15.03.2024

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel KRT TV’de: “Partimi Bir Genel Seçimde İktidar Yapmazsam Bir Gün Durmam”

“CHP KENDİSİ GİBİ SİYASET YAPIYOR”

“BİZ BU SEÇİMDEN GÜÇLENEREK, BİRLİKTE ÇIKACAĞIZ”

“O KONFOR GÜNLERİ BİTTİ TAYYİP BEY’İN”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Genel seçimde partimi iktidar yapmazsam bir gün durmam ayrılırım. Bir gün durmam. Ben CHP’nin Genel Başkanı olarak, bu kadar başarıya susamış ve insanların bu kadar travmatik bir döneminde, partinin 8’inci Genel Başkanı ve seçim geçiren 6’ncı Genel Başkanı olmak suretiyle eğer partimi bir genel seçimde iktidar yapmazsam bir gün durmam. Ama iktidar yapacağız yani. O noktada çok kararlıyız” dedi. Özel, “CHP kendisi gibi siyaset yapıyor, edilgen siyaset yapmıyor, ne derlerse onu yapmıyor ama bir konuda cevap verilecekse de o cevabı vermekte de gecikmiyor. Tayyip Erdoğan benimle kavga yapmak istiyor. Yapacağım kavga ancak emeklinin, emekçinin, yoksulun hakkını almak için olur. Kimlik siyaseti üzerinden kavga yapıp, Tayyip Bey’in istediği zemine, istediği mindere gidecek halimiz yok. O konfor günleri bitti Tayyip Bey’in” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, KRT yayınında gazetecilerin soruları yanıtladı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, yayında sorulara şöyle yanıt verdi:


SAHA NE SÖYLÜYOR?

“Saha, hedeflerle uyumlu görünüyor. Geldiğimiz noktada belediyeleri kaybetmemek çok önemli. Baktığımızda tek başımıza giriyoruz. Kayıtsız şartsız destek sunan parti yok. Öyle olunca bu seçimleri dışarıdan bakınca CHP için felaket olarak nitelendirenler vardı. Tabii işin bir tarafı öyle ama bir tarafında da seçilmiş belediye başkanlarının emeği var. Pandemi süreci var. CHP ile ilgili yıkılmış bir sürü algı var. ‘CHP gelirse sosyal yardımlar kesilir’ diyorlardı. Yerel seçimlerde en çok uğraştığımız işti. Şimdi beş yılın sonunda sosyal yardımın kesilmek bir yana tam beş katına çıktığı görüldü. Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya… AKP ve MHP’den aldığımız belediyelerde beş katına çıktı. Özellikle ‘Ankara ve İstanbul’daki belediye iktidardan olmazsa sosyal yardım alamazsınız paranızı keserler, İSPARK’ı PKK’ya verecekler, Ankara’da evinizin su saatini DHKPC mi okusun’ diyordu Soylu. Şimdi bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. Tam tersine değerli başkanlarımız hem pandemi sürecini hem derin yoksulluğun insanları zor durumda bıraktığı süreci, yüksek enflasyon dönemini iyi geçirdiler. Bunlar birer avantaj. Bizim bütün meselemiz şuydu. Ben ittifak kelimesinin yorulmuş olduğunu ifade etmiştim ama işbirliğini hem İYİ Parti ile yapmak hem diğer bileşenlerle yapmak ve bu belediyeleri kaybetmemek için Ankara’da değilse bile yerelde işbirlikleri yapmak için gayret sarf ettik. Ama kendileri açısından haklı bulduğumuz sebeplerle birlikte olmayacaklarını söylediler. Bunun karşılığında Cumhur İttifakı’nın karşısına yeni ittifak kurmak durumundaydık ve Türkiye İttifakı’nı kurduk. Şehirlerin ittifakını kurduk. Türkiye İttifakı sahada tutuyor. İzmir’de beş ayrı ilçede, Türkiye İttifakı söyleminin nasıl tuttuğunu, CHP adaylarının nasıl sahiplenildiğini gördüm.

TÜRKİYE İTTİFAKI KİMLERDEN OLUŞUYOR?

Milli Takım gol attığında ayağa kalkan herkes Türkiye İttifakı’dır. Ya da Filenin Sultanları şampiyon olduğunda İstiklal Marşı çalarken başta Eda Kaptan ve Filenin Sultanları ağlayarak İstiklal Marşı söylüyordu. Onlara sevinen herkes, gurur duyan herkes Türkiye İttifakı’dır. Bunun Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi yok. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı, bölünmez bütünlüğüne saygılı. Atatürk’le ve devrimleri ile sorunları olmayan herkesi Türkiye İttifakı’nın potansiyel seçmeni görüyoruz. 81 ilde söyleyebildiğimiz, 7 bölgede ifade ettiğimiz tanımıyla Türkiye İttifakı böyledir.

ESKİŞEHİR ANTALYA ADANA VE HATAY’DA RİSK GÖRÜYOR MUSUNUZ?

Kesinlikle görmüyoruz. Ben anketleri inceledim. Mehmet Ali Bey’i severim, arada gelir çayımızı kahvemizi içer. Bu süreçte kendisi ile birlikte olamadık. Bizden sebeplerden ötürü ama çok net söylemek gerekirse örneğin bazı anketlerde bir partinin adayını mesela yüzde 17 gördük, o partinin adayı MAK’ın anketi dışındaki tüm anketlerin içinde ‘diğerinin’ içinde. Yüzde 1’in altında. Yani böyle çok ciddi farklılıkların olduğu durumlar var. Örneklemde sıkıntı olmuş olabilir. 31 Mart’ta her şey çıkacak ortaya ama genel olarak kendi ilim Manisa mesela, bizdeki dört anket ve bundan önce çok farklı yerlerden yaptırılmış anketlerle çok uyumsuz sonuç var. Manisa’da dört puan öndeyiz ama orada bambaşka bir sonuç var. Bizim oyumuz ortadan ikiye bölünmüş gibi görünüyor bir yerde. Ne saha öyle ne anket öyle. Ama ben tabii bir şirketin anketleri üzerinden tartışmayı doğru bulmam. Hatta bazı ağırlıklı ortalamalar alıp aylık raporlar çıkarılıyor. Onlara bakıyoruz daha çok ama belli yönleri ile bizdeki anketlerle uyumsuz olduğunu söyleyebilirim. Eskişehir’de, Bursa’da, Antalya’da bizdeki anketlerde öndeyiz. MAK’la ilgili demiyorum ama şöyle bir şey var. Bugüne kadar CHP’nin anketlerini yayımlamadık. Firmaları yayımlamaya zorlamadık. Esas anketin 31 Mart akşamı açıklanacak seçim sonuçları olduğunu biliyoruz. Anket açıklamada çok bıçak sırtı iş var. Yani manipülasyon mu yapılıyor, seçmen mi yönlendiriliyor, doğru mu söylüyor? Veya işte örneklem mi yanlış tartışmalarından çıkılmıyor. Anketler yapan kurumlara verilsin ama seçimlere 60 gün kala anket açıklanması yasaklansa çok daha doğru ve etik olur. Çünkü ben kendim geçmişte yerel adaylıklar yaptım. Firmalar birlikte çalışalım diyorlar. Çalışma imkânı bulmuyorsunuz. Çalıştıkları adayla AK Parti yarışır. Sizi geride gösterirler, sizin seçmeniniz bir anlamda oraya kanalize ediliyor. ‘AK Parti kazanacağına bu seferlik oraya verelim’ diye. 31 Mart seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin önemli bir başarı elde edeceğini biliyorum. Tabii eldeki belediye kaybetmek her zaman var bunu Antalya özelinde söylemiyorum ama Antalya’da 40 yıldır bir geliyor bir gidiyor. Bunun yapısal bir sorunu var. Belediye başkanı hangi partiden olursa olsun hizmet almak isteyenler, hizmetin on katı bir nüfus tarafından tüketildiğini gördüğü için mevcut belediyeye fatura kesiyor. İlk kez bu sefer tarih yazacağız ve Muhittin Böcek ile iki sene üst üste Antalya’yı kazanan ilk parti olacağız. Aksilik olmazsa. Hatay’ı yakından takip ediyoruz. Lütfü Savaş bu seçimi önceki seçimlerde olduğu gibi kazanma noktasına geliyor diye görülüyor. Hatay’ı kazanırsak benim açımdan sürpriz olmayacak ama esas Lütfü Bey ve örgütümüz açısından sürpriz olmayacak. Onlar zaten seyrin böyle olacağını söylüyordu.

