10.09.2024

“Cumhuriyet Halk Partisi Enfeksiyon Hastalıkları İzleme ve Değerlendirme Akademik Kurulu” Oluşturuldu

Cumhuriyet Halk Partisi Gölge Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Enfeksiyon Hastalıkları İzleme ve Değerlendirme Akademik Kurulu oluşturuldu. Ülkemizde ve dünyada yaşanan ve dikkate alınması gereken bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarının takip altına alınacağı kurulda hazırlık, müdahale ve dayanıklılık için yaklaşım planlanarak kamuyla paylaşılacak.

Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz’ın öncülüğünde Enfeksiyon Hastalıkları İzleme ve Değerlendirme Akademik Kurulu oluşturuldu. Kurulda; Gazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova, İstanbul Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Koç Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları, Klinik Mikrobiyoloji ve Halk Sağlığı Ana bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, Tıbbi Mikrobiyoloji, Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, Viroloji Uzmanı Fransız Bilimler Akademisi Üyesi Prof. Dr. Osman Selim Badur, Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mestan Emek, Gazi Üniversitesi Deri Ve Zührevi Hastalıklar ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilsel İlter, Bursa Milletvekili Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala yer aldı.

“COVİD-19’UN ETKİSİ EKİM-KASIM AYLARINDA ARTARAK DEVAM EDECEK”

Akademik kurulla ülkemizi tehdit eden bulaşıcı hastalıkların izlenerek, hazırlık, müdahale ve dayanıklılık için yaklaşım planlanarak kamuyla paylaşılacağını ifade eden Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz: “Ülkemizde şu anda yaşanan ve halk sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıkları, enfeksiyon acili olarak önem sırasına göre hali hazırda COVİD-19, Batı Nil Virüsü, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve M-Çiçeği Hastalığı olarak sıralayabiliriz. 2019 yılında tüm dünyayı etkisi altına alarak milyonlarca can kaybına neden olan COVİD-19, öngörüldüğü üzere kaçınılmaz olarak yeni varyantlar ile hala küresel halk sağlığı açısından önemli bir tehdit olmaya devam etmektedir. Yeni varyantlarla birlikte yaygın bir şekilde ekim, kasım aylarında etkisini artarak göreceğiz. Yaz aylarında yaşanan sorunlar buna işaret ediyordu ve hazırlık gerektiren özel durumdur. Batı dünyasında olduğu gibi evrensel ölçütlerin çizdiği doğrultuda önlem, müdahale planları daima yürürlükte olmalıdır” şeklinde konuştu.

“BATI NİL ATEŞİ ÜLKEMİZDE ENFEKSİYON ACİL HASTALIKLARINDA 2. SIRADA”

Tanı için tanı testlerinin ve evde test kitleri sağlanması gerektiğini kaydeden Şahbaz şöyle devam etti: “Test merkezleri yaygınlaştırılmalı, çalışanlar için tanı almakla ilgili çekince oluşturmayacak iş düzenlemeleri yapılmalıdır. Covid-19 enfeksiyonu için, sürveyans çalışmaları devam etmeli, veriler şeffaf bir şekilde paylaşılmalı, yeni varyant aşıları temin edilerek yaşlılar, immün yetmezliği olan gruplar, sağlık çalışanları gibi riskli topluluklar aşılanmalı, etkili ilaçlar temin edilerek tedavide kullanılmalıdır. Batı Nil Ateşini ülkemizde enfeksiyon acil hastalıklarında 2. sırada değerlendirebiliriz. İstanbul ve Bursa’da onlarca vaka ve yaşanan can kayıplarıyla birlikte mevsim itibariyle de önemlidir. Ülkemizde çok bilinen bir hastalık değildir. Ülkemizde Batı Nil Virüsü salgını 2019’da yaşanmış, İstanbul Bağcılar’da, Manisa’da, Alanya’da ağır vakalar olmuştur. Yayınlanmış olgu raporlarına rağmen Sağlık Bakanlığının bu verileri Avrupa Hastalık Önleme Merkezi (ECDC) veri tabanına kayıtlamadığı dikkat çekmektedir.”

