08.12.2022

CHP KAZANIRSA TÜRKİYE KAZANACAK

CHP’nin ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ adlı buluşmasında, müreffeh bir Türkiye için ekonomi alanında atılması gereken adımlar, CHP’nin siyaset üstü beyin takımından uzman kişilerin analizleriyle somutlaştı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye için uyanmanın, ayağa kalkmanın ve büyümenin vizyonu” diye tanımladığı vizyon belgesi Türkiye’yi çağdaş̧ uygarlığa ulaştırma ve onu aşma kararlılığını bir adım daha ileriye taşıyor.

Kılıçdaroğlu’nun yeni Endüstriyel Dönüşüm Başdanışmanı Jeremy Rifkin, içinde bulunduğumuz 6. Yok oluş Çağı’nda, Akdeniz Havzası’nda yer alması nedeniyle Türkiye’nin iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olduğuna ve havzadaki 22 ülkeyi harekete geçirme konusunda liderlik edebileceğine dikkat çekti. Türkiye’de 3. Sanayi Devrimi’ni gerçekleştireceği gibi, Türkiye’yi AB’ye de yakınlaştıracak bu adımla ülkemiz Akdeniz’de bir merkez ülke haline gelirken, ülke ekonomisi sadece büyümekle kalmayacak, esenlik de getirecek; yaşam kalitesi yükselecek.

CHP Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, otonom robotlar ve karanlık fabrikaların, nesnelerin interneti ile bulut teknolojilerinin, 3D yazıcılar ve artırılmış gerçekliğin tüm iş yapış biçimlerini değiştirdiğini, yaşamın her alanını dönüştürdüğünü anlattı. Bu yeni dönemi iyi okuyan devletlerin yeni dönemin kazananları olacağını, hızla zenginleşeceğini söyledi. CHP Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, Türkiye’yi yeni sanayi devriminin takipçisi ve tüketicisi değil, ‘geliştiricisi ve üreticisi’ yapmaya kararlı. Öztrak, “Temiz enerji, temiz üretim, temiz fonlar ve temiz bir toplumla tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz. Zenginleşeceğiz. Milletimizi, orta gelir tuzağından kurtaracağız. Kimseyi geride bırakmayacağız” dedi.

Dünyanın en iyi Merkez Bankacılarından bazılarının Türkiye’de olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Refet Gürkaynak, bu insanların olduğu bağımsız bir Merkez Bankası’nın güvenilirliğinden faydalanmanın şart olduğunu ama tek başına bunun enflasyonu düşürmeyeceğini, Türkiye’nin komuta ekonomisi yolundan düzenlenmiş piyasa ekonomisi yoluna yeniden dönmesi gerektiğini söyledi. “Yakın geçmişte yapılanlarla sadece bir şeyleri bozmakla kalmadık, bozduklarımızı düzeltmeyi de zorlaştırdık ve maliyetli bir hale getirdik” diyen Gürkaynak, gelir vergisi reformunun şart olduğununun altını çizdi. Türkiye’de uzmanlıkla enflasyonun düşebileceğini, esas ihtiyacın bu konuda niyet ve iradeyi ortaya koymak olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Hakan Kara, 2017’den sonraki dönemi “para politikasının önemsizleştirilmesi” diye tanımlıyor: “Kamu bankaları, KDF üzerinden para politikasının by-pass edilmesi ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığının son bulmasına tanık olduk. 2021’den itibaren de KKM, kur rejiminde ve para politikasındaki değişimle beraber bir finansal baskılamayla tarihin en ani enflasyonunu yaşadık.” Yani Türkiye’de 2001 sonrasında enflasyonda elde edilen kazanımlar kademeli olarak geriledi; para politikasının etkisizleşmesiyle bugün yeniden 2001’deki dünya sıralamamıza geri döndük. Bu tablonun değişmesi için makro finansal politikaların yerli yerine oturması ve Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracak mekanizmaların tasarlanması gerekiyor.

Faik Öztrak, Merkez Bankası’nı emin ellere emanet edeceklerini, makro ihtiyati politikaları asıl işlevine döndüreceklerini, 2023 bütçesini ekonomik öncelik ve ihtiyaçları gözeterek yapacaklarını, tasarrufla krizden en çok etkilenen kırılgan kesimleri destekleyeceklerini, mali kural uygulamasını başlatacaklarını, Varlık Fonu’nu tasfiye ederek bütçe birliğini sağlayacaklarını, kamu özel iş birliği projeleri başta olmak üzere devletin sırtındaki tüm koşullu yükümlülükleri ortaya çıkaracaklarını belirtti. CHP makroekonomik istikrarı böyle sağlayacak.

