05.11.2025
05.11.2025
“LEHE DELİL TOPLAMIYOR, KAFASINDA MAHKUM ETMİŞ, DİPLOMATİK PASAPORTU İPTAL EDİYOR; BU NASIL DEVLET?”
“YERE DÜŞENE TEKME ATAN AK PARTİ ZİHNİYETİ ÇIKTI, BU KADAR UCUZ SİYASET GÖRMEDİK”
“KAYYIMIN KONUSU KALMADI; BİR KUM BAHÇESİ YAPALIM ONA, KUMDA OYNASIN”
“AZİZ İHSAN AKTAŞ İÇİN ‘KAÇMADI’ DİYOR, ÇİP Mİ TAKMIŞ DA BİLİYOR? DEMEK Kİ İŞBİRLİĞİ İÇİNDE”
“BİR ÇİÇEK AÇTI DİYE BAHAR GELMEZ AMA BAHARIN GELMESİ İÇİN ÖNCE ÇİÇEĞİN AÇMASI LAZIM, O ÇİÇEK EDİRNE’DE AÇSIN VARSIN”
“CUMHUR İTTİFAKINDA ÇATLAK OLSA NE OLUR, SU SIZSA NE OLUR? SIZDIĞINDA KÖTÜLÜK SIZIYOR”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, eski Başbakan ve partisinin üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Devlet Mezarlığı’ndaki kabri başında düzenlenen anma törenine katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, tören sonrası yaptığı açıklamada, “Bir kez daha Başbakanımız, partimizin üçüncü Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit’in huzurundayız. 32 yaşında milletvekili olmuş, 36 yaşında bakan olmuş, 47 yaşında Genel Başkan olmuş, 49 yaşında partisini, birinci parti yapmış bir Genel Başkanın, Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve İsmet Paşa’dan sonra yürütmenin başında görev almış, bu ülkeye çok önemli hizmetler yapmış, Kıbrıs Barış Harekâtı gibi Amerika başta bütün dünyanın tehditler savurduğu, ambargolarla tehdit ettiği bir dönemde Amerikan Başkanının yanına, arkasına hizalanmak yerine adadaki Türklerin uğradıkları katliamı durdurmak için diplomasiyi sonuna kadar zorlamış ama en sonunda Ayşe’yi tatile çıkarmış birisinin huzurundayız” dedi.
“SAYIN ECEVİT’İN BIRAKTIĞI YERDEN TEKRAR BİRİNCİ PARTİ OLDUK”
Özel, “Dün 4 Kasım’dı, bugün 5 Kasım. İki yıl önce bu tarihlerde partimizde rahmetli Bülent Ecevit’in üstlendiği görevi üstlenme imkânını bulduk. Bu ağır yükü, arkadaşlarımızla birlikte omuzlarımızda hissettik. Biliyorsunuz seçimden sonra buraya gelip buradaki partimize hizmet etmiş, Devlet Mezarlığı’ndaki büyüklerimizin huzuruna gelmiştik. Ve Bülent Ecevit’in huzurunda şu konuşmayı yapmıştık. ‘Siz 1970’le 80 arasında girdiğiniz iki genel, iki yerel seçimde de partimizi hep birinci parti yaptınız. Biz de bundan sonra huzurunuza bu seçimleri kazanmış olarak gelmeye söz veriyoruz Genel Başkanım’ demiştim. Bu konuşmadan dört ay sonra, partimiz 47 yıl sonra Sayın Bülent Ecevit’in bıraktığı yerden tekrar birinci parti oldu. Ardından iki yıldır bugün buraya, bu iç huzuruyla, verdiğimiz sözü ilk seçimlerde tutmanın gururuyla ve bundan sonra yaklaşmakta olan genel seçimlerde partimizi iktidar yapacağımıza olan inancımızla geliyoruz” diye konuştu.
“HİÇBİR BAŞARI ŞAHSA AİT DEĞİLDİR”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Zor günlerden geçiyoruz. Doğru. Ama Bülent Bey, Rahşan Hanımla el ele ne zor günler gördü. Linç girişimleri ile karşılaştı, suikast tehditleriyle mitinginin iptal edilmesi istendi. Çok zorlu dönemlerde bir yandan gözyaşının olduğu, bir yandan mücadelenin olduğu dönemlerden geçti. İç siyaset de zordu, dış siyaset de zordu. Dimdik ayakta durdu. Kimseye küfretmedi ama doğru bildiğini söylemekten geri durmadı. Bir adım geri atmadı, eğilmedi, susmadı. Ve o başardı, onun döneminde Cumhuriyet Halk Partisi başardı. Hiçbir başarı şüphesiz kişilerin şahsına ait değildir. Kolektif bir iştir, ekip işidir, örgüt işidir. Cumhuriyet Halk Partisi bugün 2 milyon üyeye sahip ve 2 milyon üyesi de Genel Başkanı da aynı sorumluluğa sahip. Bu ülkenin bir kez daha içinde bulunduğu bu zor durumdan, kendi yaşadığımız zorluklara, arkadaşlarımızın yaşadığı zorluklara bakmaksızın, bunlara yenilmeksizin, gerilemeksizin ileriye doğru yürüyeceğiz ve ülkeyi bir kez daha kurtarmak, bir kez daha bu ülkede hukukun üstünlüğünü geriye getirmek, tam olarak sağlamak, Anayasa’ya tam uyan ve tam uyulacak bir anayasaya kavuşmak, Anayasa’ya tam uyan bir hükümetle ülkemizi modern dünyadaki gelişmiş ülkelere, o seviyeye ulaştırmak, onu aşmak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini gerçekleştirmek durumundayız. Bu inançla, bu kararlılıkla mücadele ediyoruz.
Bazen bazı kararlılıklar hep söylenir, söylenir. Sonuç almaz. Sonuç alıyoruz. Verdiğimiz sözü dört ay sonra tutmuşuz. O günden bugüne de partimiz, Türkiye’nin birinci partisi. İlk seçimde iktidar olacağız ve verdiğimiz ikinci ve büyük sözü tutmuş olarak bir kez daha buraya geleceğiz. Bugün burada olan bütün Cumhuriyet Halk Partililere, Demokratik Sol Partililere, bugün buraya gelen tüm Bülent Ecevit dostlarına teşekkür ediyoruz. Bir kez daha sizlerin huzurunda rahmetli Başbakanımızı rahmetle ve minnetle anıyorum” ifadelerini kullandı.
“VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTMANIN İÇ HUZURUYLA GELDİK”
Törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, “Bugün sabah partimizin üçüncü Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’i mezarı başında andık. Oradaki konuşmamda da söyledim. 4-5 Kasım kurultayı ki iki yılını dün ve bugün tamamlamış oluyoruz, bittikten sonra buraya gelmiştik biliyorsunuz. Rahmetli Ecevit’in mezarı başında da söz vermiştik. ‘Siz 70’lerde partimizi girdiği iki yerel, iki genel seçimden de partiyi birinci parti çıkardınız. Biz de bir daha huzurunuza geldiğimizde seçimleri kazanmış olarak geleceğiz’ diye. Geçen yıl da geldiğimizde, bugün de geldiğimizde partimizi girdiğimiz ilk yerel seçimlerden rahmetli Ecevit ve arkadaşları gibi arkadaşlarımızla birlikte birinci parti yapmanın, verdiğimiz sözü tutmanın iç huzuruyla geldik. Ümit ediyorum gelecek sene olmadığından sonraki sene buraya geldiğimizde, bu sefer de girdiğimiz ilk genel seçimleri kazanmış, partimizi iktidar yapmış, Ecevit gibi bir Cumhuriyet Halk Partiliyi yürütmenin başına getirmiş olarak burada olmayı ümit ediyoruz. O kararlılıkla bugün buradaydık. Sizler de takip ettiğiniz, hepinize teşekkür ediyoruz” dedi.
“DEVLET İŞİ GÜCÜ BIRAKIP AİLEYLE UĞRAŞMAZ”
Özel, partisinin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun, babası, eşi ve oğlunun ifadeye çağrılmasına ilişkin soru üzerine, “Arkadaşlar bugün sabah hem Dilek Hanımla hem Selim’le hem Hasan Amcamla konuştum. Erken saatlerde her ikisi de evlerinden çıktılar, Vatan Emniyet’in önünde buluştular. İfadeye çağrılmışlardı. Şu anda avukat arkadaşlarımızla birlikte oradalar. Bir kere büyük bir husumet var. Şimdi ilk kez benden duyacağınız bir şey söyleyeyim, daha önce bunları konuşmadık. Ama bir hukuk devletinde bu kadar ayıp, güya çok güçlü bir iktidarda bu kadar acizlik olmaz. Devlet işi, gücü bırakıp aileyle uğraşmaz. Eşle, çocukla uğraşmaz. Hukuksuz bir iş yapmaz. Dilek Hanım yurtdışına Ekrem Bey’e verilmiş olan bir ödülü almak üzere çıkacaktı. Dilek Hanım’a yurt dışına çıkmaya niyet ettiğinde, bir haber yolladılar ve dediler ki ‘Pasaportu iptal onun.’ Dilek Hanım’ın ve çocukların büyükşehir belediye başkanlarına bu Meclis’in çıkardığı kanunla verdiği diplomatik pasaportu var. Onu iptal etmişler. Ne oldu? ‘Normal düz pasaport alacaksınız.’ Niye? ‘Öyle.’ Şu an Ekrem İmamoğlu’nun unvanı, ‘seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.’ Bir mahkeme kararı var mı? Bir ceza almış mı? Aldığı ceza onaylanmış ve kesinleşmiş mi? O güne kadar haklarından yararlanır. Hatta görevinden uzaklaştırılan belediye başkanlarına devlet maaşlarının bir oranını, herhalde üçte iki oranında öder ve ödemek zorunda. Ailelere dönüyor, babası hakkında bir suçlama var. Bakın daha iddianame bile yok, suçlama var. Suçlamayı o biliyor. Gizlilik kararı var, işine geleni servis ediyor. Yani en kötülerini duyuyoruz ama lehe delilleri bilmiyoruz, toplamıyor bile. Kafasında mahkum etmiş, diplomatik pasaportunu iptal ettiriyor. Ya bu nasıl devlet?”
“SEÇİLDİĞİNDE DE YAPILAN UCUZLUKTU, BU DA ÖYLE”
“Bir kere birazcık ahlak olsa, bu kadar hassas bir dönemde aile bu kadar zorda. Baba hasta. Çocukların sonuçta babaları aylardır yok. Yani herhangi bir tutukluluk durumu da değil. Düşünsenize üç kanal hariç açtığınız her kanalda Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bilgilendirmesi, İletişim Başkanlığı talimatıyla ailenize, haysiyetinize, namusunuza, şerefinize her gün saldırıyorlar. ‘Hırsız’ diyorlar, babalarına, eşlerine, oğullarına. ‘Yolsuz’ diyorlar, ‘terörist’ diyorlar, yetmedi ‘casus’ diyorlar. Bu şartlarda ifade mi alacaksın, niye savcılığa çağırıp almıyorsun? ‘Vatan Emniyet’e gelin’ diyor. Çağır savcılığa, al ifadesini. Soruşturmadan artık neredeyse kovuşturma aşamasına geçilecek. ‘İddianameyi yazıyorum’ diyorsun. ‘Her şeyim hazır’ diyorsun ve ‘Söz vermiştim bu iddianameye.’ Bu acizlik. Güçsüzlük bu, güç değil. Sayın Erdoğan’a söylüyorum: Seçildiğinde altına bacağı kırık sandalye vererek küçük düşürmeye çalıştığınız kişiye o yaptığınız da ucuzluktu, bu yaptığınız da ucuzluk. Diplomatik pasaportu iptal etsen ne olur, etmesen ne olur. Şimdi çağırmış; ‘yurtdışına çıkış yasağı.’ Ne oldu bak, kendi ayaklarıyla gittiler sabahın erken saatinde. Ben herhalde saat 09.30’da aradım, ‘Vatan Emniyet’teyiz’ dedi Hasan Amca. Belki daha önce kalktılar gittiler.”
“BU ÜLKENİN GENETİĞİNDE AİLE İLE UĞRAŞMAK YOKTUR”
“Böyle yapmayın arkadaş, bu ülkenin genetiğinde aileyle uğraşmak yok. Adnan Menderes idam edilecekken İsmet Paşa idam önlensin diye uğraşırken eşler birbiriyle görüşüyorlardı ya bu memlekette. ‘Ne yapılabilir?’ diye uğraşılıyor, dayanışma gösteriliyordu. Öyle eşle, çocukla uğraşmayı getirirseniz, seneye iktidar değişecek, bu kötü örneği mi bırakacaksınız? Millet sizin eşinizle, çocuğunuzla mı uğraşsın iktidarı bıraktığınızda. Aptalca bir şey yani. Yapmayacağız, ant içiyorum, yemin ediyorum. Yapmayacağız, biz sizin çoluğunuzla, çocuğunuzla uğraşmayacağız ama yapmayın yahu. Senin bütün güvencen Özgür Özel‘in bu konudaki kararlılığı olabilir mi? Niye böyle bir gelenek bırakıyorsun? Daha iddianame yazılmamış kişiye suçlu muamelesi yapmak da ne? Ceza almış muamelesi yapmak ne? Olacak iş değil. Şimdi çıkacak, verecek ifadesini Selim. Babasının başının etini yemiş, ‘Yurt dışında iş açacağım’ diye. Babası da demiş ki, bana anlatıyor ve o gün de anlatmıştı, ‘Batıracak parayı’ diyor. Ekrem Başkan iyi bir iş adamıdır ama biraz böyle tutumludur, akıllıdır. ‘Batıracak parayı’ diyor. Babasından alamayınca anasına bastırmış, dedesine bastırmış. Dedesi bir şey bozdurmuş vermiş, annesi daire satmış vermiş. Selim de gitmiş orada o şeyi yapmış. Şimdi ‘İşte ne oldu o iş’ diyor Ekrem Başkan. Bunun üzerinden ‘Efendim acaba o para bilmem ne?’ Şimdi çıkacak belgeleri, göreceksiniz. Dedesinin nereden aldığını, annesini nereden verdiğini. ‘Selim bu parayı nereden bulmuş?’ Hayır, insanlar gelirler ve bunları anlatırlar ama bu ayıp bir şey, utanç verici bir şey. Gerçekten siyasetin bu hale getirilmiş olmasından utanıyorum. Biz uçaklarda, havaalanlarında, orada, burada eşlerle, ailelerle karşılaşıyoruz ve kendi çocuğumuz gibi ihtimam gösteriyoruz AK Partili, MHP’li arkadaşların çocuğuna, eşine. Doğrusu da budur. Bizimkiler de Allah için öyle ihtimam görüyor. Bu ülkenin örfünde, geleneğinde bunlar yok. Bu ülkede karşıdan vuruşulur. Şimdi bir arkadan vuranlar çıktı, bir de yere düşene tekme atan AK Parti zihniyeti çıktı. Biri yere düştüyse, sendelediyse, babası kolunda değilse, çocuğunu sen kaldıracaksın. Ben gerçekten bu kadar ucuz bir siyaset görmedim. Bu talimatı verene de yazık, İstanbul’da yapana da yazık. Ayıptır” yanıtını verdi.
“BİR PARTİYE İSTANBUL’DA DAVA AÇAMAZSIN”
CHP Lideri Özel, partisinin İstanbul İl Başkanlığında görevlendirilen kayyıma yönelik yaptığı itiraz başvurusunun reddedilmesi hakkında şöyle konuştu:
“Ya komik işler bunlar, komik. Orada bir şuursuz var. 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nde. AK Parti döneminde eşini İBB’ye sokmuş bir avukat. Kendisi karayollarından dosya almış bilmem ne yapmış bir avukat, partili. Ne olduğunun farkında değil. Kendini Yüksek Seçim Kurulu’nun, İl Seçim Kurulu’nun, İlçe Seçim Kurulu’nun yerine koyuyor. Biz şekil şartı tamamlamak için dedik ki ‘Arkadaşlar tedbir kararını kaldırın.’ Biz çünkü orayı, yani ilk başta söylendi şimdi tekrar etmeyeyim. Bazı odalar çok kötü durumda. 5 bin polise ‘Bu gece burada kalacaksınız’ deyince, normalde gündüz ve birkaç yüz kişinin kullanımı için hazırlanmış bir yerde 5 bin kişi ihtiyaç görünce bazı odalar çok kötü durumda. Kırıldı, döküldü, komple yenilenmesi lazım birçok şeyin. Biz zaten orada tadilat, boya yapacağız. Bir de ilaçlayacağız. Börtü böcek girdi çıktı yani, olmadık şeyler oldu. Bir ilaçlamaya ihtiyaç da bir dezenfeksiyona ihtiyaç var. Hadi dedik ki bu tedbir kararını kaldırsın da öyle. Yoksa bina benim binam. Genel Merkezin binası orası. Veririm, il başkanı oturur. Götürürüm başka bir şey yaparım. İl Başkanlığını başka bir adrese taşıdık zaten. Binayı tadilata alacağız. Arkadaşlar şekil - şart tamamlansın diye dilekçe yazmışlar. Şuursuzlar ‘Duracak kayyım.’ Neyi durduruyorsun? Üstüne iki olağanüstü il kongresi yapılmış, mahallelerden başlayarak yeni bir kongre yapılmış, yeni bir il başkanı seçilmiş. O il başkanı Özgür Çelik değil başka biri de olabilirdi. Aday olmazdı başkası olurdu. Onun üstünden geçmiş. Şimdi önümüzdeki hafta büyük kongre yapılacak, Ankara’daki Genel Merkez için açılan benzer dava konusuz kalması, ki daha biz genel kurulumuzu yapmadık. Önceki olağanüstü genel kurul üzerine konusuz kaldığına, yetkili Ankara Mahkemesi zaten. Bir partiye İstanbul’da dava açamazsın, kanun öyle. Partilere açılan dava Ankara’da görülür. O şuursuz, bilgisiz, beceriksiz, küstah şimdi durmuş oradan, tedbir almış onu uygulatıyor. Kayyımın kumda oynasın. Bir kum bahçesi yapalım ona, kayyım kumda oynasın. Kalmadı ki öyle bir şeyin konusu yani. Yani bunlara hukuk diploması veren hocaların hakikaten vicdanları sızlıyordur, elleri titriyordur yani. Ben bu halimle bu kadar değerli hukukçu arkadaşın söylemesi ve yönlendirmesiyle, artık bu meselelerde neyin ne olduğunu eczacıyım, görüyorum ya. Bir hukuk fakültesini bitirmiş, ya devlet unvan vermiş, ‘savcı’ demiş. Üstüne cübbe giydirmiş seni oraya oturtmuş. Biraz utanmak olur ya.”
“AKLIN, HUKUKUN, VİCDANIN GEREĞİ BUDUR”
Selahattin Demirtaş’ın tahliyesiyle birlikte Can Atalay ve Osman Kavala’nın durumunun da gündeme geldiğinin hatırlatılması üzerine Genel Başkan Özel, şunları söyledi:
“Aklın, hukukun, vicdanın gereği budur. Ben son ziyaretimde cumartesi günü Can Atalay’ı da ziyaret ettim. Sayın Kavala ile ilgili ‘Milletvekillerine görüş izni verilmiyor’ demişlerdi. Ondan başvurmamıştık. Sonrasında ‘Ya Genel Başkan isteseydi verirdik’ gibi bir yaklaşım olunca, biz de Sezgin Bey oradaymış, görevlendirdik. Sayın Kavala ile de Sezgin Bey de görüştü. Hukuk bir dosya üzerinden olmaz. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının tamamının uygulanması lazım. Doğrusu bu. Ama şöyle bir şey de söylemem lazım. Burada zorluklar varsa, birkaç gün, birkaç hafta gecikmeler olacaksa, başvurular olacak, kararlar olacak, bir şeyler gecikecekse, gecikmeden olabilecek hepsi olmalıdır. Şöyle bakarım ben. Bir çiçek açtı diye bahar gelmez ama baharın gelmesi için önce bir çiçeğin açması lazım. O çiçek bugün Edirne’de açacaksa açsın varsın. ‘O olmadan bu olmasın, hepsi birden olsun’ değil. ‘Başlasın ve hepsine uygulansın’ yaklaşımındayım ben. Bugün Demirtaş ile ilgili iyi bir haber gelmesini ümit ederiz. Ayrıca Sayın Tayfun Kahraman’ın Anayasa Mahkemesi’nden hem sağlık hem adil yargılanma hakkının ihlali ile ilgili karar da çıktı. O da günlerdir bekliyordu. Dün yine savcılıktan kötü bir mütalaa gelmiş ama mahkeme mütalaa ile bağlı değil, Anayasa Mahkemesi kararı herkes için bağlayıcı. Oradan da olumlu bir karar bekliyoruz. Bunun devamında Sayın Kavala ile ilgili görüş izni vermiyorlardı. ‘Konuşulmasın, bu iş hallolacak.’ Valla Parlamentoda, Avrupa Konseyi’nde Alain Berset Türk milletvekillerine ‘Yakında Kavala serbest kalacak’ dedi diye biz ümitlendik, sesimizi çıkarmadık, bekliyoruz. ‘Demek ki bunlar oraya bir şey söylüyorlar’ diye. O kadar büyük acılar var ki. Dokuz yıl yahu, 10 yıl insanlar eşinden, ailesinden ayrı. Hayatlarının sağlıklı, önemli, en üretken ya da en dinlenecekleri dokuz yılını insanların elinden aldılar. Böyle olunca milletvekillerine görüş izni verilmiyormuş. Sustuk, ‘Gitmeyin arkadaşlar, yapmayın. Hani gerginlik ve kutuplaşma olmasın. Karar yeter ki uygulansın’ diye baktık. Bunlar uygulansın diye bekliyoruz. Bütün beklentiler haklı ve yerindendir.”
“AİLELERİN IZDIRABININ HATRINA BAZEN SUSUYORUM”
“Başımızda Türk milleti adına mahkemenin suçsuz bulduğunu, zihninde suçlu gördüğü zaman talimat verip onu uygulatan bir zorba var. O yüzden ben ana muhalefet lideri olmanın gereğini yapmak yerine bazen insanların çoluğunun, çocuğunun, ailesinin, eşinin çektikleri ızdırabın hatrına bazen susuyorum. Çünkü biz hep birlikte ayağa kalktık. Tüm suçlardan beraat etti Osman Kavala ve bütün Geziciler. Dedi ki ‘Birileri Kavala’yı beraat ettirmeye kalktı’ dedi Erdoğan. Yahu o birileri dediğin bu devletin hakimi. Sen nasıl bu ülkenin Cumhurbaşkanıysan, o da hakimi. Ona verilmiş yetki. Sana değil. Sonra ne yaptılar? O gün bu Akın Gürlek, hemen aradan ‘Casus bu Kavala’ deyip yeni bir tutuklama çıkardılar. Dört saat kapıyı üstüne kapalı tutarak salmadılar. Şimdi casusluktan beraat etti. Gezi davasını bir daha açıp ceza verdiler. Yani bunları yaşıyoruz bu ülkede. Ondan ben bu zorbalar çocuklara, eşlere daha büyük kötülük yapmasın diye böyle kritik dönemlerde ‘Hadi diyorum susayım.’ Yoksa rezaletin daniskasını yaşıyoruz yani.”
“ÇİP Mİ TAKMIŞ AZİZ İHSAN AKTAŞ’A?”
Aziz İhsan Aktaş’ın yurt dışına kaçtığını yalanlayan Başsavcılık açıklamasına ilişkin konuşan Özel, şunları söyledi:
“Çip mi takmış? Çip mi takmış? Şimdi insanı çıldırtacaklar. Çip mi takmış Aziz İhsan Aktaş’a da kaçıp kaçmadığını biliyor. Demek ki her gün ne yapıyor? Görüntülü mü görüşüyorlar bütün gün Akın Gürlek‘le kaçmadığını biliyor. Yurt dışına çıkış yasağı var mı? Adli kontrol var mı? Çıksa, gitse kim ne diyecek? ‘Kaçmadı’ diyor. Neden? İş birliği içinde. Bunların hepsine çip takmak lazım.”
“AKŞAM ÖĞRENECEK HANGİSİ OLDUĞUNU”
CHP Lideri Özel, Akın Gürlek’e sorduğu soruya verdiği sürenin sorulması üzerine şunları dedi:
“Bugün akşam mitingimiz sırasına kadar açıklama yapmazsa dolacak. Bakın öyle bir komik durum var ki. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafında geçmişte teması olan kim varsa, hangi suçlu varsa, hangi itirafçı varsa avukatları arattırılıyor. ‘Ne dediniz, ne biliyorlar?’ Akşam göreceksin, ne biliyorlar? Ne bildiğimi biliyorsun, akşama kadar itiraf et. Etmezsen söyleyeceğim. Ama şunu öğrendim arkadaşlar. Ben bu akşam bir şey açıklayacağım ya, birden çok şey olduğu çıktı ortaya. Hangisi olduğunu öğrenmeye çalışır mı adam ya? Bir yerden ilave bir gelir temin etmediysen, ‘Hodri meydan’ dersin. Neden bu sabah bir basın açıklaması yapılmadı? ‘Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’ diyor, ‘Sayın’ da demiyor terbiyesiz. ‘Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel böyle dedi, böyle bir şey yok’ diye açıklasana. Yok değil çok, hangisi olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Akşam öğrenecek hangisi olduğunu. Sonra öbürlerini de öğreneceğiz hep beraber.”
“YENİ ŞAFAK OKUDUM”
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, bir gazetecinin “Dün MHP Lideri Devlet Bahçeli, ‘Komisyonun İmralı’ya gitmesi için MHP de o heyette yer alacak’ dedi” sözleri üzerine, “Sabah Yeni Şafak okudum ben” dedi.
“BAHÇELİ’NİN SÖZLERİNDEN ANLAM ÇIKARMAK SORUNLU”
Genel Başkan Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 29 Ekim’de Anıtkabir’e ve Beştepe’ye gitmemesi konusundaki açıklamasının sorulması üzerine ise “Olabilir, yani Devlet Bey böyle yapmış olabilir. Bana sorduklarında da ‘Sizin de çatlağınızla ben mi uğraşacağım?’ demiştim. Hani onların arasında çatlak olsa ne olur, su sızsa ne olur, su sızmazsa ne olur? Sızdığında kötülük sızıyor. Dün çıkışta bir hayırlı laf etti. O Türkiye’de önemli bir adıma vesile olursa iyi olur. ‘Devlet Bey, iyi’ diyorsun, kötü oluyorsun. ‘Kötü’ diyorsun, kötü oluyorsun. Susuyorsun, kötü oluyorsun. Yorum yapsan, kötü oluyorsun. Yapmıyorsun, yine kötü oluyorsun. Ne istiyorsa yapsın Devlet Bey. Bizim ona o anlamda hiçbir kısıtımız yok. Ben de Devlet Bey’in söyledikleri üzerinden bir anlam çıkarma meselesini sorunlu görüyorum. Devlet Bey hal, hareket, tutum, tavır, sitem, küfür, ne yapıyorsa yapsın. Bunların üzerinden bir siyasi mesaj çıkarmaya ilişkin harcanan enerjiyi; ülkemizi daha iyi yönetmeye, daha iyi muhalefet yapmaya, işlerimizi daha iyi yapmaya, daha iyi gazetecilik yapmaya falan harcamamız lazım. Öbürü beyhude” diye yanıt verdi.
05.11.2025
05.11.2025
04.11.2025
04.11.2025