11.07.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BALIKESİR’İN BALYA İLÇESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (11 TEMMUZ 2010)

Referandum Mitingleri - 11.07.2010 Balıkesir-Balya

Sizinle dertleşmeye geldim. 8 yıldır, tam 8 yıldır hükümeti yönetiyorlar. Tam 8 yıldır fakir fukara, garip guraba dediler. 8. yılın sonunda şuraya geldik. Vatandaş gene fakir fukara, yine garip guraba. Beylerin cebi doldu, villalı havuzlarda oturuyorlar.

Siyasetin temiz olmasını istiyor musunuz? Kul hakkı yemeyenlerin meclise gitmesini istiyor musunuz? Parlamentoda hayali ihracatçı milletvekili olmasın diyor musunuz? Hırsız milletvekili olmasın diyor musunuz? O zaman bir şey yapacağız. Diyeceğiz ki, artık yeter. Söz milletin, artık yeter. Biz bu anayasaya da hayır diyeceğiz. Çünkü halkın çıkarlarını savunacağız. Halkla beraber yürüyeceğiz, önce halk diyeceğiz.

Şimdi şunu merak ediyorum. 8 yıldır yönettiler. Sayın Başbakan dedi ki, biz iktidara geldiğimizde 2002’de kişi başına gelir 2500 dolardı. Şimdi kişi başına gelir 10 bin dolar oldu diyor. Şimdi soruyorum her Balya’lı kardeşime sizin 8 yılda geliriniz 3 kat arttı mı? O zaman bir soru soracağız Recep beye. Allah aşkına 2500 dolardan 10 bin dolara çıktı diyorsun. Peki kimin geliri arttı? Balyalının mı geliri arttı? Kim köşeyi döndü bu memlekette? Onun için soracağız. Sandık önümüze geliyor soracağız. Eğer sorarsak bilin ki artık bu ülkede demokrasi yerleşmiştir. Hesabını sorarsak bilin ki artık halkın iktidarının ayak sesleri geliyor demektir. Onun için çekiniyorlar, onun için korkuyorlar. Bunlar anayasa değişikliğini niye yapıyorlar biliyor musunuz? Diyorlar ki, yakında halkı düşünen, halkın çıkarlarını düşünen, yolsuzluğa bulaşmamış, yalana dolana bulaşmamış, vatandaşın hakkını koruyan birileri gelecek. Bizden hesap soracak. En iyisi biz yargıya el atalım. Kendi yandaşlarımızı mahkemeye hakim olarak tayin edelim. Bizden hesap sorarlarsa hakim bizi beraat ettirsin. Buna evet diyecek misiniz? Evet diyecek misiniz? Onun için geliyoruz bir noktaya. O anayasa değişikliği çiftçinin sorununu çözüyor mu? İşçinin sorununu çözüyor mu? Üreticinin sorununu çözüyor mu? Yolsuzlukları engelliyor mu? O zaman oyunuz hayırlı olsun diyeceğiz. Oyunuz hayırlı olsun.

Bakınız; bir adam, bir milletvekili halka hesap vermekten niye korkar? Niye korkar? Halka hesap vermek namuslu bir görev değil midir? Halka hesap vermek siyasetin görevi değil midir? Halka hesap vermek siyasette temizliğin anlamına gelmiyor mu? Temiz siyaset değil mi? Niye dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar?

Evet bizi balkondan izleyen vatandaşlarıma, burada oturan bayanlara, bacılarıma soruyorum dokunulmazlıkları kaldırmaktan niye korkuyorlar? Demek ki sırtınızda kambur var. Demek ki hesabını veremeyeceğiniz bir şeyler var. Demek ki vatandaşın cebine el attınız. O zaman dokunulmazlık yoksa evet de yok diyeceğiz. Önce dokunulmazlığı getir, önce millete hesap ver ondan sonra anayasayı düşünürüz.

Bizim siyaset anlayışımızda şu var. Biz temiz siyaseti savunuyoruz ve şunu söylüyoruz. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyaset hizmet aracıdır. Siyasette halka hizmet edersiniz. Bunlar mağdur edebiyatı yaptılar. Fakir fukara edebiyatı yaptılar, iktidar oldular hizmeti unuttular mağrur oldular. Vatandaşa hükmediyorlar. O hükmetmenin sonuncu olarak da şimdi anayasayı değiştiriyorlar. Biz size söz veriyoruz. Biz hükmetmeyeceğiz, halka hizmet edeceğiz. Hizmet etmeyi de bir görev sayacağız biz.

Bakınız; bizim Türkiye’miz çok güzel. Bakın güneşimiz güzel, toprağımız güzel bereketli, insanımız var çalışkan. Şimdi ben size bir soru soruyorum. Bu kadar güzel bir Türkiye varken niye dışarıdan biz et getiriyoruz? Bizim çiftçimiz üretemiyor mu? Yani bizim çiftçimiz beceriksiz mi? 10 milyon dolar vereceksin, 12 milyon dolar vereceksin, 600 milyon dolar vereceksin dışarıdan et getireceksin. Ya bırak, o parayı bizim çiftçimize ver daha fazlasını üretin. Niye vermiyor? Biz biliyoruz ki bu memlekette her şey olur. Yeter ki temiz siyaset olsun. Herkesin karnı doyar, yatağa aç çocuk girmez. Hepimiz birbirimizi severiz, açlığımızı gideririz, yoksulluğumuzu gideririz. Yeter ki temiz siyaset olsun. Yeter ki düzgün siyaset olsun. Yeter ki, siyasetçi halkı düşünsün, önce halkın çıkarlarını savunsun. Önce halk zenginleşecek ki bu memleket düzelsin. Budur işin özü.

Burada çok sayıda emekli var öyle mi? Emekliler memnun mu? Ama Recep bey diyor ki emekliler yaz tatillerini yurtdışında geçiriyorlarmış öylemi? Yani siz yurtdışına gezmeye gitmiyor musunuz aldığınız emekli aylıklarıyla? AKP cebini doldurdu, yakınlarının cebini doldurdu, herkesi, yakınlarını zengin etti mağdur olan emekliler oldu. Ve emeklilere bir kanun çıkardılar. Dediler ki emekliye milli gelir artışından pay verilmez. Niçin? Emekli memleketin ikinci sınıf vatandaşıdır dediler. Emekliler ikinci sınıf vatandaş olmayı kabul ediyor mu? Eğer ikinci sınıf vatandaş olmak istemiyorsanız sizi ikinci sınıf vatandaş konumuna getiren ve bunun içinde kanun çıkaran AKP’ye sandıkta dur diyeceğiz tamam mı?

Demokrasinin özü şudur; vatandaşın hakkını korumayan, emeklinin hakkını korumayan, çalışanın hakkını korumayan, işçinin hakkını korumayan, üreticinin, çiftçinin hakkını korumayan siyasal iktidara ders vermektir. Ders sandıkta verilir. Önümüze sandık geldiğinde ders vermeye hazır mıyız?

Balya’yı biliyorum. Burada halkın iktidarı var. Bir iki sefer kaptırdık ama bu sefer belediye başkanımız burada.

Bu hükümet burayı o kadar çok seviyor ki mahkemeleri buradan taşıdı ama icra memurunu burada bıraktı. Öyle değil mi? Çünkü icra işleri arttı, vatandaş borç içinde. İcrayı takip edecek. İyi ama bu Recep bey 2002’de diyordu ki, ben bütün faizleri sileceğim sadece ana parayı alacağım. Eğer bunu söylemedim diyorsa çıksın televizyonlara desin ben Balıkesir’de gittim çiftçiye dedim ki, faizini sileceğim ana parayı sadece alacağım demedim desin belgeyi onun yakasına ben iliştireceğim. Söz veriyorum size.

Bir Başbakan verdiği sözü tutmazsa o Başbakan halka doğruları söylemiyor demektir. Bir Başbakan verdiği sözün arkasında durmazsa o Başbakana bizim halkımız yiğit adam diyemez. Siyasetçi söylediği sözü bilecek. Yapamadığının sözünü söyleyecek ben bunu yapamam diye. Ama bir şeyi yapacağım diyorsa onu da yapmak durumundadır. Onun için biz diyoruz siyasette halka güven veren bir siyaset, temiz bir siyaset, düzgün bir siyaset, halkı düşünen bir siyaset istiyoruz. Temel hedefimiz budur. 2B arazileri burada da sorun değil mi? Dünyanın icra parasını ödüyorsunuz. Vatandaş diyor ki, babamdan, dedem kaldı, biz buraları ekip biçiyoruz bizden para istiyorlar. AKP geçen yasama döneminde anayasa değişikliği için geldi. Biz dedik ki 2B arazilerini eken, biçen köylüye bedava veriyorsanız el kaldıracağız. Bedava vermeyecek satacaksanız biz buna karşıyız. Ve yapmadılar. Biz size söz veriyoruz 2B arazilerini geçireceğiz. Onu eken, biçen köylüye de ücretsiz vereceğiz. Zaten onun hakkı. Yani geçmişte bizim Genel Başkan söylemişti toprak ekenin, su kullananın diye. Bizim felsefemiz değişmedi. Biz gene halktan yanayız. Eğer halkımız bir toprağı ekiyorsa, biçiyorsa, alın teri döküyorsa, oradan gelir elde ediyorsa kullandığı toprak ona helal olsun diyoruz.

Aranızdan ayrılıyorum. Bizi bekleyen dostlarımız var. Buraya ilk kez bir politikacı olarak geliyorum. İnşallah sizlerin oylarıyla buraya ikinci kez Başbakan olarak geleceğim. Ama bizim Başbakanlığımız Recep beyin Başbakanlığına benzemeyecek. Biz halkın Başbakanlığını yapacağız, halkın çıkarlarını savunacağız. Biz öyle uzaktan kumandayla Başbakanlık yapmayacağız. Birilerinin çıkarlarını savunmayacağız. Önce halk diyeceğiz, sonrada halk diyeceğiz. Bu kadar güzel bir ülkede her şeyimiz var. Az önce söyledim toprağımız var, güneşimiz, insanımız var, üniversitelerimiz var, mimarımız mühendisimiz var, çiftçilerimiz var. Bu kadar güzel bir ülkede neden herkes mutsuz. Niye kimse geçinemiyor? Niye herkes şikayetçi? Tek bir nedeni var. Türkiye’de siyaset temiz değil, siyaset vatandaşa hizmet etmiyor nedeni budur. Bunu değiştireceğiz.

Hepinize gelecekte güzel bir Türkiye’yi vaat ediyoruz. Umutlu bir Türkiye’yi vaat ediyoruz. Gelecek kaygısı olmayan bir Türkiye’yi vaat ediyoruz. Huzur içinde yaşanan bir Türkiye istiyoruz. Herkesin mutlu olduğu, kardeş olduğu, şu veya bu şekilde ayrılıkların gayrılıkların derinleşmediği, herkesin alın terinin karşılığını aldığı bir Türkiye istiyoruz. Bu Türkiye’yi beraber yaratacağız, yarattığımızı da hakça bölüşeceğiz. Böyle bir Türkiye istiyoruz. Sağolun, var olun diyorum.