18.04.2024
18.04.2024
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Bilkent Üniversitesi Sosyal Demokrasi Topluluğu'nca düzenlenen Gençlik Buluşması’nda yaptığı konuşmada, “Önümüzde açamadığımız devasa bir kapı vardı. Kale gibi. Siyasetin başarı kapısı bizim partiye kapalıydı. Başımızın üstünde bir cam tavan vardı. Yüzde 25’lik. Kıramıyorduk, kıramayacağız diye artık zıplamıyorduk da. O devasa siyaset kalesinin kapalı başarı kalesinin 3 anahtarı vardı. Tarihten mirastı. Emanetti. O 3 anahtarı 3 deliğe soktuk ve teker teker çevirdik. Siyasetin başarı kapısı açıldı” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Bilkent Üniversitesi Sosyal Demokrasi Topluluğu tarafından düzenlenen Gençlik Buluşması’na katıldı. Genel Başkan Özgür Özel burada yaptığı konuşmada, gençlere seslendi. Özel, “Ben Sosyal Demokrasi Kulübünün davetlisi olarak burada bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Üniversitelere çok gittim. Bundan önce Bilkent’e de geldim. Biraz önce hocalarımla o toplantılardan ne çok şey öğrendiğimi de paylaşıyordum. Türkiye’nin dört bir yanında üniversitelerde konuşma yaptım. Ama bu CHP’nin Genel Başkanı olarak da çünkü Genel Başkan seçildikten sonra hızlı bir aday belirleme süreci, sonra yoğun bir kampanya süreci oldu. Hem Genel Başkan olarak hem de 47 yıl sonra CHP birinci parti olduktan sonra ilk katıldığım programdır. Benim için çok anlamlıdır. Hepinize teşekkür ederek başlamak istiyorum” dedi.
“HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIK VE YAŞATTIK”
“Normalde 600 kişilik salona alışığım. Meclis’te de 600 sandalye var” diyen Özel, “Genelde 600 kişinin 350 kadarının benden hoşlanmamasına da alışığım. Bazen 350’si birden sıra kapaklarına vururken kalp atışımın 60’dan 62’ye çıkmadığına da alışığım ama burada o kadar çok sevmeyenimin olmadığını da biliyorum. 600 kişinin karşısında o çok zorlu oturumlarda, kavgalı oturumlarda, sonunda 4 tonluk kürsünün devrildiği tartışmalı oturumlarda duymadığım bir heyecanı duyduğumu ifade etmek isterim. Biz CHP’de 14 ve 28 Mayıs sürecinde siz gençlere daha önceden verdiğimiz sözü tutamamanın, Cumhuriyetin kurucu partisi olup 100’üncü yılında yapılacak seçimlerde Cumhuriyetin yüzüncü yılında Türkiye’yi yönetecek kadroların, Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, liderlerine ve liderine husumet değil minnet duyanlar olması gerektiği gerçeği ile bir mücadele verip, çok umutlanıp, çok umutlandırıp, aslında çok çalışıp, sonra da büyük bir hayal kırıklığı yaşadık ve yaşattık” ifadelerini kullandı. Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“DEĞİŞİM SÜRECİ YAŞANDI”
“Sonrasında CHP’de bir kurultay süreci, bizim deyimimizle bir değişim süreci yaşandı. Ben her seçim sonucunun siyasilere yazılan birer mektup olduğunu, sandıktaki kolektif, birleşmiş aklın, hatta sandığa gitmeyip konuşmayan aklın, o toplam bileşik aklın bir mesaj verdiğini, o mesajı doğru okuyanların siyasette iyiye gittiğini, okuyamayanların da kötüye gittiğini adımın Özgür olduğu kadar inanarak savunan birisiyim. Ömrüm boyunca hep bunu savundum. Siyasi hayatım boyunca da. Önce Manisa Eczacı Odası’nda genel sekreter ve başkandım, sonra Türk Eczacıları Birliği’nde genel sayman ve genel sekreterdim. Meslek siyasetinde de bugünkü gibi aktif siyasette de toplam geçirdiğim 20 yılda Türkiye’nin seçilmiş en genç oda başkanıyken, 26 yaşlarında bugüne kadar hep bunu gördüm. Seçmenin mesajını alırsan doğru yaparsın. Almazsan tükenme sürecin başlar. Biz benimle birlikte bir kısmı burada olan arkadaşlarla birlikte yüzyılın değişimi, değişimin yüzyılı sloganıyla yola çıktık. Kurultaya aday olduk.”
“TÜRKİYE’Yİ TERK EDECEKLERDİ”
“İlk aday olduğum süreçte asla kongreyi kazanamayacağımızı, aday olmak için gerekli olan 60 imzayı dahi toplayamayacağımızı söyleyenler varken, bize inanan genç, dinamik kadrolarla biz CHP değişmezse seçmenimizin büyük bir duygusal kopuş yaşadığını, sandığa gitmeyeceğini, bizi cezalandıracağını, katılım oranlarının düşmesinin iktidar partisine yarayacağını ve küskün muhalif seçmenin bize çok ağır bir bedel ödeteceğini düşündük. Savunduk. Anlattık ve yola çıktık. Zaman içinde o ikna edemezsiniz diyen delegeleri, değişime inanan kadrolarımızın samimiyetini gözlerinden gören sokaktaki insanlar ikna etmeye başladılar. Dediler ki delegeler çok katıdır. Çok katıydı ama tıraş olurken berber delegenin kulağına, abi partinizde bir değişim olmazsa işiniz zor demeye başladı. Bizim delege asansöre binerken değişim karşıtıydı, son anda kapanırken kapı tak içeriye bir üniversite öğrencisi girdi, dedi ki üçüncü katta oturan delegeye, vallahi hafta sonu oy kullanmaya gidiyorsunuz ve değişim olmazsa ben bir daha oy kullanmayacağım, Türkiye’yi de terk edeceğim. Bizim delege asansörde değişti.”
“BAŞARI KALESİNİN 3 ANAHTARI VAR”
“43 yaş ortalaması olan bir parti meclisimiz var. Yaş ortalaması 46 olan bir merkez yönetim kurulumuz var. Merkez yönetim kurulu üyelerimiz gölge kabine olarak görev yapıyorlar. 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı yardımcısına karşılık 18 ismin 9’u kadın ve 9’u erkek. Tayyip Erdoğan burada 17 erkek görevlendiriliyor. Tek kadın görevlendiriyor, ona da diyor ki sen aile bakanısın. Sen dışişlerinden, içişlerinden, ekonomiden, eğitimden, kültürden anlamazsın, sen aileden anlarsın, sen Aile Bakanısın diyor kadınlara. Biz de 9’u kadın ve 9’u erkek. Bu kadro ile birlikte yerel seçimlere yürüdük. Yerel seçimlerde biraz önce hocalarımın da sorduğu sorulara cevap verirken ifade ettiğim gibi, önümüzde açamadığımız devasa bir kapı vardı. Kale gibi. Siyasetin başarı kapısı bizim partiye kapalıydı. Başımızın üstünde bir cam tavan vardı. Yüzde 25’lik. Kıramıyorduk, kıramayacağız diye artık zıplamıyorduk da. O devasa siyaset kalesinin kapalı başarı kalesinin 3 anahtarı vardı. Tarihten mirastı. Emanetti. O 3 anahtarı 3 deliğe soktuk ve teker teker çevirdik. Siyasetin başarı kapısı açıldı.”
“SADECE VE SADECE GENÇLERE EMANET ETTİ”
“Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti CHP’nin genel başkanlarına mı emanet etti? Yapabilirdi ama öyle yapmadı. Kendisi askerdi, genelkurmay başkalarına mı emanet etti? Ordu komutanlarına mı emanet etti? Yapmadı. Ne milletvekillerine, ne belediye başkanlarına bıraktı. Sadece ve sadece gençlere emanet etti. Demek ki başarı kapısının ilk anahtarı gençlerin önünü açmak, gençlere güvenmek ve o emaneti hatırlatmaktı. İlk anahtarı taktık. İkincisi, Avrupa Birliği’nin çok caka satan ülkelerin, İskandinav ülkeleri, demokrasinin kaleleri, Türkiye Cumhuriyeti’nden 50 yıl sonra kadına seçme ve seçilme hakkı verdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önünü açtı. Türk kadınında o hak kaldı. İkinci anahtar, eşit temsildi. Kadınların siyasette daha çok olmasıydı. Üçüncü anahtar, bizi geri bırakan neydi? 200 yıl geç gelen matbaa. Avrupa modern silahlara çalışırken, kendi içinde hurafelerle uğraşanlar, donanmayı Haliç’e hapsedenler, sonra bir gün işgal kuvvetleri geldi, işgal etti. Sonra beka sorunu, meka sorunu... Cumhuriyet bilime, fenne sarıldı. Üçüncü anahtar da bilimdi. Ölçme, değerlendirme. Adayları belirlerken 330 bin tekil anket yaptık. Adaylarımızı 250 bin anketle sahada takip ettik. Bir hocam sordu, kaç belediye başkanınız seçildiğine kendi bile inanamadı dedi. Hiç yok dedim. En az bileni seçimden 10 gün önce benden öğrendi, trendinin nasıl olduğunu, hangi seçmen kitlesinde zayıf olduğunu, hangi sorunu çözerse seçimi kazanacağını. İnanılmaz bilimsel yöntemlerle çalıştık. Vaktinin çok büyük bölümünü Bilkent’te geçiren Selin Sayek Hocamızın sistemli ve düzenli çalışmalarının da katkıları oldu. Bilkent’ten artan dar vakitlerinde bize katıldı.”
“İZMİR’İN EN KALABALIK İLÇELERİNİ KADINLAR YÖNETİYOR”
“Bu genç ekip, bu kadar çok kadının olduğu bir ekip mesela şöyle işler yaptı. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı olmuş. Bu seçimde 9 aday gösterildi, 8’i seçildi. İzmir’in en kalabalık 4 ilçesinin 3’ünü kadınlar yönetiyor şimdi. 12 tane 40 yaş altı belediye başkanı adayının 11’i seçildi. Nerede gençler ve kadınlar konduysa başarılı oldular. Onların yüzü suyu hürmetine daha bir sürü aday da başarılı oldular. Bodrum Belediye Başkanı, Bodrum İstanbul’un 40’ıncı ilçesi, kim bilir hangi çıkar grupları peşindedir. 30 yaşında belediye başkanım var. Bodrum’un en yerli, Bodrum’da ilk mandalinayı büyük dedesi dikmiş. Korkuteli’nde 29 ve Bucak’ta 28 yaşında kadın belediye başkanımız var. Hüseyin Can Güner, 31 yaşında üzerinde bulunduğumuz Çankaya Belediyesi’ni yönetiyor. Yanında Sevgi Kılıç var. Gençlik Politikalarından Sorumlu, gençlik kollarından geliyor. 30 yaşında. O yüzden bu partinin kodlarında bu var zaten. İstanbul Avcılar’da, Tuzla, İzmir Çeşme, Narlıdere, Bodrum ve Ankara Çankaya’da 32 yaş altında Türkiye’nin en kalabalık, rantın en yüksek olabileceği, bütün çıkar çevrelerinin en önemsediği belediyelerde, bu örgütün gençlik kollarından gelen, 30’lu yaşlarının başlarında, iyi eğitimli ve liyakatli, yabancı dil bilen, dünyayı bilen ve Türkiye’yi gören vizyoner arkadaşlarımız oturuyor. Yani bu seçimi CHP nasıl kazandı diye bakanlar, o kapıya takılan 3 anahtarı, onun Cumhuriyetin kuruluş kodları olduğunu, bir Osmanlı İmparatorluğundan genç Cumhuriyete geçişte kimlere başarıldı, kimlere yüründü, nasıl davranıldıysa, onun bize rehber olduğunu bilmelerini isterim. CHP için ve Cumhuriyet için yaptığımız iş sürpriz değil. Eğitim ve üniversite reformunu yapan Reşit Galip 39 yaşında Milli Eğitim Bakanıydı bu ülkede. Köy enstitülerini yapan Hasan Ali Yücel 40 yaşındaydı. Hıfzıssıhhayı kuran Refik Saydam 39 yaşındaydı. Sekizinci İnönü hükümetinde Bülent Ecevit, 36 yaşında bakandı. 35 yaşında Deniz Baykal birinci Ecevit hükümetinde bakandı. Önder Sav, 36 yaşında Çalışma Bakanı, Erol Çevikçe 34 yaşında Bayındırlık Bakanıydı, Ahmet Taner Kışlalı 38 yaşında Kültür Bakanıydı. Şimdi bir sonraki seçimlerde geleceğiz. Bizi nasıl bakanlar yönetecek diyorsanız. Bugün nasıl cesur, kararlı bir adımla gençlere, kadınlara ve liyakate yatırım yaptık, adım attık, güvendik, sonuç aldıysak aynı sonucu alacağımızdan kimseni şüphesi olmasın.”
“ESAS BEKA SORUNU…”
“Bu seçimde yok sayılanlar, unutulanlar, ötekileştirilenler, bu seçimi kazandı. Emeklisi ve emekçisiyle. Beyaz, gri, mavi yakalı emekçileriyle. Esnafı, çiftçisiyle. Ama bu seçimde, en çok seslendiğim ve bir yerden sonra sesimi duyduklarını gördüğüm gençler kazandı ve kazandırdı. Bir ülkede beka sorunundan bahsediyorlar. Devlet Bey ve Tayyip Bey bahseder. Bir ülkenin beka sorunu, o ülkenin geleceğini tehdit eden bir büyük sorun. Çoğunlukla da işgal mişgal. Bu ülke bir kere beka sorunu yaşadı. Matbaa 200 yıl geç gelince, biraz önce söyledim. 7 ülke geldi ve istila etti. Paylaştılar. Beka sorunu olunca, birilerinin göze alması gerekiyordu. Birilerinin çok sevdikleri kırmızı halıyı seri verdiler, işgal donanmasına. Bizim her şeyi öğrendiğimiz ve emanetini taşıdığımız Kartal istimbotunun ucuna çıktı, yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ dedi. Birileri Yıldız Sarayının arka bahçesinden bindiler gemiye. İngiliz zırhlısı ile ayrıldılar. Bizimki Bandırma Vapuruna bindi, kurtuluşu ve kuruluşu örgütlemeye gitti. O yüzden memlekette beka sorunu olunca kimin nasıl davrandığı belli. O davranışı sergileriz de esas beka sorunu bugün o gün değil. Bugün beka sorunu her 4 gençten üçünün bavulları zihninde toplamış olmasıdır. En kötüsü yüzde 62, en yükseği yüzde 78 olmak üzere 5’ten fazla ankette gençler imkanım olursa yurtdışına gitmek, oraya yerleşmek ve orada yaşamak istiyorum diyor. Bu ülkenin yetişmiş, iyi eğitim almış ya da hak ettiği halde o fırsat eşitliğinden yararlanamamış pırıl pırıl gençleri, maalesef dünyanın başka ülkelerine gidiyor. Beka sorunu dünyanın başka ülkelerinin Türkiye üzerinde hesap yapması değildir. Plan yapması değildir. Hayal kurması değildir. O hayalleri geri püskürtmesini bildik ve biliriz. Bir ülkenin gerçek sorunu, o ülkenin gençlerinin dünyanın diğer ülkelerinde hayal kurmasıdır. İşte biz bu seçimlerde hiç olmazsa bir seçim daha, geleceğini dünyanın başka yerlerinde değil bu ülkede aramak üzere ya da gitse bile dönmeyi düşünerek, gönlünü hiç olmazsa burada bırakarak, gençlere bu ülkede hayal kurmaları için birlikte bir şey yapmayı teklif ettik ve onları çağırdık.”
“ORTAK DEĞERLERE İNANDIK”
“Sadece sosyal demokratları davet etmedik. Yalandan ve haramdan bıkmış muhafazakar demokratları da öyle kaba saba milliyetçilikle değil ama bu ülkenin yarınlarına, birliğine, bütünlüğüne önem veren milliyetçi demokratları da bu ülkenin toprak bütünlüğüne saygılı Kürt demokratları da ortak bir gelecek hayali kurabilen bu ülkedeki herkesi Türkiye ittifakına davet ettik. Bu Türkiye ittifakının milli takım gol atınca sevinen herkes, filenin sultanları ile gözyaşı dökebilen herkes, bu ülkede ayrılıkları, farklılıkları değil ortaklıkları önemseyenleri, bu ülkede farklılıkları risk, tehdit, öteki gibi değil farklılıkları güç olarak görenlerin bir arada olmasını önemsedik. Zaman zaman tuhaf istismarlar yaparlar, biz açık açık söyledik. Doğanın bilinen en eski ve en saygı duyulan, daha dinler yokken, ilkel kabilelerin karşısında saygı ile eğildikleri bir doğa olayı var. Gökkuşağıdır. Farklı renklerin yan yana birbirinin içine ve işine karışmadan durabildiği o gökkuşağının ne kadar önemli olduğunu, Türkiye’nin bütün renkleri kucaklamasının ve bunu ortak değerlerle yapmasının mümkün olduğuna inandık. Bu bütün açılardan bakıldığında Türkiye’nin çok çok önemli gördüğümüz en büyük sorunuydu. Benim gençlerin sorunları ile ilgili, Türkiye’deki KYK yurtlarından, KYK borçlarından başka sorunlara kadar partimizin, danışman arkadaşlarımızın derlediği dünya kadar açılışta söyleyebileceğim şey var. Ama soru cevap ile ilerlemek çok daha keyifli. Ben sözlerimin kürsü kısmını şöyle tamamlayayım. Hayatımdaki en unutamayacağım günlerden biridir. Çünkü CHP’nin Genel Başkanı ve partinin birinci parti olduğu bir günde böyle gözleri ışıl ışıl ve benim geleceği yönelik olarak en çok gözünün içene bakmak istediklerimle, eğer birbirimizin gözünün içene doğru bakıyorsak, birbirimizi anlıyorsak, birbirimiz ve ülke için yarınları yeniden kurabilecek olduklarımızla beraberiz. Burada olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum. Minnetlerimi sunuyorum.”
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024