20.07.2020

CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: KURULTAYIMIZIN PAROLASI İKTİDARDIR

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de 37. Olağan Kurultay öncesi son kez toplanan MYK sonrası düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: Değerli basın mensupları, bugün Kıbrıs Barış Harekatımızın 46. yıldönümü. 46 yıl önce Kıbrıs’a harekat emrini veren 3. Genel Başkanımız rahmetli Bülent Ecevit, Mehmetçiklerimizin savaş için değil barış için adaya çıktıklarını söylemişti. Bugün Kıbrıs’ın Beşparmak Dağlarında, Girne’de, Lefkoşa’da, Gazi Magosa’da, Güzelyurt’ta ve Kıbrıs’ın tamamında barış hüküm sürüyorsa, kimsenin burnu kanamıyorsa bunu 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz Barış Harekatına borçluyuz. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs, CHP için her zaman milli bir dava olmuştur. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecektir. Bu vesileyle bu davaya ömrünü vermiş Sayın Rauf Denktaş’ı, Sayın Doktor Fazıl Küçük’ü, 1974’te Barış Harekatının emrini veren Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit’i ve onun koalisyon ortağı Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ı saygıyla, rahmetle anıyoruz; Kıbrıs şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, ebediyete intikal eden gazilerimize rahmet, hayatta olan gazilerimize ise sağlıklı ömürler diliyoruz.


LOZAN, EMPERYALİZMİ DOĞUNUN KAPISINDA DURDURAN ANTLAŞMADIR
Değerli basın mensupları, yine bu hafta 24 Temmuz’da cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan Barış antlaşmasının 97. yıldönümünü kutlayacağız. Lozan, Birinci Dünya Savaşının galip devletleri karşısında milletimizin elde ettiği askeri zaferin diplomasiyle taçlandırılması, Sevr paçavrasının yırtıp atılmasını sağlayan antlaşmadır. Bugün Anadolu ve Trakya toprakları bütün ve bizimse, bu topraklarda ay yıldızlı bayrağımız dalgalanıyorsa, özgür milletler ailesinin şerefli bir üyesiysek bunları hep Lozan Antlaşmasına borçluyuz. Lozan, dünya tarihinde bir ilktir. Batıya doğu karşısında boyun eğdiren, emperyalizmi doğunun kapısında durduran antlaşmadır. Lozan 20.yüzyıldan bu yana 97 yıl boyunca kesintisiz süren tek uluslararası antlaşmadır. Başta cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Lozan Antlaşmasının mimarı İsmet Paşa ve Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını saygıyla, rahmetle, minnetle bir kez daha anıyoruz.
ELİNİZİ, KOLUNUZU BU KADAR BAĞLAYAN NEDİR
Değerli basın mensupları, hem Kıbrıs, hem de Lozan’ı anınca, yakın zamanda yaşadığımız ve kamuoyunun dikkatinden kaçırılan acı bir olaya yeniden değinmek istiyorum. Yunanistan, Lozan Antlaşmasının açık hükümlerini ihlal ederek adaları silahlandırıyor. Bu yetmezmiş gibi Ege’de egemenliği antlaşmalarla devredilmeyen kara parçaları üzerinde hak iddia ediyor. En son Yunanistan Cumhurbaşkanı burnumuzun dibindeki Eşek Adasında askeri birlikleri denetleyerek adeta nispet yaptı. Dikkatinizi çekerim adanın ismi bile Türkçe. Ama her ne hikmetse saray hükümetinin ve bekçisinin gıkı çıkmadı. Tek kişilik saray hükümetinin toprak dendiğinde aklına vatan toprağı değil kupon arazi geldiğini biliyoruz. Sınırlarımız dışındaki tek vatan toprağı Süleyman Şah Türbesini teröristlere bırakıp ecdadımızın na’şını sırtlayıp kaçan da bunlardı. Bunların tek bir önceliği vardır, İstanbul başta olmak üzere vatan topraklarını parsel parsel Katar ailesine satmak. Ama bu meselede anlayamadığımız Sayın Bahçeli’nin tutumudur. Daha üç yıl önce bir başka Yunan Cumhurbaşkanı, Aydın’ın Bulamaç ve Eşek Adalarını ziyaret ettiğinde Sayın Bahçeli yeri göğü yıkmıştı. “Bugün bu adalara gelenler yarın İzmir’e gelir, tekrar denize dökülmek isteyeni dökeriz” diye posta atmıştı. Sayın Bahçeli 3 yılda ne değişti de suspus oldunuz? 3 yılda ne oldu da sarayın mutemet bekçisine dönüştünüz? Parmağınıza Ayasofya yüzüğü takıp sarayın müsamerelerine nasıl 3 yıl sonra dekor olabiliyorsunuz? Bu mutemetliğe artık kendi vekilleriniz bile dayanamıyor. Tek kişilik saray hükümetini ve bakanlarını televizyonlarda açıkça millete şikayet ediyorlar. Milletimiz merak ediyor, kendi vekillerinizin şikayetlerine sahip çıkmak yerine neden sürekli sarayın iradesine sahip çıkıyorsunuz? Elinizi, kolunuzu bu kadar bağlayan nedir Sayın Bahçeli? Unutmayın bu millet sizi izliyor, notunuzu veriyor, sandık geldiğinde de size yerinizi gösterecek.
KARNINIZDAN KONUŞMAYIN, İSİMLERİ DERHAL AÇIKLAYIN
Değerli basın mensupları, sarayın içinde de gerilim artıyor. AK Parti’de dedikodu kazanları kaynıyor. AK Parti artık kavgalı evdir. Biz, “FETÖ’nün kendisi okyanus ötesinde ama fikirleri iktidarda” diyorduk, meğerse sadece fikirleri değil, uzuvları da halen iktidardaymış. FETÖ halen emniyet teşkilatı başta olmak üzere kamuda kadrolaşmaya devam ediyormuş. Bunu kim söylüyor? AK Partinin televizyon yıldızları ekibinden eski bir vekil söylüyor. “Bizde isimler var” diyor. Tekrar ediyorum, “bizde isimler var” diyor. Kim bu FETÖ’cüler? Karnınızdan konuşmayın, isimlerini derhal açıklayın. Sarayın İçişleri Bakanı, AK Partili vekille televizyonlarda FETÖ kavgasına tutuşuyor. Yetmiyor, kavga sosyal medyaya taşınıyor. Yüce Allah’ın ayetleri bile bu kavgaya malzeme yapılıyor. Ne günlere kaldık! Bu kifayetsizlerin elinde devletimiz muz cumhuriyetine döndü.
DEVLETİN TÜM KURUMLARI ÇÜRÜYÜP, DÖKÜLÜYOR
Bu kifayetsizlerin dağıttığı devleti, milletimiz 15 Temmuz’da sokaklardan topladı. Ama hala akıllanmamışlar. Bunlarda FETÖ skandalları bitmiyor. Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumunun başına yakın zamanda yine liyakate değil sadakate dayanan bir atama yapılmıştı. Şimdi bu şahıs çıktı, FETÖ’nün alçak darbe girişimine karışmış ama zaman içinde nedamet duyan, pişmanlık duyan insanlar kazanılmalı deyiverdi. Türkçesi şu, 15 Temmuz gecesi millete kurşun sıkan darbecilere af talep ediyor. Tepkiler gelince de sözlerini tevil etmeye çalıştı. Ama zırva tevil kabul etmez. İşte böyle yetersiz, liyakatsiz kişilerin elinde devletin tüm kurumları çürüyüp, dökülüyor. Hazreti Peygamberimiz, “iş ehil olmayana verilince kıyameti bekle” diye buyurmuş. Maalesef ülkemiz de bu ehliyetsiz kadroların elinde kendi kıyametini yaşıyor.
DEVLETİN TULUMBASINDA SU BİTTİ
Yönetimdeki çürümeden nasibini almayan tek bir kurumumuz kalmadı. Ülkemizin gözbebeği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da içler acısı halde. Her hafta sonu bankacılık sistemiyle ilgili yeni bir düzenleme yapılıyor. Haftada 5 iş günü var ama düzenleme yapmak için Merkez Bankası tatil gününü, Cumartesini bekliyor. Piyasalar da eli yüreğinde, bakalım bu hafta sonu nasıl bir sürprizle karşı karşıya kalacağız diye bekliyorlar. Geçtiğimiz Cumartesi yine bir düzenleme yapıldı. Yabancı para zorunlu karşılık oranları tüm bankalarda, tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan yani yüzdeye vurursak 3 puan arttırıldı. Bankalar, vatandaşın kendilerine yatırdığı döviz mevduatları karşılığında Merkez Bankasına artık daha fazla karşılık olarak döviz yatıracaklar. Bu kararla bankalardan 9,2 milyar dolar Merkez Bankasının kasasına aktarılacak. Burada amaç vatandaşların hesaplarının güvencesini artırmak değil. Peki amaç ne? Devletin tulumbasında su bitti. Merkez Bankası kasasındaki net rezervler artık eksi bakiye veriyor. Kamu bankaları üzerinden döviz kurlarına müdahale etmek için yeterli barut kalmadı. Devlet bankalarının döviz açık pozisyonu 10 milyar dolara dayandı. Şimdi piyasadan çekecekleri bu dövizlerle, büyüyen döviz açığına yama yapmaya çalışıyorlar. Bu yama tutar mı? Mümkün değil. Ekonominin döviz kazancını artıracak veya döviz ihtiyacını azaltacak hangi tedbiri aldılar ki? Tam tersine kredi muslukları sonuna kadar açılarak ekonominin döviz açığı büyütüldü.
VATANDAŞ, BU LİYAKATSİZLERİN ELİNDE PARASININ PUL OLACAĞINI GÖRÜYOR
Diğer taraftan çok önemli bir döviz getirisi olan turizm sektöründe işler salgın nedeniyle hiç iyi değil. Geçen yılın ilk 5 ayında yaklaşık 8 milyar dolarlık turizm gelirimiz varken, bu yılın aynı döneminde sadece 3,4 milyar dolar gelir elde ettik. Daha yılın ilk 5 ayında 4,5 milyar dolarlık bir kaybımız var. Böyle giderse yıl boyunca turizmdeki kaybımız 20 milyar doları bulacak. Merkez Bankası bir takım ilginç formüller geliştirerek, bankaların vatandaşın döviz tevdiat hesabını kabul etmelerini zorlaştırmaya çalıştı, olmadı. Hükümet şimdi bankalara ben dışarıdan döviz bulamıyorum, sen vatandaşın sana yatırdığı döviz tevdiat hesapları karşılığında çık dışarıdan döviz bul, bana getir diyor. Hep söylüyoruz, tek kişilik saray hükümeti ekonomide sorun çözmek yerine sorunların üstünü örtmeye, halının altına gizlemeye çalışıyor. Pansumanla, aspirin tedavisiyle işi geçiştirebilirim zannediyor. Millet neden dövize kaçıyor? Vatandaş, saray yandaşlarının devletle iş yaparken alacağını dövize bağladığını, bundan da çok ciddi ölçüde kar ettiğini gördü bir kere. O nedenle bir kere dövize gidiyor. Vatandaşımız bu liyakatsizlerin elinde artık parasının pul olacağını da görüyor. Kendini ve birikiminin değerini korumaya çalışıyor. Sadece son bir haftada bankalardaki yabancı para cinsinden mevduatlar 1,2 milyar dolar artarak, 231 milyar dolara ulaşmış. Mayıs başından bu yana yani son 3 aydaki artış ise 8 milyar doları aşmış. Diğer taraftan da Merkez Bankası ilk 5 ayda 22,4 milyar dolar döviz rezervini eritmiş. Bunu niçin yapmış? Bunu döviz kurunu sabit tutmak için yapmış. Bu ülkeye 19 yıl önce dalgalı döviz kuru rejimini neden getirdik? Faiz lobileri, spekülatörler paralarını yurtdışına kaçırmak istediklerinde bunun zararına katlansınlar diye. Şimdi Merkez Bankası bu rezervleri bu kadar ucuza sattığında ne oluyor? Milletin bütçesinden Türk Lirasıyla faiz alıp yurtdışına döviz çıkaranlar zarar etmiyor. Tüyü bitmedik yetimin hakkını faiz baronlarına peşkeş çekiyorlar.
MOĞOL ORDULARI EKONOMİMİZE BU KADAR ZARAR VEREMEZDİ
Değerli basın mensupları, sarayın tek kişilik hükümeti artık sandıkta milletin onlara göstereceği yeri görüyor. Gideceğini anlıyor. Ülkeyi “benden sonrası tufan” anlayışıyla yönetiyor. Ekonomide bütçe dengesi, döviz bilançosu altüst, Merkez Bankası kasasındaki rezervler suyunu çekmiş, milletin yedek akçesine el atılmış, millet gırtlağına kadar borca batırılmış. Son bir yılda 2 milyon 5 bin yurttaşımız işini kaybetmiş. Bu ucube rejim işbaşı yaptığından bu yana işini kaybedenlerin sayısı ise 3 milyon 202 bin. 3 milyon kişi işini kaybetmiş. Moğol orduları ekonomimize bu kadar zarar veremezdi. Erdoğan ve sosyete damadı ekonomiyi talan etmişlerdir. Şimdi tek kişilik saray hükümeti giderayak tüm yükü çalışanların sırtına yıkmaya hazırlanmaktadır. Emekçilerimize tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Bir yandan kıdem tazminatını tartışmaya açıyorlar, diğer taraftan da “esnek çalışma” diyerek belirli süreli sözleşmeyi norm haline getirmeye, işçilerin ihbar ve kıdem tazminatlarını ellerinden almanın yollarını arıyorlar.
İŞÇİLER AÇ KALSINLAR AMA İŞSİZ GÖRÜNMESİNLER!
Şu anda TBMM’de “mini istihdam paketi” dedikleri bir teklifin görüşmeleri sürüyor. 18 yıllık AK Parti iktidarında tam 20 paket açıklamışlar. Bunun 15 tanesi istihdam paketi, 5 tanesi de reform paketi. Şimdi 21’inci paket yolda. Her paketten sonra memlekette işsizlik daha da artmış. Bu teklifle de ücretsiz izin diyerek işçilerimizi bir yıl boyunca iş yerlerine prangalayacaklar. Daha önceki paketlerden tecrübe kazanmışlar. Saray hükümeti Temmuz 2021’e kadar ücretsiz izin uygulamasını uzatmak istiyor. Bugün bu ülkede 4 kişilik ailenin bir aylık açlık sınırı 2 bin 374 lira yani günde 79 lira. 79 liranın altında para geçiyorsa eline açlık sınırının altındasın. Bir yıl boyunca ücretsiz izne çıkarılan işçilerimiz ve ailelerine ise günde 39 lira verilecek. Bu 39 lirayla hayata tutunmaya çalışacaklar. Bu insanlar karınlarını nasıl doyuracak? Öyle az buz da insan bu ücretsiz izne tabi değil. İşsizlik sigortası verilerine göre salgın döneminde tam 1 milyon 705 bin 147 işçi ücretsiz izne çıkarılmış. Yani 2 milyona yaklaşan işçi işbaşı yapmadığı halde bu dönemde çalışıyor sayılmış. Sarayın sosyete damadı tecrübe kazandı dedik ya, işsizliği düşük göstermek için bulduğu son çare bu. İşçiler aç kalsınlar ama işsiz görünmesinler! Bari ücretsiz izne çıkardığınız işçilerimize işsizlik sigortasından asgari ücret kadar bir destek verin. Biz mecliste bu konuda gerekli mücadeleyi yapmaya devam edeceğiz.
TÜRKİYE’DE GERÇEK İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 19,4
Bu arada, hafta sonu sarayın kibir abidesi “ekonomide birçok ülkeyi geride bıraktık” diye caka sattı. Ben hangi ülkeleri geride bıraktığımızı söyleyeyim. AB İstatistik Ofisi Eurostat, salgın döneminde gerçek işsizlik göstergelerini açıkladı. Türkiye’de gerçek işsizlik oranı yüzde 19,4. Avrupa’da ekonomisi iflas etmiş Yunanistan ve bu salgının merkez üssü olan İtalya ve İspanya‘dan sonra en yüksek işsizlik oranı bizde. Biz yani bunları geçmişiz. Komşumuz Bulgaristan’da işsizlik yüzde 7,6. Romanya’da yüzde 6,3. Bizde ise yüzde 19,4.
