22.09.2017

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU HABERTÜRK TV “TEKE TEK” PROGRAMINDA FATİH ALTAYLI’NIN GÜNDEME İLİŞKİN SORULARINI YANITLADI

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU HABERTÜRK TV “TEKE TEK” PROGRAMINDA FATİH ALTAYLI’NIN GÜNDEME İLİŞKİN SORULARINI YANITLADI (21 EYLÜL 2017)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,TBMM gündemine gelecek tezkere için, “Bir yorum yapmak bugün için doğru değil. Bakalım nasıl bir metin gelecek? Oturacağız, konuşacağız tabii kararımızı vereceğiz. Sonuçta hepimizin ortak amacı var, Türkiye bölgesinde gücünü, dinamizmini korusun, bölgeden bir olumsuzluk Türkiye’ye sıçramasın. En büyük arzumuz bu zaten” dedi.

 

 Habertürk TV’de yayınlanan Teke Tek Programında Fatih Altaylı’nın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu şu değerlendirmelerde bulundu:

Fatih ALTAYLI- İyi akşamlar değerli izleyiciler. Teke Tek’te beraberiz. Uzunca bir aradan sonra Ankara’dan yayın yapıyoruz yine. Zaten Ankara’ya geliyorsak bilin ki, Kemal beyle yayınımız var demektir. Bu akşam konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Gündemdeki gelişmeleri, gündemde olmayan olayları, geçmişte kalan gündemi ve gelecekte olması muhtemel gündemi Kemal beye soracağım o da yanıt verecek. Kemal bey hoşgeldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, sizde hoşgeldiniz.

Fatih ALTAYLI- Biz de hoşbulduk sizin salonunuza, çok şık bir salon, Atatürk fotoğrafı da şahane duruyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim büyük salonumuz burası.

Fatih ALTAYLI- 600 kişilikmiş ama koltuklar bayağı rahat, salonda şık. Ama yine de böyle boş olunca kendimi biran böyle operadaki hayalet gibi hissettim. Keşke seyirci olsaydı diye düşündüm.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İsteseydiniz aslında seyirci getirebilirdik ama o zaman rahat sohbet edebilir miydik onu bilemiyorum tabi.

Fatih ALTAYLI- Bana hiç fark etmez ben gayet güzel konuşurum ama seyirciler zaman zaman müdahalede bulunması sizi rahatsız edebilir belki. Bir dahaki sefere öyle yapalım, konuklarımızda olsunlar, seyircilerimizde olsunlar.

Hemen gündemle ilgili bir şey soruyum. Buraya gelmezden az önce, birkaç dakika önce Meclis Başkanlığının bir çağrısı oldu. Cumartesi meclisi olağanüstü toplantıya çağırıyorlar, Irak konusunda bir tezkere için. Bildiğimiz kadarıyla tezkere zaten daha önce verilmişti ve Ekim sonuna kadar süresi vardı. Nasıl yorumluyorsunuz bu tezkereyi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bölgedeki çalkantı devam ediyor, derinleşerek devam ediyor. Dolayısıyla tezkerenin ortadan kalkmış değil. Öyle bir atmosfer var. Yeni bir tezkere getirecekler. Tabi içeriğini bilmeden bir şey söyleyemiyoruz, bir yorum yapmak bugün için doğru değil.

Fatih ALTAYLI- Peki eski tezkerenin aynısıysa eğer yine evet diyeceksiniz herhalde değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eski tezkereye zaten evet demiştik. Terörle mücadeleydi, terörle mücadeleye zaten karar vermiştik.

Fatih ALTAYLI- Peki farklı bir tezkere bekliyor musunuz? Çünkü Barzani’yle ilgili bir takım sıkıntılar var son dönemde.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilmiyorum. Tabi yarın Milli Güvenlik Kurulu toplantısı var. Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra hangi kararlar alınacak, kamuoyuna nasıl bir açıklama yapılacak onu bilmiyoruz. Önümüzdeki süreç içinde bakacağız, değerlendireceğiz. Büyük bir ihtimalle tezkereye Milli Güvenlik Kurulu kararları yansıyabilir de onu da bilemiyoruz. Zaten terör malum bölgede varlığını hep sürdürdü ve sürdürmeye de devam ediyor. Hatta boyut biraz daha büyüdü. Hatta bizim terör örgütü olarak tanımladığımız örgütlerin güçlü bir silah kapasitesi de artık var. Artık bunu bütün dünyada biliyor. Her türlü destek veriliyor çünkü o bölgeye. Dolayısıyla bu atmosfer içerisinde bakalım nasıl bir metin gelecek, oturacağız konuşacağız tabi kararımızı vereceğiz. Sonuçta hepimizin ortak amacı var ,Türkiye bölgesinde gücünü korusun, dinamizmini korusun, bölgeden bir olumsuzluk Türkiye’ye sıçramasın. En büyük arzumuz bu zaten.

Fatih ALTAYLI- Peki Irak’ta bir referandum sözkonusu. Kuzey Irak’ta Kürdistan bölgesel yönetiminin lideri Mesut Barzani bir referanduma gitmek istiyor. Bu referandum sonrasında da Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinin Irak’tan ayrılarak bağımsız bir devlet haline gelmesi için kendi halkından ya da bölgede yaşayan insanlardan onay bekliyor. Buna Türkiye karşı. Fransa karşı, Amerika yarım ağızla da olsa vakti değil diyor. Irak merkezi yönetimi karşı, İran karşı, Rusya çok net olmamakla beraber biraz karşı. İsrail’in bundan yana olduğunu biliyoruz. Suudi Arabistan’ın bundan yana olduğunu biliyoruz. Karışık bir durum var. Türkiye ise karşı olduğunu ve bununda yapılmaması gerektiğini söylüyor. Siz bu mevzuyu nasıl ele alıyorsunuz? Size göre karşımı olmak lazım?

BİZ IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz gayet açık ve netiz. Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız. Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız. Irak ve Suriye parçalanmamalı. Bu atmosferde hele hele bir referandum bölgede bir Kürt – Arap çatışmasına yol açabilir ve daha kanlı olayların oluşmasına yol açabilir. Dolayısıyla herkesi sağduyuya davet ediyoruz. Başta Barzani’yi sağduyuya davet ediyoruz. Ortadoğu’nun zaten yeteri kadar sorunu var. Bütün bu sorunlar ortada dururken sorunları çözmek bir yana sorunları derinleştirmek için atılacak her adım bölge için felaket olabilir. O nedenle biz doğru bulmuyoruz.

Fatih ALTAYLI- Şimdi İran Genelkurmay Başkanının bununla ilgili bir açıklaması oldu. Dedi ki, bölgede DEAŞ’tan ya da IŞİD’den umduğu etkiyi alamayanlar, IŞİD hızlı biçimde elimine olunca bölgede yeni bir çıbanbaşı yaratmak için Kürt referandumunu destekliyorlar diyerek İsrail ve Suudi Arabistan’ı hedef gösterdi. Buna mukabil Türkiye çok net bir tavır sergilemiyor. Sebebi de şu bana göre görebildiğimiz kadarıyla. Barzani giderse orada bu sefer, Barzani güçlenmezse güç kaybederse orada PKK’nın ve PKK’ya bağlı ve Gülen örgütüyle de bağlantılı bir takım başka siyasi oluşumların güçlenmesi sözkonusu.

İKTİDARIN ORTADOĞU POLİTİKASI YOK

Kemal KILIÇDAROĞLU- Fatih bey, hükümetin ne yaptığını kim biliyor Allah aşkına, kim biliyor? Hükümetin Ortadoğu politikası nedir, hangi Ortadoğu politikası var? Suriye’ye bodoslama girdiler, 24 saatte gideceklerdi, bütün Suriye’yi alacaklardı, Emevi camiinde namaz kılacaklardı. Şu geldiğimiz hale bakın. 4 milyon Suriyeli Türkiye’de. Biz Suriye’ye gireceğimize Suriyeliler Türkiye’ye girdiler. Kendi mezarımızı toprağımızdan kaçırmak zorunda kaldık. Hangi politika? Rakka’ya gideceğiz diyorlar değil mi? Rakka’ya gidiyoruz. Ne zaman? Yarın. Yarın oluyor bir şey yok. Rakka’ya gideceğiz, Mümbiç’e gideceğiz. Hiçbir şey olmadı. Söylenen sözlerin hiçbir ağırlığı yok artık o bölgede. Yani bu hükümet o bölgeye ben yön vereceğim, o bölgede politik olarak ben etkiliyim. Bunları falan unutalım. Bu iktidarın Ortadoğu politikası yoktur, dış politikası yoktur. Onun için yarın o bölgede ne olacak, ne bitecek. Türkiye sadece seyirci kaldı. Ben bir ara şunu söylemiştim. Söylemek kolay değildi ama söylemek zorunda kalmıştım. Türkiye Ortadoğu’nun şamar oğlanına döndü diye. Oradaki kabile reisleri bile Türkiye’ye kafa tutar hale geldiler. Türkiye böyle miydi, böyle bir Türkiye mi vardı? Ortadoğu’da bugün bu tablo yaşanıyorsa sorumlusu bu hükümettir. Bunu bütün dünya biliyor, bende biliyorum.

Fatih ALTAYLI- Peki ne yapmaları lazımdı, mesela CHP olsaydı neyi farklı yapardı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- CHP olsaydı böyle bir tablo asla olmazdı. Suriye’yle ilişkilerimiz çok iyiydi, Irak’la ilişkilerimiz çok iyiydi. Barzani’yle de ilişkilerimiz çok iyiydi, İran’la da, diğer ülkelerle hepsiyle aramız iyiydi. Irak merkezi yönetimiyle zaten bir sorunumuz yok bizim. Ne sorunumuz olacak?

Fatih ALTAYLI- Niye uzun zamandır Irak merkezi yönetimiyle ciddi sorunlarımız var Türkiye’nin.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Var ama biz olsaydık olmazdı. Kesinlikle olmazdı. Ben Irak’a gittim Irak’ın Başbakanı bana şunu söyledi, biz önümüzdeki 10 yıl içinde…

Fatih ALTAYLI- Bir önceki Başbakandı galiba?

IRAK’IN ANAYASASINA DA, IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE DE SAYGILIYIZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet Maliki döneminde. 500 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Kemal bey bu yatırımları Türkiye yapacak dedi. Türk iş adamı yapacak dedi. Biz otobanları açıyoruz, size siz pencereden girmeye kalkıyorsunuz. Biz ayrı bir devletiz, bizim ayrı anayasamız var, ayrı bayrağımız var, ayrı parlamentomuz var. Neden bizi devlet gibi görmüyorsunuz ve neden Türkiye’nin sanki bir eyaletiymiş gibi görüyorsunuz, bir vilayetiymiş gibi görüyorsunuz? Bu doğru değil demişti. Evet doğru değil. Orası ayrı bir devlet. Irak’ın anayasasına da, Irak’ın toprak bütünlüğüne de saygılıyız. Irak kendisi oturmuş bir yeni anayasa yapmış, o yeni anayasa içinde görevlerini hükümet, parlamento vs. yapıyor bizde ona saygı göstereceğiz. Onlarla çatışmak, onlarla kavga etmek değil. Kaldı ki o bölgedeki insanların tamamı da bizim akrabamız. Kürtler bizim akrabamız, Araplar bizim akrabamız. Yani onlar burada akrabaları var…

Fatih ALTAYLI- Hem Suriye’de, hem Irak’ta büyük akrabalık ilişkileri var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet var. Hala kız alıp vermeler var, evlilikler var hala. Peki bütün bunlara rağmen o bölgeyi kan gölüne kim çevirdi?

Fatih ALTAYLI- Şimdi mesela bunu hükümete söylediğiniz zaman diyorlar ki, ya kardeşim Esad halkına zulmetmeye başlamıştı, uluslararası bir girişim vardı biz bunun dışında nasıl kalabilirdik. Biz son dakikaya kadar bunu çözmeye çalıştık çözemeyince müdahil olduk diyorlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Demek ki, birilerinin dolduruşuna geldiler, birilerinin talimatıyla iş yaptılar. Niye öyle olsun? Esad’la yan yanaydılar bunlar, beraber tatil yapıyorlardı.

Fatih ALTAYLI- Ortak bakanlar kurulu topluyorlardı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ortak bakanlar kurulu topladılar, ortak maç yapıldı, futbol kulüpleri vs. falan yani kimse rahatsız mı oldu? Hayır.

Fatih ALTAYLI- Fenerbahçe Halep’e gitti Cumhurbaşkanıyla beraber.

DEVLETİ YÖNETEN KİŞİNİN HER ŞEYDEN ÖNCE DÜNYA DENGELERİNİ İYİ OKUMASI LAZIM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Vizeler kalktı. Hiç kimse kalkıp itiraz etmedi. Tam tersine bakın ben o dönemde Güneydoğu’ya gittiğimde, Hatay’dan tutun Gaziantep’e kadar bütün oteller hafta sonu doluydu bütün oteller. Suriyeliler Türkiye’ye geliyordu. Bizden de oraya giden insanlar vardı. Hiçbir sorunumuz yoktu. İşadamlarımız ihracatını yapıyorlardı, hizmet veriliyordu Türkiye’de, insanlar geliyordu, tatil yapıyordu. Türkiye’yi tabi daha demokratik, daha cazip, daha gelişmiş bir ülke olarak görüyordu. Bütün bunların tamamı bitti. Kim bitirdi? Ben mi bitirdim? Onlar bitirdiler, yanlış yaptılar.

Fatih bey, devleti yöneten adamın, devleti yöneten kişinin her şeyden önce dünya dengelerini iyi okuması lazım. Suriye için Rusya nedir, Rusya için Suriye nedir? Eğer bunu bilmiyorsa o kişi devleti yönetemez. Petrol Amerika için nedir, Rusya için nedir, bizim için nedir ve buradaki dengeler nedir? Biz bu dengelerin içinde nasıl daha sağlıklı, daha tutarlı bir şekilde konumlanabiliriz. Eğer siz bunu hesap etmiyorsanız Dışişleri Bakanlığının bürokratlarını monşerler diye bir taraflara gönderip aşağılıyorsanız ve aklı evvellerle beraber yola çıkıyorsanız Türkiye’yi bu noktaya getirirsiniz. Bu noktaya geldi zaten Türkiye.

Fatih ALTAYLI- Şimdi bu suçlamaya karşılık iktidar partisinin vermiş olduğu yanıt şu; katıldığım için veya katılmadığım için söylemiyorum. Ben sadece tartışmanın bir yere varması açısından söylüyorum. Sizle de ben tartışmıyorum zaten. Diyorlar ki, kardeşim onurlu dış politika diye bir şey var. Biz niye Amerika’nın ağzına bakalım, biz niye Almanya’nın ağzına bakalım, biz niye İsrail’in ağzına bakalım. Bizim kendimizce bir politikamız var ve biz bu politikayı uyguluyoruz diyor hükümette sizin bu denge gözetmesi gerekirdi cümlenize karşılık.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben denge gözetmesi gerekirdi demiyorum asla. Ben dengeleri iyi okuyarak politika oluşturmanız lazım onu söylüyorum ben. Bizim cumhuriyetin kuruluşundan beri böyledir. Dengeler iyi okunmuş ona göre politika geliştirilmiştir. Kural budur zaten.

