25.03.2024
25.03.2024
“İSMİ, CİSMİ BİLİNMEYEN BAKANLARDAN SAHADA SEÇİM ÇALIŞMASI BEKLİYORLAR”
“BU MİLLET BİRİLERİ DEVLET GÜCÜNÜ KULLANIP KENDİSİNE PARMAK SALLADI MI ASLA TESLİM OLMUYOR”
“SEÇİMLERİ YİNE İPTAL EDERLERSE MİLLETTEN BÜYÜK BİR DEMOKRASİ TOKADINI YERLER”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Bence bu seçimdeki en büyük avantajımız şu. Tam dediğiniz gibi devlet ve millet yarışıyor. Bu coğrafyada ne zaman devlet ve millet yarıştıysa, millet kazanmıştır. Bu millet birileri devlet gücünü kullanıp kendisine parmak salladı mı asla teslim olmuyor. Ama bugün geldiğimiz noktada birileri devlet olmuş, devleti partinin emrine vermiş, kendini de devletin yerine koymuş. Bakanları salmış. Bence millet ve devlet yarışını yine millet kazanacak” ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında gazetecilerin soruları yanıtladı. Özel, yayında sorulara şu yanıtları verdi:
NASIL BİR SEÇİM HAVASI VARDI MEYDANLARDA? KÜSKÜN SEÇMENİN DURUMU NE?
“Ben bugün önce Kilis, Sonra Gaziantep’teydim. Hatta Kilis’te ağır sağanak yağış altında yarım saatten fazla konuştuk. Kilis bizim geçmişte milletvekilimizin olmadığı, iddiamızın olmadığı, oyumuzun düşük olduğu bir yer. Yerel seçimlerin çok sayıda sürprize gebe olduğunu gösteren yerlerden biri de Kilis. Dikkat ettiyseniz Sayın Erdoğan da Gaziantep mitingi yapmadı, apar topar Kilis mitingi yaptı çünkü Kilis’te üzerinde bütün CHP’lilerin mutabakata vardığı 37 yaşında bir adayımız var. Örgüt o ismin aday gösterilmesi durumunda yarışta olabileceğimizi söylüyordu. Geçtiğimiz ay bir anket istedik, ciddi şekilde iddia koyduğumuzu gördük. Kilis’te başa baş bir yarış halindeyiz. Kilis çok uzun yıllardır iki milletvekili bir belediye başkanlığı hep AK Parti’de ve dört kişi arasında dönüyor bu üç koltuk. Büyük yılgınlık var. Genç arkadaşımız kazanmaya çok yakın. Geçen hafta hızla Erdoğan miting koymuştu. Biz de yaptık. Orada üçlü bir yarış var. Sonra Gaziantep’e geçtik. Gaziantep meydanda beklenmedik bir kalabalık vardı. Hem Ramazan hem hafta içi hem mesai saati hem rüzgâr vardı. Çok iyi işler yapacağız, nereye varır bilmiyorum. CHP için kolay bir şehir değil ama belediye sayımızı ve oyumuzu artıracağız. Hiçbir anket öncekinden kötü değil. 2019’de grup başkanvekili olarak 60 günde 41 ilde 249 aday tanıtmıştım. Yerel seçim aday tanıtım ve propagandası nasıl yapılır? Meydan nasıl cevap veriyor ve sonuca nasıl yansıyor biliyorum. 2023 seçimlerinde Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte birçok yere gittik geldik. Özellikle yerel seçimden yerele seçime karşılaştırmada bir öncekinden çok daha iyiyiz. Birçok dezavantaja rağmen çok iyiyiz. İttifak yok. İttifak ortakları yok. Ona rağmen hem meydanların heyecanı büyük hem de anketler. Hiçbir meydan bir öncekinden kötü değil, hiçbir anket bir öncekinden kötü değil. Her gelen daha iyi.
SOMUT OLARAK YENİ ALINABİLECEK YERLER
Giresun gençlerin deyimi ile ‘yıkılıyor.’ Giresun’da miting alanına sığmadık. Ayrılan yer dolmuştu. Dört ayrı ara sokaktan da sokak dolusu insan görebildiği kadar meydanı görüyordu. Giresun’u alacağız diyorum. Kırıkkale’yi alıyoruz. Malatya ve Adıyaman’da depremden sonra o iki ilde iki milletvekili inanılmaz gayret gösterdiler. Hem Veli Ağbaba hem Abdurrahman Tutdere. Bursa, Balıkesir, Manisa, Denizli’den inancım bu dördünden ikisini kesin alacağız, belki de üçünü, dördünü birlikte alacağız hangileri derseniz hepsi birbirinden iddialı. Manisa’da durum iyi. Balıkesir’de Ahmet Akın zaten uzun zamandır mücadele veriyor.
HATAY, ANTALYA GİBİ BELEDİYELERDE DURUM NEDİR?
Antalya’da bayağı farkı açmış durumdayız. İyi görünüyor. Antalya’da rahatladık diyebilirim. Hatay’da riskimiz devam ediyor ama her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Gökhan Zan olayı yaşandı TİP adayı çekti aday çekilmedi bir şeyler oldu ama AK Parti’ye oy vermeyen seçmenin nasıl bir tavır göstereceği, daha önce TİP’e oy vermeyi düşünen seçmenin nasıl tutum alacağı son derece önemli. Zan’ın çekilmesinden sonra anketimiz yok. Öncesinde AK Parti’yle başa baş yarışıyorduk. Zan’ın kaybettirme riski vardı. TİP’in adayını çekmiş olması avantaja dönüşecek mi göreceğiz. Zan TİP adına kampanyasını sürdüremez. Pusulaların basılmış olmasından ve Seçim Kanunu’ndan dolayı TİP logosu ile girecek. TİP’in kabul etmediği hiç birimizin kabul edemeyeceği bir noktaya sürüklendi. Onu Hataylıların vicdanına bırakıyoruz. 11 il arasında benim de en dikkat ve merakla ve aman kaybetmeyelim diye baktığım il Hatay, onun dışındaki iller Hatay’dan daha rahat.
‘TEK BAŞIMIZA KAÇ İLİ ALIRSAK KENDİMİZİ BAŞARILI GÖRÜRÜZ’ DEDİNİZ?
Biz Türkiye İttifakı çağrısında bulunuyoruz. Oy verdiniz başkanlarınız sizi pişman etmedi. Dayanışmayı getirdiler israfı bitirdiler. Yeni 5 aldığımız ilin tamamında genel memnuniyet var. Bütün belediye başkanlarımız pandemide çok iyi bir sınav verdiler. Ben çok net takip ettim. Bu işin en çok analizini yapan bendim ve Genel Başkan oldum, böyle anlatıyorum. Pandemide ve kriz anlarında AKP ile CHP belediyeciliği şöyle ayrışıyor. Pandemi, sel, deprem olduğunda AKP’li belediye başkanlarının gözüne ışık tutulmuş gibi donup kalıyorlar. Ankara’dan bir şey bekliyorlar. Çünkü çok katı parti hiyerarşisi var. Yıllardır yönetilmişler. Yıllardır bir mekanizmanın lafından hiç çıkmamışlar. Bizimkiler hiç merkezi yönetim başlarında olmamış. Hep kendi göbeklerini kesmişler, hep kriz yönetmişler. Borçlanmak istiyor, azınlık var. Kriz. Banka kapıda, kriz. Zeydan Karalar koltuğa oturuyor, koltuğu haczediyorlar. Kriz. Öyle günlerden geldikleri için bizimkiler pandemide 3 maskenin dağıtılamadığı günlerde... Özellikle dayanışma belediyeciliği şöyle bir noktaya geldi. Pandemide AKP’li belediyeler ıssız ve sessizdi. CHP’li belediyeler de dozer sesinden geçilmiyordu. Arkadaşlar o süreçte yılladır kazılmayan yolları, trafikten doyalı dokunulamayan kavşakları, Üsküdar meydan hepinizin çok canlı gördüğü yer. O günlerde İSKİ’de bir sunum aldım. Dediler ki Barbaros Bulvarı’nın altına girdik, 4 gün içinde bütün yağmur suyu drenajını ayırdık. Ne yağmurlar yağdı, Üsküdar şıkır şıkır bir meydan oldu. Eskiden birinci katın balkonundan Kız Kulesi’ne kadar deniz geliyordu. Şimdi bir tane viyadükte bu sene araçlar yüzmedi. Barbaros Bulvarı’nda şelaleler aşağıya akmıyor artık. Ayrıca dedik ki ya İstanbul’a pata pata gezip de Katarlılara arsa beğenen helikopter tekrar gelirse. Ya Ankara’yı parsel parsel satanlar geri gelirse. O yüzden gelin Ankara ittifakı olsun, İstanbul ittifakı olsun dedik ve ben her yerde Türkiye İttifakı’na çağrı yapıyorum. 1,5 aydır. Seçimlerde bir başarı elde edersek bunda şunu yapmam. İşte gördünüz mü CHP’yi, biz geldik hemen bilmem ne yaptık filan demeyiz. Ama kıymetini bilir, yük alırız. Ödev alırız. Bu da bir mesuliyet. Çünkü insanlar bu seçimde geçen seçimde oy verenler kendi partilerinin yönetimleri başka bir şey değdiği halde ülkeyi düşündükleri, kenti düşündükleri için, bu ülkede muhalefetin bence en önemlisi darmadağın olması iktidarı iyice kontrolsüz yapacağı için, siyaseti dengelemek için, genel siyasete yerelden bir denge üretme ihtiyacını gördüklerinden destek verecekler diye düşünüyorum. Bunu benim başarımdır, partimin başarısıdır değil bizim ve partimizin, Türkiye İttifakı’nın bir başarısıdır diye göreceğiz ve yorumlayacağız. Böyle doğrudan kendimize mal etme gibi bir niyetimiz yok.