CHP’Lİ BELEDİYELERİN DEPREMDEKİ SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN

O rapor Sayın Genel Başkan’a iletildi. İlçe isimlerini vermem doğru değil ama belediye başkanlarımızdan bir tanesinin o dönemde olması gerektiği gibi halkın yanında olmadığı söyleniyordu. Onunla ilgili yazılan, çizilen, deprem sonrası performansla. O başkanımız yeniden adaylık başvurusunda bulunmadı. Kendisi ile de doğru bir iletişim yapıldı diye düşünüyorum. Bir diğer bölgede sandık talebi vardı üyelerimizden. Çok güçlü olduğumuz bir ilçeydi. O ilçede sandıktan bir başka belediye başkanımız çıktı. Bir başka ilçemizde belediye başkanı değişti. Büyükşehir ile ilgili de son ana kadar ölçme ve değerlendirme sürdü. Büyükşehir açısından baktığınızda şöyle bir şey oluyor. Özellikle yıkımın olduğu yerlerde ilçe belediyelerinin mesela kolon kesme varsa çok tartışılan, o ilçe belediyesinin sorumluluğu, ilçe belediyelerinin üçü hariç tamamı AKP’nin elinde olan belediyeler. Büyükşehir belediyesi büyük planları yapıyor ama küçük planları onlar yapıyor. Öyle bir mevzu var. Orada benim gördüğüm kadarıyla Genel Başkan’a sunulan raporda deprem sonrası performans açısından eleştirilen belediye başkanlarımız vardı. Belediye başkanlarımızın birer depremzede oldukları şerhi düşülerek. Biz bundan sonra Yılmaz Hoca’nın başında olacağı CHP Yerel Yönetimler Eşgüdüm, eğitim ve denetim birimimizin yapacağı işlerden birisi de bir ilde deprem olduğunda o ilin belediye başkanı, tabii resmi kamu görevlisi olarak değil ama illerde nasıl merkezi yönetim koordinatör vali atıyor, depremzede valiyi birkaç adım geriye çekiyor. Çünkü o anda sağlıklı düşünemiyor olabilir. Yakınları enkaz altında olabilir. Bizim de bir koordinatör büyükşehir belediye başkanı görevlendirme ve mevcut belediye başkanının depremzede olduğu gerçeğinden hareket etme gibi bir çalışmamız var Yılmaz Hoca’nın koordinatörlüğünde hazırladığımız. Onları 1 Nisan sonrası o birim tarafından göreceksiniz. Rapor kamuoyu için değil CHP Genel Başkanı ve MYK’nın bundan sonraki süreci doğru analiz edip, doğru değerlendirmesi içindi. Böyle raporları partiler kamuoyu ile paylaşmaz.

BAŞARI KRİTERİ BELİRLEDİNİZ…

2019’u muhafaza etmek ve üzerine, o zaman çok mutlu oluruz. Birkaç belediye kaybedilir mi? Her seçimde en güçlü partiler belediyeler kaybederler ama başka belediyeler kazanıyor olmak önemli. Bir Genel Başkan açısından belediye kaybetmek, bir babanın evlat kaybetmesi gibidir. O kadar acı verir Genel Başkan’a belediye kaybı.

BAŞARI KRİTERİNİN ALTINDA KALIRSANIZ KURULTAY OLABİLECEĞİ YAZILIYOR…

Bu benim ilk seçimim. Gönlümden geçen hiçbir belediyeyi kaybetmemek. Bin 145 aday gösterdik. 227 belediyemiz var. En güçlü olduğunuz zamanda bile onlarca belediye kaybedersiniz ve alırsınız. Ama gönlümden hiçbir belediyeyi kaybetmek geçmez. Ben kendim açısından Meral Hanım gibi, ‘Son nokta, şunu alamazsam.’ Bunu yapmak için çok erken çünkü bu benim ilk seçimim. Arkadaşlarla gülüşüyoruz. Ben Nisan ayının son haftası okula tayin olmuş öğretmen gibiyim. Çocuklar Haziran başında karne alacak. Bu çocuk okumazsa ne olacak diyorlar, okuyacak inşallah. Gayret ediyoruz. Ben şu olmazsa istifa ederim filan. Böyle bir şey yok. Zaten onu gerektirecek bir seçim sonucu ummuyoruz, görmüyoruz, görünmüyor. Sonuçta herkes de şunu hesaplar. Geçen seçim bu sonuçlar alınırken hangi partinin kaç oyu vardı, bu seçim CHP tek başına giriyor ve orada göz önüne alındığında CHP’nin alacağı sonucun CHP’nin tek başına seçime girerek aldığı sonucun önemli bir sonuç olacağı, takdir edilecek sonuç olacağını değerlendiriyorum. Ama benim açımdan manşetim olsun programda Genel Başkan’ın ağzından diye bakarsanız, bir genel seçimde partimi iktidar yapmazsam bir gün durmam ayrılırım. Bir gün durmam. Ben CHP’nin Genel Başkanı olarak, bu kadar başarıya susamış ve insanların bu kadar travmatik bir döneminde, partinin 8’inci Genel Başkanı ve seçim geçiren 6’ncı Genel Başkanı olmak suretiyle eğer partimi bir genel seçimde iktidar yapmazsam bir gün durmam. Ama iktidar yapacağız yani. O noktada çok kararlıyız. Bu yerel seçim çok erken bir yerel seçim, çok özel şartlarda olacak bir seçim. Ölçme ve değerlendirmeye ben inanılmaz inanıyorum. O yüzden anketler çok önemli. Ama CHP adaylarını belirlerken anketten de yararlandı. Bunun yanında İzmir’e mesela 46 milletvekili yolladık, İzmir’de rapor yazıp getirdiler. Türkiye’de iddia koyduğumuz pek çok ile. Hatay’a üç ayrı ekip yolladık, dördüncü ekip gitmedi. Hatay’daki aday adaylarını burada dördüncü mülakata çağırdık. Anket de yaptık. Birkaç yöntemi birlikte uyguladığımız oldu. Saha raporu artı anketle karar verdiğimiz oldu. Saha ‘şu isimle kesin kazanılır’ demiş. İl, ilçe, kanaat önderleri, o isim de anketten birinci çıkmış. Koyduk ve geçtik. Ya da örgüt ‘ne olursa olsun sandık istiyor’ dediler, biz 890 birime sandık koyabilirsiniz diye talimat verdik. Önce 300’e yakın talep vardı, 199 yerde sandık kuruldu. Ön seçim yapıldı. Ön seçimsiz burası çözülmez. Bazen öyle oldu ki rapor anket dedi, anket eşitlik çıkardı. Zonguldak mesela. Rapor anket yapılsın dedi, ankette 7 adaydan 3’ü birbirine yakın çıktı. O zaman sandık dedik, sandık koyduk. Bir aday çıktı ve şimdi Zonguldak’ta o adayımızla yarışıyoruz. Ama mesela Manisa’nın bir ilçesinde anket yaptık, 5 aday birbirine eşit çıktı. Bir tanesi 34 yaşında kadın adaydı, onu aday yaptık. Nasılsa eşit çıkmış, kadın adayımızın olması lazım diye yürüdük. Yine kendi memleketimde 7 aday yarıştı, 2’si çok yakın çıktı. Sandık koyduk Yunusemre ilçemizin üyeleri belirledi. Çok farklı yöntemler var. Bazen üçü birden, bazen biri tek başına filan. Ama çok farklı yöntemlerle ama ölçme ve değerlendirmeye çok inanarak. Zaten 300 tane anket yaparak adaylara karar vermişiz sonuçta.

İSTANBUL’DA ADAYLAR NASIL BELİRLENDİ?

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ve Özgür Başkanımızın ortak çalışmaları işi son şeklini vereceğimiz çalışmaya çok önemli veri getirdi. Ankara’da Mansur Başkan’la, Ankara il ve ilçe başkanlarımızın çalışmaları. İstanbul ve Ankara’da bir şeyi biliyoruz. İstanbul ve Ankara’yı tekrar kazanmalıyız. Kazanırken belediye meclis çoğunluğunu almalıyız. Bunun için biz hem Ekrem Başkan, hem Özgür Başkan’ın, hem Mansur Başkan ve Ankara örgütümüzün buna yönelik doğru adaylaşmalar için onlara önce hareket alanı bıraktık, onlar çalıştılar. Ama mesela çok ısrar ettiğim mevzudur benim. Kadın aday meselesi. Üsküdar adayı bu açıdan çok iyi. Hem liyakatli, çok başarılı, anketten çıktı şimdi hep anketlerde Üsküdar’ı alıyoruz görünüyor. Ama İstanbul’da gönlümden geçtiği kadar Ankara’da da gönlümde geçenin gerisinde kadın adayımız var. Bu konuda bizi memnun eden husus İzmir olmuştur. İzmir hazır buna. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkan adayı. 100 yıllık CHP tarihini bu seçimde yüzde 50 fazlasıyla. 9 aday ve İzmir’in en büyük metropol 5 ilçesinden üçünde, Karşıyaka, Konak ve Karabağlar’da, hatta en büyük 4 ilçenin üçünde. Buca’yı bir genç arkadaşımız yönetecek. Cesaretle kadın adaylar gösterdik. İzmir’de 40 yaş altında 12 adayımız var. 9 kadın adayımız var. Tam bir değişim ve tam bir Cumhuriyet devrimlerinin, CHP’nin sancak gemisine gençlere ve kadınlara gönlümüzden geçtiği kadar. Hak ettikleri kadar diyebilir miyim? Hayır. İzmir’de 30 adayın 15’i kadın adaysa hak edilen alınmıştır. İzmir gibi Cumhuriyet kentinde 15 kadın, 15 erkek adayla yarışmıyorsanız bir şeyi eksik yapıyorsunuz. Efendim, Tayyip Bey’in hiç yok. Onun öyle bir vizyonu yok. O 18 bakan görevlendirmiş, 17’si erkek. Bir tanesi kadın ve o da aileden sorumlu. Kafada öyle kodluyor, senin işin, kadın eşittir aile, ev. Dış işlerine karışma, iç işlerine, kültüre, savunmaya karışma filan. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği vizyon ile yürüyeceksek, efendim AKP’de koymuyor yok. Adayların yarısı kadın olana kadar bu mücadele sürecek. Adayların yarısı genç olana kadar bu mücadele sürecek.

