GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “ÖZEL RÖPORTAJ”
(27 TEMMUZ 2010)
Murat AKGÜN- Günaydın efendim. Bir yanda 35. madde tartışmaları, diğer yanda yaklaşan referandum ve tüm bunlar olup biterken önce İnegöl, ardından da Dörtyol’da yaşanan son derece nahoş olaylar. Ankara’nın gündemi Türkiye’nin gündemi oldukça yoğun ve tüm bu konulardaki sorularımız için şuanda stüdyodaki konuğumuzda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Efendim hoş geldiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hoş bulduk efendim.
Murat AKGÜN- Efendim hemen İnegöl ve Hatay Dörtyol’daki olaylarla başlamak istiyorum. İki gün üst üste son derece nahoş olaylar oldu. Etnik kökeni farklı olduğu söylenen vatandaşlar aramızda bir takım fiziki olaylar var. 4 polis şehit oldu. Siz İnegöl ve Dörtyol’daki olayları nasıl okuyorsunuz, yorumunuz nedir onu alarak başlayalım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki şöyle başlamak gerekiyor. Eğer siz ne olduğu belli olmayan bir açılım politikasıyla yola çıkarsanız ve bunda başarısız olursanız ülkeyi bu noktaya getirirsiniz. İşin Türkçesi bu. Ülkeyi yönetemiyorlar. Yönetilemediği içinde bu tablolar çıkıyor ortaya. Acı tablolar. Doğru tablolar değil.
Biz birlikte yaşamaktan, beraber yaşamaktan, tasada ve kıvançta beraber olmaktan söz ediyoruz. Yıllardır bunlardan söz ediyoruz. Aslında bunlardan söz etmek bir anlamda bizim zafiyetimizi de gösteriyor. Çünkü ortada böyle bir sorun olmasaydı kimse birlik, beraberlik diye bir laf etmeyecekti. Demek ki bir kaygı var. O kaygıyı gidermek istiyoruz. Ama o kaygıyı giderecek olan politikacılardır. Politikacıların izleyeceği politikalardır. Eğer siz o politikaları toplumun ayrışmasını sağlayacak bir düzleme oturtursanız toplum ayrışır ve ayrışmanın ötesine geçtik şimdi bir çatışma süreci başladı. Çok tehlikeli.
Ben bütün yurttaşlarımı itidalli olmaya, çatışmalardan kaçınmaya, bu tür olayların içine girmemeye ve prim vermemeye davet ediyorum. Çünkü çatışma kültürünün yaygınlaşması ya da çatışmanın yaygınlaşması toplumu ayrıştırır. Biz ayrışmayalım. Tam tersine bizi ayırmak isteyenlere karşı birleşelim. Birlik olarak sesimizi daha güçlü verelim, daha güçlü söyleyelim. Bunun içinde AKP’lisi olur, MHP’lisi olur, diğer partilerden olur, Cumhuriyet Halk Partililer, hepimiz teröre karşı, ayrımcılığa karşı ortak bir politika gütmek zorundayız. Hükümet ne yaparsa yapsın, hükümet ne kadar bizi ayrıştırmaya kalkarsa kalksın biz birlik ve bütünlüğümüzden ödün vermemeliyiz. AKP’yi destekleyen yurttaşlarıma da söylüyorum bunu. Onlar ayırıyorlar ama gelin hep beraber birliğin temelini atalım. Asla ve asla teröre ödün vermeyelim. Asla ve asla ayrışmaya ödün vermeyelim. Ayrışmayı yaratan, bizi bölen, bölmek için politikalar üreten, ne yaptığının farkında olmayan bir iktidara da artık topluca ders vermek zorundayız.
Murat AKGÜN- İçişleri Bakanı Sayın Atalay İnegöl’deki olaylarla ilgili olarak referandum yolundaki bir provokasyon olasılığından bahsetti, bunun altını çizdi. Siz böyle bir yoruma nasıl yaklaşıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu yorumların ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum doğrusu isterseniz. Çünkü benim emrimde istihbarat örgütü yok. Ama İçişleri Bakanı söylediğine göre elinde herhalde bazı bulgular vardır. Ama referandum olayıyla bu olayların çok yakın bir ilişkisi olduğuna inanmıyorum ben. Referandumda hayır çıkacak kaygısıyla bu tür olayları gerekçe gösterip ileride kendisine gerekçe aramak bir siyasi partiye de yakışmaz.
Doğrusu şudur; bu olayların başlangıcına gitmek lazım. Ayrışma sürecini tetikleyen unsurlara bakmak lazım. Toplumu itidale çağırmak gerekiyor. Bir İçişleri Bakanına yakışanda budur. Ama İnegöl ve İnegöl’deki olaylar gerçekten hepimizi üzdü. Hatay Dörtyol’daki olaylarda hepimizi üzdü. Şimdi bu olayları ortaya çıkan unsurlar iyi belirlenmeden siz zaten çözüm üretemezsiniz. AKP’nin içine düştüğü açmaz bu. Olayların sağlıklı sorgulanmasını ve değerlendirmesini yapmıyor. Neden yapmıyor? Çünkü artık yönetim gücünü, yönetim erkini kaybetti. Ülkeyi yönetemiyor. Artık çıkan sorunlardan bir anlamda şikayet etmeye başladı. Oysa bir siyasal iktidarın çıkan sorunlardan şikayet değil, o sorunları nasıl çözeceğine ilişkin çözümler üretmesi gerekiyor.
Geldiğimiz nokta şu; bunu çok açık yüreklilikle de bütün içtenliğimle söylüyorum. AKP sorunları çözen değil, sorun üreten bir parti konumuna gelmiştir. Ve ülkeyi yönetemiyor. O nedenle ülkenin bir an önce bu yönetimden kurtulması gerekiyor. Hem daha sağlıklı, daha tutarlı bir yönetimi gerçekleştirmek, sorunlara daha sağlıklı, daha tutarlı politikalarla yaklaşmak ve çözümleri üretmek. Ancak bu yeni bir siyasal anlayışla, yeni bir siyasal yaklaşımla mümkün olabilecek. Gelinen tablo bunu gösteriyor.
Murat AKGÜN- Efendim gündem birbirinden önemli maddelerle dolu. Bunlardan bir tanesi de bugün ortaya çıkan Sayın Başbakanla, Sayın Genel Kurmay Başkanının Pazar gecesi saat 23.00 dolaylarında yaptıkları görüşme ki basına yansıyan bilgilere göre bu görüşmenin ardından Sayın Başbakan Adalet Bakanıyla da bir görüşme yapıyor. Aralarında yüksek düzeyde kritik görevlerde bulunan generallerinde bulunduğu emeklilerle beraber 100 küsur subay, muvazzaf ve emekli subay hakkında çıkan tutuklama kararının ardından böyle bir görüşmenin olması malum Yüksek Askeri Şura var. Onun öncesine rastlaması çeşitli yorumlar yol açıyor. Sizin bu görüşmeyi okuyuş tarzınız, yorumunuz nedir acaba?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu görüşme sıradan, olağan bir görüşme değil. Gecenin geç saatlerinde böyle bir görüşmenin yapılması, uzun sürmesi, Sayın Başbakanın Adalet Bakanını Ankara’ya çağırması. Aslında olay şu; olay bir siyasal davanın ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu siyasal davanın savcısı biliyorsunuz siyasal kişiliği olan, yani Sayın Başbakan. Savcısıyım ben dedi bu davanın ve davayı otomatikman siyasallaştırdı.
Şimdi gelinen noktada gerçekten de hukuk adına hiç kimsenin kabul etmeyeceği, çağdaş hukuk adına söylüyorum. Hiç kimsenin kabul etmeyeceği sonuçlar çıkıyor ortaya. Örneğin bir General hakkında diyelim emekli General hakkında tutuklama kararı yeniden çıkıyor. Bu kişi evet diyor ben gidip teslim olacağım. Daha 7 günlük itiraz süresi var. Ama teslim olmaya giderken siz havaalanında yakalıyorsunuz hoyratça davranıyorsunuz ve gözaltına alıyorsunuz. Oysa bu gidip teslim olacak. Daha önce serbest bırakıldığında kaçmadı, bir yere de gitmedi. Görevde olan generaller var ve bunlar şuanda terörle uğraşıyorlar, terörle mücadele ediyorlar. Siz bunlar hakkında tutuklama kararı veriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Ve ilk duruşmayı Aralık ayına veriyorsunuz. Bunun bana söyler misiniz çağdaş hukukla, insan haklarıyla ne ilgisi vardır? Bunlar kaçmıyorlar tam tersine görevlerinin başındalar ve terörle mücadele ediyorlar. Eğer siz ülkeyi bu noktaya taşıyorsanız… Bakın Murat bey şunu söylüyorum. Aylardır söylüyoruz yargıyı siyasallaştırırsanız sizi de aşan kararlar ortaya çıkar ve önce siyasal iktidar zor durumda kalır. Türkiye bunun çok örneklerini gördü. Sayın Başbakan idam edilen gençler için ağlıyor değil mi? Ama o mahkemelerin siyasallaştığını herkes biliyordu. Geçmişe bakalım 27 Mayıs’a. Mahkemeler kuruldu, insanlar idam edildi. Daha sonra mahkemeler kuruldu, insanlar idam edildi. Sonra ne oldu? Aynı toplum, aynı parlamento belli bir süre sonra yeni parlamento diyelim idamları kaldırdı. Geriye dönüp baktığımız zaman eğer o davalar bugün görülseydi hiçbirisi idam edilmeyecekti belki. O zaman demek ki yargıyı siyasallaştırmayacaksınız. Siyasallaşan bir yargı hele bir Başbakan ben bu davanın savcısıyım dediği andan itibaren artık orada hak, hukuk, adalet denen bir şey aranamaz. Orada belli bir önyargı egemendir ve o önyargının getirdiği bir tablo vardır.