PARTİLER DAĞILDI AMA SEÇMEN AYNI ADAY ÜZERİNDE BİRLEŞTİ DENİLEBİLİR Mİ?
Birçok yerde anketleri görüyoruz. Seçim akşamı siz de göreceksiniz. İYİ Parti de oy alıyor. Geçen gün Denizli’deydik, Denizli’nin yüzde 7’lik bir oyu var. Bizim adayımız 2 puan, 1,5 puan arkasında, AKP’nin adayını yakalamış. Orada ben seçmenden şöyle bir şey talep ettim. Dedim ki ‘biz Ankara’da ittifak yapamadık ama gönlünde ve gözünde güneş olan iyi insanlardan Denizli’de destek istiyorum.’ Çünkü o seçmenin bir kısmının verdiği desteği bir kısmı daha verse seçimi alıyoruz. Ama elbette her parti belli miktarda oylar alacak. O analizler ayrı ayrı yapılacak. Ben birkaç şeye birden, ölçme ve değerlendirmeni önemine, adaylaştırmada objektif kriterlere, başarılı belediye başkanlarını kayıtsız, şartsız hiçbir kritere bakılmadan yeniden adaylaştırılmasına ve örgütün, seçmenin sesini dinlememize bağlıyorum. Çünkü iki ay önce ilk simülasyonlar 11 belediyeden 3’e düşersiniz filan. Ankara kalır, İstanbul gider, Eskişehir gitti. Şimdi Eskişehir’de 9 puan öndeyiz. Seçmenin aday profiline bu kadar duyarlı olmasından çok büyük memnuniyet duyuyorum. Kadın gördüğünde, genç gördüğünde seçmen dönüyor ekstra kredi veriyor. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı vardı toplam. Biz seçilecek 9 kadın belediye başkan adayı gösterdik. 12 de 40 yaş altında belediye başkan adayı gösterdik. İlk anketler normal ama son anketlerde 30 ilçede kadınlar ve gençler inanılmaz. Diğer adaylar mesafe almış. Ama kadınlar ve gençler inanılmaz pozitif ayrılmış. Seçmen aday profiline çok duyarlı. Değişim istiyor.
ESKİŞEHİR’DE FARK AÇIK MI?
Eskişehir’in adayında oyun bitmez değil. Biz geçen sene Mayıs ayının 14’ünde şu anda Cumhur İttifakı’nın adayını dost bildik, ittifak bildik. Aynı çerçevede seçime girdik. O tarihlerde kendi şirketine 5 milyon lira AKP’den teşvik almış. Seçim bitti, ilk açıklama ondan geldi. ‘İYİ Parti bu seçimlerde AKP ile ittifak yapmalıdır.’ Hoppala dedik ne oluyoruz? Bütün Türkiye bir hafta onu konuştu. Sonra İYİ Parti’den ayrıldı, AKP’ye katıldı. O katılırken ne yaptı? Daha 1 yıl olmamış, Eskişehir’de kendisine verilmiş, 70-80 bin, kaç bin oyla seçildiyse, muhalif oyu saraya götürdü ve sattı. İnanılmaz bir şey. Şimdi onu aday yaptılar. O yüzden Eskişehir’e 3 kere gittim. Çok önem verdiğim yerlerden bir tanesi Eskişehir. Yılmaz Hoca gibi bir efsane. Yılmaz Hoca gibi bir efsane, genel sekreterinin elini kaldırdı. Bütün Eskişehir ile birlikte, müthiş birlik ve beraberlik halinde. 54 yaşında bir Cumhuriyet kadını Eskişehir’in hikâyesini devam ettirecek. Orada bir siyasi yankesiciliğe Eskişehir’in vicdanı itiraz ediyor. İttifaksız, mittifaksız inanılmaz bir oy alıyoruz orada.
SON DAKİKA İTTİFAKLARI OLUR MU? SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN İSTANBUL SEÇİMİNİ ETKİLEYECEK AÇIKLAMA YAPMASI BEKLENİYOR, ETKİSİ NE OLUR?
Birincisi adayların çekilebilmesiyle ilgili son tarih 3 Mart’tı. O tarihten sonra şöyle bir şey var. Ben kendim 2 kez belediye başkan adayı oldum. 2009-2014’te. Bir belediye başkan adayının özellikle partinin bayrağını dalgalandırmak için aday olmuş birini veya kazanmayacağı öngörülen birinin neler yaşıyor, neler çekiyor, evde çocuğu ne soruyor, eşi onu sabah uğurlarken ne diyor yaşamış birisiyim ben. 3 Mart’a kadar her şey olur da 3 Mart’tan sonra dönüp biz aramızda anlaştık, seni çektik meselesi çok kolay işler değil. Yine o kadar iyi niyetli arkadaşlarımız var ki, yahu şu şehri alıyoruz, senden fedakârlık yapılsın. Geçen dönem Denizli, Manisa, Balıkesir’de bunlar çok yapıldı. CHP’liler fedakârlıkları çok yaptılar. Ama bu aşamada zaten öyle bir diyalog ortamı yok. Biz ilk günlerde her şey müsaitken çok uğraştık. Aksine bazen gıcıklığına, inadına gibi sözler de oluyor. Siyasetin içinde bunları şey yapıyoruz. Sert bir davranış biçimi var karşı tarafta. Benim katiyen muhalefete muhalefet etme gibi bir anlayışım hiçbir zaman olmadı. Bu süreci olabildiğince sakin götürüyoruz. Partiler arası anlaşma olmaz ama seçmenin sandıkta bir vicdan ittifakı olur. Seçmen göz göre göre ‘AKP kazanacağına, burada kimin avantajlı olduğunu görüyorum, ben doğrusunu yapacağım’ diyebilir. Ben Sayın Demirtaş’ın Edirne Cezaevinden İstanbul seçimlerine yönelik olarak ve birtakım manipülatif beklentiler filan var. Öyle bir açıklama yaparak, seçime yönelik bir hamle yapacağını beklemiyorum. Ben kendisinin her değerlendirmesini son derece ciddiye alarak, dikkate alarak okuyorum, izliyorum. Böyle bir açıklama gelirse ona göre biz de açıklamamızı yaparız. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul’da hem geçmiş seçimdeki büyük İstanbul ittifakının belediyesidir. Hem CHP’lilerin, İYİ Partililerin, Saadetlilerin, ittifak ortaklarımızın belediyesidir. Kimseyi itip kakmadığı için geçen seçimde AKP ve MHP’ye de oy verse şimdi Ekrem Bey’e gönlünü vermişlerin belediyesidir. Türklerin olduğu kadar Kürtlerin belediyesidir, Karadenizlilerin olduğu kadar Egelilerin belediyesidir. İstanbul Büyükşehir tam bir ittifaktır. Ben bu ittifakın birbirinden memnun olduğunu ve Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir birliktelik olduğunu düşünüyorum. Bu siyaseti aşan gönül birlikteliğine dönüşmüş bir meseledir. O yüzden Selahattin Bey gibi siyaseti doğru yerlerden okuyan birisinin öyle bir açıklama beklemiyorum açıkçası.
BAKANLAR İLE YÜRÜTÜLEN KAMPANYA AKP ADAYLARINA OLUMLU MU YANSIYOR?