SON 6 YILDA FAŞİZMİN ANSİKLOPEDİSİNİ YAZDINIZ
Aynı toplantıda kibir abidesi bir de “insanımıza tepeden bakan, makarnacı, kömürcü diyen faşist zihniyetle çarpışarak bugünlere geldik” diyor. Herhalde ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Danışmanların yazdığı metni okuyor. Beyefendi, uçan, kaçan, yürüyen saraylar sizde, millet yiyecek makarna bulamazken zencefilli somonlu suşileri, kornişona sarılı dana rozbifleri, stareks meyvesi eşliğinde aloeveraları, ejder meyveli smoothieleri gövdeye indiren sizsiniz. Telefonların ardına saklanıp 15 Temmuz gecesi sokağa çağırdığınız gazilere bugün sokakları dar eden de sizsiniz. Halkımızın gazilerimize ve şehit yakınlarına bağışladığı paraların üstüne yatan da sizsiniz. “Bu unvanların sorumluluğunu taşımakta zorluk çekenler elbette olabilir” diye şehit ailelerimize ve gazilerimize atıp tutup, kem söz söyleyen de sizsiniz. Daha dün köpüklü jakuziye yatıp, “fakirler beni rahatsız etmeyin” diyen şımarık genç sizin partinizin gençlik kolu başkanlarından biri değil mi? Tek adam olacağım diyerek son 6 yılda faşizmin ansiklopedisini yazdınız. Faşist zihniyetin daniskası sarayda, hiç sağda solda aramayın. Atalarımız büyük lokma ye ama büyük söz söyleme demiş. Siz hem büyük söz söylüyorsunuz hem de saraylarınızda en büyük lokmaları gövdeye indiriyorsunuz. “Hem şeytan taşladık, hem tavaf yaptık” derken yine kibre düşüp şeytanlaşan da sizlersiniz. Adınız Firavuna çıktı. Tavaftan anladığınız da siyasette sürekli dönmek, dün ak dediğinize bugün kara demek.
DÜNYA ÜLKEMİZİN YÖNETİM ŞEKLİNİ “FİİLİ DİKTATÖRLÜK” DİYE TANIMLAMAYA BAŞLADI
Faşizmden bahsetmişken bugün aynı zamanda karanlık 20 Temmuz sivil darbesinin dördüncü yıldönümü. Bu dört yılda 15 Temmuz darbesi araştırıldı mı? Hayır. FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarıldı mı? Hayır. Peki bu dört yılda ne oldu? Ucube tek adam rejimi kuruldu, ülkemiz ucube rejim kurulalı beri insani özgürlük endeksinde 38 sıra, dünya mutluluk endeksinde 24 sıra, küresel barış endeksinde 4 sıra birden geriledi. Sınır tanımayan gazeteciler örgütünün basın özgürlüğü endeksinde 161 ülke arasında 154. sıradayız. Dünya artık ülkemizin yönetim şeklini “fiili diktatörlük” diye tanımlamaya başladı. Her ucube rejim gibi Erdoğan’ın saray rejimi de milletimizin aşını, işini eritti, parasını pul etti. 4 yıl önce 1 dolar 2 lira 98 kuruştu şimdi 6 lira 86 kuruş. Çeyrek altın 312 liraydı, şimdi 659 lira. Sanmayın ki bunlar görülmüyor Sayın Erdoğan; milletimiz sizi izliyor, ne yaptığınızı görüyor, notunuzu veriyor, sandık geldiğinde de yerinizi gösterecek, “sana oy, moy yok” diyecek.
