20.11.2023
20.11.2023
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel:
-“Herkes havuz medyası gibi pembe yayıncılık mı yapsın? Bu ülkede kalemini satmamış, gerçekleri yazan, dürüst, ilkeli, bağımsız ve tarafsız çok sayıda gazeteci var. Sizin ısmarlama cezalarınız da onları yıldıramayacak.”
-“Vedat Bey en son ne zaman bir pazara gidip alışveriş yapmış merak ediyoruz. Sayın Bakanın enflasyondan, zamlardan, kiralardaki fahiş artışlardan haberinin olmadığı çok belli. İşte Türkiye’nin gerçeği bu… Halktan kopuk Cumhurbaşkanının, halktan kopuk bakanları… Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.”
-“Belediye Başkan adaylarımızı belirlenirken aynı Merkez Yönetim Kurulumuz ve Gölge Kabinemiz belirlenirken olduğu gibi mümkün olduğunca kadın temsilini arttıracak, eşit temsil prensibine uyulmasına özen gösterilecek.”
-"Eğitim sistemini akıldan, bilimden, çağdaşlıktan, Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan uzaklaştıracak adımlar atmaya sakın ha yeltenmeyin! Karşınızda CHP'yi ve bu değerlere sahip çıkan gençleri, velileri, anne babaları ve yurttaşlarımızı bulursunuz."
-"Sendikalar, dernekler, sivil toplum kuruluşlarının tüm haklı talepleri bizim desteğimizi alacak. Meydanda, sokakta, eylemde, grevde onların yanında olacağız."
-"Onlar Ogün Samast’ı hatırlattıkça, Erhan Tuncel’i, Yasin Hayal’i ve türevlerini konuştukça ve korudukça; bizler Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı'ya, Abdi İpekçi'ye, Bahriye Üçok'a ve Muammer Aksoy'a sarılacağız ve hukuka tutunmaya devam edeceğiz. Rakel Dink’in gözlerini bir kez daha dolduran, kalbini bir kez daha kıran, (kendi ifadesiyle) onu “yasın en ağır günlerine geri yollayan” bu adalet anlayışını asla affetmeyeceğiz."
-"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi parasıyla uçak almak için kapı aşındıran bir ülke olarak göstermiştir. Geçmişte F-35 projesinden atılan, Rusya ziyaretinde SU-35 almak isteyen, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinden bir türlü F-16 uçağı bile alamayan bir ülke haline geldik."
-"Biz en başından beri Anayasa krizinin arkasında başka bir senaryo olduğunu vurgulamıştık. Sayın Erdoğan’ın bu en son yaptığı açıklamasıyla, yüksek yargı organları arasında çıkarılan krizin asıl tarafları da ortaya çıkmış oldu. Erdoğan'ın tüm derdi, ömrü yettiğince o koltukta oturmak…"
-"Biz cumhur ittifakının kendi içindeki hesaplaşmasına Hatay halkının iradesiyle seçilen Can Atalay’ın kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Onların siyasi hesapları nedeniyle TBMM’ye had bildirilmesine asla sessiz kalmayacağız. "
-"CHP 81 vilayette ve tüm ilçelerde kendi adaylarıyla seçimi kazanacak şekilde seçimlere hazırlanmaktadır."
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde MYK gündemine ilişkin düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Değerli basın mensupları, bizleri televizyonları başından, sosyal medya üzerinden takip eden kıymetli yurttaşlarımız, sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Devam eden MYK toplantımızda ülkemizin sıcak gündemine ilişkin değerlendirmelerimiz oldu. Gündem değerlendirmelerimize geçmeden önce; yurdumuzun pek çok yerinde yağışlar afete dönüştü, maalesef can kayıpları var, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. Temennimiz can kayıplarının artmaması ve devam eden arama kurtarma çalışmalarının olumlu sonuçlanması. Ayrıca selden zarar gören yerlerin geçici afet bölgesi ilan edilmesi ve yaşanan mağduriyetlerin ivedilikle giderilmesi.
Diğer yandan kar yağışı ve fırtına nedeniyle Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde ne yazık ki bir yük gemimiz battı ve bir mürettebatın cansız bedenine ulaşıldı. 11 mürettebatımızın arama çalışmalarına halen devam edilmekte. Başka can kayıpları olmadan mürettebatın en kısa sürede kurtarılmasını temenni ediyoruz.
3 gün önce kaybettiğimiz, kaliteli mizahı, ilkeli duruşu, Atatürkçü, aydın ve muhalif kimliğiyle ekranlarda yer alması zaman zaman AKP Türkiye’sinde engellenen Metin Uca’yı saygıyla anıyorum. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.
HERKES HAVUZ MEDYASI GİBİ PEMBE YAYINCILIK MI YAPSIN?
Bir başka gazeteciyi, Barış Pehlivan’ı da 3 ay özgürlüğünden mahrum ettiler. “Geç gelen adalet, adalet değildir” sözü, artık bizim ülkemizde ne yazık ki “adalet gelsin de ne zaman gelirse gelsin”e dönüşmüş durumda. Barış Pehlivan yine araştıracak, yine yazacak, yine eleştirecek, yine gündem oluşturacak. Her türlü baskıya, tehdide, engellemelere karşın, topluma gerçekleri duyuracak olan sizlersiniz. Yani bağımsız ve özgür medya…
Cuma günü, Halk TV, TELE 1, KRT’ye yine para cezası verildi. Şaka gibi ama geçen hafta Flash TV, emekli maaşlarının düşüklüğünü eleştiren bir yayından dolayı RTÜK'ten idari cezası aldı. Peki, medya kuruluşları ne yapsın? İşsizlik yüzde 10 demek yerine, çalışma oranı yüzde 90 mı desin? Suriyelilere mülteci değil de, “turist” mi desinler? İşsizler ordusu yerine, “istihdam edilmeyi bekleyen genç kitle” mi desinler? “Emeklinin parası yok, evden çıkamıyor” demek yerine “Emekliler evde dinleniyor” mu desinler? Herkes havuz medyası gibi pembe yayıncılık mı yapsın? Katliamcı terör örgütleri, tacizciler, soyguncular, mafya mensupları ve çeteler haber yapılmasın mı? Yolsuzluklar ve sosyal medya üzerinden yapılan kara para aklamaları, kadına şiddet olayları özgür basın ve medya olmasaydı nasıl açığa çıkacaktı? İktidar ve yandaşları rahatsız olmaya devam etsinler. Gerçekler bir şekilde açığa çıkacak. Çünkü bu ülkede kalemini satmamış, gerçekleri yazan, dürüst, ilkeli, bağımsız ve tarafsız çok sayıda gazeteci var. Sizin ısmarlama cezalarınız da onları yıldıramayacak.
HALKTAN KOPUK CUMHURBAŞKANININ, HALKTAN KOPUK BAKANLARI
Değerli basın mensupları, mesela özgür basın bizim sorularımızı gündeme getirmese, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın akıllara ziyan açıklamalarını konuşmayacaktık. Sayın Bakan, Niğde milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer'e verdiği yanıtta, "Türkiye’de yoksulluk ya da açlık sınırı içinde yaşayan kişi yok" demiş... Vedat Bey en son ne zaman bir pazara gidip alışveriş yapmış merak ediyoruz…
-Kıymanın fiyatını,
-Ekmeğin kaç liraya satıldığını,
-Süte son 6 ayda kaç kez zam geldiğini,
-Kasap ve marketlerde parayla kemik satıldığını acaba biliyor mu?
Sayın Bakanın enflasyondan, zamlardan, kiralardaki fahiş artışlardan haberinin olmadığı çok belli.
İşte Türkiye’nin gerçeği bu… Halktan kopuk Cumhurbaşkanının, halktan kopuk bakanları… Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.
Kıymetli basın mensupları, OECD ülkelerinde ortalama enflasyon yüzde 8, Türkiye’de ise yüzde 61.4. Bir bardak çay 20 lira, bir simit 10 lira. Dört kişilik bir aile, üç öğün, kişi başına bir çay bir simit tüketse bile aylık 10 bin 800 liraya ihtiyaçları var. Ailesine bakmakla yükümlü bir asgari ücretliye bu harcamayı yaptıktan sonra, geçinmek için 602 lira para kalıyor. Sayın Bakana tavsiyemiz, 1 ayı değil sadece bir günü asgari ücretle geçirmeyi denesin. Belki o zaman vatandaşın hayatta kalma mücadelesini anlayabilir. Bu Sayın Işıkhan’ın akıllara durgunluk veren ilk açıklaması değil. Görüyoruz ki son da olmayacak. Geçen hafta kayıtlı işsizlik oranı yüzde 9.2 olarak açıklandı… Her 5 gençten biri, her 3 kadından biri işsiz… Ama Sayın Bakan çok değil bir ay kadar önce “Ülkemiz son yıllarda istihdam rakamlarında tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda” diye açıklama yapabildi. Bizim iktidarımızda halktan kopuk bakanlar değil, halkın dertleriyle dertlenen, halkın sorunlarına çözüm üreten bakanlar olacak.