“BATI NİL VİRÜSÜNDE ÖLÜMLÜ VAKALAR VAR”

Şahbaz, Batı Nil Virüsünün kuşlar ve atlar gibi hayvanlardan bulaşan, zoonotik bir enfeksiyon olarak sivrisinek gibi vektörlerle taşındığını ifade etti. Romanya, Bulgaristan, Yunanistan gibi Balkan ülkelerinde epeydir salgın yaşandığına dikkat çeken Şahbaz açıklamasını şöyle dürdürdü: “Balkan Bölgesi Ülkeleri Havzası ile birlikte sulak alanların bol olduğu başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nde hala önemli sayıda vaka tespit edilmiştir. Bakanlık tarafından 6 vaka açıklandı. Ama biz hastaneye yatan onlarca ciddi vaka olduğunu biliyoruz. İlgili uzmanlardan ölümlü vakalar olduğu duyumunu da aldık. Batı Nil Virüsünde yüzde 20 civarında hastaneye yatış oranı, yüzde 1-3 arasında ölüm olduğu göz önüne alınırsa, bine yakın vaka olabileceği tahmin edilmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Vektörle Bulaşan Hastalıklar Çalışma Grubu izlemi ve önerileri doğrultusunda vektörle mücadele çalışmaları başarılı bir şekilde gerçekleştirilmekte, odaklar yok edilmektedir. Ancak konu tek sağlık bağlamında hayvan, çevre, insan sağlığı gibi tüm bileşenleri ele almayı gerektirmektedir. Havaların soğuması ile birlikte vaka sayısında azalma beklenebilir. Panik oluşturacak bir durum olmamakla birlikte gerekli önlemler alınmalı, sürveyansı ve takibi yapılmalıdır. Dünyanın her yerinde sinek var, önemli olan kontrol dışı bulunduğu odakların yok edilmesi, İstanbul örneği yaygınlaştırılarak kontrol altında tutulması, doktor ve hastanın, toplumun şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesi, verilerin paylaşılarak fazladan sekel ve ölümlerin önü alınması gerekmektedir. Yeni bir hastalık olarak hekimlerimizin de bu konuda eğitilmesi önemlidir.”

“SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN BİLGİ VERİLMİYOR”

Önem sırasında 3.sıraya kırım kongo kanamalı ateşinin konulabileceğini aktaran Şahbaz; Tokat, Yozgat, Çorum, Artvin, Kars’a kadar giden bölgede, coğrafyasını genişleterek artan sayıda vakaların görüldüğünü söyledi. Bu konuda Sağlık Bakanlığı tarafından bilgi verilmediğine dikkat çeken Şahbaz: “Vakalar sadece akademik sivil toplum tarafından biliniyor. M-Çiçeği, ülkemizde güncel durumda 4. sırada önemli bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Hayvanlardan insanlara bulaşan, viral zoonotik bir enfeksiyon olmakla birlikte, insandan insana bulaşır hale gelmiştir. DSÖ tarafından 14 Ağustos 2024 tarihinde ‘Küresel Halk Sağlığı Acil Durumu’ olarak ilan edilmiştir. M Çiçeği konusunda panik yaratacak, dünyayı tehdit eden bir pandemi beklenmemekle birlikte, DSÖ bu açıklaması ile Afrika Kıtası dışındaki ülke sağlık yetkililerinin, MPox konusunu ciddiye almalarını, ülke sağlık çalışanlarının ‘uyanık’ olmalarını ve hastalık belirtilerini taşıyan kişilerin MPox yönünden değerlendirilmesini ve planlamaları konusunda çaba sarf etmelerini istemektedir. Ki küresel afetlerin iklim krizi, göçler ve savaşlar nedeniyle artacak olması gerçekçi bir öngörüdür. Aynı şekilde kuş gribi ve sinek aracılıklı başka ölümcül hastalıklar gibi tehditler için hazırlıklı bulunmak bakımından bu çağrıya uygun cevap oluşturmak stratejik önem taşımaktadır” diye konuştu.