TUNÇ SOYER’İN AÇIKLAMALARINA İLİŞKİN

Tunç Bey lekelemez. Tunç Bey’in o çıkarımı kendisine haksızlık. Ama şöyle bir şey var. Orada bir zamanlama hatası var. Tunç Soyer, yani Seferihisar Belediye Başkanıydı, İzmir Büyükşehir adayı oldu. İzmir Büyükşehir’de 5 yıl görev yaptı, 5 yılın sonunda bayrağı devrediyor. Henüz İzmir’de sahaya çıkmadan İstanbul ziyareti olunca adayın da ‘Yahu Tunç Bey önce gelip bizimle çalışsaydı’ demesini aday psikolojisi gereği anlamak lazım. Ben o işe ertesi gün müdahil oldum, sağ olsun Tunç Başkan programa dahil oldu. Hatta halası rahatsızlandı ve Kütahya’ya gitmesi gerektiği halde, geldi, konuştu ve aramızda oturdu. Benim konuşmamın sunuş kısmını dinledi. Ondan sonra Kütahya’ya hareket etti. O beklenen fotoğrafı verdi ve bundan sonra da verir. Tunç Başkan partilidir, Cemil Başkan partilidir. Orada sıkıntı yok ama önce bir İzmir yapabilseydik, sonra İstanbul’a gidilseydi bu tartışma hiç olmazdı. Cemil Bey, aday biraz böyle alıngan olur. Bütün gün, sabah kalkar, gece yatar. Çalışır, konuşur filan. Gönül umduğuna küser. Aday da böyle yahu biraz da bize yardım etseydin filan der. Onu da anlamak lazım, Tunç Başkan’ı da anlamak lazım.

BURCU KÖKSAL’IN AÇIKLAMALARI

Burcu Köksal’ın ‘Benim kastım şudur’ açıklamasını, ertesi gün geciktirmesi bizi türbülansın içine soktu ve o türbülansın içinden Burcu Hanım’ın açıklaması ile çıktık. Alınganlık yaratabilecek bir ifade olarak değerlendirdim ben bunu. Burcu Hanım’ı telefonla aradım, Uşak’ta otobüsün üstüne çıkmadan. Herhalde Burcu Hanım o sözleri söyledikten 1 saat 15 dakika sonra filandır. ‘Böyle bir ifade olmuş, ben onu duymadım, bu ifade tepki çeker, seni ne kastettiğinle ilgili açıklama yapacağım’ dedim. ‘Aman başkanım yapın, benim kastım şudur’ dedi. Aynen söylediklerini aktarayım size. ‘Sayın Başkanım, beni burada mahvettiler bu AKP’nin trol tayfası, köşe yazarları. Burcu Hanım belediye başkanı seçildiğinde belediyeyi DEM ile yönetecek. Kendisi belediye başkanı olmayacak, eş başkan olacak. Bir tane de DEM’den başkan olacak diye sıkıştırıyorlar. Benim 8 yıl başkanvekilliğini yaptığım, söz verdiğim, kürsüye çıkardığım bir arkadaşım. Başkanım bizim burası böyle lafı kaldırmaz, benim bunu reddetmem lazım’ dedi. ‘Tamam’ dedim, ‘Burcu doğru yapmışsın ama bu ifade yanlış anlaşılır. Herkese açık, DEM’e kapalı deyince DEM seçmeni, Kürt seçmen kendi üzerine alır. Sonra bir başka siyasi partinin örneğin genel başkanı gelip ziyaret etse, çay içse kabul etmeyecek miyiz? Her partiyi edeceğimiz gibi DEM’i de edeceğiz. Ben gidiyorum MHP’li belediyede çay içiyorum, AKP’li belediye başkanına dönüşte uğrayacağız diyorum mesela. Böyle oluyor bu işler. Kamu görevi yapıyor arkadaşlar’. Burcu Başkan da ‘siz düzeltin başkanım’ dedi. Burcu Hanım’ın açıklamalarından beri o tartışma yapılmıyor. Erdoğan müflis tüccar eski defterleri karıştıracak. Biz de Erdoğan’ın geçmişteki sözlerini ve laflarını zaman zaman değerlendiriyoruz. Burcu Hanım’ın dediği ben belediyeyi kendim yöneteceğim. Burada farkımız yok. Afyon’daki ittifak Afyonlularla yapılmış. DEM ile bir ittifakım yok, DEM yönetmeyecek diyor. Burcu Hanım’ın derdini anlatırken kullandığı kelimeler fevkalade yanlış anlaşılmaya müsaitti. Afyon siyaseti açısından elverişli olabilir. Ama bu ifadelerin bu kelimelerle kullanılması genel seçimlerde DEM’e oy vermiş, yerel seçimlerde CHP’li bir adayı kendi gönlü ile tercih edecek DEM seçmenini rencide edebilirdi. Tahmin ettiğimiz gibi de alınganlık oldu. Burcu Hanım’ın açıklamasından sonra durdu. Ekrem Bey’in açıklaması, kendi seçim bölgesinde kendisi açısından anlaşılır bir açıklama ama içindeki hüküm cümleleri, bizim konuya dahil olmamızdan sonra düştü. Örneğin, Sayın Ahmet Türk, DEM’in HDP’nin ve Kürt siyasetinin önemli isimlerinden birisi. O şöyle bir açıklama yaptı, ‘Burcu Hanım’ın ifadeleri Kürt seçmeni rahatsız etti ancak Ekrem Bey ve Özgür Bey’in gösterdiği hassasiyet sorunu ortadan kaldırdı’. Düne kadar bize DEM, DEM, DEM diyen Tayyip Erdoğan, üç miting yaptı Doğu ve Güneydoğu’da. Ne diyor? ‘Efendim 22 yıl boyunca ne demokratikleşme yaptıysak, bu CHP zihniyeti karşı çıktı. Bunlar tek adam rejimlerinin ürünleridir. Faşist zihniyettir’ diyerek bizi Kürt seçmene şikâyet ediyor. Oysa 22 yıldır demokratikleşme paketlerinin hepsine oy verdik Meclis’te. Eğer dediği süreç barış süreciyse, ona da Sayın Kılıçdaroğlu kredi veriyorum demişti. Vallahi hepsine baştan sona karşı çıkan bir MHP vardı. Şimdi de o MHP ile kol kolalar.

