22.10.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN “TÜRKİYE’DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ VE EYT ÇALIŞTAYI”NDA YAPTIĞI KONUŞMA

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN “TÜRKİYE’DE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ VE EYT ÇALIŞTAYINDA YAPTIĞI KONUŞMA
(22 EKİM 2018)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
"Suriyelilere 35 milyar dolar veriyorsun, emekliye gelince? Bunu söyleyince de “Efendim sen ırkçılık yapıyorsun…” Hayır efendim! Ben kendi insanımın haklarını koruyorum. Bu ülkede yaşayan vatandaşın hakkını, hukukunu koruyorum. "Efendim çift maaş alacaklarmış..."Sen de çift maaş alıyorsun! Sen çift maaş alırken iyi de, sokaktaki vatandaş çift maaş alırken mi kötü oluyor?"
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP İşçi Sendikaları ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ile CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen “Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi ve EYT Çalıştayı”nda yaptığı konuşmada şunları söyledi:  Efendim çok önemli bir konuyu birlikte konuşacağız, sosyal güvenlik hakkı.

Sosyal güvenlik hakkı aslında insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Kişiye, aileye gelecek güvencesi verir. O nedenle anayasamız bunu bir yardım olarak değil, bir hak olarak tanımıştır. Birilerinin lütfu değil, kişinin kendi hakkı olarak tanımıştır. Bu hakkı sadece bizim anayasamız değil bütün çağdaş ülkelerde sosyal güvenlik bir hak olarak her birey için sağlanmıştır. Nitekim anayasamız 60. maddede, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devlet bu güvenliği sağlayacak tedbirleri alır” diye açık ve net bir düzenleme yapmıştır. Sosyal güvenlik sadece bizim ülkemiz için geçerli bir kavram değil, aşağı yukarı bütün ülkeler, bütün devletler için geçerli bir kavramdır. Ve bir uluslararası kuruluş, Uluslararası Çalışma Örgütü sosyal güvenliğin asgari normlarını belirlemiştir: 1952 yılında Sosyal Güvenliğin Asgari Normları, 102 Sayılı Sözleşme... 1952 yılında Sosyal Güvenliğin Asgari Normları belirleniyor, 1971 yılında TBMM bu sözleşmeyi kabul ediyor. Şimdi 2018’deyiz. 71’de kabul edilen Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesine göre 9 sigorta dalının uygulanması lazım. Nedir? Sağlık sigortası, işsizlik sigortası, yaşlılık sigortası, iş kazaları sigortası, meslek hastalıkları sigortası, analık sigortası, maluliyet sigortası, ölüm sigortası ve aile yardımları sigortası... Bizim ülkemizde en son işsizlik sigortası kabul edildi, uygulanmayan tek sigorta dalı aile yardımları sigortası. 1971’de parlamentoda kabul edilen, 2018’e kadar sözleşmenin gereği yapılmayan bir sigorta dalı var, aile yardımları sigortası.
Şimdi sosyal güvenlikle ilgili olarak emeklilikte yaşa takılanların sorunu var. Bir hak vardı, yasal olarak bize tanındı, fakat sonra çıkan bir yasayla bu hak bizim elimizden alındı. Kazanılmış hak mıdır, değil midir tartışma konusu, ama bir hakkın kişilerin elinden alındığı bir gerçek. Sorun nasıl çözülür?
Değerli arkadaşlarım, sorun akılcı politikalarla çözülür. Ben çözdüm demekle çözülmez, bu sorunun tarafları vardır, işçisi vardır, işvereni vardır, bağımsız çalışanı vardır, kamu çalışanı vardır, çiftçisi vardır, esnafı vardır. Bütün tarafların bir araya gelmesiyle, oturulur çözüm üretilir. Sağlıklı işleyen bir devlet yapısında, sağlıklı işleyen bir politik yapıda sorunlar böyle çözülür. Ben yaptım, ben çözdüm demekle sorunlar çözülmez. 99 öncesi sosyal güvenlik sisteminde açıklar vardı. Var mıydı? Evet vardı. Ne kadardı en son açık 99’da? 2 milyar liraydı. Bugünün parasıyla 2 milyar, o günün parasıyla 2 katrilyon lira. Sosyal Sigortalar Kurumunun, Emekli Sandığının ve Bağ-Kur’un açığı vardı ve bu açık büyük bir açık olarak tanımlanıyordu ve toplum bir şekliyle sosyal güvenlik sisteminde bir reform yapılması gerektiği üzerinde anlaşmıştı. Bir deprem yaşandı, Marmara Depremi yaşandı, bütün duygular, bütün gözler oraya çevrilmişken 99’da bir Sosyal Güvenlik Reformu diye parlamentoya bir yasa geldi ve emeklilik yaşı kademeli olarak 38 – 43’ten 65’e çıkarıldı. Toplum yeteri kadar tartışmadı, sendikalar yeteri kadar tartışmadı, işçi ve işveren sendikaları yeteri kadar tartışmadılar ve bugünkü noktaya geldik. Sorun nasıl çözüldü onlara göre o dönem sorun nasıl çözüldü?
