz. Bu bizim aile olarak, birey olarak yaşadığımız sorunlar. Bir de Türkiye olarak yaşadığımız sorunlar var. Bütün komşularımızla kavgalıyız, hepsiyle... Niye kavgalıyız? Ya ömrü savaş meydanlarında geçen bir kişi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk barışın ne kadar değerli olduğunu görmüş. Bütün hayatı savaş meydanlarında geçmiş. Kan görmüş, acı görmüş, savaşın acımasızlığını görmüş. "Barıştan daha değerli bir şey yoktur" demiş. Bütün komşularımızla niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçeyle kavga ediyoruz?

Erzurumlu kardeşlerim unutmayın; Suriye'ye gireceklerdi değil mi? Suriye'de namaz kılacaklardı değil mi? Ne oldu? Onlar Suriye'ye gitmeden, 3 milyon 600 bin Suriyeli geldi. Resmi rakam 3 milyon 600 bin, sayısını kimse bilmiyor. Niçin kardeşim? Neden oldu bu. Erzurumlu kardeşim bunu sorgulayacak. Bugün sokakta esnaf gezisi yaparken, "Suriyelileri gönderecek misiniz?" dediler. Hiç kimse endişe etmesin, hiç kimse. Hiç kimseyi ırkçılık yapmadan, kimsenin onuruyla oynamadan onları kendi ülkelerine Allah nasip ederse, sizlerin takdiriyle davulla zurnayla göndereceğiz, davulla zurnayla göndereceğiz. Hiç endişeniz olmasın.

Her gün yeni bir sorunla karşılaşıyoruz. PTT diye bir kurumumuz var. Bakın, 14 bin taşeron çalışanı var. Taşeron işçileri örgütledim biliyor musunuz kadro alsınlar diye. İlk örgütlenmeyi nerede yaptım biliyor musunuz? Erzurum'da yaptım, ilk taşeron işçi örgütlenmesini Erzurum'da yaptım. Sonra diğer illerde yaptım. Sonra hepsini İstanbul'da topladım. Sizin sözcünüz ben olacağım dedim. Sizin hakkınızı, hukukunuzu ben savunacağım dedim. "Kadro verilmez" dediler, sonunda kadroları verdiler. Şimdi yaklaşık 100-150 bin civarında taşeron işçisi daha var, kadro vermiyorlar.

Buradan, Erzurum'dan söz veriyorum; Erzurum'dan, Erzurumluların önünde söz veriyorum: Tamamına kadroyu vereceğiz, tamamına. 14 bin taşeron işçisi var. Toplu sözleşme yapıyorlar Allah aşkına. Daha doğrusu toplu değil de sözleşme yapıyorlar. Geçen sene yüzde 40 veriyorlardı, şimdi yüzde 15 diyorlar. Ya akıl var mantık var. Bunların dünyadan da haberi yok. Herhalde bu teklifi yapan 5-6 yerden maaş alan bir kişi. Her ayda her bir yerden 10'ar bin, 15'er bin, 20 bin lira maaş aldığına göre, piyasanın çok iyi olduğunu sanıyor. Buradan 14 bin PTT'de çalışan taşeron işçiye sesleniyorum: Hiç meraklanmayın. Bu kardeşiniz, yani birilerinin deyimiyle bu Bay Kemal sizin hakkınızı teslim edecek hiç endişe etmeyin, hiç endişe etmeyin.

Şöyle bir şey yapmışlar: “Efendim, yiyecek parası vereceğiz, yol parası vereceğiz.” Bununla dengeleyecekler. Bu izne ayrılırsa paranın kesilmesi demek, hastalanırsa paranın kesilmesi demek. Bu aynı zamanda emekli olursa, emekli aylığının düşük olması demek. Yani sosyal güvenlik primi de yatmayacak demek. Ya kul hakkı yemek günah değil mi? Erzurum'dan sesleneyim, Erzurum'un inanca olan bağlılığını çok iyi bilen birisi olarak sesleniyorum: Kul hakkı yemek günah değil mi kardeşim? Kilolarca kilolarca paket taşıyor o insanlar, günün 24 saatini çalışıyor o insanlar ve dolayısıyla bunu çözeceğiz. Hiç kimse endişe etmesin. Aynı zamanda bu modern köleliğe de son vereceğiz, onların hakkını, hukukunu teslim edeceğiz.