Türkiye’de eşitsizliğin hiç bu kadar derin ve yakıcı olmadığını söyleyen Hacer Foggo, CHP’nin ilk hedefinin ‘yoksulluğu kökten bitirmek’ olacağını, güçlü sosyal devlet ile fırsat eşitliği döneminin başladığını belirtti. Aile Destekleri Sigortası ile tüm sosyal yardımların tek bir çatı altında toplanacağını, kimsenin sosyal yardım almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmayacağını, devletin zorda olanın ayağına gideceğini anlattı. Yoksulluğa çok boyutlu bakan bir sistemle kimin ne kadar desteğe ihtiyacı varsa, Aile Destekleri Sigortası bu ihtiyacın karşılanmasını garanti altına alacak. 25 bin genç sosyal hizmet uzmanı istihdam edilerek, bu kurumda devletin temsilcisi olarak ailelerle sürekli temas halinde ve takipte olacak. Böylece hem gençlere istihdam sağlanacak hem de devletin temsilcisi olacak bu gençler ile aileler her yönden güvence altına alınacak. Eşit ve nitelikli eğitime ulaşmak kreşlerden başlayarak her çocuğun hakkı olacak. Güçlü sosyal devlet, Türkiye’nin teminatı olacak.

Türkiye’de sermayeye yatırımın yarısı inşaat sektörüne gidiyor. Makine, teçhizat ve teknoloji yatırımı bunun altında. İnşaatın teknolojik ilerleme yerine yolsuzluk getirdiğini ve ücretleri artırmadığını belirten Daron Acemoğlu, 2006-2007’den sonra, demokrasi ve ifade özgürlüğündeki çöküşün, eşitsizlik ve verimsizlik getiren ve sürdürülebilir olmayan düşük kaliteli büyümeye yol açtığını, bunun da en açık göstergesinin cari açık ve enflasyon olduğunu söyledi. Bugünkü enflasyon, yanlış politikalarla büyütülmüş bir ekonominin, çarpıtılmış bir sistemin sonucu: “Devlet bankalarının eksi reel faizlerle verdiği kredilerle gelir dağılımı daha da kötüleşiyor çünkü bu kaynaklar yeni teknoloji getirecek şirketlere değil, yandaş şirketlere gidiyor. Zor zamanlarda kullanacağımız rezerv kalmadı.”

Ufuk Akçiğit, geniş kapsamlı sanayi ve eğitim politikalarını birlikte düşünmek gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’deki üniversitelerin %50’den fazlasının 2006’dan sonra açıldığını, bunların verimsiz olduğunu, bu durumun köklü ve iyi üniversitelerimizi de olumsuz etkilediğini verilerle ortaya koydu. Örneğin, tarım ülkesi olmasına rağmen Türkiye, bu alanda akademik anlamda çok kan kaybetti. Yine 2016 sonrasında sağlık araştırmacılarının yurt dışına gidiş oranı çok sert biçimde arttı. Ve maalesef gidenler, yerleri doldurulamayacak olan en verimli araştırmacılar. Teşhisi doğru koyarsak, bu olumsuz tablonun değişebileceğini söyleyen Akçiğit, “Türkiye’nin ülkesine destek vermek isteyen çok fazla iyi yetişmiş insanı var. Önemli olan partiler üstü çalışabilmek, Bakanlıklar arası çalışabilmek” dedi.

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, ranta dayanan ekonomi ve vahşi sömürü düzenini “yeni bir üretim devrimiyle” değiştireceklerini anlattı. Bilgiye, veriye, bilginin ürettiği yeşil ve yeni teknolojiye dayanacak bu devrimle Türkiye üretimini dijital çağın öncüsü olacak şekilde dönüştürecek. Kamu tüm toplum kesimlerinin teknolojiyle buluşmasını, teknolojinin veriminden kaynaklı gelir artışından da herkesin faydalanmalarını sağlayacak. AB’nin sınırından geçen her üründen karbon vergisi aldığı bir zamanda, üretimin karbon ayak izi azaltılacak ve karbon vergisine gidecek para ülkemizde kalıp gelir ve istihdam yaratacak. Dönüşen üretim sayesinde fonlar Türkiye’ye temiz para getirecek, yüksek gelirli güvenceli istihdam sağlayacak yeni yatırımların önü açılacak. Vergi indirimleri, doğrudan hibeler, krediler, üretim teşvikleri, ARGE destekleri, kamu ihaleleri, yani kamunun kaynakları güvenceli ve zenginleştirici istihdamı, yeşil ve dijital dönüşümü sağlayan şekilde kullanılacak.

Kapanış konuşmasında Türkiye’nin ekonomi alanında kurtuluş ve sıçrayışını siyasetle siyaset üstü liyakatli kadroların birlikte çalışmasıyla sağlayacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, başlattıkları sanayi dönüşümüyle Türkiye kalkınıp zenginleşirken, bu zenginleşmenin tabana yayılacağını, sonunda hakkın ve halkın galip geleceğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi; bu seçimden sonra iktidarın değişmesiyle Türkiye dünyanın ucuz iş gücü alanı, mülteci kampı, çöp deposu olmayacak. Türkiye tüm dünyaya rakip olacak ve bir yıldız gibi parlayacak.