21.07.2024
21.07.2024
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL:
-“MESELE VATAN OLUNCA GERİ YASLANANLARDAN DEĞİLİZ”
-“BARIŞIN SAĞLANMASINI SAVUNUYORUZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’da Türkiye Bosna Sancak Derneği’ni ziyaret etti. Özel, burada yaptığı konuşmada “Asla ve asla bir daha 29 yıl önce yaşananların değil bir benzerini binde birini yaşamaya tahammülümüz yok. CHP gelecek seçimlere kadar muhalefet partisi, millet o görevi verdi. Türkiye’de muhalefet partisiyiz ama dışarıya çıktık mı Türkiye’nin partisiyiz. Allah’ın izniyle gelecek seçimlerden sonra iktidar partisiyiz. Bunun için 30’uncu yılda tüm siyasi partilerin genel başkanlarını ayrı ayrı arayıp davet edeceğim. Şimdiden buradan söylüyorum, hep birlikte Bosna’da, Srebrenitsa’da olmamız lazım. 30’uncu yılın, 30’uncu yıla yakışır şekilde anılması, o acının birinci yıl gibi hatırlanması, hatırlatılması, belleklere bir kez daha nakşedilmesi için üstümüze ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Derneğimizle birlikte fikri işbirliğine, sahada işbirliğine, lojistik işbirliğine, ne gerekiyorsa yapalım” ifadesini kullandı.
İstanbul’da Türkiye Bosna Sancak Derneği’ni ziyaret eden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Bosna Sancak Derneği 1989 yılında kurulmuş, kurulduğu günden beri hep ivmesi yukarıya doğru gitmiş, hep güçlenmiş, hep birilerine güç vermiş bir dernek. Biraz önce sayın başkan ifade etti, Türkiye’de kurulan üç dernekten biri yaşıyor. Çok sayıda dernek var. Ama hepimiz biliyoruz ki bazı dernekler toplulukların kendilerine mekan yarattığı, imkan yarattığı, belli imkanlardan istifade etmek üzere kullanılan yapılar. Ama Bosna Sancak Derneği gibi kendisi için değil başkaları için, özellikle Bosna Hersek’teki akrabaları için bir şeyler yapan, bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in ‘Unutulan katliamlar tekrarlanır’ sözünü unutmayan, nihayet BM’nin soykırım anma günü ilan etmesiyle, hem Bosna-Hersek’teki siyasetçilerle, Sancak’taki siyasetçilerle, Türkiye’de siyasetin bütün bileşenleri ile birlikte, büyük bir mücadele veren, iyi niyetli ve özverili insanların derneği burası. Sizleri tanıdığım için, birlikte olduğum için çok müteşekkirim, her birinizle ayrı ayrı gurur duyuyorum” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“BUNU GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E BORÇLUYUM”
“Biz sosyal demokrat bir parti olarak elbette ki Türkiye’deki herkesi doğduğu yere bakmaksızın sahipleniyoruz. Ama hiç şüphe yok ki Türkiye’de yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını eşit görüyoruz, bir görüyoruz. Ama toplumsal hayatta bir de akrabalık ilişkileri var. Hepimiz ailemizi ve akrabalarımızı seviyor ve sayıyoruz. Biraz önce sayın başkan kullandı o ifadeyi. Ben anneannesi Selanik’te, babaannesi Kırçova’da, dedesi Üsküp’te doğmuş, kendisi Manisa’da Üsküplü bahçıvan dedesinin torunu olarak, yine Manisa’da Agah dedesinin torunu olarak, öğretmenlerin evinde doğmuş, büyümüş, devlet parasız bursu ile yatılı okullarda büyümüş, bugün ana muhalefet partisinin lideri olmuş, son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin lideri olmuş birisi olarak, bunların hepsini birine borçluyuz. Bir bahçıvanın torunu devlet tarafından okutulup, büyütülüp, hem de hep devlet okullarında okutulup, büyütülüp, üniversitede okutulup, yetiştirilip, en sonunda ana muhalefet lideri ya da önümüzdeki CHP iktidarı döneminde birinci partinin genel başkanı olacak noktaya geliyorsa, bunu bir başka evladı fatihana, bir başka Selanik doğumluya, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum.”
