25.10.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, TÜRKİYE MUHTARLAR BULUŞMASINDA KONUŞTU (24 EKİM 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir'de düzenlenen Türkiye Muhtarlar Buluşması’na katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, buluşmada yaptığı konuşmada şunları söyledi: Hepinize yürekten teşekkür ederim.  Değerli arkadaşlarım, gittiğim illerde mutlaka muhtar arkadaşlarla bir toplantı yaparım. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları hepimiz çok iyi biliyoruz. Aile içinde konuşuyoruz, dostlarımızla beraber konuşuyoruz, kahvede konuşuyoruz, tarlada konuşuyoruz, mahallede arkadaşlarla beraber konuşuyoruz. Biz yeni bir şeyler yapmak zorundayız. Kavga etmeden, ayrışmadan, bölünmeden ama bir saat gibi çalışarak, dakik bir saat gibi çalışarak ülkemizi inşa etmek zorundayız. Bazen kolunuzda saat taşırsınız, arka kapağını açtığınızda orada çalışan bir mekanizmayı görürsünüz. Tek bir alet yoktur orada birden fazla çark vardır. Her bir çark kendi görevini yapar ve bize saniyeyi, dakikayı, saati, 24 saati bildirir. Eğer o çark iyi çalışmazsa zamanı doğru öğrenemeyiz. Türkiye’de geldiğimiz nokta budur. Bu çark demokrasi çarkının iyi çalışması lazım. Bu çarkın en büyük halkasını muhtarlar oluşturuyor, sizler oluşturuyorsunuz. Çünkü siz seçimle geliyorsunuz.  Son kurultayımızda İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi yayınladık. Bir yüz yılı devirdik değerli arkadaşlarım, bir yüzyıl geçti. 2023’ten sonra ikinci yüzyılı acısıyla, tatlısıyla geride bıraktık bir yüzyılı ikinci yüzyıla başlayacağız. Ve ikinci yüzyıla başlarken bu ülkede huzurun olmasını istiyoruz, demokrasinin olmasını istiyoruz, gelişmenin olmasını istiyoruz, kalkınmanın olmasını istiyoruz, her mahallede, her köyde, her ilde, bütün Türkiye’de huzur olmasını istiyoruz. Elbette ki düşüncelerimiz farklı olabilir, elbette ki farklı düşünebiliriz, elbette ki farklı siyasi partilere sempati gösterebiliriz ama hepimizin bayrak ve vatan aşkı kaçınılmazdır. Biz bu bayrağın altında vatanda huzur içinde yaşamak istiyoruz. Akademisyen arkadaşlar size muhtarlığı anlattılar. Muhtarlığın tarihçesini anlattılar, muhtarlığın geleceğini anlattılar. Yerleşim yerleri itibariyle muhtarlığın katılımcılık ve kurumsallaşmasını anlattılar, bilgi çağında muhtarlığı anlattılar size. Ben size muhtarlarla ilgili farklı bir şey anlatacağım. Neler yapacağız, neler düşünüyoruz muhtarlarla ilgili.  Değerli arkadaşlarım, 1833 yılı Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimi. Milletvekili seçiminden önce bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimi. İlk kadın muhtarda 1933 yılında Aydın’ın Çine ilçesinin Karpuzlu bucağında bir kadın muhtarımız. Muhtarlık kurumu tarihçesi anlatıldı ama bu kurum ne kadar değerli, ne kadar önemli, siyaset bu kuruma yeterli desteği, yeterli önemi veriyor mu? Bunu lütfen hafızanızın bir yerinde tutun. Siyaset kurumu yani siyasi partiler, yani devleti yönetenler muhtarlık kurumuna düşündüğünüz değeri ve önemi veriyor mu? Sizin adınıza ben söyleyeyim, değeri de vermiyor, önemi de vermiyor. Değer vermek ve önem vermek ne demek? Değeri ve önemi nasıl vereceğiz? Sadece muhtarlar çok değerlidir deyip hep beraber alkışlarsak bunun altı boştur. Muhtarlar efendim vazgeçilmezdir dersek bunun da altı boştur. Sen ne yapacaksın muhtarı değerli ve saygın kılmak için ne yapacaksın? Bugün bunu anlatacağım size.  