Erzurum... Erzurum'a gelmedim daha. Bakın Erzurumlu kardeşlerim; 30 Eylül 2017. Devleti yöneten kişi televizyonda konuşuyor. Diyor ki: "Erzurum neden ülkemizin ilk 10 şehrine girmez?" diyor. Güzel bir laf değil mi? Erzurum'a ne dedim konuşmamın başında? Doğunun Paris'i olarak bilinirdi. Rahmetli babam Patnos'ta görev yapılırken, ben üniversiteye giderken gelir önce Erzurum'da bir gece yatardık. Sonra buradan trenle veya otobüsle Ankara'ya giderdik. Erzurum, bütün doğunun büyük bir özlemle görmek istediği bir kentti. Taş mağazaları bütün Doğu'da, Güneydoğu'da konuşulurdu. Erzurum'un misafirperverliğini hepimiz bilirdik. Erzurum, bu bölgenin en kalkınmış, üniversitesi olan 1957'den bu yana bir kenti olarak bilinirdi; tarımın, hayvancılığın başkenti olarak bilinirdi. İlk 10 şehre girsin. Gayet güzel... 20 yıldır yönetiyorsun, kaçıncı sırada? Ben size söyleyeyim: 62'nci sırada. 81 il içinde, 62'nci sırada. Bakın, bu benim içimi acıtıyor arkadaşlar. Niye biliyor musunuz? Bu bölgenin büyüme potansiyeli en yüksek olan kentinin sürekli kan kaybetmesi; Erzurum'da yaşayanlardan çok daha fazla Erzurumlu, Erzurum'un dışında yaşıyor. Burada 800 bin kişi varsa, 1.5 milyon da İstanbul’da, İzmir'de, Ankara'da var. İş adamları burada değil, ağırlıklı olarak oralarda var. Buralarda büyüyemiyor, gelişemiyor. Altyapı yetersizliği var. Ya internet nedir Allah aşkına ya? İnterneti olmayan binlerce çocuk var.

Erzurum; bakın kişi başına gelirde sürekli kan kaybediyor, sürekli geliri düşüyor. Bakın o konuda da vereyim: 2018'de 5655 dolardan, 5376 dolara düşmüş durumda. Kan kaybediyor Erzurum. 19 yılda yüzde 64 daraldı Erzurum, 19 yılda yüzde 64 daraldı... Tarımı, tarla alanını söyle söylüyorum; 668 bin tondan, 308 bin tona düştü Erzurum'daki ekilen tarlalardan elde edilen ürün ve yüzde 28 azalma görüyoruz. Şöyle kredi borcu alanları da söyleyeyim size: Son 1 yılda kredi borcu yaklaşık 7.4 milyar arttı; yaklaşık 19 milyardan 26 milyara çıktı kredi borcu. Vatandaş krediyle geçiniyor, başka çaresi yok. Gelir düzeyi düşük, ciddi bir yoksulluk var, derin yoksulluk var. Sadece Erzurum'da 140 bin 955 vatandaşın geliri günlük 47 liradan az. Çünkü sosyal güvenlik primlerini ödeyemiyorlar; sağlık, sosyal güvenlik primlerini ödeyemiyorlar. Her 4 gençten birisi de işsiz.

Şeker fabrikanız vardı sizin, özelleştirildi. Önce söz verdiler, dediler ki: "Hiçbir işçinin işine son verilmeyecek." Sonra o işçilerin işine son verdiler. Bakın o rakamı da vereyim size. Çok daha fazla kişi çalışırken işlerine son verdiler ve şu anda çok dar bir kadro şeker fabrikasında çalışıyor değerli arkadaşlarım.

Gazeteci Kadir Sabuncuoğlu var. Onun bir yazısı var, o yazıdan bir bölüm okuyayım sizlere: "Biz ip üstündeki cambazları izlerken, 1956'dan itibaren bacası tüten şeker fabrikasını kaybettik. Erzurum ve Erzincan Şeker Fabrikaları, birini alana diğeri bedava kampanyası ile elimizden kaydı gitti" diyor. Evet, elinizden kaydı gitti. Şeker fabrikalarını özelleştirdiler ve 34 yıl sonra Türkiye şeker ithal etmek zorunda kaldı. Ya bu fabrika buradayken, şeker pancarı ekilirken, işçiler çalışırken, gözünüze ne battı? İktidara söylüyorum: Gözünüze ne battı Allah aşkına, neden bu hale getirdiniz? Neden oradaki işçilerin işine son verdiniz? O işçilerin tamamı Ak Parti'ye oy veriyordu biliyorum ama onların hakkını, hukukunu Ak Parti savunmadı; Bay Kemal savunuyor, sonuna kadar da savunacak, hiç endişeniz olmasın.

Nüfus azalıyor, sadece bazı rakamlar: 2007'de 784 bin olan nüfus, 2022'de 756 bine düşecek. Verilen son rakamlar bu. Niye nüfus azalır? İnsanlar Erzurum'da iş bulamadıkları için, çalışma alanı olmadıkları için büyük kentlerin varoşlarına gidiyorlar acaba asgari ücretle bir yerde bir iş bulabilir miyiz diye. Efendim, tarıma dayalı meralar, sanayi gelişmemiş... Yine gazeteci arkadaşın söylediği: "Meralar hayvan sesine hasret kaldı, et Balıkesir'den geliyor" demiş Erzurumlu bir gazeteci. Düşünebiliyor musunuz değerli arkadalar? Sorunu biliyorlar aslında, sorunu biliyorlar. Erzurum'da büyükbaş hayvan varlığında da ciddi bir düşüş var. Onu da ifade edeyim, o konuda da düşüncelerimi ifade edeyim. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, 50 bin aileye her yıl kömür dağıtıyor. Bu şehrin iklimini bozuyor, hava kirliliğine yol açıyor. Ya sen eğer yardım yapacaksan, o 50 bin vatandaşın doğal gaz parasını ödersin, şehir kirlenmez, kirlilik olmaz yani. Ama bunu yapmıyorlar. Yapacağız efendim, yapacağız. Hiç endişe etmeyin, yapacağız.

Efendim, tarım ve hayvancılık bölgesi bu bölge. Önce çiftçiler için neler yapacağımızı anlatayım. Bütün tarlada çalışan, sahada çalışan bütün Erzurumlu kardeşlerimin dinlemesini isterim.

Bir; Allah nasip eder iktidara geldiğimizde göreceksiniz. Çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerinden veya bankalardan çektikleri kredilerin faizlerini ilk bir haftada sıfırlayacağız. Yok kardeşim, yok... Onlar tarımın önemini bilmezler, biz biliriz. Onlar tarımın stratejik sektör olduğunu bilmezler, biz biliriz. Neden? Çünkü araban olmayabilir, mobilyanın olmayabilir, buzdolabı olmayabilir ama sen eşin, çoluğu çocuğun günde iki sefer ekmek yemek zorundasınız, yemek yemek zorundasınız. Canlı hayvandan ete kadar dışarıdan getiriyorlar. Buğdaydan arpaya kadar dışardan getiriyorlar. Yulaftan mısıra kadar dışarıdan getiriyorlar. Türkiye'de toprak mı yok ya, çiftçi mi yok, üreten mi yok, alın teri döken mi yok? Hepsi var. Dışarıdan getiriyorlar, komisyonunu alıyorlar, ceplerini dolduruyorlar. O ceplerin tamamını dikeceğim, o ceplerin tamamını dikeceğim! Bu milletin alın terini, çiftçinin, emekçinin alın terini birilerine sömürtmeyeceğim. Herkesin hakkını, hukukunu teslim edeceğiz. Kim üretiyorsa, kim alın teri döküyorsa, oy versin veya vermesin Bay Kemal'in başının üstünde yeri vardır. Yeter ki eksin, yeter ki üretsin.

