16.03.2019
16.03.2019
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU HALK TV’DE “SERHAN ASKER’LE SİYASET KÜLTÜRÜ ÖZEL” CANLI YAYININDA (15 MART 2019)
Serhan ASKER- Siyaset Kültürü Özel’den hepinize mutlu akşamlar diliyorum. Bugün çok özel bir konuğu ağırlıyoruz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizimle birlikte. Kemal Bey hoş geldiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, sağ olun.
Serhan ASKER- Nasılsınız yoğun bir temponun içerisinde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyiyim, yoğun bir tempo var tabi evet doğru haklısınız.
Serhan ASKER- Bu yoğun tempo içerisinde bizi kabul ettiğiniz için Halk TV ailesi olarak çok teşekkür ediyoruz. Bizi izleyen Halk TV izleyicileri de sizin mahalleniz daha çok izliyordur bu yayını.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, onlara da bu vesileyle iyi akşamlar diliyoruz, onlara selamlarımızı, saygılarımızı gönderiyoruz.
Serhan ASKER- Tarihi bir binadayız, Trakya’da Tekirdağ’da bu yayını gerçekleştirdiğimiz bina Süleymanpaşa Belediyesinin, 1900 yılında yapılmış Paris belediyesinin aynı özelliklerini taşıyan mimari açıdan bir bina ve şu an bu tarihi binada bu yayını gerçekleştiriyoruz. Ben hemen bugün Yeni Zelanda’da yaşanan o acı olayla başlamak istiyorum. Bu konu hakkındaki duygularınızı dinlemek istiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir sefer yaşanan olay gerçekten de son derece acı, hepimizin ama hepimizin sadece İslam dünyasının değil, diğer inançlara sahip olan dünyanın da lanetlemesi gereken bir olay. İnsanlar inançlarıyla, manevi dünyalarıyla bir zenginlik kurarlar, ibadetlerini yaparlar, kimisi camide, kimisi kilisede, kimisi havrada, kimisi cemevinde herkes kendi ibadetini bir şekliyle yapar. Dolayısıyla insanlar ibadetlerini yaparken bir anlamda kendi manevi dünyalarıyla, iç dünyalarıyla da hesaplaşırlar, tanrıya dua ederler, birlikte, beraber yaparlar bu işi. Ama birisinin kalkıp silah çekip, farklı bir inançtan olan kişileri katletmesi asla ve asla doğru değildir ve bunun lanetlenmesi gerekir.
Duyduğumuzda bunu gerçekten önce tabi şok olduk nasıl olur böyle bir şey diye. Hayatın bize öğrettiği dersler var, tarihin bize öğrettiği dersler var. İnanç üzerinden siyaset ya da kimlik üzerinden siyaset topluma büyük acılar vermiştir. Ortaçağda Avrupa’da yaşanan 100 Yıl Savaşları, Hristiyan dünyasının kendi içindeki mezhep çatışmalarından kaynaklanmış ve 100 yıllık bir savaş sürmüştür. Hitlerin etnik kimlik üzerinden siyaseti bütün dünyayı kana bulamıştır. Dolayısıyla artık bu alanlardan insanların en azından, siyaseti bu alanların dışına çıkarmak lazım. İnsanları sevgiyle, hoşgörüyle karşılamak lazım, inançlarına, kültürlerine saygı göstermek lazım ve böyle gitmek gerekiyor. O nedenle biz tabi hep birlikte toplum olarak ölenlere Allah’tan rahmet dileyeceğiz, yaralılara şifalar dileyeceğiz ve diğer inançlara mensup olan vatandaşlarda aynı duygularla yaklaşırlarsa bunlar aşılabilir diye düşünüyorum.
Serhan ASKER- Biz de Halk TV ailesi olarak yaşanan bu hain saldırıyı lanetliyoruz, kınıyoruz. Siyaset çok hareketli Kemal Bey, yani temposu çok yüksek geçiyor. Dili çok acımasızca bir noktada görebiliyoruz. Dil o kadar önemli ki, edebiyatçılar dile önem verir, yani bir savaşta yapamayacağını bir sözle öyle bir yaparsınız ki keskin bir dille, ama toplumun da artık bu kutuplaşmadan sıyrılması, kurtulması gerekiyor. Ben o dile sonra geleceğim, ama o dilden önce işsizlik rakamları açıklanınca diliyle söyleyeceği hiçbir şeyi kalan insanlar var. Bugün bizi izleyen vatandaşlar hem bu programı izliyordur, hem de karşı kanepede işsiz oturan oğlunu izliyordur. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kızını izliyordur.
Serhan ASKER- İşsiz torununu gören dede kahroluyordur. Perdenin önünde ben onun pencereden dışarıya bakıp yaşadığı duyguları, bir şiir vardı sonra aklıma gelirse hatırlatırım. “Eve gelince babam gece başlardı” diye. Yani o evdeki işsizlik atmosferini yaşayan aileyi gördüğümüz zaman bugünkü rakamları ortaya koyduğumuz zaman ne söylersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Baştan şunu söyleyeyim, bir evde bir işsiz varsa o evde huzur yoktur. Evdekilerin tümü bir şekliyle ya çocuğum, ya kızım, ya anne, ya baba bir şekliyle bir iş sahibi olsa da geçimimizi sağlasak diye düşünürler. Dolayısıyla işsizliğin olduğu yerlerde huzur olmaz, işsizliğin olduğu yerlerde insanlar rahat bir yaşam sürdüremezler. Gelirleri olmayan bir ailenin, başkalarına muhtaç olan bir ailenin rahatlıkla yaşama şansı da yoktur. Sosyal devletin varlık nedeni de zaten işsizlikle mücadele etmektir, yoksullukla mücadele etmektir. Sosyal devlet bunun için vardır ve o nedenledir ki bizim anayasamızda sosyal devlet kavramı değiştirilmesi dahi teklif edilmeyen maddenin içinde yer almıştır. “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir” diye yer almıştır ve bunun değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Sosyal devleti eğer güçlendirebilirseniz, sosyal devleti ayağa kaldırabilirseniz o zaman siz ülkede barışı ve huzuru sağlayabilirsiniz. Bunu yapmadığınız takdirde huzuru sağlayamazsınız.
Şimdi düşünelim, yanlış hatırlamıyorsam geçen yılın sonlarına doğru, bir vatandaş geldi meclis duvarında işsiz olduğu için benzin döktü ve kendisini yaktı. Şimdi bir de Ecevit dönemini düşünelim, ekonomik kriz vardı diye bir yazar kasa atıldı ve kıyamet koptu. Meclis duvarına geliyor kişi kendisini yakıyor işsizim diye, açım diye. Yine gelip de meclisin çatısına çıkanlar var işsizim diyor, iş verin, açım diyor. Çoluk çocuğum var diyor. Çocuğuna pantolon alamayan babanın dramını düşünün ve bu babanın intiharını düşünün. Şimdi bütün bunlar sıradan olaylar değil. Bütün bunları yaratan, bütün bunlara sebep olan 17 yıldır iktidarda olanlardır. Bunların sorumlusu olması lazım, bir sorumlu olması lazım. Sorumlu kim? Esnaf mı sorumlu? Hayır. Çiftçi mi sorumlu? Hayır. Emekli mi sorumlu? Hayır. Sanayici mi sorumlu? Hayır. Kim sorumlu? Serbest meslek erbaba mı bu işten sorumlu? Hayır. Bunu çözecek olan makamda olanlar sorumludur. Çözecek olanlar kim? Gelip de seçim döneminde vaatlerde bulunan, ben işsizliği çözeceğim, ben şunu yapacağım, bunu yapacağım, hayat standardını yükselteceğim diye taahhütte bulunanlardır. O zaman hesabını vermesi gereken kim? Yine bunlardır.
Şimdi işsizlik rakamları açıklandı sizin ifade ettiğiniz gibi. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 20 – 25’lerde. Her 4 gençten birisinin işsiz olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Serhan ASKER- Son bir yılda 1 milyon kişi evine ekmek götürememiş.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, şimdi işsizlik bütün sorunların kaynağı olabilecek ağırlıkta bir sorundur. Eve ekmek götüremiyorsunuz, cadde de yürüyemiyorsunuz, cebinizde para yoksa kahvede oturamıyorsunuz, birilerine muhtaçsınız, biriyle karşılaşmamak için caddede, sokakta yan yola sapıyorsunuz. Biraz ürkeksiniz, biraz mahcupsunuz, bir geliriniz yok ve dolayısıyla bütün olumsuzlukları bir anlamda kucaklayan bir sorun bu. Bu sorunu aşmak için çalışmak ve üretmek lazım. İşsizlik sorununu bunlar çözerler mi? Hayır çözemezler.
Bakın ben size gerçekten AK Parti hükümetinin işsizlik konusunda bugüne kadar neleri vaat ettiğini kısaca söylemek isterim.
2004 yılında geldiler dediler ki, “Biz yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili bir kanun getiriyoruz.” Getirdiler, 5084 sayılı kanun. Ne oldu azaldı mı işsizlik? Hayır. Yatırımlar mı arttı? Doğu, Güneydoğuda, Orta Anadolu’da, Karadeniz’de yatırımlar mı arttı, büyük yatırımlar mı yapıldı, istihdam mı büyüdü? Hayır tam tersi.
2009 Haziran ayında bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek üzere bu kez yeni bir düzenleme yaptılar sözde Ar-ge içeriği olacak, yüksek teknoloji üretecek vs. bir paket açıklandı dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından. Ne oldu? Bölgesel eşsizlikler arttı. Bir dönem “Anadolu Kaplanları” deniyordu değil mi? Anadolu’dan insanlar şevkle çalışıyorlardı, üretiyorlardı, istihdam yaratıyorlardı ve dolayısıyla kendi bölgelerinde biraz yarattıkları istihdamla da övünüyorlardı, vergi veriyorlardı ne oldu Anadolu Kaplanlarına? Hepsi gitti.
Yine aynı şekilde bakın 2012’de “Türkiye’yi 6 bölgeye ayırdık. Doğu ve Güneydoğu’daki en yoksul 15 ili kapsayan 6. Bölgeye de büyük teşvikler veriyoruz” dediler. Yatırım mı gitti? Hayır. Gidin Doğu – Güneydoğu’ya herkes işsiz. Şanlıurfa’da 6 aylık geçici işçi alınacak, 40 bin kişi başvurdu ve statta kura çektiler. İşte 21.yüzyılın Türkiye’si budur. Bu manzara Çin’de yoktur bakın, bu manzara Güney Kore’de yoktur, Almanya’da yoktur, Yunanistan’da yoktur. Bu manzara 21.yüzyılın Türkiye’sinde vardır.
Aynı şekilde sonra Ahmet Davutoğlu Başbakan oldu, “Sanayi, İstihdam, Yatırım, Üretim Destekleme Projesi” diye bir proje açıkladı 2015’te.
2016’da Binali Yıldırım Başbakandı, Binali Yıldırım da “Turkuazlı halı sereceğiz demişti” yeni istihdamlar yaratılacak falan. Turkuazlı halıyı nereye serdiler bunlar, niye hiçbir işsiz bunu görmedi, neden istihdam yaratılmadı? Aynı Binali Bey şimdi İstanbul’da büyükşehir belediye başkan adayı.
Dönüyorum yine 2016 Temmuz ayında Binali Yıldırım bakanlar kurulu içinde devrim niteliğinde yeniliklerin olduğu bir paket açıkladı. Ne oldu? İşsizlik arttı. Hangi devrim niteliğindeki değişikliklerdi bunlar?
2016 Eylül ayında bu kez yine Başbakan Binali Yıldırım Diyarbakır’da yaptığı toplantıda “Doğu, Güneydoğu’daki 23 ili cazibe merkezi haline getireceğiz, istihdam yaratacağız, herkesin işi olacak” dedi. Hangi cazibe merkezi, memlekette cazibe merkezi kalmadı.
Aynı şekilde 2017 Şubat ayında yine Binali Yıldırım “İstihdam seferberliği başlatıyoruz” dedi. Her seferinde işsizlik arttı bırakın istihdam seferberliğini, yeni iş alanları yaratmayı.
Aynı şekilde Erdoğan o da ikinci istihdam seferberliği başlattı.
Burada bir şey malum bir damat var, biz sosyete damat olarak tanımlıyoruz. Damat da bir açıklama yaptı, seçimlerden sonra 2,5 milyon kişilik istihdam yaratacaklarmış. Niye seçimlerden önce değil? Niye seçimlerden sonra? Madem yaratacaktınız 17 yıldır niye yaratmadınız elinizden tutan mı vardı?
Ama bir şey var hakkını yemeyelim. Ekrem İmamoğlu kalktı dedi ki, “Ben büyükşehir belediye başkanı seçildiğimde 5 yıl içinde 150 bin kişiye istihdam yaratacağım.” Ekrem Bey diyor ki, “150 bin kişiyi de biraz ihtiyatla söyledim, hani söz verip de tutmamış konuma düşmek istemem.” Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklama var, “Belediyelerin istihdam yaratma görevi yoktur. Belediyeler istihdam yaratmaz. ” diyor. Onun üzerine Ekrem Bey dedi ki, “O zaman rakamı 200 bine çıkarıyorum, ben 200 bin kişiye istihdam yaratacağım 5 yıl içinde.” Arkasından Binali Yıldırım katıldığı bir toplantıda dedi ki, “Ben de 500 bin kişiye istihdam yaratacağım.” Hani sen yoktur diyordun. 500 bin kişiye istihdam yaratacaksan başbakanlık yapmadın mı, niye 500 bin kişiye istihdam yaratmadın? Ulaştırma bakanlığı yapmadın mı? Şimdi büyükşehir belediye başkanıyken 500 bin kişiye yaratacakmış. Başbakanken yaratamadın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken nasıl yaratacaksın?
İstihdam önemli bir şey, işsizlik önemli bir şey. Bakın eğer işsizlikle mücadele edecekseniz üreten Türkiye, Türkiye’nin üretmesi lazım. Üretmezse Türkiye istihdam sorununu çözemez.
Serhan ASKER- Az önce değindiğiniz o konularla ilgili daha önce de geçmişte emeklilere ikramiye konusunda bir iddia ortaya koydunuz ve o zaman ekonomiden sorumlu bakan Mehmet Şimşek sanırım hayır olmaz mümkün değil dedi. Ama hükümet onu uygulamaya koydu. Asgari ücret konusunda asgari ücreti 2 bin 200’e getireceğim dediniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- 1500 lira yaptık ondan önce, olmaz dediler. Bizim bütün belediyelerde 1500 uygulandı. 2 bin 200 lira olsun dedik, olmaz dediler 2 bin 20 lira yaptılar. Ama bizim belediyelerde yine 2 bin 200 lira. Bakın, bir belediyenin yaptığını koskoca Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, ya da Erdoğan hükümeti yapamıyor. Niye yapamıyor? Yani Erzurum’un Çat belediyesi 2 bin 200 lira verirken neden bunlar yapamıyorlar, hangi gerekçeyle yapamıyorlar? Devlet yönetmek, bilgiye, birikime ve deneyime dayanır.
Serhan ASKER- Buradan o zaman siz yine 3 bin 600 ek gösterge konusunda ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusunda parti olarak ciddi bir mücadelenin içerisindesiniz. Şimdi bizi izleyenler de bana programdan önce de sorular geldi, ne olursunuz lütfen 3 bin 600 ek gösterge konusunu ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusunu, çünkü ciddi bir sıkıntı var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Katıldığım bütün mitinglerde polis arkadaşlarıma 3 bin 600 ek gösterge verilmesini hep söyledim, hep savundum 3 bin 600 ek gösterge. Çünkü şöyle, polislerin gecesi yok, gündüzü yok, çalışırlar, aldıkları ücret gerçekten verdikleri emeğe değmiyor, bari emekli olduklarında hiç değilse normal yaşam standartlarında ciddi bir düşüş olmasın, 3 bin 600 ek gösterge verilmesi lazım. Israrımız sonucu en sonunda dediler ki, biz de polislere 3 bin 600 ek gösterge vereceğiz ama sadece polisler demediler. Öğretmenlere, polislere, hemşirelere ve din görevlilerine vereceğiz. Ne kadar güzel, çok mutlu olduk. Koydular programa yapmadılar. Şimdi 100 günlük program açıkladılar, 100 günlük programa da koydular özellikle öğretmenler için, hatta Milli Eğitim Bakanının Öğretmenler Gününde 3 bin 600 ek göstergeyi açıklayacağı yönünde de haberler çıktı, bu tür mesajlar verildi. Öğretmenler Günü geldi geçti böyle bir mesaj sadece mesaj olarak, söylem olarak kaldı hiçbir zaman hayata geçmedi.
Bugün Erdoğan hastanede hemşirelere 3 bin 600 ek gösterge seçimlerden sonra vereceğini söyledi. Niye seçimlerden sonra? Seçimlerden önce ver. İnsanı kandırarak oy devşirmek bir siyasetçiye yakışmaz, vereceksen verirsin. Elinde imkanın var, sorumlu olan konumdasın, bir söz veriyorsan hemen gereğini yaparsın, dersin verdiğim sözü tuttum ve gereğini de yerine getirdim. Söz veriyorsunuz, sözünüzü tutmuyorsunuz, bana şimdilik oy verin seçimlerden sonra yapacağım diyorsunuz. İyi de daha önce aynı vaatte bulundunuz, insanlar gelip oy verdi, vaadini yerine getirmedin sen. O zaman sana niye oy versin, hangi gerekçeyle oy versin. Ama biz bu işin takipçisi olacağız, her yerde, her ortamda.
Serhan ASKER- İzleyiciler, vatandaş bu konuda yani sizden gerçekten ciddi bir katkı bekliyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, yani biz her ortamda, bu konuda kanun teklifi de verildi parlamentoya ama reddedildi onun da altını özenle çizelim. Yani MHP ve AK Partinin oylarıyla bunlar kabul görmedi.
Serhan ASKER- İktidar partisi özellikle Sayın Cumhurbaşkanı anket konusunda daha önce anketlerle rota belirleyen, yani taktik çalışmalarını onun üzerine kuran Sayın Cumhurbaşkanının bu kez anketlerle pek arası iyi değil diyelim. Size gelen anketlerde de partinizin çoğu yerde önde olduğu görünüyor. Siz o anketleri biraz açıklar mısınız? Mesela programdan önce Tuncay Özkan İzmir’de yüzde 65 dedi, Genel Başkan Yardımcınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle bir taahhütte bulundu evet.
Serhan ASKER- Ama ben de daha geçtiğimiz hafta Bülent Tanla programa çıktı çok ciddi bir araştırmayı açıkladı. Ankara’da 52’ye 45 Mansur Yavaş’ın önde olduğu açıklandı. İstanbul’da 44 – 44 kararsızların dağıtılamadığı başa baş, çekişmeli bir yarışın olduğunu söyledi. Aydın’da Özlem Hanımın çok rahat olduğunu söyledi. Mersin’de Vahap Seçer’in önde olduğu söylendi. Antalya’da Muhittin Böcek, Adana’da Zeydan Karalar. Bursa’da yarış başa baş deniyor ama Mustafa Bozbey. Hepsini size açıkladım ve moraller yerinde, tabanda böyle bir moral almış durumda. İşte bu sefer olacak noktasında mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Buradan söyleyeyim, kimse sakın rehavete kapılmasın. Yani biz ilerdeyiz yan gelip yatalım, kesinlikle kimsenin öyle bir hakkı yok. Herkesin çalışması lazım son dakikaya kadar, ben çalışıyorum, arkadaşlarım çalışıyor. CHP’ye oy vermek isteyen binlerce vatandaş var, onların hayallerini bizim kırmaya, onların unutmalarını söndürmeye hakkımız yok. Oturacağız çalışacağız. Gerçekten de Türkiye’nin stratejik bir dönüşüme ihtiyacı var. Daha sevecen, daha makul, herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Bunu en iyi yapacak olan da belediye başkanlarıdır. Bizim belediye başkanlarımızdır. CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde bütün vatandaşlar şöyle veya böyle rahat bir atmosferde yaşıyorlar. Parkına gidiyor, rahatlıkla sinemasına gidiyor, rahatlıkla tiyatrosuna gidiyor, rahatlıkla caddelerinde geziyor, lokantasına gidiyor, bir şekliyle daha özgür, daha rahat bir ortamda yaşıyor. Çoluk çocuğunu alıyor herhangi bir yere gezmeye, oturmaya rahatlıkla gidebiliyor. Neden bütün İstanbul, neden bütün Adana, bütün Mersin böyle olmasın, neden bütün Bursa böyle olmasın? Bursa’ya bakalım, Nilüfer Bursa’nın en güzel ilçelerinden birisi. Yapan kim? Mustafa Bozbey. İnsanlar gezmek için nereye gidiyorlar Bursa’da? Nilüfer’e gidiyorlar. Bursa, “Yeşil Bursa” diyorduk, nerede kaldı bu yeşil Bursa? Beton Bursa. Bursa’da yaşayanların bir parka ihtiyacı yok mu, yeşilliğe ihtiyacı yok mu, ağaca ihtiyacı yok mu, çiçeğe ihtiyacı yok mu, parka ihtiyacı yok mu, yayalaştırılmış caddelere ihtiyacı yok mu? Var tabi. O zaman bunu kim yapacak? Bunu yaptığı belediye başkanlığı sırasında gerçekleştirmiş olan bir belediye başkanı yapacak. Kim o? Mustafa Bozbey.
Adana aynı şekilde. Adana’da Zeydan Karalar Seyhan’ı aldı bir marka yaptı Seyhan’ı. Adana’nın en büyük meydanını yapıyor. O meydana Zeydan Karalar gökdelen dikemez miydi, orayı beton ormanına çeviremez miydi? Tam tersini yaptı, yeşil alanlarıyla, gayet güzel parklarıyla, büyük meydanlarıyla. Bütün bunların hepsinin olması lazım, bir kent için meydan hayatidir, çünkü kent enerjisini meydanda boşaltır. Meydanda eğlenir, meydanda düğün yapar, meydanda mitingler yapılır, eğer takımlar kazanıyorsa milli maçlarda insanlar meydanlara çıkarlar, bir arada kucaklaşırlar. Meydan budur. Meydanın etrafında dükkanlar vardır, kafeler vardır, binlerce kişi orada istihdam edilir, insanlar orada otururlar, bakarlar, eğlenirler. Bütün dünya böyle, bizde meydan kalmadı, her yere gökdelen. Nereye yapıyorsunuz siz bunu, burada insanlar yaşamıyor mu? İnsanlara göre, kente göre değil, yani kentte yaşayan insanlara göre değil, kentin yarattığı ranttan yararlananlara göre siz kentleşme politikasını belirliyorsunuz. Onlar alıyorlar gökdelenleri dikiyorlar. Peki bu ülkede ya da bu ilde, ya da ilçede insanlar yok mu, canlılar yok mu? Bizim belediyecilik anlayışımızla onlarınki çok farklı. Taban tabana zıt, biz insan için belediyecilik yaparız rant için değil.
Elbette ki bir beldede rant olacaktır, insanın olduğu yerde rant olacaktır. Ama bu rantı hak edene vereceksin, hak etmeyene rantı vermeyeceksin. Kentsel dönüşüm konusunda gitsinler baksınlar Aziz Kocaoğlu’nun İzmir’de kentsel dönüşümü nasıl yaptığını. Bir de gelsinler İstanbul’a baksınlar Fikirtepe’de kentsel dönüşüm nasıl oldu? İnsanlar darmadağın edildi, yuvalarından edildi, kiraları bile doğru dürüst ödenmiyor şimdi. Peki bu insanların hani evleri vardı, hani bunlara ev verilecekti, hani kentsel dönüşüm vardı? Hiçbirisi olmadı. Çünkü siz iradeyi rantçıya teslim ederseniz kenti iyi yönetemezsiniz, insanlara iyi hizmet veremezsiniz.
O açıdan bizim Mersin’de de aynı şekilde, gerçekten Vahap Seçer güzel bir çalışma, güzel bir… Mersin’i alacak yeniden ayağa kaldıracak. Güzel bir Mersin inşa edecek. Göreceksiniz orada da kentsel dönüşüm dahil olmak üzere fakir mahallelere daha fazla hizmet götürülecek.
Belediye başkanı arkadaşlarıma söylüyorum, seçildiğiniz andan itibaren bütün kenti kucaklayacaksınız, ben bu şehrin belediye başkanıyım diyeceksiniz. Sana oy versin, vermesin hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. İki, harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Öyle ya belediye başkanı olarak sen milletin parasını kullanıyorsun, bütçen var. Bütçeyi kim ödüyor? Vatandaş ödüyor. O zaman eğer sen yol yapıyorsan, park yapıyorsan, spor salonu yapıyorsan, kültür merkezi yapıyorsan, yüzme havuzu yapıyorsan, kütüphane yapıyorsan kaça yaptığını, nasıl yaptığını bunu anlatacaksın.
Geçen gün Adıyaman Besni ilçesine gittik, belediye başkanı adayımız var. “Daha önce belediye başkanlığı yaptığım yerlerde bütün ihaleyi belediyenin önünde park vardı, parkta yapardım ve bütün vatandaşlarda seyrederlerdi” dedi. İhaleyi vatandaşların önünde yapardım kim aldıysa, kim kazandıysa. “Ve alan her müteahhidi takip ederdim yaptığı işi tam yapacak. Verilmeyecek tek kuruş hesabım yoktur” diyor. Düşünün bu Adıyaman’da küçük bir beldede bir belediye başkanımızın yaptığı çalışma. Şimdi Besni Belediye Başkanı olacak. Dolayısıyla orayı da güzelleştirecek, oraya da hizmet verecek.
Serhan ASKER- Aday belirlerken ezber bozdunuz. Yani Beylikdüzü belediye başkanını İstanbul Büyükşehir’e aday gösterdiniz. Tunç Soyer’i İzmir’e aday gösterdiniz, Zeydan Karalar ilçeden geldi, belediye başkan adayı oldu. Bir altyapıya önem veriyorsunuz herhalde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hep dedim ki bakın, liyakat dediğimiz bir kavram vardır, belki de bizim siyaset kültürümüze liyakat kavramını en yoğun olarak sokan bir partinin Genel Başkanıyım. Eğer bir yerde belediye başkanlığı yapmış ve başarılı olmuşsa onun yukarıda daha büyük bir sorumluluk içinde belediye başkanlığı yapmasını istedim. Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde başarılı bir belediye başkanlığı yaptı. Olağanüstü yeşil alanlar yarattı. Neredeyse bütün Esenyurt hafta sonları oraya geliyor, niçin? Yeşillik var, parklar var, çocuklar rahatlıkla oynayabiliyor, yaşlılar dinlenebiliyor, istiyorlarsa bir yerde çay kahve içebiliyorlar, bir başka yerde yemek yiyebiliyorlar. Oldukça uzun bir tur atabiliyorlar, spor yapabiliyorlar. Kim yaptı bunu? Ekrem İmamoğlu. Ekrem Bey’i o zaman daha yukarıya taşımak lazım neden? İstanbul’la ilgili de düşleri olmalı ve bütün İstanbul’u kucaklamalı ve İstanbul’u bir beton ormanı olmaktan çıkarmalı. Kim yapacak? Ekrem İmamoğlu kararlı, ben bunu yaparım diyor.
Aynı şekilde Mustafa Bozbey Bursa Nilüfer’de başarılı bir belediye başkanı. Nilüfer’de otursun oturmasın hangi Bursalıya sorsanız en başarılı belediye başkanı Mustafa Bozbey. Mustafa Bozbey alacak Bursa’yı, tamamını Nilüfer’e dönüştürecek. Yeşillikleriyle, güzellikleriyle, sosyal donatı alanlarıyla her şeyiyle mükemmel bir Bursa’yı ayağa kaldıracak.
Antalya belediye başkanımız, Konyaaltı belediye başkanıydı Sayın Muhittin Böcek. Gidin Konyaaltı’nı küçük bir köyken devraldı belediye başkanlığı yaptı, bugün Antalya’nın en güzel ilçelerinden birisi. Şimdi Muhittin Böcek diyor ki, ben Antalya’ya talibim. Yani bir üst çıtaya yükseltti, bir üst merdivene geleceğim diyor. Yöneteceğim ben Antalya’yı göreceksiniz diyor. Antalya’yı alacağım gerçekten de film festivallerini, uluslararası kongrelerin, turizmin merkezi haline getireceğim diyor. Bir kültür merkezi haline dönüştüreceğim diyor orayı. Gidin bakın en büyük kültür merkezlerinden birisini Muhittin Böcek yaptı. Üstelik hiçbir yerden katkı falan da almadı. Kendi imkanlarıyla, belediyenin imkanlarıyla bütün bunları yaptı.
Zeydan Karalar, Seyhan az gelişmiş bir yöresiydi Adana’nın. Aldı orayı bir markaya dönüştürdü. Dediğim gibi Adana’nın en büyük meydanlarından birisini yapıyor. Ve bir şey daha yaptı mesela.
Serhan ASKER- Özlem Hanımı unutmasın diyor izleyiciler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Özlem Çerçioğlu şöyle, o zaten başarılı bir büyükşehir belediye başkanımız. Ona bütün Aydınlıların verdiği zaten bir unvan var, “Topuklu Efe” diyorlar ona. Gerçekten de kararlı, inançlı, bütün Aydın’ı kucaklayan, kırsalına hizmet götüren, kırsalını destekleyen bir başkan. Bizim büyükşehir belediye başkanlarımızın öyle bir özelliği de var. Kentin geliriyle kırsalın geliri arasında denge sağlamak istiyorlar. Kırsalda kooperatifler kuruluyor, kooperatiflerden ürünler alınıyor kentin her tarafına bunlar dağıtılıyor. Eğer çiçek alınacaksa, bütün çiçekçiler kooperatif kurun, çiçeklerinizi alacağız diyoruz. Kente ağaç dikilecekse fidanlar yine onlardan alınıyor. Süt alınacaksa yine onlardan alınıyor. Dolayısıyla satan da memnun, alan belediye de memnun, kentte yaşayan insan da memnun.
Peki AK Partili belediyeler ne yapıyor? Ağacı yurtdışından ithal ediyorlar. Sanki bu memlekette ağaç yok. Niye yurtdışından ithal ediyorsun, hangi gerekçeyle? Çiçek bile dışarıdan geliyor, lale bile dışarıdan geliyor. Lalenin kaynağı burası zaten niye dışarıdan getiriyorsun kardeşim? Paraları aktarmak istiyorlar; yandaşlara, belli çevrelere paraları aktarmak istiyorlar. Asıl nedeni bu. Biz bundan kurtaracağız, göreceksiniz. Bizim büyükşehir belediyelerimizin hemen hemen tamamı başarılı bir sınav verdiler. Yeni gelecek, büyükşehir belediye başkanı olacak arkadaşlarımız da aynı şekilde başarılı bir sınav verecekler. Hatay büyükşehir belediye başkanımız uluslararası EXPO’yu aldı. Uluslararası EXPO’yu almak kolay mı? Hükümete rağmen aldı. Büyük yatırımlar yaptı Hatay’a ve yeni yatırımlarla onu sürdürecek, başarılı bir belediye başkanlığı süreci yaşayacak.
Serhan ASKER- Seçim gecesi aklınız bütün kentlerde olacaktır ondan eminim de en çok nerede olur aklınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Her yerde olur.
Serhan ASKER- Bir yer yok mu yani? İstanbul?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İstanbul, tabi İstanbul önemli, İstanbul’u Ekrem Bey inşallah alacak, İstanbulluların takdiriyle alacak. Ekrem Bey belediye başkan adayı olarak kullandığı dil itibariyle, davranışları itibariyle, sorumlulukları itibariyle, arkasındaki başarı itibariyle herkesin kucaklayacağı bir belediye başkanı. Genç mi? Evet genç. Yetenekli mi? Evet yetenekli. Belediyecilik birikimi var mı? Evet o birikim de var. Eğitim? Evet iyi bir eğitimi de var, iyi bir yabancı dili de var. Aynı zamanda sporcu, aynı zamanda…
Serhan ASKER- Eski kaleci.
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024