12.05.2020

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ALTAY: “ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI GİBİ DAVRANIP, 19 MAYIS’TA TÜM SİYASİLERE ELİNİ UZATMALI”

-“MUHALEFETİN GÖREVİ İKTİDARI SANDIK YOLUYLA DEĞİŞTİRMEKTİR”
-“COVİD-19 İLACI 2 GÜNDE RUHSAT AŞAMASINA NASIL GELDİ? İKİ FAHRETTİN’TEN HANGİSİNE İNANACAĞIZ?”

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Covit-19 salgını ile mücadele süreci ve ekonominin yaşadığı buhran döneminde Türkiye’nin bütünlük içinde olması gerektiğini, 19 Mayıs’ın bu birliktelik için bir fırsat oluşturduğunu belirterek, “Sayın Erdoğan bir gün Cumhurbaşkanı gibi davran. Kurtuluş Savaşımızın miladı olan 19 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı ol ve ayrıştırmadan tüm siyasilere elini uzat. Göreceksin bunun ekonomiye bile olumlu etkisi olacaktır” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündemi değerlendirdi. Salgın sürecinde siyasi tartışmaların bir kenara bırakılması ve herkesin aklın ve bilimin ışığında hareket etmesi çağrısı yaptığını hatırlatan Altay, ancak Bilim Kurulu’nun kararlarıyla çelişen ve tutarsız kararların devreye sokulduğunu söyledi. Altay, “Cumhurbaşkanı Sağlık Bakanı’nı, Sağlık Bakanı Bilim Kurulu’nu dinlerse, Türkiye bu süreci en az kayıpla atlatabilirdi. Ama bakıyoruz Bilim Kurulu üyelerinin itirazlarına rağmen AVM’ler açılıyor. Camiler kapalıyken, camilerde Cuma Namazı kılınamıyorken, içinde bulunduğumuz TBMM kapalıyken, hangi gerekçe ile AVM’lerin açılması kararı verildi bunu merak ediyoruz. Bilim Kurulu üyelerinin itirazlarına rağmen, AVM’lerin bu kadar erken açılması, salgınla mücadeleye bir darbedir” diye konuştu.
HANGİ FAHRETTİN DOĞRU SÖYLÜYOR?
Covid-19 salgını ile mücadele konusunda Sağlık Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı bürokratları arasında çelişkili açıklamaların ortaya çıktığına dikkat çeken Altay, “Yerli Covid ilacı ile ilgili olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 6 Mayıs’ta ‘Ruhsatlandırma safhasında olmadığını biliyoruz. Bu ilaçla ilgili de daha araştırma safhasında olduğunu ve bu dönemde klinik araştırma safhasına geldiğini biliyoruz. Bununla ilgili daha bir müracaatın olmadığını, klinik safhasından sonra artık ilaç ruhsat safhasına gelinmiş olur’ açıklaması yaptı. İki gün sonra 9 Mayıs’ta sarayın propaganda bakanı yani İletişim Başkanı Fahrettin Altun ‘ruhsatlandırılan ilaca satış izni verildi’ açıklaması yapıyor. Milletin aklıyla alay etmeyin.  2 gün önce klinik araştırma aşamasında olan bir ilaç, iki gün içinde nasıl ruhsat alabiliyor? Böyle bir ciddiyetsizlik olmaz. Sayın Erdoğan, milletin aklıyla ve haliyle daha fazla alay etmeyin. Biz şüphesiz Sağlık Bakanımızın bu açıklamasına itibar ediyoruz. İki günde mi klinik safha geçildi. Bu altı ayda geçilmez. Fahrettin Altun'un yaptığı milletle dalga geçmektir, millete yalan söylemektir. Üzücü olan Cumhurbaşkanlığı forsuyla, İletşim Başkanlığı adıyla kamuoyuna böyle yalan yanlış ucube açıklamaların yapılmasıdır” dedi.