Havza bazlı planlama yapacağız. Havza bazlı planlamaya birazdan geleceğim. Erzurum için nasıl bir havza bazlı planlama düşünüyoruz, onu da anlatacağım. Çiftçi ektiği dolayısıyla veya ürettiği dolayısıyla hiç zarar etmeyecek. Formül de gayet açık: Maliyet, artı makul kâr; eşittir taban fiyat. Kardeşim 1 dönüm mü ektin, 5 dönüm mü ektin? Maliyeti belli, kullandığın gübre belli, ilacı belli, traktörü belli, mazotu belli, çalışan işçi belli; maliyet? Maliyet belli. Nasıl bulacaksın? Ziraat mühendisini veya Ziraat Odaları Birliği'nden birisinin çıkaracaksın, "gel kardeşim, bunun maliyeti ne?" diyeceksin. Üzerine makul kârı ilave edeceğiz. Diyeceğiz ki, kardeşim bu fiyatın üstüne satıyorsa sat. Satmıyorsan, alıcı bunun altına düşerse, devlet olarak ben alacağım ve hiçbir çiftçi zarar etmeyecek asla. Her çiftçi makul kâr elde edecek, her çiftçi.

Geçmişte hatırlarsınız değil mi? Toprak Mahsulleri Ofisi'nin üstünde yazardı: "Ofis, çiftçinin kara gün dostudur." Şimdi nerede onlar? Şimdi nerede? Gene öyle yapacağız, o ofisler çiftçinin kara gün dostu olacak. Hiçbir çiftçi ektiğinden ötürü zarar görmeyecek. Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi var, diyor ki: "Her yıl milli gelirin yüzde 1'i oranında çiftçiye destek verilir." Hiç verilmedi, doğru dürüst verilmedi. Çiftçinin bu Ak Parti hükümetlerinden 273 milyar lira alacağı var. 273 milyar verilmesi gereken para verilmedi. Ben biliyorum 5'li çeteleri hiç meraklanma, onu da halledeceğim, onu da halledeceğim.

Çiftçinin üretim araçları ve hayvanları asla haczedilmeyecek. Onun da kanununu çıkaracağız. Ne demek ya? Traktörü haciz edilir mi ya çiftçinin? Tarlayı nasıl sürecek? Çiftçiye traktörde kullanmak üzere kırmızı mazot vereceğiz, ÖTV'si ve KDV'si olmayacak. Yok; yata kaça veriyorsan, çiftçiye de onu vereceksin kardeşim. ÖTV, KDV, bunların hiçbirisi olmayacak. Kırmızı mazot olacak. Şimdi bakın, neden çiftçiye kırmızı mazot? Mazot pahalı olabilir. Sen arabanı kullanmazsın, belediye otobüsüne binersin veya kullanmazsın taksiye binersin veya yürüyerek gidersin. Çiftçi traktörü ne yapacak? Tarlayı sürmesi lazım. Belediye otobüsüne bindiği zaman tarla mı sürülür? Yok. O nedenle çiftçinin ucuz kredi, artı kırmızı mazot alması lazım ve ona düşük bedelle mazotu vereceğiz. Yine köylerde, kırsalda nasıl öğretmen varsa, nasıl köyün imamı varsa, ziraat mühendisi de olacak, veterineri de olacak, ziraat teknisyeni de olacak. Bunların tamamı kamu görevlisi olacak ve size hizmet edecek. Öğretmen çocuklarınıza, bunlar da çiftçiye hizmet edecek. Ayrıca kırsalda çalışan kadınlar ve gençler, kırsalda çalıştıkları sürece onların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Onlar bu işten yararlanacaklar.

Efendim, gelelim bir konuya: Erzurum için ne yapacağız? Bu bölge için ne yapacağız? Ne dedim? Havza bazlı planlama yapmamız lazım. Erzurum coğrafi olarak da tarihi olarak da çok önemli bir yerde. 9'uncu büyük il; toprak büyüklüğü açısından Türkiye'de 9'uncu büyük il. Dolayısıyla bu bölgenin özel ekonomi bölgesi olarak ilan edilmesi lazım; unutmayın, özel ekonomi bölgesi olarak ilan edilmesi lazım. Bu bölgenin 9 ille beraber ortak projeler ve ortak hedeflere kilitlenmesi lazım. Erzurum dışında Kars, Iğdır, Ağrı, Tunceli, Bitlis, Van, Muş ve Bingöl'ün bu bölgede havza bazlı tarım ve hayvancılığın merkezi olması lazım. Bu bölgenin özel yatırım alanlarıyla teşvik edilmesi lazım.