Fatih ALTAYLI- Hangi dengeyi okuyamadı peki hükümet?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siz Suriye’yi karıştırıyorsanız Rusya’nın Suriye’deki rolünü iyi bilmeliydiniz. Bilmediler. Ne oldu? Esad iki hafta içinde gidecekti. Esad geldi kazandı. 4 milyon Suriyelide Türkiye’ye geldi. Siz gidebildiniz mi? Hayır. Bir şey söyleyebildiniz mi? Hayır. Şimdi gidecekler bakın göreceksiniz yakında Esad’a gidecekler. Esad’a yalvaracaklar tıpkı Putin’e yalvardıkları gibi. Ya gel barışalım şunu yaptık, bunu yaptık ama artık ortam biraz değişti artık barışalım diyecekler. Bunlar olacak. Bu ikiyüzlü politika değil midir? Az önce siz söylediniz işte Suriye’de demokrasi yoktu, batılılar oraya müdahale edecekti vs. bunlar biraz daha erken davrandılar sözde. Libya’da da erken davrandılar değil mi? Hatırlar mısınız Sayın Davutoğlu bond çantanın içine paralar doldurup koşa koşa Libya’ya gitmişti. Ama gittiğinde bir baktı ki, petrol anlaşmalarının bir kısmını zaten Fransızlar yapmıştı. Dengeyi okumamak, dünyayı okumamak budur. Siz sanki buradan bakın geçmişte bir bakan Kerkük’e gidecek, biniyor uçağa oğlum çek bakalım Kerkük’e diyor. Irak hava sahasına yaklaşınca izin vermiyorlar Kayseri’ye iniyor uçak. Bunların devletten haberi yok. Orayı bir bağımsız devlet olarak kabul etmiyorlar. Böyle bir anlayış olabilir mi, böyle bir diplomasi olabilir mi?

Fatih ALTAYLI- Peki o kabalık değil mi bir ülkenin bakanına uçağını havaalanına indirmemek?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır izin isteyeceksiniz. Herhangi bir bakan…

Fatih ALTAYLI- İzin istenmiş vermemişler zaten.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İzin istenmiyor ki. Sanki Konya’ya gider gibi çek oğlum diyor Kerkük’e gidiyoruz.

Fatih ALTAYLI- Önceden izin istenmiyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi dünyanın kuralı budur. Bizde bir yere giderken ya vize alırız, ya izin alırız, ya haber veririz büyükelçi devreye girer, bakan gelecek vs. falan diye bunlar söylenecek. Elinizi, kolunuzu sallayarak bir yere gidemezsiniz ki.

Fatih ALTAYLI- Peki siz diyorsunuz ki, bu sorunlar aslında olmayan sorunlardı…

ÜÇ AYRI TERÖR ÖRGÜTÜNÜ BU MİLLETİN BAŞINA MUSALLAT EDEN BU HÜKÜMET

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu sorunlar başımıza bela edilen sorunlar. Başımızda bir bela vardı PKK. Şimdi bir bela daha var IŞİD, şimdi bir bela daha var FETÖ. Üç ayrı terör örgütünü bu milletin başına musallat eden bu hükümet. Bakın ben çok açık ve net çağrı yapıyorum. Bu hükümet bu üç terör örgütünü bu ülkenin başına bela etmiştir. Çıkıp desinler ki biz bela etmedik. O zaman bu FETÖ kimin zamanında bu hale geldi? O zaman bu IŞİD kimin zamanında bu hale geldi?

Fatih ALTAYLI- 1960’tan beri örgütleniyor FETÖ diyorlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim El Nusra’ya, IŞİD’a desteği kim verdi? Orada yaralanan IŞİD militanlarını Türkiye’ye getirip tedavi ettiren, sonra eline silahı verip oraya gönderenleri bilmiyor muyuz? Bunların Hatay’da, bunların Gaziantep’te hastanelerinin olduğunu bilmiyor muyduk? Biliyorduk. 72 ilden katılım vardı IŞİD’e. En son açıklama yapıldı işte IŞİD’de bir bölgede bulunanların bir kısmı Türk aileler. O Türk ailelere gelin Türkiye’ye götürün diyorlar. Bunlar nasıl oraya gittiler? Ellerini kollarını sallayarak gittiler. Kim destek verdi? Bu hükümet destek verdi. Herkes biliyor bunları. Bütün dünya biliyor, bizde biliyoruz.

Şimdi bütün bu fatura millete çıktı. Bütün bu fatura bu ülkenin omuzlarına yıkıldı. Bu ülkenin garibanları gitti El Bab’da şehit oldu. Bunlar mı gittiler? Hayır. Fakir fukaranın çocuklarını gönderdiler oraya.

Fatih ALTAYLI- Peki fakir fukaraya ve Suriyeliler meselesine tekrar dönüş yapacağız başka bir bağlamda ama ondan önce yine madem dış politikadan gidiyoruz devam edelim. Şimdi Almanya’yla çok ciddi bir gerilim yaşıyoruz, Amerika’yla benzer bir gerilim yaşanıyor. İşte Cumhurbaşkanının korumalarının Amerika’ya sokulmaması, koruma polisleri için Amerika’dan satın alınacak olan silahların verilmemesi bir mesele. Almanya’nın Türkiye’ye örtülü olmaktan giderek çıkan, açık hale gelmeye başlayan bir ticari ambargo sorunu oluşmaya başladı. Türkiye’ye bir takım malları vermedikleri gibi, stratejik bazı malları vermedikleri gibi Türk firmaların ürünlerini almama konusunda bir çaba içerisindeler. Ama buna karşın İngiltere ve Fransa’yla nispeten daha makul bir ilişki sürüyor ama oralarda da halk nezdinde çok olumlu olmayan gelişmeler var. Türkiye’ye karşı gelişmeler var. Ama buna mukabil Almanya’nın da mesela Türkiye’den kaçmış bir takım terör örgütü mensuplarını demin saydığınız örgütlerin tamamına mensup insanları, hem PKK’lılar var, hem FETÖ var. Türkiye’ye iade etmemesi, bunları bir anlamda korumaya alması Türkiye’nin haklı olarak tepkisine neden oluyor. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yani Almanya mı haklı, Türkiye mi haklı, kim ne yapmalı?

AB TÜRKİYE’YE ÇİFTE STANDART UYGULUYOR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bir sefer şunu baştan her gelen yabancı heyete söyledim. Türkiye’de her gelen yabancı heyete söyledim. Brüksel’de de söyledim, Strazburg’da da söyledim. AB Türkiye’ye çifte standart uyguluyor. Bu benim kanaatim. Ben bugünde aynı şeyi söylüyorum.

Fatih ALTAYLI- Gerçek ortada zaten.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Türkiye’ye çifte standart uyguluyor. Diğer üye ülkelere veya üye olması gereken ülkelere uyguladığı standartları bize uygulamıyor, bizi farklı görüyor. Farklı bir yerde konumlandırıyor. Bu açıdan ikiyüzlü ve doğru değil. Avrupa’nın etik değerleriyle de bağdaşmıyor. Ben bunu onların yüzüne karşıda bunu söylüyorum.

Fatih ALTAYLI- Çok fazla bir etik değeri yok zaten.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. İkincisi, bütün bunlara rağmen ben Sayın Davutoğlu’na da, Sayın Binali Yıldırım’a da çok açık ve net hem televizyonlarda, hem yan yana geldiğimizde çağrı yaptım. Ya dedim biz AB’yi niye istiyoruz? Avrupa’nın demokratik standartlarını Türkiye’ye getirmek için. Onlar dayattığı için mi yapalım? Niye onlar dayattığı zaman yapalım? Gel el ele verelim hangi kurallar, hangi yasal değişiklikler gerekiyorsa, hepsini oturalım biz yapalım. Niye onlar dayatsın? Yani bizim irademiz yok mudur? Yani TBMM’deki 550 milletvekili demokrasiyi istemiyor mu? Yani bizim insanımız üçüncü sınıf demokrasiye mi layık? Gel beraber yapalım. Ben size açık ve net söz veriyorum. Getirin AB’de hangi demokratik standartlar varsa kendi ülkemize getirelim. Bunu getirmediler. Bizim de öyle bir hata var bu hükümetinde öyle bir hatası var.

Bir başka hata şu; şimdi diplomaside bir kural vardır. Diplomasinin kendine özgü bir dili vardır. Kahvede oturduğunuz konuştuğunuz gibi bir ülkenin Başbakanıyla veya bir ülkenin bakanıyla konuşamazsınız. Şimdi biz dış politikayı iç politika malzemesi haline dönüştürdük ve farklı bir tablo çıktı ortaya. Bütün dünya bize düşman. Niye düşman? Düne kadar düşman değildi de şimdi mi düşman oldu? Bir eksiğimiz var. Beni asıl üzen şu Fatih bey, o ülkelerde Türkiye aleyhine konuşulduğu zaman prim yapıyor.

Fatih ALTAYLI- Aynen alkışlanıyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani Türkiye aleyhtarlığı tabanda tutmuş. Beni asıl üzen nokta bu. Niye üzüyor? Sadece Almanya’da 3 milyonun üstünde Türk var ve bu insanların hiçbirisi rahat değil. O ülkelerde bizim insanımızın şu veya bu şekilde aşağılanması, ikinci sınıf vatandaş görülmesi, onlara kötü muamele yapılması asla doğru değil.

Fatih ALTAYLI- Şuanda o boyutta değil galiba.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Değil ama bu tablo devam ederse şunu ben gayet iyi biliyorum. Diyorlar ki, bir taksi çağırın ama şoförü Türk olmasın. Bu benim ağırıma gidiyor. O şoför oraya niçin gitti? Alman ekonomisine katkı yapıyor mu? Yaptı. Yıllarını vermedi mi? Verdi. Vergisini ödedi mi? Ödedi.

Fatih ALTAYLI- Parası Alman bankalarında.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bankasına parasını yatırdı mı? Yatırdı. Sen oradaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını ikinci sınıf vatandaş göremezsin. Biz bunu söylüyoruz. Ama burada izlenen politika ve orada izlenen politika, yaşanan gerginlik faturayı Türklere çıkarıyor. Oradaki Türklere çıkarıyor.

Fatih ALTAYLI- Ama peki bu onlarında Türkiye’ye karşı sizin de değindiğiniz ikiyüzlü politikası artı terör örgütü mensuplarına hem PKK, hem FETÖ bu denli kucak açıyor olmaları Türkiye’yi…

TERÖR ÖRGÜTÜ MENSUPLARININ TÜRKİYE’YE İADE EDİLMESİ LAZIM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Geleceğim oraya da. Ben terör örgütü mensuplarının orada tutulmasından son derece rahatsızım. Türkiye’ye iade edilmesi lazım. Ama bunun içinde oturulup konuşulması lazım. Denmesi lazım ki, şimdi siz idamı gündeme getirirseniz vermezler. Ama siz idam idam derseniz ben böyle konuşuyorum ama sakın bana vermeyin anlamına gelir bu. Aynı şey FETÖ içinde geçerli. İdamdan söz ederseniz vermiyorlar. Diyorlar ki, bizde idam yok. Sen idamı getireceğim diyorsun. Kim? En yetkili olan kişi.

Fatih ALTAYLI- Ama gelirse de geriye dönük işlemeyecek ki.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sen onu dillendirirsen ben vermem diyor. Bütün bunlar kavga ederek çözülmez. bir araya gelerek oturularak, konuşularak çözülür. Darbe girişiminde bulunanlar bu ülkeden kaçıp Almanya’ya sığınıyorlarsa ben bunları demokratik yollarla oturacağım…

Fatih ALTAYLI- Almanya’ya, Yunanistan’a?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi Almanya, Yunanistan, Fransa neresi olursa. Demokratik yollardan bunların Türkiye’ye gelmesi benimde özgürce bunları bağımsız yargıda yargılayacağım ben bunları demeniz lazım. Ama siz böyle demeyip de olayı başka mecraların içine çekerseniz, bir iç politika malzemesi haline getirirseniz sonuçta bu olur. Kim kaybediyor? Türkiye kaybediyor başka kim kaybedecek? Fatura kime çıkıyor? Vatandaşa çıkıyor. Kime? Sanayiciye. Kime? Tüccara. Buna karşı çıkıyor.

Fatih ALTAYLI- Onlara çıkınca otomatik olarak halkada çıkar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Halka çıkıyor tabi sonuçta halka çıkıyor. Dolayısıyla izlenen politika yanlış. Bakın, bu ülkede barışı, özgürlüğü, bağımsızlığı sağlamak için insanlar savaş meydanlarında mücadele ettiler ve geldiler ve bu ülkenin kurucusu diyor ki, Gazi Mustafa Kemal “Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir” diyor. Ancak zorunlu olursanız savaşa girebilirsiniz. Yoksa savaşmanın bir alemi yok ki. Barışı dilinden düşürmüyor. Şimdi biz her söylememizde neredeyse her ülkeye savaş ilan edeceğiz. Ey Amerika, ey Rusya, ey Almanya buyurun ne oluyorsunuz? Kimse sizinle aynı karede fotoğrafta görünmek istemiyor kimse. Dışişlerini zorluyorlar acaba görüşme yaptırabilir miyiz, acaba şunu yapabilir miyiz, acaba bunu yapabilir miyiz? Bütün bürokratlar seferber oluyorlar Erdoğan’la birisini yan yana getirebilir miyiz.

Fatih ALTAYLI- Dün Macron’la çıktı, May’le çıktı, Trump’la çıktı. O kadarda büyük sorun olmuyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo çok sorun. Biz onların nasıl olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Fatih ALTAYLI- Nasıl oluyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Nasıl o insanların bir araya getirildiğini gayet iyi biliyoruz. Nasıl mücadele edildiğini gayet iyi biliyoruz. Kimse yan yana fotoğraf çektirmek istemiyor. Sıkıntılı bir tablodayız. Emin olun gerçek böyle, emin olun böyle.

Fatih ALTAYLI- Peki Amerika’nın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir yandan Türkiye’nin müttefiki, bir yandan PKK’ya, YPG’ye silah veriyor. Buna mukabil Türkiye’ye ambargo uyguluyor.

AMERİKA’NIN TAVRINI ASLA DOĞRU BULMUYORUZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Amerika’nın tavrını asla doğru bulmuyoruz. Siz terör örgütünün uzantısı bir başka örgüte ağır silahlar verirseniz hatta silahlandırırsanız bu bölgeyi felakete götürür.

Fatih ALTAYLI- IŞİD’in uçağı yok uçaksavar veriyorlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Felaket bir şey. Niçin silahlandırıyor Amerika bütün bunları?

Fatih ALTAYLI- Niçin?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ortadoğu’da yeni bir harita çıkarmak için. Yani bu bugün söylenmiyor, yıllardır söyleniyor bu. Peki bu ülkenin yöneticileri yıllardır bilinen bu gerçeğe karşın hiç düşünmediler mi, ya bizi Ortadoğu’ya niye soktular? Kendi ayağımızla kendi kuyumuzu kazdık, kendi ayağımızla. Çünkü özgür iradeleri yoktu bunların. İrade başka tarafa ipotekti. Çünkü kendi iktidarlarını başkalarına borçluydular. Geldiler Suriye’ye gireceksin dediler, gözü kapalı Suriye’ye girdiler. Cihatçılar Türkiye üzerinden geldi. Bütün cihatçılar dünyadaki geldiler, o terör örgütü mensupları geldi hep beraber Türkiye üzerinden Suriye’ye gittiler, konuçlandılar orada. Tırlarla silahı ben mi götürdüm? Silahlar nereden geliyordu? Katar neredeydi, Suudi Arabistan neredeydi? Bu paralar, bu silahlar nasıl geliyordu, Türkiye üzerinden nasıl gidiyordu? Şimdi geldiğimiz noktada kaybeden sadece biziz.

Fatih ALTAYLI- IŞİD Irak üzerinden de çok silah aldı. Çünkü IŞİD’ın kuruluş…

TÜRKMENLERE YARDIM GÖTÜREN TEK PARTİ CHP’DİR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır oradan da aldı. Yani Irak’tan da silah aldı, Suriye’den de silah aldı, diğer yerlerden de silah aldı. Ama başa büyük bela olunca büyük devletlerin gazabına uğradı ve bir anda IŞİD Ortadoğu coğrafyasında zayıf konuma düştü. Şimdi El Nusra. El Nusra’ya kim destek veriyordu? Türkiye. Ortadoğu’da kaybeden ülke Türkiye ama Ortadoğu’da yaşanan halklar içinde kaybedende Türkmenler. Şunu söyleyeyim ben rahatlıkla. Bizim bazen milliyetçiliğimizi birileri sorgular ya CHP milliyetçi midir değil midir diye. Türkmenlere bayramlarda da, diğer günlerde de yardım götüren tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Tırlarla yardım götüren parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Gençlik kollarımız aldı, diğer örgütlerimiz aldı, belediyeler aldı. Ne ihtiyacınız varsa bize söyleyin.

Fatih ALTAYLI- Türkmenlerin bir kısmının IŞİD’e katıldığını biliyorsunuz değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biliyorum. Maalesef Türkmenlerde ikiye, üçe bölündüler.

Fatih ALTAYLI- Arada sıkışınca ikiye bölündüler.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İkiye, üçe bölündüler onlar. Bir kısmı aşağıya indi, bir kısmı İranlılarla birlikte hareket ediyor. Bütün bunları biliyoruz. Ama yapan kim? Yapan bu ülkenin hükümeti. Sıkıntımız orada zaten.

Fatih ALTAYLI- Peki siz nasıl çözersiniz? Hep deniyor ya CHP işte eleştiriyor, bu eleştirilerin bazılarında haklı bile olsa nasıl çözersiniz?

4 YIL İÇİNDE TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLMEYECEK SORUNU YOK

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün bu sorunları çözeriz emin olun. 4 yıl içinde Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yoktur. Ben kendime de, partime de, arkadaşlarımı da güveniyorum. Ben barıştan yana bir insanım. Ben Suriye’yle de, Irak’la da, İran, Rusya ve AB’yle de müthiş ilişkiler geliştiririm.

Bir sefer kendi ülkeme demokrasi getireceğim. Herkes istediği gibi konuşacak. Asla kısıtlama getirmeyeceğim ve gideceğim batıya diyeceğim ki, kardeşim sen kendi ülkende demokrasi var diyorsun asıl demokrasi benim ülkemde diyeceğim gel yasalara bak bakalım. Bende mi var demokrasi, sende mi var? Her şey şeffaf olacak her şey. Milletvekilliği de şeffaf olacak, genel müdürlükte, müsteşarlıkta şeffaf olacak. Siyasete ahlakı getireceğiz. Ahlaksız insanın siyasette yeri yoktur. Halka yalan söyleyen insanın siyasette yeri yoktur. Bunun kanununu çıkaracağız. Üstelik bir ayda. Bir ayda siyasi ahlak kanunu bitti çıkaracağız. Herkes bakacak buna kardeşim. Dürüst adamsan gel siyasete. Çünkü sen Türkiye’yi yöneteceksin. Türkiye dünyanın en varlıklı ülkelerinden birisidir. Ama kaynaklarını doğru kullanmıyor. Fındığa bakın fındık üreticileri isyan halinde. Niye vermiyorsun fındığı…

Fatih ALTAYLI- Şimdi sizinle ilgili bir şey söyleyeceğim madem fındığa geldik. Dün sabah kuruyemişçiye gittim bunu da dün gazetedeki arkadaşlar yazdı. Dün sabah kuruyemişçiye gittim ceviz alacaktım bir tane adam geldi. Belki benden biraz daha büyük, benden daha büyük görünüyor ve daha büyük müydü bilmiyorum. 60 yaşında falan herhalde. 200 gram fındık istedi. Fındığın kilosu 80 liraymış. Bende bilmiyordum orada adamla tanışmada öğrendim. Çünkü ben 50 lira falandır diye düşünüyordum 80 liraymış. 200 gram fındık istedi, sonra kilosunun 80 lira olduğunu duyunca çok sinirlendi. Dedi ki, 100 gramı boşalt dedi 100 gram kalsın dedi. 100 gram fındık aldı ve döndü dedi ki, ya dedi bu Kemal Kılıçdaroğlu ne istiyor kardeşim dedi. 80 lira fındık dedi bu dedi gitmiş onlarla beraber yürüyor dedi. Daha kaç lira olacak bu fındık dedi. Onun faturası bile size çıktı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Size çıkıyor evet. Oysa ben üreticiyi savunuyorum. Peki üretici kilosunu 80 liradan mı veriyor?

Fatih ALTAYLI- Onu vatandaş bilmiyor işte. Vatandaş sanıyor ki 80 lira.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi sorunumuz şu Fatih bey, sorgulamıyoruz, hayatı sorgulamıyoruz. Oysa o vatandaşın şunu söylemesi lazım. Kardeşim sen 80 liraya satıyorsun, bunu köylü kaça satıyor? Fındık üreticisi fındık ağacını diken insan bunu kaça satıyor? Asıl sorun orada. Kim kazanıyor bunun parasını kim? İtalya’ya gidin, Almanya’ya gidin orada da bir fındığı sorun kaça. Türkiye’den daha pahalı ama çok ucuza alıyorlar.

Fatih ALTAYLI- Ama müşteri İtalyanlar Türk fındığının biliyorsunuz en büyük müşteri.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle. Bu politika böyle devam ederse bir süre sonra fındık bahçelerinin sahipleri kendi bahçelerinde işçi olarak çalışacaklar.

Fatih ALTAYLI- Kim alacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Uluslararası tekeller. Şimdiden pilot çalışmalara başladılar, bazı bahçeleri aldılar, orada çalıştırıyorlar. Bir dönem Türk tütünü vardı dünyada markaydı Türk tütünü. Hatta bazı sigaraların üzerinde Türk tütünü diye yazardı. Şimdi var mı Türk tütünü? Yok. Kimler aldı? Uluslararası tekeller. Türkiye tarım açısından uluslararası tekeller için en cazip ülkelerden biridir.

Fatih ALTAYLI- Niye?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 80 milyon nüfusu var. 80 milyon insanın doyması lazım. Nasıl doyacak? Mısırı yok ediyorsunuz, pamuğu yok ediyorsunuz, şekerpancarının üzerinde büyük...

Fatih ALTAYLI- Pamuk uzun zamandan 80’den beri ilk defa bu sene artışa geçmiş.

KONYA’DAN KÜÇÜK HOLLANDA’NIN TARIM ÜRÜNÜ İHRACATI TÜRKİYE’NİN TAM 5 KATI

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle görünüyor. Yunanistan’dan pamuk alıyorduk biz. Yeşil mercimeğin kaynağı anavatanı Yozgat’tır dışarıdan alıyoruz. Nohut dışarıdan alıyoruz. Et dışarıdan alıyoruz. Nasıl oluyor bu? Örnek hep veririm, Hollanda’nın tarım ürünü ihracatı Türkiye’nin tam 5 katı. Konya’dan küçük bir devlet. Bu bile bizim ne kadar kötü yönetildiğimizin en tipik örneğidir. Başka bir örnek vermeye gerek yok.

Fatih ALTAYLI- Ama bu sadece bu hükümetin kabahati olmaması gerekiyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır ben 15 yıldır bu ülkeyi yöneten bir hükümet 15 yıl içinde bu ülkeyi saman ithal eder konuma getirmişse oturup düşünmemiz lazım. Hiçbir hükümet döneminde ben saman ithal edildiğini duymadım. Bu hükümet döneminde.

Fatih ALTAYLI- Evet evvelki sene yüklü miktarda saman ithal edildi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yine ithal edecek.

Fatih ALTAYLI- 25 liraydı kilosu samanın çok ilginç. Balyası pardon.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olacak şey değil.

Fatih ALTAYLI- Peki hemen bir başka mevzuya geçelim. Şimdi fındık üreticisiyle beraber yürüdünüz, yürümeyi de sevdiniz son zamanlarda çok yürüyorsunuz. Size de yaramış gençleşmişsiniz yürüye yürüye. Fındık üreticisi ve diğerlerine sizin ne öneriniz var? Yani bunca yıl doğru Türkiye tarım olarak Özal zamanında başlayan bir çökme içerisinde. Yani Özal’ın sevdiğimiz tarafları vardır, sevmediğimiz tarafları vardır. Ben çok eleştiririm kendi adıma. Özal zamanında başlayan bir çöküş sürecine girdi Türk tarımı ve o günden beride belini de kolay kolay toplayamıyor. İşte dediğim gibi pamuk üretimi 80’lerden beri ilk kez bu sene bir artış trendi içerisine girmiş. Diğer ürünlerin tamamında ciddi sıkıntılar var ve bütün desteklere rağmen destekler tarımdan uzaklaşmayı sağlıyor. İnsanlar ekmedikleri tarlalar içinde devleti kandırıp para alıyorlar, bir sürü tarla boş.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor son 10 yıldır. Ekmiyor insan, zarar ediyor.

Fatih ALTAYLI- Çözüm ne peki yani? Çünkü birde ürünlerin bir evrensel fiyatı var sonuç olarak.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın çözümü ben size söyleyeyim. 1960’tan sonra bu ülkede kurulan önemli bir teşkilat vardı Devlet Planlama Teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatı ne yapar? Bir ülkenin geleceğini planlar. Önümüzdeki 50 yılda, 100 yılda Türkiye ne ekecek, ne biçecek, neyi üretecek, hangi alanda üretim yapacak, üniversiteleri ne olacak, hangi alanda kaç tane yetişmiş elemana ihtiyacımız olacak?

Fatih ALTAYLI- Üstelik bugün bu çok daha kolay çünkü uydular var, şunlar var, iklim tahminleri daha fazla.

DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATININ ADAM GİBİ YENİDEN OLUŞTURULMASI LAZIM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, mimarı, mühendisi vs. bütün bunları Devlet Planlama Teşkilatı oturur yapar. Devlet Planlama Teşkilatında büyük ölçüde ast üst ilişkisi de olmaz. Orada Türkiye’nin en iyi beyinleri çalışır. Sayıları 150, 100. Başbakanlar çıktı, Genel Müdürler çıktı. Çünkü bu insanlar bizim hepimizin gururu olan insanlar, düşünen ve geleceği planlayan insanlar. Bugün Devlet Planlama Teşkilatı var mı? Yok.

Fatih ALTAYLI- Varsa da adını duymuyoruz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır kalktı o. Devlet Planlama Teşkilatı yok. Bir bakanlığa dönüştü. Bakan var, genel müdür var, müsteşar var vs. mesela en altta şube müdürü var. Peki uzmanlar nerede? Türkiye’nin geleceğini kim planlayacak, nerede bu Devlet Planlama Teşkilatı? Kaldırdılar. Plana gerek yok ki. O yüzden ülke bu halde.

Fatih ALTAYLI- Niye plana gerek yok?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunlara göre plana gerek yok. Bana göre var. Diyorsunuz ya siz olsaydınız ne yaparsınız? Önce şu Devlet Planlama Teşkilatının adam gibi yeniden oluşturulması lazım. Şu eğitimin haline bakın Allah aşkına. Şu tarımın haline bakın, şu sanayinin haline bakın. Katma değeri yüksek ürün üretebiliyor muyuz?

Fatih ALTAYLI- Hayır.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye üretemiyoruz?

Fatih ALTAYLI- Katma değeri yüksek ürünlerin ihracatında 15 yıl önceye göre düşüş var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye düşüyoruz? Elin oğlu yapıyor da biz niye yapmıyoruz? Elin oğlu çalışıyor da biz mi çalışmıyoruz? Biz Güney Kore’den önce otomobil üreten ülkeyiz. Bugün bizim otomobilimiz yok ama onların dünya çapında 3 – 4 markası var. Peki nasıl oluyor bu? Onların adam gibi çalışan siyaseti var, ahlak düzeyi yüksek bir siyaseti var, onların planlama örgütleri var. Neyi ne zaman yapacaklarını planlıyorlar ona göre adım adım uygulamaya koyuyorlar.

Fatih ALTAYLI- Peki bu mesela hükümetlerin suçu mu? Özel sektörün suçu yok mu? Şu açıdan söylüyorum şimdi otomobil konusunu açtığınız için. Mesela otomobil konusunda Türkiye otomobil fabrikaları anonim şirketi kuruluyor doğru. Ondan önce kurulan Otosan doğru ve bunların hepsinde çok ciddi devlet desteği var, devlet koruması var, bazılarında devlet ortaklığı var. Ama sonuçta bunlar özel sektöre geçiyor ve özel sektöre geçtikten sonrada devlet kurup başlatıyor özel sektör aldıktan sonra bunu yürütmeyip markayı ortadan kaldırıp yabancı ortaklarla devam ediyor bu devletin suçu mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben illa biz otomobil üretelim diye bir şey içinde değilim.

Fatih ALTAYLI- Yok kaçan tren açısından söylüyorum bunu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi burada yapılması gereken şeyler var. Önce siz devlet olarak katma değeri yüksek ürün üretmeye niyetli misiniz, değil misiniz? Önce onu ortaya koyacaksınız.

Fatih ALTAYLI- Niyetli olduklarını söylüyorlar.

DEVLETTE LİYAKAT KALMADI

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niyetiniz varsa katma değeri yüksek ürün üreten sektöre doğrudan teşvik vereceksiniz. Sektör bazında değil doğrudan firmaya diyeceksiniz ki, ben sana destek veriyorum. Sen şu işi yaptığın sürece 10 yıl senden vergi almayacağım. Bitti. Böyle bir teşvik var mı? Hayır yok. Herkes teşvik ediliyor. Herkesi teşvik ediyorsanız hiç kimseyi teşvik etmiyorsunuz demektir. İşin kuralı budur. Peki sizin üniversiteleriniz bilgi üretiyor mu? İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçti son 15 yılda. Nasıl oluyor bu, niye oluyor? Bu üniversiteler niye bilgi üretmiyor? Niye bilim adamları Türkiye’den kaçıyor? Neden demokratik bir ortamda bu insanlar düşüncelerini rahatlıkla dile getiremiyorlar? Bilgi nasıl üretilecek? Ülke her alanda karamsar bir tablo çiziyorum bunun farkındayım ama bunu söylemek zorundayım. Ülke her alanda karanlığa doğru gidiyor, kötüye doğru gidiyor. Ama bu sakın ola ki kimseyi umutsuzluğa yöneltmesin. Emin olun Allah inandırsın bakın 4 yıllık bir CHP iktidarında bu tablo 180 derece değişir ve olağanüstü bir sıçrama yapmış oluruz. Bakın olağan demiyorum olağanüstü bir sıçramaya imza atarız biz 4 yıl içinde. Çünkü biz devletin nasıl yönetileceğini biliyoruz. Nasıl yönetilmesi gerektiğini de biliyoruz. Liyakat sisteminin ne kadar değerli ve ne kadar önemli olduğunu da biliyoruz. Devlette liyakat kalmadı. Fatih bey, siz yandaş diye kişiyi getirip devletin müsteşarı yaparsanız olur mu?

Fatih ALTAYLI- Peki siz yapmayacak mısınız Kemal bey? Yani ben size yanlış söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz ama CHP yapmayacak mı bunu? Niye söylüyorum bunu? Doğru CHP’yi çok uzun zamandır iktidarda görmedik. Tek başına iktidarda daha da uzun zamandır görmedik.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yapmayacağız.

Fatih ALTAYLI- Ama şimdi belediyelerinize baktığımız zaman belediyelerinizden bir sürü gariplikler çıktığı için belediyede bunu yapan…

ERZURUM’DAKİ ÇAT BELEDİYESİYLE İSTANBUL BELEDİYESİNİ KIYASLARIM

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, bakın belediyelerimizi söyleyeyim. Buyurun belediyelerimize bakın. Bütün AKP’li belediyelerle bizim belediyeleri kıyaslarım. Hatta bırakın büyüklerden de vazgeçtim Erzurum’daki Çat belediyesiyle İstanbul belediyesini kıyaslarım İstanbul Büyükşehri. Buyursunlar gelin bakalım. Kim halka daha yakın? İzmir Büyükşehir belediyesi, kredi notuna bakın. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kredi notundan daha iyi. Sıfır faizle kredi alabilir. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümeti alamaz. Aydın’a gidin, Muğla’ya gidin, Tekirdağ’a gidin göreceksiniz bunları. Bizim belediyelerimizin olduğu yerlerde öğrenci yurdu var. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti hükümeti 15 yılda Türkiye’nin yurt sorununu çözemedi. 1 yılda çözmeyi garanti ederim. 1 yılda bu ülkede yurt sorununu çözmezsem ben Başbakanlık koltuğunda oturmam, başkanlık koltuğunda oturmam. 

Fatih ALTAYLI- Mevcut hükümet onu vakıflar üzerinden çözmeyi tercih ediyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim 15 yılda çözemedi, 15 yıl. 1 yıl. Efendim vakıflar üzerinden biz bunu çözeceğiz. Niye vakıflar üzerinden? Devlet yapamıyor mu? Vakıflara para aktarıyorsunuz, o paranın nereye gittiğini de bilmiyorsunuz, kendi tabanınıza ya da kendi partinize militan kazandırmak istiyorsunuz. Böyle devlet yönetimi mi olur? Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Vali hükümetin memuru, kaymakam hükümetin memuru, emniyet müdürü hükümetin memuru, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı hükümetin müsteşarı. Efendim Genelkurmay Başkanı hükümetin Genelkurmay Başkanı. Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi? O zaman devlet kavramını kaldıralım. Yok olsun devlet.

Fatih ALTAYLI- Şu açıdan soracağım onu şimdi vali mali falan filan değil de mesela Milli İstihbarat Teşkilatının hükümete bağlı olması gerekmez mi zaten veya Genelkurmay Başkanının?

DEVLETİN MEMURU OLMAKLA HÜKÜMETİN MEMURU OLMA ARASINDA DÜNYA KADAR FARK VAR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette bağlı. Biz bağlı olmaz demiyoruz. Devletin memuru olmakla hükümetin memuru olma arasında dünya kadar fark var.

Fatih ALTAYLI- Siz partinin memuru anlamında söylüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Devletin memuru parlamentodan çıkan yasaları uygular. Hükümet eğer bakan yasadışı bir emir verirse o emri uygulamak zorunda değildir, uygularsa suçtur ve yazılı olarak ilgili bakanı uyarmak zorundadır. Bu talimat falan kanuna aykırıdır ben bunu uygulamıyorum diye. Bunu yapan bir bürokrat var mı şimdi? Yok. Ama ben kendi hayatımdan örnek veriyim. Maliye bakanlığında çalıştığım yıllarda biz bakanlar kurulu kararını bile uygulamadık. Bu bakanlar kurulu kararı yasaya aykırı diye. Üstelik bizim bakanın imzası olduğu halde. Ne yaptılar? Vesayet diye bürokrasiyi suçladılar, vesayeti yıkacağız diye. Vesayet dedikleri neydi? Devletini savunan memurları, yasaları uygulayan memurları, üst düzey bürokratların tamamını yok ettiler. Yerlerine kimi getirdiler? Paralel devlet oluşturdular. FETÖ’cüleri getirdiler. Müsteşar, Genel Müdür, Teftiş Kurulu Başkanı hepsini. Sonra döndüler dediler ki, efendim burada bir paralel devlet var. İyi de bunu kim yaptı? Siz yaptınız.

Fatih ALTAYLI- Diyorlar ki ama FETÖ bizden önce yerleşmişti devletin içerisinde zaten vardı. 60’lardan beri vardı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Vardı doğru ben onu söylemiyorum. Ama hiç değilse bu kadar devletin köklerine kadar inmemişti. Devletin bütün kurumlarını ele geçirdiler. Eskiden teftiş kurulları vardı denetlerlerdi. Yani bürokraside yolsuzluk var mıdır yok mudur diye. Onları da kaldırdılar.

Fatih ALTAYLI- Sayıştay var bugün.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayıştay ne iş yapar?

Fatih ALTAYLI- Devletin hesaplarını inceler.

SAYIŞTAY’IN MALİ RAPORU GELMEDEN BÜTÇE NASIL KABUL EDİLİR?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Peki raporu gelmeden bütçe nasıl kabul edilir? Sayıştay’ın mali raporu gelmeden bütçe nasıl kabul edilir? Kabul edildi mali raporu gelmeden üstelik.

Fatih ALTAYLI- Şimdi galiba zorunluluk olmaktan çıkarıldı değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerek yok ki. Çünkü parlamentoda iktidardan yana olan parlamenterlerin iradeleri yok, özgür iradeleri yok.

Fatih ALTAYLI- Hangi partinin, parlamenterin iradesi var ki Kemal bey yıllardan beri baktığımız zaman.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır her partiden var bizim partiden var. Biz otururuz kendi aramızda konuşuruz, tartışırız uygarca. Ondan sonra karar veririz. Bakın, parti disiplini ayrı iki şeyi karıştırmamak lazım.

Fatih ALTAYLI- AK Partide diyor ki, bizim kendi içimizde yaptığımız tartışmaları kimse yapmıyor. Biz içimizde tartışıyoruz dışarıya tek sesliyiz diyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim. Parlamentoya gelen yasalardan, bakın partinin kendi içinde tartışırlar dışarıya ses vermezler. Bunlara benim söyleyeceğim bir şey yok. Bir parti disiplinidir herkes ona saygı gösterir bende gösteririm. Ama bir yasa parlamentoya gelir ve parlamentoda görüşülürken iktidar milletvekilleri o yasanın içinde ne var, ne yok onu bilmeden el kaldırıp indirirlerse, bu onların özgür iradelerinin olmadığını gösterir. Sorunumuz orada başlıyor.

Fatih ALTAYLI- CHP’li belediyelerdekiler biliyor mu yasalarda neye evet hayır dediğini?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Komisyonlarda gelen yasaların büyük bir kısmı CHP’li milletvekillerinin eleştirileri sonucu düzeltilmiştir. Çünkü ne olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Fatih ALTAYLI- Kemal bey, biraz daha somut bir yerden girmek istiyorum. Şimdi partinizin avukatı Celal Çelik değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Fatih ALTAYLI- Celal bey geçtiğimiz günlerde gözaltına alındı Fethullah Gülen terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla. Henüz daha hakim karşısına çıkmadı bildiğim kadarıyla, sorgusu sürüyor…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hala gözaltında, süre doldu.

Fatih ALTAYLI- 10 gün mü oldu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herhalde.

BÜTÜN HAYATIMIZ FETHULLAH GÜLEN CEMAATİYLE MÜCADELEYLE GEÇTİ

Fatih ALTAYLI- Gözaltında. Partinize yönelik çok fazla biçimde FETÖ’yle işbirliği suçlaması var. Enis Berberoğlu eski meslektaşımız hapiste. Fethullah Gülen terör örgütünün çıkarları doğrultusunda Cumhuriyet gazetesine işte belge vermek, bilgi vermek, Türkiye’ye karşı ajanlık yapmak suçlamasıyla. Partinize yönelik bu yönde bir suçlamalar silsilesi sürüyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İktidar tarafından.

Fatih ALTAYLI- Evet gene iktidar tarafından. Cumhuriyet Halk Partisi FETÖ’yü koruyor, kolluyor, FETÖ’cüler Cumhuriyet Halk Partisinde örgütleniyor, FETÖ’ye yakın davranıyor. Uluslararası planda neredeyse FETÖ’yü koruyan, kollayan parti olarak gösteriliyorsunuz. FETÖ’yle bu kadar yakın anılmanızın sebebi sizce ne? Hakikaten partinize sızmış olanlar var mı? Celal bey niye içerde mesela?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tek nedeni var; biz haksızlıklara karşı çıkıyoruz, hukuksuz işlemlere karşı çıkıyoruz. Bunun için. Onlarda rahatsız oluyorlar bundan.

Fatih ALTAYLI- Peki FETÖ’ye…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim FETÖ’yle ne ilgimiz olacak. Bütün hayatımız Fethullah Gülen cemaatiyle mücadeleyle geçti bizim bütün hayatımız. Önergelerimiz var, soru önergelerimiz var, araştırma önergelerimiz var. Yapmayın dedik, etmeyin dedik, milletin başına bela edeceksiniz dedik. Okullarına karşı çıktık, üniversitelerine karşı çıktık, devlet içinde yapılandılar karşı çıktık. Hepsine karşı çıktık. Şimdi Bank Asya’nın önünden geçeni atıyorsun içeriye, oradan kredi çekip villa alan adama hiçbir şey yapmıyorsun. Ben buna ya arkadaş burada bir haksızlık var demeyecek miyim? Deyince efendim siz FETÖ’cüsünüz. Ben mazlumları savunurum hiç.

Fatih ALTAYLI- Peki FETÖ’cüler mazlum mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır ben mazlumları savunurum dedim, “FETÖ’cüler mazlumdur” demedim. Paralel yapı içinde devleti ele geçirip efendim darbe girişiminde bulunan insanlara ben nasıl mazlum diyeceğim. Onlar ayrı, onlar gidecek yargılanacaklar hiç itirazım yok. Gitsinler yargılansınlar, adil bir yargılama olsun, suçlu olanlar varsa, zaten hakim cezasını verecek, yargılama kendi içinde gidecek. Ama aile boyu suç üretildi. Düşünün gazeteci yasaklıyorsunuz veya bilim insanı yasaklıyorsunuz yurtdışına çıkışını, üniversiteden de attınız. İbrahim Kaboğlu somut örnek vereyim. İbrahim Kaboğlu’nun FETÖ’yle ne ilgisi var? İbrahim Kaboğlu’nun terör örgütleriyle ne ilgisi var? Ahmet Şık’ın FETÖ’yle ne ilgisi var? Kadri Gürsel’in FETÖ’yle ne ilgisi var? Murat Aksoy’un FETÖ’yle ne ilgisi var Allah aşkına bunların? Cumhuriyetin FETÖ’yle ne ilgisi var? Sözcü gazetesinin FETÖ’yle ne ilgisi var? Bu gazetelerin zaten yayın politikaları FETÖ aleyhtarıydı zaten. Aldılar hepsini içeri. Şimdi ben buna itiraz edince efendim işte CHP FETÖ’cüleri destekliyor. Destekleyen sizsiniz. Siz değil misiniz destekleyen? Damatları FETÖ’cü damatları dışarıda. ByLock kullanan birisi içerde, sade vatandaş ByLock kullanan eğer bir belediye başkanının damadıysa dışarıda. Parası varsa dışarıda, parası yoksa gariban içerde. Bu mudur adalet Allah aşkına?

Fatih ALTAYLI- Yok parası olup içerde olanlarda var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır ben genel olarak iktidara yakınsanız, ulaştığınız kişiler varsa, paranızda varsa ödüyorsanız dışarıdasınız. Hiç bunun ortası yoktur. Kayseri bunun çok tipik örneğidir.

Fatih ALTAYLI- Kayseri mesela İstikbal mobilyacıları içerde.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir kişi öyle. Ama oradan gidip bu gazetelere manşet oldu. Gidip AKP’nin önemli bir kişisinin savcılığa oturup insanları nasıl tek tek dışarı çıkarttığını bilmiyor muyuz? Biliyoruz. Parası olan yapıyor bunu. Daha da garibini söyleyeyim, hükümete yakın FETÖ’cü suçlanan birisi telefon ediyor seni yakalayacaklar kaç. Bu adama bir şey yapıldı mı? Hiçbir şey yapılmadı el üstünde taşınıyor. Bunu yapan bir CHP’li var mı? Yok. Benim avukatım mı bunu yaptı? Hayır.

Fatih ALTAYLI- Peki Celal beyin suçlama ne?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yargıtay’dan yani bu avukat arkadaşımız Yargıtay’da FETÖ’cülerin baskısı yüzünden istifa etmek zorunda kaldı ve basın toplantısı yaptı. Şimdi FETÖ’cü diye içerde.

Fatih ALTAYLI- Peki nasıl oluyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Akıl tutulması.

Fatih ALTAYLI- Peki nasıl oluyor bir belge, bir bilgi olması lazım.

YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL SİYASİ OTORİTENİN EMRİNDE

Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel, nasıl oluyor şu; yargı bağımsız değil siyasi otoritenin emrinde.