Murat AKGÜN- Türkiye’de bugün artık yargı tamamen siyasallaşmış mıdır görüşünüzü doğru mu anladım?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamamen değil. Önce altını çiziyim. Birinci nokta şu; Sayın Başbakanın konumuna düşmek istemem. Sayın Başbakan çıktı bir mahkemenin verdiği karar nedeniyle bütün yargıyı suçladı ve dedi ki, Türkiye’de yargı güven kaybetmiştir. Bu ne demektir? Bütün yargıya artık ben güvenmiyorum demektir. Ben bütün yargı siyasallaşmıştır demiyorum. Ama bu olaya bakan yargı, yargıdaki bir yargıç görevinden ayrılırken üzerimde kurumsal baskı var dediği zaman ve görevinden ayrıldığı zaman hiç kimse, medyayı da burada suçluyorum kusura bakmayın. Dönüp o Yargıca bu kurumsal baskıyı size kim yaptı diye sormadı. Hepimiz biliyoruz ama kimse korkudan sesini çıkaramıyor. Böyle bir anlayış olamaz. O kurumsal baskıyı yargının üzerine herhalde muhalefet yapmadı, herhalde medyada yapmadı. Kim yaptı o kurumsal baskıyı? Ve o yargıç hangi gerekçeyle ayrıldı.
Murat bey şöyle bir gerçek vardır. Gerçek şudur; bir dava görülür, o davanın yargıcı A olur, B olur, görev yeri değişir, tayini çıkar. Çünkü belli kuralları vardır. Ama dava devam eder. Siz ısrarla diyorsunuz ki bu davaya bu yargıç bakacak. Bu davaya bu yargıç bakacak ne demektir? Bu yargıç benim adamım demektir. Bu noktaya yargıcı taşırsanız ve bunu söyleyende bir siyasal kişiyse o dava otomatikman siyasallaşmış olur. İşin özünde yatan budur.
Sayın Başbakan o açıdan görüşmeler oldu, şu oldu, bu oldu vs. belki bir karar çıktı o kararı nasıl düzeltebiliriz diye perdenin gerisinde görüşüyorlar. Bu yargıya müdahale değil midir? Adalet Bakanını çağırmak ne demektir? Onun için yargı bu dava tümüyle siyasaldır, bu davada çok sayıda yazar, çizer, gazeteci hapistedir. Bu davada hapiste olup da neden yargılandığını bilmeyenler vardır. Bu davada olup da terörden içeriye alınıp da kendisine sorulan sorulardan bir teki bile terörle ilgili değildir. O zaman bu insanlar niye içeridedir? Bu insanlar kaçmayacak. Delilleri karartma diye bir şey varsa gözaltına alınsınlar, tutuklansınlar. Ama delilleri karartma diye bir şeyde yok.
Murat AKGÜN- Zamanlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz efendim? Çünkü Yüksek Askeri Şura’nın hemen öncesinde ve aralarında 28 tane şuanda üst düzey görev yapan komutan var. Bunların arasında notlarıma bakıyorum mesela Hakkari 3. Taktik Tümen Komutanı var. Çıkartma Gemileri Komutanı Amiral var. Yüksek Askeri Şura’da şimdi terfi alamamaları sözkonusu olabilir. O zaman muhtemelen Silahlı Kuvvetlerinde çok iyi bildiğimiz geleceğe yönelik planları bozulacak.
Şunu sormak istiyorum iki; a) Zamanlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü bu yönde çok yorumlar var. b) Kaçak sanık kapsamına alındı bu komutanlar. Yani mesela terör örgütüyle mücadele eden bir komutan veyahutta demin biraz evvel söyledim pozisyonlarını onların kaçak sanık konumuna alınmalarını. Çünkü bu ikisi de kamuoyunda tartışma yarattı. Sizin görüşünüz ne?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir orduyu ordu yapan silahları değildir. Orduyu ordu yapan moral değerlerdir. Eğer bir orduda moral değerler çok güçlüyse o ordu bizim bildiğimiz anlamda güçlü ordudur. Şimdi siz AKP hükümetiyle beraber orduyu yok etmek için, moral değerlerini yok etmek için özel çaba harcanıyor. Bunu bilmeyen yok. Belli gazeteler var, belli televizyon kanalları var. Belli sıradan konuşmacılar var. Her dönem her olaya çok özür dilerim maydanoz olan, her konuda görüş bildiren uzman gazeteciler var. Uzmanlıklarını ünlem işareti içine alıyorum, parantez içinde. Şimdi böyle olunca acaba ben orduyu nasıl yıpratırım diye yola çıktılar bunlar. Darbeler dedi darbeler sorgulandı. Bir sürü şeyler yapıldı. Darbe yapılacaktı, darbe geliyor, askerler geliyor vs. diye. Benim bildiğim belki başka ülkelerde olmuştur da ben bilmiyorum. Emekli generaller darbe yapamaz. Ha bir dönem darbe yapmaya kalkmışlarsa, silahlı eylem yapmışlarsa onları yargılarsınız. Hukuk içinde yargılarsınız. Hukuk neyi gerektiriyorsa onu koyarsanız ve ona göre de önlemini alırsınız. Ama siz birbirleriyle yaşamları boyunca bir araya gelmeyen, düşünceleri de örtüşmeyen her olayı getirip bir işin içine katarsanız ve orayı bir çorbaya döndürürseniz içinden çıkılmaz bir noktaya taşırsınız bu süreci. Ve bu süreç içinden çıkılmaz noktaya geldi. Ve bilinçli olarak getirildi. Çünkü insanlar ne kadar içerde kalırlarsa o kadar cezalandırılacaklar. Belki ileride beraat edecekler. Ve geriye dönüp biz belki şu soruyu sormayacağız. Bu insanlar beraat etti de niye yıllarca içeride kaldılar. Ben bir Kuddusi Okkır’ı asla unutmuyorum. Ergenekon’un kasası diye lanse edildi, adamcağız kanser, öldü vefat etti. Cenazesini cezaevinden Trakya’dan İstanbul’a getirmek için zor bela bir ambulans buldular. Paraları yoktu ailenin. Nasıl kasaysa bu. Buna benzer çok sayıda dramatik olay çıktı. Ve ben eminim ileride bunun romanları da yazılacak, öyküleri de yazılacak, filmi de yapılacak. Bu olaylar bizim belleğimize kazındı. Ve belliğimize kazınan bu olaylar AKP hükümetiyle beraber değerlendirilecek. Ve onunla beraber sorgulanacak. Olay budur.
Şimdi ordu benim gördüğüm kadarıyla yeniden belli güçler tarafından yeniden dizayn edilmek isteniyor. Belli kişilerin önlerinin kesilmesi, belli kişilerin terfi etmemesinin yolu kullanılıyor. Ve bu yöntemde sanki hükümetin dışındaymış gibi bir hava yaratılıp aslında hükümetinde içinde olduğu bir politika izleniyor. Benim gördüğüm bu.
Kaçak olarak adlandırılmaları; görevinin başındaki bir insan kaçak olarak adlandırılamaz. Ve bu insan görevinin başında, bu insan terörle mücadele ediyor. Sayın Başbakan gittiği zaman yanında zaten. Daha önce deprem konusunda gerçekten bölge halkına en sıcak ilgiyi gösteren komutanı Sayın Başbakan Bingöl’e gittiğinde Elazığ’ın biliyorsunuz belli il ve ilçelerinde, köylerinde deprem olmuştu. Gittiğinde o komutanı kutladı güzel hizmetler veriyorsunuz diye. Şimdi bunların tamamı tu kaka oldu. O açıdan siyasal davalarda bu tür olaylar olur. Siyasal davalarda tutuklananlar, gözaltına alınanlar bir süre sonra o tutukluluk ve gözaltına alınma dönemlerini kendi çocuklarına önemli bir miras olarak bırakırlar. Gururlanacakları, ödün vermedikleri, haksızlığa uğradıkları şeklinde bir miras olarak bırakırlar. Ben bu sürecinde gelecekte bir miras olarak ortaya çıkacağına, saygın, onurlu bir miras olarak ortaya çıkacağına inanıyorum.
Murat AKGÜN- Biraz evvel askerlerden bahsettiğimiz için aklıma şu geldi. Siz bir süre evvel bir açıklamanızda eğer iktidar partisi darbecilerle mücadelede samimiyse o takdirde niçin e muhtırayı veren komutan hakkında hiçbir şey yapmıyor demiştiniz. Dün hükümet sözcüsü Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’e bu soruyu yönelttiğimde o da bana 27 Nisan gecesi CHP neredeydi? Sayın Kılıçdaroğlu neredeydi? Herkes önce kendi enlem ve boylamına baksın dedi. Bu açıklamaya sizin yanıtınızı alabilir miyim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Her zamanki gibi ben bu söylemden nasıl kaçınırım, nasıl bu söylemin dışına çıkarım, nasıl kendimi aklarım diye bir arayış içinde söylenmiş cümleler.
Murat bey, siz geçmişte darbe yapılıyor diye insanları aldınız. Ayları bıraktık, yıllarca içeride tutuyorsunuz. Bir komutan çıkıyor e muhtırayı koyuyor Türk Silahlı Kuvvetlerinin internet sitesine, bunu ben yazdım diyor. Bu nedir? Suç değil midir yasalara göre? Suç. Ve siz bu komutanla gidiyorsunuz kanka oluyorsunuz bir yerde, gizli görüyorsunuz…
Murat AKGÜN- Dolmabahçe görüşmesini mi kast ediyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ne Genel Kurmay’ın ne de devletin arşivlerinde bu görüşmenin içeriğiyle ilgili hiçbir bilgi yok. İkisi de diyor ki biz öldükten sonra mezara gidecek. Biz yani öldükten sonra bu olay tümüyle bitecek ve kimse bu sırrımızı bilmeyecek. Allah aşkına söyler misiniz ben darbe yapmaya kalkacağım, e muhtırayı koyacağım, Başbakanla oturacağım, sohbet edeceğim, gizli sırlarımız neyse bölüşecekler, paylaşacaklar. Ve ben emekli olduktan sonra benim altıma çok pahalı bir zırhlı araç alınacak ve ben ödüllendirileceğim. Siz eğer darbelere karşı samimiyseniz niye sorgulamıyorsunuz onu. Üstelik zaman aşımına da uğramadı.
Murat AKGÜN- Sayın Çiçek bu konuda görev yargının diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Görev yargının olur mu? Suç duyurusunda bulundu mu hükümet? Niye suç duyurusunda bulunmuyor? Elinden tutan mı var? Çıksın Sayın Başbakan desin ki bu davanın da savcısı benim desin. Diyemez. Çünkü o e muhtıra AKP’nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya. Mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt’la Sayın Erdoğan işbirliği yapmışlardır o olayda. Çıksınlar söylesinler biz işbirliği yapmadık desinler. Darbenin arkasına sığınacaksınız, mağdur olduk edebiyatı yapacaksınız, darbe e muhtırayı verenleri ödüllendireceksiniz, onlara hiçbir şey söylemeyeceksiniz. Sonrada çıkacaksınız diyeceksiniz ki efendim 27 Nisan gecesi neredeydiniz? Ben hiçbir yerde olmayabilirim. Ben o ara milletvekiliydim. Ben hiçbir yerde olmayabilirim. Siz neredeydiniz? Siz niye suç duyurusunda bulunmadınız? Niye savcıları harekete geçirmediniz? İşinize gelince geçiriyorsunuz. İşinize gelince koşturuyorsunuz. İşinize gelince davanın savcısı benim diyorsunuz. Olay buraya gelince dut yemiş bülbül gibi oluyorsunuz. Sayın Başbakan konuşmalı. Dolmabahçe’de ne konuştular konuşmalı. Halkından gizli, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler devletin arşivine yansımıyorsa orada çıkar, işbirliği vardır. O çıkar işbirliği ikisinin arasındadır. Çıkar işbirliğini açıklasınlar. Bizde öğrenelim.
Murat AKGÜN- Gündemin bir diğer önemli maddesi de 35. maddeyle ilgili. Partinizin değişiklik teklifi. Partinizle iktidar partisi arasında çeşitli atışmalardan sonra dün Hakkı Suha Okay, önceki gün pardon. Cuma günü bir teklif vereceğinizi söyledi. Şimdi dün yine bunu Sayın Çiçek’e sorduğum zaman CHP önce bir teklifi getirsin görelim. Çünkü genellikle cami kapısına bırakıp gidiyorlar malum anayasanın geçici 15. maddesi konusunda aynı şeyi yaptılar dedi. Benim sormak istediğim şey şu; siz nasıl bir yasa değişiklik teklifi getiriyorsunuz? Yani 35. madde tamamen kalkıyor mu? Kısmen değişiyor mu? Ve birde tabi tek başına mı getiriyorsunuz yoksa 35. maddeyle beraber şu ve bu maddelerde olsun veyahut başka değişikliklerde olsun diyecek misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Birinci nokta şu; anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılması teklifini Sayın Deniz Baykal Genel Başkanken biz grup başkanvekillerine talimat verdi gidin AKP’nin grup başkanvekilleriyle görüşün geçici 15. maddeyi kaldıralım diye. Ve biz AKP’nin grup başkanvekillerine gittik geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla ilgili anayasa değişikliğine evet diyeceğimizi söyledik. Sayın Başbakan ne söyledi? Herhalde şaka yapıyorlar dedi. Ve getirmediler. Daha sonra yargıyı ele geçirmek için bir anayasa değişikliği getirdiler. Ve geçici 15. maddeyi de oraya koydular. Ne diyorlar? Darbelerle hesaplaşacağız. Halkı kandırıyorlar. Halka doğruyu söylemiyorlar. Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla Kenan Evren ve arkadaşları yargılanmaz. Biz bunu önlemek için anayasa değişiklikleri sırasında bir önerge verdik. Dedik ki yargılansınlar. Bu önergemiz AKP milletvekillerinin ve Sayın Başbakanın oylarıyla reddedildi. Kim samimi? Hep halka doğruları söylememe gibi bir alışkanlık edindiler bunlar. Halka şikayet ediyorum. AKP’li yurttaşlarıma özellikle şikayet ediyorum. Kendi liderleri kendi tabanını kandırıyor. Kendi liderleri kendi tabanına doğruları söylemiyor. Doğruları söylemeyen bir Başbakan mahcup olur. Ama eğer kendisinde vicdan varsa. Derki kusura bakmayın önerge geldi ama biz şu gerekçeyle kabul etmedik diyebilir. Niçin bizim önergemizden söz etmiyorlar? Cami avlusuna bırakılmışmış gibi. Neyi bıraktık biz cami avlusuna? Onlara teklif ettik getirin size destek vereceğiz diye. Cami avlusundan kaçanlar onlar. İbadet için camiye gidiyorlar, ibadet etmeden camiden kaçıyorlar. Bunların alışkanlığı bu zaten. Dini istismar ediyorlar, inançları istismar ediyorlar. Etnik kimliği istismar ediyorlar. Bunlar bizim anladığımız çağdaş, uygar, halkın sorunlarına kilitlenmiş bir politika üretmiyorlar bunlar. Bunlar bölme üzerine her şeyi. Bölme üzerine ve sorun yaratma üzerine bir politika üretiyorlar.
