24.02.2025

Deniz Yücel: “Siyasi Operasyonlarla İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Adaylığı Sürecinden Ekarte Edilmesine Ne CHP Ne De Milyonlar İzin Verir”

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Bu ülkede diploma denince akla gelen tek bir isim var. Bu siyasi operasyonlarla Sayın Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden ekarte edilmesine ne CHP ne de milyonlar izin verir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mertliğe davet ediyoruz. Ne yaparsanız yapın bizim iktidar yürüyüşümüzü engelleyemeyeceksiniz. Ülkenin Cumhurbaşkanı da CHP’den çıkacak Meclis Başkanı da. Parlamenter sisteme dönünce Başbakan da CHP’li olacak. Sandık gelecek, millet en güzel cevabı verecek” dedi.

CHP MYK, bugün parti genel merkezinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında saat 15.30 itibarıyla toplandı. CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, MYK toplantısının ardından toplantının gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:

“MYK toplantımızı tamamladık. Bugün MYK toplantımızın gündeminde yine toplumun tüm kesimlerini etkileyen yoksulluk, hayat pahalılığı, ülkede yaşanan hukuksuzluklar, dış politika gibi ülkemizi ve milletimizi yakından ilgilendiren ve gündeminde olan konular vardı. Her geçen gün yeni bir hukuksuzluğun yaşandığı, ekonomideki yıkıcı tablonun daha da ağırlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkede her alanda büyük bir güvensizlik ve tedirginlik iktidar eliyle büyütülüyor. Toplumun tüm kesimleri üzerinde tahakküm kurmak isteyen AKP iktidarı, yine kurgusal operasyonlarla gündemi doldurma telaşı içinde. Sıcak salonlardan ahkâm kesen iktidar, bütün işi gücü bırakmış; kim, kendisini ne kadar eleştirmiş diye çetele tutuyor. Anlatacak icraatları yok. Vatandaşın derdine derman olacak tek bir somut adım dahi yok. Asgari ücretli bitmiş, emekli perişan olmuş, işçi zor geçiniyormuş, esnaf kepenk kapatmış, işsizlik tırmanmış; umurlarında bile değil.

“Bize hakikat dersi vermeye çalışan Erdoğan'ı, vatandaşın hakikatiyle yüzleşmeye; çarşıya, pazara davet ediyoruz”

Dün, partisinin kongresinde konuşan Erdoğan, ‘Vergide adaleti sağlayacağız’ demiş. Sanki 23 yıldır muhalefette olan bir partinin genel başkanı konuşuyor. Adama sormazlar mı, ‘Bugüne kadar bu millete, memura, işçiye, emekçiye, dar gelirliye adaletsiz vergi sistemini niye dayattınız? Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak yeni mi aklınıza geldi?’ Zaten bu da lafta kalacak. Erdoğan diyor ki, ‘Hakikatle ilişkisi her geçen gün daha da kopan bir muhalefet sorunu varmış’. Beyefendi şimdi de muhalefeti beğenmiyor. Bize hakikat dersi vermeye çalışan Erdoğan'ı, vatandaşın hakikatiyle yüzleşmeye; çarşıya, pazara davet ediyoruz. Ülkedeki işsiz ordusunu görmesi için İŞKUR'un önüne, kira fiyatlarının ulaştığı seviyeyi görmesi için emlakçılara davet ediyoruz. Zira yaptığı açıklamalardan çarşıya, pazara, markete, kasaba hiç gitmediği; fiyat etiketlerinden, ülkenin 85 milyon vatandaşımızın hakikatlerden hiç haberinin olmadığını anlıyoruz.

“Zam yapmamanın gerekçesini, ‘Zaten tasarruf yapmazlar’ diyecek kadar küstahlaşan bir siyasi anlayışın adıdır AKP”

Bugün ülkemizin en can yakıcı sorunlarından biri olan ekonomik buhran karşısında vatandaş çok büyük bir çaresizlikle karşı karşıya. Buradan defalarca söyledik, örnekleriyle anlattık. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin günden güne daha da derinleştiğini, dar gelirli vatandaşlarımızın sayısının her geçen gün daha da arttığını ifade ettik. Daha geçen hafta, büyük bir zincir marketin çöpe atılmak üzere ayırdığı sebze-meyve kasalarının başında biriken vatandaşlarımızı gerçekten içimiz acıyarak takip ettik. İşte iktidarın görmemekte ısrar ettiği, sanal rakamlarla kâğıt üzerinde iyi diye göstermeye çalıştığı ekonominin nasıl çöktüğünün en net fotoğrafıydı geçen hafta gördüğümüz. İnsanları, çöpe atılacak sebze meyveye muhtaç eden, İzmir Aliağa’da bir vatandaşımızı, ‘Her gün her şeye zam geliyor. Çalışmak için iş de bulamadım’ diyerek hayatına son verecek kadar çaresiz bırakan ve tüm bunlar olurken bir de üstüne vatandaşa zam yapmamanın gerekçesini, ‘Zaten tasarruf yapmazlar’ diyecek kadar küstahlaşan bir siyasi anlayışın adıdır AKP.

“Ülkedeki ekonomik dengesizliğin sebebini emekliye vereceğiniz zamma bağlayacak kadar ekonomi biliminden uzaksınız”

AKP Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş, geçen hafta çıktığı bir televizyon programında öyle küstah, öyle üsttenci ve dar gelirli vatandaşlarımız öyle küçük gören bir açılama yapmış ki akıllara ziyan. Sayın Elitaş’a göre, ‘22 bin 100 lira veya 30 bin lira maaş alan bir kişiye 10 bin lira zam yaptığınızda bunun 3 bin lirasını harcayayım, 7 bin lirasıyla tasarruf edeyim demez’ demiş. Bu sözleri söylerken hiç utanmamış. Bu kadarla da kalmamış, iktidarın dayattığı asgari ücretin açlık sınırını geçtiği bu ülkede, fazla zam yapılırsa ‘Vatandaş, eskiden kalmış eksik gördüğü ihtiyaçlarını gidermenin yoluna gider’ demiş. Sayın Elitaş, tasarruf dediğiniz şey, temel ihtiyaçların karşılanmasından sonra arta kalan parayla yapılır. Temel ihtiyaçlarını karşılamaya dahi gücü yetmeyen vatandaştan elbette tasarruf bekleyemezsin. Bu ülkede milyonlarca vatandaşımız, yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Dar gelirliler kirasını ödese karnını doyuramıyor, karnını doyursa kirasını ödeyemiyor. Sayın Elitaş da kalkmış, ‘Dar gelirliye daha yüksek zam yapılırsa uzun vadede ekonomik dengesizlikler olur’ demiş. Siz nasıl bir akıl tutulması yaşıyorsunuz? Nasıl bir körlük içindesiniz? İktidarda kalma hırsıyla bu halkın sorunlarına, bu ülkeye ne kadar yabancılaştığınızın farkında bile değilsiniz. Ülkedeki ekonomik dengesizliğin sebebini asgari ücretliye, emekliye vereceğiniz 10 bin liralık ek zamma bağlayacak kadar ekonomi biliminden uzaksınız.

“Sayın Erdoğan bu millet şunu çok iyi biliyor: Erdoğan sebep, enflasyon sonuç”

Daha Türkiye’de enflasyona neyin yol açtığını bile tespit edemeyen iktidarın enflasyonla mücadele programının sonuç vermemesi elbette ki sürpriz değil. Bu ülke ne yazık ki demokrasinin, özgürlüklerin birer birer yok edildiği; hukuk güvencesinin olmadığı; liyakatsiz yöneticiler tarafından yönetilen ülkelerin yaşadığı kaçınılmaz ekonomik çöküşü yaşıyor. Bugün yaşadığımız ekonomik buhranın sebebi de sorumlusu da 23 yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarıdır. Bir de Sayın Erdoğan büyük bir rahatlıkla ‘Bir muhalefet sorunumuz var’ diyebiliyor. Sayın Erdoğan, sen muhalefeti bırak da emekliye reva gördüğün 14 bin 469 lira emekli maaşından bahset. Sen muhalefeti bırak da asgari ücretliye reva gördüğün 22 bin 104 lira asgari ücretten bahset. Sayın Erdoğan bu millet şunu çok iyi biliyor: Erdoğan sebep, enflasyon sonuç. AKP sebep; hayat pahalılığı, yokluk, yoksulluk, açlık ve sefalet sonuç.

“Muhalif olan tek bir sese dahi tahammül edemeyen AKP iktidarı ve onun talimatlı yargı mensuplarının hukuk düzenini katletmelerine izin vermeyeceğiz”

AKP, 23 yıldır sistematik bir şekilde yargı bağımsızlığını tahrip ediyor. Türkiye artık bir hukuksuzluklar ülkesi haline geldi. Açılan soruşturmalar, bir cezalandırma yöntemi haline gelen tutuklamalar, fiile göre değil; faile göre verilen cezalar… Hepsi AKP döneminin eseri. AKP yandaşıysanız hiçbir ceza almayacağınız bir fiil, muhalif kesim için özgürlüklerini gasp edecek kadar ağır bir hale gelebiliyor. Gözü dönmüş AKP iktidarı kendine muhalif olan, onu eleştiren her kim olursa olsun soruşturmalara, gözaltılara, tutuklamalara hız kesmeden devam ediyor. Son olarak TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras hedefteydi. Genel kurullarında yaptıkları konuşmalar nedeniyle başlatılan soruşturma için ifade verdiler. Tabii ki yine aynı senaryo yazıldı. Gözaltı ve ifade işlemleri adeta bir güç gösterisi haline getirildi. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı’nın kelepçeli görüntülerinin servis edilmesi, gözdağı verme çabasının dışında ne sebeple olabilir? Çağrıldıklarında ifadeye gideceklerdi ancak fiilen gözaltıyla ifadeye götürüldüler. Elleri kelepçelendiği görüntülerinin servis edilmesi, AKP’nin yaratmaya çalıştığı korku ikliminin bir parçasıydı. İşleri gereği, sık sık yurt dışına çıkan Turan ve Aras için yurt dışına çıkış yasağı konuldu. İhracat yapan iş insanlarına yurt dışı yasağı koymak, ‘Ülke ekonomisi umurumuzda değil’ demektir. Türkiye’de ihracat yapan şirketlerin yarıdan fazlası TÜSİAD’a üye. AKP iktidarının bu hamleleri, hukuk düzenimizi yaraladığı kadar ülke ekonomisine de zarar vermektedir. Diyorlar ki ‘AKP ile ne ilgisi var’ ya da ‘TÜSİAD dokunulmaz mı?’ Adalet Bakanı çıkıyor, hiç utanmadan ‘Üç tane hakaret soruşturması nedeniyle hukuk devletinin olmadığını, bu ülkede hukuk güvenliğinin olmadığını söylemek insafsızlıktır’ diyebiliyor. Bu iki iş insanının açıklamalarından hemen sonra, bu ülkenin Adalet Bakanı, TÜSİAD’ı hedef gösteriyorsa, AKP Sözcüsü TÜSİAD’a parmak sallıyorsa, Cumhurbaşkanı kalkıp da ‘TÜSİAD haddini aştı. Yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz’ diyorsa işte orada yargı bağımsızlığından bahsedemezsiniz. Muhalif olan tek bir sese dahi tahammül edemeyen AKP iktidarı ve onun talimatlı yargı mensuplarının hukuk düzenini katletmelerine izin vermeyeceğiz.

“Adalet olmazsa devlete güven olmaz”

Geçtiğimiz hafta, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Silivri’de bir dizi ziyaretlerde bulundu. Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ, 35 gündür tutuklu. Eski bir milletvekili, bir parlamenter, üniversitede hoca, akademisyen, bir siyasi parti genel başkanı... Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, 26 gündür tutuklu. Muhalif bir televizyon kanalının yöneticisi, gazeteci… Can Atalay bin 36 gündür tutuklu. Seçilmiş bir milletvekili, Hatay halkının iradesiyle yasama görevi yapması için Meclis’e gönderildi. Anayasa Mahkemesi (AYM) hakkında iki kez ihlal kararı verdi, ‘Derhal tahliye edilmesi gerekli’ dedi. Osman Kavala, yedi yıldır tutuklu. İş insanı. Daha önce beraat etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hakkında ihlal kararı verdi. Tayfun Kahraman, İstanbul Şehir Plancıları Odası eski Başkanı, bin 36 gündür tutuklu. Ayşe Barım, sanatçı menajeri, 29 gündür tutuklu. Geçtiğimiz hafta hakkında tahliye kararı verildi ancak savcılığın itirazı üzerine tahliye kararı kaldırıldı, bir de üstüne, tahliye kararı veren hakim hakkında soruşturma başlatıldı. Bir de kalkmışlar, büyük bir pişkinlikle yargının bağımsız olduğundan bahsediyorlar. Bakın, mahkemelerde duvarda, kürsünün arkasında bir yazı yazar. ‘Adalet mülkün temeldir’ der. Oradaki ‘mülk’, devleti ifade eder. Yani devletin temeli adalettir. Adalet olmazsa devlete güven olmaz.

“Ahmet Özer hakkındaki iddianame, hukuk adına utanç duyulacak bir evraktır”

Beşiktaş’ta yaşayan her üç kişiden ikisinin oyunu alarak belediye başkanı seçilen Rıza Akpolat, 39 gündür tutuklu. Esenyurt’ta yaşayan her iki kişiden birinin oyunu alarak belediye başkanı seçilen Ahmet Özer 115 gündür tutuklu. Ahmet Özer’in iddianamesi 115’inci günde ancak hazırlanabildi. Adı iddianame ama içi boş. Rektör yardımcılığı, dekanlık, GAP Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği gibi devlette önemli görevlerde bulunmuş, profesör unvanına sahip bir sosyolog, bir akademisyen. Hayatı boyunca karakol, savcılık, adliye, mahkeme yüzü görmemiş bir kişi. Ta ki belediye başkanı seçilinceye kadar. Belediye başkanı seçildi, bir anda terörist oluverdi. Kişilerin ve toplumun güvenliğini sağlamak için hava kadar hayati öneme haiz olan hukukun muhalifleri tasfiye etmek için siyasete alet edilmesi asla ve asla kabul edilemez. Bu iddianame, hukukun üstünlüğüne inanan yargı mensupları nazarında, hukuk adına utanç duyulacak bir evraktır. İnanıyoruz ki ülkemizde özellikle son dönemde yaşanan hukuksuzlukların karşısında, en çetin mücadeleyi de hukukun üstünlüğüne inanan yargı mensupları verecektir. Onların verdiği bu mücadelede CHP olarak yanlarında yer alacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.

“Anlatacak hiçbir hikayesi kalmayan bir AKP...”

Değişim meşalesini yakarken bunu sadece CHP için değil, Türkiye için gerçekleştirdiğimizi söylemiştik. Hatta başlattığımız değişim rüzgârı ve CHP’deki değişimin getirdiği başarı; AKP’yi de değişim, dönüşüm, yenilenme gibi sözcükleri kullanmaya zorladı. Yandaş medya kamuoyuna üç aydır AKP Kongresi’nde nasıl bir değişim olacağını pazarladı. Sonuç: Sayın Erdoğan’ın heyecansız konuşması, yönetim listesine eklenen birkaç isim, birkaç milletvekili transferi ve anlatacak hiçbir hikayesi kalmayan bir AKP.

