25.06.2010

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ANTALYA’NIN KONYAALTI İLÇESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (25 HAZİRAN 2010)

Efendim merhabalar. Sunucu arkadaşımız öyle bir tanımlama yaptı ki ben bile şaşırdım. Ama unutmamanızı istediğim bir şey var. Ben sizin Kemalinizim, sıradan, sade, düzgün olmaya çalışan, yüce olan halkımızdır. Büyük olan da halkımızdır. Toplumu aydınlatan da halkımızdır. Ama halkımızın önderleri vardır. Önderleri seçen de halkımızdır. Önderleri belirleyen de halkımızdır.

Kentli olmak güzel bir şey arkadaşlar. Kentli olmanın birden fazla özelliği var. Kentli olmak, kırsal kesimden, topraktan kopmak demektir. Kentli olmak, apartmanda oturmak demektir. Kentli olmak, komşusuyla ilişkileri güçlü olmayan demektir. Televizyonun başında oturan, biraz televizyon tutkunu demektir. Gençler internet bağımlısı olur, internete bağımlılık demektir. Kentler; caddeleri, sokakları, parkları olan bir alan demektir. Kent farklı bir şeydir. Kent kültürü de farklı bir şeydir. Kentte kütüphanemizin olmasını isteriz. Kentte sinemamızın olmasını isteriz. Kentte tiyatromuzun olmasını isteriz. Doğayla ilişkimizi kopardığımız için acaba evimizde doğaya yakın ya bir köpeğimiz olur, ya kanaryamız olur veya herhangi bir şeyle çocuklar uğraşmak isterler. Bir şeyle çocuklar diyalog kurmak isterler. Kent aslında biraz kıra duyulan hasretinde bir alanıdır. O nedenle kentli olmak biraz zordur. Kentli olmak aynı zamanda bir estetik ister. Binaların güzel olması lazım, caddelerin güzel olması lazım. Kentli olmak sadece bizler için değil, sağlıklı insanlar için değil, engelli yurttaşlar içinde kentli olmamız gerekiyor. Onlarda caddelerde rahat yürüyebilmeli. Merdivenden çıkamıyorlarsa onlara o olanak sağlanmalı. Kentli olmak aynı zamanda çok zor bir şeydir. Onun için kentli olmanın maliyeti vardır. Kentli olmanın bir birikimi vardır. Kentli olmanın bir kültürü vardır. Biz kenti yeni keşfediyoruz. Kentli olmayı da yeni yeni öğreniyoruz.

Eğer 1789 Fransız ihtilaline baktığımızda bir Fransız tarihçi derki daha 1789 Fransız ihtilali oturmadı. 1789 Fransız ihtilali oturmadıysa daha bizim cumhuriyetin ve demokrasinin 1950 sonrası süreci aldığımızda daha biz bebeklik dönemini yaşıyoruz Fransız devrimine karşı.

O açıdan pek çok sorunu bünyemizde barındırıyoruz. Demokrasimiz henüz sağlıklı gelişmiş değil. Daha henüz güçlü bir demokrasimiz yok. İnsanların ya etnik kimliğini veya inançlarını sömürerek oy toplamaya çalışan kitleler var, partiler var, toplumlar var. Dolayısıyla bütün bunların hepsini aşmamız gerekiyor. Nasıl aşacağız? Kentli olarak aşacağız. Nasıl aşacağız? Eğitimli olarak aşacağız. Nasıl aşacağız? Birlikte halkla beraber aşacağız. Birliktelik kentli olmanın temel özelliklerinden birisidir. Beraber aynı duyguları paylaşacağız. Aynı havayı teneffüs ediyoruz ama aynı düşünceleri de paylaşan insanlar olmalıyız. Kuşkusuz düşüncelerimiz aynı demekle beraber ana omurgası aynı olan düşünceler. Çağdaş uygarlığı yakalamak için ana omurgası aynı. Elbette farklı düşüncelerimiz olabilir. Farklı pencerelerden dünyaya bakabiliriz. Ama bütün bu güzellikleri kentli olarak yakalamak zorundayız. Çocuklarımızı daha iyi okula göndermek, hastalandığımızda daha iyi bir sağlık ünitesinde tedavi olabilmek, aradığımız zaman doktoru bulabilmek, komşumuzun kapısını çalıp ondan kahve veya tuz isteyebilmek, onunla sağlıklı bir diyalog kurabilmek, çocuklarımız kavga ettiği zaman o kavgayı ateşlemek değil de kavgayı önlemek kentli olmak budur. Eğer biz bunu yakalarsak pek çok şeyi de çözmüş oluruz. Kentli olmanın yollarından biriside doğruyu söylemeyen siyasetçiyi cezalandırmaktır. Eğer bunu yapamazsak kentli olmayız.

Onun için bakın, bizim siyasi tarihimize bakın. Doğruları söylemeyen siyasetçileri çoğu zaman biz ödüllendirdik. Onları getirdik Başbakan yaptık. Bir baktık bir süre sonra ceplerini doldurmuşlar. Yetmedi çocuklarına bir şeyler satın almışlar. O yetmedi akrabalarını zengin ettiler.

Şimdi bunu beddua ederek çözemezsiniz arkadaşlar. O farklı bir şey. Ama burada yapacağımız bir şey var. Kentli olmak, bilinçli olmak demektir. Kentli olmak hayatı sağlıklı sorgulamak demektir. Kentli olmak biyad kültürüne sahip olmamak, biyad kültürünü dışlamak demektir kentli olmak. Kentli olmak nedir? Hayatı sorgulamak demektir. Neden bu böyle oluyor demektir. Niçin bu ülkede aç insanlar var demektir. Toprak var, güneş var, insan var, bereketli topraklarımız. Suyumuzda var çok şükür. Nasıl oluyor da bizim ülkemizde aç insanlar oluyor? Nasıl oluyor da yoksulluk oluyor? İşte bunu sorgulamamız lazım. Kentli olmak nedir biliyor musunuz? Çok çarpıcı bir örnek vereceğim size. Kentli olmak aynı zamanda milliyetçi olmak demektir. Nedir milliyetçi olmak biliyor musunuz? Milliyetçi olmak kafatasçı olmak değildir. Milliyetçi olmak kendi ulusunun çıkarlarını korumak demektir. Siz kendi ulusunuzun çıkarlarını koruduğunuz zaman aynı zamanda katıksız bir milliyetçi olursunuz siz. Örnek vereceğim ben size. İstanbul anakent belediyesinden örnek vereceğim. Türkiye Avrupa’nın en büyük otobüs üretim merkezidir. Yunanistan’daki otobüslerin %42’si Türkiye’de üretilir. Ama bizim bir anakent belediye başkanımız, yani Sayın Kadir Topbaş, yani İstanbul gibi bir kenti yöneten kişi kendi ülkesinde üretilen otobüsü almadı gitti otobüslerin tanesine 1 milyon 200 bin euro ödeyerek Hollanda’dan aldı. 1 milyon 200 bin euro. Oysa Türkiye’de bununla birden fazla otobüs alabilirsiniz. Almadınız. Ama ortada çok garip bir sorun vardı. Sorun neydi biliyor musunuz? Sorun; Hollanda biliyorsunuz düz bir ülkedir, dağı olmayan ülkedir. Ve onlarda hep hayatları boyunca dağ özlemi çekerler. Kitaplarında dağ resimleri vardır, çocuklarına öğretirler bu dağdır diye. Görmüyor, bilmiyor. Ama Hollanda düz olduğu için otobüsleri de kendi ülkelerine göre yapmışlar. Düz yolda çok iyi gidiyor. Ama İstanbul Yeditepeli. Getirdiniz İstanbul’a otobüs aldınız. O otobüs yokuşta çıkmıyor. Tanesine 1 milyon 200 bin euro vermişsiniz. Dünyanın en pahalı hurdalığına sahip olduk.

Şimdi biz bunu söyledik ne oldu? İşte kentli olmak orada başlıyor. Eğer bunu batıda herhangi bir anakent belediye başkanı yapsa bir daha seçilemez. Bırakın seçilmeyi siyasete girmeye artık yüzü tutmaz. Artı herkes şu soruyu sorar. Sen benim cebimden bir otobüse 1 milyon 200 bin euro ödedin ve bu otobüsler yokuşta gitmiyor. Arkadaş sen bu parayı nereye ve hangi gerekçeyle harcadın. İşte kentli olmak budur. Bu soruyu sormaktır. Onun için dedim kentli olmak yaşamı sorgulamaktır diye. Eğer siz yaşamı sorgularsanız kentli olmuş olursunuz.

Hayatın bir başka önemli özelliği daha var onu da size anlatayım. Hepiniz vergi verirsiniz. Belki içinizde bazıları derki ya bizim vergi dairesinde kaydımız yok ki biz vergi veriyoruz. Oysa hanımlar bulaşık yıkarken vergi verirler, telefonla konuşurken vergi veririz, otobüse binerken vergi veririz, sinemaya giderken vergi veririz, dolmuşa binerken vergi veririz. Hatta ben size söyleyeyim öldükten sonrada miras bırakırsak mirasçılarımız ayrıca vergi verir. Yani vergi doğumla başlar, ölümden sonrada devam eder. O zaman batılı, kentli şunu sorar. Benim ödediğim vergileri sen nereye harcıyorsun ey politikacı? Bunu biz sorduk mu? Sormadık. Sormadığımız için kenti değiliz henüz kusura bakmayın. Bu soruyu sorduğumuz zaman kentli olacağız. Bu soruyu sorduğumuz zaman bilin ki artık bu ülkede demokrasi gelmiştir. Peki CHP olarak biz ne yapacağız? Size söz, bütün işadamlarına da söz verdim. CHP iktidarında, yani halkın iktidarında bütün vergi beyannamelerinde bir sayfa geçen yıl toplanan vergilerin nereye harcandığını gösterecek. Vatandaşımız bakacak. Yani vergi veren bakacak. Ya ben vergi verdim, dünyanın parasını ödedim acaba bu vergiyi bu hükümet nereye harcadı? Milli eğitime ne kadar harcadı, milli savunmaya ne kadar harcadı, yoksulluğu gidermek için ne kadar harcadı. Kentli olmak budur işte arkadaşlar. Onun için kentli olmak zor şeydir. Zor bir alandır. Kentli olmak üç kuşak kentteyseniz kentli olabiliyorsunuz. Farklı bir kültürün sahibi olmamız gerekiyor. Ama biz üç kuşak beklemeyeceğiz. Bizim acelemiz var. Biz çağdaş uygarlığı yakalamak istiyoruz. Biz 2023 yılında dünyanın 10 büyük ülkesinden birisi olmayı hedefliyoruz. Her yıl %6 kalkınma hızını hedefliyoruz. Bunun yolu nedir biliyor musunuz? Gene kentli olmaktan geçiyor. Yani temiz siyasete özlem duymaktır kentli olmak. Eğer siz temiz siyasete özlem duyuyorsanız, parlamentoda düzgün adamlar olmasını istiyorsanız oyunuzu kullanırken kentli bilinciyle kullanmış olacaksınız. Sorunumuzda bu.

Nüfusumuzun büyük bir kısmı kentlerde yaşıyor. Ne kadar güzel bir şey. Ama kentlerin çevrelerine baktığımız zaman, kentlerin çeperlerine baktığımız zaman oralarda çoğu kez ciddi insanlık dramlarıyla karşı karşıya kalırsınız. Geçinemeyen, ekmek bulamayan, emek için çalışmak, üretmek isteyen ama iş bulamayan milyonları görürsünüz. Akşam evine beyi ekmek getirmedi diye, bir kilo makarna getirmedi diye yemek pişirip çocuklarına veremeyen aile dramlarını görürsünüz. Bu tablo 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışan tablo değildir. Bu tabloyu biz değiştiririz. Çünkü biz halkı seviyoruz. Çünkü biz insanımızı seviyoruz. Çünkü biz insanlarımızın inançları ve etnik kimliklerini siyasi sömürü alanı haline getirmeyeceğiz. Kentli bu demektir. Kentli insanların etnik kimliklerini sorgulamaz. Kenti insanların inançlarını, onların düşüncelerini sorgulamaz. Kentli hayatı sorgular, kentli bu politikacı niye böyle yapıyor, bu yanlışı neden böyle yaptı diye sorgular. Bunu sorguladığımız zaman kentli oluruz. Kentli olmak aynı zamanda çevre dostu olmaktır. Kentli olmak yeşil alanların olduğu yer demektir. Kentli olmak yaşlılarımızın gidip bir parkta oturabilecekleri, torunlarıyla oynayabilecekleri, onlar oynarken onların seyredebilecekleri alanlar yaratmak demektir. Kentli olmak o açıdan çok zordur. Kentli olmanın bedeli vardır. Nedir? Ayrıca vergi veririz. Belediyeyi finanse ederiz. Kentli olmak aynı zamanda belediye başkanlarının da halka hesap verdiği yönetim tarzı demektir. Kentli olmak yerelde de halkın iktidarını kurmak, ulusalda da halkın iktidarını kurmak demektir. Onun için çok önemlidir kentli olmak. Onun için kentli olmayı bilgi birikimimizi sürekli artırarak, yaşamı sorgulayarak yapmak zorundayız. Kentli olmak aynı zamanda kitap okumak demektir. Kentli olmak günlük gazete okumak demektir. Kentli olmak sinemaya gitmek, tiyatroya gitmek, yaşamı farklı alanlarda yine sorgulamak demektir. Eğer biz bunu yapabilirsek çok güzel kentli oluruz.

Kentli olmak, hayatı sorgulamakla başladık. Ama kentli olmak insanı sevmek demektir. İnsanı sevdiğiniz zaman, o zaman hayatı seversiniz. İnsanı sevdiğiniz zaman doğayı seversiniz. İnsanı sevdiğiniz zaman bir dalı, yeni yetişmiş daha henüz bir fidanın kırıldığı zaman vicdan azabı duymak demektir. Kentli olmak budur. Tüm canlılara saygı duymak demektir. O açıdan kentli olmak zor demektir. Eğer bir ağaç kesilirse kentli olarak bizim vicdanımızın sızlaması lazım. O ağacı çünkü biz 20 yılda, 30 yılda ancak yetiştirip büyütebildik. Onu bir seferde kesmek, onu yok etmek, bir canlıyı yok etmenin ne kadar zor olduğunu bilmemiz demektir kentli olmak. Kentli olmak budur. Kentli olma bu açıdan hem zor, ama aynı zamanda kentli olmak yüreğimizde insan sevgisinin kabarması demektir. Kentli olmanın bir başka maliyeti daha var. Kentli olmak çevremizde olmasa bile televizyonu açtığımız zaman Afrika’da eğer çocuklar açlıktan ölüyorsa üzüntü duymak demektir. Çünkü kentli olmak insan olmak demektir. Kentli olmak, vicdan sahibi olmak demektir. O açıdan kentli olmanın çok çok ama güzellikleri ama zorlukları da var demektir.

Ben hepinize bütün yaşamınızda kentli olmayı, vicdan sahibi olmayı, yaşamı sorgulamayı, düzgün siyasetten yana tavır alınmasını istemeyi ama bu tavrı alırken bireysel olarak değil, komşumuzu da etkilemeyi, çiftçiyi de etkilemeyi, emekliyi de etkilemeyi, yani hayatın her kesimiyle konuşarak, onlara doğruları göstererek birer kentli olarak toplumun öğretmeni olmayı da öneriyorum.

Bu vesileyle hepinize selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Sağolun, var olun diyorum.