Bakın değerli arkadaşlar, 82 kanun, tüzük ve yönetmelikte ve 354 maddede muhtar adı geçer. Az önce arkadaşlarda burada söylediler. Ne siz bilirsiniz o maddelerin ne olduğunu ne de ben bilirim. Sadece araştırdık yani bu muhtarlık nerelerde geçiyor diye. Bir temel muhtarlık kanunu yok. Bir temel muhtarlık kanununa ihtiyacımız var bizim. Muhtarın elinin altında bir muhtarlık kanunu olacak. Görevleri, yetkileri, sorumlulukları bütün bunları anlatan. Seçimi, seçimin nasıl yapılacağını anlatan bir temel muhtarlık kanununun olması lazım. Bunu yaptık.  Değerli arkadaşlarım, 105 maddeden oluşan bir muhtarlık temel kanunu taslağını hazırladık. İlgili muhtarlık kuruluşları sizin birden fazla kuruluşunuz var, birden fazla derneğiniz var onlara gönderdik. Bakın dedik olur ya bizim eksiğimiz olabilir, yanlışımızda olabilir bunlara bakın ve bize dönün. Şimdi elimizde bir muhtarlık temel kanunu taslağı var. Bunu bilmenizi isterim.  İki; değerli arkadaşlarım, seçim olur belediye başkanları ve muhtar seçimleri olur. Sizin birleşik oy pusulanız yok. Niye sizin birleşik oy pusulanız yok? Girersiniz kabine beğenmediğiniz muhtarın pusulasını alır cebinize koyarsınız gelen kişi ya o muhtar nerede tam oy verecektim dersiniz pusula yok ortada. Bu siyaset kurumunun muhtarlığa değer vermediği anlamına gelir. Eğer birleşik oy pusulası olsa herkesin adı vardır, soyadı vardır, fotoğrafı vardır beğendiğiniz muhtarın altına mührü basarsınız ve seçimi de yaparsınız. Demek ki ikinci temel konu eğer muhtarlık kurumuna değer veriyorsanız birleşik oy pusulasının olması lazım.  Değerli arkadaşlarım, belediyelerin binaları var değil mi? Gidersiniz yazar belediye başkanlığı diye yazar. İlde, ilçede bunu görürsünüz. Muhtarların büyük bir kısmı ya binası yoktur veya derme çatma bir bina vardır veya kiralık bir yerde oturur. Niçin sizin bir muhtarlık eviniz yoktur ve neden yapılmaz bu? Bizim bazı belediyelerimiz tek tip muhtarlık evi yaptı ve muhtarlara teslim etti. Bir girişi var, orada sekreterin oturabileceği, memurun oturabileceği bir yer var, bir muhtarlık makamı var, vatandaşın oturup dinlenebileceği, sırasını bekleyebileceği bir yer var ve gidip muhtarla görüşebilir. Bunu da hafızanızın bir yerinde tutun değerli arkadaşlarım.  Bütçeden söz edildi. Sizin bir bütçeniz yok. Çünkü siyaset kurumu size önem vermiyor. Ne demek muhtara para vermek, muhtara bütçe vermek çarçur edecek diyor. Vermeyecek para yok diyor. Sizin bir bütçenizin olması lazım. Bütçe aynı zamanda denetim demektir. Gittiğim her toplantıda örnek veririm burada da aynı örneği vereyim. Fakir bir ailenin çocuğu üniversiteyi kazandı, nerede Mersin’de kazandı gidecek Adana’ya kaydını yapacak, İstanbul’a kaydını yapacak, İzmir’e kaydını yapacak otobüs parası bile yok. Belediye başkanına ulaşamaz, milletvekiline ulaşamaz, bakana ulaşamaz, başbakana, cumhurbaşkanına hiç ulaşamaz ama en rahat ulaşacağı kişi muhtardır. Kapısı açıktır gider anne baba çocuğumuz kazandı bu çocuğun gitmesi lazım. Bu ne anlama geliyor? Muhtar doğrudan doğruya kendi mahallesinde bulunan bir kişinin sorunlarına çözüm üreten pozisyona geliyor. Diyeceksiniz ki tamam kardeşim otobüs biletini alıyorum gidiş dönüş, git kaydını yap ve gel diyeceksiniz. Bu çok mu zor? Hayır. Ben bunu ilk dillendirdiğimde dediler ki, efendim muhtarın bütçesi diyorsun ama parayı nereden vereceksin muhtara. Oturduğunuz mahallelerde emlak vergisi alınır. Emlak vergisi belediye başkanlarımıza, büyükşehir belediye başkanlarına veya diğer belediye başkanlarına verilir. Onun yüzde 1’i, yüzde 2’si mahalledeki muhtarlara tahsis edilse ayıp mı olur, yanlış mı olur, günah mı olur?  Başka bir şey daha. Biz sadece muhtarlık kurumunu değil belediyeyi de güçlendirmek istiyoruz. Örneğin otopark yerini merkezi hükümet yapmaz belediye yapmak zorundadır. Vatandaş gelir niye otoparkı yapmadın der. Taşıt alım vergisini kim alır? Merkezi yönetim. Niye belediye almıyor? Motorlu taşıtlar vergisini kim alır? Merkezi yönetim. Niye belediye almıyor. Gelişmiş ülkelerde bu tür yerel vergileri yerel yönetimler alır. Ben buranın trafiğine kayıtlıysam motorlu taşıtlar vergisi, taşıt alım vergisini belediyeye öderim ve dönerim belediyeye derim ki, ben sana vergi ödedim sende benim otopark sorunumu çözeceksin. Şimdi hem kaynak vermiyorsunuz, hem sorunu çöz diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor? Biz dersimize iyi çalışıyoruz. Çünkü Türkiye’yi yönetmeye talibiz. Türkiye’yi yöneteceğiz. Adaletle yöneteceğiz, ahlakla yöneteceğiz, bilgiyle yöneteceğiz, birikimle yöneteceğiz Türkiye’yi. Yanlış yönetim kaynak israfıdır. Yanlış yönetim insanlarda derin travmalara yol açar. Siyasete güveni sarsar. Bunu çözeceğiz.  Değerli arkadaşlarım, köy tüzel kişilikleri Tunç Bey de söz etti mahalleye dönüştürdük. Ama mahalle değil hala köy. Malına mülküne el koydular onları da iade edeceğiz. Nelere el konulduysa tamamını köy tüzel kişiliklerine iade edeceğiz.  Az önce ifade ettim bir bütçesi olsun dedim. Fakir bir aile eğer bir sorunla karşılaşıyorsa o bütçeden o aileye muhtar yardım eder. Yabancı bir kuruluş Türkiye’de yoksulluk araştırması yapmak ister. ODTÜ’den bizim hocamız bunu alır Türkiye’de yoksulluk araştırmasını yapacaklar. İyi de hoca ODTÜ’nün lojmanlarında oturuyor, yoksul kim, nereden bulacağım yoksulu gidip onunla görüşeceğim. Birisi diyor ki, hocam sen yoksulla görüşmek mi istiyorsun gideceksin ya mahallenin muhtarına veya mahallenin bakkalına gideceksin onlar sana yoksulun kim olduğunu, adresini, hepsini verirler diyor. Dolayısıyla sosyal yardımları politik amaçlarla değil sosyal yardımları muhtarlık aracılığıyla dağıtmamız lazım eğer amacına ulaşacaksa. Gidecek sosyal yardımı muhtar dağıtacak. Çünkü muhtarın politik kimliği de yok. Herhangi bir partiye üye olabilir ama seçime girerken bir politik kimlikle seçime girmez adıyla girer. Mahallede sevilir, kırsalda, köyde sevilir, gider propagandasını yapar ve seçilir. Dolayısıyla sosyal yardımları biz nasıl yapıyoruz? Politikacıya verirsen böyle olur. Fakirleri diziyorsun sıraya, televizyonları çağırıyorsun diyorsun ben bu fakirlere nohut dağıtacağım, mercimek dağıtacağım, süt dağıtacağım. Bu inan onuruna aykırıdır değerli arkadaşlar. Bir kişinin yoksulluğunu teşhir etmek günahtır. Bizim inancımızda da günahtır. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek felsefe budur zaten. Muhtar bunu dağıtırsa bu sorun kalkıyor ortadan. Fakire yardım mı edeceksin zaten muhtarda kaydı vardır bunların hepsinin. Sosyal yardımları muhtarlar dağıtabilirler.  Efendim belediyelerin olduğu yerlerde mahallede muhtarsınız, sevilen bir muhtarsınız, bir bakıyorsunuz belediye meclisinden bir karar çıkmış sizin mahalleyle ilgili. Mahalleli önce geliyor muhtarı yakalıyor Sayın Muhtarım nedir bu. Muhtar diyor valla bende yeni öğrendim diyor. Çünkü ben belediye meclis üyesi değilim, oraya gitmiyorum. O zaman yapılması gereken ne? Söz, her muhtar kendi mahallesiyle ilgili bir karar alınacaksa belediye meclisinde o meclise katılacak söz ve karar sahibi olacak. Söz ve karar sahibi. O zaman mahalleli gelip muhtarı bulduğu zaman muhtar anlatacak şunun için şu kararı aldık diyecek veya ben katılmadım ama tek oyum vardı çoğunluğu sağlayamadım diyebilecek. Olayın arka planını muhtar öğrenmiş olacak. Bunu yapmadığınız takdirde mahallede seçildi gayet güzel, yüksekte oy aldı gayet güzel. Mahalleyle ilgili karar alınıyor muhtarın haberi yok. Biz buna ne diyoruz? Demokrasi diyoruz. Böyle demokrasi olmaz. Demokrasi katılımcılıktır katılacaksın.  Efendim muhtarlık bir kamu kurumu olarak sayılmıyor, bir kamu görevi olarak sayılmıyor. Çoğu muhtarın haberi bile yok bundan. Çünkü kanun öyle öngörüyor. Belediye başkanı muhtarlarla ortak proje yapamaz mesela. Yaparsa hakkında İçişleri Bakanlığı soruşturma açar sen nasıl muhtarla işbirliği yapıyorsun diye. Kanunun değişmesi lazım. 5393 sayılı kanunun 75.maddesinin değişmesi lazım. Muhtarlığın bir kamu kurumu olarak görülmesi lazım ve böylece belediye muhtarla beraber işbirliği yapıp yasal işbirliği yapıp işbirliğini mahallede hayata geçirebilir. Bunun da yapılması lazım.  Değerli arkadaşlarım, Türkiye Muhtarlar Birliği yok. Resmi olacak ama. Çok fazla parçalı bir yapınız var. Türkiye Belediyeler Birliği var, Belediyeler Birliğinin bir bütçesi var, o bütçe belediyelere yardım yapar, araçlar alır, araçlar gönderir ama Türkiye Muhtarlar Birliği yoktur. Çok kalabalıksınız, sayınız var, yeteri kadar güçlüsünüz ama politik olarak çok ayrıştığınız için politikacılar sizin bu ayrışmanızı kullanıyorlar size vaatte bulunup arkasını getirmiyorlar. Ben şunu söyleyeyim, ben sizin oyunuza talip değilim. Ben sizin sorunlarınızı çözmeye talibim. Arada temel fark var. Türkiye’nin adaletle yönetilmesi lazım, ahlakla yönetilmesi lazım, bilgiyle yönetilmesi lazım, birikimle yönetilmesi lazım. Hiçbir devlet bir kişinin iki dudağına teslim edilemez. Dünyada böyle bir örnek yoktur arkadaşlar. Devletin organları vardır, liyakat dediğimiz bir kavram vardır. Osmanlı’da da liyakat vardı, Selçuklularda da liyakat vardı. Padişah var doğrudur ama Başbakan görevini sadrazam yapar. Enderun var. Enderun ne? En iyi, en nitelikli çocuklar alınır bir üniversite gibi yetiştirilir vali yapılır bunlar, bölgelere gönderilirdi bunlar. Bunların tamamı değerli arkadaşlarım, yönetimde liyakati, işi ehline vermeyi sağlayabilirseniz devleti güzel yönetirsiniz, sağlıklı yönetirsiniz. Bu yetkiler muhtarlara verildiğinde o zaman en çok hükümetin işine yarar. Bütün muhtarlara der ki, şu konudaki düşüncenizi bildirin. Siz çünkü işin içinde olacaksınız. Tak size bildirecektir. Her türlü bilgiyi alabileceksiniz.  Bu çerçevede olaylara kendi hakkınıza sahip çıkmanızı istiyorum. Ne dedim? İkinci bir yüzyıla giriyoruz. İkinci yüzyılda Türkiye’nin barış içinde büyümesi lazım, kalkınması lazım. Çatışarak değil, karalayarak değil, kötü örnek olarak değil akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle, erdemle, adaletle bir devletin yönetilmesi lazım. Devlet soyulacak organ değildir. Siyaset devletin rantını cebine indiren bir kurum değildir. Halk için çalışır, vatandaş için çalışır, adalet için çalışır, fakir fukara için çalışır. O nedenle diyoruz sosyal devlet. Sosyal devletin amacı bu zaten. Devleti sosyal olmaktan çıkarırsanız büyük yaralar alırsınız.  Size ödenek veriliyor. Maaş verilmiyor, bir arkadaşımız maaş dedi. Size maaş verilmiyor size ödenek veriliyor. Hastalandığınız işe gitmediğiniz zaman ödeneğiniz kesilir, aylığınız kesilir. Buyurun yurtdışına gidin gelin bakın bakalım ödeneğiniz kesilmiş mi kesilmemiş mi? Size maaş verilmesi lazım. Sosyal güvenlik primlerinizin kamu otoritesi tarafından yatırılması lazım. Bunun olması gerekiyor. Bu hakkı talep etmelisiniz siz.  Bir örnek daha. İcra dairelerinden dünya kadar yağmur gibi yağıyor. Zaten şimdi ekonomik buhranda var her taraftan icra dairelerinden geliyor. Bunu tebliğ edin diyorlar size değil mi tebliğ edin vatandaşa. Peki tebliğ ediyorsunuz karşılığında bir şey alıyor musunuz? Vermezler niye versin ki. Ama anayasa ne diyor? Angarya yasaktır diyor bedava iş yaptıramazsın diyor. Bedava yaptırıyorsun muhtara. Muhtarlığın bütçesi olduğu andan itibaren gelen her tebliğ için devlet standart bir ücret belirler o tebliğden sonra muhtarın bütçesine o kadar katkı yapar. PTT’de çalışan memur bu tebligat işini yaptığı zaman aylık alıyor ama siz yaptığınız zaman hiçbir şey yok. Vermiyorlar size. Bir yere sabahın köründe baskın düzenlenecek gelip muhtarı yakalıyorlar hep beraber gidiyoruz baskına, sizi alıp götürüyorlar. Dolayısıyla muhtar karakolun bekçisi, postanenin nöbetçisi olmamalıdır. Evet, karakolun bekçisi, postanenin nöbetçisi muhtar olmamalıdır. Muhtar onuruyla, şerefiyle seçilmiştir görevinin başındadır. Bunu böyle yapması lazım. Değerli arkadaşlarım, sizden isteklerim var. Gençler geldiği zaman onlara şunu söyleyin. Torpilden canları yanmış. KPSS’den yüksek puan alıyorlar, dayısı olmadığı için bir siyasi arkası olmadığı için sözlüye başkası giriyor o kazanıyor. 90 puan alan, 95 puan alan elenip gidiyor. Söyleyin Kılıçdaroğlu dedi ki, mülakatı kaldıracağız. Kimin ne hakkıysa hakkını teslim edeceğiz. Çiftçilikle uğraşanlarınız var veya çiftçi dostlarınız var veya akrabalarınız var veya çocuklarınız var. Bankalardan kredi aldılar, Tarım Kredi Kooperatiflerinden kredi aldılar. İlk bir haftada Allah nasip eder, sizlerin oyuyla iktidar olduğumuzda ilk bir haftada o faizlerin tamamını sileceğiz ana parayı sadece alacağız makul taksitlerle. Zaten bitmiş vaziyette, zaten çiftçi ölmüş vaziyette ne faizi alıyorsunuz. Buna benzer pek çok uygulamayı yapacağız. Dedim ya adaletle yöneteceğiz, ahlakla yöneteceğiz, erdemle yöneteceğiz, bilgiyle yöneteceğiz, birikimle yöneteceğiz. Hiçbir vatandaşı diğerinden ayırmayacağız. Tunç Başkanımız çok güzel bir örnek verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı seçildim bana en düşük oy çıkan köyün muhtarına gittim, ayağına gittim onunla oturdum konuştum diye. Bir ihtiyacı var mıdır, yok mudur? Biz böyle çalışmak zorundayız zaten. Çalışmazsak toplumu ayrıştırırız, toplumu böleriz. Neden böyle çalışmak zorundayız? Siyaset vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaz. Devlet ayrıdır, siyasi partiler ayrıdır. Siyasi partiler devlet değildir. Siyasi partiler vatandaştan aldıkları yetkiyle devleti 5 yıl süreyle yönetirler. 5. yılın sonunda yine giderler vatandaşın oyuna yetki verirlerse bir daha yönetirler. Ama siyasi partiler devlet olmazlar. Devleti adaletle yönetmek zorundalar. Vatandaşı ayırmazlar, ayrıştırmazlar.  Muhtar kardeşlerime şunu da söyleyeyim. Etnik kimlik üzerinden siyasete asla izin vermeyiz ve doğru bulmayız. Herkesin kimliği kendi şerefidir. Herkesin annesi, babası onun şerefidir ve onurudur. İki, inanç üzerinden asla siyaset yapmayız herkesin inancına saygılıyız. Üç, hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz herkesin yaşam tarzına saygı duyarız. Diyeceksiniz ki, peki siz siyaseti nasıl yapıyorsunuz? Bu da güzel bir soru. Biz siyaseti sosyal kimlikler üzerinden yapıyoruz. Mesela muhtarlar. Herhangi biriniz A partisi, B partisi, C partisi olabilir. Muhtarların sorunlarını dile getiriyoruz, nasıl çözeceğimizi de anlatıyoruz. Apartman görevlileri, hem görüyoruz her gün karşılaşıyoruz ama görmezlikten geldiğimiz bir grup. Görmezlikten geliyoruz. Diyoruz git bana yiyeceği al, ekmeği al, şunu al, bunu al. Maske? Maske yok. Sokağa çık. Önce aşıyı ona yaptıracaksın o zaman niye yaptırmıyorsun. Görmüyoruz bunları. Memurlar bir sosyal kimliktir, muhtarlar bir sosyal kimliktir, manavlar bir sosyal kimliktir, terziler bir sosyal kimliktir. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıp hangi kesimin, hangi meslek kesiminin sorunu varsa onlara çözüm üretmek zorundayız. Kamyon şoförleri bir sosyal kimliktir, taksi şoförleri bir sosyal kimliktir. Bunun üzerinde hepimizin durması lazım. Değerli arkadaşlarım, son birkaç cümleyle bitirmiş olayım. Bu güzel toplantıyı düzenleyen arkadaşlara yürekten teşekkür ederim. Sizler gelip katıldınız sizlere de yürekten teşekkür ederim. Şunu unutmayın, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur, bütün sorunlar akılcı politikalarla rahatlıkla çözülebilir. Bir ekonomik buhran süreci içindeyiz. Türk lirası güneş görmüş kar gibi eriyor bunun da farkındayız. Bu kışın çok zor geçeceğini, fakir fukaranın perişan olacağını hep Allah onlara yardım etsin diyorum, perişan olacağını da biliyorum. Ama bu karakışı atlatacağız hiç meraklanmayın az kaldı. Türkiye’yi huzura kesinlikle kavuşturacağız. Bereketli bir Türkiye’yi, güzel bir Türkiye’yi, çağdaş bir Türkiye’yi, onurlu bir Türkiye’yi birlikte kuracağız. Sözüm sözdür beraber yapacağız, birlikte kuracağız. Hiçbir ayrım yapmadan vatandaşlar arasında. Muhtarlar arasında hiçbir ayrım yapmadan, manavlar arasında, kasaplar arasında, taksi şoförleri arasında hiçbir ayrım yapmadan herkesi başımızın üstünde taşıyıp sorunlarını çözeceğiz. Ne dedim? Ben sizin oyunuza değil, ben sizin sorunlarınızı çözmeye talibim. Bunu da unutmamanızı isterim.  Hepinize şükran borçluyum, çok teşekkür ederim. Sağ olun, var olun. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler