21.11.2019
21.11.2019
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV’de “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” canlı yayınında gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
İsmail KÜÇÜKKAYA- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu İsmail Küçükkaya ile Demokrasi Meydanı’na geldi. Efendim hoş geldiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, Demokrasi Meydanı’nda ağırladığınız için.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hoş geldiniz, Demokrasi Meydanı’na saygı duyduğunuz ve geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasılsınız efendim iyi misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyiyim sağ olun, teşekkür ederim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hoş geldiniz. Çok soru var. Dün akşamdan itibaren o kadar çok soru birikti ki, başta şöyle söyleyeyim efendim, biraz sonra EYT’yi soracağım, ben de bir EYT’liyim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Evet EYT’liyim. İki, cezaevlerinde yakınları olanlardan yoğun olarak mesajlar geliyor onu soracağım. Üç; emeklinin, emekçinin, köylünün, üreticinin soruları var. Esnaf kardeşim şu anda dükkanını açtı, onların soruları var. Yani ekonomi onları soracağım. Rahmi Turan’ın bir yazısı var, dünden itibaren herkes onu soruyor. Sor İsmail Abi sor diyorlar bana, Kılıçdaroğlu’na sor. Onu da soracağım. Ama önce efendim dün bir tartışma başladı, erken seçim. Hani sizi ben yakından takip ediyorum, iki senedir diyorsunuz ki; ülkenin çözüm bekleyen sorunları var, biz seçime hazırız ama erken seçim istemeyiz diyordunuz. Dün İYİ Partiden bir açıklama geldi, Lütfü Türkkan’dan, böyle bir göz kırpıyorlar hafif cumhur ittifakına, öyle anlaşılıyor. Parlamenter sisteme dönmek amacıyla bize de diyorlar 5 bakanlık verirseniz erken seçimi düşünebiliriz. Eş zamanlı olarak HDP, seçimlerde kazanılan pek çok sayıda HDP’li belediye başkanı görevden alınınca, kayyumlar gidince HDP’liler de bir toplantı yaptılar. Onlar da sine-i millet yerine erken seçimi gündeme taşıdılar. Ülkenin Ana Muhalefet Partisi Lideri olarak sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, erken seçim olur veya olmaz erken seçim olacakmış gibi zaten biz çalışıyoruz. Çünkü Türkiye’nin sorunları var, giderek ağırlaşıyor ama bizim Türkiye sathına yayılıp bu sorunları nasıl çözeceğimizi halka anlatmamız lazım. Biz bu çalışmayı sürdürüyoruz. Erken seçimin olabilmesi için bir kişinin karar vermesi lazım, tek adam rejimi çünkü. Türkiye’de kim karar verecek? Erdoğan karar verecek. Erdoğan erken seçim olsun dediği andan itibaren, zaten MHP’yle AK Parti bir araya gelecekler parlamentodan erken seçim kararı alacaklar. Erken getirirlerse böyle bir talebi, biz de olur hay hay erken seçime gidelim diyebiliriz. Deriz de yani.
Ama işin özünde yatan nokta şu, Erdoğan ve ekibi Türkiye’yi yönetemiyor. Yönetemediğini o da görüyor aslında. Biz de görüyoruz, sağduyulu AK Partililer de görüyor, herhangi bir partiye üye olmayan sade vatandaş da görüyor. Memleket iyi yönetilmiyor. Milletin anası ağladı, perişan vaziyette. Esnafa sorun perişan vaziyette, çiftçiye sorun perişan vaziyette, sanayiciye sorun önümü göremiyorum diyor. Dış politikaya sorun gelip bir yerlere tıkandık, Suriye bataklığından bir türlü çıkamıyoruz. Onun dışında bütün dünyayı kendimize düşman ettik. Bu noktaya getirdiler Türkiye’yi. Dolayısıyla yönetilemiyor. Yönetilemediği bir süreçte Erdoğan çıkıp şunu diyebilir, evet madem siz istiyorsunuz, İYİ Partiye madem istiyorsunuz, dediklerinizi kabul ediyorum, erken seçim kararı da alacağız diyebilir tabi. Dediğim gibi Erdoğan’ın içinde bulunduğu psikolojik duruma göre Türkiye bir seçime gider veya gitmez.
Ama bizim için, dediğim gibi bizim için erken seçime giderler gitmezler o ayrı bir konu ama bizim için öncelik şu, bu memlekette huzuru sağlamak, bu memlekette barışı sağlamak, bu memlekette hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmek. Bizim arzumuz bu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizin tahmininiz? Artık çok deneyimli bir siyaset adamısınız. Sizce seçim ne zaman olur?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Emin olun seçimin ne zaman olacağı konusunda bir tahminde bulunmakta zorlanıyorum. Çünkü Türkiye’nin şartları sabahtan akşama, hatta saat başı değişiyor. Türkiye’nin şartları iç politikada da, dış politikada da saat başı değişiyor. Erdoğan’ın sağlıklı bir ruh hali yok, bir saldırgan yapı içinde, hemen hemen ne görse bir şekliyle saldırıyor ve olayı çok abartarak götürüyor. Belki konular gelirse o konudaki düşüncelerimi de ayrıca ifade ederim. Böyle bir ortamda bugün mü seçim olur, yarın sabah mı seçim olur, bir hafta sonra mı seçim olur, zamanında mı seçim olur bilmiyoruz yani gerçekten bilmiyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz, doğru anlıyorsam siz erken seçim çağrısında bulunmuyorsunuz ama seçim olursa hazırız diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, hazırız tabi. Ama istiyorlarsa yarın sabah getirsinler biz de evet deriz erken seçime.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki ama İYİ Partinin dediği gibi olursa. Mesela İYİ Parti diyor ki, Lütfü Türkkan bizi de alsınlar koalisyona diyor İYİ Parti olarak, 5 tane bakanlık versinler ve desinler ki parlamenter sisteme döneceğiz. Seçime gidelim. Bu formül nasıl, nereden çıkmış?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilemiyorum tabi, Sayın Türkkan bu soruya yanıt verir, en sağlıklı yanıtı o verir. Bir sefer Erdoğan parlamenter sisteme dönmek istiyor mu? Hayır. Böyle bir imada bulundu mu? Hayır. Kapalı kapılar ardında böyle bir imada bulunabilir mi? Bilmiyorum. Yani özel görüşmelerde siz böyle bir öneri getirirseniz, bizim de önümüz açılır, yolumuz açılır, evet biz de buna evet diyebiliriz şeklinde bir özel görüşme, özel bir buluşma olmuş mudur bilemiyoruz. Yani böyle bir ortam var mı yok mu?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Lütfü Türkkan’ın benim aldığım bilgilere göre Cumhurbaşkanıyla bir görüşmesi olmuş efendim onu söyleyeyim. Yani bir süre önce Cumhurbaşkanına giderek başka bir meseleyle ilgili bilemiyorum ama bir görüşme gerçekleştirmiş.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tek adam rejiminin bu memlekete hiçbir fayda getirmediğini Erdoğan’ın görmesi lazım. Bütün dünya gördü, 82 milyon vatandaş da gördü, tek adam rejimi olmaz, devlette adalet bitti, devlette liyakat bitti. Bakın Dışişleri Bakanlığı koca bir bakanlık devre dışı. Maliye Bakanlığı koca bir bakanlık… Daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün kurumları büyük ölçüde devre dışı. Kim karar veriyor? Saray rejimi karar veriyor. Bir avuç insan… Bir başka ülkeden başkan yardımcıları geliyorlar, kiminle görüşüyorlar? İbrahim Kalın’la görüşüyorlar. Dışişleri Bakanlığına giden var mı? Hayır yok. Neden? Tümüyle devre dışı bırakılmış. Kim karar veriyor? Bir kişi karar veriyor. Bir kişinin karar verdiği bir ortamda devlet nasıl yönetilir? Arsa satılacak bir kişi karar veriyor, kanun teklifi götürülecek bir kişi karar veriyor. Efendim birisinin tayini buradan oraya gidecek bir kişi karar veriyor. Olacak şey değil.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki efendim bizim aynı zamanda çözüm önermemiz gerekiyor. Ben gazeteci olarak sizden bunu bekliyorum. Çözüm ne?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çözüm demokratik parlamenter sisteme dönüştür. Yani orada Sayın Türkkan doğruyu söylüyor. Demokratik parlamenter sisteme dönüştür. Bildiğimiz bir sistem, uyguladığımız bir sistem. Ama demokratik parlamenter sistem derken şu konunun da altını özenle çizeyim, 12 Eylül ve 12 Mart’ın getirdiği darbe hukukundan arınmış bir demokratik parlamenter sistem. Yani batıda olduğu gibi demokratik bir parlamenter sistemin olması lazım. Yani güçlü bir güçler ayrılığı ilkesinin olduğu, yargının bağımsız olduğu, yasama organının ve yürütme organının birbirini sağlıklı denetlediği bir sistemin olması lazım. Eğer bunu getirirlerse biz hemen yarın sabah buna evet deriz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani Sayın Erdoğan sizi çağırırsa liderleri, dese ki ya durum iyi değil bunu gelin hep beraber konuşalım. Siz bunu önerirsiniz öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki bunu nasıl realize ederiz, yani hayata nasıl geçiririz bu dediğiniz öneriyi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün siyasi partiler bir araya gelecektir. Sivil toplum örgütleri bir araya gelecektir. Anayasadan başlamamız lazım. Çünkü anayasa değişikliği gerekiyor. Oturacağız, her kesimin kendisini bulabileceği bir anayasa değişikliğini gerçekleştireceğiz. Hani bir dönem çok sık söylenirdi ya sivil anayasa, sivil anayasa. Tamam sivil anayasa için bütün sivil taraflar bir araya gelsinler, oturalım siyasi partiler, diğer sivil toplum örgütleri, yasamanın, yargının, yürütmenin aktörleri gelsinler, hep beraber otururuz bir demokratik parlamenter sistem için bir anayasa yaparız. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bütün tarafların uzlaşmasıyla bir anayasayı hayata geçirmiş oluruz. Bu bizim için, Türkiye Cumhuriyeti tarihi için son derece değerli bir adım olur. Biz bunu istiyoruz, hazırız da buna.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir son dakika gelişmesi vereceğim efendim. Yaşar Büyükanıt da vefat etmiş efendim eşinden bir gün sonra. Allah rahmet eylesin.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Allah rahmet eylesin.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bir haberimiz vardı. Özellikle HDP, kayyum tartışmaları, sonra Saadet liderinin de bu konuda bir çıkışı var. Kısacık bir haber izleyelim.