BELEDİYELERE ERDOĞAN ENGELİ
Erdoğan’ın CHP’li belediyelere teşekkür ettiğine dikkat çeken Altay,Erdoğan, Ak Partili olmayan ama vefa dayanışma gruplarıyla iş birliği yapan; HDP'li, MHP'li, CHP'li, İYİ Partili belediyelere de teşekkür etti. Tabii Erdoğan'ın bu teşekkürü bizi hem şaşırttı hem aslında mutlu etti gibi oldu ama bu sefer kadroları gene kamplaştıran iş ve işlemler yapmaya başladı. TBMM'de milletin lehine bir teklif geldiği zaman bunu 'AK Parti getirdi engelleyelim' demiyoruz. O teklifi destekliyoruz. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, meclisinden 750 milyon borçlanma talep ediyor, 220 kilometrelik asbestli boruyu değiştirmeye çalışıyor ama AKP’li meclis üyeleri bunu engelliyor. Yapılmadığı vakit sadece Ankara değil İstanbul'un içme suyu da zehirlidir. Yani 25 milyon insanın içme suyunu zehirleyen bir atık su meselemiz var. Mansur Yavaş diyor ki: Bunu çözmemiz lazım. '220 kilometre asbest yani kanserojen boru var, bunları değiştireceğim' diyor. Meclisin verdiği 100 milyon. Şimdi nasıl olacak? Ey AK Parti'ye oy veren vatandaşlarım o meclis üyelerinin yakasına yapışın, verdiğiniz oyları haram edin. İstanbul'daki tablo daha vahim. Ekrem İmamoğlu 4 milyar 300 milyon lira borçlanma talebini meclise indiriyor. AK Partili meclis üyelerinin oylarıyla bu rakam kuşa çevriliyor, 640 milyon olarak geçiyor. Dün de Erdoğan belediyelere teşekkür ediyor. Teşekkürden sonra yaşanan bu tablo karşısında ben Erdoğan'a şunu söylemek zorundayım: 'Bizim aklımızla alay etme, ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün” diye konuştu.
DARBE MASKESİ BAŞARISIZLIĞI ÖRTMEZ
Erdoğan’ın maskesiz sokağa çıkılmaması çağrısı yaptığını ancak milletin maskeye ulaşamadığını vurgulayan Altay, şunları söyledi:
Cumhurbaşkanı herkese maske takmasını tavsiye ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı toplumun yarısı maske bulamıyor. Asgari ücretle geçinen bir ailenin zaten, senin şimdi satışını başlattığın maskeleri alma şansı yoktur. Ama Erdoğan bir darbe maskesi icat etti. Millete maske dağıtamadı ama kendisi bir darbe maskesi icat etti. Sayın Erdoğan senin icat ettiğin darbe maskesi CHP'li belediyelerin başarılı hizmetlerini örtmeye yetmez, boşalttığın Hazine'yi dolu göstermez, başarısızlıklarını örtmez. Bunu böyle bileceksin. Yeni önlemler açıklandı 16-17-18-19 Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Biz Meclisimizin 100. kuruluş yıl dönümünde bu tehdit noktasında etkinliklerimizi gerçekleştiremedik. Ben 19 Mayıs'ta hep birlikte sokakları meydanları dolduralım demiyorum. Ama bir garabet var. Gençlere kısıtlı sokağa çıkma iznini 19 Mayıs'ta değil de 20-22 Mayıs'ta vermek 19 Mayıs'ı hafifletmek anlamı taşır. Madem gençlere bir izin vereceksin, hazır 19 Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı da var... Erdoğan 19 Mayıs'ı gençlerin gönlünden zaten koparamazsın, bu milletin gönlünden silip atamazsın ama seni kim bu yanlışa düşürdü bilmem. 20 Mayıs'ta kaldıracağın kısıtlamayı 19 Mayıs'ta gençler için kaldırman çok doğru, anlamlı olur. Gel bu yanlıştan dön. Ben Meclis kapalıyken, camilerde cuma namazı kılınamazken AVM'lerin açılma kararını da derhal gözden geçirmeye saray hükümetini davet ediyorum.
19 MAYIS BİRLİK BÜTÜNLÜK İÇİN FIRSAT
Bir 'Memleket Masası' meselemiz var. AK Parti'ye yakın bir gazeteci, siyasetçi şöyle bir söz etti: 'Kılıçdaroğlu Erdoğan'a o kadar çok şey söyledi ki nasıl bir masada oturacaklar.' Hiçbir CHP'li Erdoğan'a bugüne kadar; Bahçeli'nin, Numan Kurtulmuş'un, Süleyman Soylu'nun söylediklerinden daha ağır bir şey söylemedi. Erdoğan'a düşen, Sayın Meral Akşener'den böyle bir teklif geldiğinde 'hay hay' deyip kollarını açmak idi. Ama hey hat Cumhurbaşkanı olarak kutuplaştırmak, bölmek onun siyasi ömrünü uzatacak bir imkan gibi görülüyor. Aslında geç kalınmış da değil. Sayın Erdoğan bak önümüzde bir de 19 Mayıs var. Anlamlı bir tarih var. 19 Mayıs'ta bir gün Cumhurbaşkanı ol. Her gün AK Parti Genel Başkanı'sın zaten. Ulusal kurtuluş savaşımızın miladı. Bir gün Cumhurbaşkanı ol ve herkese elini uzat. Ayrıştırmadan, o, bu demeden herkese elini uzat. Ne kaybedersin? Bak göreceksin bunun ekonomiye bile büyük katkısı olur. Eğer 19 Mayıs'ta bunu yaparsa iki ay sonra da başkente gelmiş olacak. Böylece başkenti de bir görmüş olur.