“BARIŞIN SAĞLANMASINI SAVUNUYORUZ”
“Ben geçtiğimiz günlerde 29’uncu soykırım anma etkinliklerinde yaşanan o kanlı katliamın, 29’uncu yıl dönümünde genel başkan sıfatıyla Saraybosna’ya gittim, heyetimizle birlikte. Orada ziyaretlerimizi yaptık, büyükelçimizi ziyaret ettik, ziyaret etmemiz gereken askeri varlığımız vardı orada, barış gücü kapsamında, orada gittik ve askerimizi selamladık. Aliya İzzetbegoviç’in kabri başında çiçeğimizi sunduk. Duamızı okuduk. Orada hatırlattık, unutulan soykırımlar, katliamlar tekrarlanır diye. Orada çağrıda bulunduk, dedik ki ‘50 yıl önce Kıbrıs’taki mezalimi görmüyordunuz. 29 yıl önce Bosna’dakini görmüyordunuz, şimdi Filistin’dekini görmüyorsunuz’. Sonra yıllar geçince anma günleri, elbette çok önemli elbette çok önemli ama biz soykırımların anılmasını değil izin verilmemesini, acıların durmasını, barışın sağlanmasını savunuyoruz. Öncelikle buradan bir kez daha Filistin’deki İsrail devlet terörünü kınadığımızı, uluslararası örgütlerin bir an önce harekete geçmesini, daha fazla çocuğun, kadının, masumun asker olsun, sivil olsun, daha fazla kimsenin hayatını kaybetmemesi gerektiğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
“411 BELEDİYEMİZE BOSNALI AKRABALARIMIZ EMANETTİR”
“Sonra ertesi günü Srebrenitsa’ya gittik. Srebrenitsa’da sabah Marş Mira yürüyüşünü tamamlamış, fiziken yorgun ama ruhen yeniden doğmuş birçok insanla karşılaştım. Ayakları şişkindi, çok yorgundular ama içleri çok huzurluydu. Soykırımın 29’uncu yılında o Tuzla’ya doğru olan yürüyüşü tersine gerçekleştirip, tam o gün Srebrenitsa’ya varmışlardı. Duygu dolu bir sabahtı. Bana elbette devletin görevlileri, büyükelçimiz eşlik ediyordu, heyete mihmandarlık edenler vardı ama arabadan indik, karşımızda Türkiye Bosna Sancak Derneği’ni, sevgili Sedat Başkanı, yöneticilerini, gençlik kollarını gördük. Bize orada gerçek ev sahipliği yaptılar. Doğru yönlendirdiler, doğru bilgiler almamızı, doğru yerde durmamızı sağladılar. Gün boyu eşlik ettiler, ben de onlara dedim ki elbette bu derneği biliyorum. Daha önce adalet yürüyüşünde birlikte olduğum çok sayıda dostumuzla Türkiye’nin dört bir yanında karşılaşıyoruz. Ama bu binayı geceleyin çekilen, o pırıl pırıl resmiyle, 4-5 katlı o meşhur binaya, CHP Genel Başkanı olarak gelmemiştim. Dedim ki yanımızda özel kalem müdürümüz vardı. İstanbul’a ilk gittiğimde Türkiye Bosna Sancak Derneği’ne misafir olacağım dedim. Sağ olsun il başkanımız, benim adaşım, sizin hemşeriniz, kendisi Sivas doğumludur ama 1,5 yıl boyunca bir Boşnak annenin, Rahime Teyze’nin evinde kalmış, ekmeğini yemiş. Ben dedim ki bizde kahvenin 40 yıl, böreğin 100 yıl hatırı var. Bir börek yedirdi, 100 yıl. Şimdi 1,5 yıl bizim börekleri yemiş, Rahime Teyze’nin şefkatinden istifade etmiş. İstanbul il başkanımız da sizin evladınız, kardeşiniz. Bayrampaşa Belediye Başkanımız, uzun yıllar sonra burayı kazandı. İl başkanının şahsında hem büyükşehir, hem Bayrampaşa’ya, İstanbul’da 26 belediyemize, büyükşehir ile birlikte 27 belediyemize, Türkiye’deki 411 belediyemize kamuoyu önünde açık talimatımdır. Bizim belediyelerde akraba kayırmacılığı yasak, biliyorsunuz. Asla izin vermiyoruz. Ama bir akraba kayırmacılığına izin vereceğim. Bosna Sancaklı akrabalarımı kayıracaksınız. Onlar ne isterse yapılacak. Çünkü onlar kendileri için bir şey istemez. Manisa’da, İzmir’de, Bursa’da, Antalya’da, Türkiye’nin dört bir yanında, İç Anadolu’da, Karadeniz’de, her yerde varlar. Ben daha bir tanesinin bana şunu yap, çocuğuma şunu yap dediğini duymadım. Gelirler bir şey isterler. Hep bir gariban için isterler, bir yoksul, bir ihtiyaç sahibi için, bir genç, yaşlı, öğrenci için isterler. O yüzden 411 belediyemize Bosnalı akrabalarımız emanettir. Onlar ne isterse yapacağız.”
“İŞBİRLİĞİ İÇİNDE ORADA ÇOK GÜÇLÜ OLMALIYIZ”
“Bundan sonra gelecek seneye dair bir şey söyleyeyim. Seneye soykırımın 30’uncu yılı. İşbirliği içinde orada çok güçlü olmalıyız. Orada soykırım anma törenlerine başkanlık yapan değerli büyüğümüzle konuştuk. Dedi ki seneye beklerim. Dedim ki Allah’tan bir mani olmazsa seneye 30’uncu yılda oradayım. Gençlik kollarımıza talimat verdik. Marş Mira’nın tamamına katılacaklar. Kadın kollarımız katılacaklar. Eğer doğru planlayabilirsek, hiç değilse son gününe ben katılacağım. Kıbrıs’ta çok doğru bir tablo vardı. Türkiye’deki siyasi partilerin neredeyse tamamının genel başkanları oradaydı. CHP Genel Başkanı olarak, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yapan Bülent Ecevit’in, üçüncü genel başkanı olduğu partinin genel başkanı olarak, oradaydım. Harekâta imza atan, Önder Sav. O dönemin bakanı. O gün 34 yaşında, bugün 84 yaşında, oradaydı. Genel Başkanımız Altan Öymen, 93 yaşına rağmen dün 45 derece sıcağın altında oradaydı. Murat Karayalçın oradaydı, Hikmet Çetin oradaydı. Ayrıca bir de sürprizimiz vardı, adaya, rahmetli Turan Güneş, Ecevit ile konuşuyorlar, cep telefonu yok. Mesaj atamazsın, Whatsapp’tan yazamazsın, bağlattı mı seni orada dinlerler. Cenevre’den bir haber verecek. Eğer anlaşılsa ne ala. Birlikte açıklarlar, Kıbrıs’a barış geldi, harekata gerek yok diye ama eğer anlaşma yoksa, Kıbrıs Türk halkının sağlığı, canı, malı, namusu, toprağı güvence altına alınmıyorsa, mecbur siyasi hedeflere ulaşmak için askeri hedeflere ulaşacağız. Adanın planlanan kadar kısmını alacağız, onun için bir şifreye ihtiyaç lazım. Demiş ki ‘Anlaşamazsak, ben derim ki genel başkanım, çok yoruldum. Benim kızım Ayşe tatile çıksın dersem o zaman Mehmetçik adaya çıksın demek bu’. Anlaşmışlar. Biz dün adaya o Ayşe ile birlikte çıktık, birlikte gittik. Ayşe Ayata ile beraber.”
“29 YIL ÖNCE YAŞANANLARIN BİNDE BİRİNİ YAŞAMAYA TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”
“Böyle birlik ve beraberlik içinde Kıbrıs’ın geleceğini düşünerek, orada da sorunlarımız var. Bosna'nın da geleceğini düşünerek, çünkü Bosna Hersek’te de bir yandan önemli başarı elde ettik. BM soykırımı anma günü olarak ilan etti ama bir yandan da Republika Srpska tarafında olmadık şeyler oluyor. Askerler marşlar söylüyor. Katillerin resimlerini asıp kaçanlar var. Böyle olmadık şeyler hareketleniyor. Sırbistan’da belli olmadık temaslar var. Tabii oraya dikkatimizi yönlendirmemiz lazım. Çünkü asla ve asla 29 yıl önce yaşananların değil bir benzerini binde birini yaşamaya tahammülümüz yok. Onun için CHP gelecek seçimlere kadar muhalefet partisi, millet o görevi verdi. Türkiye’de muhalefet partisiyiz ama dışarıya çıktık mı, Türkiye’nin partisiyiz. Allah’ın izniyle gelecek seçimlerden sonra iktidar partisiyiz. Bunun için 30’uncu yılda tüm siyasi partilerin genel başkanlarını ayrı ayrı arayıp davet edeceğim. Şimdiden buradan söylüyorum, hep birlikte Bosna’da olmamız, Srebrenitsa’da olmamız lazım. 30’uncu yılın, 30’uncu yıla yakışır şekilde anılması, o acının birinci yıl gibi hatırlanması, hatırlatılması, belleklere bir kez daha nakşedilmesi için üstümüze ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Derneğimizle birlikte fikri işbirliğine, sahada işbirliğine, lojistik işbirliğine, ne gerekiyorsa yapalım.”
“HEPİMİZ AYNI DUYGUNUN İNSANLARIYIZ”
“Biz adaya 1974 gazimizi götürmek istedik. Ne uçak ne oteller müsait olmadı. En son 174’te anlaştık. Dün 174’ü resmi geçitte coştu, onlar ağladı, biz ağladık. Gelecek sene oraya kapasitenin mümkün olduğu en büyük kalabalıkla, en kuvvetli mesajları içeren ve en kuvvetli mesajları verebilecek bir dinamizmle olmak lazım. Onu hep beraber başaracağız. Ben nasıl bir şeyden bahsettiğimizi Kıbrıs’ta Azeri çocuklara anlattım. 2007 yılında Azerbaycan’da Karabağ kurtulsun diye babaları şehit olan 30 tane çocuğu Kıbrıs’a getirmişlerdi. Onları 30 Kıbrıs gazimizle yan yana oturttuk. Kıbrıs Barış Harekâtını anlattık. Birisi neden şehit olur, gaziler, her birinin yanında bir, iki arkadaşları şehit olmuşlar. Gencecik çocuklar, vatan için babalarını kaybetmiş olan çocuklar gazilerimizden anılarını dinlediler. Ben de orada bir şeyi anlattım. Bu Kıbrıs Türk’ü de olsa, tek millet, iki devlet olduğumuz, hatta üç devlet olduğumuz, Kuzey Kıbrıs’ı da sayacağım, Azerbaycan da olsa, Bosna-Hersek de olsa fark etmez. Balkan Türkleri olsa fark etmez. Hepimiz aynı duygunun insanlarıyız.”
“MESELE VATAN OLUNCA GERİ YASLANANLARDAN DEĞİLİZ”
“Ben askerliğimi denizci olarak yaptım. Eczacıydım, bir deniz birliğine gittim. Lojistik şubedeyiz. Görevlerimden bir tanesi, reçete kontrolü yapmak dışında lojistik araçlara uygun harekât planlarını kontrol etmek. Başta ilaçların lojistiği olmak üzere. Tabii o işin içine girince her şey giriyor. Çıkarma gemilerimiz Foça’da nereye kapak atacak, attırıyoruz. İçine işte bir tane sığdı, bir tane lastik tekerlekli araç bindiriyoruz. İçine 200 tane asker indirip, bindiriyoruz. Oluyor mu? Çünkü o gemiler Kıbrıs’a gidiyorlar. Boş olarak. Orada da oradaki komutanlarımı aynı tatbikatı yapıyor. Bu çıkarma gemileriyle ilgili her yıl yapılan rutin bir iş. Bunu yaparken ben tabii denizci, asker değilim. Bir komutan bana çıkarma gemisini tanıtırken dedi ki, bu çıkarma gemisinin üst tarafı köprü, yani bizim kaptan dediğimiz sivil hayatta, gemiyi kullanan kişinin, komutanın bulunduğu, seyir subayının bulunduğu, o kaptan köşkü diye bildiğimiz yer. Dedi ki bakın bütün çıkarma gemileri dünyada aynıdır, bir tek Türkiye’de farklıdır. Bütün çıkarma gemilerinde bu köprünün, köprü burada ya, buradan kullanıyor kaptan gemiyi, komutan oradan yönetiyor. Burada bir karış koca bir çelik levha vardır dedi. Bir karış. Bütün dünyada var o bir tek bizde yok. Niye var o? Çıkarma sırasında karşı tarafa doğru yaklaşırken dünyanın bütün askerleri geriye doğru gider, geriye yaslanır. Çünkü orada ateş açılıyor ve ilk çıkan 200 kişinin 199’u şehit oluyor. Hepsi korkudan geri geri yaslanır, eğer bu demir olmasa kırar devirir, örnekleri var dedi. Bir tek bizimkilerde yok. Dedim niye? Bizim asker çıkarma sırasında ileriye yaslanır dedi, şehit olmak için, vatanı kurtarmak için. O yüzden buradan bize topraklarımıza, soydaşlarımızın malına, canına göz dikmeye kalkanlara ve bu ülkenin birlik, bütünlüğüne laf edecek olanlara şunu söyleyelim. Öyle biz zoru görünce, mesele vatan, millet, bayrak olunca geri yaslananlardan değiliz. Biz Yıldız Sarayı’nın arka bahçesinden İngiliz zırhlısına istimbota binip zırhlıya geçip oradan kaçanlardan değiliz. Vallahi biz işgal donanmasını görünce yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler çocuk’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün akrabalarıyız. Onun evlatlarıyız, onun vatandaşlarıyız. Hepinizi seviyorum, hepinizi saygı ile selamlıyorum. İyi ki varsınız, siz olduktan sonra bu memlekete hiçbir şey olmaz.”
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024