Fatih ALTAYLI- Bağımsız olmasa bile yani bağımlı bile olsa yani bir şey olur. Kardeşim bu adam FETÖ’cü değil dersin yani.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Fatih bey, şimdi Ergenekon, Balyoz döneminde sahte belge üretilirdi. O sahte belgelerden insanlar yargılanırdı müebbede, kimisi idama mahkum olurdu. Şimdi sahte belge üretmeye gerek yok, dosyaya belge koymaya da gerek yok zaten. Alıyorum seni içeri diyorum mesele bitti o kadar. Savcı iddianame, hatta savcı talimatı yukarıdan alıyor. Soruşturma açacaksın diyor açıyor.

Fatih ALTAYLI- Mesela CHP’de ByLock falan var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim ne ByLock’u? Bilmiyorum tabi ByLock varsa söyle. Bakın, bizim başlangıçta üç arkadaşımız için böyle bir iddia oldu gazeteler yazdılar. Binali bey beni ziyarete geldiğinde kendisine şunu söyledim. Bizim istihbarat örgütümüz yok. Yani kim ByLock kullandı bilmiyoruz. Bizim bu üç arkadaşımızla ilgili bazı iddialar gazetelerde yer alıyor bir bakın bakalım yani bizim bu arkadaşlarımızla ilgili iddia doğru mudur, değil midir bize bildirirseniz bizde gereğini yaparız. Şuana kadar bize bildirilen hiçbir şey yok. Ama sadece suçlanıyoruz haksızlıklara karşı çıktığımız için. Karşı çıkmasak, hiç ses çıkarmasak emin olun bizden daha iyi kimse olmaz. Bizi el üstünde tutarlar. Ama haksızlıklara susan dilsiz şeytandır.

Fatih ALTAYLI- Tek neden bu mudur yani? Partinize sızmış, ele geçirmeye çalışmış bir takım…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim biz kocaman bir partiyiz, yani bizim içimizde ben herkesi tek tek kimdir, nedir diye ben bilebilir miyim? Bilemem. Benim istihbarat örgütüm yok ama benim şunu söylerim. Bizim partimizin bir programı var, partimizin ilkeleri var, kuralları var, tüzüğü var. Arzu eden her vatandaş gelir partimize üye olabilir internet üzerinden gizli kapaklıda değil. İnternet üzerinden girip partimize üye olabilir. Nereye gönderiyoruz? Üye olanları alıyoruz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyoruz bunlar bizim partimize üye olmak istiyorlar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bakıyor o insanlara eğer iki partiye üyeyse diyor ki bunlar iki partiye üye üye olamaz. Eğer siyasi partiler yasasına göre bir partiye üye olamıyorsa, yine bize yazı yazar şu nedenle bu partiye…

Fatih ALTAYLI- Yo ben o seviyede demiyorum. Mesela milletvekili, il ve ilçe örgütü veya MYK gibi yerlerde sızma olmuş olamaz mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bize göre yok. Varsa delili koysunlar ortaya değil mi? Delili koyarsınız bizde deriz. Şimdi Enis Berberoğlu yani onun FETÖ’cü olma şansı var mı Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi?

Fatih ALTAYLI- Bana sorarsanız yok.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN KOZMİK ODASINI BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE TESLİM EDEN HÜKÜMETE NE DENİR?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Celal bey için efendim işte Dijitürk aboneliğini iptal ettirmesi gerekçe gösterilmiş. Gerekçelerden biriside o. Bende iptal ettirdim. Yani şimdi biz iptal ettirdik başka bir dijital alana geçtik diye yani FETÖ’cü mü olduk biz? Buna akıl tutulması denir. Bu devleti yönetememe, belli kişilerden, kurumlardan intikam alma için yola çıkıştır. İntikam almak istiyor. Neden? CHP’den intikam almak istiyor. Neden? Çünkü iktidar partisine karşı muhalefet eden tek parti biziz. Evet bizim muhalefetimizden hoşlanmıyorlar. Ben fındık diyorum hoşlanmıyorlar. Ben FETÖ ne istediniz de, her istediğini verdiniz kardeşim sizden ne istedi neler verdiniz çıkın bize anlatın diyorum anlatmıyorlar korkuyorlar, çekiniyorlar, bunu niye dillendiriyorsunuz diyorlar. Fatih bey, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kozmik odasını bir terör örgütüne teslim eden hükümete ne denir?

Fatih ALTAYLI- Ne denir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Vatan haini denir başka ne denir ki? Devletin bütün sırlarını bir terör örgütüne teslim etmek ne demektir? Bana çıksın bir Allah’ın kulu desin ki hayır efendim bu vatanseverliktir. Hayır efendim bu cahilliktir. Devlet yönetiyorsunuz siz. Devleti yönetiyorsunuz bir terör örgütüne devletin kozmik odasını açıyorsunuz bütün bilgileri.

Fatih ALTAYLI- Buna şöyle diyorlar, diyorlar ki yargı kararıydı ne yapabilirdik.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne yargı kararı?

Fatih ALTAYLI- Bir hakim Arınç’a suikast girişimi nedeniyle girildi ya oraya.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Arınç neredeydi? İzmir’deydi. Nasıl Ankara’dan İzmir’e suikast girişiminde bulunuluyor.

Fatih ALTAYLI- Ankara’daki evinin önünde araçla bekleyen.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama kendisi İzmir’de? Buna bizim inanmamızı istiyorlar. O hakimde FETÖ’cümüydü? Evet. Oraya kim atadı? Bunlar. Yargıtay’a 160 militan atadınız diye çıkıp bas bas bağırdım 160 militan FETÖ’cü atadınız diye. Siz Yargıtay mensuplarına nasıl bunu dersiniz, bir hakime bunu nasıl dersiniz diye ensemizde boza pişirdiler. Sonra götürdünüz devletin kozmik odasını teslim ettiniz. Hadi teslim ettiniz diyelim gitti. Peki neden sonra bu bilgileri tekrar ona verdiniz?

Fatih ALTAYLI- Kime?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gene FETÖ’cülere tekrar teslim ettiler o bilgileri. Bunun hesabı verildi mi? Verilmedi. Kim suçlanıyor? Biz suçlanıyoruz. Sanki ben devletin kozmik odasını götürüp terör örgütüne teslim etmişim. Teslim eden sizsiniz. Sadece bu mu? Bu da değil. Bizi işte PKK terör örgütüne yardım, destek vermekle de bizi suçluyorlar. Ya Allah aşkına…

Fatih ALTAYLI- Tuncay Özkan’ın Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etmesi, HDP’lilerle görüşmeler yapmanız bazı yerlerde haklarını savunmanız…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani akıl tutulması diye bir şey var. Ya Habur’da devletin hakimini, kaymakamını terör örgütüne ben mi gönderdim? Oslo’da masaya ben mi oturdum? İmralı’da PKK’yla, PKK’nın lideriyle masaya ben mi oturdum? Masanın şeklini bile onlar belirlediler. Dolmabahçe’de ben mi oturdum? Ben itiraz ediyordum, onlar oturuyorlardı. El üstünde tutuyorlar Barzani’yi değil mi? Barzani anayasa referandumunda evet oyu kullanın diye bunların yanında yer almadı mı? Bütün bunlar toplumun belleğinden silinip bütün okların CHP’ye yönelmesini sağlamaya çalışıyorlar. Tabi hakkını verelim müthiş bir medya güçleri var. Kendi havuz medyalarına da sesleniyorum, bizi de çıkarın kardeşim. Biz sizden ayrım istemiyoruz. Yani şu gazeteci gelsin, bu gazeteci gelsin diye demiyoruz. İstediğiniz gazeteciyi çıkarın oturalım konuşalım. Bize soru sorun bizde cevabını verelim. Cesaret edip oraya da çıkaramıyorlar. Biz haklıyız, her söylediğimiz doğrudur bizim. Biz milletvekillerinin hapiste olmasını istemiyoruz. Anayasa Mahkemesinin kararı var. Biz hukuk devletinden yanayız. İbrahim Kaboğlu örneğini verdim…

Fatih ALTAYLI- Ama o zamanda diyorlar ki, niçin dokunulmazlıkları kaldırırken evet oyu verdiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kürsü dokunulmazlığı hariç biz dokunulmazlıkların kalkmasını zaten istiyoruz. Öteden beri bizim parti programında var. Şimdi siz bir partinin Genel Başkanı olacaksınız, parti programını bir köşeye koyacaksınız. İyi de parti programını ben kabul etmedim kurultay kabul etti. Bende o parti programına bağlı olmak zorundayım.

Fatih ALTAYLI- Ama onun doğal sonucunun bu olacağını tahmin etmiyor muydunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim hiç ilgisi yok. Niye ilgisi yok? Çünkü milletvekili dokunulmazlığını kaldırmak için sadece meclis çoğunluğu yeterli. Anayasayı değiştirmeye gerek yok meclis çoğunluğu. Bugün öğleden sonra meclis olağanüstü toplanır, meclisteki çoğunlukla herhangi bir milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırabilirsiniz. O sadece bize kurulan bir tuzaktı. CHP hayır diyecek, bunlarda meydanlara çıkacaklar, diyecekler ki bak CHP’yi görüyor musunuz teröristlere destek veriyor.

Fatih ALTAYLI- Yani öylede tuzaktı, böylede tuzak diyorsunuz.

KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI HARİÇ BİZ DOKUNULMAZLIKLARA KARŞIYIZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz o tuzağa düşmedik. Çünkü bizim kuralımız var, bizim ilkelerimiz var. Nedir? Kürsü dokunulmazlığı hariç biz dokunulmazlıklara karşıyız. Kürsü dokunulmazlığı da sadece meclis kürsüsü değil. Milletvekili Türkiye’nin herhangi bir yerinde rahatlıkla özgüven içinde konuşabilsin, düşüncesini ifade etsin.

Bakın ne getirdiler. İbrahim Kaboğlu’dan söz ettim. İbrahim Kaboğlu kanun hükmünde kararnameyle üniversitede kapının önüne kondu mu? Kondu. 

Fatih ALTAYLI- Daha pek çoklarıyla.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi pek çok insan kondu. Aydın, bu ülkenin gerçekten düşüncesine saygı duyduğumuz pek çok insanı. Sonra İbrahim Kaboğlu dedi ki, tamam Türkiye’de üniversitede ders vermemi istemiyorsunuz, ama Paris’te üniversiteye ben gidip ders veriyorum. Bari gidip orada ders veriyim. Pasaportuna el koydular.

Fatih ALTAYLI- İbrahim Kaboğlu’nun AK Parti ilk iktidar olduğu sene insan hakları komisyonu başkanı hatırlıyorsunuz değil mi başbakanlık?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Efendim onlar eskidendi.

Fatih ALTAYLI- Ama o komisyonda İbrahim beyle beraber çalıştılar o yüzden diyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir düşünceye karşı bunlar. Demokrasiye karşı.

Erdem Gül Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi yargılanıyor. Tamam yargılandı diyelim. Eşi iki çocuğunu yurtdışına götürmek istiyor. Eşinin de pasaportuna el koydular. Eşinin ne günahı var? Can Dündar’ın eşinin pasaportuna el koydular gidemezsin dediler. Ne günahı var? Kolektif suç diye bir suç dünyada hangi ülkede var Allah aşkına?

Fatih ALTAYLI- Kolektif suç işleniyorsa, kolektif suç olurda yani akrabalarının suçundan ötürü kimse suçlanamaz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi suç bireyseldir. Yani ben suç işleyebilirim, ben yargılanabilirim, yargının önüne çıkabilirim ama eşim ev kadını, herhangi bir suçu yoksa o bütün haklarını kullanır. Yurtdışına gider, gelir.

Fatih ALTAYLI- Ya da siz kaçtınız diye eşinizi rehin alamaz kimse.

DEVLET HUKUK KURALLARI İÇİNDE YÖNETİLİR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Ama şimdi bakın siz bir kolektif suç ilan ediyorsunuz. Yasalarda olmayan bir suç ilan ediyorsunuz ve insanları suçluyorsunuz. Çocukları dahi neredeyse yurtdışına çıkarmasına yasak getireceksiniz. Yazık günahtır ya böyle bir devlet olmaz, böyle bir devlet yönetimi olmaz. Bana soruyorlar bazen CHP iktidar olduğunda efendim işte devri sabık yaratacak mısınız? Bunların hesabını soracak mısınız? Hep şunu söylerim, devlet kinle, öfkeyle yönetilmez. Devlet hukuk kuralları içinde yönetilir. Aynı şeyi bunlara da söylüyorum. Kinle, öfkeyle yönetilmez. Darbe girişiminde bulunanları yargıladığınızda kimse bir şey söylüyor mu? Hayır. Ama haksız yere insanları alıp suçlarsanız bu doğru değil. Enis Berberoğlu’nun ne günahı var? Gerçekten ne günahı var?

Fatih ALTAYLI- Fethullah Gülen örgütünden almış olduğu bir takım fotoğrafları Cumhuriyet gazetesine verip yayınlattığı için ajanlık faaliyetinde bulunma.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye ispat etmiyorlar? İspat etmeleri lazım değil mi?

Fatih ALTAYLI- Telefon kayıtlarından ispat ediyorlar ve Can Dündar’ın kitabından.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hangi telefon kayıtları?

Fatih ALTAYLI- Can Dündar’ın bulunduğu yerle Enis Berberoğlu’nun bulunduğu yerin sinyalleri çekişmiş…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Telefonları yan yana gelince.

Fatih ALTAYLI- Birde Can Dündar kitabında Enis Berberoğlu’nu tarif eden bir bölüm yazmış.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Solcu bir milletvekilinden aldım diyor. Enis Berberoğlu milletvekili değil o tarihte.

Fatih ALTAYLI- Milletvekili galiba değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Değil hayır. Milletvekili değil. Ama gidiyorsunuz onu yakalıyorsunuz. HTS kayıtlarını. HTS kayıtlarını isteyen Enis bey. O tarihte çok kişiyle konuşmuş. Zaten medyadan sorumlu. Can Dündar’da zaten arkadaşı. Dünya kadar insanla zaten görüşecek. Zaten görevi bu bunun. Kaldı ki, MİT tırları dolayısıyla haber çok önceden çıkmış.

Fatih ALTAYLI- Aydınlık gazetesinde çıkmıştı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- O görüntüler Youtube’a çok düşmüş, Anayasa Mahkemesinin kararı var bunlar devlet sırrı değildir diye. Bütün bunların hepsi var ve siz kalkıyorsunuz müebbede mahkum ediyorsunuz. Sonra iyi hal nedeniyle 25 yıl cezaya. İnsaf denen bir şey var. Hukuk nerede Allah aşkına.

Fatih ALTAYLI- Ama daha Yargıtay’ın onayı gelmedi galiba değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır gelmedi tabi ama hukuk nerede? Böyle hukuk olabilir mi, böyle ahlak olabilir mi? Savcı gerçekten savcı mı, hakim gerçekten hakim mi? Siyasi otoritenin talimatı üzerine bir adam karar veriyorsa, onun hakimlik kimliği yoktur. Siyasi otoritenin talimatı üzerine savcı dava açıyorsa, onun savcılık kimliği yoktur. O artık siyasi otoritenin emrindeki kişidir. O nedenle bu hükümet eğer yargıya talimat veriyor ve yargıda koşulsuz o talimatı yerine getiriyorsa, ortada bizim anladığımız anlamda bir yargı yoktur.

