14.12.2020

CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇEVİKÖZ, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ ÜZERİNE CHP GRUBU ADINA KONUŞTU

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce Meclisi ve Sayın Bakanları saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime bütçe teklifinde gördüğümüz teknik bir sıkıntıdan söz ederek başlamak isterim. Kurumların bütçelerine konulacak ödeneklerin Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'ne ekli (E) cetveline konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmasını veya özel hesaplar gibi kullanılmasının amaçlanmasını doğru bulmuyoruz. Bu tür kullanım ve aktarımlar Anayasa'nın 161'inci maddesi hükmüne aykırıdır. Dışişleri Bakanlığı gibi birçok kurum ve idarenin bütçelerine bu tür ödenekler konuyor, öncelikle bunun altını çizmek isterim.
Dışişleri Bakanlığının bütçesine baktığımda dikkatimi çeken bir konu var: Bakanlığın hizmet gerekçesi ve hedeflerinde Türkiye aleyhine sürdürülen propaganda ve eylemlerle mücadele etmek, FETÖ hakkında uluslararası toplumun bilgilendirilmesi için çalışma yürütmek üzere bir birim bulunuyor: Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü. Bu Genel Müdürlük, sözü edilen mücadelenin akademik, siyasi, diplomatik, kültürel ve hukuki alanlarda sürdürülmesi için çalışmalar yürütüyor. Aynı zamanda, sözde soykırım iddialarıyla mücadele ediyor ama bütçesi 2019 yılındakinden daha az. Geçen yıl da bu konuya dikkat çekmiştik, 2019 yılında 11,22 milyon Türk lirası olan bütçe, 2020 yılı için 5,9 milyon Türk lirasına düşmüştü. Biz geçen yıl bu konuya dikkat çekince bu defa 2021 yılı için 7,14 milyon Türk lirası olarak belirlenmiş ama hâlâ 2019 yılındaki bütçenin yüzde 64'ü.
Lobi şirketlerine akıtılan oluk oluk paralarla bu işlerin yürümediği ortadayken ve geçtiğimiz yıllarda ülkemiz aleyhine onlarca karar alınmışken bu Genel Müdürlüğün bütçesinin 2019 yılından daha az olmasının sebebi nedir? Ülkemize yönelik söz konusu tehdit ve meydan okumalar 2019'da son buldu da haberimiz mi yok? Tehditler son bulduysa neden iç politikada sıkıştıkça "Dış güçlerin oyunları bunlar." diye çıkışlar yapılıyor? İktidarın bu dış güçler mazeretinin dışında bir alışkanlığı daha var: Dış politikada ülkemizin güvenliği ve çıkarları söz konusu olduğunda bölgedeki ülkelerle ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini söylediğimiz zaman açıklama getirmek yerine kişileri ve muhalefeti yaftalayarak inanılmaz iftira ve ithamlarda bulunmak. Örneğin Doğu Akdeniz'de karşı karşıya olduğumuz maksimalist tezlere karşı Mısır, İsrail ve Suriye'yle diplomatik ilişkilerin olması gereken düzeye çıkarılması ihtiyacını, yaşanan ilk krizden bu yana tekrarlıyoruz, uyarılarımızı yapıyoruz. İktidar bu ilişkileri zamanında düzeltmiş olsaydı Türkiye'yi dışlayan bir Doğu Akdeniz Gaz Forumu oluşmayacak, Avrupa Birliği tarafından sınırlı dahi olsa yaptırımlara maruz kalmayacaktık.
Değerli milletvekilleri, iktidar, muhalefetle uğraşmaktan, "İç siyasette nasıl karşılık alırız?" diye davranmaktan dış politikadaki önceliklerimizi unutmuş, ülkemizin itibarı için mücadeleden tamamen vazgeçmiştir. Bu durum, araştırma ve güvenlik konularına önem verilmemesiyle kendini gösterdiği gibi "Muhalefeti nasıl sıkıştırırım?" diye planlama yaparken yandaş basının iftiralarına sığınılmasından da belli oluyor. Söylemler ancak yandaş basından üretilen iftira haberlerine dayandırılıyor ve maalesef bu tür yalan ve iftiralar yüce Meclisin çatısı altına kadar yansıyor.