ADAYLARIMIZI BELİRLERKEN KATILIMCI, KAPSAYICI VE DEMOKRATİK YÖNTEMLER UYGULANACAK
Değerli Arkadaşlar, önümüzdeki yerel seçimde de yine halkın dertleriyle dertlenen, halkın sorunlarına çözüm üreten belediye başkan adaylarıyla seçimlere gireceğiz. Bugün MYK gündemimizin konularından biri de buydu. Yerel seçim. Adaylarımızı belirlerken katılımcı, kapsayıcı ve demokratik yöntemler uygulanacak. Belediye Başkan adaylarımızı belirlenirken aynı Merkez Yönetim Kurulumuz ve Gölge Kabinemiz belirlenirken olduğu gibi mümkün olduğunca kadın temsilini arttıracak, eşit temsil prensibine uyulmasına özen gösterileceğini buradan bir kez daha ifade etmeliyim.
MYK toplantımızın bir diğer gündemi, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in ve gölge bakan MYK üyelerimizin Hatay’a, deprem bölgesine yapmış oldukları ziyaret ve hazırladıkları raporlardı. MYK toplantısında deprem bölgesindeki çiftçilerin sorunlarını, milli eğitimdeki, tarımdaki, sağlıktaki sorunları ve bunların çözümlerini görüştük. MYK toplantımız bu arada hala devam ediyor.
5 BİN TL İKRAMİYE TÜM EMEKLİLERİ KAPSAMALI
Diğer bir gündem maddesi Cumhuriyet Halk Partisinin ÇKS'ye kayıtlı emekli çiftçilere yapılan, ikramiye haksızlığının giderilmesi için Anayasa Mahkemesine geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu başvurunun, her ne kadar Anayasa Mahkemesi henüz karar vermemiş ise de etkili olduğunu ve olumlu sonuç doğurduğunu görüyoruz.
Zira basına yansıyan haberlere göre Erdoğan'ın bu haksızlığın giderilmesi yönünde talimat verdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Ancak bunun için bir yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Bu yasal düzenleme yapılırken CHP olarak şunu hatırlatmak isteriz.
Bir emekli neden çalışır? İşsiz olan oğluna destek olmak için çalışır. Bir emekli neden çalışır? Mutfak masraflarını karşılayamadığı için, kirasını, elektrik parasını, su parasını, kullanmış olduğu ihtiyaç kredisini ödeyemediği için çalışır. Dolayısıyla bu yasal düzenleme yapılırken, bu ödenecek 5 bin TL ikramiyelerin sadece ÇKS’ye kayıtlı emekli çiftçileri değil tüm emeklileri kapsamasının Türkiye'nin ekonomik koşullarına ve sosyal devletin gereklerine uygun olacağını ifade etmeliyiz.
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK SAYISI 10 YILDA İKİYE KATLANDI
Değerli basın mensupları, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü, ülkemizde her 2 çocuktan biri yoksulluk çekiyor. Geçen yıl 31 bin 890 çocuk cinsel saldırıya uğradı. Cinsel suç mağduru çocuk sayısı, 9 yılda 3 katına çıktı. Suça sürüklenen çocuk sayısı 10 yılda ikiye katlandı. Bu ülkede çocuk olmak bu kadar zorken Dünya Çocuk Hakları Günü kutlu olsun demek de ne yazık ki kolay olmuyor. Bizler taşıdığımız değişim meşalesini, çocuklarımızın geleceği aydınlansın diye yaktık. Çocuk işçiliğinin olmadığı, onları bedenen ve ruhen koruduğumuz, geleceklerinin daha doğmadan ipotek altına alınmadığı, haklarını sadece kâğıt üzerinde değil okulda, evde, sokakta, kısacası hayatın her alanında gözettiğimiz; güzel bir Türkiye'yi hep beraber kuracağız. Onların laik ve çağdaş eğitim sisteminde eğitim görme hakkına el uzatanların karşısında yine biz olacağız! Dünya Çocuk Hakları Gününde bir kez daha vurgulamak istiyorum. Eğitim, çocukların en temel haklarından biridir.
“FITRAT" İFADESİ, YENİ MÜFREDATIN TEMEL UNSURLARINDAN BİRİ Mİ OLACAK?
Ama bu; anayasamızda yazdığı gibi Atatürk İlkeleri ve İnkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre bir eğitim olmalıdır. Milli Eğitim Bakanının imzaladığı protokolleri, çağdaş ve laik eğitim sistemini yıpratmaya yönelik attığı adımları ve bazı cemaatlerin yöneticileri ile çektirdikleri fotoğrafları dikkatle takip ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde müfredatla ilgili bir açıklama yapmış. Diyor ki, "Bu değişiklikle, çocuklarımıza gereksiz ve düzeylerinin üzerinde bir bilgi yüklemesi yapmayacağız. Derslerin tamamında sadeleşme olacak."
Biz de buradan soralım... Erdoğan'ın her iş cinayetini, madenlerdeki kayıpları, iş yerlerindeki ihmaller zincirlerini gündemden düşürmek için kullandığı “Fıtrat" ifadesi, yeni müfredatın temel unsurlarından biri mi olacak?
EĞİTİM SİSTEMİNİ AKILDAN, BİLİMDEN, ÇAĞDAŞLIKTAN, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN YOLUNDAN UZAKLAŞTIRACAK ADIMLAR ATMAYA YELTENMEYİN
Biz, “aklı ve bilimi kendine rehber edinen”, “çevreye, doğaya, insanlığın gelişimine ve dünya barışına” duyarlı, hayatın her alanında “Eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi benimseyen” nesiller yetiştirmek için çabalarken AKP iktidarı, yüzünü daha fazla gerici zihniyete dönüyor. Tek tip öğrenci, tek tip birey, hatta kindar bir nesil yetiştirmek için hala uğraşıyorlar.
Bakın buradan uyarıyoruz... Eğitim sistemini akıldan, bilimden, çağdaşlıktan, Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan uzaklaştıracak adımlar atmaya sakın ha yeltenmeyin! Karşınızda CHP'yi ve bu değerlere sahip çıkan gençleri, velileri, anne babaları ve yurttaşlarımızı bulursunuz.
SENDİKALAR, DERNEKLER, STK’LARIN TÜM HAKLI TALEPLERİ BİZİM DESTEĞİMİZİ ALACAK
Değerli basın mensupları, geçtiğimiz hafta Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu “Vergide adalet, gelirde adalet” sloganıyla İstanbul’dan Ankara’ya yürüdü. İşçi ve emekçi kardeşlerimiz, haklı taleplerini ortaya koydular. Biz de CHP olarak Ankara Ulus Meydanı’nda noktalanan yürüyüşe destek verdik. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in orada ifade ettiği gibi, “Biz bu yollara yabancı değiliz.” Bundan sonra da sendikalar, dernekler, sivil toplum kuruluşlarının tüm haklı talepleri bizim desteğimizi alacak. Meydanda, sokakta, eylemde, grevde onların yanında olacağız.
“GÜNÜ GELİR KATİLİMİZE DE SAHİP ÇIKARIZ” MESAJINI VERDİLER
Değerli Arkadaşlar, şimdi içimizi acıtan, kamu vicdanını derinden yaralayan bir olaya değineceğim. 2007 yılında bu ülkenin alnına kara bir leke sürüldü. “Ama biliyorum ki, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmazlar” sözünü kana buladılar. 2007’de güvercinlere kıydılar, 2023’te kıyanları serbest bıraktılar. Türkiye’de yaşamak, masumların sınavı oldu. 17 yaşında bir çocuktan bir katil yarattılar. Sonra, o yarattıkları katilde iyi hal aradılar, ama aydın ve özgür düşünceye “Ne halin varsa gör” dediler. Böyle bir dönemde Ogün Samast’ın tahliyesinin bir tesadüf olmadığını biliyoruz.
Türkiye bir yargı darbesiyle karşı karşıyayken, bu tahliye kararıyla “günü gelir katilimize de sahip çıkarız” mesajını verdiler. Muhalefete, gazetecilere, onlar gibi düşünmeyenlere akılları sıra gözdağı veriyorlar. Onlar Ogün Samast’ı hatırlattıkça, Erhan Tuncel’i, Yasin Hayal’i ve türevlerini konuştukça ve korudukça; bizler Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı'ya, Abdi İpekçi'ye, Bahriye Üçok'a ve Muammer Aksoy'a sarılacağız ve hukuka tutunmaya devam edeceğiz. Rakel Dink’in gözlerini bir kez daha dolduran, kalbini bir kez daha kıran, (kendi ifadesiyle) onu “yasın en ağır günlerine geri yollayan” bu adalet anlayışını asla affetmeyeceğiz.
HASTANELERİN HEDEF ALINMASI ULUSLARARASI HUKUKA VE SAVAŞ HUKUKUNA AYKIRIDIR
Değerli basın mensupları, Ortadoğu’nun göbeğindeki insanlık dramı 45. gününde… İsrail Gazze’deki sivillere yönelik saldırılarına devam ediyor. En son Gazze’nin en büyük hastanesi olan Şifa Hastanesini ele geçirip zorla boşaltarak, yüzlerce hastayı ve onlarca prematüre bebeği sokağa attılar. Vefa Hastanesini ise bombaladılar. Hastanelerin hedef alınması uluslararası hukuka ve savaş hukukuna aykırıdır, insani olarak kabul edilemez. Gazze’de ateşkesin bir an önce sağlanarak sivillere insani yardımın ulaştırılmasını istiyoruz.
ERDOĞAN VE FİDAN’IN TEK TARAFLI TEKLİFLERİ KARŞILIKSIZ KALIYOR
Gazze konusunda gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan bir aydır arabulucu ve garantör olmaya çalışıyorlar.
Erdoğan Astana’dan Almanya’ya, gittiği her yerde bu talebini dile getiriyor, ülkemizin itibarını zedeliyor. Taraf olan bir kişiden hakemde olmaz, arabulucu da olmaz. Bölgede hiçbir ülke Erdoğan’ı arabulucu, Türkiye’yi de garantör olarak kabul etmiyor, Erdoğan ve Fidan’ın tek taraflı teklifleri karşılıksız kalıyor.
Erdoğan geçtiğimiz hafta Almanya’ya resmi bir ziyarette bulundu. Burada Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından gayet soğuk karşılandı, hatta Alman medyasında da alay konusu oldu. Elbette bundan mutluluk duymuyoruz. Daha da ötesi, ülkemiz adına ziyadesiyle üzülüyoruz.
Ancak Erdoğan’ın güven vermeyen, yalpalayan, tutarsız ve hamaset odaklı dış politikasının kendisini ve ülkemizi dış dünyada getirdiği nokta da ne yazık ki tam da budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Almanya ziyaretinde Eurofighter savaş uçağı almak istediğimizi ifade etmesi, Alman yetkililerin buna sessiz kalması üzerine Alman Başbakanının yanında “Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerden bunların çalışmasını yaparız” diyerek Türkiye’yi parasıyla uçak almak için kapı aşındıran bir ülke olarak göstermiştir. Geçmişte F-35 projesinden atılan, Rusya ziyaretinde SU-35 almak isteyen, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinden bir türlü F-16 uçağı bile alamayan bir ülke haline geldik.
ERDOĞAN'IN TÜM DERDİ, ÖMRÜ YETTİĞİNCE O KOLTUKTA OTURMAK
Ülkemizin ekonomisini yerle yeksan eden Erdoğan’a ve AKP’ye bir soru soralım; Erdoğan ABD’ye diyor ki, “Neden Doğu Akdeniz’e uçak gemisi gönderiyorsun? Amerika nere, Doğu Akdeniz nere, İsrail, Filistin nere?” Bunu ifade eden Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ABD’ye gönderip ABD’li yatırımcılardan Türkiye’ye yatırım yapmalarını istiyor. Amerika’dan buraya yatırımcı gelir mi? Tabi ki hayır! Halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olarak cezaevinde tutulduğu bir ülkeye yabancı yatırımcının gelmesini beklemek en hafif tabiriyle hayalperestliktir.
Hatay Milletvekili Sayın Can Atalay’ın üzerinden başlayan Yüksek Yargı Krizi’nin anayasaya yapılmış bir darbe girişimi olduğunu daha önce de ifade etmiştik.
Anayasa Mahkemesi’nin tüm kararlarının bağlayıcı olduğu gerçeğini görmezden gelen Erdoğan, yargıda da bir U dönüşü yaparak “Yargıtay da bir yüksek mahkemedir” diyerek önce Yargıtay kararını desteklemiş; ancak ardından, “Ben bu olayda hakemim” diyerek pozisyon değiştirmişti…
Biz en başından beri Anayasa krizinin arkasında başka bir senaryo olduğunu vurgulamıştık. Sayın Erdoğan’ın bu en son yaptığı açıklamasıyla, yüksek yargı organları arasında çıkarılan krizin asıl tarafları da ortaya çıkmış oldu. Erdoğan'ın tüm derdi, ömrü yettiğince o koltukta oturmak… Allah kendisine ömür versin. Ama siyasi ömrünün sonuna geldiğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu o da görüyor ki; dünkü açıklamasıyla, 2017 referandumunda ısrarla savunduğu ve Türkiye için "devrim" diye nitelediği" 50+1 düzenlemesinden kolayca vazgeçebiliyor.
MİLLETİN MECLİSİNDE ANAYASA UYGULANINCAYA KADAR "ADALET NÖBETİMİZE" DEVAM EDECEĞİZ
Biz cumhur ittifakının kendi içindeki hesaplaşmasına Hatay halkının iradesiyle seçilen Can Atalay’ın kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Onların siyasi hesapları nedeniyle TBMM’ye had bildirilmesine asla sessiz kalmayacağız. Elbette konunun Can Atalay’ı ilgilendiren, Hatay halkının iradesini ilgilendiren bir kısmı var. Ama esas mesele anayasasızlaştırma meselesidir. Anayasasızlaştırmanın sonu yok değerli arkadaşlar. Tayyip Erdoğan belki farkında değil ama kendi bindiği dalı kesiyor. Bugün anayasamızın 153. maddesini ihlal ederseniz yarın öbür gün anayasanın 100. maddesi, 101. maddesi, 102, 103 ve 104. maddeleri birileri tarafından ihlal edilmeye kalktığında söyleyecek sözünüz olmaz.
Milletin meclisinde anayasa uygulanıncaya kadar "Adalet Nöbetimize" devam edeceğiz. Milli iradenin yok sayılmasını kabul etmediğimiz için Meclis’te nöbet de tutarız, ağacı korumak için parkta da sabahlarız, yurt sorunu yaşayan gençlerimizle banklarda da otururuz. Gerektiğinde hak, hukuk, adalet diyerek 435 kilometre yürür, halkımız aydınlığa çıksın diye karanlıkta da kalırız.
Toplumsal olaylara verdiği tepkiyle; cesur, ilkeli ve kararlı duruşuyla ve gençleşen kadrolarıyla Sayın Özgür Özel’in Genel Başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisini izlemeye devam edin diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Soru- Üç sorum olacaktı izninizle. İlki 50 artı 1’le ilgili efendim. Cumhurbaşkanının açıklaması sonrası tartışma yeniden alevlendi. Şöyle de eleştiriler ve yorumlar var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iflası olduğu yönünde. Sizde bu değerlendirmeye katılıyor musunuz? Sizce de sistemin iflası mı?
İkincisi; Ogün Samast’ın tahliyesiyle ilgili bugün Adalet Bakanının bir açıklaması oldu. Aslında 2016 darbe girişiminden sonra kendisi hakkında bir iddianame hazırlandığı, ancak bu iddianamenin Nisan ayında bir takım eksiklikler nedeniyle iade edildiği şeklinde oldu. Ama kendisi serbest bırakıldı. Serbest bırakıldıktan sonra eksikliklerin tamamlandığını ve işlemin gerçekleştiğini duyurdu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İddianame daha önce tamamlanamaz mıydı?
Son sorum da İBB’yle ilgili olacak, adaylıkla ilgili. İYİ Parti Grup Sözcüsü Suat Sarı, kendisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığı açıkladı. Hem ittifak yolunda yaşanan tartışmalarda bunu nasıl değerlendirirsiniz?
CUMHUR İTTİFAKINDA ÇOK CİDDİ BİR KRİZ OLDUĞU, ÇOK NET BİR KRİZ OLDUĞU ORTADA
Deniz Yücel- Şimdi ilk sorunuzdan başlarsak. AKP iktidarında ve özellikle ucube tek adam yönetiminde halkımız, milletimiz zaten iflas etmiş durumda. Hayat pahalılığı toplumun tüm kesimlerini ağır bir şekilde eziyor ve dünkü açıklamayla birlikte şunu görüyoruz. Sayın Erdoğan’ın derdi koltuğunu koruyabilmek. Sayın Erdoğan’ın derdi halkın dertleri, halkın sorunlarını çözmek değil; 14 Mayıs seçimlerinde az bir farkla kazandığı cumhurbaşkanlığı koltuğunu, makamını ileride yaşayacağımız seçimlerde bir sorun yaşamadan sürdürmek. Sistemin iflasıdır. Zaten halkımız, milletimiz iflas etmiş durumdadır. Ancak denge ve denetim mekanizmaları olmayan, fren mekanizmaları olmayan bir cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yani tüm yetkilerin, tüm erklerin, tüm gücün bir kişinin elinde toplandığı bir yönetim anlayışının ülkemize hiçbir faydası olmadığını yakın geçmişte yaşadık. Görüyoruz ki, bir pozisyon değişikliği ya da konumunu koruyabilmek için bir pozisyon değişikliği, bir tavır değişikliği içerisine girmişler.
Tabi burada şunu da merak ediyoruz. Aslında bu konuda hiçbir taviz vermeyeceğini söyleyen Sayın Devlet Bahçeli ve MHP’nin kurmayları bu olaya nasıl bakıyorlar. Acaba MHP kendilerinin dışlandığını, onlara gerek duyulmayan bu senaryoyu nasıl değerlendirecek? Cumhur ittifakında çok ciddi bir kriz olduğu, çok net bir kriz olduğu ortada. Bahçeli o dönemde hazırlarsınız yüzde 50 artı 1 koşulunun tartışılmasının güvensizliğe neden olacağını vurguluyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 50 artı 1 koşulunun partiler arasındaki uzlaşmayı sağladığını ifade ediyordu. Demek ki görüyoruz ki AKP’nin artık MHP’ye bir ihtiyacı kalmadı. Hatta daha da ötesi MHP’yi sırtında bir yük olarak görmeye başladı. Ben bu sorunuzun MHP sözcüsüne de sorulması gerektiğini düşünüyorum.
Ogün Samast’ın tahliyesine gelirsek. Evet Sayın Adalet Bakanının bir açıklaması var. Ama şunu çok samimiyetle söyleyebilirim. Ogün Samast hakkında geçmişte terör örgütü üyeliğinden açılmış bir soruşturma olsa dahi, o soruşturmanın iddianame düzenlenerek bir kamu davasına çevrilmemesi açıkçası bu işin birileri tarafından sümen altına itildiğini gösteriyor. Yapılması gereken yani şu bilgiye dayanarak söylüyorum. Yerel mahkeme gerekçeli kararında Ogün Samast hakkında terör örgütü üyeliğinden bir suç duyurusunda bulunduğunu biliyoruz. Ancak yapılması gereken gerekçeli kararda değil dava devam ederken, yargılama devam ederken bir suç duyurusunda bulunup, bir soruşturma yürütülüp ardından kamu davası açılıp iddianame düzenlenip o adam öldürme davasıyla birleştirilerek terör örgütü üyeliği iddiasıyla öldürme olayının aynı mahkemede birlikte yargılanması ve bir karar verilmesi gerekirdi. Yani doğru olan ve Ceza Muhakemesi Usul Kanunumuzun işaret ettiği yol ve yöntem buydu. Ama görüyoruz aradan 8 sene, 9 sene geçtikten sonra bir tahliyeden sonra kamuoyunun tepkisi, toplumun tepkisi sonrasında hızlı bir şekilde iddianame düzenlendiğini görüyoruz. Bu da çok net bir şekilde bu olayın sümen altına itildiğini, üzerinin örtüldüğünü unutturulmaya çalışıldığını bize gösteriyor.
CHP 81 VİLAYET VE TÜM İLÇELERDE KENDİ ADAYLARIYLA SEÇİMİ KAZANACAK ŞEKİLDE HAZIRLANMAKTADIR
İYİ Parti Grup Sözcüsü dediniz doğru mu? Yani tabi ki aday olabilir, aday adayı olabilirler. Yerel seçim yaklaştığı süreçte İYİ Partiden de, başka partilerden de, İstanbul’la ilgili de, başka iller ya da ilçelerle ilgili de iddia ortaya koyan arkadaşlarımız olabilir. Bunlara saygı duyarız. Ancak önümüzdeki günler, yani seçim takvimi yaklaştıkça seçim sathı mahalline girildikçe bu tip olaylarda iller bazında, ilçeler bazında da bir takım birlikte hareket etme ya da ortak adayla süreci yönetme gibi durumlarla da karşılaşabiliriz.
Şunu söyleyeyim, CHP 81 vilayette ve tüm ilçelerde kendi adaylarıyla seçimi kazanacak şekilde seçimlere hazırlanmaktadır. Bugün MYK gündemimizin konularından biri de yerel seçim süreciydi. Yerel seçim sürecinde bu sürecin nasıl yönetileceği ve işte başvurularla ilgili takvim aralıklarının belirlenmesi, detayların belirlenmesi, adaylaşmaların hangi kriterlerle yapılacağı. Şunu söyleyeyim, bu konuda Yerel Yönetimlerden ve Dayanıklı Kentlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Gökan Zeybek bu konuda basın ve kamuoyuyla detayları paylaşacak. Ancak CHP’den aday adayı olmak isteyen arkadaşlarımızın 21 Kasım 2023’le 28 Kasım 2023 tarihleri arasında bu başvurularını yapabileceklerini sizlerle paylaşayım. Dediğim gibi detaylar Sayın Gökan Zeybek tarafından ilerleyen saatlerde ya da önümüzdeki günlerle sizlerle paylaşılacaktır.
ANAYASAYI TANIMAYAN, ÇİĞNEYEN AÇIK HÜKÜMLERİNİ YOK SAYAN BİR ANLAYIŞLA ANAYASA TARTIŞMASINA VE GÖRÜŞMESİNE GİRMEYİZ
Soru- Efendim sadece sınırlı bir değişiklik gelirse anayasa yani yüzde 50 artı 1 kuralı değişirse CHP’nin bu konuda tavrı ne olur efendim?
Deniz Yücel- Efendim biz bunu defatle ifade ettik. Anayasayı tanımayan, anayasayı çiğneyen, anayasanın açık hükümlerini yok sayan bir anlayışla, bir zihniyetle biz anayasa tartışmasına ve görüşmesine girmeyiz. CHP’nin bu konudaki tavrı nettir.
AF KONUSUNDA HEM PM’DE HEM DE MYK’DA BİR MUTABAKAT OLDU
Soru- Özgür Özel, ilk PM toplantısında partinin 100. yılı için bir aftan bahsetmişti. İkinci MYK toplantısında bir tavsiye niteliğinde fikirlerimi beyan edeceğim demişti. Bugünkü toplantıda gündeme geldi mi? Gündeme geldiyse MYK üyeleri tarafından nasıl bir tavırla karşılandı?
Deniz Yücel- Şimdi bu konuda bir prensip kararı alındı. Ancak aftan faydalanmak isteyen arkadaşlarımız başvuru yaptıklarında, onların durumları yani partiyle ilişiğinin kesilmesine neden olan eylemin somut özellikleri de değerlendirilerek ve dikkate alınarak o başvuruların her birinin ayrı ayrı incelenip bir karar verileceğini ifade edebilirim. Ama prensip olarak 100. yıl nedeniyle, hasebiyle bir af konusunda hem Parti Meclisimizde hem de Merkez Yönetim Kurulumuzda bir mutabakat olduğunu da sizlerle paylaşabilirim.
YAKIŞTIRMALAR, KULP TAKMALARLA İLGİLENMİYORUZ
Soru- Efendim Sayın Genel Başkan Özgür Özel’in hafta sonu katıldığı bir konser nedeniyle kendisine yönelik eleştiriler var. Sosyal medyada da gündem olmuş durumda. Bu konserde hedef Van milletvekili Pervin Buldan’ın da yer almasına dikkat çekti Mehmet Ali Çelebi AK Parti milletvekili. Hem Atatürk, hem Demirtaş olmaz şeklinde de bir değerlendirmesi oldu. Sizin bu açıklamaya ve gelen eleştirilere yanıtınız ne olacak?
Deniz Yücel- Efendim şimdi şunu söyleyeyim. Sanat evrenseldir. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel sanata ve sanatçıya önem veren, değer veren bir kişidir. Onun dışında çeşitli nedenlerle bir takım yakıştırmalar yapan kişileri ki, az önce ifade ettiğiniz kişi nankörlüğün bir sembolüdür, timsalidir. Dolayısıyla bu yakıştırmalarla, bu kulp takmalarla ilgilenmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim arkadaşlar.
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024