Fatih ALTAYLI- Ama Türkiye’de zaten yargı bağımsızlığı öteden beri konuşulan bir şey değil mi? Yani en başından beri müsteşarın ve bakanın orada olması hep eleştirilmedi mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eleştirdik bizde eleştirdik, doğru değildir dedik.

Fatih ALTAYLI- Eski hükümetler zamanında da hep vardı bu yani.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim eleştirdik bizde o dönemde de eleştirdik. Bizim açın seçim bildirgelerimize bakın parti olarak biz bakanın ve müsteşarın hakimler savcılar kurulunda olmasını istemiyorduk. Seçimle gelirler oraya ülkeyi yönetirler. Bu şu anlama gelmesin…

Fatih ALTAYLI- Peki iktidar olduğunuz zaman sizin de hoşunuza gitmeyecek mi böyle bir yetki?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, yapacağız, yargı bağımsızlığını sağlayacağız. Yargı bağımsız olmalı. Adalet dağıtıyor orası. Eğer hakim benim emrimde olursa, orada adalet olmaz. Oturacak hakim hukukun üstünlüğü kuralı içinde evrensel kurallara uyarak kararını verecek. Hepimizde ona uyacağız. Ha şu anlama gelmesin Fatih bey. Efendim hakimlerin verdiği her karar doğrudur. Hayır. Niye bir üst mahkeme var? Bunun için var. Alttaki mahkeme yanlış karar verebilir, yanlış görebilir, bir delili değerlendirmeyebilir üst mahkemeye gider. Niye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidiyoruz? Türkiye’deki yargıya güvenmediğimiz için değil, adaleti sonuna kadar arama…

Fatih ALTAYLI- Olası hata riskini ortadan kaldırmak için.

ÖYLE BİR DANIŞTAY BAŞKANI YOK, O BİR SİYASİ PARTİNİN DANIŞTAY’DAKİ TEMSİLCİSİ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir hepimiz insanız. Hakim de bir insan o da hata yapabilir. Ama bir düzeltecek makam bir yerde bulunmalı zaten. O teraziyi tutacak bir el olmalı bir yerde. Bunun için. Ama siz başından sonuna kadar böyle yargıyı alıp tamamen kendi kontrolünüze alacaksınız, beraber gideceksiniz bilmem çay biçmeye. Olacak şey değil.

Fatih ALTAYLI- Danıştay Başkanıyla bir polemiğiniz oldu sizin.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Danıştay Başkanı Danıştay’ın Başkanı değil ki. Öyle bir Danıştay Başkanı yok. O bir siyasi partinin Danıştay’daki temsilcisi. Ben öyle tanımlıyorum. Hangi Danıştay Başkanından söz ediyoruz biz?

Fatih ALTAYLI- Zerrin hanım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır o Danıştay’ın Başkanı değil. Adalet ve Kalkınma Partisinin Danıştay’daki temsilcisi o. Bir Danıştay Başkanı bir hakim daha doğrusu önünü iliklemez, önünde düğme yok, ilikte yoktur. Düğme arıyor, ilik arıyor, siyasi konuşma yapıyor. Çıkarırsın cübbeyi gelirsin meydana. Hem cübbeyi çıkarmayacaksın, hem bizim adalet yürüyüşüne söz edeceksin.

Fatih ALTAYLI- Yalnız Tayyip beyin cümlesi de aynen böyledir bu konularla ilgili.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru. Yargıç kararlarıyla konuşur. Yargıcın özelliği odur. Yargıç kimsenin önünde kalkmaz. Birileri geliyor diye yargıç kalkarsa, esas duruşta olursa ona hakim denmez kimse kusura bakmasın. Hakim denmez ona. Hakim tarafsızdır, hakim bağımsızdır, hakimde vicdan olması gerekir, hakimde ahlak olması gerekir. Hakim herkesle gidip konuşmaz. Hakim her kahveye gitmez, her lokantaya gitmez. Hakim üstlendiği görev nedeniyle toplumda ayrı bir statüye sahiptir. Böyle olması lazım. Hakimdir çünkü o. Herkesin haksızlık karşısında başvurduğu kişi demektir. Eğer o kişi bir siyasi otoriteden talimat alıyorsa o kişi adalet dağıtamaz.

Bakın çok garip bir şey anlatacağım size. Hakim diyelim ki seçime girdi o da insan tabi, onun da bir parti tercihi vardır. Hiç kimse niye şu partiyi tercih ettin diye bir özel eleştiri getiremeyiz. Gider seçime girer kazanırsa milletvekili olur, kazanamazsa yargıçlık görevine geri dönemez. Niçin? Siyasi kimliği belli olmuştur artık. Peki bunlar ne yapıyorlar? Adalet ve Kalkınma Partisinin il yönetiminde, ilçe yönetiminde görevli avukatı hakim yapıyorlar.

Fatih ALTAYLI- Ama yasal engel olmadığı için.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ahlaki değil. O zaman seçimi kaybeden insanı niye tekrar hakim olarak atamıyoruz, niye atamıyoruz? Aslında yasal engel var. Bu yasal engel. Davayı kaybeden yani seçimi kaybeden dönemiyorsa, bir partiye üye olan da gelip yargıçlık yapamaz.

Fatih ALTAYLI- Tabi mantıksal olarak düşündüğünüz zaman böyle.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Budur. Ahlaki olanda budur, mantıksal olarak da budur. Ama siz bütün partili avukatları getiriyorsunuz, geçmişte bir örnek vereyim CHP üyesi eski Baro Başkanını sanıyorum Ahmet Necdet Sezer döneminde Anayasa Mahkemesine üye olarak atandı. CHP üyeliği ortaya çıktıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğinden kendisi ayrıldı. Dedi ki, benim siyasi kimliğim var bu bellidir. Tamam ben partiden istifa edip oraya gidebilirim, ama bu doğru olmaz dedi ve ayrıldı. Şimdi ahlak denen bir kural var, bir ilke vardır. Siz bu ilkeye uymazsanız yargının hali böyle olur maalesef.

Fatih ALTAYLI- Peki başka bir konuya geçmek istiyorum yargı konusunda hep dertlisiniz ve yıllardır söylüyorsunuz ama çok fazla bir şey değişmiyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hangi konuda dertli değiliz ki?

Fatih ALTAYLI- Her konuda dertlisiniz evet.

Başka bir konuya geçmek istiyorum. Bu konuda da yıllardır aslında dertlisiniz doğru söylüyorsunuz. Müfredat konusu. Geçen hafta partinizin, evvelsi hafta partinizin bir temsilcisini ben ağırladım programda Sayın Mustafa Balbay’ı. Birazda konuştuk da konuyu. Müfredattan şikayet ediyorsunuz. Ben şikayetleri haklı bulmakla beraber önemli ölçüde bu şikayetlerin sadece mesela Mustafa Kemal Atatürk adı üzerinden yürütülmesini, sadece laiklik üzerinden yürütülmesini kendi adıma doğru bulmuyorum. Çünkü hem orada Mustafa Kemal’in olup olmaması, Atatürk’ün adının olup olmaması çok etkilemiyor. Hatta tam aksine Atatürk giderek Türkiye’de büyüyen bir değer haline geldi. Küçültmeye çalıştıkça veya ortadan kaldırmaya çalıştıkça, heykellerini kırdıkça sevgi artıyor. O yüzden ben onu çok önemsemiyorum. Ama mesela niye müfredatı Cumhuriyet Halk Partisi kardeşim bu müfredat çağdaş değil, bu müfredatla Türkiye’den bilim çıkmaz, sizin dediğiniz gibi katma değeri yüksek bir gelişim Türkiye’ye sağlamaz diye tartışmıyor da hep Atatürk, laiklik…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sizinle aynı görüşteyim. Bunu baştan söyleyeyim sizinle aynı görüşteyim. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkedeki bütün insanların siyasi görüşü, kimliği ne olursa olsun hepimizin ortak değeridir. Öyle bakmamız lazım. Ha bu ortak değere hepimizin ortak olarak sahip çıkması lazım sadece benim değil. Yani fırıncının da orta değeri olmalı, ayakkabı tamircisinin de, marangozunda, generalinde, başbakanın da ortak değeri olması lazım. Bakın, ben Sayın Binali Yıldırım mecliste çıkıp bir konuşma yaptı ve konuşmasında üç veya dört kez Mustafa Kemal vurgusu yaptı. Atatürk’e saygısını iletti ve ben kendisine bir yerde teşekkür ettim Mustafa Kemal Atatürk’ü TBMM’de yaptığı konuşmada andı diye. Bunu da ifade edeyim.

ATATÜRK’ÜN İZİNDEN DEĞİL, ATATÜRK’ÜN ÖNÜNDEN KOŞMAK ZORUNDAYIZ

Şimdi mesele şudur aslında, mesele çocuklarımıza çağdaş bir eğitim verecek miyiz, vermeyecek miyiz mesele budur. Zaten Mustafa Kemal Atatürk’te hedef göstermiş, çağdaş uygarlığı aşmak. Bitti bu kadar basit. Bir ismin arkasından değil de bir ilkenin arkasından gitmemiz lazım. Gösterilen hedef çağdaş uygarlıksa, o çağdaş uygarlığa doğru hepimiz koşmak zorundayız. Atatürk’ün izinden değil, Atatürk’ün önünden koşmak zorundayız. Eğer biz geçmişe takılıp kalırsak biz Atatürkçü değiliz. Biz geleceği belirlemeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk geleceği tanımlamıştır bize. Geleceğe koşmamız lazım. Nedir o gelecek? Çağdaş uygarlıktır.

Şimdi eğitim politikası, müfredat diyorlar aslında normalde eğitim programları denmesi lazım ama müfredat öyle diyelim.

Fatih ALTAYLI- Öyle olmuş alışmış dil.

KENDİ ÇOCUKLARINI MİLLİ EĞİTİMDE DENEK OLARAK KULLANAN DÜNYADAKİ TEK ÜLKE TÜRKİYE’DİR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakın, eğitim politikası milli olmak zorundadır. Ama evrensel değerleri de içinde taşıyan bir millilik taşımalıdır. Kendi değerlerimizi, kendi kültürümüzü çocuklarımıza öğretmek zorundayız. Nasıl? Evrensel değerlerle birlikte ve dolayısıyla eğer bu milliyse eğitim politikasının belirlenmesinde benim de, sizin de, öğretmenin de, üniversitedeki hocanın da söz sahibi olması lazım, konuşması lazım, düşüncelerinin alınması lazım. Nerden alınıyor bu düşünce? Eğitim şuralarından alınıyor. Her insan geliyor oraya, otur diyor, tartışılıyor, uzun uzun tartışılıyor, ana ilkeler belirleniyor ve sonra bunlar aşama aşama uygulamaya konuyor. Biz de ne oldu? Bir sabah kalktık bu eğitim sistemini kabul etmiyorum dedi. Ne olacak? 4+4+4. Hükümet programında var mı? Yok. Kalkınma planında var mı? Yok. Milli Eğitim şuralarında görüşüldü mü? Yok. Bakanlar Kurulunda görüşüldü mü? Yok. Milli Eğitim Bakanlığında konuşuldu mu? Yok. Ne oldu? Beş tane iktidar partisinin AK Partinin milletvekili geldi beş kişi kanun teklifini verdi. Hiç birisi eğitimci değil. Liyakatin çöküşüne en güzel örnektir bu. Hiçbirisi eğitimci değil ama bizim çocuklarımızın eğitimini belirliyor, geleceğini belirliyor. Hiçbirisi hayatında bu konuda kalem dahi oynatmamış. Yıldırım hızıyla geçti. Sonra hata yaptıklarını anladılar kısmen düzelttiler. Sonra Bakanlar atandı her Bakan kendisine göre bir program ve her Bakan geldiğinde eğitimde reform yapıyoruz diye yola çıktı. Allah inandırsın kendi çocuklarını Milli Eğitimde denek olarak kullanan dünyadaki tek ülke Türkiye’dir. Bunlar kobay mı bu çocuklar? Yazık günah değil mi bu çocuklara?

Fatih ALTAYLI- Ben ama dayanıklı yetiştiklerini düşünüyorum. Bu yüzden daha dayanıklı bir genç neslimiz olacak. Her türlü başına bela gelebilir.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani ama yazık günahtır yani. Gerçekten yazık günah, bakın bir ülkeyi geri bıraktırmak için o ülkeyi işgal etmenize gerek yok. Bir tek şey yapacaksınız eğitim sistemini bozacaksınız o kadar.  

Fatih ALTAYLI- Peki TEOG’un kaldırmasını doğru bulmuyor musunuz? TEOG hakikaten çok saçma bir sistemdi çünkü. İyi olmadı mı kaldırılması?

Kemal KILIÇDAROĞLU- TEOG kalkmadan sadece yarım saat önce yani Sayın Erdoğan o açıklamayı yapmadan yarım saat önce Milli Eğitim Bakanına sorsaydınız TEOG nedir diye öve öve bitiremezdi.

Fatih ALTAYLI- Birkaç gün önce eğitimcilerle toplantı yapmıştı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir saat önce Milli Eğitim Müsteşarına sorsaydınız öve öve bitiremezdi. Bakanlara sorsaydınız, AK Partinin bütün milletvekillerine sorsaydınız öve öve bitiremezlerdi gelen en olağanüstü reformdur falan filan diye. Bir kişi söyledi bütün hepsi TEOG’u tu kaka yaptılar, yıldırım hızıyla toplandılar. Ne olacak, yerine ne gelecek? Bir ay içinde karar vereceğiz. Böyle bir eğitim sistemi olmaz. Yazık günahtır.

Peki, biz ne yaptık? Bu eğitim sistemi felakete gidince şunu yaptık, eğitimde en güzel reformu yapan ve dünyaya örnek olan Finlandiya, çünkü Finlandiya’da şöyle bir tablo çıkıyor ortaya, bakıyorlar Avrupa’da her ülkenin geliri artıyor ama Finlandiya’nın artmıyor. Oturup konuşuyorlar niye artmıyor. Bakıyorlar eğitim sistemi bozuk. Oturuyorlar eğitimde ciddi bir reform yapıyorlar. Uzun uzun çalışıyor ve o reformu yapıyorlar.

Fatih ALTAYLI- Peki Kemal Bey lafınızı unutmayın çok özür dilerim. Buna da cevap verirsiniz beraber diye söyleyeceğim. Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısı 450 bin. Bizde kaç? 15 milyon mu, 13 milyon mu? Yani olur mu, oturur mu üstüne?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Elbette bu soruyu Abbas Güçlü’de sormuştu. Çünkü biz Finlandiya’nın Eğitim Bakanını Türkiye’ye davet ettiğimizde bütün eğitim çevrelerini davet ettik. Çünkü sorun sadece bizim sorunumuz değil, ülkenin sorunu. Reformu nasıl yapmışlar? Verdiği çok güzel bir cevap var. İster bir çocuk ister 1 milyon çocuk eğitim değişmez ki. 400 çocuk olsun 4000 çocuk olsun. Eğitimde reform yapıyorsanız 1 çocuk içinde 4 milyon çocuk içinde, dünyanın bütün çocukları içinde bu reformu yapacaksınız. Olay budur. Olay nüfus değil, olay tamamen ilke, tamamen düşünme ve bir çocuğa neyi nasıl öğreteceğiz. Budur kural. Şimdi davet ettik geldi, anlattı ve oturmuşlar uzun uzun eğitimde reform yapmışlar, şu anda Finlandiya Avrupa’da en yüksek kişi başına gelire sahip ülkelerden birisidir. Şimdi bizde eğitimde reforma ihtiyaç var mı? Elbette var. Biz ihtiyaç yoktur demiyoruz. Ama bunun kararını verecek olan siyasiler değildir ilk kararı. Kimdir? Eğitimcilerdir.

Fatih ALTAYLI- Eğitimciler öneri getirir siyasetçiler seçer.

BAKANLIKTAN DA VAZGEÇTİM HER OKULUN AYRI REFORM PROGRAMI VAR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, eğitimciler gelirler oturur tartışırlar uzun uzun. Çünkü eğitim sadece bir alana hapsedilecek bir kuralda değildir. Yani okul öncesi eğitim var, ilköğretim var, lisesi var, ortaöğrenimi var, üniversitesi var, lisansüstü var. Her alanın kendine göre çözümleri, her alanın kendine göre sorunları var. Dolayısıyla böyle bakmak lazım, böyle tartışmak gerekiyor. TEOG’u kaldırdım. Niye kaldırdın? Bana mantıklı bir gerekçe söyle. Efendim sınav sistemi var. Sen getirdin. Belki utanmasalar diyecekler ki, bu TEOG’u CHP’liler getirdi. Eğitim sistemini bu hale CHP’liler getirdi diyecekler. Şu CHP var ya şu CHP eğitimi bu hale getirdi diyecekler. Bana çıksın Sayın Başbakan dahil Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Sayın Erdoğan dahil çıkıp desinler ki, şu aile Türkiye’de eğitim sisteminden çok memnundur. Bir aile göstersinler bakın milyonlarca aile var ben bir aile istiyorum bir aile, eğitim sisteminden çok memnunuz diyen bir aile istiyorum ben. Yok böyle bir şey. Yazık günah değil mi bu ülkenin çocuklarına? Neyi öğretiyoruz? Bırakın şimdi Bakanlıktan da vazgeçtim her okulun ayrı reform programı var. Her okulda ayrı bir eğitim var. Bir okulda bakıyorsunuz öğretmen sınıfa girerken başka şeyler yapılıyor, öbür okula girerken başka şeyler yapılıyor. Bir okul öncesi eğitiminde farklı dersler veriliyor, bir başka okulda farklı dersler veriliyor. Bu eğitimde birlik falan tamamen yıkıldı yok öyle bir şey. Siz geleceği kurguluyorsunuz, Türkiye’nin geleceğini kurguluyorsunuz eğitim politikalarıyla. Hangi gelecek? Şimdi yer gök İmam Hatip Okulu oldu. Biz İmam Hatip okullarına karşı değiliz, İlahiyat fakültelerine karşı değiliz, açanda biziz. Çünkü bu ülkede yetişmiş aydın din adamına ihtiyaç var. Çıkacak toplumu aydınlatacak, sevgiyi öğretecek, kardeşliği öğretecek, birlikte yaşamayı öğretecek. Dinini, inancını, değerlerini öğretecek. Kim buna itiraz edebilir? Ama bütün okullar buraya gelecek. Kardeşim bu ülkenin fiziğe ihtiyacı var, matematiğe ihtiyacı var, geometriye ihtiyacı var, doktora ihtiyacı var.

Fatih ALTAYLI- YÖK’ün böyle bir planlaması var temel bilimlerde burs ve ekstra şey veriyor, 10 üniversiteye…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kimin ihtiyacı, kim böyle bir program var dediniz?

Fatih ALTAYLI- YÖK’ün böyle bir planlaması var temel bilimlerde eğitim alacak olanlara ekstra burs verecekler işte fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerde ve 10 üniversiteyi araştırma üniversitesi olarak açabilecekler. Yani öyle şeylerde yapılmaya çalışılıyor sanki bir yandan.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın oturulur tartışılır. Akıl akıldan üstündür. Benim görmediğimi bir başkası görebilir, benim düştüğüm bir hatayı bir başkası düzeltebilir. Ama akşam yatıp sabah ben reform gerçekleştirdim diye eğitimde derseniz bütün dünyaya malzeme olursunuz.

Fatih ALTAYLI- TEOG’un kalkması sizce iyi olmadı mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ne gelecek yerine?

Fatih ALTAYLI- Bilmiyoruz şuan. Çeşitli tahminler var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gelen eğer bundan kötüyse kalkması iyi olmadı. Gelen daha iyi olursa bir sorunumuz yok ki zaten. Bütün mesele neyin geleceği konusunda biz bilmiyoruz. Eğitim konusunda ben şunu merak ederim. Sayın Erdoğan’ın birikimi nedir? Ben daha 4 yıllık diplomasını görmedim.

Fatih ALTAYLI- Bir diploma var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Görmedim ben o diplomayı. Ben merak ediyorum. Bu diplomayı bir insan gizler mi? 4 yıllık diplomayı gizler mi?

Fatih ALTAYLI- Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında zaten diploma teslim etmesi gerekmiyor mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, etmedi. Orijinal diploma yok ortada.  

Fatih ALTAYLI- Marmara Üniversitesinin verdiği diploma var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok. O diploma yok ortada. Ben merak ediyorum mesela, benim diplomamı istiyorlarsa, orijinalini ben hemen kendisine gönderebilirim. Medyaya gönderebilirim, benim diplomam var, benim kapı gibi diplomamız var. Oturur asarız, çerçeveletir asarız değil mi? hukuk fakültesinden mezun olmuşuzdur, efendim tıp fakültesinden mezun olmuşuzdur. Sınava gireriz o sınavlara girerken götürürüz ilgili kamu kuruluşlarına teslim ederiz. Noterden gider bir örneğini alırız, tıpkısının aynısıdır, fotoğrafı çekilir vesaire. Ben böyle bir diploma daha görmedim. Ama sağ olsun her konuda söz sahibi, eğitim konusunda da. 4+4+4’ü getirirken kime danıştı? TEOG’u kaldırırken kime danıştı? Getirirken kime danıştı? Çocuklar yazık günah bunlar bizim çocuklarımız. Nasıl oluyor bu? Böyle ülke yönetilir mi? Bir şey söyleyeyim, bakın bunu bütün samimiyetimle söyleyeyim, vallahi de billahi de bunlar devleti yönetemiyorlar. Vallahi de billahi de bunlar devleti karanlık sokaklara sürüklüyorlar. Vallahi de billahi de bunlar çocuklarımızın geleceğiyle oynuyorlar. Yazık günahtır bu çocuklar bizim çocuklarımız. Sağcı olur babası, solcu olur annesi hepsi bizim çocuklarımız. Bizim çocuklarımızın hepsinin idealleri var, idealleri köreltiyorsunuz siz. Efendim her çocuk istediği okula gidecek. Nerde gidecek? Eğitimde fırsat eşitliği var mı? Ben bu soruyu sormak isterim, bu ülkede eğitimde fırsat eşitliği var mı? Cumhuriyet’e kızıyorlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kızıyorlar. Savaş meydanlarından çıktı geldi, öğretmenlerin toplantısına katıldı. Eğitime verdiği değere bakın.

Fatih ALTAYLI- Öğretmen yetiştirmek için yurtdışına bir sürü öğrenci yolladı kaynaklarıyla. O yurtdışında eğitim görmüş gençler gelip Türkiye’de öğretmen oldular, Türkiye’de profesör oldular Türk üniversitelerini kurdular. Halil İnalcık mesela. Sanatçı oldular.

SANATÇI KİMSENİN ÖNÜNDE EĞİLMEZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sanatçı oldular, neler neler… Hepsi de yani. Bakın bir ülkede nüfusun belirli bir oranı bazıları yüzde 2 derler. Ben gerçek rakamı bilmiyorum. Yüzde 2 derler üstün zekalı çocuklardan oluşur. Üstün zekalı çocuklar hep korunurlar ve bunlar çünkü ilerde ya devlette veya devletin içinde başka bir yerde özel sektörde veya sanatta veya bir başka alanda bunlar Türkiye’nin yumuşak gücünü oluştururlar. Orhan Pamuk bir roman yazar Nobel ödülünü kazanır. Ama olay Orhan Pamuk’u aşar artık bu bir Türkiye olayıdır. Bir sinema yönetmeni çıkar bir film çeker. Bu film gider uluslararası başarılar kazanır. Artık o Türkiye’nin başarısıdır. Bir tıp profesörü gider efendim bilmem önemli bir Nobel alır. Bu Türkiye’nin yumuşak gücüdür. Ve Türkiye kendi kültürünü bütün dünyaya bir şekliyle taşımış olur. Kendi kültürümüzü yok ettik biz. Kendi dilimizi neredeyse unutacağız.

Fatih ALTAYLI- Niye tam aksine en fazla bu dönemde sahip çıkıldığı söyleniyor kendi kültürümüze, öz benliğimize kendi kültürümüze en fazla AK Parti iktidarı döneminde sahip çıktığını söylüyor AK Parti.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hangi kültürümüze? Hangi romancı el üstünde tutuldu, hangi sinema yönetmeni el üstünde tutuldu, hangi karikatürist el üstünde tutuldu, hangi eleştirmen el üstünde tutuldu? Hepsi hakkında davalar açıldı, eleştiriye tahammülü yok. Musa Kart bir kedi karikatürü çizdi yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönmese şimdi zaten içerdeydi.

Fatih ALTAYLI- Niye saraya sık sık davet edilen ya da işte Huber köşküne davet edilen bir sürü sanatçı var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sanatçı dediğiniz dünyaya eleştirel gözle bakar, eleştirel gözle bakanlardan oraya davet edilen var mı? Yoksa sadece kendisini alkışlayanları mı? Hitlerin önünde eğildi diye şu anda ismini hatırlamıyorum ünlü bir Alman müzisyeni Hitler’in önünde eğildi diye bütün dünyada eleştirilmiştir.

Fatih ALTAYLI- Furt Hanker.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Şimdi sanatçı kimsenin önünde eğilmez. El pençe divan durmaz. Sanatçı özgür dünyanın insanıdır. Karikatürünü de, resmini de, sinemasını da, fotoğrafını da çeker, eleştirel gözle bakar. Çünkü onu sanatçı kılan odur zaten.

Fatih ALTAYLI- Şart mıdır?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şarttır. Aksi halde sanatçı olmaz. Yani Türkçesi…

Fatih ALTAYLI- Niye her yerde rejimi destekleyen sanatçılar, rejimi desteklemeyen sanatçılar vardır.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Rejimi destekleme ayrı bir konu. Ama eğer siz demokrasiyi reddeden, hukuku reddeden, toplum üzerinde baskı kuran insanı desteklerseniz sizin sanatçılığınız dünyanın her tarafında yargılanır.  

Fatih ALTAYLI- Peki sanatçılardan başka bir…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eğitimden geldik buraya. Eğitim konusunda Türkiye sınıfta kalmıştır. Her Bakan reform yaptı. Diyor ya metal yorgunluğu. Artık…

Fatih ALTAYLI- Bu dönem bu iktidar döneminde yani AKP iktidarı döneminde 5 eğitim reformu yapıldı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- 15 yıl Türkiye’yi yönettiler 15 yılda Türkiye buraya geldi. Bütün komşularıyla kavgalı, tarımı iflas etmiş, üniversiteleri iflas etmiş, eğitim düzeni iflas etmiş. Sadece inşaat yapanların kazandığı, büyük ihale alanların kazandığı bir toplum haline geldik. En son yine TÜİK resmi verileri açıkladı. Gelir kişi başına gelir dağılımında da dengesizlikte artmış.

Fatih ALTAYLI- Peki her iktidar kendi zenginliğini yaratmaya çalışmaz mı baktığımız zaman?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Her iktidar kendi zenginliğini yaratıyorsa, o iktidarları eleştirmek lazım. Her iktidar döneminde insanlar zengin olabilir. Yani biz şimdi şunu da söylemek istemiyorum, efendim 15 yılda hiç kalkınmadık. Yok o zaman doğru olmaz. 15 yılda evet büyüdük, kalkındık. Ama büyümeyi ve kalkınmayı nasıl ölçeceğiz? Benimle aynı konumda olanlar benden hızlı büyüyorsa, bende bir sorun var demektir. Sorun nedir? Bizimle beraber yola çıkanlar bizden daha hızlı gitti, ipi daha önce göğüslediler. Biz yine geride kaldık, biz bunu eleştiriyoruz. Biz daha ileri gitmeliydik.

Fatih ALTAYLI- Hepsi bizi geçti mi onların mesela kimler?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hepsi geçti. Hindistan’a bakın.

Fatih ALTAYLI- Hindistan tabi Hindistan başka bir hikaye. Arjantin geçemedi, Meksika’da galiba daha iyi bir performans yaptı bize oranla eş değer ülkelerimizden.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Arjantin’de geçti. Niçin Arjantin.

Fatih ALTAYLI- Arjantin’deki verileri baktım geçen hafta.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Brezilya.

Fatih ALTAYLI- Brezilya’da sorun yok. Arjantin’de sorun var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Gelişmekte olan ülkelerdi.

Fatih ALTAYLI- Brezilya bir dev, Brezilya’da her şey var yani baktığımız zaman.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bulgaristan, Romanya bizi geçti mi kişi başına gelirde? Geçti. 1970’li yıllarda Türkiye, Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz kıyaslanırdı. Bunların dördü bizden koptu gitti. Biz en geride biz kaldık.

Fatih ALTAYLI- Oya Berberoğlu mesaj atmış kızmış. Niye kızmış anlamadım. Ona bakıyordum şimdi kusura bakmazsanız bir yandan da. Peki, Siyasete bir parti daha kuruluyor. Sayın Meral Akşener’in kurma çabası içinde olduğu epeyce süredir bir parti var ve bu partiye özellikle MHP çok sert tepki gösteriyor. İktidar kanadı ise biraz eleştirmekle beraber o kadar da üstüne gitmiyor. Büyük ihtimalle güç kazandırmamak maksadıyla. Siz Meral Hanım’ın kurduğu partiyi nasıl görüyorsunuz? Çünkü bununlar ilgili yapılan ön araştırmalara baktığınız zaman sizin partinizden de bir kısım oy alıyor. Bütün siyasi partilerden oy alıyor, sizin partinizden de alıyor. Özellikle sahil kesimlerde sizin partinize ve AKP’ye daha fazla darbe vuruyor, MHP’ye de tabi doğal olarak vuruyor. Siz nasıl görüyorsunuz Meral Akşener’in kuracağı partiyi, Türk Siyasetine ne katar?

BİZ HER PARTİYE SAYGI DUYUYORUZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz her partiye saygı duyuyoruz. Yani Türkiye’de siyasal partiler yasasına göre kurulan dünya kadar parti var. Meral Hanım’da böyle bir girişimde bulunuyor. Bir parti kurma girişimi var, Ekim ayında partisini açıklayacağını, kurucularını açıklayacağını söyledi. Belki parti programını ve ilkelerini de büyük bir olasılıkla açıklayacaktır. Saygı duyuyoruz tabi.

Fatih ALTAYLI- Oya’nın mesajını okudum, Oya Berberoğlu’nun mesajını okudum da neye kızdığını anlamadım. Çünkü benim söylemediğim şeylerden dolayı bana kızmış gibi görünüyor. Oysa bu belgelerin Enis’in yayınlattığı iddia edilen şeylerin zaten daha önce yayınlanan orda bir suçu olmadığını da defalarca söyledim ama kızmış. Bizim meslekte kızılmak çok normaldir. Haksız yere de bazen, bazen de haklı yere kızılırız.

Bir erken seçim bekliyor musunuz? Böyle bir rivayetler dolaşıyor, erken yerel seçim olabilir deniyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ve parlamento yenileme seçimlerinin daha erken yapılabileceği söyleniyor. Bir erken seçim bekliyor musunuz? Veya sizin böyle bir talebiniz olur mu?

BİZ HAZIRIZ ZATEN ERKEN SEÇİME

Kemal KILIÇDAROĞLU- Erken seçim olabilir. Biz hazırız zaten erken seçime. Sanki yarın seçim olacakmış gibi zaten çalışıyoruz. Yani ben Yozgat’a da gidiyorum, Denizli’ye de gidiyorum, Manisa’ya önümüzdeki günlerde gideceğim. Giresun’a da gidiyorum, Trabzon’a da gidiyorum. Her yere gidiyorum, geziyoruz sanki yarın seçim olacakmış gibi. Örgütlerimizle birlikte çalışıyoruz yani. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum…

Fatih ALTAYLI- Seçimden bir korkunuz yok yani?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yalnız şöyle çalışıyoruz onu da söyleyeyim, şimdi eskiden derlerdi ki CHP hep eleştirir, hiç öneri falan getirmez. Şimdi biz nerede bir sorun varsa, önce sorunu anlatıyoruz. Sonra bu sorunun nasıl çözüleceğini de anlatıyoruz. Dolayısıyla şunu rahatlıkla iddia ediyoruz, Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yok. Bütün sorunların çözüm adresi biziz. Çözeriz sorunları ortak akılla. Elin oğlu çözüyor da biz niye çözmeyelim.

Fatih ALTAYLI- Peki efendim nasıl çözeceksiniz şimdi mesela hastaneler yapılıyor. Dev büyük hastaneler, bu hastanelere siz karşısınız ve bunun ekonomiye zarar verdiğini, bunun büyük yük altına soktuğunu söylüyorsunuz ülkeyi ama bunlar yapılıyor ve sözleşmeler başladı. Şimdi geldiniz bu hastaneleri kapatacak mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Fatih ALTAYLI- Ya da ne bileyim işte köprüler yapılıyor bunlarla uzun vadeli sözleşmeler yapılmış. Gelip bu sözleşmeyi tanımıyorum mu diyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim hukuk sistemi içinde, hukuk içinde kalır. Biz sözleşmeyi, devletlerde devamlılık esastır. Yani bir sözleşme yapılmıştır, o sözleşmeye göre garanti verilmiştir. Ama bütün bu gerçeklerin halka anlatılması ayrı, hukuka uyma ayrı. Biz halka anlatacağız. Nedir ne değildir. Biz hastanelerin yapılmasına karşı değiliz, köprülerin yapılmasına da karşı değiliz, yolların yapılmasına da karşı değiliz. Biz sadece şu soruyu soruyoruz. Hastaneyi kaça yapıyorsunuz, köprüyü kaça yapıyorsunuz, yolu kaça yapıyorsunuz?

Fatih ALTAYLI- Biz yapmıyoruz ki biz sadece kiralayacağız diyecekler.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama maliyeti var. Maliyeti var çünkü o maliyeti üzerinden garanti veriyorsunuz. Ben bunu bilmek zorundayım. Niçin? Gayet basit. Şunun için yapıyoruz, İzmir’de Ankara’da da, İstanbul’da da metro yapılıyor. Metro ne demek? Yerin altına tünel kazıyorsunuz, ray döşüyorsunuz işte alıyorsunuz makinaları ve yolcu taşıyorsunuz. Biz 50 milyona yapıyoruz kilometresini.

Fatih ALTAYLI- 50 milyon TL

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet 50 milyon TL. Ankara bunu yapıyor 100 milyon TL’ye, İstanbul yapıyor 150 milyon TL’ye. Bu fark nereden geliyor? Ben bunu sormak zorundayım. Eğer tüyü bitmemiş yetimin hakkı sorulacaksa, ben bu soruyu sormak zorundayım. Çünkü bu parayı vatandaş ödüyor. Kim ödüyor? Herkes. 80 milyon doğduğu andan itibaren vergisini ödüyor. Ödüyorsa kardeşim bu farklılık nereden kaynaklanıyor? Devlet olarak hastane yapıyorum. Kaça? 100’e. Kaç yataklı 400 yataklı 100 liraya yapıyorum. Peki başkasına yaptırıyorum 400 yataklı. Kaça? 400 liraya. Burada 100 lira, burada 400 lira. Üstelik hem 400 lirayı ödüyorum, maliyetini ödüyorum aynı zamanda bir de ayrıca ona kar ödüyorum. Ben bunu sormak zorundayım. Ben bunu soruyorum. Vatandaş sakın bu soruyu sorma bırak onlar malı götürsün, sen sesini kes demiyor bana. Sen bunun hesabını sor arkadaş, bu hesabı nasıl yapmışlar? Ben bunu sormak zorundayım. Başka? Hastane yapıyorsun, yüksek maliyetler var. 3 yılda çıkarıyorsun maliyeti. Sonra 15 - 20 yıl para ödüyorsun, yüzde 70’de hasta garantisi veriyorsun. Peki ülkede hastalık yoksa ne yapacağız? Maliyeti zaten çıkarmış. Şimdi vatandaşın bunu sorması lazım, kim soracak? Vatandaş cesaret edip soramıyor, korkuyor, bir korku iklimi var. Biz soruyoruz. Biz sorduğumuz içinde iktidar partisi bize kızıyor. Neden bu soruyu soruyor? Ve konuyu değiştiriyor bu CHP hastanelere karşı. Niye hastaneye karşı olalım? CHP yola karşı. Niye yola karşı olalım? CHP köprüye karşı. Niye köprüye karşı olalım? Elin oğlu köprü yapıyor. Bizde yapacağız. Köprü yapmayan hükümet yok ki, yol yapmayan hükümet yok ki.

Fatih ALTAYLI- İşte onlarında savunması böyle daha hızlı oluyor, daha çabuk yapıyorlar. İşte devlet kaynak aktaramıyor buraya, devlette para olmayınca aktaramıyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sonunda parayı kim ödüyor?

Fatih ALTAYLI- Taksitle ödüyormuş gibi oluyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- O zaman kaça ödüyorsun yani biz bunu bilmek zorundayız.

Fatih ALTAYLI- Peki son bir soru sorayım vaktimiz dolmak üzere galiba. Her halde Sayın Cumhurbaşkanının New York’tan konuşması vardı o yüzden biz erkene aldık ki biz bölünmeyelim diye. Sizi bölmek istemediğim için. Şunu merak ediyorum şimdi bir seçim olacak 2019’da, 2018’de ama en geç 2019’da bir seçim olacak. Cumhuriyet Halk Partisinin kimi aday göstereceği konusu net değil, bugünden de net olması beklenmiyor. Sürekli olarak size karşı hadi meydana çık diyenler var. Partinizden de Kemal Bey aday olabilir falan diyen sesler duyuyorum ben. Açıkçası ilkesel olarak çok doğru bulmağım bir şey. Yani siz parti Genel Başkanlarının Cumhurbaşkanı olmasına ilkesel olarak karşı çıkmışken kendiniz aday olabilir misiniz?

KURALIMIZ CUMHURBAŞKANININ TARAFSIZ OLMASIDIR

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben daha önce bu konuda düşüncelerimi ifade ettim. Şimdi kuralımız nedir? Kuralımız Cumhurbaşkanının tarafsız olmasıdır. Çünkü anayasa metnindeki yemin değişmedi. Tarafsız olacağıma dair namusum ve şerefim üzerine ant içerim. Ve ben bu konuda Erdoğan’ı çok eleştirdim. Namus ve şeref kavramından ne anlıyorsun diye. Tarafsız değil çünkü üstelik bir de şimdi geldi partinin Genel Başkanı oldu. Doğru değil. O nedenle kendisi 80 milyonu temsil etmiyor. Kendi partisini temsil ediyor. Biz Cumhurbaşkanı adayını belirlerken elbette bütün bu kurallara uyacağız. Cumhurbaşkanı adayını belirlerken demokratik parlamenter sistemin bütün eksik yönlerini giderecek ve yeniden saat gibi çalışacak bir demokratik parlamenter sistemin gelmesini isteyeceğiz. Bizim adayımız bunu isteyecek.

Fatih ALTAYLI- Ama o aday siz olmayacaksınız her halde. Olursam da Genel Başkan olmayacağım diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, kimin olacağına ben karar vermem. Bizim partimizin diğer partilerden farklı bir yönü vardır. Bizim karar organlarımız var bunlar göstermelik değil, otururuz kendi karar organlarımızla görüşürüz, tartışırız. Aday kim? Tabi bu adayı belirlerken ikinci turda herkesin de rahatlıkla oy verebileceği bir aday bulmamız lazım.

Fatih ALTAYLI- Var mı böyle bir aday. Mesela HDP’linin, MHP’linin ve AKP’li kısmının veya var mı böyle bir aday?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bulacağız. 2019’u…

Fatih ALTAYLI- İkisini ayıracağız diyorsunuz.

2019’DA BU ÜLKEYE HUZURU, BARIŞI VE GERÇEK ANLAMDA DEMOKRASİYİ GETİRECEĞİZ

Kemal KILIÇDAROĞLU- 2019’da bu ülkeye huzuru getireceğiz, bu ülkeye barışı getireceğiz, bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Bu ülkenin hapishanelerinde gazeteciler olmayacak. Bu ülkenin üniversitelerinde öğretim üyeleri kapının önüne konmayacak. O hocalarımızı, haksız yere atılan hocalarımızı tekrar görevlerinin başına getireceğiz. 20 Temmuz’da bir sivil darbe yaşadık. Bugün Türkiye bir sivil darbenin baskısı altındadır. Bu darbe Türkiye’nin bütün dokularını silmiş vaziyette. Türkiye’yi darbeden arındıracağız. Gerçek anlamda bir demokrasiyi getireceğiz.

Fatih ALTAYLI- Kemal Bey çok teşekkür ediyorum. Daha konuşacak çok şey var ama sizin de vaktiniz az bizimde süremiz sınırlı ne zaman isterseniz Teke Tek’e her zaman beklerim görüşlerinizi açıklamak üzere. Size kolaylıklar diliyorum. Bu arada Atatürk Havalimanında inişi sırasında bir jet düşmüş. Umarız bir can kaybı falan da olmasın. İçindekilerde kurtulsunlar. Detayları da her halde az sonra ekranlarda göreceğiz. Kimin jetiydi, neyin jetiydi. Sağ olunuz efendim. Size iyi akşamlar diliyorum değerli seyirciler. Sayın kemal Kılıçdaroğlu konuğumuzdu ve Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını, eğitim sisteminin sürekli değiştiğini ve bunun hiçbir rasyonele dayanmadan sadece bir kişinin isteğine bağlı olarak sürekli değiştiğini bunun zaman zaman Bakanlar, zaman zaman ise parti liderleri olduğunu söyledi. Partisinin FETÖ’yle hiçbir bağlantısının olamayacağını, devletin elindeki bütün imkanlar varken eğer böyle birisi var ise niçin bununla ilgili belge ve bilgilerin ortaya dökülmediğini ve sadece soyut suçlamalarla devam edildiğini, Celal Çelik’in FETÖ yüzünden Yargıtay’dan istifa etmiş bir kişi olduğunu avukatının bunun FETÖ’cülükle suçlanmasının komik olduğunu söyledi. Enis Berberoğlu’nun Cumhuriyet’e verilen belgeleri veren kişi olup olmadığının dahi kanıtlanamadan üstelikle FETÖ’yle her hangi bir bağlantısı olmadığı çok açık olduğu halde, ajanlık suçlamasıyla içeri atılmasının saçma ve mantıksız olduğunu. Üstelikte Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan konuların daha önce bir başka gazete, Aydınlık gazetesinde de yayınlandığını ve orada hiçbir şey olmadığını ve sosyal medya ortamlarında da bütün bu bilgilerin olduğunu söyledi. Kuzey Irak’taki ve Suriye’deki durumun tamamen bu hükümetin hatalarından kaynaklandığını, Suriye’ye girerek bölgedeki bütün dengeleri bozduğunu ve bunun Türkiye’nin sadece ve sadece Türkiye’nin aleyhine bir durum geliştirdiğini, bu iktidar döneminde Türkiye’de 3 farklı terör örgütünün güç kazandığını ve ortaya çıktığını söyledi.

Özet olarak benim aklımda kalan bunlar. Aslında daha kaldı da vaktimiz dolduğu için bunları söyleyerek geçiştireyim, kapatayım. Son olarak da tezkereyle ilgili olarak Cumartesi günü mecliste görüşülecek tezkereyle ilgili olarak eğer terörle mücadeleyi kapsayan bir tezkereyse biz buna evet diyeceğiz. Ama başka amaçlar varsa o zaman oturur görüşürüz dedi. Cumhuriyet Halk Partisi genellikle tezkereyi desteklemişti. Sadece 2014 yılında Suriye’ye yönelik bir askeri operasyon, Suriye’nin rejimine yönelik bir askeri operasyonla ilgili alınan tezkereye hayır demişti hatırladığımız kadarıyla. Demek ki burada da o tutarlı durumu sürdürecekler.

Evet değerli izleyenler Pazar akşamı Teke Tek Özel’de İlber Ortaylı’yla beraber karşınızda olacağız. Celal Hoca yok bu hafta yurtdışında bir toplantı da dönüşte o da bize katılacak. Bu hafta İlber Ortaylı’yla beraber Orta Doğu’daki özellikle Kuzey Irak’taki geçmişi, tarihi süreci konuşacağız. Pazar akşamı görüşmek üzere hoşça kalın.