KURULTAYIMIZIN PAROLASI İKTİDARDIR
Değerli basın mensupları, kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş. Türkiye’miz her alanda büyük bir sıkışmışlık içinde. Ekonomide, dış politikada, eğitimde, tarımda, adalet ve yargıda çok büyük sıkıntılar var. Tüm bu sıkıntıları çözmeye, 18 yılın kirini, pasını ve tüm çürümüşlüğünü ortadan kaldırmaya CHP olarak talibiz. CHP’nin tarihi misyonu, ülkemiz ne zaman dara düşse milletimizle beraber ülkemizi içine düştüğü karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır. CHP bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak iradenin partisidir. Milli mücadele meydanlarında kurulmuş, emperyalizme dur demiş, devlet kurmuş, çok partili demokrasiyi getirmiş, kimsesizlerin kimsesi sosyal devletle ülkemizi tanıştırmış CHP’nin 37. Olağan Kurultayını bu hafta sonu yapacağız. Kurultayımızın parolası iktidardır. Kurultayımızın hedefi, ilk seçimlerden sonra otoriter saray rejiminden kurtulup ülkemize güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi getirmektir. Bizim davamızın doğruluğuna, kadrolarımızın liyakatine ve halkımıza inancımız tamdır. Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun son toplantısını gerçekleştiriyoruz. Sayın Genel Başkanımız dünyada ve Türkiye’de çok zor bir dönemde görev yapan tüm MYK üyelerimize üstün çalışmaları için teşekkür etti. Kurultaydan sonrada partimizi iktidara taşıyacak Parti Meclisimiz teşekkül edecek. Kurultayımızı Covid-19 salgını nedeniyle olağanüstü koşullarda yapıyoruz. Ne delegelerimizin ve diğer katılımcıların sağlığından ne de partimizin iradesinin en demokratik biçimde oluşmasından taviz vermeyeceğiz. Bu amaçla her türlü tedbiri özenle aldık, alıyoruz.
37. Olağan Kurultayımızın milletimize, partimize, demokrasimize hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz. Kurultayın kazananı milletimiz ve CHP’nin cesur, cefakar üyeleri olacaktır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sizlerin sorularını alabilirim.
Soru- Biliyorsunuz aslında tek bir aday var kesinleşmiş, Aytuğ Atıcı, ama bugün sürpriz bir gelişme yaşandı, Onur Üyesi Tolga Yarman da adaylığını açıkladı. Kendisi aynı zamanda ikinci kez de kurultayı mahkemenin gündemine taşıdı. Sizin bu konuyla alakalı görüşleriniz nelerdir?
Faik ÖZTRAK- Yani şunu açıkça ifade edeyim. Kurultayımızda Genel Başkan olma şartlarını taşıyan ve bu şartların gereğini yerine getiren herkes aday olma hakkına sahiptir. Dolayısıyla bunda yadırganacak bir durum yoktur.
Soru- Kurultayın iptal edilmesi için mahkemeye başvurmuştu.
Faik ÖZTRAK- Ben söyleyeceğimi söyledim. Yani onu takdirini de delegelerimize bırakıyoruz.
Soru- Türk Tarih Kurumu Başkanının, “darbeye karışmış ama pişman olanlara sahip çıkalım” sözleri çok tartışılmış, tepki çekmişti. İstifası için, “Cumhurbaşkanımız isterse gereğini yaparım, istifa ederim” dedi. Dün de İbrahim Kalın, “kendisinin bir muhasebe yapmasında fayda var” dedi. Sizin istifa tartışmasıyla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Biliyorsunuz bu ülkede ilginç bir durum var. İstifa tek taraflı bir müessese. Yani onaya tabi değil ama her nedense saray hükümetinden istifa etmek, saray hükümetinin bürokratlığından istifa etmek, saray hükümetinin başındaki tek adamın onayına bağlı. Şunu açıkça söyleyeyim, bu zatın sözleri doğru düzgün sözler değildir. Son derece tehlikeli sözlerdir. Biraz önce burada ifade ettim. Vatandaşlarımıza kurşun sıkan, topla tüfekle saldıran, uçaklardan bomba atan, 251 tane yurttaşımızın şehit olmasına neden olanlar için af talebidir. Bunu bu milletin vicdanı kabul etmez. Dolayısıyla evet, durumunu bir an önce gözden geçirip, yukarıdaki sarayın kibirli adamının ne diyeceğini beklemeden, bu söylemiş olduğu sözler nedeniyle hemen istifa etmesi lazım. Çünkü milletimizin vicdanı rencide olmuştur.