RTÜK MECLİS’TE TARTIŞILACAK
Ben Erdoğan'ın darbe paranoyası içinde olduğunu söylüyor idim. Ama maalesef darbe paranoyasından ziyade darbe mağduriyetine yatan bir Erdoğan ve AK Parti üst yönetimi ile karşı karşıyayız. AK Parti'ye karşı olan herkes darbeci, herkes terörist. AK Partiyi eleştirenleri televizyonlarına çıkaran bütün televizyonlar da aynı şekilde terörist. TBMM'nin açıldığı gönden itibaren en önemli gündem maddelerinden birisi RTÜK olacaktır. RTÜK'ün bu hadsizliği kabul edilebilir sınırların çok üstündedir. Kurul başkanı ve üyelerini uyarıyorum. Onları anayasanın ve yasaların kendilerine verdiği görev çerçevesinde iş yapmaya davet ediyorum. Yoksa TBMM olarak RTÜK'ün yaptığı usulsüz iş ve işlemleri mercek altına almak, Meclis'te bunun münakaşasını yapmak ve kamuoyu ile paylaşmak da en temel görevlerimizden birisi olacak.
ERDOĞAN’I SANDIKLA İNDİRECEĞİZ
Ben 31 Mart seçimleri sürecinde bir tahminde bulundum, ‘Ankara tamam, Mart’ın başında da İstanbul’u alacağımız kesinleşecek’ dedim. Vay Engin Altay darbe planlıyor dediler. Özgür Özel; saray düzeni, saray rejimi, saray saltanatı, saray hükümeti, saray kabinesi... Bunların hepsi aynı şeydir. 'Değişecek' dedi diye darbecilikle suçlandı. Allah'tan korkun kuldan utanın. Erdoğan seninle sandıkta hesaplaşacağız. İçin rahat olsun. Ama sandığı tekmeleyen sensin. Sonra geleceksin darbe edebiyatı yapacaksın. 12 Eylül'ü göklere çıkaran, 28 Şubat'a övgüler dizen Fetullah Gülen ile yıllarca o zaman niye iş birliği yaptın? Erdoğan şunu bilmelidir: Her darbe bir siyasi projedir ve arkasında dış destek vardır. Darbeden sonra sonuçlarının kime yaradığına bakmak lazım. CHP için hepsi aynıdır, lanetlenmelidir. Ama üç darbe var ki bundan Erdoğan istifade etti. 28 Şubat üzerinden siyasi yürüyüşe çıktı, 27 Nisan'da beslendi, 15 Temmuz darbesine de bu 'Allah'ın lütfu' dedi. Bu darbe vesvesesinden AK Parti'ye ve Erdoğan'a ekmek çıkmaz. Erdoğan, kusurlarını, ayıplarını ve günahlarını örtmek için üç şeye sıkı sarılıyor: Darbe, CHP, dış güçler. Üç ayda bir darbe tartışması açan Erdoğan'ı, rüyasında darbe gören Cübbeli Ahmet Hoca kafasına benzetiyorum. Erdoğan rahat olsun. Erdoğan seni oradan indireceğiz, muhalefetin görevi iktidarı değiştirmektir. Yalnız şunu bil, sandığın dışında hiçbir gücün, hukukun dışında hiçbir gücün Erdoğan'a ve AK Parti'ye dokunmasına müsaade etmeyeceğiz. Erdoğan'ı biz oradan sandık marifetiyle indireceğiz. Sandık ve hukuk dışında hiçbir gücün Erdoğan'ın yakasına ilişmesine bizim müsaademiz yoktur. Ama muhalefetin görevi sandıkla iktidarı indirmektir.”
AÇIK DİKTATÖRLÜK
Altay, infaz düzenlemesi ile ilgili bir soru üzerine, “15 Haziran'a kadar süre var. CHP, kimin işine yarıyor yaramıyor diye bakmaz. CHP bütün kanunlar için şuna bakar: Anayasa'ya uygun mu değil mi? Anayasa'ya uygun olmayan ama CHP'nin dahi çok işine yarayan bir konu da olsa CHP Anayasa Mahkemesi'ne gitmek zorundadır. Bir ön hazırlık yapıldı, kaba olarak mesele şekillendi bir kelimeyi bile atlamamak adına titiz bir çalışma yapıyoruz. Süresi içinde esastan da başvurumuzu yapacağız” dedi.
Meslek odaları ile ilgili bir başka soru üzerine de Altay, “Biz Meclis'e gelmeyen bir konu ile ilgili genelde çok laf etmeyiz, çünkü gelmeyebilir de... Kamuoyuna yansıyan şekliyle şunu söyleyeyim. Böyle bir teklif gelirse, bu artık örtülü diktatörlükten açık diktatörlüğe geçişin ayak sesleridir. Ben Erdoğan'ın buna cesaret edeceğine ihtimal bile vermem, vermek de istemem” yanıtını verdi. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler