25.09.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN İSTANBUL‘DA YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI (25 EYLÜL 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN İSTANBUL‘DA YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI
(25 EYLÜL 2019) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Moda Deniz Kulübü'nde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Soru- Taziye mesajlarınızı da alalım, sonra gündeme ilişkin sorularımız olacak.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Uzun yıllar birlikte çalıştığım, kamuya aynı sınavı vererek birlikte girdiğim bir arkadaşım hayatını kaybetti. Doktorlar daha önce hastaneden çıkamayabilir diye söylemişlerdi ve kendisini Adana’da eşimle beraber ziyaret etmiştik. Bugün de hayatın gerçeğiyle karşılaştık, Allah rahmet eylesin diyoruz tabi.
Soru- Efendim partinizin IMF’yle yaptığı görüşme iktidar tarafından çokça eleştiriliyor. Bundan önce de IMF’nin bazı önerilerinin iktidar tarafından kabul edilmesi, kıdem tazminatı fonu gibi, bunlar konuşulurken şimdi partinizin yaptığı bu görüşmenin iktidar tarafından eleştirilmesine nasıl bakıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında bu bir ilk görüşmede değil. Yani IMF heyeti ne zaman Türkiye'ye geliyorsa-ki iktidarın davetiyle-ne zaman Türkiye’ye geliyorsa, sadece bizimle değil yani iktidar milletvekilleri veya iktidar partisinin bürokratlarıyla veya bakanlarla değil, aynı zamanda muhalefet partisinin milletvekilleriyle de görüşüyorlar. Sivil toplum örgütleriyle görüşüyorlar, akademik dünyayla görüşüyorlar, Türkiye’yle ilgili gözlemleri istiyorlar, rica ediyorlar. Bizim arkadaşlar da hayatın gerçeği neyse onu anlatıyorlar. Yani anlattıkları şey veya IMF’yle görüşmeleri böyle çok gizli kapaklı bir görüşme değil. İlk kez yapılan bir görüşme de değil. Daha önce ne zaman geldilerse hemen hemen her gelişlerinde görüşme yapıldı, şimdi bu kez de görüşüldü. Sanki bunu böyle üstü kapalı, çok gizli, özel bir görüşme diye sunuyorlar. Otelde yapılan bir görüşme, davet üzerine yapılan bir görüşme.
Soru- Neden böyle bir tepki, bunun üzerine gittiklerini düşünüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle… Bunun kamuoyuna yansıması iktidarla IMF arasındaki görüşmelerin bir anlamda üstünün örtülmesine yönelik. Vay efendim işte geldiler, CHP ve İYİ Parti milletvekilleriyle görüştüler. İyi de davet eden kim? Siz davet ettiniz. Görüşen kim? Siz görüştünüz. Bizimle de görüşüyorlar evet. Diğer akademik dünyadan ve sivil toplum örgütlerinden, özellikle ekonomik bağlantılı olan sivil toplum örgütleriyle de görüşüyorlar. Yeni bir olay değil yani.
Soru- Yerel seçimde Millet İttifakı ortağınız Meral Akşener dün bir televizyon programına katıldı, bazı açıklamaları oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi destekleyeceklerini söyledi. Sizinle de bundan sonraki ittifak ortaklığı nasıl gidecek soruları da soruldu kendisine. Açıklamaları dinleyebildiniz mi? Destek veriyor musunuz Sayın Akşener’e?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İzledim, Sayın Akşener'in düşüncelerine katılıyoruz tabi. Demokratik parlamenter sisteme ihtiyacımız var, Türkiye'nin tek adam rejiminden kurtulması lazım. Tek adam rejiminin Türkiye’yi uçuracağını, büyük başarılar elde edileceğini defalarca ama defalarca ifade ettiler, billboardlara astılar. Ama gelinen nokta tam tersi oldu. Yani Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya, işsizlik almış başını gidiyor. Dünyada itibarı sıfırlanan bir Türkiye var. Yargının siyasallaştığı bir Türkiye var, güçler ayrılığı ilkesinin olmadığı ama güçlerin bir kişinin elinde toplandığı bir Türkiye var. Ve tarafsız olan bir Cumhurbaşkanlığından tarafsız olmayan, bir partinin Genel Başkanı olan bir Cumhurbaşkanlığına geldik. Bundan vicdan sahibi olan herkes; yani bırakın İYİ Parti’yi, CHP’yi ve diğer partileri yani vicdan sahibi olan ve bu ülkede yaşayan, huzur isteyen herkes bu düzenden rahatsız. Bu düzen Türkiye’ye hiçbir yarar getirmedi. Hiçbir yarar, bakın altını özenle çiziyorum, hani olur da şu bölümü yarar getirdi diyebileceğimiz hiçbir yarar getirmedi.
Dolayısıyla Türkiye bunu denedi, yaşadı, gördü ve bundan kurtulması lazım, demokratik parlamenter sisteme geçmesi lazım, parlamentonun daha güçlü olması lazım. Bu demek değildir ki, eski sisteme dönelim. Eski sistem, 12 Eylül yani askeri darbeler döneminde farklı bir hukuka teslim edilen sistemdi. Biz bütün dünyanın, yani uygar ülkelerin benimsediği hukuk sistemini benimseyerek demokratik bir parlamenter rejim istiyoruz. Mahkemelerin bağımsız olduğu, insan haklarının en azından batı standartlarında olduğu, kadın – erkek eşitliğinin olduğu, yargının bağımsız olduğu, düşünce özgürlüğünün olduğu, farklı düşündü diye insanların hapse atılmadığı, farklı düşündü diye insanların şu veya bu şekilde cezalandırılmadığı, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir Türkiye istiyoruz. Yani herkesin huzur içinde yaşayabileceği, ben düşüncemi söylediğim zaman da hapisle karşılaşmayacağım diye bir kaygıya kapılmadığı bir Türkiye istiyoruz.
Soru- Efendim 31 Mart yerel seçimlerin iptaline ilişkin, 31 Mart yerel seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddiasına yönelik bir iddia soruşturma kapsamında. 3 ayrı iddianame ile 41 kişi hakkında görevi ihmal suçundan bir yıla kadar hapis isteniyor dava açıldı. Bu kişiler sandık başkanı ve görevlilerdi seçimlerde çalışan. Sizin yorumunuz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İstanbul seçimleri YSK tarafından siyasal baskının talepleri çerçevesinde yenilendi. Farkı hep beraber gördük. Bu milletin bir vicdanı var, yani haksızlığa tahammül edemeyen bir vicdanı var. Dolayısıyla şimdi geçmişte şu veya bu şekilde işte seçimlere müdahale edildi veya sandıklara müdahale edildi diye yapılan şikayetlerin tamamının doğru olmadığı gerçeği ortaya çıktı. Fark nedir? 13 binle 900 bin arasında bir fark var.
O dönemde yapılan neydi? O dönemde yapılan şuydu; siyasal iktidar acaba ben İstanbul’u nasıl vermem, İstanbul’u nasıl kaybetmem, İstanbul’un rantından 17 yıldır besleniyorum, aynı beslenmeyi nasıl sürdürürüm diye düşündü. Ama İstanbullular buna izin vermedi. Biz de teşekkür ediyoruz İstanbullulara. Ekrem Bey İstanbullulara harcadığı her kuruşun, şeffaf olarak harcadığı her kuruşun hesabını veren bir Belediye Başkanı olacak. Biz de takipçisi olacağız. Yani nasıl muhalefet partileri Ekrem Bey’in ve diğer CHP’li belediyelerin takipçisi oluyorlarsa, biz de takipçisi olacağız, biz de bakıyoruz, görüyoruz, ediyoruz, iyi çalışıyorlar, başarılı bir çalışma sürdürüyorlar, bütün engellere rağmen güzel şeyler yapacaklar.
Soru- Efendim Sayın Akşener’e çokça soruluyor ittifakta bir çatlak var mı sorusu. Aynı soruyu size yönlendireyim. Bir de bu sistem böyle devam ederse, bir önceki soruya dönmüş olacağım, “kusura bakmayın ama Sayın Erdoğan seçilemez” açıklaması vardı Akşener’in. Siz buna katılıyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şunu söyleyeyim, seçimin birinci etabını tamamladık. Birinci etap neydi? Yerel yönetimlerdi. Yerel yönetimlerde özellikle Millet İttifakı önemli bir başarı elde etti. Şimdi sıra geldi ikinci etaba. İkinci etap nedir? Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimleridir. Biz buna sanki seçimlerden hemen sonra yeni seçim olacakmış gibi çalışıyoruz zaten. Çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Elbette ki, Millet İttifakını oluşturan siyasi partilerin her birisinin farklı siyasi görüşleri var, ama bir ortak paydamız var, demokrasi gibi ortak paydamız var, düşünce özgürlüğü gibi ortak paydamız var, yargı bağımsızlığı gibi ortak paydamız var, parlamentonun daha güçlü olması gibi ortak paydamız var. Dolayısıyla bu ortak payda çerçevesinde hep birlikte hareket ederiz. Her siyasi partinin ekonomi konusunda, diğer konularda farklı görüşleri olabilir ve hepimiz birbirimize son derece saygılıyız. Her partinin programı farklı ama belli konularda birlikte hareket ediyoruz. Birlikte hareket etmenin de bana göre büyük yararı var. Kimin için? Türkiye için. Bizim çocuklarımıza verdiğimiz söz var. Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetini demokrasiyle taçlandırmak gibi bir sözümüz var. Bunu hep beraber yapacağız.
Soru- Bir sonraki seçimde Erdoğan seçilemez açıklaması?
Kemal KILIÇDAROĞLU- O düşüncesini son derece saygıyla karşılıyorum. Elbette zaten seçilemeyecek. Yani yeter artık, milletin yakasından düşmesi lazım. Milletin başına felaket geldi. 8 milyona dayanan işsiz var, enflasyon var, mutfaklarda yangın var. Hangi yüzle milletin karşısına çıkıp diyecek bana oy verin, hangi yüzle? Elbette yani geldi onun da bir dönemi kapanacak, vatandaş onu da sorgulayacak kendi vicdanında, onu da sorgulayacak. Yani geldi de ne yaptı? Harcanan paraların hesabı veriliyor mu? Verilmiyor. “Yol yaptık, köprü yaptık, şehir hastaneleri yaptık” diyorlar, gayet güzel. “Havaalanı yaptık”, gayet güzel. Biz bir şey demiyoruz ki. Peki, bunları kaça yaptın? “Bu bilinmez, devlet sırrıdır.” Parasını ben ödüyorum, vatandaş ödüyor, tüyü bitmemiş yetim ödüyor. Vatandaş vergisini ödeyecek, nereye harcadın bu parayı, ne kadar harcadın? “Efendim onu ben söyleyemem.” Olmaz! Tüyü bitmemiş yetimin hakkını biz korumak zorundayız. Milleti İttifakına dahil bütün siyasal partiler korumak zorundadır. Bizim ortak hedeflerimizden birisi de budur.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarına da çokça dikkat çekmiştiniz, mutlaka onların incelenmesi gerektiğini söylemiştiniz. Adalet Bakanına da bir çağrınız var, HSK Başkanı olarak da. Bunu tekrar bir gazeteye verdiğiniz röportajda dile getirmiştiniz, açabilir misiniz avukatlarla ilgili?
Bir de Fettah Tamince bir açıklama yaptı, bir röportaj verdi yine bir gazeteye. Bahsedilen Cumhurbaşkanının avukatlarıyla ilgili “eğitim için üniversitelerdeler” açıklaması yaptı. Yani o avukatların sizin eleştirdiğiniz bölümüne böyle bir açıklaması, savunması oldu neden üniversitede olduklarına ilişkin, eğitim için olduğunu söyledi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi, avukatlık mesleği, savcılık mesleği, hakimlik mesleği değerli mesleklerdir ve bunların ahlaki kuralları vardır, etik kuralları vardır. Bu kurallar sadece Türkiye için değil, yargı bağımsızlığı olan, yargıya saygı duyulan bütün ülkelerde aynı ilkeler vardır. Bizde savcılar, hakimler, iddia makamı ve hüküm veren makam en azından belli bir olgunluğu bir süre için gösteriyordu. Ama bugün geldiğimiz noktada yargının bağımsızlığını kaybetmesinden sonra yargıç bağımsız karar alamaz noktaya geldi. Tabi yargıç nereye bakıyor? Saraya bakıyor, onların taleplerine bakıyor, onların söylemlerine bakıyor. Acaba ben bu kararı alırsam Erdoğan'ın hoşuna gider mi, gitmez mi? Hoşuna gidecekse kararı o çerçevede alıyor. Çoğu zaman sarayın taleplerini Erdoğan’ın avukatları dillendiriyor. Kime? Hakimler Savcılar Kuruluna dillendiriyor, Yüksek Seçim Kuruluna dillendiriyor, mahkeme başkanına dillendiriyor, savcıya dillendiriyor yukarının talebi böyle diye. O talep çerçevesinde de karar alınıyor. Ve davalarına baktıkları kişilerden astronomik ücretler talep ediyorlar, dolar bazında talep ediyorlar. O nedenle ben Sayın Abdülhamit Gül'e söyledim, bunlar ne kadar vergi veriyorlar, kaç lira para aldılar, hangi davalara baktılar ve bu davaların sonucu ne oldu? Hepsinden beraat çıktı neden?
FETÖ Borsası vardı, sıradan bir borsa değil bu. Yani insanların canını ve malını bir anlamda kurtarmaya yönelik olan bir borsa bu. Verirsin parayı, senin mallarına da haciz uygulanmayacak, el konmayacak, seni hapse de attırmayacağız, dava bile açılmayacak. Benim Fettah Tamince’yi dillendirmemin temel nedeni, bir örnek olmasıdır, somut bir örnek olmasıdır. Ama Fettah Tamince benzeri çok sayıda örnek var, o nedenle Adalet Bakanlığı iki müfettiş görevlendirirse bütün bu ayrıntılar ortaya çıkar. Tabi yanlarında bir de maliyeci olacak, taraflarla oturulup konuşulacak.
Ben şunu asla içime sindiremem. Savcıya seslenip; “kül tablasını getir buraya, sigaramın külünü dökeceğim” dediği zaman Erdoğan’ın avukatı, savcı koşa koşa gidip kül tablasını getiriyor. Böyle bir tabloyu benim vicdanım kaldırmaz. Adalet de kaldırmaz, Hakimler Savcılar Kurulunun da kaldırmaması lazım. Ben bunları söylerken birilerinin ismini zorunlu olarak veriyorum. Somut olsun diye veriyorum. Yoksa böyle onlarca, yüzlerce örnek var değerli arkadaşlar. Ve Türkiye’nin her tarafında var. Çürüyen bir adalet sistemi ülkeye hayır getirmez. Adalet varsa devlet vardır. Hani sık tekrarlanır ya Hz. Ali’nin bir sözü “Devletin dini adalettir” diye. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Adalet mülkün, yani devletin temelidir. Şimdi adaletin temeline dinamit koymuş vaziyetteler. Biz de Adalet Bakanını uyarıyoruz, bakın adalet üzerinden insanlarla hesaplaşılıyor. Çünkü hakime deniyor ki, sen şunu hapse at deniyor. Böylece ondan intikamını almış oluyor. Şunu beraat ettir diyor çünkü bana 5 milyon dolar para verdi diyor. Bu mudur adalet? Nerede vicdan, nerede hukukun üstünlüğü, nerede hukuk fakülteleri? Onlar bile şimdi korkudan konuşamıyorlar. Nerede onların öğrencileri? Barolar bile zor bela telaffuz ediyorlar bütün bunları.
O nedenle medyanın, özellikle bağımsız medyanın bu olayların üzerine gitmesi lazım, bizim isteğimiz bu.
Soru- Efendim yargıdan bahsetmişken, Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi beklenirken bir tutukluk kararı daha açıklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “bunları bırakamayız” açıklaması var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet güzel, yargının bağımsız olmadığını söylüyorum. Kendisi beyefendi hakim yerine geçiyor, “bunları bırakamayız” diyor. Sen misin hakim, kürsüde oturan kişi mi hakim? Hakime diyor ki, böyle karar ver, bak bırakmayacaksın diyor. Hakim de biliyor ki, bırakırsa başına hangi felaketlerin geleceğini biliyor. Hakimde de vicdan kiraya verildiği için olur diyor; tutuklayalım, beyefendi böyle istedi, uzun süre hapiste tutalım diyorlar.
Şimdi siz bunu yaşıyorsunuz, görüyorsunuz, 82 milyon yaşıyor ve görüyor ve biz dönüp dünyaya diyoruz ki, efendim Türkiye’de adalet var. Kim inanır buna Allah aşkına? Aklı olan kim inanır, vicdanı olan kim inanır? Tahliye edilmesi gerekirken, hemen derhal hakimler devreye konuyor, tutuklayın, tutuklama kararı verin, içerde kalsın. Bu sadece ve sadece Türkiye’ye zarar verir. Erdoğan’dan ziyade Türkiye’ye zarar verir. Türkiye’de hakkın, hukukun ve adaletin olmadığını, keyfi bir yönetimin olduğunu ve bütün Türkiye’de adaletin bir kişinin iki dudağından çıkacak sözcüğe bağlandığını gösteriyor. Kendisi itiraf ediyor zaten, “bırakmayız” diyor. Kimsin sen bırakmayacaksın? Hakim misin? Hayır. Savcı mısın? Hayır. Karar verme konumunda mısın? Hayır. Ama o şunu çok iyi biliyor, ben bunu söylediğim zaman bütün hakimler bunun gereğini yapacaklardır. Yaşadığımız tablo bu.
Teşekkürler arkadaşlar, sağ olun.