“Diploması olmayan birinin Cumhurbaşkanlığı yapamayacağı gerçeğinin farkındalar”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyonlar, Türkiye'de demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün ciddi bir şekilde zedelendiğini gösteren endişe verici bir tabloyu ortaya koymaktadır. Halkın iradesiyle seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu, göreve başladığı günden bu yana, çeşitli yargı süreçleri ve siyasi baskılarla karşı karşıya kalmıştır. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesinden sonra YSK üyelerine ‘ahmak’ dediği iddiasıyla açılan dava sonucunda, Aralık 2022'de Sayın İmamoğlu'na iki yıl yedi ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararı verildi. Yıllardır istinafta incelenmeyen bu dosyada süreç, anlaşılan seçimler yaklaşınca hızlanacak. Ocak 2025'te ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında, yargı bağımsızlığı konulu bir panelde kullandığı, hiçbir suç unsuru içermeyen ifadeleri nedeniyle bu kez Sayın İmamoğlu hakkında ‘tehdit’ ve ‘terörle mücadele eden kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla yeni bir soruşturma başlatıldı ve yedi yıl dört aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak istemiyle hakkında kamu davası açıldı. Ardından 27 Ocak’ta yaptığı, CHP’li belediyelerin dosyalarında özel olarak görevlendirilen bilirkişiyi ifşa ettiği ve yine içeriğinde hiç bir suç unsuru bulunmayan basın toplantısı nedeniyle bu kez, ‘yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs’ suçlamasıyla iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ve siyasi yasak istemiyle hakkında kamu davası açıldı. Son olarak yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun lisans diplomasının sahte olduğu iddiasıyla yapılan ihbarlar kapsamında Sayın İmamoğlu hakkında bu kez ‘resmi evrakta sahtecilik’ suçlamasıyla bir soruşturma başlattı. CHP'nin yetkili kurulları tarafından Sayın İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı aday adaylığına kabulünün açıklanmasının hemen arkasından diploma soruşturmasının başlatılması elbette bir tesadüf değil. Görüyoruz ki artık Sayın İmamoğlu’nu, Cumhurbaşkanlığı yarışından ekarte edebilmek için diplomasının sahte olduğunu iddia edecek kadar şuurlarını yitirdiler. Ama bir yandan da diploması olmayan birinin cumhurbaşkanlığı yapamayacağı gerçeğinin de farkındalar. Bu kısmı sevindirici.

“Siyasi operasyonlarla İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden ekarte edilmesine ne CHP ne de milyonlar izin verir”

Sonuç olarak Sayın İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden alınmış lisans diploması ve yine aynı şekilde yüksek lisans diploması resmi hesaplardan paylaşılmıştır. Ayrıca bu ülkede diploma denince akla gelen tek bir isim var, onu da herkes biliyor. Bu siyasi operasyonlarla Sayın Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinden ekarte edilmesine ne CHP ne de milyonlar izin verir. Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir iddia ortaya koyan, İstanbul’da üç seçimdir Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi yenen bir belediye başkanının sürekli yargı baskısı altında tutulması, demokrasiye olan güveni ve inancı iyice sarsmaktadır. Siyasi rekabetin adil ve hukuka uygun bir zeminde mertçe yürütülmesi gerekir. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun da dediği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mertliğe davet ediyoruz. Siyaset meydanı er meydanıdır. Kendisini er meydanında mertçe mücadele etmeye davet ediyoruz. Sayın İmamoğlu'na yapılan haksızlıklar, CHP'li belediye başkanlarına yönelik engelleme girişimleri ve kurultayımızla ilgili ipe sapa gelmez iddialar ve dedikodular... Ne yaparsanız yapın bizim iktidar yürüyüşümüzü engelleyemeyeceksiniz. Ülkenin Cumhurbaşkanı da CHP’den çıkacak Meclis Başkanı da. Parlamenter sisteme dönünce Başbakan da CHP’li olacak. Sandık gelecek, millet en güzel cevabı verecek.”