18.12.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN HAK-İŞ ZİYARETİ SONRASI YAPTIĞI AÇIKLAMA

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN HAK-İŞ ZİYARETİ SONRASI YAPTIĞI AÇIKLAMA (18 ARALIK 2018)
https://youtu.be/y6Vgyw1-8bc


Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli basın mensupları, sabah kahvaltısında Sayın Başkan ve arkadaşları bizi ağırladılar, kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Sofraları zengindi. Tabi bizim en büyük arzumuz Türkiye’deki bütün sofraların zengin olması. Çocuklarının okula aç gittiği bir ülkeyi hem duymak istemiyoruz, hem görmek, hem de yaşamak istemiyoruz. Binlerce çocuğumuz maalesef sabahleyin kahvaltı yapmadan okula gidiyorlar, bu da Türkiye’nin bir başka önemli gerçeği. Biz sofraların zenginliği yanında, sofraları zengin kılan emektir, alın teridir, çalışmadır, üretmedir. Dolayısıyla Türkiye’de işçiler çalıştığı, ürettiği, alın teri döktüğü süre içinde bütün sofralar zengin olur. Bizim en büyük arzumuz, işçi hangi sendikayı tercih ederse etsin, o bizim sorunumuz değil, sonuçta sendikaların sorunu. Ama biz işçilerin örgütlenmesini, bir güç olmasını, çalışmalarını, üretmelerini, kazanmalarını ve emeklerinin karşılığını almalarını isteriz. Bizim en büyük arzumuz budur.
Asgari ücret konusuna Sayın Başkan da değindi, bir komisyon şu anda görev yapıyor, çalışıyorlar. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin olduğu bir komisyon. Komisyonun nasıl karar vereceğini bilmiyorum ama bütçe görüşmeleri sırasında da açıkladım, Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin, artı o Belediyelere bağlı şirketlerin tamamında 1 Ocak 2019’dan itibaren asgari ücret net 2 bin 200 lira olacak. Yeni bir Belediyeyi kazanırsak, Mart seçimlerinden sonra Ocak’la Mart arasındaki 2 bin 200 lirayla belirlenecek asgari ücret arasındaki farkı da işçilere ödeyeceğiz. Yani biz 2 bin 200 liranın altında bir asgari ücreti kabul etmiyoruz. Bunu rahatlıkla deklare ettik, her ortamda da ifade ediyoruz.
Tabi bu arada anayasada işçilerin sendika kurma hakları var. Sendikalara üye olma hakları var. Ama gelin görün ki, Türkiye’de tam onun tersi yaşanıyor. Kocaeli’nde Flormar işçileri sendikalı oldukları için işlerine son verildi. Yani hak aradıkları için işlerine son verildi. Buradan Flormar’ın yöneticilerine de seslenmek istiyoruz, şirketin ana merkezinin bulunduğu ülkede bütün işçiler sendikalı, sanki Türkiye sömürge ülkesi burada işçiler sendikasız olacak. Niye sendikasız olsun? Bunların anayasal hakları var. Bu anayasal haklarının tanınması lazım.
Kayıt dışı çalışmayla ilgili Sayın Başkanın bütün önerilerine katılıyoruz, doğrudur sendikalaşmanın olduğu her yerde kayıt dışı çalışma olmaz. “Ekonomik Sosyal Konsey” en son 5 Şubat 2009’da toplandı. 5 Şubat 2009 – 2019, üç ayda bir toplanması gereken bir anayasal kurum. Eğer bir anayasal kurum üç ayda bir toplanması gerekirken 2009 – 2019, 10 yıldır toplanmıyorsa o ülkede demokrasi anayasada askıda demektir. Bu gerçeği de herkesin bilmesini isterim. İşçiler sorunlarını nerede dile getirecek? Bir taraftan meydanlara çıkmayın diyorlar, öbür taraftan üç ayda bir toplanması gereken bir yerde işçiler dertlerini anlatacaklar, “Efendim burada da toplanmayacağız” diyorlar. Ne yapacak peki işçiler, dertlerini nasıl anlatacaklar?
Taşeronlaşma konusunda da Sayın Başkanın duyarlığına aynen katılıyoruz. Hala binlerce işçi taşeron işçisi olarak çalışıyor, bunların tamamının kadroya alınması lazım, Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. 21.yüzyılda Türkiye çağdaş köleler istihdam eden bir devlet, bir ülke olmamalıdır. Herkesin sendikası, herkesin işi, herkesin aşı ve herkesin hak arama talebi teslim edilmelidir. Bizim en büyük arzumuzda budur.
Sayın Başkan tekrar size, arkadaşlarınıza güzel sofranız için teşekkür ederiz.
Teşekkür ederim arkadaşlar.