“AŞI KARŞITLIĞI İLE BULAŞICI HASTALIKLARDA ARTIŞ YAŞANMAKTADIR”

2022 yılında ülkemizde yaşanan M-Çiçeği salgınında toplam 14-15 vaka yatışının tespit edildiğini bunlardan 12 tanesine ulaşılabildiğini kaydeden Şahbaz şöyle devam etti: “İlgili dönemde DSÖ’nün ilk çağrısından itibaren dünyada yüz bin vaka izlenmiştir. Bu vakaların artması ve hastalığın yayılması aşılama ile önlendiği için ilk çağrı kapatılmıştır. Ancak Afrika Kıtasına yeterince ulaşmayan kontrol önlemleri nedeniyle tekrar kontrolden çıkmıştır. İnsandan insana bulaş yakın temas ile olduğundan önlemler alınmalı, hastalık konusunda toplum bilgilendirilmeli, veriler şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. Tanı merkezleri yaygınlaştırılmalı, hasta ile karşı karşıya kalan riskli gruptaki kişiler aşılanmalı, sürveyans çalışmaları yapılmalı ve etkili ilaç temin edilerek tedavisi gerçekleştirilmelidir. Son dönemde artış yaşanan aşı karşıtlığı ile bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanmaktadır. Aile Hekimleri ve Tabip Odalarımız tarafından aşı karşıtlığının toplum sağlığını tehdit eder boyutlara ulaştığının verileri paylaşılmaktadır. Bugün sadece İstanbul’da aşı karşıtlığı ve çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin oranı neredeyse yüzde onlara yaklaşmaktadır. Aşı karşıtlığı ve aşısızlığa bağlı olarak kızamık salgınları, boğmaca yaşanmaktadır. Boğmacadan, salgın hastalıklardan çocuklar, yetişkinler ölmektedir.

Hastalıkla karşılaştıktan sonra refleks olarak acil önlemler almak yerine, günümüzde yaşanan ve yakın gelecekte yaşanabilecek sorunlara, olası pandemilere daima hazırlıklı olmak zorundayız. Pandemiye hazır olmak, akademik iş birliği ile hazırlanılmış, ülke şartlarını ve özelliklerini dikkate alan stratejik bir planlama gerektirir.”

“BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN HALKIMIZIN HER BİREYİNİN SAĞLIĞI”

“Aktif test yapma, profesyonel olmayan kişiler tarafından alınacak önlemler alınmalı, sağlık hizmetleri basamaklandırılmalı, 1. basamak güçlendirilmeli, 1. ve 3. basamak arasındaki doğru eşgüdüm sağlanmalıdır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl ve coğrafya tek sağlık kavramının tüm bileşenlerini evrensel ölçütlerde akademi, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ile birlikte ele almayı gerektirmektedir. Sorunların biriktirilmesi ve bu şekilde ele alınmamasının en yakın örneğini önümüzde çığ gibi büyüyen sokak hayvanları sorununda, dünyada eşi olmayan bir yöntem kullanarak yaratılan vahşi katliamda gördük. Bütün bu çağrılar endişe yaratacak bir kapanma, kısıtlama ya da bir küresel pandemi çağrışımı değildir. Ancak pandemi ilanı zaten her şey için çok geç kalındığını, ifade etmektedir. Ülkemizin kaynakları doğru planlamalar ile burada ifade edilen tüm önlemlerin alınması ve çözümlerin üretilmesine yeterlidir. Bizim için önemli olan halkımızın her bireyinin sağlığı, yaşam hakkı ve önlenebilir tek bir sakatlık ölümün olmamasıdır.”