Iğdır. Orada Kazım Karabekir, TİGEM var. Orası şu anda büyük, önemli bir merkez. O merkeze canlı hayvanlar getirilecek, orada üretilecek ve 20 bin aileye her yıl küçük ve büyükbaş hayvan ücretsiz olarak dağıtılacak. Ücretsiz olarak her yıl, her yıl ücretsiz olarak dağıtılacak. Yine bu bölgede tarım ve hayvancılığın gelişmesi için et işleme tesisleri, deri işleme tesisleri, yem fabrikaları, tarım aletleri, tarımsal ürün paketleme tesisleri, tarım ilaçları, biyokarbon, sıvı gübre ve tekstil üretimi de bu bölgede olacak. Bu dediğim 9 ilde bunların tamamı olacak ve merkezi de Erzurum olacak.

Tarım ve hayvancılık konusunda uluslararası borsa Erzurum'da kurulacak. Tarım ve hayvancılık uluslararası borsası Erzurum'da kurulacak. Böylece bu borsa kurulurken laboratuvarlar ve ticaret merkezleri de olacak. Bölgenin inşası, Erzurum Ticaret Sanayi Odası, Ziraat Odası ve özel sektör tarafından kamu desteğiyle yapılacak. Kaynaklar büyük ölçüde kamu tarafından finanse edilecek. Bölgenin işletmesini Ticaret Sanayi Odası, Ziraat Odası ve özel sektör beraber yapacaklar. Erzurum, tarım ve hayvancılık üretim merkezi olacak ve biz tabi çok sayıda hayvan besleneceği için hayvanların atıkları var; bunlardan sıvı gübre ve enerji elde edeceğiz. Enerji, yani elektrik elde edeceğiz. Elde ettiğimiz elektriği büyük ölçüde çiftçiler ücretsiz olarak kullanacaklar. 150 bin doğrudan, 600 bin dolaylı olmak üzere, 750 bin kişiye bizim projemiz istihdam alanı sağlayacak. Hedef 30 milyar dolarlık Ortadoğu et borsasının ana merkezi olmak. 30 milyar dolarlık bir merkez olacak burası.

Şimdi, iki şey var. Diyebilirler ki: "Ya Kılıçdaroğlu, bu kadar Türkiye'nin meselesi varken, gittin gene yerel bir soruna kilitlendin. Yok Erzurum, yok Ağrı, yok Kars, yok Iğdır..." Eğer büyüyeceksek, hep beraber büyüyeceğiz. Sadece İstanbul değil, sadece İzmir değil, Erzurum da büyüyecek, Kars da büyüyecek, Van da büyüyecek. Onlar gibi değil bu Bay Kemal. Onlar, "birileri büyüsün" diyor. Ben birileri değil, 85 milyon büyüyecek, 85 milyon gelişecek, 85 milyonun hakkını, hukukunu koruyacağız. Erzurumlu da, Karslı da, Iğdırlı da, her yer büyüyecek. Her yerin ekonomik durumuna göre, coğrafi koşullarına göre öngörülen yatırımları yapacaksınız. Bakın bu söylediğim 5 yıl içinde, 1 milyar dolarlık yatırım demektir; bu bölgeye yapılacak 1 milyar dolarlık yatırım demektir. Diyeceksiniz ki: Ya 1 milyar doları nereden bulacağız? Çok büyük bir para. Türkiye Cumhuriyeti Devleti için 1 milyar dolarlık para çok büyük bir para değil. 5'li çetelerin bir köprüsüne kaç lira garanti veriyorlar biliyor musunuz? 35 milyar dolar bir köprüye. Ben, o paraların tamamını söke söke alacağım, siz meraklanmayın. Söke söke alacağım. Öyle Londra'daki mahkemelere gidecekler, mahkemelerde orada davalar görülecek... Ya mahkemeyi ister Londra'ya götür, ister Papua Yeni Gine'ye götür, ister Kongo'ya götür, ister Japonya'ya götür; ben o paraları söke söke alacağım sizden. Bu milletin hakkını, hukukunu alacağım.

1 milyar dolar öyle büyük para değil, küçük bir paradır. 35 milyar dolardan, o avantadan 1 milyarını getirsek burası uçar, bu bölge uçar. Bölgenin insanı çalışkan arkadaşlar ya. Toprak satın almayacaksınız, toprak var arkadaşlar ya. Su satın almayacaksınız, su var arkadaşlar ya... Bu arada bir parantez açayım: Sizin meşhur bir barajımız vardı, Alvar Barajı. 13-14 senedir “yapacağız, yapacağız, yapacağız...” Yapamazlar efendim, yapamazlar. Bunlar 5'li çeteye hizmet ediyorlar. Bu kardeşiniz ise halka hizmet edecek, 5'li çeteye değil. 5'li çeteye aracı koyuyorlar, acaba Bay Kemal bizimle görüşür mü? Yemezler efendim, görüşmem. Ben milletimle görüşürüm, halkımla görüşürüm. Kongrede 27 Ocak 2021 Kongresinde bir pankart asmışlar:

“Pasinlerin tek aşkı, gelsin Alvar Barajı.

Arpa, buğday kalmadı, gelsin Alvar Barajı.

Çiftçinin yok hasadı gelsin, gelsin Alvar Barajı.

Ovanın can damarı, gelsin Alvar Barajı.”

2021; bir milletvekili arkadaşımız, daha doğrusu Aydın Özer Antalya Milletvekilimize dedim: “Ya bir soru önergesi ver, bunu ne zaman projeyi alacaklar” diye. Gelen cevap: Daha yatırım programına alınması halinde, daha alınmamış bile. Gel burada, at palavrayı, Erzurum'dan al oyu, git Ankara'da keyif yap. Yemezler, buna da son vereceğiz. Söz verdin mi yerine getireceksin kardeşim, söz verdin mi yapacaksın.

Efendim, para var mı diye yine... Bütçenin 6 ayı, yani şimdiki bütçenin ilk 6 ayından rakamlar veriyorum: Tarımsal destekler için verdikleri para, 21 milyar 300 milyon lira. Tarımsal destek için vermişler. Esnaf ve çiftçilere kredi desteği de 8 milyar 200 milyon lira. Toplam 29 milyar 500 milyon lira. Çiftçi, esnaf, destek, kredi; verdikleri para bütçeden ilk 6 ayda 29 milyar 500 milyon Türk Lirası. Peki, tefecilere ne ödemişler, faizcilere? Vereyim rakamı: 134 milyar 600 milyon lira. Diyor ya: "Ben faize karşıyım." Faize karşı değil, bakmayın siz ona. Ortada faize karşı değil, faizcilere hizmet eden bir siyasal iktidar var. Çıksın desin: "Bay Kemal doğruyu söylemiyor. Bay Kemal 134 milyar dedi. Bu rakam yanlıştır. 134 milyar değil, şu kadar liradır" desin. Erzurumluların önünde söylüyorum, desin bakayım. Diyebilir mi? Diyemez efendim diyemez. Diyemez efendim diyemez. Kime hizmet ediyorsun sen? Çiftçiye mi, esnafa mı, emekliye mi, apartman görevlisine mi, işçiye mi, işsize mi? Tefecilere hizmet ediyorlar. İlk 6 ayda ödedikleri faiz, 134 milyar 600 milyon lira. Ya bunların Allah'tan korkusu yok Allah aşkına.

İşin özeti, Allah'tan korkan adam bunu yapmaz ya. Allah'tan korkan adam fakiri fukarayı düşünür. Allah'tan korkan adam işsizi düşünür ya. Ya 21'inci Yüzyıl'ın Türkiye'sinde çocuk yatağa aç girer mi ya? 21’inci Yüzyıl'ın Türkiye'sinde anne işsiz, baba işsiz, çocuk işsiz, evlat işsiz... Böyle bir tablo olur mu ya? 21’inci Yüzyıl'ın Türkiye'sinde kiralar böyle olur mu ya? 21’inci Yüzyıl'ın Türkiye'sinde öğrenci internete ulaşamıyor ya. Ya internet nedir Allah aşkına ya? Eğitim sistemi iflas etmiş zaten. Hanedan çalışıyor, ben bunu biliyorum. Kendilerine çalışıyor, ben biliyorum. Hiç kimse endişe etmesin. Bütün bu haksızlıkların önüne geçeceğim, hiç endişe etmeyin. Haksızlık yapanların burnundan fitil fitil getireceğim. Bu Bay Kemal kardeşiniz fitil fitil getirecek, hiç endişe etmeyin.

Ha şimdi gelelim sona, şimdi gelelim özete: Bunları yapmamı istiyor musunuz? Güzel. O zaman bu memlekette adliyede, gelir dağılımında, hak, hukuk, adalet istiyorsanız bize katılacaksınız. Hiç bu işin lafı yok, bize katılacaksınız. “Hayvan yemini bile ithal eden, canlı hayvan eti bile ithal eden bir iktidardan kurtulmak istiyoruz. Biz kendi yemimizi kendimiz üretelim, kendi hayvanlarımızı kendimiz üretelim, kendi toprağımızı kendimiz işleyelim, alın terimize kendimiz değer verelim ve hepimiz kazanalım” diyorsanız bize katılacaksınız.

“Çiftçilerin, esnafın, Tarım Kredi Kooperatifi'nden veya bankalardan aldıkları krediler veya esnaf krediden aldıkları kredilerin faizleri silinsin” diyorsanız bize katılacaksınız. Yapacağız biz bunu. 5'li çetelere devletin geliri peşkeş çekildi. “5'li çetelerin dönemi bitsin, ya bu memlekete hak hukuk olsun, bu memlekette hiçbir çocuk yatağa aç girmesin” diyorsanız bize katılacaksınız. Bu işin şakası yok!

128 milyar doları götürdüler. 128 milyar dolar nereye gitti? "Ey Bay Kemal, bu 128 milyar doları hortumlayanlardan hesap sor" diyorsanız, bize katılacaksınız, bize katılacaksınız. Emeklilikte yaşa takılanlar; eğer “bu sorun çözülsün” diyorsanız bize katılacaksınız. Ataması yapılmayan öğretmenler, ataması yapılmayan sağlıkçılar; atamalarınızın hak ve hukuk içinde yapılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız. Askeri öğrenciler hapishanelerde, pek çok insan hapishanelerde sürüm sürüm sürünüyor. Haksızlık diz boyu ama uyuşturucu baronuysanız dışarıdasınız, keyfiniz yerindedir. Adaleti sağlamak istiyorsanız ve uyuşturucu belasından bu ülke kurtulsun istiyorsanız bize katılacaksınız. Ramazan ve Kurban bayramlarında emeklilere öyle 1100 lira değil, uyduruk para değil, hakkıyla birer maaş ikramiye ödensin diyorsanız bize katılacaksınız.

Efendim, Erzurum'daki grup toplantısından son derece memnunum. Erzurumlular ne kadar memnun onu bilmiyorum ama şundan emin olmanızı isterim, şundan emin olmanızı isterim.

İki şey söyleyeyim: Ben herkesin inancına saygılıyım, herkesin yaşam tarzına saygılıyım, herkesin kimliğine saygılıyım, herkesin inancına saygılıyım, herkesin yaşam tarzına saygılıyım. Eğer bir sorun varsa, eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o gece gözüme uyku girmemeli devlete yönetiyorsam. O çocuğun, o ailemizin sorunlarını çözmeliyim ve biz bunu yapmak zorundayız. Bunu yapacağız, el birliğiyle yapacağız, gönül birliğiyle yapacağız.

Sevgili Erzurumlular; hiç kimse unutmasın, geliyor gelmekte olan!


CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ERZURUM’DA GRUP TOPLANTISINDA KONUŞTU