09.02.2020
09.02.2020
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "100 yıl önce TBMM açıldığında özünde demokrasi vardı. Her görüşten insan vardı Mecliste. Kürsüye çıkıp, ülkenin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal'i dahi rahatlıkla eleştirebiliyorlardı. 100 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada demokrasinin ağır yaralar aldığını, kan kaybına uğradığını görüyoruz." dedi. Kılıçdaroğlu, Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen CHP İstanbul 37. Olağan İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, yeni bir çığır açtıklarını, kararlı adımlarla yollarına devam edeceklerini, bundan hiç kimsenin endişesinin olmaması gerektiğini dile getirdi. Yürüdükleri yolun, hak ve adalet olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu,
"Adaleti bulacağız, bu ülkeye huzuru, barışı, kardeşliği getireceğiz." dedi.
Yeni bir siyaset anlayışıyla yola çıktıklarını belirten Kılıçdaroğlu, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimsenin kimliğini, yaşam tarzını, inancını sorgulamadan, insanca "başımızın üzerinde yeri var" dediklerini ifade etti.
Hiçbir zaman "Acaba bunları yapabilir miyiz? Yapamaz mıyız?" diye bir endişeye kapılmadıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "İnanıyorsak, yapacağız. İnanıyorsak gerçekleştireceğiz. İnanıyorsak söylediğimiz her sözün arkasında kapı gibi duracağız. İnanıyorsak, nasıl yapacağımızı da anlatacağız." dedi.
Bu yıl TBMM'nin açılışının 100. yılı olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Sizleri o günün heyecanına taşımak istiyorum. İşgal altındaki bir ülkede 100 yıl önce bir grup insan idealleriyle yola çıktılar. Kavgaysa kavga dediler. 100 yıl sonra biz bugün burada aynı heyecanı yaşamak ve yaşatmak zorundayız. 100 yıl önceki koşullar çok daha zordu. Bugünkü koşulların da zor olduğunu biliyorum. Ama önemli olan zorluğu başarmaktır. Önemli olan 100 yıl önce TBMM açıldığında özünde demokrasi vardı. Her görüşten insan vardı Mecliste. Kürsüye çıkıp, ülkenin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal'i dahi rahatlıkla eleştirebiliyorlardı. 100 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada demokrasinin ağır yaralar aldığını, kan kaybına uğradığını görüyoruz. Bizlere düşen bir görev var bireysel beklentilerin tamamen ötesine çıkmak zorundayız. Eğer bireysel beklentilerin peşinde koşacaksak, ülkeyi huzurlu bir geleceğe taşıyamayız. Hiç kimse unutmasın, 100 yıl önce nasıl yolumuz Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yoluysa, 100 yıl sonra da yolumuz Gazi'nin ve arkadaşlarının yoludur. Dünyaya bakışımız değişmedi." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, 2023'de Cumhuriyetin 100 yılı olacağını hatırlatarak, "Bu ülkenin bütün insanlarına düşen görev, 100 yıl sonra Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak. Önümüzdeki süreç, iktidar. Niye iktidar olmak istiyoruz? Güzel Cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırmak için." dedi.
Sorunları iyi saptayamayanın geleceği iyi inşa edemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 5 temel sorunu olduğunu dile getirdi.
Beş temel sorunun birincisinin demokrasi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Düşüncesini açıkladığı diye insanlar hapse atılamaz, üniversiteden atılamaz. Yargı bağımsızlığı olmalı, medya özgürlüğü olmalı." dedi.
İkinci temel sorunun eğitim olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Bir kuşağı yok ettiğimizin kaç kişi farkında acaba? Her bakana göre eğitim politikasının değiştiğinin kaç kişi farkında acaba?" değerlendirmesinde bulundu.
Üçüncü sorunun, dış politika olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Barış üzerine inşa edilen bir dış politika, bugün bireysel kin ve öç alma noktasına dönmüş durumda. Nasıl o kişiden intikam alırım, nasıl onun sesini keserim, nasıl onu makamından indiririm diye bireysel kin ve öfkeye dönüşen bir dış politikadan söz ediyoruz. Barışı değil, savaşı önceleyen bir dış politika." dedi.
Dördüncü büyük sorunun toplumsal barış olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Toplumsal barışı sağlamak zorundayız. Hiç kimsenin kimliğinden ötürü, yaşam tarzından ötürü, inancından ötürü ötekileştirilmesini istemiyoruz. Ama hiç kimse kimliğini, inancını, yaşam tarzını kullanarak siyaset yapmamalı. Bunun da altını büyük bir özenle çizmeliyiz. Herkesin kimliği, inancı başımızın üzerine. Ben anne ve babamı seçme özgürlüğüne sahip değilsem, bu siyasetin konusu olamaz. İnanç, Allah ve kul arasındaki manevi ve güçlü bir bağsa, bu alana hiç kimse müdahale edemez." diye konuştu.
Beşinci büyük sorunun ekonomi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Fazla bir şey anlatmak istemiyorum ekonomiyle ilgili. Hepimiz yaşıyoruz. İki gün önce, Hatay'da Valilik binası önünde kendisini yakan vatandaşı gördük. Çaresizliğe, kendisini yakarak, soruna dikkat çekmek isteyen bir insanın yaşadığı drama insan olan hiç kimse kayıtsız kalamaz. Üzen nedir biliyor musunuz? Hala iktidar kanadından olup, bu yakma olayını ucuz siyasi manevra olarak tanımlayan insana üzülüyorum ve bir kadın bunu söyleyen. Evlat nedir, anne-baba nedir biliyor mu acaba? Evlilikteki sorumluluğu biliyor mu acaba? Nasıl oldu da vicdanlarımız bu kadar köreldi. Nasıl oldu da kendisini yakan bir insana karşı bu kadar kayıtsız kalabildik? Nasıl oluyor da insanlığımızı unuttuk? Milli Kurtuluş Savaşı'nı veren bir toplum, nasıl olur da bugün bir akıl dağılması sürecine girer?" dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin sorunlarının 4 ayaklı bir stratejiyle çözülebileceğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Kesinlikle bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Kadın-erkek eşitliğini, yargı bağımsızlığını, medya özgürlüğünü getireceğiz. Kanada'da, AB'de, Güney Kore'de, Japonya'da ne varsa demokratik standartlar açısından ne gerekiyorsa tamamını yapmaya kararlıyız. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Tartışmaktan, farklı düşüncelerden korkan bir toplum, sağlıklı bir gelecek inşa edemez. Demokrasisi gelişmemiş hiçbir ülke büyümemiştir. Demokratik parlamenter sistemi, mutlaka yeniden inşa edeceğiz. Parlamenter sistem derken, eskiye döneceğiz değil, tamamen darbe hukukundan arınmış, gerçek anlamda bir demokratik parlamenter sistemden söz ediyorum. Anayasası ve yasaları değişmiş, gerçek anlamda demokrasiden söz ediyoruz."
İkinci ayağı "üretim" şeklinde açıklayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin her alanda üretim yapması gerektiğini vurgulayarak, "21. yüzyılda iki büyük güç olduğunu herkes kabul ediyor. Bir silahlı gücünüz vardır, bir de yumuşak gücünüz vardır, kültür dünyanız yani. Sanatçıların ürettiği eserler dünyanın her tarafına ulaşabiliyorsa, sizden daha güçlü bir toplum yoktur. Bu nedenle üretimi her alanda yapmak zorundayız. Üreticinin, düşünenin önündeki bütün engelleri kaldırmak zorundayız. Türkiye, ürettiği zaman güçlü olacak, alın terinin değerini bilecek, işsizlikle mücadele edecek, bütün dünyada saygınlık kazanacaktır. Yozgat'ın dünya çapında kokulu mercimeği varken, biz mercimek ithal ediyorsak, hepimizin oturup düşünmesi lazım." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, üçüncü ayağı "güçlü bir sosyal devlet" olarak tanımlayarak, şunları söyledi:
"Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı güçlü bir sosyal devleti inşa etmek zorundayız. Aile sigortasını toplumun gündemine getiren ilk partiyiz. Aile sigortasını yeteri kadar büyük kitlelere aktarmayan partiyiz, yeteri kadar anlatamadık. Güçlü sosyal devlette hedef, kişinin doğumundan ölümüne kadar asla açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir toplumu inşa etmek. Herkesin karnı doyacak, herkesin işi gücü olacak. İşi gücü yoksa sosyal devlet yardım edecek. Ama sosyal devlet yardım ederken onun yoksulluğunu afişe etmeyecek. Güçlü bir sosyal devleti yeniden inşa etmek zorundayız, bütün kurum ve kurallarıyla."
Dördüncü ayağın "sürdürülebilirlik" olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bütün bu çabaları sürdürülebilir kılmanız lazım, eğer sürdürülebilir kılmazsanız, bir süre sonra devletin içten içe çürüdüğünü görürsünüz. Yaptığınız devrimlerin, çabaların bir süre sonra eskidiğini ve çürüdüğünü görürsünüz. Bunu önlemenin yolu devlette liyakat sistemini egemen kılmaktır." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin temel sorunlarını belirleyen ve bu sorunlara nasıl çözümler üreteceğini ifade eden tek partinin CHP olduğunu belirterek, partililere şöyle seslendi:
"Yürekten inanın ve öz güvenle her yerde söyleyin: Sorunları en sağlıklı saptayan parti ve o sorunların nasıl çözüleceğini en iyi bilen, programı, projesi olan tek parti CHP'dir. Lafla peynir gemisi yürümez, neyi, nasıl yapacağınızı bileceksiniz. Biz, neyi, nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Neyi, ne zaman yapacağımızı da çok iyi biliyoruz. Önümüzdeki süreç sadece bizim açımızdan değil, Türkiye açısından çok önemli. Türkiye şu anda freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Her alanda, eğitimde de dış politikada da ekonomide de her alanda gidiyor. Kimse yarın sabah ne olacağını bilmiyor. Nasıl bir trajediyle karşılaşacağımızı hiç kimse bilmiyor. Geleceğe yönelik doğru dürüst bir hesap bile toplumun önüne konulmuş değil. Yılların Devlet Planlama Teşkilatı da kapatıldı. Bütün bunları yeniden değerlendirmek zorundayız. Birebir... Bize oy versin veya vermesin herkese ulaşmak zorundayız, her renge, her kimliğe, her inanca ulaşmak zorundayız. Bizim toplum arasında ayrıştırma, bölme gibi bir lüksümüz yok. Bir ittifak kurduk, Millet İttifakı. Millet İttifakı aslında bir demokrasi ittifakıdır. Bugün geldiğimiz noktada toplum ikiye bölünmüş durumda. Demokrasiden yana olanlar, tek adam rejiminden yani otoriter rejimden yana olanlar. Demokrasiden yana olanların ortak, birlikte davranması, Türkiye'yi çağdaş anlamda demokrasiye kavuşturması gerekiyor. Otoriter rejimden yana olanlar ise her türlü yasaktan yana, eleştiriden muaf olmak istiyorlar. Demokrasi sadece benim için değil, sadece CHP'liler için değil, hepimiz için geçerli."
CHP'lilerin toplumun önderi olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Eğer biz bir Adalet Yürüyüşü gerçekleştirdiysek, emin olun bunun karşılığını aldık, her görüşten insandan. Yüksek Seçim Kurulu kararına rağmen bu ülkenin insanları 13 binlik farkı 800 bine çıkarıyorsa, bu ülkede bu insanlara güveneceksiniz. Onlara diyeceksiniz ki 'Size güveniyoruz.' Hedef, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak. Bu, bizim bu millete, dünyaya sözümüzdür. En çok tartışılan olay İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri oldu. Bütün dünya dikkatle izledi. Bu ülkenin insanları bütün dünyaya şu mesajı verdik: Dikta yönetimlerine, baskıya, onların yargılarına rağmen bu ülkenin insanı tercihini demokrasiden yana koydu ve diktatörü sandıkta yendi. Dünya siyaset tarihine bıraktığımız en önemli miras budur. Çoğumuz, dünya siyaset tarihine armağan ettiğimiz başarının farkında bile değiliz. Sandığa gittik ve demokrasiyi kurtardık. Dünya büyük bir saygıyla Türkiye'deki gelişmeleri izledi. Demek ki yapabiliriz. Birinci aşamayı tamamladık, sıra geldi ikinci aşamaya. Cumhuriyetin 100. yılında Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız. Bu ülkenin bütün insanlarını kucaklayarak birlikte yapacağız."
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024