20.05.2024

Deniz Yücel: “Süleyman Soylu'nun Dokunulmazlığının Kaldırılarak Yargılama Sürecine Dahil Edilmesi Gerekmektedir”

CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK gündemine ilişkin yaptığı basın toplantısında, 26 Mayıs Pazar günü emeklilerin sesi olmak için Ankara Tandoğan Meydanında olacaklarını bildirerek, “10 bin lirayla geçinmeye mahkûm edilen emeklilerin mücadelesi, hayatta kalma mücadelesi haline geldi. AKP ve yandaşları 10 bin lirayla değil bir ay bir gün geçinebilirler mi? 10 bin lira ne taktıkları saate ne de yedikleri ıstakoz ziyafetlerine yeter. Emekli vatandaşlarımıza çok gördükleri insan onuruna yaraşır yaşam şartlarına kavuşmaları için, en düşük emekli maaşının asgari ücret kadar olması için, emeklilerimizin tam da hak ettikleri gibi refah içinde yaşamaları için, emekliye nefes aldıran düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi için bütün emeklileri ve onlara destek vermek isteyen yurttaşlarımızı 26 Mayıs Pazar günü Ankara'daki Büyük Emekli Mitingimize davet ediyoruz.” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla dün Samsun’a geldi. Burada kutlama ve yürüyüşlere katılan Özel, bugün ilk olarak Atakum Belediyesi’ni ziyaret etti. Özel, Samsun programının kapanışında ise CHP MYK’yı topladı.

Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısı devam ederken yaptığı açıklamada, “Emniyet teşkilatımızın mensuplarıyla çetelerin ve üst düzey bürokratların da adının karıştığı bir darbe yapılanmasından, devlet içerisinde bir hesaplaşmadan bahsediliyor. Emniyet teşkilatına yıllarca FETÖ’den referans almadan polis almazsanız, liyakati değil çeşitli tarikatları ve FETÖ referansını dikkate alırsanız netice böyle olur. Ne yaparsanız yapın dikiş tutmaz. Bu olayların en kilit isimlerinden biri de İçişleri eski bakanı, bizim ‘Suç İşleri Bakanı’ olarak nitelediğimiz Süleyman Soylu’dur. Yargıya, adalet mekanizmasına ve devlete hak ettiği itibar ve güven yeniden kazandırılmak istiyorsa Süleyman Soylu'nun derhal dokunulmazlığının kaldırılarak yargılama sürecine dahil edilmesi gerekmektedir.” ifadelerini kullandı. Yücel, şunları söyledi:


İRAN’A VE İRAN HALKINA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUZ

Değerli basın mensupları ve bizleri ekranları başından izleyen, sosyal medya hesaplarından takip eden kıymetli yurttaşlarımız, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle Tokat’ın Erbaa ilçesinde bir evde meydana gelen patlamada yaralanan 5’i jandarma personeli 7 yaralımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Kendilerine acil şifalar diliyoruz.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan’ın vefatları nedeniyle komşumuz İran’a ve İran halkına başsağlığı diliyoruz.

ATA’MIZIN 105 YIL ÖNCE YAKTIĞI KURTULUŞ MEŞALESİ BUGÜN HALA YOLUMUZU AYDINLATIYOR

MYK toplantımızı geçtiğimiz hafta 301 canımızı kaybettiğimiz Soma maden kazasının 10. yıldönümünde Soma’da yaptık. Bu hafta da 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutlarken Samsun’da yapıyoruz. Dün Samsun’da önce Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kurmak için Anadolu’ya ilk adım attığı, kurtuluş mücadelesini başlattığı yer olan Tütün İskelesindeydik. Buradan Samsunlularla, Samsun’daki gençlerle Atatürk Anıtına yürüdük ve çelenk bıraktık. Daha sonra Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in başkanlığında ana kademe Merkez Yönetim Kurulu olarak Gençlik Kolları Merkez Yönetim Kurulumuzla 19 Mayıs’ta Gençlik ve Spor Bayramında gençliğin sorunlarını ve Cumhuriyet Halk Partisinin gençlik politikalarını konuştuk ve tartıştık, akşam da Kurtuluş Yürüyüşü’ne katıldık.

Dün Türk milleti için en önemli günlerden biriydi. Türk milleti için umudun yeşerdiği, özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın ilk adımının atıldığı, bu güzel vatanın kurtuluş mücadelesinin başladığı gündü. Bu nedenle köklerini Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden alan Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulu olarak 19 Mayıs'ta ve bugün Samsun'da bu mücadelenin başladığı topraklardayız.

Ordunun elinden silahı ve cephanesi alınmış, millet yorgun ve fakir bir halde, dört bir yanı işgal altında, emperyalist devletlerce paylaşılmasına kesin gözüyle bakılan parçalanmak olan bir imparatorluktan özgür ve bağımsız bir Cumhuriyet kuran Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk Samsun'a çıkmadan bir yıl önce şunu diyor. “Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir”. Mustafa Kemal bu sözleriyle Türk gencine olan inancını ve umudunu ifade etmiştir. İşte o yüzdendir ki destansı mücadelelerle düşman işgalinden kurtarılan bu vatanı Türkiye Cumhuriyetini umut ve inancını bağladığı gençlere emanet etmiştir.

19 Mayıs’ta Samsun’a ayak bastığında gördüğü tüm olumsuzluklara rağmen inanç ve mücadele azmini yitirmeyen Ata’mızın bundan 105 yıl önce yaktığı kurtuluş meşalesi bugün hala yolumuzu aydınlatıyor. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu vatan uğruna cesurca, kararlılıkla ve yılmadan mücadele eden tüm şehitlerimizi ve kahramanlarımızı bir kez daha saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

GENÇLERİN UMUTSUZLUK İÇİNDE KAYBOLMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ

Değerli arkadaşlar, milli mücadelenin başlangıcını Türk gençlerine hediye eden büyük önderimiz, her zaman gençleri önemsemiş ve onlara olan inanç ve güvenini her fırsatta ifade etmiştir. Ata’mız ‘Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir’ sözleriyle gençlere hem bir görev yüklemiş hem de geleceğin umudunun gençlerde olduğunu bir kez daha işaret etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk; bu ülkenin geleceğini emanet ettiği gençlerin aklın, bilimin, çağdaş eğitimin ışığında fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şekilde yetiştirilmesi vizyonunu tam 100 yıl önce ortaya koymuştu. Bu ülkeyi gençlere emanet eden, kendisinin doğum günü olduğunu söylediği günü Gençlik ve Spor Bayramı yapan bir dünya lideridir Mustafa Kemal Atatürk. Yokluklar içerisinde yeşertilen umudun, imkânsızlıklar içerisinde büyütülen inancın ve bağımsızlığa duyulan özlemin adıdır 19 Mayıs.

Bugün 105 yıl önceki inanç ve kararlılıkla cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz. Ancak bundan 105 yıl önce gençlere verilen önem ve değeri bugünün iktidarında ne acıdır ki göremiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden zat bu 100 yıllık birikimi yok etmek, eğitimi akıldan, bilimden ve çağdaşlıktan uzaklaştırmak için her yolu deniyor. İçinde 19 Mayıs ruhunun, Atatürk'ün, cumhuriyet değerlerinin, Şehit Asteğmen Kubilay’ın olmadığı bir müfredatı dayatmaya çalışıyor. Bu zat değerler eğitimi ya da kulüp çalışması adı altında; sınıfta şeytan taşlıyor, sınıfta mezar maketi getirip çocuklardan ağıt yakmalarını istiyor. Özgürlükleri kısıtlanan, sorgulamasına, itiraz etmesine izin verilmeyen, işsizliğin ve umutsuzluğun kıskaca aldığı bir gençlik var burada. Büyük umutlarla üniversiteye giren, bin bir zorlukla okuyan ama iş bulamayan bir gençlik var. Bu nedenle gençler artık çareyi yurt dışına gitmekte buluyor. Daha lise döneminde arayışları başlıyor. Bugün ülkemizde her iki gençten biri Türkiye'den gitmeyi planlıyor. Gençler iş bulabilecekleri, daha iyi koşullarda yaşayabilecekleri, daha özgür, daha güvende olacakları ülkeleri tercih ediyorlar. Gelecek kaygıları geçim kaygısıyla birleşen gençler günden güne geleceğe dair umutlarını yitiriyor.

İşte biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençlerin umutsuzluk içinde kaybolmalarına izin vermeyeceğiz. Çağdaş, bilimsel, laik, eğitimden asla vazgeçmeyeceğiz. Sadece parası olanların değil bütün çocuklarımızın tamamının nitelikli eğitim almalarını sağlayacağız. Nerede kalırım, ne yerim, nasıl geçinirim sorularını sormak zorunda olmadıkları koşulları onlara sağlayacağız. Her sorunda ilk vazgeçilecek kesim olarak gençleri gören bu iktidara inat biz hep gençlerden asla vazgeçmeyeceğiz, onlarla birlikte yürüyeceğiz.