Murat AKGÜN- Peki siz 35. maddeye nasıl getireceksiniz değişiklik teklifini?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 35. maddeyi getireceğiz. Niye getireceğiz önce söyleyeyim.
Murat AKGÜN- Yani değişiklik mi, tamamen kaldırılması mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce onu söyleyeyim. Darbelerin arkasına sığınan, mağdur rolü oynayan AKP’ye diyoruz ki, siz hangi yasal düzenlemeden rahatsızsanız getirin. Getirin kaldıracağız. 35. maddeden rahatsızlardı. Efendim bu madde var darbe geliyor vs. Aslında en güzelini Hürriyetten Sayın Mehmet Yılmaz yazdı. Darbenin 35’le falan ilgisi yok. Darbe yapan gelir hukukunu yapar zaten.
Murat AKGÜN- 35 olsa da olmasa da öylemi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olsa da olmasa da zaten tabi. Önemli olan demokrasi kültürünü bu ülkeye yerleştirmek. Darbelere karşı topyekun durmak. Önemli olan budur zaten. Şimdi bunun arkasına sığındıkları için getirin kaldıralım dedik. Sayın Başbakan çıktı siz teklif getirin diyor. Siz parlamentoya yasa getirirken bize mi soruyordunuz? Bir hükümet düşünün parlamentoda ezici çoğunluğu var, bir tasarı getirmekten korkuyor. Korkuyor. Sayın Başbakana söylüyorum korkmasın getirsin. Cesaretli olsun, yürekli olsun. Ama getirmekten korkuyor. Teklifi CHP getirsin diyor. Peki biz getirelim. Arkadaşlar çalışıyorlar hukukçu arkadaşlar çalışıyorlar önümüzdeki günlerde teklifi vereceğiz.
Murat AKGÜN- Tek başına mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne yapalım kendi oylarımızla…
Murat AKGÜN- Hayır hayır o manada değil, yani 35. maddeyle beraber başka bir değişiklik…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Arkadaşlar dediğim gibi hukukçu arkadaşlar çalışıyorlar, bakacaklar, teklifi götüreceğiz.
Murat AKGÜN- Sizin görüşünüz, yani şuandaki şahsi görüşünüz nedir? Kısmi değişiklik mi, yoksa tamamen kaldırılması mı 35. maddenin?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi büyük bir olasılıkla kısmi değişiklik olacak.
Murat AKGÜN- Peki o zaman şunu da sormak istiyorum. 35. maddeden bahsederken MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli pek sıcak bakmadığının sinyallerini verdi. 35. maddenin değiştirilmesi önerisinden, şöyle; referandum sürecinde erken ve zamansız bulduğumu söylediği basına yansıdı, notlarımdan öyle almışım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Bahçeli sağduyulu bir politikacı, saygın bir politikacı. Zamansız bulması gibi bir endişesini anlıyorum. Ama AKP’nin şu mağdur edebiyatından da artık toplumu kurtarmamız lazım. Her şeyde sıkışınca biz mağdur olduk. Yani AKP iktidar ama kendisini muhalefette hissediyor. Çünkü mağdur rolünü oynuyor. Sorunlar var diyor. Örneğin terör olayını alalım. Görüşmemizde Sayın Başbakan şunu söyledi. Asker ne istediyse verdik. Terör durmuyor. Askere ihale ediyor. Kardeşim sen Başbakan değil misin? Sen bu ülkeyi yönetmiyor musun? Ordu sana bağlı değil mi? Bu işin siyasi sorumlusu siz değil misiniz? Hayır bu değil. Beyefendi asker ne istemişse hepsi vermiş, kendiside bir köşeye çekilmiş uzaktan seyrediyor. Allah Allah bu terör niye durmuyor diyor. Söyledik, bu olay konusunda bir ulusal politikanın oluşturulması gerektiğini söyledik. Sayın Başbakan hiç ağzından bile çıkarmadı bunu. Bir ulusal politikanın olması gerektiğini düşünmedi bile hayatında. Biz söylüyoruz. Teröre karşı ortak politika geliştirelim diyoruz. Biz öneride getirdik Sayın Başbakana. Önerilerimiz var. Siyasi önerilerimizde var. Barajı indirelim. Sayın Başbakan niye korkuyor barajı indirmekten? Yerine gelince mangalda kül bırakmıyor. Diyor ki efendim milli irade milli irade. %10’un oyunu kendine alırsan bunu adı milli irade mi olur? O vatandaşlar size mi oy verdi? Hayır. Niye peki onun oyunu alıp da milli irade diyorsunuz?