Soru- Son günlerde Türkiye’nin Libya diplomasisi hız kazanmış durumda. İkili görüşme ve ziyaretler devam ediyor. Bugün Libya İçişleri Bakanının Ankara’ya bir ziyareti oldu. Öte yandan hükümetin Libya politikası başta Fransa olmak üzere bazı AB üyesi ülkeler tarafından da tepkiyle karşılanıyor. CHP olarak hükümetin Libya politikasını ve bu ülkelerde yaşanan gerginliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Libya’da sular ısınıyor ve bugün bu söylediklerinizin yanında, Mısır Libya’ya asker gönderme konusunda parlamentosunda karar almaya hazırlanıyor. Biz Libya’da gerginlikten yana değiliz. Libya’da aklıselimin bir an önce hakim olması lazım ve Libya meselesinin barış içinde çözülmesi için hükümet gerekli girişimlerde bulunuyorsa biz bu girişimlerin tabii ki arkasında olacağız. Ama ülkemizi bir maceraya, bir vekalet savaşına sokacak ve kahraman askerlerimizin ayağına taş değdirecek maceraperest yaklaşımların da karşısındayız.
Soru- Ayasofya’da kılınacak ilk Cuma namazı için Sayın Kılıçdaroğlu’na ya da partinize bir davet geldi mi? Katılım düşünülüyor mu?
Faik ÖZTRAK- Şunu çok açıkça ifade edeyim. Namaza davet ezanı Muhammedîyle olur. Namaz için hiç kimsenin ayrıca bir davete ihtiyacı yoktur. Namaz kılmanın protokolü olmaz, VIP’i olmaz.
Soru- Netflix ile AKP arasında bir sansür tartışmasının yaşandığı ve Netflix’in AKP’ye sansür konusunda rest çektiği iddia ediliyor. Öte yandan gündemde bir de sosyal medya düzenlemesi var. Bir kontrol komisyonunun kurulmasının planlandığı konuşuluyor. CHP’nin tüm bu sürece bakışı nasıl?
Faik ÖZTRAK- Daha önce de bu konuyla ilgili ifade etmiştim, CHP olarak biz sosyal medyaya getirilecek her türlü sansüre karşıyız. Biz medyaya getirilecek her türlü sansüre karşıyız. Özgür medyayı, özgür basını kısıtlayacak her türlü uygulamaya karşıyız. Uluslararası kabul görmüş bir takım normlara uygun olarak bir takım düzenlemeler yapılır bunlara bakılır. Ama burada unutmayın, bu düzenlemelerin düğmesine hınçla basıldı; hesap sorma, öç alma yaklaşımıyla basıldı. Dolayısıyla buradan medyadaki söz söyleme, yazma, çizme özgürlüğünü geliştirecek bir düzenleme çıkması yerine çok ciddi bir yasakçı düzenleme çıkma ihtimali mevcuttur. Bunun da biz CHP olarak karşısındayız.
Soru- İkinci yargı paketinin bu hafta Genel Kurula gelmesi bekleniyor. Teklife göre, yargılanan kişinin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunması halinde duruşmaların bir kısmı veya tamamı gizli yapılacak. Birçok duruşmayı gizli hale dönüştürecek bu maddeye dair, yasalaşması halinde, CHP’nin AYM’ye gitmesi gibi bir planlaması var mı?
Faik ÖZTRAK- Şimdi tabi bu hatırlayacaksınız gizli tanık meselesi FETÖ’nün yargı için getirmiş olduğu bir düzenlemeydi ve gerçekten önemli ölçüde hak ihlallerini bu gizli tanıkla gerçekleştirdiler. Anlaşılan şimdi bu yetmiyor artık gizli duruşma noktasına doğru gitmeyi tercih ediyorlar. Tekrar söylüyorum, yargı üzerinde iktidarın vesayeti derhal kalkmalıdır. Davaya özgü, kişiye özgü mahkemeler olmamalıdır. Mahkemelerde her şey açık seçik milletin gözü önünde gerçekleşmelidir.
Soru- CHP kurultayında hangi vurgu öne çıkacak? Pandemi öncesinde demokrasi için iktidar, adalet için iktidar ve özgürlük için iktidar gibi vurguların kullanılacağı söylenmişti. Bu kurultayda öne çıkacak vurgu ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Bu kurultayda öne çıkacak vurguyu ifade ettim. Bu kurultay CHP’nin iktidara yürüme kurultayıdır. İktidara yürüyoruz kurultayıdır. Öne çıkacak olan da iktidara yürüyüşümüz olacaktır, iktidara geldikten sonra milletimizi nasıl rahatlatacağımız olacaktır. Ekonomik olarak, özgürlükler olarak bütün bunlar bu kurultayda öne çıkacaktır.
Tekrar söyleyeyim, orada da söylemiştim. Bu kurultay bundan önce tarihimizde de gördüğümüz gibi CHP misyonunun yani milletimiz ne zaman dara düşse onu bu sıkıntıdan kurtarmayla ilgili iktidar yürüyüşünün kurultayı olacaktır.
Soru- Sayın Fikri Sağlar’ın bugün basına yansıyan ve kurultayın yapılış şeklini eleştirdiği bazı açıklamalar gözümüze çarptı. Sizin bu açıklamalarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Bugün dönüp baktığımızda, dünyada konuşulan bugüne kadar görmediğimiz, bundan önce hiç tecrübe etmediğimiz bir takım koşulların içinde olduğumuzdur. Bu koşulların hemen biteceğine dair de herhangi bir emare yoktur. Ama bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de siyaset işlemeye devam etmektedir. Bu çerçevede altını çizerek söylediğim gibi, tekrar, delegelerimizin, kurultaya katılacak üyelerimizin, tüm katılımcıların, basının sağlık şartlarıyla kurultay iradesinin demokrasiye uygun olarak ortaya çıkması konusunda elimizden gelen her şeyi en iyi şekilde yapacağız. Ve ikisinin birbirinin alternatifi olmadığını tüm milletimize göstereceğiz.
Soru- HDP milletvekili Tuma Çelik’in tecavüz iddiasıyla ilgili. Seçilmiş bir vekilin bu olayın içinde isminin geçiyor olması konusunda sizin değerlendirmeniz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Şimdi çok açık söyleyeyim, eğer ortada mağdur olan bir kadının iddiası varsa CHP olarak biz onun yanında oluruz. Söz konusu milletvekili partisinden istifa etmiştir. Çok kuvvetle muhtemeldir ki, aklanmak için dokunulmazlığının da bir an önce kaldırılmasını talep edecektir. Biz CHP olarak bu yönde adım atılmasının doğru olduğuna inanıyoruz. Yani biran önce mahkemede aklanması için dokunulmazlığın kaldırılması gerekir. Ancak şunu da unutmamamız gerekir. Sonuç itibariyle bu içinde bir siyasetçinin de olduğu bir davadır. Bu çerçevede tabii mahkemelerin sarayın vesayeti altında olmaması büyük önem taşımaktadır. Ama tekrar söylüyorum, biz mağdur olan kadının yanındayız, orada olmaya devam edeceğiz ve mahkemede bu iş aklanana kadar milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması doğru olanıdır.
Soru- Hem Tuma Çelik hem de eşine şiddet uyguladığı Mensur Işık’la ilgili bazı çevrelerden CHP’ye sessiz kaldığı yönünde bazı eleştiriler var. Bu çevrelerin eleştirilerine neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Biz bu konuda en çok ses çıkaran partilerden bir tanesiyiz ve bundan önceki basın toplantımda da söylemiştim, altını çizerek bir kere daha söylüyorum; işte İstanbul Sözleşmesi, meclisin tamamının kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi kadınların bu haklarını güvence altına alıyor. Bir kadının mağdur olduğunu söylemesi, bu meselenin dava haline getirilmesi için yeterlidir. Buna karşı çıkanlar şimdi kalkıp da CHP’ye, İstanbul Sözleşmesinde imzamızı geri çekeriz, şunu bunu yaparız diyenlerin kalkıp da CHP’ye, kadınlara karşı şiddetin yanında yer almıyorsunuz, sessiz kalıyorsunuz demeye hiç hakları yoktur. Dönüp aynaya bakacaklar, neler dediklerini tek tek hatırlayacaklar.
Teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler