25.07.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN 37. OLAĞAN KURULTAY TEŞEKKÜR KONUŞMASI

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 37. Olağan -İktidar- Kurultayı'nda 1318 delegeden 1251'inin oyunu alarak yeniden genel başkan seçildi. 
Çankaya İlçe Seçim Kurulu yetkilisinin sonuçları açıklaması sonrası yeniden genel başkan seçilen CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun yaptığı teşekkür konuşması şöyle: Teşekkür ederim değerli arkadaşlarım.


Bir şeyi unutmayalım, hepimiz ama hepimiz ikinci yüzyıla girerken bir beyannamenin altına imza attık. Bu imzayı atan her delegemiz bu halkın umududur. Çünkü biz bu beyannamenin altına imza atarak tarihsel bir sorumluluğu hep beraber üstlendik. Ne dedik? Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecektir dedik. Ne dedik? Halkımızla beraber, işsizimizle, çalışanımızla, emekçimizle, apartman görevlimizle, kuryemizle, kamu görevlileriyle, toplumun her kesimiyle birlikte hareket edeceğiz.
Ve biz yine çok ama çok önemli bir söz verdik; 2023’te, Cumhuriyetin kuruluşunun 100.yılında cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız dedik. Hep beraber söyledik bunu. Evet, çok ama çok önemli vaatlerin altına imza attık. Cumhuriyeti kuranlar, cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmasını hep istemişlerdir. Ne dedik? En önemli devrimlerin altına Cumhuriyet Halk Partisi imza atmıştır. Cumhuriyetin kurulması, 1946 yılında çok partili yaşama geçilmesi, 1970’lerde sosyal demokrat hareketin sosyal demokrasinin, demokrasinin en önemli unsuru olarak politikada yerini alması ve şimdi dördüncü devrime hep birlikte hazır olacağız. En geç 2023’te cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.
Zor bir görev üstlendiğimizi biliyoruz. Ama bu zorluk bizim umudumuzu perçinlemiştir. Büyük bir umutla yola çıktık, birlikte yola çıktık, birlikte mücadele edeceğiz. Kimseyi kırmadan, kimseyi dövmeden, herhangi bir şekilde kimseyi ötekileştirmeden 83 milyon insanı kucaklayarak onlara demokrasiyi, onlara güzelliği, onlara huzuru, onlara hiç kimsenin bir başkasını ötekileştirme hakkının olmadığını anlatarak yola çıkacağız.
Biz söz verirken sadece kendi ülkemiz için söz vermedik. Bir şeyin daha altına imza attık. Bütün Ortadoğu’yu bir savaş alanı olmaktan, bir kavga alanı olmaktan çıkarıp bütün Ortadoğu’yu bir barış havzasına döndürme sözü verdik. Ve biz bu sözü verirken dedik ki, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatını kuracağız. Kiminle? İran’la, Irak’la, Suriye’yle ve Türkiye’yle beraber olacağız. Akrabalarımızla beraber olacağız. Ortak tarihimiz var, ortak kültürümüz var ve dolayısıyla ortak tarihimiz, ortak kültürümüz, inançlarımız, bütün farklılıkları zenginlik kabul ederek bu coğrafyayı gerçekten de bir barış havzasına döndüreceğiz. Ve böylece Türkiye bu taahhütlerimizi, söz verdiğimiz kuralları, taahhütleri yerine getirdiğimizde göreceksiniz ki, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, 21.yüzyılın Ortadoğu’da da, Avrupa’da da, dünyada da parlayan yıldızı olarak ortaya çıkacaktır. Biz bu hedefi gerçekleştireceğiz.
Dolayısıyla bizim sözümüz sözdür. Her türlü baskı gelebilir bize. Barıştan yana olmayanlar, iktidar oldu diye sadece cebini düşünenler, toplumu ayrıştırarak, bölerek, kutuplaştırarak kendi iktidarlarını bir anlamda korumak isteyenler bize karşı çıkabilirler. Baskı yapabilirler, linç girişiminde bulunabilirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, inancımızdan asla ve asla vazgeçmeyeceğiz. Bizim inancımızın özü 83 milyona hizmet etmektir. Herkesi kucaklayacağız.
Oy verdiniz sağ olun, teşekkür ederim. Verdiğiniz her oya layık olmaya çalışacağım. Yeri gelir hiçbiriniz unutmasın, yeri gelir 24 saat çalışırım. Bu ülkeyi huzura kavuşturmak için, hiç kimseyi ötekileştirmeden 24 saat çalışacağım.
Ve bu arada bu taahhütlerimizi dostlarımızla birlikte yerine getireceğimizi söyledik. Birlikte yapacağız herkesle. Demokrasiden yana olan, insan haklarından yana olan, kadın – erkek fırsat eşitliğinden yana olan, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesini savunan, işsiz olan herkese iş bulacağız diye vaatte bulunan, her ailede huzurun olduğu, her ailede, her mutfakta bereketin olduğu bir Türkiye’yi inşa etmek için yola çıkan herkesle beraber olacağız. Kavga zamanı değil, ayrışma zamanı değil beraber olma zamanıdır. Birlikte olma zamanıdır. Elbette herkes bizim gibi düşünmeyebilir ama her düşünceye saygı göstermek de bizim görevimizdir. Biz farklı düşünceleri mutlaka dinlemeliyiz. Olur ya bizim de bir eksiğimiz olabilir, olur ya bizim de bir yanlışımız olabilir. Bakın biz ne kadar hoşgörülüyüz. Hoşgörüyü toplumun her tabakasına, toplumun her kesimine ulaştırmak zorundayız. Sevgi kadar güzel bir şey yoktur. Bu toprakların hamurunda sevgi vardır. Yunus Emre bu toprakların insanıdır. Erzurumlu Emrah bu toprakların insanıdır, Mevlana bu toprakların insanıdır, Hacı Bektaş-i Veli bu toprakların insanıdır. Şöyle bir baktığınızda bu toprakların mayasında bereket var, kardeşlik var, sevgi var, hoşgörü var. Ayrışma yok. Ayrıştırmak isteyenler kendi koltuklarını korumak isteyenlerdir. Bölmek isteyenler kendi koltuklarını korumak isteyenlerdir. Biz bunlardan olmayacağız. Bizim siyaset anlayışımız böyle olmayacaktır asla. Yeni bir siyaset anlayışını başlattık, yeni siyaset anlayışıyla yola çıkacağız.
Dolayısıyla bana verdiğiniz oyun benim açımdan doğurduğu sorumluluğun farkındayım. Evet, çalışacağım, evet mücadele edeceğim. Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkeye hizmet etmek benim için mübarek bir görevdir ve ben bu görevi mutlaka ama mutlaka yapacağım.
Dünyanın en güzel ülkesi Türkiye aslında. Denizlerimiz var, göllerimiz var, kuşlarımız var, dağlarda keçilerimiz, geyiklerimiz var. Kedilerimiz var sokaklarda gezen, evlerde hayvanlarımız var baktığımız. Doğasıyla, o görkemli eko sistemin bir parçasıyız aslında biz. Pandemi bize şunu öğretti, ağaca muhtaç olduğumuzu öğretti, suya muhtaç olduğumuzu öğretti, kuş sesine hasret kaldık. Sokaklarda evet beraber olabiliriz ama bizim dışımızdaki canlılarında biz evlerde kapanırken bütün doğada özgürce gezdiklerini düşünün. Ne kadar güzel bir doğa ve dolayısıyla biz o doğayı korumak zorundayız. Ve dolayısıyla konuşmamda söylemiştim, gelecek çocuklarımıza, doğacak olan çocuklarımıza da güzel bir coğrafya bulmak zorundayız. Onlara güzel bir coğrafyayı hediye etmek zorundayız. Onlarda doğduklarında babalarından, dedelerinden, atalarından güzel bir coğrafyanın kendilerine miras olarak kaldığını görecekler. Ve biz bunu anayasamıza yazacağız. Bu hakkı da anayasamıza yazacağız. Çünkü bizim sorumluluğumuz sadece bizimle sınırlı değil. Bizim sorumluluğumuz bizden sonraki kuşakların da hakkını, hukukunu korumaktan geçer. Böyle yapacağız.
İşin özeti, hep birlikte çalışacağız. Derler ya, "bir elin nesi var, iki elin sesi var...." Oysa bizde iki değil milyonlarca el var. Milyonlarca el ortak söylemi geliştirdiğimizde, emin olun sadece Türkiye’de değil dünyanın en ücra köşelerinde bile bizim sesimiz duyulacaktır.
Konuşmamda söylemiştim, bu kurultay demiştim sadece Türkiye’deki vatandaşların izlediği bir kurultay değil demiştim. Avrupa’dan Asya’ya kadar, Afrika’ya Amerika kadar, Uzak Doğu’ya kadar herkesin büyük bir dikkatle izleyeceği bir kurultaydır demiştim. Çünkü Türkiye’deki gelişmeleri bütün dünya aslında yakından izliyor. Teknoloji bütün dünyayı yakınlaştırdı. Burada konuştuğumuz bir şey saniyeler içinde dünyanın en uzak ülkelerine, en uzak beldelerine, köylerine kadar ulaşabiliyor. Bizim sorumluluğumuz ne? Bizim sorumluluğumuz şu, baskıcı bir yönetim yerine demokrasiyi getirerek ve cumhuriyeti de demokrasiyle taçlandırarak dünyaya örnek olan bir ülke haline getirmektir. Bizim görevimiz bu. Demokrasiyi güçlendireceğiz, hepimiz kucaklaşacağız, farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul edip onun üzerinden kendimize yeni bir yol inşa edeceğiz. Bu yol Gazi Mustafa Kemal’in söylediği çağdaş uygarlığı aşma yoludur ve bizler çağdaş uygarlığı aşacağız.
Yine söyledim, içimi acıtan bizim üniversitelerin ürettiği bilgi sayısının ekonomik olarak bizim dışımızda daha az gelişen ülkelerin ürettikleri bilgi sayısından daha az olmasıdır. Neden? Bu soruyu hep birlikte sormak zorundayız. Eğitim sistemini, dış politikayı, her şeyi yeniden şekillendirmek zorundayız. Güzel Türkiye’yi ayağa kaldırmak, güzel Türkiye’nin sözünün bütün dünyada dinlenmesini sağlamak zorundayız.
Dolayısıyla her Cumhuriyet Halk Partilinin ağır bir görevi ve sorumluluğu vardır. Bu ağır görevi ve sorumluluğu hep birlikte yapmak zorundayız. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci, emeklisi, çalışanı hepimizin sorumlulukları var ve bu sorumlulukları hep birlikte yerine getireceğiz.
Bana verdiğiniz görev ve güven için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Bütün delegelere, hiç önemli bütün delege arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun, var olun diyorum. 
Tüm fotoğraflar için tıklayınız...