Murat AKGÜN- Sayın Başbakanla ilişkilerinizden bahsederken hemen sizinle yayına girmeden evvel NTV Haber Bültendeki bir gelişmeyi hatırlatmak istiyorum. Bizi daha evvelden izlemeyenlerin bilgisi olmayabilir. Dün Ordu’da yaptığınız konuşmada vatana ihanet suçlaması nedeniyle Sayın Başbakan size 50 bin liralık bir tazminat davası açmış.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet çok teşekkür ederim Sayın Başbakana. Neden biliyor musunuz? Dubai’de imzalanan anlaşmayı bilgi edinme yasasına göre Dışişleri Bakanlığından istedim. Önce inkar ettiler biliyorsunuz böyle bir anlaşma yoktur diye. İstedim. Bana gelen bilgi; bu anlaşma gizlidir size veremeyiz. Dava açtı çok teşekkür ederim. O anlaşmayı şimdi mahkemeye getireceğim. Mahkemeye gelecek. Bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi koşul koymak vatana ihanettir. Bunu daha öncede söyledim, defalarca söyledim. Şimdi sözde tazminat davası açacakta ben susacakmışım gibi. Susmayacağım. O anlaşmayı Sayın Başbakanın yakasına iliştireceğim. Türkiye Cumhuriyetinde bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi koşul koymak vatana ihanettir. Bu sadece bizim ülkemizde değil, Amerikalı da yapsa, Rusya’da da bu yapılsa, Fransa’da da yapılsa aynı sonucu doğurur ve Sayın Başbakan bu anlaşmadan ötürü yüce divana gidecektir. Bunu daha öncede söyledim. Siz kendi ülkenizi pazarlayamazsınız. Daha önce söyledim Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyetini pazarlıyor diye. Önce tazminat davası açacağım dedi, sonra kalktı grupta dedi ki, ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim dedi. Bir Başbakan ülkesini pazarlamaz. Bir Başbakan ülkesini tanıtır. Sayın Başbakan pazarlamayla tanıtımın ne olduğunu bilmiyor.
Murat AKGÜN- Efendim vaktim daraldığı için kısa kısa birkaç soru daha sormak istiyorum. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’le eski Genel Bakanınız Deniz Baykal’ın bir görüşmesi oldu. Kimi yorumlarda bunların sizin olası bir referandum seçim başarısızlığınız sonrasına yönelik görüşmeler olduğu iddiaları ortaya atıldı. Böyle yorumlar var. Sizden çok kısa makul karşılıyorum gibi bir şey söylemiştiniz galiba Malatya’ya gitmeden evvel. Hiç bu görüşmede size yönelik bir hava hissettiniz mi ya da sonradan böyle bir bilgi geldi mi size?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Samimi söylüyorum görüşmenin içeriğini bilmiyorum. Ama insanların siyasetteki kırgınlıklarını bir süre sonra gidermeleri, insani öğeleri öne çıkarmaları son derece doğaldır. Ve bu görüşmeden de ben şahsen mutlu oldum. Yani birbirleriyle konuşmayan, geçmişte siyaseten birbirlerine karşı olan insanların bir araya gelip tekrar buluşmaları siyaset adına da, insanlık adına da, beraber olma adına da güzel bir olay. Ben böyle yorumladım.
Murat AKGÜN- Peki Önder Sav Genel Sekreterinizle Şevket Kazan Saadet Partisinin ağır toplarından Şevket Kazan arasındaki görüşmeyi nasıl değerlendirdiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- O görüşmede doğal. Çünkü belli konularda hukuki açıdan sanıyorum Önder beyle Sayın Kazan bir araya gelmişler.
Murat AKGÜN- Hangi hukuki konulardan bahsediyoruz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçimlerle ilgili. Karşılıklı bir görüş alışverişinde bulunulmuş. Ama işin ayrıntısına izin verirseniz girmeyim. Çünkü bu bir özel görüşme. O özel görüşmeyi kamuoyuna açıklamak benim açımdan doğru olmaz.
Murat AKGÜN- Ama şimdi çok enteresan bir şey söylediniz seçime yönelik…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçime derken genel seçimlerle ilgili değil.
Murat AKGÜN- Kendi Saadet Partisindeki seçimlerimi kastediyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir anlamda öyle.
Murat AKGÜN- Peki bu yarın öbür gün Saadet Partisiyle CHP’nin arasında bir seçim veyahut referandum gerçi onlar çok farklı düşünüyorlar ama.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O konularda herhangi bir işbirliği ya da şey sözkonusu değil. Ya da beraber olma gibi bir olay sözkonusu değil.
Murat AKGÜN- Peki gündemdeki ilginç konulardan bir tanesi de sizin bir belediye başkanınızın Yedisu Belediye Başkanı Şerif Memioğlu’nun evet diyeceği, hatta CNNTÜRK’e de evet şapkasıyla poz verdi. Zaten daha sonrada podyuma çıktı Sayın Başbakanla beraber el ele. Herhalde ihraç edilecek diye yorumlar yapılıyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dün Bingöl İl Başkanımız aradı. Kendisinin Başbakanı karşılamaya gittiğini ifade etti. Aslında bir Belediye Başkanının Sayın Başbakanı karşılamaya gitmesi doğaldır. Yani bu siyaseten düşmanlık sözkonusu olmaz. Belediye Başkanı da beldenin başkanıdır. Sonuçta orada AKP’ye oy veren vatandaşlara da hizmet sunuyor. Bir ayrım yapması sözkonusu değil. Ama bu olay biraz Başbakanı karşılama olayının ötesinde bir olay. Onu yetkili kurullarımızla düşünüyoruz.
Murat AKGÜN- Düşüncenin sonu ihraç mı olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Düşünüyoruz öyle diyelim.
Murat AKGÜN- Efendim Avrupalı sosyalistlerle de sanki bir gerginlik var gibi. Swoboda’ya giden bir mektup var. Swoboda’nın karşı açıklaması var. En son yazılı basına yansıyanlara göre Swoboda mektubun Kemal Kılıçdaroğlu imzasıyla gelmese bile, içeriği bile Kılıçdaroğlu adına vahim şeklinde bir açıklaması var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim bildiğim kadarıyla Swoboda’ya bu laflar söyletildi. Birileri araya girdi. Olayın ayrıntılarını Sayın Swoboda’nın bildiğini tahmin etmiyorum. Ben kendisine açık medya aracılığıyla şunu söyledim. Anayasada öngörülen yargıyla ilgili öngörülen düzenlemeleri kendi ülkesinde geçirebiliyorsa söz veriyorum bizde evet diyeceğiz. Kendi ülkesinde geçiremiyorsa o zaman bu anayasa değişikliğine bize evet oyu kullanın deme gerekçesini ben merak ediyorum. Bir yanıt gelmedi. Ama ben Sayın Swoboda’ya önümüzdeki günlerde bir mektup göndereceğim. Sadece ona değil, yani diğer bütün parlamenterlere göndereceğiz. Anayasa değişikliklerine hangi gerekçeyle hayır dediğimizi bütün ayrıntılarıyla anlatacağız kendilerine.
Murat AKGÜN- Efendim son bir soru soruyum çok kısaca yanıt rica ediyorum. Artık referandum mitinglerine başladınız. İşte dün Ordu’daydınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ordu ve Samsun.
Murat AKGÜN- Samsun’un hakkını yemeyelim. İlk izleniminiz nedir? Genellikle gazeteciler merak ederler bir sonuç tahminini almak isterim sizden. O gördüğünüz meydanlardan sonra sizin zihninizde oluşan tablo nedir? Referandumdan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Referandumdan hayır oyu çıkacağına inanıyorum. Önce bunu söyleyeyim. Neden inandığımı da ifade edeyim. Anadolu’da gezdiğim, gördüğüm yerlerde anayasa değişikliğinde ne var, ne yok yurttaş çok fazla bunu bilmiyor. Biz yurttaşa şunu soruyoruz. Bu anayasa değişikliği işçinin sorununu çözecek mi? Meydanlardan hayır sesi geliyor. Emeklinin sorununu çözecek mi? Hayır sesi geliyor. Sanayicinin sorununu çözecek mi? Hayır sesi geliyor. Esnafın sanatkarın sorununu çözecek mi? Hayır sesi geliyor. Kamyoncunun, simitçinin sorununu çözecek mi? Hayır sesi geliyor. O zaman bizde diyoruz ki oylarınız hayırlı olsun diyoruz. Neden hayır sesi geliyor? Yurttaşın gündemiyle AKP’nin gündemi farklı. Yurttaşın gündeminde bunlar var. günlük yaşadığı sorunlar var. AKP’nin gündeminde ne var? Ben yargıyı nasıl ele geçiririm. AKP’nin gündeminde de bu var. AKP’de bunu istiyor.
Murat AKGÜN- Peki gazeteciler hep sorarlar bende dayanamayıp aynı soruyu soracağım. Mutlaka sizde bir takım kamuoyu anketleri yapıyorsunuzdur. Çünkü iktidar partisinden oldukça yüksek düzeyde evet sonucu çıkan anketler geliyor. Sizin yaptırdığınız bir anket var mı? Ya da yoksa sizin tahmininiz nedir bir rakam alabilir miyiz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz henüz bir anket yaptırmadık. Ama bağımsız kuruluşların yaptıkları anketleri de yakından izliyoruz. Tabi daha uzun bir süre var. Ben hayır oyu çıkacağına inanıyorum. Az öncede ifade ettim.
Murat AKGÜN- Aradaki puan farkı konusunda bir tahmininiz var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır şuanda bir tahmin yapmak çok zor. Çünkü önümüzdeki günlerde belki bizde bir kamuoyu araştırması yapacağız. Tahminleri beraber göreceğiz.
Murat AKGÜN- Efendim vakit ayırdınız, sorularımızı yanıtladınız teşekkür ediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağolun.
Murat AKGÜN- Efendim konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Oldukça geniş bir yelpazede sorularımızı yanıtladı. İlginç açıklamaları, iddiaları oldu. Hep beraber dinledik, yorum size ait efendim. Yeniden görüşünce kadar hoşçakalın.