Bu vesileyle Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 105. yıl dönümünü ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı bir kez daha kutluyorum.

BUNUN ADI TASARRUF DEĞİL, BUNUN ADI SEÇİM İNTİKAMI

Değerli arkadaşlar, ekonomide mucizeler yaratması beklenen Hazine Bakanı Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz geçtiğimiz hafta kamuda tasarruf paketi adı altında bir dizi tasarruf tedbirleri açıkladılar. Hazine ve Maliye Bakanı günlerce seçim propagandası yapar gibi bir tasarruf paketi yayınlayacaklarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Tasarruf paketine baktığımızda alınan tedbirlerin geneli 3 yıllık bir program haline getirilmiş. Yani 2027 yılına kadar tasarruf tedbirleri uygulanacak. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri zamanında yapılırsa 2028'den yani tasarruflar seçimden bir yıl öncesine kadar. En başta şunu açık ve kesin bir dille ifade edelim. Kamuda israfa son verilmeli, israfı sona erdirecek her türlü tedbir alınmalıdır. Bu konuda tavrımız açık ve net. Ancak kamuda tasarruf diye emekliye, işsize, işçiye, bu ülkenin dar gelirli vatandaşlarına dayatılacak; adı tasarruf, özü hak ve hizmet gaspı olan her türlü uygulamanın da karşısındayız. İktidar mensupları şatafat içinde yaşıyor. Saray için günde 15 milyon lira harcama yapılıyor, Diyanet İşleri Başkanı için adeta oto galerisi kuruluyor, uçak inmeyen havaalanlarına dolarla ödeme garantisi veriliyor, yüzlerce araçlık konvoylarla seçim kampanyaları yürütülüyor, AKP'den devralınan belediyelerdeki korkunç israf her gün belgeleriyle ortaya çıkıyor ama bir tasarruf paketi açıklanıyor bu saydıklarımın hiçbirinden bahsedilmiyor. Tasarruf adı altında memurun ulaşım hakkına, lojman hakkına göz dikiliyor. Binlerce işsiz gencin umudu yok ediliyor. Bu sözde tasarruf paketi bu haliyle çalışanın hakkına göz diken bir düzenlemeden başka bir şey değildir. Sarayların lambaları ışıl ışıl yanmaya devam edecek, uçak sayıları, makam araçları azalmayacak ama emekçi servise binmeyecek, kamuda gençlere yer açılmayacak. Bunun adı tasarruf değil. Bunun adı seçim intikamı. Ekonomideki kötü gidişatın faturası yine emekçiye çıkarıldı. Memur lojmandan çıkacak, işe giderken servis kullanmayacak, işsiz gençlere devletin kapısı tamamen kapanacak ve buna tasarruf denilecek.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ NEDEN 6 MAKAM ARACI VAR; KENDİSİ DİN ADAMI MI, GALERİCİ Mİ?

Paketin geneli üzerinden 100 milyarlık bir tasarruf hedeflendiği açıklandı. Türkiye'nin 2024 yılı genel bütçesi 11,89 trilyon lira. Tasarruf hedefi bunun yüzde 1’i bile değil. Sayın Şimşek'in deyimiyle bu para genel bütçede çerez parası. Istakoz fotoğrafları paylaşan, yarım milyon liralık saatlerle poz veren, özel uçaklarla seyahat eden bir zihniyetin tasarruf sözcüğünü bu kadar sık kullanması açıkçası komik. Tasarruf denilince AKP iktidarının aklına memurun servisi, lojmanı geliyor. Kendileri 100 araçlık konvoylarla seyahat ediyorlar. Neymiş memurlar kentlerde toplu ulaşım hizmetlerinden yararlanabilirlermiş. Peki, Mehmet Şimşek neden Alman üretimi pahalı makam aracına biniyor? O neden otobüs kullanmıyor ya da metro kullanmıyor? Neden özel uçaklara biniyor bakanlar? Merkez Bankası Başkanlarına neden kira yardımı yapılıyor? Cumhurbaşkanının kaç uçağı var? Ülkeye mütevazılığın önemini anlatması gereken Diyanet İşleri Başkanının neden 6 makam aracı var. Kendisi din adamı mı, galerici mi merak ediyoruz.

İTİBARDAN TASARRUF OLUR, EĞİTİMDEN TASARRUF OLMAZ

AKP iktidara geldiği günden bu yana devleti ve kamu kurumlarını şirket gibi yönetmek istiyor. Memur sayısının azaltılması, güvencesiz çalışmanın ve esnek çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılması, emek sömürüsünün normalleştirilmesi için AKP epey çaba sarf ediyor. Kamuda tasarruf paketiyle 3 yıl boyunca kamuya ancak emekli olanların sayısı kadar yeni personel alınabilecek olması da bunun göstergelerinden biri. 158 bin öğretmen açığı varken sadece 20 bin öğretmen atayan zihniyete bir kez daha hatırlatıyoruz; itibardan tasarruf olur eğitimden tasarruf olmaz. Bu ülkenin gençlerinin son umudunu da elinden alıyorlar. Çünkü 10 bin liraya mahkûm edilen emeklilerimiz zaten emeklilik hayatını yani emekli olmayı tercih etmiyorlar. Haklılar da. Emekli ikramiyesiyle eskiden ev alınırdı, araba alınırdı. Şu anda ikinci el bir araç bile alınamıyor. Hangi vatandaşımız emekli olacak da yerine işsiz bir gencimiz gelecek? Onun da liyakat kuralları çerçevesinde olacağının bir garantisi yok. Kim bilir kimin eşi, çocuğu, akrabası bu kadroları dolduracak.

AKP İKTİDARINDA ESNEK ÇALIŞMA MODELİ DEMEK, GÜVENCESİZ ÇALIŞMA HAYATI DEMEK

Bu paket yeni mezun olan öğretmen, sağlık personeli adaylarının ya da kamuda kariyer düşünen gençlerin yurt dışı arayışını arttıracak. O zaman gençlerimiz neden KPSS'ye hazırlanıyor? Neden KPSS için para toplanıyor? Devlet kurumları memur alımı yapmayacaksa KPSS puanları sadece işsizliği puanlayan bir sınav olmaktan öteye geçmeyecek. Düzenlemenin bu maddesiyle gençlerimize bir çıkış yolu bırakılmıyor. Bu 3 yılda kamu kurumlarında memur sayısı giderek azalacak. Ancak devlette sözleşmeli personel sayısı artacak. Kamuda işçi sayısı memur sayısına yaklaşacak, iş güvencesi de kalmayacak. AKP iktidarında esnek çalışma modeli demek, güvencesiz çalışma hayatı demek. Mesai, servis, izin, yemek ücreti gibi kazanılmış hakların kaybedilmesi demek. Bunu pandemi sürecinde çok açık bir şekilde gördük. Kimse vatandaşı kandırmaya çalışmasın. Kamuda personel servislerini kaldırarak neyin tasarrufunu yapacaklar? Peki, çalışanlara yol ücreti desteği veriyorlar mı? Hayır. Memur lojmanlarının kiraları güncellenecekmiş. Kiracıyla ev sahibini boğaz boğaza getiren AKP iktidarı işte şimdi de en azılı ev sahibi olarak karşımıza çıkıyor. Lojman kiraları arttırılacak lojmanın anlamı ne?

BU PAKET, AKP İKTİDARLARININ 22 YILDIR BU ÜLKEYE YAŞATTIĞI EZİYETİN BİR FOTOĞRAFIDIR

Tüm bunların yanında bu tasarruf önlemleri zorunluysa, gerekliyse neden sadece 3 yıl için uygulanacak? Kimse bu sorulara bir yanıt veremiyor. Şimdi üst düzey yöneticilere tek maaş verilirken 3 yıl sonra ballı ve çoklu maaş sistemine yeniden mi dönülecek? Memur servisleri 3 yıl sonra yeniden mi hizmete alınacak? Şimdi israfa yol açtığı düşünülen bir harcama kalemi 3 yıl sonra devlete kazanç mı getirecek? Böyle bir tutarsız bakış açısı olabilir mi?

Buradan Sayın Mehmet Şimşek'e soruyoruz. Bu pakette beşli çete nerede? Trollere ödenen paraları kesen düzenleme nerede? Torpil yuvası haline gelen Kamu İhale Kanununa ilişkin düzenleme nerede? 100 milyarlarca liralık ihaleler yapılıyor. Bunu düşük fiyatta yaptıracak bir rekabet programı hazırlamaz mıydı? Açıkça söyleyelim adı tasarruf olan bu paket AKP iktidarlarının 22 yıldır bu ülkeye yaşattığı eziyetin bir fotoğrafıdır, kâğıda dökülmüş halidir.

AKP'NİN AMACI YARGI REFORMU YAPMAK DEĞİL YARGIYI ELE GEÇİRMEK

Değerli basın mensupları, Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 Mayıs 2019 Tarihinde Yargı Reformu Strateji Belgesini açıkladı. Şatafatlı sözlerle süsleyip anlattığı bu strateji belgesinden hemen sonra adı yargı reform paketi olan ama içeriğinde reformun R'si dahi olmayan kanun teklifleri meclise geldi. 2019'dan bugüne kadar tam 8 yargı reformu paketini meclise getirdiler. Hiçbiri gerçek anlamda yargı reformu değildi. Çünkü AKP'nin amacı aslında yargı reformu yapmak değil yargıyı ele geçirmek. Ülkücü, AKP'li, tarikat kavgası yüzünden 36 tur boyunca Yargıtay Başkanını seçemedi. AKP bunu sistematik bir şekilde bilerek ve isteyerek yaptı. Hak ve özgürlükler korunup geliştirilecek dediler AKP'ye muhalif olan herkesi hedef gösterip apar topar gözaltına aldılar. Savunma hakkı dediler sonra kalkıp baroları bölüp parçalayan, avukatları kutuplaştıran, çoklu baro denilen bir garabet teklifi tüm baroların itirazlarına rağmen meclisten geçirdiler. Adalete erişim kolaylaşacak dediler. Anayasa Mahkemesi binlerce dosyada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. AKP iktidarı öğrencisinden sanatçısına, esnafından işçisine herkesi susturmak ve baskı altına almak için yargıyı kullandı. Üstelik de bunu yargı reformu adı altında yaptılar. Şimdi meclise bu yargı paketlerinin 9’uncusu geliyor. Bu yargı paketinde AKP etki ajanlığı denen bir hukuk garabetini meclise getirmeyi hedefliyor. Nedir bu etki ajanlığı düzenlemesi? Basında yer alan haberlere göre bu düzenlemenin gerekçesi şöyle. Devletin iç ya da dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması söz konusu olacak. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi alanlar devletin iç ya da dış siyasal yararları kavramı içerisinde değerlendirilecek. Bu gibi alanlarda yapılan eleştiriler, haberler, açıklamalar ya da faaliyetler suçun konusunu oluşturabilecek.

VATANDAŞIN HAKKINI, HUKUKUNU, ÖZGÜRLÜKLERİNİ KORUMAK KONUSUNDA BİR ADIM BİLE GERİ ATMAYACAĞIZ

Değerli basın mensupları böyle bir düzenleme kanun yapma tekniğine, ceza hukukunun temel prensiplerine, anayasada teminat altına alınan temel hak ve hürriyetlere aykırı ve sadece ve sadece AKP'nin keyfi uygulamalarına hukuki bir kılıf bulma çabasından başka bir şey değildir. Bu düzenleme ne demek biliyor musunuz? Hükümeti eleştiren bir kılıf bulur içeri tıkarım istediğim kadar da ceza veririm demek. Geçmişte buna benzer düzenlemeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Ancak AKP ısrarla meclisteki çoğunluğuna güvenerek Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı düzenlemeleri meclise getirmeye devam ediyor. AKP'nin rafa kaldırdığı demokrasi anlayışında vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri günden güne tırpanlanıyor. AKP yarattığı korku toplumu içinde sadece biat eden vatandaş istiyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak vatandaşın hakkını, hukukunu, özgürlüklerini korumak konusunda bir adım bile geri atmayacağız. Vatandaşın sırf AKP'ye muhalif diye sübjektif kriterlerle ajan ilan edilmesine, hukuk devletinin temeli olan kanunilik ilkesini yok sayan düzenlemelerle AKP'nin yurttaşlarımızı susturma, korkutma, sindirme ve fişleme amacıyla hazırladığı bu yeni hukuksuzluk hazırlığına asla ve asla sessiz kalmayacağız.

BU OLAYLARIN EN KİLİT İSİMLERİNDEN BİRİ DE İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI

Değerli basın mensupları, emniyet teşkilatımızın mensuplarıyla çetelerin ve üst düzey bürokratların da adının karıştığı bir darbe yapılanmasından, devlet içerisinde bir hesaplaşmadan bahsediliyor. 3 - 5 sene öncesine kadar sokaklarda torbacılık yapan, sonradan çete liderliğini terfi eden biri nasıl olur da devletin bu denli üst düzeyiyle ilişki kurar, oralara sirayet eder? Emniyet teşkilatına yıllarca FETÖ’den referans almadan polis almazsanız, liyakati değil çeşitli tarikatları ve FETÖ referansını dikkate alırsanız netice böyle olur. Ne yaparsanız yapın dikiş tutmaz. Korkarız ki daha kötü günler bizi bekliyor. Bu olayların en kilit isimlerinden biri de İçişleri eski bakanı, bizim ‘Suç İşleri Bakanı’ olarak nitelediğimiz Süleyman Soylu’dur. Yargıya, adalet mekanizmasına ve devlete hak ettiği itibar ve güven yeniden kazandırılmak istiyorsa Süleyman Soylu'nun derhal dokunulmazlığının kaldırılarak yargılama sürecine dahil edilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul'da atanmayan öğretmenlerin ve mülakat mağdurlarının sesi olmak için alanlardaydık. 26 Mayıs Pazar günü de Ankara'da emekli vatandaşlarımızın sesi olmak için Ankara Tandoğan Meydanında olacağız. AKP iktidarları döneminde emekli kesim neredeyse dezavantajlı kesim haline geldi. 10 bin lirayla geçinmeye mahkûm edilen emeklilerin mücadelesi hayatta kalma mücadelesi haline geldi. Emekli vatandaşlarımız 10 bin lirayla ay sonunu getirebilecek mi? Sizce de kulağa bir sosyal deney sorusu gibi gelmiyor mu? AKP ve yandaşları 10 bin lirayla değil bir ay bir gün geçinebilirler mi? 10 bin lira ne taktıkları saate, ne de yedikleri ıstakoz ziyafetlerine yeter. Emekli vatandaşlarımıza çok gördükleri insan onuruna yaraşır yaşam şartlarına kavuşmaları için, en düşük emekli maaşının asgari ücret kadar olması için, emeklilerimizin tam da hak ettikleri gibi refah içinde yaşamaları için, emekliye nefes aldıran düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi için bütün emeklileri ve onlara destek vermek isteyen yurttaşlarımızı 26 Mayıs Pazar günü Ankara'daki Büyük Emekli Mitingimize davet ediyoruz.

HAMAS'I KUVAYI MİLLİYE'YE BENZETMEK, GAFLET, DALALET VE CEHALETTİR

Değerli arkadaşlar, çok önemli gördüğüm bir konuyu da Mustafa Kemal'in Kurtuluş ateşini yaktığı bu kentten, Samsun il başkanlığımızdan sizlerle ve kıymetli yurttaşlarımızla paylaşmak isterim. Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan binlerce sivilin ölümünden sorumlu olan Hamas'ı Kuvayı Milliye’ye benzetiyor ve diyor ki Hamas Anadolu'yu savunuyor. Ya arkadaş bugün Hamas'ı Kuvayı Milliye'ye benzetmek kendi tarihini bilmemek, atalarının bu topraklarda verdiği mücadeleyi hafife almak demektir. Bugün Hamas'ı Kuvayı Milliye'ye benzetmek gaflet, dalalet ve cehalettir. Kuvayı Milliye'nin her bir mensubuna hakarettir. Kuvayı Milliyenin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal Atatürk öyle büyük bir liderdir ki, bir taraftan vatanını ve milletinin bağımsızlığı için ordularının başında savaşmış bir komutan, bir taraftan da bayrak bir ulusun bağımsızlığının simgesidir, onurudur, şerefidir ne olursa olsun çiğnenmez diyerek önüne serilen bayrağı yerden kaldırtan ve çiğnemeyen bir lider. Siz hiç Kuvayı Milliyecilerin sivilleri katlettiğini duydunuz mu?

Değerli basın mensupları, Anadolu'yu savunmak biz varken Hamas'a düşmez. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün bağımsızlık davasını hala sürdüren ve bu uğurda ölmeyi göze alanlarız. İhtiyaç olursa Anadolu'yu biz savunuruz. Net bir şekilde ifade edeyim Kuvayı Milliye dünya siyasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir halk hareketidir.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.