Mahmut ARSLAN- Değerli basın mensupları, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetini konfederasyonumuzda görmek bizim için önemli. Davetimize icabet ettiler, sabahleyin birlikte bir işçi sofrasında kahvaltı yaptık. Bu arada da karşılıklı sohbet gerçekleştirdik. Sayın Kılıçdaroğlu’nun konfederasyonumuzu ziyareti münasebetiyle de biraz sonra kendilerinin açıklamalarını dinleyeceksiniz.
Hak-İş olarak bu ziyaretten son derece memnun olduğumuzu, böyle bir ziyaretin hem çalışma hayatı için, hem çalışanlar için, hem sendikal hareket için hayırlı olmasını diliyorum.
Hak-İş olarak bu vesileyle bir kısım konularda görüşmelerimizi ifade etmek istiyorum. “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” görüşmeleri devam ediyor. Hak-İş olarak, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nun öncelikli olarak yapısına itirazımız var. “Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nun daha katılımcı, daha çoğulcu, toplumun, özellikle çalışanların işçilerin bütün kesimlerle temsil edildiği demokratik ve işçilerin ağırlıkta olduğu bir komisyon haline dönüştürülmesini arzu ediyoruz. Bu sağlanmadan ne yazık ki, bugünkü “Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nun yapısına baktığımız zaman bu sağlanmadan bunu arzu ettiğimiz biz asgari ücreti elde etme imkanımız ne yazık ki sözkonusu olmuyor.
Bütün bu eleştirilerimize rağmen “Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nda çalışanların, özellikle gerçekleşen enflasyon rakamlarının üzerinde ve toplumdaki asgari ücretin tanımına da uygun olarak en az ücret olan, en az ücretin karşılığı gelecek asgari ücretin taleplerimizi karşılayacak düzeyde gerçekleşmesini arzu ediyoruz. İşçi temsilcilerine de buradan başarılar diliyoruz. Umuyoruz, bekliyoruz, istiyoruz arzu ettiğimiz biz asgari ücreti gerçekleştirmiş oluruz.
Sendikal örgütlülük konusunda büyük bir sorunumuz var. Bütün çabalara rağmen ne yazık ki, 2012’de yüzde 8’lerde olan örgütlenme oranımız bugün yüzde 12.8'e çıkmış durumda. Yüzde 4’lük bir artış var ama hükümetin 100 günlük eylem planında sendikal örgütlülüğü artırmaya yönelik çok önemli bulduğumuz bir düzenleme söz konusuydu. Bunun da yerine getirilmesi halinde bile oranlar yetersiz kalıyor. İşçi örgütlenmesi yüzde 12.8, memur örgütlenmesiyle dikkate aldığınız zaman yüzde 20’lerde bir örgütlülük söz konusu ama işçi hareketinin, 15 milyon 600 bin kayıtlı çalışanımızın olduğu bir ülkede, 1 milyon 900 bin kayıtlı işçinin sendikalı olması gerçekten bizim demokrasimize, ülkemize yakışmıyor. Bunun ortadan kaldırılması için örgütlülüğün önündeki engellerin biran evvel kaldırılması lazım. Kayıt dışı istihdamla mücadelenin en önemli enstrümanlarından bir tanesi örgütlenmedir. Hem iş kazalarının önlenmesi, ölümlü iş kazalarının ortadan kaldırılması, hem kayıtlı sistemin inşa edilebilmesi için örgütlülük çok önemli, örgütlülükle bu iki sorunu çözmekte ciddi şekilde avantaj elde edeceğiz. Hala bizim kayıt dışı istihdamımız kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonomideki oranı yüzde 35'lerde. Bu gerçekten OECD rakamlarının iki katından fazla. OECD ortalaması yüzde 15. Maalesef ülkemiz bu konuda ciddi şekilde hala kayıt dışı sorunuyla karşı karşıya.
Son işsizlik sigortasıyla ilgili yine hükümetin 100 günlük eylem planında işsizlik sigortasından yararlanma konusunda olumlu bir düzenleme yapıldı. Son 120 gün şartı vardı, o son 120 gün şartı yerine çalışır olma şartı getirildi. Bu önemli bir rahatlama ama bizim talebimiz sadece bu değil. Aynı zamanda işsizlik sigortasından yararlananların hem oranlarının arttırılması, hem yararlanma şartlarının kolaylaştırılması, hem miktarın arttırılmasıdır. Bunların hepsi birlikte karşılandığı zaman işsizlik sigortasındaki işsizlik ödenekleri bir anlam ifade ediyor. Onun için biz bunun arzu ettiğimiz istikamette düzenlenmesini istiyoruz.
Yine son dönemde yaşanan ekonomik krizin arkasından bir kısım çevreler Türkiye’nin özellikle uluslararası bazı çevreler yeniden IMF’yle bir stand-by anlaşması girişimlerinin başlaması yönünde düşünceler var. Hak-İş olarak IMF’nin Türkiye’den gitmesi için büyük bir mücadele yaptık, “IMF defol” diye çok eylemler yaptık. Artık IMF’nin tekrar Türkiye’ye gelmesini, tekrar Türkiye’yle bir anlaşma zemini araştırmasını ve Türkiye’nin buna girmesini asla kabul etmiyoruz. Çünkü IMF demek işsizlik demek, IMF demek daha çok zulüm demek, daha fazla fakirlik demek. Bunu asla düşünmüyoruz ve bunu şiddetle kabul etmediğimizi ifade ediyorum.
Taşeron konusunda çok önemli bir adımı gerçekleştirdik. Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Çalışma Bakanının çabalarıyla gerçekten 1 milyona yakın arkadaşımızın kadro sorunu çözüldü. Ancak KİT’lerde çalışan arkadaşlarımız var. Hala özellikle özel firmalarda ihaleyle çalışan şoför arkadaşlarımız var. HBS sistemindeki arkadaşlarımız var, joker işçi arkadaşlarımız var, yemekhanelerde çalışan arkadaşlarımız var, KİT’lerdeki arkadaşlarımız var. Bu büyük başarıya rağmen bu arkadaşlarımızın ki yaklaşık 80-100 bin civarında bunların da kadro sorunu çözülmesi gerekiyor. Bir başka konu, geçiş süreci dediğimiz 2020’ye kadar belirlenmiş olan ücret artışlarının yüzde 4, yüzde 4 artışlarının yüksek enflasyonun gerçekleşmesi durumunda bunun yeniden gözden geçirileceğini biliyoruz. O nedenle yılbaşı itibariyle kamu sözleşmelerini yaparken, taşerondan kadroya geçen arkadaşlarımızın toplu sözleşmelerin de bu düzenlemenin yüksek enflasyonun dikkate alınarak ve sözleşmelerinin yeniden gözden geçirilmesini istiyoruz. Yine Ekonomik Sosyal Konseyin süratle bu kriz dönemi hem neler yapılabileceğini, hem nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda çok önemli bir kuruluş olduğunu biliyoruz. 2010 anayasa değişikliğiyle bir anayasa kurulu haline getirdik. Ama 2009’dan buyana hala “Ekonomik Sosyal Konsey” toplanamıyor.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha çağrı yapıyoruz, “Ekonomik Sosyal Konsey”in biran evvel toplanarak önümüzdeki süreçleri tartışmamız, konuşmamız gerekiyor. Bizim Hak-İş olarak hem “Ekonomik Sosyal Konsey” hem üçlü danışma kurulu, hem de benzeri katılımcı organizasyonların ülkemizin böyle olağanüstü dönemlerden geçtiği durumlarda daha fazla katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz, daha fazla katkı vereceğimizi düşünüyoruz. Bu anlamda özellikle arzumuz biran evvel bu süreçlerin hayata geçirilmesidir.
Ben tekrar Sayın Genel Başkanımıza bu konuda Hak-İş’e ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
İşverenlere son bir çağrımız var. Ne yazık ki, bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde gerçekten işverenlerimiz için çok sayıda düzenlemeler yapıldı, teşvikler verildi, istihdamın artırılması için İŞKUR’un kaynaklarından çok ciddi şekilde kaynaklar verildi. Son kriz de bahane edilerek işverenlerin konkordato ilanıyla işçilerin taleplerinden, işçilerin istihdamlarından kurtulma noktasında ciddi şikayetler geliyor. Samimi, iyi niyetli, gerçekten istihdamı koruyan konkordato ilan etmek zorunda kalan, ödemelerini yapamayan işverenler için bir şey söylemiyorum. Devletimiz bunlara katkı sağlasın, bunların işçi çıkarmaması için, istihdamın devam etmesi için işletmelerimizi kurtarma konusunda bugüne kadar olduğu gibi biz destek olmaya hazırız. Asgari ücret tespitinde işverenlerin korunması konusunda destek olmaya hazırız, bugüne kadar destek verdik. Ama bunları istismar eden çok sayıda firmanın konkordato ilan ederek hem işçilerin taleplerinden kurtulmak, hem işçilerden kurtulmak, hem de ücretlerini yeniden masaya yatırmak gibi beklentiler içinde olanlar var. Bunlardan vazgeçilsin, bunlar iş barışına hizmet etmiyor. Bunlar Türkiye’nin geleceğinde ciddi yaraların açılmasına sebebiyet verirler. Son işsizlik rakamları da bize şunu gösteriyor, evet Eylül ayı işsizlik rakamları 330 bin artmış durumda, yüzde 11.4’e çıkmış durumda. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor, bu dönemlerde işverenlerin daha sağduyulu davranmak zorunluluğu var, çalışanların ekmeğinden, aşından etmek gibi bir yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. İşverenlere de bu çağrımızı yapmış olalım.
Ben Sayın Başkana tekrar teşekkür ediyorum.