ERDOĞAN’IN CHP İÇİNE YÖNELİK AÇIKLAMALARI

İki kelime ile cevap vereyim. İşine baksın, onun işi enflasyonu düşürmek. Bütün dünya COVID’den sonra enflasyon 4’ten, 7-8’e çıktı. Faiz enstrümanını doğru kullandılar. Döndü. ABD, Avrupa’da, bütün gelişmiş ülkelerde bu şekilde. Bizde efendim ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ diye bir söz söyledi. Bir tek kendi inandığı bu tezi ile gerçek enflasyon yüzde 120’lerden döndü. TÜİK hesabına göre bile yüzde 68. Perişan oldu insanlar. Onun görevi CHP’nin Genel Başkanı’na soru sormak değil? Onun görevi CHP’nin iç meselesi var mı, yok mu onu soruşturmak değil. Onun görevi işsizliği azaltmak, dövizi düşürmek, mazotu ucuzlatmak, çiftçinin destekleme primlerini ödemek ve sokak, mutfak ve pazardaki yangını düşürmek. Türkiye’nin borçlarını ödemek, dış ilişkilerini itibarlı noktaya getirmek filan. Onun işi o. Onun işi gazetecilik mi? Onun işi CHP kulisi konuşmak değil. Bizim tutumuz son derece ilkesel. Meclis’te AKP, CHP, DEM, Saadet, MHP ve İYİ Parti diye oturuyoruz gruplar. Bunların hepsine millet belli miktar oy vermiş ve buraya yollamış. CHP’nin deseniz ki bana, ben bir soru sorayım size. Bir hakkınız var. CHP’nin bir yaptığı işle övünebileceksiniz. Neyle övünürsünüz? Ben derim ki CHP bütün partilerle bayramlaşabilen tek partidir. Kurucu irade böyle bir şeydir. O partiler oraya girerken iki şey var. İki şey yolluyor. Bir devletin kendi mekanizması, her bir milletvekiline temiz kâğıdı veriyor. Anayasa ve yasalara göre milletvekili olmasına engel yok diyor. Millet de buna karar verip oraya 130 kişi yolluyor. Öbüründen 30 kişi yolluyor. Öbüründen 270 kişi yolluyor. Oradaki milletvekilleri kendileri değil kendilerini oraya yollayanların vekilleri. O milletvekillerinin özel hayatında gider ahbaplık edersiniz, tatile çıkarsınız, bayramda ziyaret edersiniz ayrı bir şey. Ama o milletvekillerinin partileri ile kurduğunuz ilişki, seçmenine duyduğunuz saygının gereğidir. Ben bunu yıllardır böyle savunurum. MYK’da da PM’de de savunurum. Meclis’te de tutanak altında da böyle savunurum. CHP bunu yapan bir parti. AKP ve MHP yapmıyor mu sanıyorsunuz? Onlar biz DEM ile bayramlaşmayacağız diyorlar. MHP, İYİ Parti ile de bayramlaşmıyordu. Son bayramda değişecek mi bilmiyorum. Peki, bayramlaşmıyorlar mı? İlk gong çalınıyor, ara veriliyor. Meclis Başkanvekili bizi arkaya çağırıyor. Grup başkanvekillerini. Bayram sonrası ilk ya da bayramdan önceki ilk, arkada bayramlaşmayı bırakın öpüşüyoruz birbirimizle. AKP ve MHP’nin grup başkanvekili HDP’nin grup başkanvekilinin elini sıkıyor, sarılıyor, hatır soruyor. Yetmiyor biz haftada 3 kez birlikte yemek yiyoruz. O odada bir yemek masası var. Oturumu yöneten DEM Partili ise DEM Partili, şimdi Sırrı Süreyya Önder yapıyordur. Ritüel öyle. AKP’li ise AKP’nin. Masanın başına geçiyor. Yemeği o ısmarlıyor. Grup başkanvekillerinin sağ tarafında örneğin MHP’li Celal Adan’ın ısmarladığı yemek masasında DEM Partili Saruhan Oluç oturmuyor mu sanıyorsunuz? Geldiğinde el sıkışmıyorlar mı sanıyorsunuz? Bayramlarda bayramlaşmıyorlar mı sanıyorsunuz? Peki, bu işi dışarı ve içeride aynı şekilde yapmak mı dürüstlük, yoksa dışarıda biz bunlarla bayramlaşmayız deyip seçmenine, içeride bayramlaşmak, sarılmak, bir kâse çorbayı birlikte içmek midir? O yüzden bu meseleler, ben siyaseti böyle yapıyorum. Bana diyorlar ki, sorulara çok açık cevaplar veriyorsun. Siyaset şeffaflık demek. Bunu öğreneceğiz hepimiz. Riyakârlık, sahtekârlıkla olmaz. Dışarıda başka, içeride başka olmaz. Ben içeride olan bir şeyi dışarıda yapmayanların, dışarıdaki suç ortağı olmam. Ben DEM Parti sürecinde net söyledim. Ben DEM Parti ile ilişki kurarsam göreceksiniz, olursa da bileceksiniz.

KENT UZLAŞISI TARTIŞMASI

Türkiye siyaseti olgular ile algılar yer değiştirilerek yapılıyor. Maalesef birçok gazeteci meslektaşınız üzülerek söylüyorum. Bir gazeteci Abdülkadir Selvi. Her gün ben Ekrem İmamoğlu ile ne kavga yapmışım onu yazıyor. Ya Abdülkadir Selvi’de dinleme cihazı var. Ki içeriğin doğru olmamasından bizi dinlemediği belli. Ya da yaptığı iş doğru bir iş değil gazetecilik açısından. Her gün telefonda Özgür Özel İmamoğlu’na şunu demiş, o bunu demiş. Filanca yerde partide kavga çıkmış, bunu söylemiş. Hiç olmayan diyaloglar olunmuş gibi yazılıyor. Bırakın onu bazı gazeteciler var. Bir tane arkadaşınız. Salih Tuna’ydı. Kafasında kurmaca kavgaları yazıyor. Engin Özkoç ile şu şöyle kavga etti, o ona tekme attı filan diye. MYK’da kavga etmişiz diye. Bunlardan kitap yazdı adam, kitabı satıyor. Kitap satıyor, birileri onu okuyor yani. O yüzden siyaseti belli şeffaflığa ve netliğe kavuşturmak ve riyakârlıktan kurtarmak lazım. Görüşüyorsan görüşüyorum, görüşmüyorsan görüşmüyorsundur. Ama şey yapmıyor olman lazım. Dışarıda görüşmüyorum deyip içerde görüşmemen lazım. Ben bilsem ki HDP Meclis Başkanvekili içeriye çağırıyor, MHP’nin ve AKP’nin grup başkanvekilleri kalkıp diyorlar ki, sayın başkan biz sizinle görüşmüyoruz, biz sizi partiden saymıyoruz, siz kapatılması gereken bir partisiniz, arkaya da gelmem, sizinle de konuşmam, sizin yönetiminiz meşru değildir, arkadaşlarımız sizden söz dahi talep etmeyecekler dersen çok tutarlı. Ama sen bunu yapma. Git içeride çorba iç, şekerpareyi birlikte ye, birlikte sigaralar, kahveler. Bayramlaşmalar, vedalaşmalar. Büyük haksızlık.

AKP BALA BELEDİYE BAŞKAN ADAYININ SÖZLERİ

Demek ki Bala’da AKP’nin adayı üzerinde kent uzlaşısı olmuş. Yani meselenin özü şu, bir kere böyle işlerle, şunla meşgul olmamak lazım. Bütün partiler en doğru ve en çok oyu alacak adayları belirlemesi lazım. Geçen genel seçimde biraz önce söylediğiniz montaj videolarla ilk turda sonuçlanmayan seçimde, ikinci turda yüzde 48,5’e 51,5’e sonuçlanmış bir seçimle, ‘efendim teröristler şu adayı destekleyecek, bakın birlikte alkış yapıyorlar’ diye sahte ve montaj videoya tenezzül edenlerin bu işi yerel seçimde işte DEM filan lafları üzerinden sürdürmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Bu çaresizliğin göstergesi. Yoksa sen adayını çıkarırsın, herkes adayını çıkarır. Kimin adayı iyiyse, MHP ile ittifak yaptın, orada sen göstermedin. Buna kimsenin diyeceği şey yok. İttifak da yapabilirsin ama sen başka bir parti adına ne konuşuyorsun, onu mu yapıyorsun, bunu mu yapıyorsun? Bak şimdi normal şartlarda şunu düşünelim. Bu videodaki Bala adayı CHP adayı olsa ne olur? Yer yerinden oynardı. ‘Gördünüz mü, CHP ile DEM arasında ilişki varmış. AKP adayı itiraf ediyor. Biz diyor onlarla görüştük, oy kullanmayacaklar ya da bize veriyor onlar’ diye ifade kullandığını söylüyor arkadaşlar. Bu siyaset öyle bir noktaya geldi ki sadece ve sadece AKP’ye her şey serbest. Rakiplerine her şey yasak. Onlara sevap olan bize günah filan. Böyle bir anlayış yok. Böyle bir konfor alanını AKP’ye bundan sonra sağlamayacağız. O yüzden biraz önceki sorunuzun cevabı odur. CHP kendisi gibi siyaset yapıyor, edilgen siyaset yapmıyor, ne derlerse onu yapmıyor ama bir konuda cevap verilecekse o cevabı vermekte gecikmiyor. Tayyip Erdoğan benimle bir kavga yapmak istiyor diye, ben onunla çok kavga yapabilirim. Geçtiğimiz dönemlerde Tayyip Erdoğan ile bir sürü tartışmamız ve kavgamız oldu. Ben o zaman grup başkanvekiliydim. O partisinin genel başkanıydı. Biz oradan bir dengeleme ve karşıya alma noktasında stratejisi vardı partinin. Ama Tayyip Erdoğan şimdi benimle kavga yapmak istiyor, yapacağım kavga ancak ve ancak emeklinin, emekçinin, yoksulun hakkını almak için olur. Kimlik siyaseti üzerinden kavga yapıp, Tayyip Bey’in istediği zemine, istediği mindere gidecek halimiz yok. O konfor günleri bitti Tayyip Bey’in.

CHP İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI’NDAKİ GÖRÜNTÜ

O video ilk çıktığında tarih yoktu üstünde. O video böyle çıktı. Bir kişi görünüyor. O kişi şu anda İmamoğlu’nun danışmanlığını yapan kişi. O kişi para sayıyor. O video şöyle servis edildi. CHP’nin 5 Kasım’daki kurultayından birkaç gün önce delegelere para dağıtıyor. Soruyu doğru yerden soralım. Bu işin patladığı nokta bu. Siz olayın açıklığa kavuştuğu noktayı ifade ediyorsunuz. Olayı açıklığa kavuşturan biziz. O video bir kişiye zoomlanarak, tarihi kapatılarak, neresi olduğu anlaşılmadan, ‘burası CHP il başkanlığı, İmamoğlu’nun danışmanı, CHP kongresi için delegelere para dağıtıyor’ diye servis edildi. Şimdi doğrusunu konuşalım. Videonun bütünü paylaşıldı. Videonun bütününde 2019 yılında olduğu yazıyor. Demek ki CHP kongresi değil. İki, orası CHP il başkanlığı değil. Bunu nereden biliyoruz. Bunu savcılığa yaptığımız suç duyurusuna da yazdık. O görüntüdeki arkadaşlara sorduk, neresi burası ve ne yapıyorsunuz diye. O arkadaşların cevabı. İstanbul il Başkanlığı binamızı satın alıyoruz, satın aldığımızda binanın eski sahibi avukatının bürosunda nakit kısmının ödemesini yaparsınız dedi ve biz de gittik orada bu parayı verdik. Oradaydık dediler. İstanbul İl Başkanı o dönem Canan Kaftancıoğlu ve kendisi o il binasını bize kazandırdı. Orada toplanan para. Tek başına gösterilen kişi o gün İmamoğlu’nun danışmanı mı? Hayır. O gün il başkan yardımcısı. Meseleyi böyle koymak lazım. Bu bir kaset kumpasıydı. CHP kongresini kirletmeye, bugün parti içinde tartışma yaratmaya yönelikti aslında. Kimden çıkmış video, savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Büronun sahibi avukattan çıkmış. Nereden biliyoruz, o avukat o görüntülerle bize şantaj yapmış. Ben bu görüntüleri satarım, parayı siz verin, sizde kalsın diye. Bizim arkadaşlar kabul etmemişler. Kendilerinden şüpheleri olmadığı için. Şimdi meselenin kendisi il binası satın alınırken, kaparodur, nakit kısmı, bankaya yatırılan kısmı filandı. Usul hatası, filan. Alışveriş kısımlarını bilmem. 2019 yılında partinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun emekleri ile Canan Kaftancıoğlu’nun emekleriyle. O danışman arkadaş da, danışmanın İmamoğlu ile hiçbir bağının olmadığı, il başkan yardımcısı olduğu günlerdi. Para sayıyorlar, ödemeyi yapıyorlar orada. Elimizde de ne kadar ödeme yapıldığına dair bir makbuz var. Altında da büronun sahibinin imzası var. Ben meselenin bu kısmı ile meşgulüm. Ben oradaki arkadaşlarla il başkanımızın yaptığı görüşmeyi biliyorum. Ama kişi dediyse, ya ben işte diyelim 40 milyon lira bina, ben 15 milyon lirasını kaparo istiyorum. Ben bunun peşinatını bu kadar istiyorum, bu kadarını nakit istiyorum filan. Bu satıcının talep ettiği şeylerdir. Hesabınıza gelirse ödersiniz. Ben paranın yarısını kaparo olarak istiyorum diyorsa, siz de yarısını kaparo olarak veriyorsanız, veriyorsunuzdur. Tamamlayınca tapuyu alıyorsunuzdur. İşin o detayını bilmiyorum. Ben şu detayla ilgileniyorum. Bu görüntünün amacı CHP’nin il binasının satın alınırken kaparo yüzde 30 muydu, 25’miydi tartışması değil ki. O para saymadaki görüntüyü İmamoğlu’nun bugünkü danışmanının o günkü il başkan yardımcısının görüntüsü ile bunu CHP kurultayı ile ilişkilendiren bir kötücül akıl ile mücadele ediyoruz, kumpas ile karşı karşıyayız. Görüntüler avukat tarafından servis edilmiş, şantajı kim yapıyorsa görüntüyü de o servis ediyordur. Buna tenezzül eden her şeye tenezzül eder. Sen 2019’u kapat, bilmem ne?

CHP’DE İMAMOĞLU’NUN SEÇİMİ KAYBETMESİ İÇİN BİRİLERİNİN ÇALIŞMA YÜRÜTTÜĞÜ İDDİASI

CHP’de öyle bir çalışma olmaz. Öyle çalışma yapan kişi CHP’li değildir. Şöyle bir şey olabilir mi? Sakarya Meydan Muharebesi yapılırken bazı CHP’liler savaşı kaybetmek üzere hazırlık yapıyor. Olur mu? Onlar o zaman CHP’li filan değillerdir. O tarihte parti kurulmuş değil de. Yahu işte olmaz olmaz. Ben bu çatının altında Genel Başkan koltuğunda oturuyorum, çok saygın bir Genel Başkan’dan koltuğu devraldım, koltuğun ilk sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu parti seçime giderken birileri İstanbul Büyükşehri kaç yıl sonra kazanmışız, ne kadar önemli bir yer. Kaybettirme üzerine plan yapıyorsa, onlar partinin kimliğini hasbelkader taşıyorlarsa kısa sürede ellerinden almak lazım. Ama taşımadan bu lafları üreten çoktur. İktidarın umudu CHP’de işte biraz önce ilk bölümde dedim ya, adam almış promptera yazmış, ‘CHP’de iç karışıklık var’. Bak işine kardeşim. Göreceğiz 31 Mart akşamı iç karışıklık, dış karışıklık neymiş? Bunu yapan yoktur, yapan birkaç meczubu görüyorum orada, burada. Onların da nasıl partili, nereden gelmiş, nasıl partiyi enfekte etmiş. Temizlenilmesi gereken adamlardır onlar da. Bu kişiler CHP’nin 1 Nisan’dan sonra yakalayacağı büyük fırsattan korkan sarayın işbirlikçileridir. Çünkü çok net bir şey var. Biz bu seçimden güçlenerek, birlikte çıkacağız. Sonra ne olacak? O kadar büyük ekonomik sıkıntı içindeki ülke. Bugün ülkenin firmaları krediye ulaşamıyor. Kur emekçiler açısından çok yüksek, hayat çok pahalı. İhracatçı açısından çok düşük. İhracat yapamıyor. Bu işsizlik demek. Türkiye güçlü olan kaslarının artık kendisini ihracatta temsil edemediğini görüyor. Tekstil ihracatı işgücünün çok ucuz olduğu ülkelere kayıyor. Türkiye bu nitelikli işgücü ile birlikte nitelikli ürünler, yüksek katma değerli ürünler ihraç ediyor olması, zenginliği paylaşıyor olması lazım. Türkiye’yi yoksul ülkeleri ucuza çalışan işçileri ile işçi sınıfını denk tutmaya çalışan kötücül aklın, kötü yönetim anlayışının ülkeyi soktuğu girdapla karşı karşıyayız. 1 Nisan sonrası emek, mücadeleden yana, çiftçinin hakkını savunan partinin neler yapabileceği ortada. Bir tek ümitleri var. CHP karışırsa yine biz iktidara tutunuruz. Nasıl 7 Haziran seçimlerini kazandık aslında muhalefet olarak. MHP’yi çözdüler iktidarda kaldılar. MHP seçimleri yeniletti ve bugünlere geldik. O gün saray nasıl MHP üzerinde hamle yaptıysa şimdi CHP’yi karıştırmaktan başka çare görmediği için o yüzden deminden söylediğim bazı isimler her gün CHP’de kavga haberi yapıyor. Olsa ben bilirim. CHP’de kavga mavga yok. 3-5 meczup, 3-5 saçma sapan iş yapıyor olabilir. Onlara da partili demeye benim dilim varmaz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU HAKKINDAKİ ASILSIZ İDDİALAR ÜZERİNE

Ben Kemal Bey’le kötü olsam, küs olsam, kanlı bıçaklı olsam Kemal Bey’in böyle bir işe alet olacağına yine inanmam. Olacak şey var olmayacak şey var. Hiçbir büyüğüme bunu yakıştırmam, değil partinin benden önceki genel başkanıma. Olacak iş var olmayacak iş var. Öyle bir şeyi Kemal Bey’e sorduğunuzda ne cevap veriyorsa işte bir sürü kez okuduk, aynı cevap verilir de. Yani ne yapsın. Kemal Bey ne yapsın. Yani ben de ilk görüşmemizde kendisine bir sürü şey önerirken ‘bir ofis tutulabilir, CHP’nin herhangi bir binasında bir yer de söylenir ama hani onu çok uygun görmezseniz dışarıda bir ofis de tutulabilir, Özel Kalemlerinizden hangisini tercih ederseniz görevlendirilebilir’ dedim. Çünkü çok normal bir şey. Kemal Bey partinin bir önceki genel başkanı, sağlığı yerinde, bütün dünyada past president diye önemli bir şey var. Önceki genel başkan son derece kıymetlidir. Akıl sorulur, fikir sorulur, danışılır, gidilir. Gazeteciler elbette yani gazetecinin Cumhuriyet Hak Partisi’nin bir önceki genel başkanıyla gidip röportaj yapması, görüşmesi, görüşlerini sorması kadar elverişli habercilik alanı yok yani. Ben de gazeteci olsam randevu peşinde koşarım bir partinin önceki genel başkanıyla. Ümit ediyorum önümüzdeki dönem Tayyip Bey’i de ofisinde gazetecilerin önceki cumhurbaşkanı, önceki genel başkan sıfatıyla ağırladığı günleri görürüz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında o günlerin keyfini yaşarız. Kemal Bey’in yaptıklarında hiç olağan dışı bir şey görmüyorum. İki kez, bir kez evinde bir kez ofisinde ben ziyaret ettim. Çoktan ziyaretimin vakti geldi. Giderim tabii gitmez olur muyum. Ben yarın Eskişehir, Isparta ve Burdur’dayım, üç şehrimizdeyim. Günde iki ya da üç şehirde veya bir şehrin birçok ilçesinde çalışıyoruz. Yoksa orada öyle Kemal Bey’in ofisi olumsuzluk ofisi değil yani.

ADAY BELİRLEME SÜRECİNDE FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNDUNUZ MU?

Ben iki kez ziyaret ettim Kemal Bey’i. Bir görüşünün, önerisinin olup olmadığını sordum. İsimler üzerinden değil ama genel ilkeler üzerinden Sayın Genel Başkan’ın fikirlerinden istifade ettik. Zaten yerel seçimde sayın genel başkanın varıp da belediye başkanı ismi söyleyecek hali yok yani. O kendine yakıştırmaz öyle bir şeyi.

KEMAL BEY’İ MİTİNGLERDE, SEÇİM ÇALIŞMALARINDA GÖRECEK MİYİZ?

Kemal Bey kendini nerede konumlamak isterse onu orada ağırlamak onur verir bize. Ankara’da bir büyük miting yapacaksak -biz bunu tartışıyoruz büyük mitingleri- biz ilçe mitinglerinin bu seçimde daha doğru bir strateji ve daha doğru etkileşim olduğunu konuştuk. İşte Erdoğan da İzmir’de 50 bin kişilik miting yaptı. Ama ben İzmir’de mesela şu ana kadar 11 miting yaptım. Bütün ilçeleri geziyorum. Ankara’da işte üç dört tane yaptık. Mümkün olduğu kadar kritik ve sonuç odaklı mitingler. Etimesgut mitingine çağırmak olmaz Kemal Bey’i ama Ankara’da bir büyük miting organize edecek olursak oraya Kemal Bey’in davet edilmesi usul gereğidir, adap gereğidir, parti geleneği gereğidir. Onu ben doğrudan kendisini arayarak ya da belki bir fırsatını bulursak ofisine uğrayarak yapabilirim. Ama çok böyle bir büyük Ankara Mitingi yapma niyetinde değiliz bu aşamada. Yani trendi gördüğümüzde işler böyle yolunda gidiyorsa akışı değiştirecek işler yapmak doğru değil. Zaman zaman konuşuldu işte acaba seçim sonucunda şurada yapılan büyük miting zarar mı verdi falan diye. O yüzden ben hep genelde şöyle yaparım. Yani hayata öyle bakarım. Böyle futbolun benzetmelerini çok kullanırım. Bir taktik var, sahada bir 11 var, taktik işliyor, takım önde süre daralıyorsa ayağa garanti pas yapmak lazım, icat çıkarmamak lazım.

TRT SORUSUNA İLİŞKİN

TRT’ye ne diyeyim yani. İki dakikada nasıl anlatayım ama şimdi biz bir reklam filmi çektik. Bütün partiler reklam filmleri çekerler. Esasen aslında ticari kuruluşlar olan bütün televizyon kanallarının parasını verenin reklam filmini yayınlaması lazım normalde. Şimdi bu ATV’dir, A Haber’dir belli kanallar yayınlamıyor bizim filmleri. Düşünün yani ciddi paralar ödüyorsunuz ve o filmi yayınlamıyor. Yani kendisini bir iktidar partisine o kadar müzahir kılmışlar ki ‘senin reklamını dahi yayınlamam’ diyor. Bu anlaşılır bir şey. Bu ticari bir karar. Senden gelecek para gelmesin diyor. Benim kitlem seni istemiyor diyor falan yani. Anlaşılır bir şey, ticari. Ya TRT, Kanunu gereğince herkese eşit davranması lazım. Hepimizin vergileriyle fonlanan bir yer. Maaşlar onunla ödeniyor, cihazlar onunla alınıyor. Reklam filmini çekmişim, müziği Barış Manço’nun telifini ödemişiz, Ekrem Başkan kepenk açıyor Mansur Başkan alkış yapıyor film de bundan ibaret. Pozitif bir film. Yolladık, hukuk büromuz inceleyecek. Peki. Bir gün, iki gün ne yaptınız? İnceleme sürüyor. Üç gün, dört gün… 20 gün geçti cevap vermiyorlar. Tabii takip de ediyoruz. AKP filmini yolladı bir gün sonra yayına girdi, bizimki hala yok. Bir mail daha attık. Arkadaş hani Şubat ayında başvurduk olmadı… Mart ayı için bütün rezervasyonlar dolu diye cevap attılar bize. Ya olacak şey değil TRT’sin sen. Nasıl dolu yani. Reklam süresini uzatmak bir televizyonun en keyif aldığı şey, yaptığı iş. Bir de kamu yayıncılığı yaptığı için orada kazanacağı para kamuya gelen bir para. Büyük utanmazlık içindeler. Böyle tarafgirlik olur mu? Öyle bir film yaparsınız ki çok tartışmalıdır. İşte hani AK Parti’nin montaj videosu gibi. TRT onu bile yayınladı yani. Böyle derler ki hukuken sorunlu veya ben hani çıkarım da Tayyip Erdoğan’a hakaret ediyorumdur, hukuk birimi uygun görmez. Kepenk açan, şarkı söyleyen, küçücük çocuğun filmine yayınlamayacağız diyor adamlar. Akıl alır gibi değil. Ama bunun hesabını verecekler, onlara da bir sürprizim var yani bekliyorum.

CENGİZ TOPEL YILDIRIM KONUSU: DOĞRU MU, NELER İSTENDİ?

Doğru doğru. Önce Çankaya, sonra Etimesgut ya da Mamak. Sonra Keçiören gibi bir şey oldu ama Keçiören’i istemem en azından Mamak olsun falan gibi böyle bir şey vardı. Yani kendisinin talebi olmuş. Biz kendisine böyle bir adaylaşma yapamadık. Yani her isteyen her partiden aday olamaz. Ama sonradan takındığı üslup şaşırtıcı. O üslup olabilir. Sen gidersin İYİ Parti’den aday olursun bu üslubu takınırsın, olabilir. Ya da bizden geldin istedin, olmadı İYİ Parti’ye gittin, o zaman bu üslup olmaz. Yani hem bu partiden aday olmaya çalışacaksın, Mansur Bey’le çok uyumlu çalışırım diyeceksin, ben Çankaya olayım Mansur Bey büyükşehir olsun diyeceksin sonra gelip bunları söyleyeceksin. Olacak iş değil ama yani oluyor işte.

TURGUT ALTUNOK’UN MAL VARLIĞI AÇIKLAMASI

Normal şartlarda Turgut Altınok’un söylediği bir şeyi benim değerlendirmem doğru değil ama bu AKP’nin genel mantığını göstermesi açısından… Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayları bir taahhütname imzaladılar, bin 142 adayımız. Diyorlar ki ‘ben belediye başkanı olduğumda mal varlığımı belediyenin kapısına asacağım’. Taahhütname imzaladılar. Hatta bazı adaylarımız, Çankaya adayımız, Ankara adayımız bildiğim Türkiye’de belki 300 aday açıklamaya da başladı. Hani kesin kazanacağım diyor, açıklıyor şimdiden falan. Hem özgüvenini gösteriyor hem şimdiden açıklıyor. Diyor ki ‘mülk Allah’ındır’. Yani böyle olacak iş değil. Hem o mülkü edinmiş hem mülk Allah’ın diyor hem açıklamıyor. E Allah biliyor senin mülkünü sen kuldan niye saklıyorsun? Yani esas Allah’ın bildiğini kuldan saklamayacaksın. Allah senin malını mülkünü biliyor. Sen bunu kamuoyuna açıklayacaksın vatandaşlar bilecek, göreve başlarken ne malın mülkün var diye.

BEKİR BOZDAĞ’IN ERKEN SEÇİM SÖYLEMLERİNE İLİŞKİN

Seçimlerin yenilenmesi ve Meclis’in feshedilmesinin Cumhurbaşkanı’na bir kez daha adaylık hakkı vermesi başka bir tartışma, erken seçim başka bir tartışma. Şimdi erken seçim meselesi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçmeninin gösterdiği adaylardan duyduğu memnuniyetsizlik, ekonomideki kötüye gidiş, işsizlik. Bunlarla ilgili. 31 Mart tercihinden rahatsız AK Parti. Seçmeni durdurmak için şunu söylüyor: ‘Eğer siz bunu yaparsanız, yani siz CHP’ye oy atarsanız bunun arkası erken seçim olur. Yani partimizin zararına bir iş yapmış olursunuz’ diyor. Bu kendi seçmenini korkutuyor, ‘aklını başına topla yerel seçimde bize oy ver’ diyor. Oysa muhalefetin erken seçim çıkarabilecek bir çoğunluğu yok Meclis’te. 360 milletvekili, 5’te 3 gerekiyor onu yapabilmek için ve çoğunluğumuz yok Meclis’te. Erken seçim başka bir şey yani kendi seçmeni için erken seçim. Önemli olan iyi yönetim ve kimin neyi yapacağı. Bekir Bozdağ yerel seçim tartışmasını -Tayip Erdoğan denedi olmadı- bakın sistematik olarak başka bir yere çekmeye çalışıyor. Bugün sokaktaki tartışma pide 365 gramdan 250 grama düşmüş, 10 liradan 15 liraya çıkmış tartışma bu. Bir kilo kıymayı 280 liraya satıyorlar, sabah 4’te kuyruk başlıyor tartışma bu. Tartışma, emekliye verilen 10 bin lira en düşük emekli maaşı Tayyip Bey’in partisi 3 Kasım 2002’de geldiğinde 8 çeyrek altın alıyormuş, şimdi 2 buçuk çeyrek altın alıyor.

BUNLAR GENEL SEÇİM TARTIŞMASI DEĞİL Mİ?

Genel seçimde de tartışılır ama adam yoksulluğu şimdi çekiyor. Sen şöyle bir şey diyebilir misin? Sen açsın, yoksulsun ama bu yerel seçim, bunlardan etkilenip de oy verme davranışını yapmamalısın, açlığına katlanmalısın, yerel seçimin başka dinamikleri var. Öyle bir şey yok.

SİZ EMEKLİLERİ Mİ KIŞKIRTIYORSUNUZ?

Evet, bana öyle diyor. Benim işim o. Ben eğer emekli 10 bin lira alıyorsa bu 10 bin lirayla 8 çeyrek altın alırken şimdi 2 buçuk çeyrek altın alıyor. 5 buçuk çeyrek altın kayıp. Ben Türkiye’nin bütün meydanlarında soruyorum. Dün Torbalı’da da sordum. Önceki gün Kırklareli’nde de sordum. Yarın gittiğimde Artvin’de de soracağım. Sarraftan bir çeyrek altın alsan bir düğünde takmak için düşürsen kaybetsen bütün Torbalı’yı gezer misin diyorum, gezerim. Ne kaybettin? 1 çeyrek altın. Bir emekli değil bütün emekliler, 1 çeyrek altın değil 5 buçuk çeyrek altın, bir sefer değil her ay kaybediyor. Buna çare arayacak tabi adam. Buna iktidarı değiştirmenin bir yolunu arayacak. Bin lira bayram ikramiyesi ilk verildiğinde 24 kilo dana kıyma alıyordu şimdi 6 kilo dana kıyma alıyor. 18 kilo dana kıyma kayıp. Şimdi Ramazan mübarek ay. 30 iftar, 30 sahur bir de 3 gün bayram var. O sofralardan 18 kilo dana kıyma gitmiş. Mesele bu. E sen diyebilir misin bu yere seçimdir yerel seçimin dinamiği başka? Karnı aç adamın.

1 NİSAN SONRASI ERKEN SEÇİM İSTER MİSİNİZ?

31 Mart tarihi, bu seçimde seçmen iki tane kararı verecek. Bir israfı bitirip hizmeti ve güler yüz anlayışı getiren belediyecilik anlayışı mı seçecek yoksa Ankara’da yeniden parsel parsel satılan Melih Gökçek belediyeciliği mi gelecek? E diyorlar ki ben dayanışmacı, az laf çok iş diyen Mansur Yavaş’ı seçeceğim. İstanbul’da İstanbul’un üzerinde helikopterle Katarlılara arsa pazarlayan Cumhurbaşkanı’nın yanında duran ve not tutan belediye başkanı mı İstanbul’da işte 40 tane park yapmış, yeşil alanları artırmış, kamu için çalışan, pandemide hem altyapıyı düzeltmiş hem dayanışma belediyeciliği yapmış, sosyal yardımları 5 kat artırmış 10 Trabzonlu AK Partili Trabzon’a bir hafif raylı sistem yapmazken bir CHP’li Trabzonlu’nun İstanbul’a 10 metro yaptığı bir gerçeklik. Seçmenler buna karar verecek. Bir de elinde bir sarı kart var seçmenin. Yerel seçimler aynı zamanda genel seçimin sarı kartıdır. Genel seçimdeki oyundan memnun olmayan iktidara oy vermiş kişi memnuniyetsizliğini burada dile getirecek. İşte sizin sorduğunuz kısım o. Orada diyecek ki ‘olmaz kardeşim’ diyecek. Adamlar hiç olmazsa en düşük emekli maaşı 17 bin lira olsun diyorlar bayram ikramiyesi bir asgari ücret olsun diyorlar, siz bizi süründürüyorsunuz ondan sonra oy istiyorsunuz. Bir de sarı kart gösterme işi.

BU KONUDA SON HAMLESİNİ YAPABİLİR Mİ CUMHURBAŞKANI?

Meclis’i açması lazım. Meclis kapalı. Açayım mı derse açalım deriz. Ne verecekse hep beraber alalım deriz. Emekliye bunu verelim deriz. Çünkü biz şaka yapmıyoruz emekli gerçekten perişan. Ama ben öyle bir ihtimal görmüyorum. Zira önce bir niyetlendiler sonrasında ‘ben enflasyonu tek haneli rakama indireceğim o zaman bu sorunlar çözülecek’ dedi. Oysa enflasyon tek haneli bile olsa fiyat düşmüyor, artıyor. Yüzde 60 iken 100 lirayken 160 oluyor, 40 iken 200 oluyor, yüzde 30 iken 260 oluyor, yüzde 10 bile yapsan 282 lira oluyor. Sen eksi enflasyon yaparsan fiyatlar düşmeye başlayacak.

1 NİSAN SONRASI KAYYIM POLİTİKALARI SÜRER Mİ?

Şimdi bu soruları bence Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yöneticileri cevaplasın. Biz iktidarda olsak zaten kimseye kayyım atamayız. Benim yönettiğim parti seçme seçilme hakkına, seçmen tercihlerine son derece saygılıdır. Ben Sayın Kavala’nın ve diğer Gezi tutuklarının Tayyip Erdoğan’ın inadıyla tutsak olduklarını, siyasi tutsak olduklarını, hiçbir suçlarının olmadığını biliyorum. 3 kez beraat ettiler. Her seferinde iddialar çürüdü ama kapılar üzerine kapalı tutulup bir dava daha açalım ve mahkemelerin heyetlerini değiştirildiği süreç var. O yüzden Tayyip Erdoğan, demokratikleşme kararı alırsa kendi yaptığı yanlışlardan dönüyor olur. Bir cebin sökülmesi ve geri dikilmesi. Söken de o diken de o. Normalde o cebin hiç sökülmemesi lazım. O yüzden hiç böyle bu işin üzerinde bir başarı hikâyesi yazabilme durumları yok ama bir gerçeklik var. Türkiye her geçen gün Avrupa’dan kopuyor. Kavala meselesi ile ilgili Şubat ayının ortasında Türkiye hakkında bir rapor daha yazıldı. Raporda çok açık olmamakla birlikte artık yolun sonu yani Avrupa Konseyi’nden çıkarılma gibi bir noktaya Türkiye’nin gelmesi söz konusu. Sizin ülkenizdeki antidemokratik tutum, ülkenize sadece dünyadan siyaseten dışlanmasına sebebiyet vermiyor. Ekonomik olarak bir alt lige, bir alt lige, bir alt lige düşüyorsunuz. Türkiye’de yatırım yaparken neye bakar? Bir ekonomik fırsatlara bakar, bir de hukuk güvencesi var mı diye bakar. Çünkü oraya paranı getiriyorsun, girmek var, çıkmak yok. Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği bir şehir İstanbul. İstanbul’un Belediyesi 25 yıl sonra el değiştiriyor. Ana muhalefet partisi alıyor ve 19 gün sonra mazbatasına çöküyorsunuz. Şimdi bu ülkeye adam gelip milyar dolarlarını yatırır mı? Yarın ana muhalefet partisinin mazbatasına çökülen bir ülkede benim fabrikamın başına ne geleceğini ne bileyim. Ben bu parayı sokarım da ya çıkaramazsam? Veya Türkiye ekonomisi ya batarsa? CDS denen Türkiye’nin risk primi meselesi Tayyip Erdoğan yapıyor ama siz şirket sahibisiniz, yurt dışından kredi buluyorsunuz. Riskinizi Türkiye riskinin üstüne ekleyerek kredinizi fiyatlıyorlar. Tayyip Erdoğan’ın yaptığı her şey bir Türk müteşebbisin, yatırımcının, ihracatçının maliyetini artırıyor. O maliyet artarsa malınızı satamaz hale geliyorsunuz. Satamayacağınız malı üretmiyorsunuz, fabrikadan işçi çıkıyor. Siz hukuku terk ederseniz, hukuk güvencesini terk ederseniz bunun makroekonomik sonuçları oluyor, mikroekonomik sonuçları oluyor, toplumsal sonuçları oluyor, siyasi sonuçlar oluyor. Bu kadar yanlış yaptıktan sonra dönerler mi? Hani Türkiye’nin hayrına olur bazı yanlışları yapmazlarsa ama buradan sonra artık dönülmez yerdeler. Her geçen gün MHP ile birbirlerine ayaklarından zincirlerle bağlı, her geçen gün birbirine daha çok benzeyen ve korkuyu örgütleyen, endişeyi örgütleyen ve bunun siyasetini yapmaya çalışan bir parti. Bugün kayyımların atanmamasıyla ilgili beklentinin yaratılması DEM açısından anlaşılır. Çünkü nasılsa kayyım atayacak boşuna bunlara oy vermeyelim hissiyatı DEM’in işine gelmez. Hani siyasi yorum açısından ben de DEM yöneticisi olsam bu sefer kayyım atanmayacağını düşünüyorum derim. Çünkü gücü göstermek isterim. O kaygı oy verdirmez partime. Öbür taraftan Adalet ve Kalkınma Partisi açısından Kürt seçmenden oy talep eden bir parti, DEM’e kayyım atamasına muhafazakâr Kürtler ceza kesiyorlar, kızıyorlar AK Parti’ye. O da o yönden o işi yapıyor. Belki hani birbirlerini yalanlamamalarının da böyle bir pratik ve aslında bir anlaşmaya illa bağlı olmayan ama her iki tarafın da siyasi beklentileri açısından uyumlu bir süreç olabilir. Bu çok anlaşılır geliyor bana.

MALATYA’DA NELER OLUYOR?

Malatya’da bizim acımızdan iyi şeyler, iyi gelişmeler oluyor ama Malatya’da hakkın teslimi gerçekleşiyor. Veli Ağbaba, Malatya milliyetçisi. Ağbaba yıllardır Meclis açıksa Meclis’tedir, yoksa Malatya’ya gider, başka bir yerde görevi varsa vardır. İki aktarmalı gider, bir gün erken gider yani. Ya abi yarın direkt uçak var buradan İstanbul’a uçar İstanbul’dan Malatya’ya gider. Deprem oldu. Malatya korkunç halde, her yerden sesler falan bir ateşin başında Veli Ağbaba’yı bulduk. Veli Ağbaba Pertek’teki fırınları açtırmakla, Pertek feribotunu harekete geçirmekle ve Pertek’teki fırınlardan 60 bin ekmeği ertesi gün Malatya’da dağıtmaya çalışmakla meşguldü ve ertesi sabah o işi yaparak başladı. Oradan itibaren 4 ay boyunca saçı sakalı birbirine karıştı ama Malatya’dan ayrılmadı. İnanılmaz mücadele verdi Malatya için. Sonra hayat olabildiğince normalleşti, o sızı herkesin içinde. Bir gün anketlerimizi koordine eden beş arkadaşımızın başındaki direktör arkadaşımız geldi, Özgür Bey dedi. Bu asrın felaketi diyorlar depreme. Size, asrın sürprizini göstermek isterim dedi. Malatya’daki oyumuz 19. Tek başımıza girdiğimiz son seçimde. Altı parti birden 21 aldık. Veli Ağbaba ankette 36 çıkmış. Ve bizim bir önceki adayımız var. Mesela herhangi bir aday adayımız 22 çıkmış, bir önceki adayımız 24 çıkmış, popüler bir isim, 26 çıkmış, Veli Ağbaba 36 çıkmış. Ağbaba'ya bunu anlattık, gitti Malatya’ya ara ara konuşuyoruz diyor ki burada acayip bir şey var, videolardan görüyorsunuz. İnanılmaz bir şey var Malatya'da, ‘bir tek sen vardın sana borcumuzu ödeyeceğiz’ diyorlar. Yüzde 19 oy aldığımız bir yerde Büyükşehir Belediye başkanlığına doğru ilerliyor. ‘CHP rozetimi çıkarıyorum, bütün partililere eşit hizmet vereceğim. Malatya'yı ayağa kaldırmak üzere çalışacağız’ dedi. Bir işi kafaya taktığında odaklandığında yapar. Değişik bir Malatya motivasyonu var. Öyle görüyoruz, kazanacak diye umuyoruz. Adıyaman’da da benzer bir durum oldu. Adıyaman’da da Abdurrahman Tutdere aday. Kastamonu bir deprem bölgesi değil ama tek milletvekilimiz Hasan Baltacı’ya büyük teveccüh var. Kırıkkale'de de Ahmet Önal. Hani büyük konuşmayayım ama iki rakibinin toplamı kadar oy alarak oradaki tek milletvekilimiz belediye başkanı olabilir.. Yani bu seçimin en dikkatli bakılması gereken yerleri elbet İstanbul, Ankara sonuçları ama Kastamonu’dur, Kırıkkale’dir, Malatya’dır, Adıyaman’dır Samsun Büyükşehir belediye başkan adayımızın hamlesi çok önemli. Trabzon merkez ilçeyi Ahmet Önal alıyor, görülüyor. İnanılmaz böyle yüksek hareketlilikler ölçülen hem gidenin gelip anlattığı hem ölçüm sonuçlarına yansıyan şeyler var. Bursa çok iyi gidiyor. Balıkesir bir hakkın teslimini bekliyor Manisa 18 puan geride başladığımız biz seçimde çok enteresan bir sonuç almaya çok yakınız ve Denizli. Yani sahil şeridinin yanına bir hat daha örebilme umudumuz oldukça kuvvetli. Hani dörtte 4 olmaz dörtte 3 olur, dörtte 2 olur bilemezsiniz yani. Çok başa baş seçimler var orda ama çok iyi şeyler oluyor oralarda.

SANDIK GÜVENLİĞİ TARTIŞMASI OLUR MU?

Olmaz, 2019’da da olmamıştı. Yerel seçimlerin bir özelliği iddialı olduğunuz yerlerde örgütünüz de güçlü oluyor ve sandık güvenliği sorununuz olmuyor. Bugün Genel Başkan Yardımcımız Pınar Uzun’un sunumuyla, geçen yerel seçimleri aşan geçen genel seçimlerin rakamlarını yakalayan son 3 bin 500 sandığa daha atama yapıyoruz. Bu seçimde sandık güvenliği açısından iki dijital tatbikat yaptı arkadaşlar sandık başı ve okul önü seçim sonuçlarının girilmesi açısından, iyi gidiyor. Bugünkü son sunum hepimizi tatmin etti ama işi büyük ciddiyetle yöneteceğiz. Oy seçmenin namusudur. Sandığa atılana kadar seçmenin namusudur. Atıldıktan sonra partilerin namusudur, attıkları her oyu korumanın sözünü veriyoruz.

UĞURLU BİR PARFÜMÜNÜZ VARMIŞ, 31 MART GECESİ KULLANACAK MISINIZ?

Ankara’ya ilk geldiğimde Türk Eczacıları Birliği seçimlerinde adaydık. Eşime hep takılıyordum. Eşim kendisine böyle parfümler alırdı, biz yatılı okul çocuğuyuz, parfüm falan bilmeyiz. Hep kendine alıyorsun böyle pahalı şeyler demiştim. Kongrenin yapıldığı otelde çantamı açtım. Üstte bir parfüm kutusu var, markasını söylemeyeyim, kutuyu açtım, Didem ‘iyi şanslar’ yazmış onun üstüne. Ben de o parfümü sıktım, kongreye gittik. Büyük bir kongre kazandık. Başarılı bir sonuç oldu. Sonra çantamı aldım, misafirhaneye gittik. O zaman oda arkadaşım Şerif Boyacı bana ‘sen buraya yat ben burada yatıyorum’ dedi. Bir etajer vardı, oraya yerleşeceğim. Şerif Ağabey’e dedim ki, Şerif Ağabey bak dedim. Bu uğurlu parfüm gösterdim, oraya koydum. Zaten parfüm alışkanlığım yok yani bir de uğurlu parfüm de duruyor. Ben aynı misafirhanede kalıyorum. 2007 Aralık ayından beri 17 yıldır aynı misafirhane ve aynı etajer. Şerif Ağabey ile 4 yıl görev yaptık. Oda arkadaşıydık. Sonra ben siyasete girdim, o da Tavşanlı’ya döndü. Şerif Ağabey Tavşanlı’dan -o da CHP üyesi- kurultay günü aradı beni yani 2-3 gün önce evlat dedi. Misafirhanede misin hâlâ? Evet. Dedi ki kalabilir miyim, Şerif Abi şeref verirsin dedik, senin misafirhane ben de misafirim zaten yani. Şerif Ağabey bak ne var dedim. İnanamadı, kutu böyle 17 yılın yıpranmışlığı var. O günden beri sıkmadım. Hatta şöyle bir şaka yaptım, ona ‘çıkart gel biz eczacıyız ya deri testi yapalım bir şey olacaksa sana olsun sen yaşlısın’ dedim sıktım Şerif Ağabey’e. Şimdi 74 yaşında. Sabahleyin baktım alerji falan yok dedim bozulmamış yok çok güzel kokuyor dedi. Sıktım kurultaya gittik kazandık yine koydum öyle duruyor. Ben kendim aday değilim herhalde bu sefer sıkmam. Ama ya gelecek seçimde genel seçimlerde böyle. Hani Türkiye iktidarını değiştirmek üzere olan bir seçimde falan, olabilir ama uğurlu parfüm yani duruyor belki şey adaylara sıkarız, herkese yetecek kadar var.