07.04.2020

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ÖZEL: “ İNFAZ DÜZENLEMESİNDE VİCDAN VE EŞİTLİK YOK”

-“AKP KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİYLE KORONAVİRÜS İLE MÜCADELEYİ DE YARDIMLAŞMA SÜRECİNİ DE SABOTE EDİYOR”
-“ERDOĞAN TEKALİFİ MİLLİYE KARARLARINI OKUYARAK HANGİ ALGIYI OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR?”
-“SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI TEKLİFİNİN REDDEDİLMESİ, BÜYÜK BİR HAYAL KIRIKLIĞI YARATACAK”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP-MHP işbirliğiyle gündeme getirilen infaz düzenlemesine yapılmak istenen olumlu katkıların engellendiğini belirterek, “İnfaz düzenlemesinde vicdan ve eşitlik yok. CHP’nin birlikte doğru işler yapalım dediği süreci, AKP ve MHP bir fırsatçılığa dönüştürmenin peşindedir. CHP, af kanununa yapıcı olarak bakmaya, kapsam ve vicdan yönünden kanunu doğru bir noktaya adil bir noktaya getirmeye çalışacak. İçerideki yakınlarının dışarı çıkmasını bekleyen anne babaların bizden yana endişesi olmasın ancak şu anda içeriye girmemesi gerekenlerin ve içerde tutulmaya devam edilmeye çalışanların yakınlarının da bizim onlar için vereceğimiz mücadeleden de şüphesi olmasın. CHP’nin bu tarihi süreçteki tutumunu hatırlatmayı önemli buluyoruz” ifadesini kullandı.
CHP’li Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, koronavirüs salgınından yaşamını yitiren tüm vatandaşlara başsağlığı ve bu mücadelede kahramanca şehit olan sağlık çalışanlarına rahmet diledi. Özel, bugün TBMM Genel Kurulu’nda İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in ilk imzacısı olduğu sağlıkta şiddet düzenlemesi olarak bilinen kanun teklifinin görüşüleceğini belirterek, “Sağlık Bakanı sağlık çalışanlarını alkışlayın ama alkışla yetinmeyin demişti. Sağlık bakanı ile partisi arasında bu konuda bir açıklık var. Sağlık Bakanımızla gerekli girişimleri de yaptık. Sağlık Bakanı da bunun önemli olduğunu söylüyor. AKP’ye bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. CHP ne öneriyorsa karşıyız demek yerine sağlıkta şiddet yasasının gündeme alınmasına birlikte karar vermeliyiz çünkü bunun reddedilmesi hayal kırıklığı olacaktır” dedi. Özel, TBMM Genel Kurulu’nda infaz düzenlemesini içeren kanun teklifinin görüşüleceğini, bunun açık olarak bir “kısmi af” olduğunu ifade ederek, Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarını hatırlattı. Özel, şunları kaydetti:
AĞUSTOS BÖCEĞİ GİBİ HİÇBİR ŞEY YAPMADILAR
“Türkiye’de cezaevlerinde kapasite sorunu var, insanlık onuruna uygun olmayan bir infaz sistemi var. Bu sorunları hep dile getirdik ancak diğer partiler bu konuyu ancak seçim dönemlerinde gündemine aldı. MHP’nin 24 Haziran seçimleri öncesi büyük düşüşe engel olmak için af konusunda bir siyasi beklenti içine girdiklerini Türkiye biliyor. Bizim ikna edemediğimiz, toplumsal bir mutabakat lazım diye vurguladığımız konuda hem suçtan zarar görenlerin ne dediğini duyarak, bir toplumsal mutabakat arayabilecekken, MHP ve AKP 1 Ekim’de ağustos böceği gibi hiçbir şey yapmayıp bazı zamanlarda ufak tefek şeyler söyleyip ama arkasında durulmayan bu meselede koronavirüs ikna etmiş gözüküyor. Tüm partilerle görüşeceğiz, kapsayıcı olsun istiyoruz sözleri tüm Türkiye’de bir umut doğurdu. Biz kendilerine toplum önünde birlikte çalışma, birlikte geliştirme, olumlu katkı verme noktasında bir yaklaşımda bulunduk. Ancak gelinen noktada öyle noktaya geldi ki partilerle görüşmeler şekil şartı tamamlamak için yapıldı. 70 maddelik kanun hafta sonu çalışma imkanı varken, daha etkin katılım alınabilecekken, koronavirüs şartları da bahane edilerek bir gece sabaha kadar çalışılarak komisyonda beş küçük değişiklikle ancak gerçek anlamda muhalefet partilerinin katkısı alınmadan geçti.
FIRSATÇILIĞA DÖNÜŞTÜRMENİN PEŞİNDE
Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki, gelin bir kez daha hayal kırıklığı yaratmayın. Gerçek anlamda infaz adaletine uygun, hem kapsayıcı, hem de bütün partilerin katkılarını alan, içerideki insanların mağduriyetini sona erdirecek olan, onların ailelerinin duygularını daha fazla zedelemeyen, vicdani, eşit ve doğru bir af kanunuyla ilgili çalışmayı hep beraber yapalım. Ancak elde öyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız ki bu süreç parlamento açısından da son derece sorunludur. Örneğin rüşvet almaktan 6 yıl ceza almış birisi, AKP ve MHP’nin evet dediği ve bizleri dinlemediği için duymazdan göre tekliflerine göre, rüşvet alırken yakalanan birisi 6 yıl ceza aldıysa bir gün yatmadan çıkacaktır. Ama bu rüşveti haberleştiren birisi, 6 yıl cezaya çarptırıldıysa dışarı çıkamayacaktır. Rüşvetçi hemen çıkacak, gazeteci yatacaktır, bu kabul edilebilir değil. İnsan hakları savunucularının, gazetecilerin, siyasetçilerin sadece konuştukları ve yazdıkları için cezaevinde kalmaya devam edecekleri ama gaspçının, çete mensuplarının, dolandırıcının dışarı rahatlıkla elini kolunu sallayarak çıktığı bir süreci yaşayacağız. Bunda vicdan ve eşitlik yok. CHP’nin birlikte doğru işler yapalım dediği süreci, AKP ve MHP bir fırsatçılığa dönüştürmenin peşindedir.
HER TÜRLÜ MUHALİF İÇERİDE
Böyle bir dönemde 70 maddelik bir kanunun içinde cezaevine muhalif gazetelerin girmesini engelleyecek madde var. Bunun koronavirüsle ne ilgisi var. Af kanununa bunu da sokuşturuyorlar bunun kabul edilir bir tarafı yoktur. Ayrıca, cezaevlerinin boşalması lazım çünkü virüs var ama cezaevlerine dünya kadar insanı sokacak bir düzenleme içeriyor, bu teklif. Suç 1 yıl olsa eskiden ertelenmesi mümkünken, şimdi en az yarısının yatılması öngörülüyor. Cumhurbaşkanı, AKP genel başkanı sıfatıyla sayıyor, sövüyor. Vatandaş twit atıyor, Cumhurbaşkanı’na hakeretten ceza veriyorlar ve ertelemiyorlar. Bir yıl ceza aldıysa 5 ay yatsın diyorlar. Koronavirüs bahanesiyle boşalacak cezaevlerine, cumhurbaşkanına hakaret eden 60 yaşında bir emekli öğretmeni, küçük esnafı, canına tak ettiği için bir paylaşımı beğenen çiftçiyi koymaya çalışıyorlar. Bu konuda 100 binin üzerinde davanın olduğu düşünülürse CHP ancak bu tutumu ayıplayabilir. Nasıl olacak şimdi? Koronavirüsten rüşvetçiler, irtikapçılar ölmesin, onlar çıksın, cumhurbaşkanını eleştirenler ölsün. Bu yaklaşım kabul edilebilir bir yaklaşım değildir, ayıplı bir yaklaşımdır. Türkiye’de terör tanımı sorunludur. Öyle bir terör tanımı ve öyle bir uygulama var ki terör örgütü üyesi olmasa bile yaptığı işlemler sonucunda terör örgütü faydasına bir iş yapanlar terör örgütü üyesiymiş gibi yargılanır maddesi var Türkiye’de. O yüzden gazeteciler, avukatlar, siyasetçiler, insan hakkı aktivistleri, gençler, üniversite öğrencileri içerde. Her türlü muhalif içeride. Biz diyoruz ki ele silah alınmadıysa, silah teşvik edilmediyse, söylediği için içerde olanların bu kapsama alınmaması ahlaki vicdani değildir. Bizim bu konudaki uyarımız son derece nettir. Suçtan hareketle infaz düzenlemesi olmaz. Yargılama olmaz. Suçlunun iyisi kötüsü olur, suçlunun ıslah olanı ıslah olmamış olanı olur. Suçları kategorize etmek amacıyla yapılan bu düzenlemede bir eşitsizlik vardır.
VERECEĞİMİZ MÜCADELEDEN ŞÜPHESİ OLMASIN
Bugün Cumhurbaşkanı daha 2018’in sonlarında ‘Af ne demek, devlet kendisine işlenen suçları affedebilir’ derken, bugün neden bu konuda hiç konuşmamaktadır. Tarafsız cumhurbaşkanı için verilmiş bir korumayı haksızca kullanan birisi daha ilk önce bundan vazgeçmemektedir. Devlet kendine karşı işlenen suçlardan vazgeçmektedir. Bugün biz affetmedik diyenler de var. Soma aileleri diyor ki, ‘Hani bizi unutursanız yüreğiniz kuruyacaktı.’ Soma affetti mi? Ermenek affetti mi? Aladağ’da yüreği yanan babaların, anaların yerine affetmek sizin hakkınız mı? Çorlu kazası gibi toplumsal kazalar bu işin içine sokulurken, gazeteciler bu işin dışında kalsın demek husumet beslemekten başka bir şey değildir. Kimin kalıp kimin kalmayacağına bir toplumsal mutabakat üretmemenin, kategorik olarak siyasi yaklaşmanın sızlatacağı vicdanlar ortadadır. Erdoğan kendisine diktatör diyeni hapse atmaya çalışırken Aladağ’da kızı yanmış babaların adına af getirmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak vicdan ve adalet eksikliğine vurgu yapacağız. Ceza kanunlarında bir altın dengeyi hümanizm ve caydırıcılık dengesinin takipçisi olacağız. CHP, af kanununa yapıcı olarak bakmaya, kapsam ve vicdan yönünden kanunu doğru bir noktaya adil bir noktaya getirmeye çalışacak. İçerideki yakınlarının dışarı çıkmasını bekleyen anne babaların bizden yana endişesi olmasın ancak şu anda içeriye girmemesi gerekenlerin ve içerde tutulmaya devam edilmeye çalışanların yakınlarının da bizim onlar için vereceğimiz mücadeleden de şüphesi olmasın. CHP’nin bu tarihi süreçteki tutumunu hatırlatmayı önemli buluyoruz.
UMUMİ HIFZISSIHA KANUNU’NU UYGULAYIN
44 ilimizde belli ölçeklerde karantina uygulanıyor. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıha Kanunu’nun zorunlu tecride yani karantinaya tabi tutulanlar ile mesleklerinin icrası men edilen kişilerin tüm masraflarının hükümetçe karşılanacağını hüküm altına almaktadır. Soru bir, 44 ilimizin kimi beldesinde, kimi köyünde, kimi ilçesinde uygulanan karantina var buradaki insanlara üç öğün yemek, elektrik, su, doğalgaz masraflarını devlet tarafından karşılanması lazım. Bunu yapıyor musunuz? Kızılay ne yapmaktadır? Bu kanun derhal işletilmeli, karantina altındaki insanların iaşeleriyle ilgili bütün masrafların karşılanacağı açıklanmalıdır. Burada zafiyet vardır devlet kendini orada yeterince göstermiyor. Bu kanunu okuyunca herkesin anladığını, birileri neden anlamazdan geliyor. Berber, kuaför ve güzellik salonlarında, kahvehanelerde, okul kantinlerinde çalışanlar, kanuna göre koruma altında. Bunların yemeğini karşılamanız gerekiyor, neredesiniz, niye duruyorsunuz? Dükkanı kapanan küçük esnafın ya da açsa bile bu durumdan dolayı evine ekmek götüremeyen küçük esnafın desteklenmesi gerekir. Geçimlerini sağlayacak olan bir yardımın devlet tarafından yapıldığını görmemiz lazım. Bu, son derece kusurlu bir yaklaşımdır. Gerekeni önermeye devam edeceğiz. Devlet tarafından hiçbirisine sahip çıkılmıyor.
5 SİYASİ PARTİ LİDERİ KAMU SPOTU YAPSIN
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tekalif-i Milliye’yi hatırlatmaya devam ediyor. Şaşılacak şey. Dönüp dönüp prompterdan Tekalif-i Milliye’yi okumanın kime ne faydası var. Hangi algıyı yerleştirmeye çalışıyorsunuz? ‘Bu, Kurtuluş Savaşı kadar büyük mücadele.’ Yaratmaya uğraştığın algı, yaratmaya çalıştığın rıza buysa, bunu açık söyle. 12 Nisan 1923’te bu borcun ödenmesi için de kanun çıkarılıyor. Gün geliyor kurucu kadrolara sövüyor günü geliyor örnekler veriyor. Atatürk’ün dediği gibi bir halkçılık anlayışı içinde olsan, çağdaş bir kamu yönetimi anlayışına dönsen, o zaman başka bir şey olur da, dönüyor dönüyor bunu okuyor. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir ülke, yönetenlerin bütün basiretsizliğine rağmen bu zorlukları aşacağız. Örneğin bugün Ömer Çelik ağzına geleni söylüyor CHP’ye, neymiş bağış kampanyası sabote ediyormuşuz. Onu yapan sizsiniz. İlk günden beri hepimizin sosyal medyasında Sağlık Bakanlığı’nın çektiği kamu spotu var. İlk günden beri yapıcı katkı sağlıyoruz ama 7/24 sövdüğün, ötekileştirdiğin, şeytanlaştırdığın insanlar senden çok belki bizim sözümüzle bir şey yapacaklar. Ekrem İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın harekete geçirdiği bir kitle var sen onları durdurdun. Bu parlamentodaki 5 siyasi partinin lideri çıkar, bir kamu spotu yapar, bunu 14 gün önce bakan yardımcısı vasıtasıyla, bakana ilettim, teyidi de geldi. Herkes ikna edebileceği herkese konuşsun ne zararı var. Bir kampanyayı hep birlikte yürütmekle, Çankaya Köşkü’nde bir liderler zirvesini sen akıl ettin de, millet mi reddetti?
KUTUPLAŞMA BİTERSE DİYE ÖDÜNÜZ KOPUYOR
İki yönden sabotaj var, biz kendi kampanyalarımızla oluk oluk yardım toplayıp onları yerel iktidar alanlarımızda dağıtsaydık, vallahi AK Parti’ye bir şey olmazdı. Bütün korku, bunlar bizden çok mu toplar. Evet, öyle. İnanın bıraksaydınız her bir kuruşu bir fazla kursaktan bir lokma fazla ekmek, bir yudum fazla süt, sofrada kaynamış bir çorba olarak görülecekti. Buna izin vermediniz. Bugün tutup kullandığınız zehirli dil, kendi kampanyanızı sabote ediyor. Bırakmıyorsunuz ki insanlar milli takım ruhuyla böyle bir kampanyada dayanışma ruhuna girsin. Ödünüz kopuyor kutuplaşma biterse diye. Çünkü bütün gücünüzü kutuplaşmadan alıyorsunuz. Tek gücünüz var, kutuplaşma. Biz ve onlar. Koronanın karşısında bile birleşemeyiz diyor Süleyman Soylu. Neden? Birleşirsek ona yer yok, biliyor. O, iki taraflı bir toplum istiyor. İstemiyor ki bir yerde birleşelim. Oyunun farkındayız. Yoksa Ömer Çelik’e anlayacağı dilden yanıt vermek değil de o gün bugün değil. Erdoğan’ı çıldırtacak laflar ederiz de gün o gün değil biz onların seviyesine insek çıkarken vurgun yeriz. Bütün siyasi partilerin genel başkanlarının hep birlikte kamu spotlarında vatandaşı aynı ortak doğru etrafında birleştirmesi, ikna etmesi ve bütün partilerin önerilerinin alınarak bu süreçte zorluk çeken herkese katkı sağlanması son derece önemlidir. Yapıcı katkıları sürdürmeye ama zehirli dile teslim olmamaya devam edeceğiz”

Gündem'den Öne Çıkan Haberler