Bir; emeklilik yaşı uzatılarak kademeli olarak 65’e çıkarılarak sorunun çözüldüğünü sandılar. İki; alınan emekli aylığı düşürülerek böylece daha az emekli aylığı vereceğiz düşünülerek sorunun çözüldüğü sanıldı.
Emeklilik yaşı ne yapıldı? 38 – 43’ten kadın ve erkek için eşit kademeli olarak 65’e çıkarıldı. Emekli aylıkları nasıl düşürüldü onu da anlatayım size. Bugün gidip sosyal güvenlik kurumuna ben asgari ücret üzerinden primimi ödedim, emeklilik sıram geldi ve ben emekli olmak istiyorum diye dilekçe verdiğinde kendisine bağlanacak olan aylık 801 lira 55 kuruş emekli aylığı ödeniyor. Eğer bu kişi 2008 tarihinde yani 1 Ekim 2008’den önce aynı koşullara sahip olsaydı ve gidip dilekçe verseydi ben emekli olmak istiyorum diye, ona bağlanacak aylık 2032 lira 99 kuruş. Yani emekli aylığındaki kayıp ki, sosyal güvenlik sisteminin açığını kapatalım diye düşündükleri ve emekliye daha az aylık ödedikleri, her bir emekliye 1231 lira 44 kuruş bir işçi için... Kimse buna itiraz etmedi bizim dışımızda. Güçlü bir ses de çıkmadı, ya biz mahvolacağız emekli aylığımız düşüyor da denmedi. Hiçbir çevreden bu konuda bir şikayet gelmedi. Biz dilimizin döndüğü kadar anlattık, bu emekli aylığıyla geçinilemez, perişan olursunuz diye. Hayır dediler emekli aylıklarının en düşük rakamı işte 1500 lira dediler, 2 bin lira dediler bir sürü rakam söylediler. Ama hiçbirisi gerçek değildi. Gerçek bugün önümüzde bütün çıplaklığıyla duruyor. Asgari ücret üzerinden bugün gidip emeklilik dilekçenizi verirseniz 801 lira 55 kuruş emekli aylığı alıyorsunuz. Peki esnaf için? 936 lira emekli aylığı alacaklar, işçiden biraz daha fazla. Çünkü bu 9 bin gün prim ödüyor. Diğeri 7 bin 200 gün ödüyor. Ve emekli aylığını eğer gidip dilekçeyi 2008’den önce verseydi ben emekli olmak istiyorum diye esnaf, bunun eline 2 bin 7 lira para geçecekti her ay emekli aylığı. Kayıp 1071 lira. Tarım çiftçisinde kayıp ise 713 lira. Demek ki prim ödeme gün sayısını artırdılar, yetmedi emekli aylıklarını aylık bağlama oranlarını düşürdüler, yetmedi ve bunun dışında bir önlem aldılar mı? Asıl önlem alınması gereken yerlerde önlem alındı mı? Nedir? Kayıt dışı çalışma. Belki aklınıza şu gelebilir efendim zaten kayıt dışı çalışma var bunlar nasıl olsa emekli olmayacak. Ama bunlara da bir aylık ödeniyor, belli bir yaşa gelince aylık ödeniyor. Sosyal güvenlik sistemine bir kuruş katkıda bulunmayan kişiye aylık ödeniyor. Kayıt dışı çalışmayla mücadele kimin görevi? İktidarların görevidir bütün dünyada. İktidarlar kayıt dışı çalışmayla mücadele ederken onlara en büyük desteği sendikalar verir, sivil toplum örgütleri verir.
Kayıt dışı çalışma dört şekilde ortaya çıkar:
Bir; kişi çalışırken tümüyle kayıt dışıdır. Çalışıyor, ama hiçbir kayıtta bunun ismi yoktur. Kayıt dışı çalışma.
İki; kişi çalışıyor, 30 gün çalışıyor her ay ama sigorta primi ödenirken ya bir hafta veya 15 gün üzerinden ödeniyor.
Üç; kişi çalışıyor, 30 gün çalışıyor, 30 gün üzerinden prim ödeniyor ama asgari ücret üzerinden prim ödeniyor gerçek ücreti üzerinden prim ödenmiyor. Ayda 5 bin lira alıyorsa asgari ücret üzerinden sigorta primi, asgari ücret üzerinden vergi ödeniyor ama kişinin eline 5 bin lira geçiyor.
Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Üçüncü havaalanında çalışan işçiler, taleplerinden birisi şuydu, “Bizim aylıklarımızı bankaya yatırın, elden para vermeyin bize.” Ne demektir bu? Kayıt dışı çalıştırıyorlar, sigorta primlerimizi yatırmıyorlar, bankaya yatırırsanız en azından biz hak ararız. Peki denetim yapıldı mı? Hayır. Bu talebin gereği yerine getirildi mi? Hayır.
Geçiyorum başka bir konuya değerli arkadaşlarım. Bu önlemler alındı, emekli aylıkları düşürüldü, prim ödeme gün sayısı arttırıldı, emeklilik yaşı yükseltildi peki sosyal sigorta sistemi düzeldi mi? Öyle ya 99’un başında 2 milyar lira olan açık ne oldu? Düşmesi lazım öyle değil mi? Makul olanı bu, akılcı olanı bu. Önlem almışsınız, emeklilik yaşını yükseltmişsiniz, prim ödeme gün sayısını artırmışsınız, bağladığınız aylıkları da düşürmüşsünüz açığın bitmesi lazım, kapanması lazım. Tam tersi, açık büyüdü. Bakın Yeni Ekonomi Programı açıkladılar, Yeni Ekonomi Programında sosyal güvenlik sistemindeki açıklar şöyle gelişecek: 2017, 16 milyar 700 milyon lira. 99’da 2 milyardı. 2017 resmi rakam yeni ekonomi programında açıkladıkları rakam. 2018, 21 milyar 500 milyon lira; 2019, 28 milyar 100 milyon lira; 2020, 35 milyar 300 milyon lira; 2021, 39 milyar 700 milyon lira sosyal güvenlik sistemi açık verecek. Şu soruyu emekli aylığı alan herkesin, şu soruyu çalışan ve henüz emekli olmayan herkesin sorması lazım: Emekli aylığımız düştü, daha geç emekli oluyoruz, prim ödeme gün sayımız attı, bu açık nereden kaynaklanıyor? Üstelik bağlanan aylık 801 lira. 801 lirayla yetinin diyorlar, bununla beslenirsiniz, bununla çocuğunuzu okula gönderirsiniz, bununla ev kirası ödersiniz diyorlar, 801 lirayla. Açık nerede? Ve daha önümüzdeki süreçte alınacak ciddi önlemler var, daha da kesecekler. Kim söylüyor, Yeni Ekonomi Programı söylüyor. Ne söylüyor, aynen okuyorum: “Mali açıdan sürdürülebilirliği sağlamak ve kamu maliyesinde olan yükü azaltmak amacıyla sosyal sigorta sistemi yeniden düzenlenecektir.” Yani emeklilikte yaşa takılanlar hak talebinde bulunurken, siyasal iktidar ne hakkı kardeşim daha ben sizin elinizden pek çok hakkı geri alacağım diyor. Neyle diyor? Yeni Ekonomi Programıyla söylüyor. Peki buna itiraz eden var mı? Ne yapacaksınız diye soran var mı? Biz insanız, çalıştık emek harcadık, alın teri döktük, bizim daha hangi haklarımızı elimizden alacaksınız diyen var mı? Pek yok. Kimsenin hakkını yemek istemem ama pek yok.
Değerli arkadaşlarım, neden sistem böyle, neden çalışmıyor, neden açıklar var, neden hükümet şikayetçi, neden diyorlar geçinemiyoruz, sosyal güvenlik sistemi ayakta duramıyor, gerekli kaynakları sağlayamıyor? Sayıştay raporu yayınlandı. Sayıştay, TBMM adına kamu harcamalarını denetleyen kurumun adıdır. Dolayısıyla kamu harcamalarını denetlerken Sayıştay kalkıyor diyor ki, sosyal güvenlik sistemine de bakacağım diyor. Bakınız, 31.12.2017 tarihi itibariyle tahsil edilemeyen; yani işçinin, yani memurun, yani çiftçinin aylığından kesilen, peşin peşin kesilen ama götürülüp sosyal güvenlik kurumuna yatırılmayan paranın miktarı 83 milyar 55 milyon 810 bin 495 lira 86 kuruş. Yani çalışanın aylığından kesiliyor primi ama götürülüp sosyal güvenlik kurumuna yatırılmıyor ne kadar? 83 milyar lira. Eski parayla 83 katrilyon lira. Kim tahsil etmiyor? Sosyal güvenlik kurumu. Niye tahsil etmiyor? Siyasi iktidar izin vermediği için. İcra işi, normalde prim tahsil etmek için gidersiniz, icra işlemini yaparsınız, vermezse de bankadaki hesaplar, gayrimenkullerini satar parasını alırsınız. Para işçinin parası, işçinin geleceği, güvencesidir o para. İcra işi, yeniden yapılandırılmamış ve icraya intikal etmemiş. Yani yeniden yapılandırma sistemi içine girmiyor, hani yeniden yapılandıracağım taksitimi ödeyeceğim vs. Bunun dışında ayrıca icraya verilmemiş olan alacak miktarı 43 milyar 517 milyon lira. Yani 43 katrilyon lira parayı hiç takip etmiyorlar. Kim söylüyor? Sayıştay Başkanlığı söylüyor. Sadece onlar mı? Hayır. İdari takip süreci başlamış ve bitmiş. İcraya vermişler ve alınması gerekiyor paranın fakat almıyor idare. Ne kadar? 5 milyar 238 milyon lira. Kimden alınıyor, kimin paraları bunlar? Hangi işverenden alınmıyor bu paralar? İşçinin parası bunlar. İşçinin parasını kim gasp ediyor, kimler gasp ediyor ve kimler o gaspın üzerine örtü örtüyor? Yeniden yapılandırılmış, her seferinde af çıkıyor, yeniden borçlar yapılandırılacak. Bakınız, 2014’te yeniden yapılandırılan alacakların yüzde 75’i, 2015’te yüzde 80’i, 2016’da yüzde 63’ü, 2017’de yüzde 23’ü ödenmiyor. Yeniden yapılandırıyorsunuz, yeniden taksitlendiriyorsunuz, gel paranı öde diyorsunuz, yüzde 50’yle 70 arasındaki bir rakam ödenmiyor. Niçin ödenmiyor? İşveren diyor ki, para yok arkadaş neyi ödeyeceğim diyor, nasıl ödeyeceğim diyor. Esnafta da aynı şey var. 25 milyar 725 milyon 894 bin 44 lira 66 kuruş borcu var, o da borcunu ödeyemiyor. Esnaf da yapılandırmaya giriyor, o da alacağın yüzde 99’u icra ve takibi yapılamıyor. Alacağın yüzde 99’u arkadaşlar.
Daha bunun dışında başka olaylar da var. Kurum sağlık kuruluşlarına avans veriyor, normalde avansın süresi doluyor ve kapatılması lazım. Kapatılmayan avans miktarı, yani açıktan verilen paranın tutarı 10 milyar 164 milyon lira. Yani 10 katrilyon eski parayla. Veriyorsunuz avansı, takip bile etmiyorsunuz. Müfettiş raporları, güçlü bir müfettiş kadrosu var, gidiyorlar denetliyorlar kayıpları, kaçakları denetliyorlar, ceza yazıyorlar, işleme konulması lazım deniyor. 1819 raporun 1313’ü hiçbir şekilde işleme konmuyor. Çünkü siyasi iktidar ceza verilmesini istemiyor. O zaman teftiş kurulunu kapatın kardeşim. Madem bu raporlar işleme girmeyecek kapatın gitsin. Sadece bu mu? Hayır. Belediyeler de ödemiyor. Belediyeler de yanlarında çalıştırdıkları, kurumlarında çalıştırdıkları işçilerin aidatlarını götürüp yatırmıyorlar, ödemiyorlar. Ne kadar? 8 milyar 784 milyon liralık bir rakamı da belediyeler ödemiyor. Başka? Sadece işverenler, sadece belediyeler, sadece esnaf değil, devlet de ödemiyor. Ne kadar? Yeşil kartlıların genel sağlık sigortası primini Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ödemesi lazım, ödemiyor. Ne kadar? 4 milyar 465 milyon 206 bin 321 lira 93 kuruş ödemiyor. Fatura kime çıkıyor? Fatura sizlere çıkıyor. Hiçbir şekilde görevlerini yapmıyorlar, primleri tahsil etmiyorlar, gerekli cezaları uygulamıyorlar, ondan sonra dönüp diyorlar ki, “Sosyal güvenlik sisteminde açık var efendim, ne demek emeklilikte yaşa takılanlar, ne demek hak talebinde bulunmak? 750 milyar lira açık olacak.” “40 yıl bedavadan mı bunlara aylık ödeyeceğiz” diye ağır eleştiriler geliyor değerli arkadaşlarım. İktidar yapması gerekeni yapmıyor, fatura vatandaşa çıkıyor, yani fatura sizlere çıkıyor.
Şunu açıklıkla ifade ederim, her yerde de söylerim. 38 yaşında emeklilik zaten olmaz. Hiçbir arkadaşım da ben 38 yaşında emekli olayım diye ortaya çıkmaz, çıkmadı da zaten bugüne kadar. Ama bir hak varsa ve ben bir hak sahibiysem, yasalar bana bir hak tanıdıysa ben bu hakkı kullanmak isterim diyor. Emeklilikte efendim 750 milyar lira açık olacakmış. Emeklilikte yaşa takılanların sorunu çözülürse 750 milyar lira açık olacakmış. Bu rakam asla ve asla gerçekçi bir rakam değil, doğru bir rakam da değil. Çıkıp hesabını yapsınlar, milletin önüne bir koysunlar bakalım, 750 milyar lirayı nereden buldular. Bu rakamın verilmesinin, 38 yaşında emeklilik lafının söylenmesinin arkasında, sosyal güvenlik sisteminde sizin beklentilerinize uygun bir düzenlemenin yapılmasının önünü kesmek istiyorlar. Vatandaş diyecek ki, olur mu efendim 750 milyar lira açık? Yok öyle bir şey. Vatandaş önce şunu söyleyecek, “Kardeşim sen iktidar olarak üstüne düşen görevi yapıyor musun, alacakları topluyor musun, yoksa birilerine peşkeş mi çekiyorsun? Neden parayı toplamıyorsun zamanında, aidatları toplamıyorsun, prim aidatlarını neden toplamıyorsun?” demesi lazım.
En büyük sorun kişilerin gelecek kaygısı. Emekli aylığının özelliği de o, gelecek kaygısını yenmek, o kaygıyı zihninden atmak. Emekli aylığını bir kazanayım, en azından bir gelecek güvencem olur diyor.
Gelinen tablo şu, az önce size 9 sigorta dalını saydım ve bir sigorta dalının Türkiye’de uygulanmadığını söyledim. Hangisiydi? Aile yardımları sigortası. Bu sigorta dalının özelliği ne? Özelliği şu, diyelim ki 55 yaşına geldiniz patron dedi ki kusura bakma arkadaş senin işine son veriyorum yeni gençler var, üstelik üniversiteden mezunlar bunlar, daha iyi yetiştiler onları alacağım. Verdi paranızı sizin işinize de son verdi. Belli bir süre işsizlik sigortasından aylık aldınız, yasal süre doldu gidiyorsunuz yeniden iş aramaya. Gidiyorsunuz başvuruyorsunuz, işveren diyor ki; sen yaşlısın. Dönüp hükümete diyorsunuz ki; beni emekli edin, o da diyor ki siz gençsiniz diyor, emekli olamazsınız. Nasıl geçineceğim ben, nasıl yaşayacağım, aileme nasıl bakacağım? O zaman devreye aile yardımları sigortası giriyor. Emekliliğe kadar ailenin sosyal güvenliği sağlanmış oluyor. Aile sigortasını ısrarla ve ısrarla Türkiye’de uygulamaya koyun dememizin temelinde yatan bu. Aile yardımları sigortası olsa kimse erken emeklilik, geç emeklilik diye bir arayışın içine girmez. Der ki, işsiz kaldığım dönemde bir dönem işsizlik sigortasından para alacağım, orada yasal sürem dolduktan sonra emekli oluncaya kadar sosyal devlet benim ve ailemin geleceğini güvence altına alacak ve bana asgari bir gelir güvencesi sağlayacak. Bu sağlanmıyor, bu yapılmıyor. Ne zaman kabul edilmişti Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi, 102 sayılı sözleşme? 1971 yılında. Hangi yıldayız? 2018 yılında. Bütün sendikalardan, işçi ve işveren bütün sendikalardan beklentim, aile yardımları sigortasının mutlaka ama mutlaka çıkarılması konusunda ortak çalışmalarıdır. Bu işin sağı solu yoktur. Bu işin siyasi partisi yoktur. Bu iş bir insan işidir, insan onurunu koruma işidir. Bir aileyi, bir kişiyi emekli oluncaya kadar, işsizlik süresinin içinde emekli oluncaya kadar, açlığa ve yoksulluğa mahkum edemezsiniz. Sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Biz boşuna mı ısrarla ve ısrarla aile sigortası, aile sigortası, aile sigortası diyoruz. Bunun için söylüyoruz. Aile sigortası olmadığı için doğal olarak kişi geliyor ben ayrıldım, işveren işime son verdi, iş arıyorum sen yaşlısın diyorlar. Devlete dönüyorum beni emekli edin, sen gençsin diyorlar. Ben yaşlı mıyım, ben genç miyim, ben nasıl geçineceğim? Kalkıp meydanlarda konuşmak yerine önce bu sorunun çözülmesi lazım. “750 milyar lira efendim çekemeyiz yükü…” Suriyelilere 35 milyar dolar veriyorsun, emekliye gelince? Bunu söyleyince de “Efendim sen ırkçılık yapıyorsun…” Hayır efendim! Ben kendi insanımın haklarını koruyorum. Bu ülkede yaşayan vatandaşın hakkını, hukukunu koruyorum ben. Her türlü israfı yapacaksın, efendim çift maaş alacaklarmış, sen de çift maaş alıyorsun! Sen çift maaş alırken iyi de, sokaktaki vatandaş çift maaş alırken mi kötü oluyor? Ayrıca bu sorun bakın, aile yardımları sigortası olmasına rağmen erken emeklilik Finlandiya ve Almanya’da var. Kişi isterse belli bir yaşta normal yasanın öngördüğü süreyi beklemeden erken emekli olabiliyor. Bütün bunlar neyle yapılır? Akılcı politikalarla yapılır. Bütün bunlar nasıl yapılır? Oturulup hesap kitap işidir öyle yapılır. Bütün bunlar nasıl yapılır? Aktüerya dengeleri sağlanarak yapılır bütün bunlar. Hiçbir şey yapmayacaksınız, emekliyi perişan edeceksiniz, emekli aylığını düşüreceksiniz, üstelik yarı yarıya düşüreceksiniz, sosyal güvenlik sistemi hala açık verecek, çıkıp bunun hesabını vermek yerine emeklilikte yaşa takılanlar hak istiyorlar diye onları eleştireceksiniz. Buna biz özrü kabahatinden büyük deriz. Özrü kabahatinden büyük bir politikacıyla karşı karşıyasınız.
Sorunu çözecek olan sizlersiniz. Sandığa gideceğiz Mart ayında. Ders verecek olanlar da sizlersiniz. Ya bütün bu gerçekleri görüp, bu gerçeklere uygun politikaları savunan siyasal partiye destek vereceksiniz, ya da sizleri açlığa mahkum eden bir siyasal partiye destek vermeye devam edeceksiniz. Tercih sizin tercihiniz, kararı siz vereceksiniz. Bu ülkenin insanları verecek. Gerçekler acıdır ve o gerçekleri yaşamımızın gerçeklerine uydurmak yani özgürce herkesin karnının doyduğu bir Türkiye inşa etmek, bizim irademizle yani sizlerin iradesiyle olacak. Her türlü israfı yapacaksınız, yazlık saraylarda oturacaksınız, kışlık saraylarda oturacaksınız, uçan saraylarda oturacaksınız, asgari ücret üzerinden prim ödeyip bugün emeklilik hakkı kazandığı halde emeklilik dilekçesi verene, ayda 801 lira emekli aylığı vereceksiniz. Ya insan utanır biraz. 2008’de öngörülen emekli aylığının neredeyse yarıdan daha fazlası kesiliyor. Sosyal güvenlik sistemindeki açığı kapatacaklarmış. Niye kayıt dışı çalışanlarla mücadele etmiyorsunuz?
Aramızda sendikacı arkadaşlarım var. Kayıt dışı ekonomiyle nasıl mücadele edilir? Efendim asalım, keselim bunlarla mücadele edilmez. Efendim ceza yağdıralım. Bunlarla da mücadele edilmez. Kayıt dışı ekonomiyle yasal olarak akılcı mücadelenin dünyada bilinen bir yolu vardır, sendikalaşmak. Sendikalaşmayı zorunlu kılacaksınız. Niçin? Toplu sözleşme var kaç kişinin çalıştığı belli. Toplu sözleşme var kimin ne kadar aylık aldığı belli. Toplu sözleşme var, kimin izin alıp almadığı, sosyal yardımlar, bunların tamamı toplu sözleşmelerde var. Sendikanın olduğu bir yerde kayıt dışı çalışma olmaz zaten. Ama sendikalaşma niçin öldürülüyor, niçin yok ediliyor, niçin desteklenmiyor? Temel nedeni bu, kayıt dışı çalışmayı özendirmek. Bununla kim mücadele edecek? Siyasal olarak biz mücadele ediyoruz, söylüyoruz, ama asıl mücadeleyi sendikacıların yapması lazım. Emekli aylıkları düştüğü zaman, nereden nereye düşüyordu onu yine gerçek rakamları size vereyim. Emekli aylığı düştüğü zaman yani 2 bin 032 liradan 801 liraya düştüğü zaman bu ülkede sendikaların kıyamet koparması lazım. Evet 2 bin 032 liradan 801 liraya düştüğü zaman. Yarı yarıya diyorum ama 1231 lira 44 kuruş daha eksik emekli aylığı alınıyor. Üniversitelerin sessiz kalmaması lazım, sosyal bilimcilerin sessiz kalmaması lazım. Bütün bunların tamamının üstü örtüldü. Şimdi gündem ne? “Efendim size hak verirsek, emeklilikte yaşa takılanlara hak verirsek, 40 yıl bedavadan aylık alacakmışsınız, sonra 700 milyar lira yükü olacakmış. Efendim biz ekonomide Milli Kurtuluş Savaşı veriyoruz, 700 milyar lirayı nasıl ödeyeceğiz…” Hangi ekonomide kurtuluş savaşını veriyorsun? Bu ekonomiyi kurtuluş savaşı verecek hale kim getirdi? Fransızlar mı getirdi, Almanlar mı getirdi, İngilizler mi getirdi, Papua Yeni Gine mi getirdi, Sudan mı getirdi? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Özrü kabahatinden büyük laflarla sizin önünüze geçmek istiyorlar.
Ama benim size bir sözüm var, ben ve arkadaşlarımın, yani Cumhuriyet Halk Partililerin bu ülkenin vatandaşlarına bir sözü var. Siz hakkınıza sahip çıkmasanız bile biz sizin hakkınıza sahip çıkacağız. Ahlaki siyaset yapıyoruz, adalete dayanan bir siyaset yapıyoruz. İnsanı siyasetimizin odağına alıyoruz, onun bu memlekette huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Eğer bunu sağlamazsanız kendi içinde barışık bir toplum yaratamazsınız. O nedenle biz bu ülkede kendi içinde barışık bir toplum yaratmak için mücadele ediyoruz. Emeklilikte yaşa takılanların sorununu da bu bağlamda görüyoruz ve sizin sorununuza sonuna kadar sahip çıkacağız bunun da sözünü veriyoruz.
Hepinize yürekten teşekkür ediyorum değerli arkadaşlarım.