Elimde çok örneği var ama son dönemlerdeki en etkileyici olanını söyleyeceğim. Plan ve Bütçe Komisyonunda bir rapora atıfta bulundum ve bu rapora neden atıfta bulunduğumu da Komisyonda açıkladım. Söz konusu rapor, SETA'nın bir raporu. İktidarın sevdiği bir düşünce kuruluşu, her hafta bir bakanın konuk olduğu bir düşünce kuruluşu. Değerli milletvekilleri, şimdi "Bu, bir düşünce kuruluşunun raporu, Hükûmeti ve iktidarı bağlayıcı değildir." diyeceksiniz ama Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve SETA'nın genel koordinatörü bu rapora bir önsöz yazıyorsa o rapor elbette bağlayıcı olur. Önsözde şöyle deniyor: "Raporun yazarı, Türkiye'nin Suriye'deki yerel müttefiki olan Suriye Millî Ordusu hakkında verilere dayanan bilgiler sunmakta ve Türkiye kamuoyuna Suriye Millî Ordusunu ve askerlerini tanıtmaktadır. Her ne kadar Suriye Millî Ordusu hakkında Türkçe literatürde farklı çalışmalar bulunsa da bu rapor somut rakamlar ve veriler sağlaması açısından kendi alanında bir ilktir." Raporun içeriği çok vahim, hatta size şunu söyleyeyim: Raporda ülkemizin itibarını ve güvenliğini tehdit edecek çok ciddi unsurlar bulunuyor. Şimdi, bunu söyledim diye malum yandaş basın, kimin raporu olduğuna bakmadan, referans noktalarına bakmadan haber yapacak olursa, bunun değerlendirmesini bir kez daha sizlerin ve bizi ekranları başında izleyen yurttaşlarımızın takdirlerine bırakıyorum. Rapor, Suriye Millî Ordusunda bulunan Suriye kökenli 1.551 savaşçının katıldığı bir ankete dayanıyor; 22 Kasım-3 Aralık 2019 ile 12-16 Şubat 2020 tarihlerinde ordudaki savaşçılarla Tel Abyad Suluk, Tel Halaf Resulayn bölgelerinde, Suriye'de Azez, Al-Rai, Afrin, Cinderes ve Şeyh Hadid ile Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa'da iki ayrı araştırma gezisi sonucunda yapılan anket çalışmalarının sonuçlarını gösteriyor. Ayrıca, raporda savaşçıların yaşları, savaş deneyimleri, etnik kökenleri, orduya katılmaları, maddi gelirleri, siyasi bakış açıları da ele alınıyor. Bu savaşçılar nereden maaş alıyor? Yüce Meclisimizin çatısı altında bütçeyi konuşurken bunları konuşabildik mi? Eğer konuşabilseydik raporda yer alan Suriye Millî Ordusu savaşçılarının yüzde 90'ının siyasi bir dönüşüm olursa, merkezî Suriye ordusuna katılacağını kim dile getirirdi? Rapor, getirmiş. Bu konuların Türkiye'ye zarar vereceği anlaşılınca da rapor sanki hiç yayınlanmamış gibi SETA'nın sitesinden kaldırılıyor. Bizim dile getirdiğimiz gerçekleri çamur atarak sıvamak ve gizlemek mümkün değildir sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Tank Palet Fabrikası, Katar ordusuna satıldı mı, "işletme devri" denilen işlemin bir özelleştirme olduğunu Resmî Gazete yazmadı mı? Türk Silahlı Kuvvetlerine ve ülkemizin güvenliğine ne kadar büyük zarar verildiğini görmüyor musunuz? Biz söylüyoruz, siz anlamaza yatıyorsunuz. Yetmiyor gibi, bir de bu unsurlarla ülkemizin göz bebeği Silahlı Kuvvetlerimizi yan yana getirmekte ısrar ediyorsunuz. Bu durumu kendi düşünce kuruluşunuz sağlam bir dille raporlaştırınca da dönüp bizi suçluyorsunuz. Rapordaki ifadeleri bizim söylediğimizi iddia ediyorsunuz. Gerçekler acıdır sayın milletvekilleri. Bu gerçekler ortaya çıkmadan önce tedbir alınmalıydı. Artık atı alan Üsküdar'ı geçti, geçti de kimileri hâlâ Salacak'ta sandal sefası yapıyor..
Şu Özgür Suriye Ordusunun, yeni adıyla Suriye Millî Ordusunun ülkemize nasıl zarar verdiğini görüyor musunuz sayın milletvekilleri? Bunları söylemek bizim görevimiz. Bu konuşmamız tarihe bir not olarak düşsün. 
Ama milletin asla affetmeyeceği bir konuyu vurgulayayım: Bu grupları utanmadan Kuvayımilliye'ye benzetenler oldu ya, Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerinin iki eli ahirette onların yakasında olacak. 2018 yılında, Soçi'de, Rusya'yla bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın Türkiye'nin altından kalkamayacağı yükümlülükler içerdiğini söyledik, dinletemedik. 2019 yılı boyunca Rus yetkililer: "Türkiye Soçi Mutabakatı'yla üstlendiği yükümlülükleri de yerine getirmedi." dediler, durdular. İşler iyi gitmiyor dedik, Suriye ordusuyla yakın temas tehlikesi artıyor dedik, Gözlem noktalarımızı M4 ve M5 karayollarının kuzeyine çekelim dedik, Mehmetçik'in can güvenliği dedik, dinletemedik. Sonunda, bu yılın başında 28 Şubat tarihinde İdlib'te 34 şehit verdik. O şehitlerimizin de elleri ahirette o sorumluların yakasında olacak. Nedenini biliyor musunuz? Şimdi sessiz sedasız kimseye duyurmadan gözlem noktalarımız M4 ve M5'in kuzeyine çekiliyor da ondan, Üstelik Rusya'nın baskısıyla. Eğer bu zamanında yapılmış olsaydı aslan gibi 34 Mehmetçik şimdi hayatta olacaktı. Azerbaycan'da Rusya'yla imzalanan ortak gözlem noktalarına ilişkin anlaşmanın içeriği neden gizli? Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ateşkes anlaşmasında her türlü ayrıntı açık açık yazılmışken bu anlaşmada Türkiye'nin gözlem noktalarında ne maksatla ve ne kadar personelle görev yapacağı neden açıklanmıyor?
Hadi bunları milletimizden gizliyorsunuz. Zaten millete saygınız olmadığı buradan belli ama Azerbaycan'dan niye gizliyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, söylediklerimiz dinlenmedikçe Türkiye'nin egemen bir dış politika izlemesine engel olunuyor. Büyük ülkelerle dengeli bir siyaset izleyeyim derken sadece onların ve ailelerinin izin verdiği kadar ilerleme sağlanabiliyor. Rasyonel olarak alınmayan kararlarla hem ülkemizin itibarı sarsılıyor hem de geleceğimize ağır bir ipotek konuyor, çocuklarımız, torunlarımız nasıl bir Türkiye'de nefes alacak dersiniz?
Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri oluşan köklü hariciye geleneğini bir kenara bırakıp tek adam diplomasisine indirgenen iktidarın dış politikası yanlış bir zemindedir. Bu zemini düzeltecek ve ülkemizi yeniden itibarlı bir ülke yapacak unsur elbette yalnız bütçe değildir ama bütçe bunun en önemli parçasıdır. 
2020 yılının sonuna geldiğimiz şu noktaya bakın.
Cebren ve hile ile aziz vatanın Süleyman Şah Türbesi yerinden edilmiş, Haliç Tersaneleri'ne girilmiş, Tank Palet Fabrikası satılmış durumda.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet içinde. 
Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit ediyorlar.
Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumda ama kimin umurunda.  
Öyle bir noktadayız ki Türkiye yaptırım uygulanması konuşulan bir ülke durumunda Şu düşürüldüğümüz duruma bakın; yaptırıma maruz kalmamaya değil, yaptırımların ağır olmamasına, hafif olmasına şükreden bir durumdayız..
Ama bu ahval ve şerait içinde dahi üzülmeyin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak vazifemiz, ülkemizin istiklal, istikbal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.   
Cumhuriyet Halk Partisi olarak söz veriyoruz, itibarlı bir dış politika, güvenilir bir ortak, inanılır ve sözü dinlenir bir uluslararası aktör olarak Türkiye'yi yeniden, dünyanın gözünde yükselen yıldız yapacağız. Yaptırımlarla değil, katılımlarla anılan bir Türkiye'ye şimdiden selam olsun.