16.09.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU'NDAN EĞİTİM İÇİN 14 MADDELİK ÖNERİ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki eğitim sistemi ile ilgili CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP'nin pandemi süresince esnaf için, çiftçi için, sanayici için, memurlar için, çalışanlar için, işçiler için öneriler getirdiğini hatırlatarak, "şimdi eğitim konusunda da bize düşen sorumluluğun gereği olarak önerilerimizi getiriyoruz" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, pandemi sürecinde eğitim sistemi için 14 öneriyi açıkladığı basın toplantısında şöyle konuştu:


Değerli basın mensupları, televizyonları başında, radyolarında, sosyal medya hesaplarında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarım; bu toplantının ana konusu eğitim, çünkü eğitim kişiye, aileye, topluma sınıf atlatan en önemli alandır. Eğitimden vazgeçen hiçbir ülke yoktur. Eğitim hepimizin sorunlarına karşı çözüm arayacağımız en temel alanlardan birisidir. Dolayısıyla eğitim sıcak siyasetin konusu olmaz. Hepimizin çocukları okula gidiyor, her anne, baba çocuğunun iyi bir eğitim almasını ister, başarılı olmasını ister, öğretmenin bütün emeğini çocuğuna harcamasını ister. Dolayısıyla her aile çocuğu iyi eğitim alsın diye her türlü fedakarlığı rahatlıkla yapar. Eğitime yaklaşımda dünya gerçekleri asla göz ardı edilemez. Dünyadaki eğitim konusundaki değişim, mutlaka ama mutlaka bu konunun uzmanları tarafından değerlendirilir ve gündeme alınır. Aynı zamanda eğitimle ilgili ilkeler belirlenirken, sorunların çözümü konusunda bir araya gelirken uzmanların olmasına özen gösterilir. Yani yaşamı boyunca veya eğitim süresince eğitim konusunda uzmanlaşmış, o konuda çaba harcamış, bilimsel yazılar yazmış veya uygulamadan gelen insanların görüşleri, gözlemleri mutlaka değerlendirilir. Yani eğitimin bütün paydaşları bir araya gelir ve eğitim sorununun çözümüne katkı verirler. Eğitim şûralarının oluşmasının temel nedeni de budur. Şûrada çok değişik kesimler, taraflar eğitim konusunda bir araya gelirler ve eğitim şûralarında otururlar konuşurlar ve eğitim politikasını bir şekliyle belirlerler. Dolayısıyla bakandan bakana ya da günü birlik kararlarla eğitim politikaları oluşturulmaz.
Bu genel girişten sonra üzülerek ifade edeyim ki, 18 yıllık AK Parti döneminde eğitim sistemimiz tamamen felç edildi.
Değerli arkadaşlarım, bakandan bakana eğitim politikaları değişti. Kişinin bakışına göre eğitim politikaları oluşturuldu. Paydaşlar hiç dikkate alınmadı ve dolayısıyla eğitim sisteminden hiçbir anne ve baba, hangi partiden olursa olsun bakın, hiçbir anne ve baba eğitim sisteminden memnun değil. Çok basit bir örnek ama temel bir örnek ama eğitim sistemimizi temelden sarsan bir örnek 4+4+4 uygulamasıdır. Şimdi vatandaşlarıma sormak isterim, öğrencilere sormak isterim, onların anne ve babalarına sormak isterim. 4+4+4 sistemi getirilirken milli eğitim şûralarında bu konuşuldu mu, tartışıldı mı, karara bağlandı mı? Hayır. Peki kalkınma planlarında böyle bir öngörü, böyle bir hedef var mıydı? Hayır. Peki Milli Eğitim Bakanlığında bu görüşüldü mü, tartışıldı mı, konuşuldu mu, en azından bürokratların görüşü alındı mı? Hayır. Peki bakanlar kurulunda görüşüldü mü, bakanlar kurulunda tartışıldı mı? Hayır. Nasıl bir karar verildi? Bir kanun teklifi; 5 AK Parti milletvekili imzaladı, 5 AK Parti milletvekili, hiçbirisi eğitimci değildi, düşünebiliyor musunuz, milyonlarca evladımızı eğitimden bir haber olan, eğitim konusunda tek bir makale dahi, tek bir yazı dahi yazmamış olan 5 kişi eğitim politikasını belirledi. Dünya tarihinde böyle bir felaket örneği yoktur. Acı ama bunlar Türkiye’nin gerçeğidir değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla anne ve babalar eğitim sisteminden şikayet ediyorlar. Durumu iyi olan aileler çocuklarını özel okullara gönderiyorlar, daha iyi eğitim alsın diye her türlü fedakarlığı yapıyorlar. Ama durumu iyi olmayan aileler çocuklarını devlet okullarına gönderiyorlar. Eğitimde fırsat eşitliği değil, olağanüstü bir eşitsizlik tablosu karşımıza çıktı değerli arkadaşlarım.
Değerli basın mensupları, sevgili vatandaşlarım; milli eğitimle ilgili bugün geldiğimiz bir süreç var, pandemi süreci var, yaşadığımız sorunlar var. Bu sorunları en rahat nasıl aşabiliriz, kısa sürede neler yapabiliriz? Bu konudaki düşüncelerimizi ifade etmek için bu basın toplantısını aslında düzenledik. Nedir? Önce sayılar verelim, sonra çözümler üzerinde düşüncelerimizi ifade edelim.
Bugün devlet okullarında zorunlu örgün eğitim kapsamında devletin 54 bin 715 okulu bulunmaktadır. Ayrıca özel okul sayıları da var, 13 bin 870 de özel okulumuz var. Zorunlu örgün eğitim kapsamında toplam derslik sayısı, sınıf sayısı, 588 bin 10 derslikte çocuklar eğitim görüyorlar. Devlet okullarında derslik başına 25.8 öğrenci düşmektedir. Yani 26 öğrenci düşmektedir ortalama. Özel okullarda ise 139 bin 337 derslik var, burada derslik başına öğrenci sayısı 10.6 yani 11 öğrenci düşmektedir. Dolayısıyla özel okullarda hem öğrenci sayısı az derslik başına göre, hem eğitimin kalitesi daha iyi olduğu için aileler her türlü fedakarlığı yapıp durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara gönderiyorlar. Devlet okullarında örgün eğitim kapsamında 15 milyon 189 bin 878 öğrenci bulunmaktadır. Yani 15 milyon 189 bin öğrenci devlet okullarına devam etmektedir. Özel okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 1 milyon 468 bin 198’dir. Bu okullardaki öğretmen sayısı yani devlet okullarındaki öğretmen sayısı 942 bin 936’dır. Bu öğretmenlerin 101 bin 730’u sözleşmeli öğretmendir. Özel okullarda ise 174 bin 750 öğretmen görev yapmaktadır.
Sevgili vatandaşlarım, değerli basın mensupları; zorunlu örgün eğitim kapsamında devlet okullarına kayıtlı olan öğrencilerden, devlet okullarına giden kaydını yapan öğrencilerden 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin evinde internet yoktur. 21.yüzyıldan söz ediyorum, 21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum. Türkiye’yi çok farklı bir şekilde iktidarın halkımıza lanse ettiğini gayet iyi biliyorum. Türkiye’nin uçtuğunu söylüyorlar, Türkiye’nin büyüdüğünü söylüyorlar, Türkiye’nin dünyaya meydan okuduğunu söylüyorlar, Türkiye’nin eğitim sisteminin çok parlak olduğunu söylüyorlar ama rakamlar yalan söylemez. 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin evinde 21.yüzyılın Türkiye’sinde internet yok. Sadece bu mu? Hayır. Ayrıca devlet okullarına giden öğrencilerden 754 bin 429 öğrencinin de evinde televizyon yok ve biz uzaktan eğitim EBA dediğimiz uzaktan eğitimi yapıyoruz. Televizyonu olmayan bir öğrenci nasıl eğitim alacak? Sayı 1 - 2 olsa anlarım, 5 – 10 olsa anlarım, 1000 – 2000 olsa anlarım, 754 bin 429 öğrencinin evinde televizyon yok.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca pandemi koşullarına uygun olarak uygun eğitim için en az 57 bin 340 yeni dersliğe ihtiyaç var. Ayrıca pandemi koşullarına uygun eğitim için 92 bin 165 yeni öğretmene ihtiyaç var. Hem dersliğe, hem öğretmenlere pandemi koşullarına uygun olarak eğitim yapılması için ihtiyacımız var. Neler yapılmalı? Diyorlar ya, CHP hep eleştirir hiç öneri getirmez diye. Pandemi süresince esnaf için, çiftçi için, sanayici için, memurlar için, çalışanlar için, işçiler için hep öneriler getirdik. Şimdi eğitim konusunda da bize düşen sorumluluğun gereği olarak önerilerimizi getiriyoruz.
Önerilerimizden birincisi; Milli Eğitim Bakanlığına gerekli mali kaynak sağlanarak ivedilikle 57 bin 340 derslik ihtiyacı giderilmelidir. Gerektiğinde bazı köy okulları yeniden açılmalıdır. Bu bağlamda çağrımız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yetkililere, devleti yöneten yetkililere sesleniyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı kaynak sorunu yaşıyor ve bunu yapamayacağını söylüyorsa, yer tahsisi yapılmak koşuluyla Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye Başkanları bu yatırımı çocuklarımız için kendi illerinde yapmaya taliptir. Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hayat Boyu Öğrenme Merkezi yani İSMEK ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Hayat Boyu Öğrenme Merkezi yani BELMEK binalarının, kendi binalarının çocuklarımızın pandemi koşullarına uygun eğitim almalarına katkı sağlamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığının kullanımına tahsis etmeye hazırlar.
İki; YÖK ile yapılacak işbirliği kapsamında üniversitelerin 2020 – 2021 öğretim döneminde açılmayacak fakültelerin özellikle derslik, anfi ve konferans salonu gibi alanları doğrudan örgün eğitim sisteminin kullanımına tahsis edilmelidir. Yeniden açılacak köy okullarıyla birlikte düşünüldüğünde öğrenci başına düşmesi tavsiye edilen metrekareye çok daha hızlı bir şekilde ulaşmak mümkün olacaktır.
Üç; yeni dersliklerin hizmeti girmesiyle birlikte çocuklarımızın eğitimi için ihtiyaç duyulan 92 bin 165 öğretmenin ataması zaman geçirilmeden süratle yapılmalıdır. İçinden geçtiğimiz pandemi sürecinin sosyal devletin önemini bir kez daha bize gösterdiği kabul edilmelidir. Bu bağlamda siyasi otorite pandemi vesilesiyle kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen garabetine de son vermelidir. Öğretmen öğretmendir, hepsinin kadroları verilmelidir.
Dört; okulların hijyen kurallarına uygun olarak açılması ve hijyenin sürekliliği açısından Milli Eğitim Bakanlığına en az 60 bin kişilik kadrolu yardımcı hizmet personeli alımı yetkisi verilmelidir. Aslında önerimiz AK Partinin de lehine, 60 bin kişilik kadro açacaksın. Bugün için diğer bakanlıklardan ve İş-Kur üzerinden sağlanan personelin hijyenin sürekliliği açısından yeterli olmayacağı açıktır.
Beş; dezenfektan, maske, ateş ölçüm cihazı gibi ihtiyaçlar için velilerden ek ücret talep edilmemelidir. Okullar açılmadan önce tüm bu ihtiyaçlar süratle giderilmelidir.
Altı; Milli Eğitim Bakanlığı internet hizmeti sağlayıcısı kurumlarla görüşerek, zorunlu örgün eğitim kapsamında devlet okullarına kayıtlı 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin internet erişimini sağlamalıdır. Bu hizmet için internet sağlayıcısı kurumların maliyeti evrensel hizmet fonundan sağlanmalıdır. Böyle bir fon var, böyle bir para var, eğer bu para heder edilmediyse bunun için kullanılmalıdır.
Yedi; bu bağlamda uzaktan eğitim sürecince öğrenci ve öğretim elemanlarının tamamına sınırsız ve uzun süreli internet erişiminin ya ücretsiz ya da çok ucuza sağlanması için başta mobil telefon operatörleri olmak üzere tüm altyapı sağlayıcıları nezdinde girişimde bulunulmalıdır. Bu operatörlerin de sorumlulukları olduğunu hiç kimse unutmamalıdır. Çocuklarımız için aileler nasıl fedakarlıkta bulunuyorsa mobil operatörlerin de aynı fedakarlıkta bulunmaları gerekir.
Sekiz; evinde televizyonu olmayan 754 bin 429 öğrencinin televizyona kavuşması için Milli Eğitim Bakanlığı sivil toplum örgütleriyle birlikte “senin de televizyonun olsun” kampanyası açmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı bu kampanyayı açmayacaksa Cumhuriyet Halk Partili belediyeler sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla bu sorunu çözmeye taliptirler.
Dokuz; her hanede öğrencinin yaralanacağı dizüstü, masaüstü ya da tablet bilgisayar bulunmalı, bilgisayarı olmayan öğrencilerin ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından evrensel hizmet fonundan karşılanmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı bunu yapamayacaksa, benim param yok, hazinede de para bitti, biz bunu sağlayamıyoruz diyorlarsa Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yılbaşındaki döviz kuru güvencesi verilmek koşuluyla ve ayrıca açacakları yardım kampanyası da engellenmemek şartıyla bu sorunu gidermeye taliptirler.
On; bugün Milli Eğitim Bakanlığının EBA üzerinden yaptığı uzaktan eğitim sadece TRT ile sınırlı kalmamalı, belli dersler tüm televizyon kanallarında eş zamanlı verilmelidir. Böylece çocuğun uzaktan eğitim almasının önündeki bazı engeller kaldırılmış olacaktır. Şu noktayı özellikle Milli Eğitimin unutmaması gerekiyor. Bugün 2,5 milyonun üzerindeki hanede 6 kişiden fazla insan yaşamaktadır.
On bir; pandemi koşulları tüm derslerin okulda verilmesine uygun değilse sadece önemli derslerin Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi gibi derslerin okullarda verilmesi düşünülmelidir.
On iki; pandemi süresince bir sağlık görevlisi ve rehber öğretmenin mutlaka okulda bulunması sağlanmalıdır.
On üç; okul servisi yapan esnafın bu süreçte kazanç elde edemeyeceği için vergi ve sigorta primleriyle aldıkları kredilerin faizsiz ertelenmesi sağlanmalıdır. Esnaf kardeşlerim için bunu bir kez daha tekrarlıyorum. Okul servisi yapan esnafın bu süreçte kazanç elde edemeyeceği için vergi ve sigorta primleriyle aldıkları kredilerin faizsiz ertelenmesi sağlanmalıdır. Para istemiyorlar ama üstümüzdeki yükümlülüğü biraz erteleyin faizsiz erteleyin diyorlar.
On dört; kamu – özel ayrımı yapmaksızın 12 yaşından küçük çocukları olan ebeveynlere yani anne, babaya dönüşümlü olarak eğitim izni hakkı tanınmalıdır.
Değerli basın mensupları, saygıdeğer vatandaşlarım, her anne, baba için çocuğun sorunlarını çözmek onlar için vazgeçilmez bir görevdir. Ama bu görev sadece anne, babalar için değil, bu görev aynı zamanda siyaset kurumuna da düşmektedir, topluma da düşmektedir, hepimize düşmektedir. Çocuklarımız için yapmayacağımız hiçbir fedakarlık yoktur. Onlar ne kadar iyi eğitilirlerse, dünyayı ne kadar iyi sorgularlarsa, ne kadar iyi yetişirlerse Türkiye o kadar hızlı büyür, Türkiye o kadar hızlı kalkınır. Eğitimin Türkiye’nin büyümesi ve kalkınması için çok önemli bir manivela olduğunu siyasi iktidar artık kabullenmelidir. Eğitim bir kişinin tekeline, bir grubun tekeline bırakılacak bir olay değildir. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Bunlar bizim çocuklarımız yani bizim geleceğimiz. Eğer onları iyi yetiştirmezsek, onların önündeki engelleri kaldırmazsak siyaset kurumu çok büyük bir vebalin altına girmiş olacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz belediye başkanlarımızla her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız. Önümüze engel çıkarmasınlar. Engel çıkarırlarsa çözemiyoruz ve gereksiz bir tartışmayı Türkiye’de yaratmış oluyoruz. Merkez ve yerel elbirliği halinde çocuklarımızın eğitimde karşılaştıkları, öğretmenlerimizin eğitimde karşılaştıkları bütün sorunları çözebiliriz.
Türkiye’nin bu sorunları çözme kapasitesi vardır. Ama bu kapasite Türkiye’yi yönetenlerde yoktur. Eğitimin ne olduğunu bilmiyorlar, eğitimin önemini de bilmiyorlar. Benim istediğim gibi öğrenci yetişecek diyorlar. Senin istediğin gibi değil eğitimin evrensel değerleri var, ulusal değerleri var. Eğitimin özü evrensel değerlerle ulusal değerleri birleştirmektir. Bunu yaptığınız takdirde eğitim çağdaş olur, bunu yaptığınız takdirde çocuk daha nitelikli, daha kaliteli sorular sormaya başlar. Eğitimde öğrenci soru soramıyorsa o eğitim eğitim değildir. Ufku dar öğrenci olmaz. Ufkunun geniş olması lazım, dünyayı sorgulaması lazım, kainatı sorgulaması lazım, neyin nasıl olduğunu bilmesi, öğrenmesi lazım ve bunu sorgulaması lazım. O zaman eğitim gerçek anlamda eğitim olur ve o zaman her anne baba ister özel okul, ister devlet okulu çocuğunu büyük bir güven içinde okula göndermiş olur.
Bu dileklerle hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum değerli vatandaşlarım, değerli basın mensupları.