Bekleyeceğiz ve göreceğiz nasıl sonuç vermiş ama bir gerçek var. Biz CHP’de Türkiye’nin neresinde olursak olalım adayımızı anlatıyoruz. Ekrem Bey de olsa, Mansur Bey de olsa, Kilis adayı da olsa elini kaldırıyor, gözünün içine bakıyoruz. Ona duyduğumuz güveni ve onun ne kadar iyi bir aday olduğunu anlatıyoruz. Bunu çok inandığımız için yapıyoruz. CHP yerel seçimdeki yerel adaylarını ana siyasi figürler olarak görüyor. Bu aday Mansur Yavaş da olsa Ekrem İmamoğlu da olsa, Ardahan ilimizin Göle ilçesinin adayı da olsa aynı şey. Bunda fark eden bir şey yok. Ama AKP’de birisi var. Ülkeyi yöneten tek adam. Partiyi yöneten tek adam. O birisinin dışındaki herkes figüran olarak gelmiş oraya. Böyle oturmuş, herkes de bunu kabullenmiş. Buna bir reaksiyon olur mu, olumlu ve olumsuz sonucu olur mu bilmiyorum. AKP’de siyaseti Erdoğan yapıyor. Yerel seçimin ruhuna, mantığına ve seçmenin yerel seçimden beklentisine uygun değil. Bakanlara gelince bambaşka bir felaket. Aslında çok tartışıldı bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Mehmet Uçum’un kitabı var. Kitapta bakanları şöyle tanımlıyor. Bu sistem artık diyor, tek kişilik bir hükümet sistemidir. Siyaseti Cumhurbaşkanı yapacak. Siyasi sorumluluk ondadır. Hesabı 5 yılda bir o verecek. Bakanlar gen soruya tabi değiller, bakanlar eski bakanlar gibi değil bunlar teknokrattır, bürokrattır diyor. Şu anda son çare bütün bakanları sahaya yollama, aslında siyasi olmayan ve devlet işi için görevlendirilmiş, kurgulanmış kişilerin nasıl siyasette boşluk yarattığı iktidar partisi açısından, kendi sistemlerinin çöküşünün itirafı. Hani bu bakanlar, diyordu ki Mehmet Uçum televizyon programlarında. Birçoğumuz ismini bile bilmeyeceğiz. Doğru bilmiyoruz ama o ismi, cismi bilinmeyen bakanlardan sahada seçim çalışması bekliyorlar.
SEÇMEN GÜÇ KARŞISINDA GÜCE BOYUN MU EĞER?
Belli bakanlar seçimlere belli süre kala istifa ederlerdi. Bırakın partiden seçildiği için istifa etsin, yerine tarafsız bürokrat gelirdi. Ulaştırma Bakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanının istifa etmesi gerekiyordu, bunu kaldırdılar. Devlet ve parti ayrımının ortadan kalkması bence vicdanları yaralar, vatandaş buna itiraz eder. Bence bu seçimdeki en büyük avantajımız şu. Tam dediğiniz gibi devlet ve millet yarışıyor. Bu coğrafyada ne zaman devlet ve millet yarıştıysa, millet kazanmıştır. Turgut Özal’ın seçilmesi kendisi ile ilgili bir şey değildir. Kenan Evren’in devleti temsilen millete gidip Turgut Sunalp’i seçeceksiniz dediğinde, karşısındaki aday Özal’a görülmedik yönelme oldu. Hem tanklar daha sokaktayken, askerin dipçiği elindeyken. Bu millet birileri devlet gücünü kullanıp kendisine parmak salladı mı asla teslim olmuyor.15 Temmuz’da da bunu bir partiye, ittifaka, hep birlikte biz 15 Temmuz’da demokrasiye sahip çıkarken hangi partiden olduğu değil bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır. Bizim bütün tarihimiz boyunca, birçok darbe CHP’ye zarar verdi. Çünkü 1960 darbesi o dönemde CHP halen devletle özdeşleştirildiği için devletin yaptığı darbe halen daha CHP’nin sırtında bir yüktür. Silahlı kuvvetlerin. Darbenin bildirisini okuyan kişi MHP’nin kurucusu. MHP gelmiş şimdi darbe konusunda onu söylüyor, bunu söylüyor. CHP darbecidir diyorlar bazen. Ama devlet ile özdeşleştirildiğinizde millet ağır faturalar kesiyor. Zaman zaman hak etmediğiniz halde bu faturaları ödediğimiz oldu. Zaman zaman bazı tutumlarımızdan dolayı bazı faturaları hak ettiğimiz oldu. Ama bugün geldiğimiz noktada birileri devlet olmuş, devleti partinin emrine vermiş, kendini de devletin yerine koymuş. Bakanları salmış. Bence millet ve devlet yarışını yine millet kazanacak.
İSTANBUL SEÇİMİNE HAZIRLIĞINIZ VAR MI?
Yerel seçimler seçim güvenliği konusunda partilerin daha rahat olduğu seçimler. Çünkü bir kere aday var. Birçok belediye meclis üyesi adayı var ve güçlüyseniz, seçimde iddialıysanız zaten orada örgütünüz güçlü. Sandığa sahip çıkmada zorluk yok. CHP’nin sandığa sahip çıkmada zorluk yaşadığı coğrafyalar örgütlenmesinin zayıf olduğu, oyunun yüzde 1’in altında olduğu yerler. O açıdan baktığımızda bu sefer iş bir miktar daha kolay. 14 Mayıs seçimlerinde akşam birtakım veri akışları, onlar, bunlar bir günah keçisi aranırken CHP’nin seçim sistemi göçmüşçesine o sistemden sorumlu arkadaş kurban edildi ve gitti. Ben halen bizim örgütlere soruyorum. Bir ilçe, belde, il. CHP’nin seçim sistemi nasıl çalıştı, tıkır tıkır çalıştı. Bizim dijital sistemlerimizde ve sandık başındaki görevlendirmelerimizde hiçbir aksilik olmadı. Orada aksilik AA’nın çok yukarıdan açıp aşağıya doğru gelirken, o psikolojik harple mücadele sırasında, hep partilere iyi haberler erken gelir, hele hele yerel seçimde iyi haberler erken gelir. Kimse ben kaybettim başkanım diye aramaz ki. Herkes başkanım Allah razı olsun, biz kazandık diye arar. O erken gelen iyi haberlerin erken paylaşılması güvensizlik yarattı. Hani kazanıyordunuz seçimi. O yüzden, 2017’de mühürsüz oylar tartışması vardı, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayın ‘gideceğim YSK’nın önünde olacağım’ deyip bütün gece ortada olmamasının özellikle gençler üzerinde yarattığı travmatik durum vardı. 2019 yerel ve 2023 genel seçimlerinde sandık güvenliği konusunda hiçbir sıkıntı yoktu. Ama sonradan bizim zaten İYİ Parti ile girdiğimiz için oraya resmen görevli veremediğimiz biliniyordu, zaten her yerde söylediğimiz burada bir daha söyleyeyim. Bir CHP, 2023, 2019, 2024 seçimlerinde oyları çaldırdı diye seçim kaybetmiyor. Kaybediyorsak kendimiz kaybediyoruz. Hiç öyle başka yere kusur bulmayalım. Sandığa oy atılana kadar seçmenin namusudur. Vicdanı ile karar verecek. Atıldıktan sonra partilerin namusudur. Namusumuzu korur gibi koruyacağız. Müthiş bir ekip var, bir gün konuk olarak alırsınız belki Pınar Hanım’ı. Çok iyi yetişmiş, muhteşem bir kadro ile çalışıyorlar. Bu Perşembe akşamı davetliyim. Dördüncü dijital tatbikat var. Sıfırdan seçimi yaşıyorlar. Gidiyorlar, sayım bittiği andan, seçim bitene kadarı bütün okul sorumluları tek tek yapıyor. 2023 genel seçimlerinden daha çok okul sorumlusu atamış. Sandık sorumlusu ve yedeklerinin tamamını atamış durumdayız.
YSK, 2019 SEÇİMİNDE OLDUĞU GİBİ İPTAL EDERSE NE YAPACAKSINIZ?
Biz mesela seçim gecesi için riskli yerlere, seçim gününde milletvekilimizi aday yaptığımız yerlere dışarıdan milletvekili yolluyoruz, ayrıca kafa kafaya olan yerlerle ilgili acil müdahale master planımız var. İstanbul seçiminden deneyimle. Örneğin Malatya’da sayım uzarsa oraya hemen 10 milletvekili civar illerden görevlendireceğiz ve gideceğiz. Kendi illerinde sayım işlemleri kesinleşen veya itirazların olmadığı. Önce buna bakacağız. Sonra mazbata iptalleri filan geçen sefer gibi olursa eden kendisine ediyor. 13 bin fark oldu 608 bin. Seçmen mızmızlığa, hazımsızlığa, oyunbozanlığı, sahtekârlığa prim vermiyor. AKP İstanbul gibi bir metropolde seçimi kaybettiğiniz hazmetseydi. 13 bin 600 farkla kaybedilmiş bir seçimde, şimdi 800 bin fark yediği bir metropolde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. O yüzden iptal etmezler herhalde ama yine ederlerse daha büyük bir demokrasi tokadını milletten yerler. Daha eğer bu insanlar anlatamadıysa bunu daha nasıl anlatacaklar.
İSTANBUL’UN İLÇELERİNDE DURUM NE? BÜYÜK İSTANBUL MİTİNGİ NİYE YAPILMIYOR?
Sarıyer’de yarından sonra büyük bir mitingim var. Adaşım, İstanbul İl Başkanım, bana buraya kadar eşlik etti, sonra ile gitti. Bana 14’te 14 diye söz verdi. Bugün sordum, 14 ekliyor muyuz? Ekliyoruz. Kayıp yok değil mi dedim, yok dedi. Özgür Başkan 28 sözünü vermiş durumda. Ben 20’nin üzerine çıkmayı çok önemli bir başarı olarak görüyorum. 14 ilçede iddialıyız. Üsküdar’da gerçekten alıyoruz seçimi. Hem kadın hem başarılı bir arkadaşımız alacak seçimi. Devamında Fatih’te ilk açıkladığımız aday, Fatih’te normalde işimiz çok zor. Fatih sosyolojisine uygun, eğitimi uygun. Muhteşem bir aday Mahir Polat. Çok iyi işler yapıyor. Bir sürprizi kovalıyor ama insanlar inanıyor, iyiye gidiyor. Fatih ilk elden saydığımız anda 15’inci ilçe değil mesela. Ümraniye’de Aykut Erdoğdu inanılmaz işler yapıyor. Çok yüksek bir tempo var. Biz İzmir, İstanbul, Ankara’da büyük mitingler yapmayacağız. Geçmişte bu çok tartışıldı. İzmir Gündoğdu Meydanı’na 30 ilçeden insanlar doldurup, getirip orada bir miting yapmak çok maliyetli bir iş, iki örgütler birkaç gün o işle uğraşıyor. İlçe başkanı işi gücü bırakıyor, otobüs tutuyor, mesaj çekiyor, adam yazıyor. Görevliler, kumanyalar, indiler, bindiler. Ekip başları. Ne yapıyorsun, fotoğraf çektiriyor ve gidiyorsun. Buna bazen ihtiyaç oluyor. Ben şu ana kadar İzmir’de 20 ilçede etkinlik yaptım, 16’sında miting yaptım. Bende öne çıkıyor aday kendini anlatıyor. İl başkanımız veya ilçe başkanımız kısa kendini anlatıyor. Örneğin Bayındır. Bayındır’a özel miting yapıyoruz. Zaten o mitingleri, o insanları oradan alıp oraya taşıdığında seni partinin, çok partiye gönül veren, işi gücü siyaset olan arkadaşları taşıyabiliyorsun. Bu bütün partilerde böyle. Ama benim o konuşmamı, Bayındır’da yine o otobüse bindirip getireceklerim, zaten en önde en heyecanlı grup. Bir de çeper var, gelip kulak kabartan var, dinleyen var. Çok önemli görüyorum.
İSTANBUL’DA İMAMOĞLU İLE YAPILACAK BÜYÜK MİTİNG SEÇMENE MORAL VERİR Mİ?
2018 milletvekili seçimleri kaybedildi, bir analiz. Büyük mitingiler zarar verdi. Bu seçim seçmenin partilerinde konsolide olması değil seçmenin iyi adaya, yüksek profilli adaya ve bir dengelenme meselesine doğru destek vermesi, belki kendi partisine sarı kart göstermesi. Siz meydanları milyonlarla doldurduğunuzda karşı tarafı konsolide ediyorsunuz, çünkü o meydanda değil. Ama Bayındır’da beni balkondan, yan taraftan dinleyen, kahveden dinleyen, bariyerlerin içine girmeyenlere ulaşan ses çok önemli. Bu açıdan kıymetli. Biz Ekrem Başkan ile İstanbul’da 6-7 ilçede el ele çıktık, konuştuk. Bütün televizyonlar veriyor. Ekrem Başkan ile birlikte vereceğimiz görüntüyü verdik, vermeye de devam edeceğiz. Ama Silivri’ye gittim. Anneannem Selanikli, Selanikli hemşerilerimle konuştuk, 10 gün sonra ankette 5 puan fark etti. Çatalca’ya gittim, Çatalca’nın sosyolojisi benim gitmem gereken bir yerdi, oldukça iyi sonuç verdi. Ben Çatalcalıları Yenikapı Meydanı’nda nerede bulacağım da temas edeceğim. Ama ben Çatalca’da onlarla göz göze geliyorum, onların dilinden konuşuyorum. O sıcaklık geçiyor. O açıdan bu yerel seçimin stratejisinde ilçe mitingleri kıymetli.
ERDOĞAN’IN İSTANBUL MİTİNGİNDE BEKLEDİĞİ KALABALIĞI BULAMAMASI…
Ben iki kişiyi çok iyi tanıyorum. Biri Süleyman Soylu. Ben bunların yalan ve çarpıtma kapasitelerini bildiğimiz için. Bizim arkadaşlar aynen sizin gibi söylüyor. O diyor, 1 milyon 200 bini gördüğümüz yerde 600 biniz diye beğenmedi diyor. 200 bin kişi var, 600 bin olduğuna inandırıyor sizi. Dikkat edin. Meydanda 200 bin kişi var. 600 bin kişi diye göstermek için bu meydan 200 bin kişi var, bu meydan 1 milyon 200 bin kişi ile doluyordu, niye 600 bin? Doğru da aslında 200 bin kişi. Bakın ben size bir şey söyleyeyim. Bunlar şöyle adamlar. Ben bunların nasıl adamlar olduğunu bilirim. Biz Soma’da madenin başındayız. 4 gün boyunca analar hüngür hüngür ağlıyor. Bunlar laf çıkardı. Madende iki vardiya değişimi sırasındaydı, 602 kişi var diye. Sonra 301 kişi çıkınca, 301 kişi oh iyi deneceğini düşünüyorlar. 150 bini size 600 bin diye satıyor. Yalanı tersten atıyorlar. Ben bunların kitabını yazarım.
SON DÖNEMDE YENİ KUMPASLAR BEKLİYOR MUSUNUZ?
Yapacaklarını yaptılar. Son üç günde tabii mutlaka deneyeceklerdir ama bunlar geri tepiyor artık yani. Siz sokakta bir tane Tayyip Erdoğan’ın para kuleleri lafına inanıp da vay CHP’de bilmem ne yapmış diyen var mı? Aksine bence para kuleleri kendi çocuklarının sıfırlama kayıtlarını, kendi ayakkabı kutularını, kendi elbise torbaları içinde kalan paraları hatırlatıyor. O elbise torbasında, çikolata kutusunda para alanı da gitti büyükelçi olarak atadı. Aynı zamanda en güncel olan Turgut Altınok’un dairelerinden oluşan kuleleri de hatırlatmıyor mu?
AK PARTİ SEÇMENİNDE BİR RAHATSIZLIK OLUŞTU MU SİZCE?
Vallahi oluşmaması mümkün değil. Birincisi AK Partililerin mal varlığını açıklamada bu kadar mütereddit olmalarının durumu ortaya çıktı. Yani bunlar, bir de Turgut Altınok daha önce de İlçe Belediye Başkanlığı yapmış birisi. Bir de malı açıkladı, eksik açıkladı. Yani mal varlığını eksik açıklamak ne demek? Olabilecek bir şey değil yani. Orada sizler ortaya çıkardınız. İnanılmaz derecede büyük bir şey. Ayrıca nakit varlığını gizledi, onu yaptı bunu yaptı. İnsanlar görüyordur yani sonuçta. Hani şöyle demek istemem. Bir laf var ben ona katılmıyorum. Hani çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz diye ama insanlar bu kadar gizlenip sonradan ortaya çıkmasında bir büyük soru işareti taşıyorlar. Bir de o mallar ne zaman edinilmiş, nasıl edinilmiş, birinci derece akrabalarda neler var onlara bakmak lazım. Bu arada şunu da söyleyeyim, unutmayayım. Bizim belediye başkanlarımız, zaten teker teker açıklıyorlar ama seçilen binaya girmeden kapıya mal varlığını asacak. Bu parti, taahhütname aldık hepsinden mal varlığı girişe asılacak.
BU KONUDAKİ GERÇEK VATANDAŞA ULAŞIYOR MU?
Orada Cumhuriyet Halk Partisi’nin ödediği parayla ilgili, verdiği vergiyle ilgili, ödediği harçla ilgili hiçbir sorun yok. Ama orada başka bir şeye niyetlendiler olmadı. Ben konuştuğumda diyor, yüzde yüze ulaşıyor, onlar düzelttiğinde yüzde 35’e ulaşıyorlar kandırdığım 65 yanıma kar kalıyor diyor. Genel Seçimdeki o büyük yalan, deep fake denen sahte videoların cumhurbaşkanı eliyle yayınlanması, TRT’nin ekranlarına yansımış olması korkunç bir şey. TRT bir kamu yayıncısı olarak CHP’lilerden de aynı vergiyi topluyor, AK Partililerden de aynı vergiyi topluyor ama AK Parti’ye ayırdığı süre 6 buçuk saat bize ayırdığı süre 67 saniye. Biz bir reklam filmi için çok erken yola çıktık. Biz aday belirleme sürecinin ilk başında dedik ki çok iyi bir kampanya yapalım ve bu kampanyayı büyük firmalar veya dünyadaki doğru siyasi iletişim yapan partiler nasıl yapıyorsa öyle yapalım. İnceledik ve böyle bir firmayla anlaşmak yerine yirmi firmaya çağrı yaptık. Bunların sekizi, uluslararası ortakları siyasi rekabetin tarafı olmayın dedikleri için sözleşmelerinde katılamadılar. 12’sine brif verdik. Ne istiyoruz? Kampanyada neler olabilir? Neleri hedefliyoruz? Nasıl mesajlar? Nasıl sonuçlar? Ve kampanyanın üç aşamasında neler istiyoruz? Bunların 8’i bizimle ilgilendi konkur verdiler. Geldiler sunum yaptılar. 4 tanesi finale kaldı birini seçtik. Bu işimiz gücümüz kampanyası, müziğiyle falan filan. Ve biz 14 şubat günü hazırdık her şeyimizle. Ve bütün televizyonlar, Halk TV’de de 14-15 Şubat’ta girdi. Biz gittik TRT’ye de başvurduk, parasıyla. TRT’nin görevi zaten herkese eşit davranmak ayrıca da parasıyla. TRT dedi ki biz bunu hukuk kurulumuza inceleteceğiz. Bunu siz de yapıyorsunuz, avukatlarınız inceliyor. Bu bütün kanallarda yarım gün, bir gün sürdü. Bir de o kadar masum ki, Barış Manço’nun şarkısından uyarlanmış, Ekrem Bey kepenk kaldırıyor, Mansur Bey alkış yapıyor. Hani siyasi polemik olacak hiçbir şey yok. Bir de hep birlikte denizin kenarında yürüyoruz. İzmir adayımız, yönettiği şehirde kadınlar gecenin bir saatinde tek başına gitar çalabiliyor. Candan Yüceer emekçi kadınları ziyaret ediyor. Aydın, Topuklu Efemiz sera ziyareti yapıyor, teyze ellerini siliyor kalkıyor. Bunu 22 gün incelediler. Yayınlamadılar. İkinci filmin yayın süresi geldi. Ak Parti 1 Mart’ta verdiler 1 Mart gecesi yayına girdi ve halen bizim filmlerimizi yayınlamıyor. 2 Mart’ta yazı yazdık. Ak Partininkini yayınlıyorsunuz bizimki ne oldu? Mart ayı için rezervasyonlarımız doldu dediler. Her yeri Ak Partiye sattılar. Bütün şubat bizi salladılar. Murat Kurum’unki şüpheli bir durum. Çünkü imza attığı ve ÇED onayı verdiği birisinin yaptığı bir yer ve bir miktar verilmiş görünüyor. O dünyanın herhangi bir yerinde olsa yani derhal adaylıktan çekilmesi, istifa etmesi ya da konuyu netleştirmesi lazım ama böyle geniş bir yerden bakıyorlar meseleye.
İSTANBUL, ANKARA’DA, İZMİR’DE SON DURUMLAR NE?
İstanbul biraz önce de söyledim. Ben 14’ün 20’nin üstüne çıkmasını başarı görüyordum. İl başkanımız 14 + 14 hedefiyle yürüyoruz diyor, göreceğiz. Yani artık en iyi anket pazar günü çıkacak ortaya ama ben geçen seçimdeki 608 binlik farkın üzerine çıkacağımızı düşünüyorum. Çünkü Ekrem Bey o günden bu güne oy vereni pişman edecek bir şey yapmadı, onun üzerine çıkacağımızı düşünüyorum. Mansur Bey için yani seçmene saygısızlık olmaması açısından dikkatli konuşmaya çağırıyoruz. Hani seçim bitti diyenler var. Seçim bitmez, seçmen sandığa gidip oy atınca, oylar sayılınca biter. Ama Mansur Bey’in yaptığı hizmetlerin büyük teveccüh gördüğü ortada. Ankara’da şuna dikkat edin. Ankara’daki belediye sayısına dikkat edin, inanılmaz belediyeler geliyor. Yani Etimesgut, Mamak, Keçiören… 10’a çıkarsa şaşırmayın. Yani Ankara’da 8’e çıkar 10’u geçerse şaşırmayın. Mansur Bey’in çok önemli emekleri oldu. Gölbaşı’nı alıyoruz. Etimesgut’a özel çalışıyoruz, alıyoruz. İzmir gerçek anlamda Türkiye siyasetinin büyük değişimin ve devriminin ilk adımıdır. 9 kadın. 12 40 yaş altı aday. Toplam 42 yabancı dil biliyor 30 adayım. CV’leri, eğitimleri, yüksek lisansları, kent suçlarına karşı mücadeleleri, kentsel dönüşümle ilgili mücadeleleri, bilgileri ve İzmir’i bir ekip olarak görmek lazım. İzmir’in başındaki kaptan Karşıyaka Belediyesi, memnuniyet anketinde bizim 30 belediye içinde ilk üçte, en yukarıdaki üçten bir tanesiydi. Dikili, Selçuk ve Karşıyaka ilk üçtü. Zaten belli bir kriterin üzerinde olanların hepsini adaylaştırdık. Karşıyaka Belediye Başkanımız Cemil Tugay’ı büyükşehire aday gösterdik. Çok sakin ama çok kararlı, çok doğru durum tespiti yapabilen bir isim. Yani kimsenin görmediğini gören ve çok iyi ekipleşip çok iyi çalışma yapabilen bir arkadaş. İzmir’de aday profilleri inanılmaz tuttu. Bütün adaylar, hep birlikte bir noktada İzmir’de ilçe sayısı olarak çok büyük başarı elde edeceğiz. İzmir’de öyle korkulu rüya görmeden İzmir Büyükşehir’i kazanacağız. Ama İzmir’de ne yapılmaya çalışıldığını görmek lazım. Rozeti çıkarmışlar, bıyığı düzeltmişler, Tayyip Erdoğan resmini indirmişler. On numara takiye yapıyor. Kardeşim, siyasi partisin. Partide genel başkan yardımcısısın ve alkollü mekanları geziyor dediniz ya alkol yasasında neler yaptı? Saat 10.00 diyor, akşamüstü 7’den sonra satılmasın diyor İzmir adayı. Hiç satılmasa ne olacak günaha girmezler diyor İzmir adayı. Şimdi gitmiş alkollü yerleri geziyor. 4+4+4’te bütün süreçlerde ve hangi dolmakalemden çıkmış kardeşim? Hangi dolmakalemden çıkmış bu aday? Boğaziçi’ne kayyum atayan kalem buraya da Hamza Dağ’ı atadı. Hamza Dağ eğer çok demokratsa Boğaziçi’ne kayyum diye onu atayaydın da bu kadar yasak olmasaydı. Boğaziçi’nde çocukların yediğine karışıyorlar, içtiğine karışıyorlar, giydiğine karışıyorlar, amfilerine karışıyorlar, mezunları sokmuyorlar, eski öğretim görevlilerini sokmuyorlar. Öğretim görevlilerine kendi dersiniz yok bugün giremezsiniz diye denetim yapmaya kalktılar isyan yarattı. Öğrenci kulüplerini kapattılar, festivalleri yasakladılar, konserleri yasakladılar. İzmir’in gençleri bilmiyor mu Boğaziçi’ndeki AK Parti zulmünü de? Boğaziçi’ne o kayyumu atayan adam İzmir’e yollayacak, İzmir’de hiçbir şey değişmeyecek. Gidin bakayım AK Parti’nin 20 yıldır yönettiği belediyeler neyle övünüyor. Bir tane alkol ruhsatı vermedim diyor. Hadi alın yanınıza bir tane misafirinizi, yabancı iki tane turist gitsin de Kayseri’de bir balık restoranında bir bardak beyaz şarap istesin bakalım. Bir tane Kayseri’de, Konya’da, AK Parti’nin uzun süredir yönettiği yerlerde otellerin ruhsatı dışında bir tane içkili mekân yok. Eğer eskiden Turizm Bakanı’ndan ruhsat aldıysa otelde var. Onu da zemin kata izin vermiyorlar, en üst kata veriyorlar. Şehrin hiçbir yerinde alkol yok. Ondan sonra bana inanın ben size dokunmayacağım. Başarabiliriz. Neyi başarabilirsiniz? İzmir’i kendinize benzetmeyi başarabilirsiniz. Başaramazsınız, başaramayacaksınız.
MUĞLA’DA CUMHURBAŞKANI KARARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
İki gün içinde yaptılar. Yine burada bazı arkadaşlarla farklı düşünüyoruz. Yeni başlayanlar için AKP diye bir kitap yazacağım, bunu şaka diye söylüyorum. Bence geri almak üzere yaptılar. Önce bunu yayınlattılar sonra Aydın Ayaydın Cumhurbaşkanı’nı aradı, tweet attı. Cumhurbaşkanımızla konuştuk, düzeltecekler. Düzeldi. Tezgâh. Ben bunları bilirim yahu. Gerçekten tezgâh. Ama diyelim ki değil, tezgâh yapmadılar. O zaman 1 Nisan’dan sonra aynı genişletmeyi yapacaklar zaten. Seçimi kaybettirir bu bize diye düşünüp geri aldılarsa da o zaman 1 Nisan’dan itibaren bekleyeceğiz bunu. Bu iş bilmezlik değildir. Bu benim bildiğim AKP’nin yaptığı bir tezgâhtır. Akbelen’de şu da bir gerçek onu da bilelim. Oradaki iki santrale kömür yetmiyor. Bu rezervler yetmiyor. Onları doyurmak için o yeni orman alanlarını katletmeleri lazım. Biz de diyoruz ki oradaki işçilere kamuda görev verin, maaşlarını verin. Gerekirse diyorum bak özel yasa çıkaralım bu işçiler için. Kamuda görev yapsınlar, erken emeklilik olsun, bir şey olsun. Ama Akbelen’i katletmeyelim. Orada 700-800 işçimiz var. Firma o işçilerin işsiz kalma ihtimalini istismar ederek -bir yerde 800 bir yerde bin 200 galiba- bana biraz daha verin, biraz daha verin. İşçiyi de şey yapıyorlar. Doğa katliamı yapıyorlar. O arkadaşları çok daha temiz, çok daha doğru işlerde... Muğla’daki belediyelerimiz birçoğunu işe alırız. İzmir’de alırız. Aydın’da alırız. Yeni alanlar açalım, onlara temiz fabrika kuralım, üretsinler. Fabrika, imalathaneler açılana kadar o işçilerimize hep birlikte bakalım ama Akbelen’i katlettirmeyelim diyorum.
DEMİRTAŞ’TAN KÜRT SEÇMENE MESAJ GELİRSE ATACAĞINIZ ADIM NE OLACAK?
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şu andaki pozisyonu son derece ilkesiz, son derece ikircikli, son derece tutarsız, son derece faydasız ve son derece sahtekâr bir tutum. Yapmaya çalıştıkları bu. Yani biraz önce söylediniz. İlk paragrafla milliyetçi seçmene şirin gözüküp, DEM’i şeytanlaştırarak bir şey söylüyor. İkinci paragraf böyle diyor. Yani seçmeni, şöyle söyleyeyim tırnak içinde, salak yerine koymak yok. Şimdi bir şey söyleyeceğim diyor MHP’liler kulaklarını kapasın. Bütün MHP’liler kulaklarını kapayacak. İYİ Partililer kulaklarını kapasın, Cumhuriyet Halk Partililer kapasın. Dönüyor DEM’e diyor ki seninle pazarlık etmemi istiyorsan, şunu istiyorsan kendini ispat et. Sonra diyor ki şimdi siz kulaklarınızı açın DEM’liler kapasın “DEM bir terörist örgüt aparatı”. Siyaset bu kadar ucuz değil, seçmen bu kadar aptal değil, hiçbirimiz bu kadar böyle basit bir ülkede yaşamıyoruz. Herkes neyin ne olduğunu biliyor. Bu ülkede neyin ne olduğunu herkes biliyor. Şimdi millet şunu görüyor. Daha düne kadar bize her gün zam, zam, zam yapıp akşam dem, dem, dem konuşuyorlardı. Neden? Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimlere nasıl girdiği, hangi adaylarla girdiği, nasıl girdiği ortada. AK Parti’nin İstanbul’u kaybedeceği, Ankara’da ümidinin kalmadığı ortamda ne halde olduğu ortada. Hani dün Dem, Dem, Dem diyen şimdi gel demlenelim diyorsun kendince. Diyorsun ki kendinizi ispat edin. Ben DEM seçmenine, Kürt seçmene böyle faydacılık falan üzerinden bir şey söylemiyorum. Şunu söylüyorum. Ben herkesin siyasi kararına saygılıyım. Dün ittifak yaptığım İYİ Parti bugün ittifakta değil onlara canın sağ olsun diyorum. Ama Tayyip Erdoğan dün ittifak yaptığı Yeniden Refah Partisi ayrılınca Necmettin Erbakan’ın biyolojik oğluna, siyaseten de partisinin devamında, biyolojik oğluna, evladına ip cambazı diyor, zübük diyor, sahtekâr diyor, şantajcı diyor. Ne yapmış? Sadece ben ittifakta yokum demiş. Bizim ittifaktan ayrılanlar ki bazı isimler, bunu kesinlikle genel başkanlar için söylemiyorum, ne ağır laflar ediyorlar. Canın sağ olsun, canın sağ olsun. Daha geçen gün AK Partililerin linç ederken ellerinden kurtardığım bir arkadaş, sadece böyle hiçbir şey yokken, ne ağır laflar yazdı bana. İnanamadım yani ettiklerine. Yahu dedim inanamıyorum. Yahu AK Partililer en ağır küfürlerle saldırdı, öldürüyorlardı ellerinden aldık bütün CHP’liler. O bir küfür etmiş ceza veriyorlar. Yahu ne olur arkadaş üç oydan beş oydan neler yapıyorlar. Canın sağ olsun, canın sağ olsun diyoruz. Eski dosttan düşman olmaz diyoruz. Benim eski dosttan düşman olmaz dediğim önceden farklı partilerde olduğumuz bir ara ittifak yaptığımız, şimdi birlikte olmadığımız ama seçmenin karşısına geçip iyi insanlar dediğimiz, koluna girdiğimiz insanlara şimdi ben nasıl kötü diyeyim ya? Ama Necmettin Erbakan’ın oğluna, birisi biyolojik oğluysa diğeri siyasi oğluydu bir dönem, tutuyor kendi kardeşine ip cambazı diyor, zübük diyor bilmem ne diyor. Böyle bir ahlakın siyaseti. Ben burada yokum yani. Biz burada yokuz. Biz böyle insanlar değiliz. O yüzden şunu söyleyeyim. Ne yaparsa yapsın millet samimiyet ister. Millet görüyor. Bize Dem, Dem, Dem derken ne amaçladığını da görüyordu bizim nerede durduğumuzu da görüyor. Geçen sefer Abdullah Öcalan’dan mektup okuttular, o da fayda etmedi. Çünkü insanlar, kimse kimsenin kölesi değil ve insanlar kenti için, kendi için, ülkesi için, partisinin geleceğini düşünüyorsa onun için de karar veriyorsa ona da saygı duyuyorum. Ama bu kadar ucuz değil. DEM’liler kulağını kapasın deyip MHP’lilere, MHP’liler kulağını kapasın deyip DEM’lilere konuşulacak bir çağda değiliz. Hiç birimiz de anaokulu öğrencisi değiliz. Bu çağın çocuklarına yapsan böyle yaparlar yine dinlerler, hiç öyle şey yok.
ANKETLERİNİZDE YENİDEN REFAH’IN AKP’DEN OY BÖLDÜĞÜ GÖRÜLÜYOR MU?
Şöyle, Şanlıurfa’da kafa kafaya yarışıyorlar. Malatya’da yüksek oy alıyorlar. İstanbul’da ilk başlarda tahmin edilen kadar almamakla beraber Ankara’da oy alıyorlar. Bazı yerlerde yüksekler herhalde adayın durumu etkili oluyor. Bursa’da bir oy alıyorlar. Bursa’daki farkımız Yeniden Refah olmasa kapanacak gibi değil. Bursa’da bayağı açık bir farkla öndeyiz. Yeniden Refah’ın aldığı oyun iki üç katı kadar fark var.
YENİDEN REFAH VE AKP DURUMU HAKKINDA
Yeniden Refah’ın özgül ağırlığı tartıdaki ağırlığından fazla. Bunun bir rahatsızlık yarattığı doğru. Gazze meselesinde şunu söylemek lazım. Yani o pankartları toplatıyorlar ama herkes görüyor. Şimdi fakir Afrika ülkeleri karasularını Çin’den gelen gemilere kullandırtmadığı için 25 günde gelen gemi 40 günde gidiyor İsrail’e. Bizimkiler İsrail’deki ticaret ihtiyacını ve yarı ambargo durumu, dünyada uygulanan, bizimkilerle kırıyorlar. Tayyip Erdoğan’a çok yakın isimlerin firmaları gübre taşıyor. O gübre patlayıcı yapımında kullanılan bir ham madde aynı zamanda. İğneden ipliğe her şeyi satıyorlar ve “Ticaret durmadan zulüm durmaz” pankartlarına tahammül edemiyorlar. Burada Yeniden Refah’ın Gazze meselesine çok temelden ve tarihsel bir sahip çıkışı sürerken Tayyip Erdoğan’a da ayna tutuyor, sen neydin ne oldun diyor. Turnusol kâğıdı oldu yani.
EMEKLİLERDEN BİR DİP DALGA BEKLİYOR MUSUNUZ?
Yaklaşık 2 ay önce biz sahalara çıkmaya başladık, 45 gündür yoğun olarak kampanya yapıyoruz. Bu seçimin bir yerel seçim olmasının yanında ağır ekonomik şartlar üzerinden insanların geçen seçimde biraz önce ifade edildiği gibi işte çok özetlersek açsın, yoksulsun işsizsin, güvencesizsin tehlike büyük, oyu bana vermelisin. Yoksa ezanı dindirecekler, bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler üzerinden hem duygularını istismar ettiler hem de sen bu zor günlerde bize oyu ver bak işte terör örgütleri de bunları destekliyor diye yalan videolar falan biz bu işi halledeceğiz dediler. Ve insanlar genel seçimde belki partilerinden ayrılmamak için belki yalan videolara inandığından belki iktidarın bu dönem devam etmesini istediğinden bir ümit oy verdi. Ama sonrasında çok azim bir durum ortaya çıktı. Şimdi şöyle hatırlayalım, mazot 4 liradan 19 liraya çıkmıştı. Çiftçiye diyordu ki bu mazotu da indireceğim diyordu. Bugün mazot 44 TL ve 19 liralık mazot 44 oldu. Sadece 9 ay içinde. Emekliye ben sizi enflasyona ezdirmeyeceğim, ben bu sözü verdim diyen Erdoğan, bu sözü verdiğinde 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı bir buçuk asgari ücretti. Hiç ellemese hiç uğraşmasa düzenini bozmasa emeklilerin. Bugün bir buçuk asgari ücret 26 bin lira. En düşük emekli maaşı 10 bin lira, 0.59-0.60 asgari ücret. Arada muazzam bir fark var. Ben bunu ilk başta anlatmaya başladım. Ve dedim ki meydandaki emeklileri bir göreyim dedim. Yüzde 20 zaten normal emekli sayısının nüfusa dağılımıyla oranla bugün sordum yüzde 80 var. Ama o gün demiştim ki ‘emekliler meydanlara gelirseniz benimle olursanız sesime ses verirseniz sesinizi duyuracağım, hakkınızı alana kadar mücadele edeceğiz’ dedik. Ben bunu bir süre günde 3 miting, 4 miting, 5 miting ve bugün en son Kilis’te böyle bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Yine de emekliyi konuşmadan inmedim oradan ve en son Gaziantep’te de konuştum buraya geldim. Konuşmadığım hiç miting yok. Hesap da çok trajik hakikaten. 3 Kasım 2002 en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın satın alıyor. Bugün 2 buçuk. 5 buçuk çeyrek altın her ay kayıp emekli açısından. 2018’de kez verilen bin lira bayram ikramiyesi 24 kilo dana kıyma satın alıyordu. Bugün 6 kilo alıyor, 18 kilo dana kıyma kayıp. Bununla birlikte şöyle bir şey geliştirdik, takip ediyorsunuz. Afyon'da sucuk hesabı, Ordu’da fındık hesabı, Trabzon’da hamsi hesabı, Manisa’da mesir macunu, bugün Kilis tava, İzmir’de boyoz.
AK PARTİ’NİN 55 YAŞ ÜSTÜ SEÇMENDE DESTEĞİNİN GERİ GİTMESİNİN SEBEBİ
Şimdi ilk önce ben bunları söylediğimde şöyle demişti, hatırlayın ‘yüzde 4 buçuk büyüdük, herkesin keyfi yerinde, Türkiye büyüyor, Özgür Efendi senin peşine kimse takılmaz’ dedi. Ben bunu ısrarla söyledim, partimiz söyledi, bütün milletvekillerimiz söyledi, diğer liderler söylemeye başladı, artık herkes söylüyor, gazetelerde manşet, televizyonlarda konuşuluyor. Ki kaçınılmaz mı? Yani olmayan bir şeyi köpürtemezsiniz. Hadi mesela ben şimdi gelip de işi gücü gayet iyi olan bir meslek grubunu kışkırtabilir miyim? Yani olacak şey değil ama emekliler böyle bir noktaya geldi. Şimdi emekliler buldukları her meydana gidiyorlar. Buldukları her mitinge katılıyorlar, seslerini yükseltiyorlar. Bu sırada bu gerileme ile bir çalışma yapılıyor dediler. Hatta biz emekli kart diyorduk. Sabah gazetesi bir ara emekli kart geliyor diye bir şey de yazdı. 7 bin lira seyyanen dedik falan sonra ‘hesap ettik olmaz’ dedi. Sonra müjde dediler Akbaşoğlu’nu takip ettiniz. Pazar günü Cumartesi günü Ankara mitingini bekleyin fos çıktı. Yarın İstanbul’u bekleyin fos çıktı. Bugün demiş ki 16 Nisan’ı bekleyin yani seçimden sonraya. Şimdi emeklilere şöyle bir şey yapıyorlar. Bankalara da şöyle yapıyor efendim işte bir yıl ya da 2 yılı olan promosyonlar 2 yıllık ya da 3 yıllık imzalandı. Daha bir yıl var diyelim insanların. Promosyonu öne çekiyor, imza attırıyor ama diyelim ki daha bir yıl var, 3 yıllık promosyonu verdirtip 5 yıl aldırmamaya imza attırıyorlar. Ayrıca bu bir kerelik bir para emeklinin zaten kendi hakkı olan bir parası. Kendi aklıyla zaten gidip de ben sana geldiğimde ne alıyorum diye sorduğunda oluyor. Emeklinin sorunu bir kerelik değil kaldı ki bu parayı da emeklinin kendi cebinden veriyor. Promosyon, emeklinin hakkıdır. Ama bugün geldiğimiz noktada emeklilerde ciddi isyan var. Ayrıca emeklilerin dışında asgari ücret 17 bin lira çok gibi görünüyor. Asgari ücrette de şöyle bir açmaz var. Burada şunu şöyle anlatıyorum ve İzmir’deki iş adamları da çok hak verdi. Bütün dünya pandemiden çıkarken yükselen enflasyon derdiyle karşı karşıyaydı. Bunda bizim ekonomi yönetiminin bir suçu yoktu. 2 olan Avrupa Birliği ülkelerinde 4 oldu, faizi 5 yapıp tedbir aldılar.4 olan 3 olan Almanya’da 7 oldu 8 yapıp tedbir aldılar. Amerika 9’a 11 faiz verdi, tedbir aldı. Ama ne yaptılar? Paranın başka bir para birimine ve yatırım aracına kaçmasını engelleyerek. Örneğin ev fiyatlarının artması, araba fiyatlarının artması, dövizin artmasına engel oldular ve enflasyonu oradan çevirdiler. Bütün Avrupa, bütün dünya çevirdi. Çeviremeyen bir tek biz varız. İlk önce o zaman 18’di faiz enflasyon diyelim ki 19’du ve oldu 25, 28 faizde durdurup döndürmek varken kademe kademe yüzde 9’a kadar faizi indirdi. Enflasyon yüzde 120’ye çıktı. Öyle ekonomi sökülen cebi geri diktim, düzeldi demekle olmuyor. Erdoğan’a göre 2023 yılı enflasyonun tek haneye düştüğü yıldır, 2024’ün ilk yarısında düşecekti, düşmeyecek, düşmeyecek, düşmüyor. Şu anda onun uyguladığı ‘faiz sonuç değil sebeptir’ lafı dünyadaki bütün ekonomistlerin tersine uygulandığı için bu haldeyiz. Ve o yüzden öyle bir noktadayız ki kaleyle vezir açmazındayız. Tak diye durdu. Bir anda dövizi arttırırsan millet perişan çünkü alım gücü çok düşüyor. Döviz arttırmazsan ihracatçı zor durumda böyle acayip bir açmazın içindeyiz.
İKTİDARA GELDİĞİNİZDE EKONOMİDEKİ ÖNCELİKLİ SOMUT REÇETENİZ NEDİR?
Şimdi böyle entübe edilmiş bir hastayı ertesi gün taburcu edemezsiniz. Yani böyle en acil en ekonomik ama şöyle bir durum var, ilk önce şuradan başlamanız gerekiyor. Ülkede insanların ekonomi yönetimine güvenmeleri gerekiyor. Güvenmeleri için liyakatli kadroların görev başına gelmesi lazım. Yani ‘ben bilirim sen uygulayacaksın’ deyip uygulamadığında da onu görevden aldığınızda Merkez Bankası Kanunu’na göre 5 yılda bir değişmesi gereken başkan 4 yılda 5 kez değişiyorsa, bir kez olmaz. Hem dünya piyasalarını hem iç piyasaya güven vermek için. Mesela –kendisiyle böyle bir mutabakatımız var sanmayın- Hakan Kara gibi bütün dünyada sevilen sayılan Türkiye’de Merkez Bankasının bütün geçmiş süreçlerinde çok önemli görevler yapmış. Ayrılan Merkez Bankası Başkanı’nın veda mektubunu da gelenin işe başlangıç mesajını da kaleme alacak kadar bir kurumsal devamlılık içinde yetişmiş birisini Merkez Bankası Başkanı yaparsın. 5 yıl boyunca dokunmayacağını söylersin. Herkes buna inanır. Dönersin aklın mantığın gereği işler yaparsın. Ama bu sırada şöyle bir şeye ihtiyaç var. Mutlaka ve mutlaka bunun bir ekonomik yükü olacak. Dönüp de sen ezilmiş halk sınıflarına, emekliye, emekçiye esnafa, ziraatçıya, hayvancılıkla arıcılıkla uğraşanların sırtına bu yükü bindirmek yerine dönersin bir kere vergi sistemini bir adil hale getirsin. Bugün Türkiye’de vergilerin yüzde 68’i dolaylı vergilerden alınıyor. Örneğin bakkal kuyruğunda önünde fabrikada çalışan işçi, diyelim ki bakkaldan yumurta alıyor. Arkasında fabrikatör ikisine aynı vergi uygulanıyor yumurtada, benzin alırken de öyle. Yüzde 68’i böyle olunca zaten iş baştan bitiyor. Maalesef dünyada ekonomi yönetiminin krizlerden sonra başına gelenler IMF ile beraber veya başka yapılarla birlikte hareket ederken onların o ülkelerdeki doğal müttefiklerinin servetlerini garanti altına alan programlar uygulandığı için acı reçeteyi halk içiyor. Şimdi Mehmet Şimşek’in söylediği acı reçete içilecek, gerekirse veya sıkı para politikası uygulanacak lafları kemer sıkma meseleleri hep aynı. Toplumun en düşük yüzde 25’lik kesiminin sırtına yüklenecek. En yüksek yüzde 25’ine ilişmeyip aşağıdaki 75’e bilhassa en alttaki 25’in üzerine binen yüklere böyle bakmak lazım. Yerel yönetimlerin yapabileceği işler var burada. Mesela Ankara ve İstanbul’un emekliler için 4 yaşına kadar çocuğu olan anneler için süt kullanan çocuklar için yaptığı yani çok temel ihtiyaçları karşılamak önemli. Manisa Büyükşehir belediye başkan adayının 2 ton suyu birer liradan 2 liraya vermeyle ilgili iddiası CHP’li belediyelerin yoksul ailelere öğrencilere ucuz su iddiaları, şehit aileleri, gazi aileleri için İzmir’in başlatacağı bedava ve yoksullara indirimi su uygulamaları çok önemli işler. Bu yerel yönetimlerde de yapılacak işler var. Bu kent lokantaları önündeki kuyruk AK Parti’nin utancı. Ama içeri girenin mutluluğu da Ekrem Başkan’ın ve İstanbul Büyükşehir çalışanlarının kıvancı. Bunları çok yaygınlaştırmak gerekiyor.
YIPRANMIŞ BİR İKTİDAR DEVAM EDEBİLİR Mİ?
O onu o gün konuşuruz çünkü şöyle bir mesele var. Biz bu seçimi bir yerel seçim olarak tutmakta ve bu yerel seçimin genel seçime yönelik olarak da genel seçimde rahatsız seçmenin sesini duyurabileceği bir seçim olarak görmekte ve bunu bu çerçevede bu sınırlarda tutmakta fayda görüyoruz. Bundan sonraki süreçle ilgili 1 Nisan’da kim ne sonuç alacak onu göreceğiz. Kim nereye gelirler, kim ne yapar onu göreceğiz. Ama yerel seçim kararları verileceği bir sırada varsayımsal rakamlar üzerinden siyasi çıkarımlar yapmayı kendi pozisyonum gereği risk görürüm, yani doğru değil.
DEM PARTİ İLE CHP ARASINDA İMZALANDIĞI İDDİA EDİLEN PROTOKOL
Onu bütün taraflar yalanladı. Altındaki imzaların tamamı sahte imzalar. Yani bunu hiç okumaya gerek yok. Siyaseti böyle basitleştirmemek ve ucuzlaştırmamak lazım. İl Başkanı Özgür Çelik'in komik, çirkin, kötü bir taklit imzasını yapmışlar. Tamamen yalan. Meral Hanım da yalanladı biz de. Ama benim açımdan memnuniyet verici kısmı şu, bu seçimi kazanmak için bunlara tamah ediyorlarsa gerçekten çok zor durumdalar demektir.
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK TABLOSUNU NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
1 Nisan’dan sonra Mehmet Şimşek’in dilinin altındaki bakla şu. Sıkı para politikası, kemer sıkma, acı reçete falan filan. Şimdi 1 Nisan’dan sonra emekliler, emekçiler, çiftçiler ve esnaflar onları savunacak bir güçle bu iktidarı dengelemezlerse onları böyle kola kutusu gibi ezecekler. Bu kadar net ama bize güç verirlerse muhalefete güç verirlerse biz bu iktidarın karşısına kardeşim bu ekonomik krizin bedelini bu insanlara ödetemezsin, biz buradayız, şu kadar oyumuz var, bu kadar belediyemiz var, senin aldığın son oy bu kadar benim aldığım son oy bu kadar gel bakalım karşıma diyeceğiz. Gel bakalım vergi alacaksan alacağın yer belli, kemer sıkacaksan belli, eğer bir düzenleme yapılacaksa belli. Bu emekliyi sana ezdirmeyeceğim diyebilirim. Şu anda bu seçim 16 milyon 500 bin emeklinin kendilerine doğal lider olarak pazarlıkta Mecliste AK Parti'nin karşısına geçecek olan Özgür Özel’i nasıl bir güçle oturtacakları. Cumhuriyet Halk Partisi’ni nasıl bir güçle oturtacakları. Seçimde bize güç versinler, biz onların hakkını sonuna kadar savunuruz. Gerekirse bunu söylüyorum. ‘Ay darbe mi yapacaksın’, sokağa dökmekse sokağa dökmek cam çerçeve kırmaya çıkmayacağız ki. 16 milyon emekliyi sokağa dökeriz. 16 milyon emekliden 1.6 milyonu sokağa adım attığı gün Türkiye’de her şey değişir. Sözü emekliler söyler herkes uyar. Demokrasi tepki ve protesto sürecidir. Dünyanın hiçbir yerinde ayda 8 altın maaş alan birini iktidarının sonunda 2 buçuk altına ikna edemezsin, kabul etmez. Bunun adı isyandır, tepkidir, protestodur. Ha varıp da kamu düzenini tahrip edecek bir iş yapılmayacak. Emekli ne yapacak? Ama emekli çıkacak, hakkını arayacak. Ben emeklilere diyorum ki önce sandıkta buluşalım, sonra meydanlarda buluşalım, Meclis’in önünde buluşalım. Hakkınızı söke söke alalım. Şu anda en derin sorun emeklide. Soruyorum, hanginiz emekli kaldırıyorlar, ne kadar alıyorsunuz? 10 bin. Dünyanın en güçlü en kalabalık en mağdur korosu dünyanın en acıklı şarkısını söylüyor. Ya 10 bin lira olur mu? Ev kirası 10 bin lira. Bu ne demek eve girersen aç kalırsın karnını doyurursan evsiz kalırsın, sokakta kalırsın. Daha şu an Mart ayındayız ve üçüncü ayda asgari ücret yeniden açlık sınırının altına geldi. Yani asgari ücret çok çok diyorlar. Evet, ihracatçının rekabet gücünü sınırlayacak kadar çok. Çünkü çok ucuz işte böyle. Yani eskiden Çin’in hani sen bir tabak lapaya bütün gün çalıştırılan Çinli işçinin ucuz emeğin ile baş edebilir misin? Benim insanım buna mı layık? Dünyanın birçok ülkesinde çok ucuza çalıştırılan işçilerle bizim işçilerimizi aynı kefeye koymaya çalışıyorlar. Oysa yüksek katma değerli, inovatif, AR-GE’ye dayalı ve satıldığında çok para kazandıracak nitelikli üretimler yapmak lazım. Türkiye'nin ekonomideki çıkışı buna dayanıyor.
12.10.2024
12.10.2024
12.10.2024
12.10.2024