Şimdi bu tabi şöyle efendim, meselenin bir bölümü İYİ Partiyle ilgili, bir bölümü de HDP’yle ilgili. Şimdi HDP’liler diyorlar ki, Sırrı Sakık bunu ortaya attı, biz bir seçime gittik, bizim adaylarımız YSK tarafından onay aldı, eğer uygun değillerse, herhangi birinin terörle bağlantısı, iltisakı varsa aday olmamaları gerekirdi ve bize söylenmesi gerekirdi. Eğer bu yapılsaydı olurdu. Ama şimdi bizim seçilmiş belediye başkanlarımız teker teker görevden alınıyor. Oturup seyredecek miyiz diye soranlar var. Çekilelim diyorlar. Bir taraftan da demokratik mücadeleyi sürdürelim diyenler var. Bütün bu tartışmalar buradan başladı. Peki bu tablo taşınabilir mi efendim bu şekilde? Şimdi İYİ Parti, HDP, ekonomi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bu tablo zaten taşınamıyor. Sadece siyaset alanında değil ekonomi alanında da taşınamıyor, dış politika alanında da taşınamıyor. Şimdi belediye başkanlığı için ben gidiyorum savcılığa başvuruyorum, savcılıktan temiz kağıdı alıyorum, evet seçime girebilirsin hiçbir yasal engel yok deniyor. Gidiyorum YSK’ya dosyamı gönderiyorum, YSK’daki bütün hakimler de - Yargıtay ve Danıştay’dan gelen hakimler de - diyorlar ki; evet kardeşim sen belediye başkanlığı seçimine girebilirsin. Giriyorum seçime ve kazanıyorum. Kazanıyorum, bir gün sonra vali yazı yazıyor, efendim bu terörle iltisaklıdır belediye başkanlığından alınması lazım. Alıyorsunuz görevden. Bu demokrasi mi Allah aşkına? Baştan dersiniz ki, kusura bakma kardeşim sen seçime giremezsin, o da alır tamam seçime giremiyorsa başka birini aday gösterir.
Şimdi siz demokrasiyi katlediyorsunuz bir çıkış arıyorsunuz. Bu işin çıkışı yoktur, bu işin çıkışı söyledim belediye meclis üyeleri otururlar bir belediye başkanını seçebilirler. Ona da izin vermiyorsunuz. Yani demokrasinin D’si bu süreçte yoktur. Onlar da haklı olarak diyorlar ki; o zaman seçime gidelim, yeniden seçim yapın, yeni aday çıkaralım, bir bakalım kim seçilecek tekrar. Sonra şu çok önemli, halkın oyuyla gelen seçilen bir kişinin merkezi idarenin kararıyla görevden alınması ve oraya halkın oyuyla gelen değil, atamayla gelen birisinin getirilmesi, oy veren bütün vatandaşların oylarını yok saymak demektir. Bu demokraside çok ağır sonuçlar doğurur. Benim kullandığım oyu, sandığa gidiyorum oy kullanıyorum, adayımı seçiyorum, sen diyorsun ki ben senin adayını da, senin oyunu da geçersiz sayıyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Adaylardan birine baktım yüzde 74 oy almış. Biri 65 oy almış. Eğer baştan varsa bir sorun YSK geçit vermeseydi, millet de o zaman ona göre oy kullanırdı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi ona göre oy kullanacak. Dolayısıyla hani erken seçim bu bağlamda HDP diyor ki, o zaman gidelim seçime yeniden seçim yapalım diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu doğru mu taktik olarak onlar açısından?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlar açısından doğru tabi. Çünkü bakın, belediye meclisinin belediye başkanı seçmesine izin vermiyorsunuz, alıyorsunuz. O zaman, hiçbir imkan yoksa o zaman seçime gidelim yeniden yeni bir kişi gelsin demokrasinin gereğini yapalım diyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir soru var efendim, İsa Bey diyor ki, diyelim ki Sayın Erdoğan AK Parti lideri olarak kabul etti seçime gitti CHP hazır mı diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç endişe olmasın, İsa kardeşimin endişesi olmasın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kazanır mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birkaç sosyal medya sorusu var efendim. İYİ Partiden 5 bakanlık karşılığı ittifak çağrısı. Ama bu bu şekilde eksik kalıyor fakat aynı zamanda parlamenter sisteme dönmek gibi bir teklifleri var efendim bunu az evvel söylemiştim. HDP’den sine-i millet yerine erken seçim çağrısı. Bütün muhalefeti bu erken seçim talebinin etrafında birleşmeye ve harekete geçmeye çağırıyoruz diyor. Karamollaoğlu, Türkiye büyük ihtimalle seçime gidecek. Elbette iktidar bunu sonuna kadar da götürebilir. Yarın da seçim yapabilir ama şartlar sanki iki sene civarında seçimin olabileceği kanaatini bizde doğruyor dedi.
Şimdi efendim son dönem son iki, üç yılda yaptıklarınıza bakınca bir kere İYİ Parti, Saadet geniş bir demokrasi ittifakı kurmaya çalışıyorsunuz birinci bu. Sorum şu olacak, bu sürdürülebilir mi? İktidar da çünkü benim gördüğüm kadarıyla bir gazeteci olarak bunu bozmaya çalışıyor. Yaptığı açıklamalara, görüşmelere filan bakılacak olursa bunu bozmaya çalışıyor. Öncelikle bunu yanıtlar mısınız? Bu ittifakı taşıyabilir misiniz bir sonraki seçime kadar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi demokrasiyi kim istiyorsa, demokratik parlamenter sistemi kim istiyorsa bir araya gelmeleri zaten işin doğası gereği. Ben de demokrasi istiyorum, Saadet Partisi de istiyor, İYİ Parti de istiyor, Demokrat Parti de istiyor. Dolayısıyla bir sorunumuz kalmamış oluyor. Nasıl bir demokrasi istiyoruz? Demokratik parlamenter sistemi istiyoruz. Kuralları nedir oturur konuşuruz kurallarını, o kuralların gereği neyse yerine getiririz ve bu sistemi inşa ederiz. Sistemin özünde yatan nedir? Sistemin özünde yatan kuvvet ayrılığıdır, düşünceyi ifade özgürlüğüdür, bağımsız yargıdır, yargı üzerindeki vesayetin kalkmasıdır, yasama organının gerçek anlamda yasama işlemini yapması ve bir kişinin tahakkümünden kurtarılmasıdır. Bu ilkeler etrafında eğer uzlaşıyorsak zaten bunlar olur. Herhangi bir sorunumuz burada yoktur.
Şimdi burada bizim yaptığımız bu ittifakı Erdoğan bozmak istiyor. Bakınız, Barış Pınarı Harekatından hemen bir gün sonra millet ittifakının bozulması gerektiğini söyledi. Barış Pınarı Harekatı yapıyorsun, Türkiye bir savaşa giriyor, Türk ordusu bir yere giriyor. Sen kalkmışsın onu kullanarak, yani ordunun başarısını kullanarak millet ittifakını nasıl bozarım diye özel bir düşünceyi, şuur altındaki bir düşünceyi medya mensuplarına aktarıyorsun. Bu şu anlama geliyor tabi, onun için sadece ve sadece o koltukta oturmak var, onun için Türkiye’nin selameti, vatandaşın selameti, vatandaşın iş bulması, karnının doyması bunların hiçbir önemi yok. Bu net görülüyor yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu ittifakı deyince efendim şimdi ben sizin imam hatiplilerle iftar buluşmalarınızı burada haberleştirdim geçen sene, bu sene de sahur. İki gün önce ana gündem maddem burada Abdulkadir Selvi’nin yazısı üzerine, onu da kutladım gece sizinle konuşmuş ve sizin başörtülü kardeşlerimize telefon açtığınız, moralinizi bozmayın dediğinizi burada yayında detaylı olarak aktardım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Annelerine, babalarına selam da söyledim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Annelerine, babalarına selam söylediniz ve moralinizi bozmayın dediniz. Sonra önceki gün ya da ondan önceki gün bir görüşmeniz daha oldu. Batman’dan Yunus Emre diye bir kardeşim var, Hamidi avukat. Şimdi ilginç şeyler yapıyorsunuz doğu ve güneydoğu ne yapmaya çalışıyorsunuz efendim onu bir anlatır mısınız, anlamaya çalışıyorum da?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, Türkiye bir dönem gereksiz bir süreç içinde kutuplaştı. Bizim bir kabahatimiz oldu onu da söyleyeyim rahatlıkla CHP’nin. Özeleştiriyse özeleştiri. Biz bir başörtüsü meselesini Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Oysa kadının kılık kıyafeti bizi hiç ilgilendirmez. Bizi ne ilgilendirir? O kadının mutfağında huzur var mı, evinde huzur var mı, çocuğunun işi var mı, gücü var mı, kız çocuğu üniversiteye gidiyor mu, üniversiteyi bitiriyor mu biz bununla ilgilenmek zorundayız ve bununla ilgilendik. Ben dönemin YÖK Başkanına telefon ederek başörtülü kız öğrencilerin üniversitelere alınmamasının doğru olmadığını söyledim. O da bir genelge yayınladı ve açıklama da yaptı, Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama üzerine biz bu yasağı kaldırıyoruz diye. Bunu herkes biliyor üç aşağı beş yukarı. Şimdi bütün bu sorunlar çözülmüşken, başörtüsü olayı Türkiye’nin gündeminden çıkmışken bazı provokatörler ortaya çıkmaya başladı. Gittiler, hiç gereksiz, caddede yürüyor, bakıyorsunuz birisi geliyor, da bir kadın, başı açık bir kadın geliyor başörtülü bir kadına yumruk, tokat bir şeyler vuruyor, vurmaya çalışıyor. Neden, hangi gerekçeyle?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Provokasyon.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen. Onun için dedim üzülmeyin, üzülürseniz provokatörün ekmeğine yağ sürersiniz. Asla üzülmeyin ve moralinizi bozmayın.
Dolayısıyla bütün vatandaşlarıma buradan seslenmek isterim. Kadın kardeşlerimiz nasıl giyinirlerse giyinsinler onlara saygı göstermek bizim görevimizdir. Ben ve benim partim onların sorunlarına çözüm bulmak için onların emrindedir. Ekonomik sorunları olabilir, işsizlik sorunları olabilir, başka sorunları olabilir. Bunlara çözüm üretmek de benim boynumun borcudur.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu Yunus Emre kardeşim de bunu söyledi, dedi ki; buradan cesaret alarak gittim Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımlarından. Doğu, güneydoğuda da bunu sürdürebiliriz dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet aynen öyle. Doğu, güneydoğuda da sürdüreceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kısa bir araya gideceğim. Kısa bir reklam sonra devam.
O kadar çok soru var ki efendim. Ama şunu söyleyeyim, işinizin aslında ekonomi odaklı olması gerektiğini görüyorum. Gelen mesajların yüzde 80’i köylüden, üreticiden, esnaftan, küçük ve orta boy işletmeden ve hatta işadamlarından. Önce ekonomi bence, efendim ne dersiniz, ülkenin gerçek gündemine baktığınız zaman ne gözüküyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’nin gerçek gündemi aslında ekonomi. Hemen hemen 82 milyon vatandaşımızın tamamını ilgilendiriyor saray hariç. Onların ekonomi sorunu yok. Ama onun dışındaki bütün vatandaşların, mevkisi ne olursa olsun, geliri ne olursa olsun, işi olsun, işsiz olsun, tarlada çalışsın, fabrikada çalışsın, yatırım yapsın bunların tamamının ortak sorunu ekonomi. Ekonomide bir çıkmazdayız ve güven veren bir iktidar yok. Dolayısıyla önünü gören bir siyasal yapı yok, önünü gören bir sanayi yapısı yok. İş dünyası önünü göremiyor, herkesin aşağı yukarı bir bekleyişe girdiğini görüyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz iktidara gelseniz ne yaparsınız mesela efendim? Mesela diyelim bir yıl sonra, iki yıl sonra seçim oldu ve siz ve sizin hareketiniz, işte ittifakınız iktidara geldiniz ve siz artık güç sahibisiniz ne yaparsınız mesela ekonomiyi düzeltmek için?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şu, hukuk güvenliğini sağlayacağız. Bu olmadan olmaz. Erdoğan çok kızıyor, ben hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur derken kızıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizi dünyaya şikayet ediyor diye suçluyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç ilgisi yok. Ben bunu defalarca her yerde söyledim. Evet Türkiye’de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Erdoğan her istediğini hapse attırıyor mu? Attırıyor. İstediğini hapisten çıkarıyor mu? Çıkarıyor. Sadece Erdoğan değil Erdoğan’ın avukatları da bunu yapıyorlar. Biz bütün bunların hepsini biliyoruz. Trump kime teşekkür etti Papaz’ı teslim ettiği zaman? Yargıya mı teşekkür etti? Hayır. Kime? Erdoğan’a teşekkür etti. NASA görevlisi vardı Amerikan vatandaşı, onu da serbest bırak dedi Amerika’ya gelsin. Bırakacağım dedi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani şöyle mi efendim sistem? Sayın Erdoğan ne derse yargıda filan o mu oluyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- O oluyor evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şunu tutukla diyor tutukluyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tutukluyor. At diyor içeri atıyor, serbest bırakın serbest bırakılıyor. Dolayısıyla can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edemezsiniz, can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yere yabancı sermaye de, yerli sermaye de yatırım yapmaz. Beni dinledikleri için değil onlar da görüyorlar, onların da burada gazetecileri var, yazarları var, çizerleri var, sivil toplum örgütleri var. Dünyaya açık bir yer burası kapalı bir yer değil ki. Dünyaya açık olan bir yerde görüyor. Bunu ben mi söylüyorum? İş dünyası yaptığı bütün toplantılarda hukuk vurgusu, demokrasi vurgusu yapıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Adalet Bakanı da söylüyor zaten, ikinci yargı reformu, destek veriyor musunuz ona efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Getirsinler. Şimdi adalet reformu diyorlar. Ne demektir bu? Adalet olmadığı için adalet getirmek istiyoruz demek istiyorlar. Daha iyi olsun diye getiriyorlar. Getirsinler. Getirdiler de biz karşı mı çıktık?
Bakın bir şey daha söyleyeyim, kanun hükmünde kararnameyle pek çok kişinin görevine son verdiler. Bunlar gitti mahkemeden beraat kararı aldılar. Niye görevlerine iade edilmiyor?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Dün bu soruyu Cihangir İslam sordu mecliste, Süleyman Soylu’yla birbirlerine girdiler, inanılmaz kavgalar oldu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru, niye iade edilmiyor? Hukuk diyorsan var, gitmiş mahkemeye başvurmuş. Mahkeme demiş ki, kardeşim sen kanun hükmünde kararnameyle boşuna atıldın, herhangi bir sorun yok demiş. Ayrılıyor tamam, geliyor alıyor mahkeme kararını idareye veriyor, beni görevime iade edin diyor, bak ben beraat ettim diyor. Hayır iade etmeyiz diyor. Şimdi bana diyorlar ki, hukuk var. Hangi hukuktan söz ediyorsunuz siz?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Gazetelere bakalım mı beraber?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakalım hay hay.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bu, ben sabah biraz tabi espriyle ironiyle şöyle dedim, vay anasını dedim, maşallah diyelim dedim. Torba yasa paketinin içine koydular, atanmış bakanlara ve ailelerine ömür boyu millet bakacak. AKP’nin teklifi yasalaşırsa Cumhurbaşkanı Yardımcıları ile kabine üyeleri ve ailelerinin sağlık giderleri Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılanacak. Ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- AK Partiye oy veren vatandaşlarımın vicdanına sesleniyorum, gerçekten hiçbir yorum yapmayacağım onların vicdanına sesleniyorum. Eğer bunu sizin vicdanınız kabul ediyorsa söyleyecek bir lafım yoktur. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kime veriyorsunuz? O tüyü bitmemiş yetim emzik alırken vergi veriyor, altına bez alırken vergi veriyor, süt içerken vergi veriyor. Ne için? Atanmış olan beyler ömür boyu aileleriyle beraber sefa içinde yaşasınlar diye. O çocuğun hakkı ne olacak?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi peş peşe iki hafta arayla Zeydan Karalar ve Mansur Yavaş’la konuştum. Birini ben aradım, biri de beni aradı. Her ikisi de sizin onlara; kardeşim, büyük proje istemiyorum, sizden kooperatifleşme, dayanışma istiyorum, üreticinin yanında böyle yer alacaksınız dediğinizi aktardılar bana. Dün Aydınlık’ta kooperatifleşme manşeti vardı efendim. Bugün de milli paraya dönüyoruz. Sayın Erdoğan’ın böyle bir sözü var, bunu da size sormak istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan yatırımcılara milli parayla yatırım yapmaları çağrısında bulundu. Erdoğan, kendi parana dön ve kendi paranı kullanmaktan çekinme, artık dövizle borçlanma değil yerli milli parayla adım atma dönemine döndük dedi. Bu güzel bir çağrı değil mi efendim ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu hikaye. Gerçekten milli paraya dönmek istiyorsa yandaşlara dolar bazında verdiği ihaleleri Türk lirasına, milli paraya çevirecek mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Köprü, otoyollar vs. mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Şehir hastaneleri. Vatandaşa dediler ki, götür bankadaki dolarını Türk lirasına çevir. Alışveriş merkezlerinde karar çıkardılar alışveriş merkezlerinde dolarla kira olmaz diye. Peki sen onları söylüyorsun, vatandaş için söylüyorsun, bir avuç yandaş için dolar bazında ihale verdin, dolar bazında garanti verdin, her şey dolar bazındaydı, Amerikan doları bazında. Niye onları milli paraya çevirmedin? Niye çevirmedin? Bulmuş il başkanlarını orada konuşuyor. Konuşmak kolay. Gereğini yaptın mı kardeşim sen? Sen o havaalanlarını, o yolları, köprüleri dolar bazında yaptın, üstelik geçiş ücreti de dolar bazında. Yeter ya, yeter artık. Millete gına geldi, vallahi billahi milletin anası ağlıyor. Gelmiş burada efendim milli paraya dönüyoruz. Demek ki bu ülkede milli para 17 yıldır geçerli değildi 18.yılda geçerli olacak ve buna da ben inanacağım yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim siz biliyorsunuz bizim bu programımız, ana haberimiz de öyle fakat Çalar Saat’imiz de böyle sosyal medya etkileşimli. Çünkü efendim çok izleniyoruz biz. Halkımız bize çok güvendiği için, tarafsızlığımızı bildikleri için sosyal medya en çok ekonomi, esnaf ve EYT’liler efendim. Ben 1992’de Hürriyet’te çalışmaya başladım, 3 yıl sigortasız çalıştım. 95’te Sabah Gazetesi’nde Dinç Bilgin’in Sabah’ında sigortalı oldum. Siz de SGK’yı yönettiniz, uzunca bir zaman Genel Müdürlüğünü yaptınız. Ben aralıksız bugüne kadar gazetecilik yaptım. Hep de muntazaman ödendi benim primlerim, fikir işçisi olduğum için yüksek de ödendi. Ben normalde EYT’liyim. Yani ben sigortalı olduğumda bana dediler ki, şu kadar yıl çalışırsan, bu kadar yıl prim ödersen emekli olursun. Oyun başladıktan sonra kuralı değiştirdiler. Yani ben de bir mağdurum ama benim kişisel özelliğimi bir tarafa bırakalım, sosyal medyadaki EYT haberi, bir izleyelim mi efendim? Sonra siz burada ne diyeceksiniz onu merak ediyorum.
Peki acaba Kılıçdaroğlu nasıl çözecek? Efendim Günboyu Gazetesi bugün EYT’nin maliyeti çok yüksek çıktı diyor. Şimdi tabi Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, kolay diyor onlar için söylemek hani onlar diyor işbaşında değiller diyor. Batırır diyor. Bakan da dün bir açıklama yaptı, pek çok simülasyon yapmışlar yani EYT’de formülasyon üzerine çalışmışlar, olmuyor diyor. Nasıl olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- EYT’linin sorunu ne onu bilmiyorlar. Sorunu ne? Sorunu şu, bir sefer diyor ki, beni işimden attılar iş bulamıyorum. Gidiyorum özel sektöre diyorlar ki kusura bakma sen yaşlısın çalışamazsın, daha gençler var ben onları çalıştıracağım. Gidiyor devlete, ben aç kalacağım emekli edin beni diyor. Sen daha gençsin diyorlar, seni emekli edemiyoruz. Nasıl geçinecek bu insanlar? Nasıl geçinecek biz bunu çözeceğiz. Nasıl geçinecek? Aile sigortasıyla.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nedir efendim o?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aile sigortası şu, Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği 102 sayılı sözleşme; 9 sigorta dalı geçerli, 9 sigorta dalı var bütün dünyada uygulanıyor. Yaşlılık sigortası, ölüm sigortası, emeklilik sigortası, hastalık sigortası, iş kazası, meslek hastalığı, işsizlik. Türkiye’de 8’i uygulanıyor 9’uncu sigorta dalı uygulanmıyor aile sigortası. Niye uygulamıyorlar, hangi gerekçeyle uygulamıyorlar?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz iktidara gelince uygulayacaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle. Şöyle olacak, diyelim ki gittin işsiz kaldın, işsiz kaldığın dönem içerisinde nereye başvuruyorsun? İşsizlik sigortasına. Sana en fazla 10 ay para veriyor. 10’uncu aydan sonra sen ve ailen aç kalıyorsunuz. O zaman devreye aile sigortası giriyor ve aile sigortası emekli oluncaya kadar onun bütün harcamalarını karşılıyor. Sadece aylık değil, doğalgaz, elektrik, su, belli miktardaki harcamalarını karşılıyor. Çocuk sayısına göre de yine harcamalarını karşılıyor. Eğitim harcamalarını karşılıyor. Aile sigortası olursa bütün bu belaların hiçbirisi olmaz. Biz bunu her yerde, her ortamda söyledik.
İki, bir şey daha var. O daha da garip bir şey, diyorlardı ya reform yaptık reform yaptık diye. EYT’li iş bulsa dahi çalışmak istemiyor, neden biliyor musunuz? Çünkü çalışıp daha fazla prim öderse emekli olacağında daha az emekli aylığı alıyor. Dünyada böyle bir reform duydunuz mu hiç? Daha fazla prim ödüyorum, daha uzun yıllar çalışıyorum ama emekli olduğumda neden daha uzun süre prim ödedin diye cezalandırılıyorum ve benim emekli aylığım düşüyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçenlerde İbrahim Kahveci Karar Gazetesi yazarı bunu yazmıştı. Bir izleyenim de dikkatimi çekiyor efendim emeklilere ikramiyeyi ilk sizin dile getirdiğinizi, önce iktidarın hayır dediğini ama şimdi bunun uygulamaya geçtiğini hatırlatıyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet iki maaş ikramiye vereceğiz size dedik, kıyameti kopardılar nasıl yapacaksınız, nereden karşılayacaksınız, bütçede para yok. Bütçede para var efendim. Bütün mesele şu, parayı kimin için kullanacağınız önemli. Yandaş için mi, vatandaş için mi? Biz yandaşa değil vatandaşa vereceğiz bu parayı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir soru, Sayın Kılıçdaroğlu’na sorar mısınız EYT ile birlikte staj sigortası mağdurları, staj sigortası var diye sigorta yapılmadı bizlere, en azından borçlanma imkanı getirilebilir, bu da bir mağduriyettir diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet getirilebilir tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Beni eleştiriyor bir arkadaş, sevgili İsmail Bey günaydın, sorunuz iktidara gelirseniz siz ne yaparsınız idi yarım kaldı diyor. Yani hani iktidara gelirseniz nasıl düzelteceksiniz diye sormuştum ya, siz dediniz ki önce hukuk ve hukuk güvencesi dediniz, tamamlayalım onu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hukuk güvencesi bunu sağlayacağız. İkinci aşama, üreten Türkiye. Ne demek üreten Türkiye? Sadece tarlada üretmeyeceğiz, sadece fabrikada üretmeyeceğiz. Hayatın her alanında üreten Türkiye. Üretmeyi destekleyeceğiz, üretene her türlü desteği vereceğiz. Üreten Türkiye derken katma değeri yüksek ürün üreteceğiz. Türkiye bir sıçrama yapmak zorunda. Sıçramayı nasıl yapacağız? Üniversiteler bilgi üretecek, sanatçı sanat eserlerini üretecek. Resimde, sinemada, televizyonda, dizide, hemen hemen hayatın her alanında insanlar üretecek. Üreteni teşvik edeceksiniz.
İsmail Bey, şöyle bir şey düşünebiliyor musunuz? Eğer bir şey ekmiyorsanız tarlada size destek veriyorlar niçin? Batının egemen güçleri sizi üretmekten koparmak istiyorlar. Hollanda defalarca örneğini verdim, bir daha vereyim. Konya’dan küçük bir devlet, Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı 138 milyar dolar. Türkiye’nin? 30 milyar dolar bile değil. Tam tersine ithalatçı konuma geldi. Batının egemen güçleri diyorlar ki, 82 milyonluk Türkiye’yi biz doyuracağız diyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz o zaman efendim iktidara gelirseniz bir kere üreten Türkiye’ye para aktaracaksınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Bu ikinci bölüm ama. Stratejinin birincisi hukuk, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı. Çünkü her kişinin can ve mal güvenliği olmalı. Herkes güvenmeli başıma bir şey gelirse gideceğim hakkımı arayacağım. Şimdi hakkını arayacak ortam yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim bakın o kadar çok insan yurtdışına gitti ki, para götürdüler, ev aldılar. Maalesef israf bu Türkiye için.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim yetişmiş gençlerimiz yurtdışına gidiyor. Beyin göçü var. Üçüncü ayağı stratejimizin, güçlü bir sosyal devlet, aç ve açıkta kimse kalmayacak. Dördüncü strateji sürdürülebilirlik, bunun sürdürülebilir olması lazım, çünkü demokrasi hızla gelişiyor bütün dünyada, üretim süreçleri sürekli gelişiyor, sosyal devlet anlayışı sürekli gelişiyor, bunu sürdürülebilir kılmanız lazım. Sürdürülebilir kılmazsanız bir yere gelir tıkanırsınız ta başa yeniden dönmüş olursunuz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim şimdi sizin bir de ısrarla takip ettiğiniz bir konu var, galiba Sayın Cumhurbaşkanını da en fazla kızdırdığınız konu, Tank Palet Fabrikası. Şimdi bu hafta o da strateji değiştirdi dedi ki, böyle tane tane anlatacağım anlasın diye dedi. Siz de sertleştirdiniz yine, şimdi buna geçeceğim ama bugün Sözcü’de bir haber daha vardı, gazeteci arkadaşlarım onu merak ediyorlar soralım size. Şimdi burada bunu siz bir grubunuzda söylemiştiniz, 309 milyon lira toplayan 15 Temmuz Vakfı ortada yok. FETÖ’cü hainlerin 15 Temmuz 2016’daki kanlı kalkışmasının ardından kurulan Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı tam bir bilmeceye döndü diyor. Nasıl yorumluyorsunuz bunu, nedir efendim bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 15 Temmuz’u en çok kim konuştu? Erdoğan konuştu. 15 Temmuz şehitlerinin ailelerine ve gazilere yardım edeceğiz diye kampanyayı kim açtı? Erdoğan açtı. Hesaplar açıldı mı? Açıldı hesaplar. Vatandaş dişinden, tırnağından keserek bu vakfa bağışta bulundu mu? Bağışta bulundu. Kaç lira bağışta bulundu diye defalarca söyledik, sonunda bakan 1,5 – 2 yıl önce dedi ki, 309 milyon lira para toplandı. Şimdi soruyoruz kaç lira bu para, nerede? Yanıt alamıyoruz. Bedeli ne oldu yani ne kadar oldu bu para? 309’du o zaman 100 milyon dolardı o günün dolar değeriyle. Ne oldu bu para? Bu paraya cevap alamıyoruz. Ben kimin adına soruyorum? 15 Temmuz şehitleri, yakınları ve gaziler adına soruyorum. Dediler ki, en nihayet bir vakıf kurduk dediler güzel. Vakıf kurdular tamam. Vakfın adresine baktık, gittik o adrese, Murat Emir bizim Ankara milletvekilimiz gitti o adrese, o adreste böyle bir vakıf yok. Peki, o adres nerede geçiyor? Bir mahkeme kararında geçiyor. Mahkemeye yanlış bilgi veren kim? Siyasi iktidar. Mahkemeye yanlış bilgi verilir mi? Vallahi ben hakim olsam o bilgiyi bana veren adamı derhal tutuklarım. Yok öyle bir adres. Şimdi peki bu para ne oldu diye soruyoruz. Paradan da haberimiz yok. Şimdi bu paranın açıklanması lazım. Neden? Bu özel bir alan değil, bu herkesin ödediği, bağışlarla ödediği para ve bu paranın günlük olarak kamuoyuna açıklanması lazım. Para toplandı, nerede değerlendirildi bu para onu da bilmiyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim tabi ben her sabah hem gazete manşetleri hem de yazılardan da seçiyorum, bugün de yedi yazardan bir tanesi Barış Terkoğlu Oda TV Haber Müdürü ve aynı zamanda Cumhuriyet’in yazarı. Benim de takdir ettiğim bir genç kardeşim. Şimdi bu diyor ki, 15 Temmuz hain FETÖ kalkışmasında yaşamını yitirmişti, şehit olmuştu Yeni Şafak Gazetesi’nin katledilen foto muhabiri Mustafa Cambaz, onun oğlu gelmiş, o da 15 Temmuz sonrasında yaşananlar, çelişkiler, duygusal hikayeler, yani 15 Temmuz’la etkili mücadele yapılmadığını gösteren pek çok örnekten bahsediyor Barış Terkoğlu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim 15 Temmuz kullanıldı. 15 Temmuz şehitleri de kullanıldı, gaziler de kullanıldı, hakları teslim edilmedi. Soruyorum, 309 milyon lira nerede bu para arkadaş? Benim param, vatandaşın parası, vatandaş ödedi bu parayı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Vakıfları denetleyecek yerler var efendim, Vakıflar Genel Müdürlüğü var mesela onlar bir açıklama yapsınlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Vakıflar Genel Müdürlüğü yayınladı Resmi Gazete’de. Adresi de bulduk, gittik adrese böyle bir şey yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu para nereye gitti, denetlediniz mi bunu? Bunu söylesinler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok kimse söylemiyor. Bu para diyorlar ki, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığının hesabında. O hesapta ne arıyor, bu vakıf hesabında olması lazım. Vakfın bakıyoruz malvarlığına, Resmi Gazete’de yayınlanmış, vakfın malvarlığı 10 milyon lira diyor. 299 milyon nerede? Ama ben bunu hep soracağım. Bu olay aydınlığa çıkıncaya kadar soracağım ben bunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim Sayın Erdoğan çok kızıyor ama siz bunu niye bu kadar gündeme taşıyorsunuz onu merak ediyorum bunu sormak istiyorum Tank Paleti. Kısa bir haber var izleyelim mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hay hay.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İki Genel Başkan arasındaki tartışma böyle. Efendim şunu çok net sormak istiyorum, siz bu Tank Palet Fabrikasına niye bu kadar üstüne gidiyorsunuz, nedir oradaki incelik, hassasiyet?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey şu soruyu sordum, dünyanın herhangi bir ülkesinde; gelişmiş olsun, az gelişmiş olsun, süper olsun bir silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çeken bir örnek var mı bana gösterin. Yok böyle bir şey. Hiçbir ülke kendi silah fabrikasını başka bir orduya, başka bir kişiye peşkeş çekmez. Şimdi ben bu Tank Palet Fabrikası gündeme gelince bu bir özelleştirmedir dedim kıyamet kopardı yok özelleştirme değil, satmadık burayı, özelleştirme sen söylüyorsun yanlıştır vs. falan filan. Bakın bu karar Resmi Gazete’de yayınlanan karar, özelleştirme kararı, Cumhurbaşkanı kararları diyor, karar numarası 481, altında Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne diyor bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- “Mülkiyeti Maliye Hazinesine ve Milli Savunma Bakanlığına tahsisli Sakarya ili, Arifiye ilçesi, Hanlıköy Mahallesinde bulunan 105 ada, 5 parsel, 11 numaralı, 1 milyon 804 bin 131 metrekarelik taşınmazın özelleştirilmesine karar verilir” diyor. Özelleştirme kapsam ve programına alınmasına, özelleştirme sonucu işletme hakkının verilmesi yöntemiyle 25 yıllığına işletme hakkının devredilmesine karar veriyor. Neye göre? Özelleştirme kanununa göre. Özelleştirme yapıyorsunuz, 25 yıllığına işletme hakkını devrediyorsunuz. Şu soruyu sordum: Kaça devrettin? İhale yaptın mı? Niye ihale yapmadın? İhale yaptın da bizim mi haberimiz olmadı? Bu bir çimento fabrikası değil, bu bir şeker fabrikası değil, bu bir bez fabrikası değil. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir silah fabrikası, Avrupa’nın en büyük entegre tank palet fabrikası bu, değeri 20 milyar dolar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Erdoğan diyor ki sizin bu eleştirilerinizden sonra, buraya 50 milyon dolar yatırım yapacaklar diyor. Ortak oldular bunlar diyor, işletmesine ortak oldular diyor. 50 milyon dolar yatırım yapacaklar diyor. Bu haklı bir gerekçe olamaz mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye ihaleye çıkmadı? Birisi de der ki, ben de 100 milyon dolarlık yatırım yapacaktım, ben de 500 milyon dolarlık yatırım yapacaktım diyebilir. Niye ihaleye çıkmadın? Çıkarsın ihaleye kardeşim. Bakın, özelleştirme kanununda çok açık,net bir hüküm var, diyor ki, özelleştirme işlemleri aleniyet esasına göre yapılır. İkinci bir kararname çıkardı, gizledi. Niye gizliyorsun sen?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neyi gizledi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İkinci kararnameyi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Buna ilişkin ikinci kararnameyi. Onda ne var siz biliyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Orada da aynı uygulamalar var. Özelleştirmenin yani devir işlemlerinin nasıl yapılacağını söylüyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz bunu nereden biliyorsunuz efendim gizlediği şeyi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yayınlamadı Resmi Gazetede.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz nereden biliyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz biliriz. Yayınlanmamışı bildim, öğrendim, kamuoyuna açıkladım ve bu yayınlandı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz açıkladıktan sonra?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Açıkladıktan sonra. Şimdi olay nedir? Olay şudur bakın, bir silah fabrikasını Katar ordusuna ve BMC grubuna hangi gerekçeyle verdin? Sadece İsmail Bey elinizi vicdanınıza koyun, 1 milyon 800 bin metrekarelik arsayı kiralasanız dünyanın parasını alırsınız 25 yıllığına. 50 milyon dolardan daha fazla para alırsın buradan. Ben kendisine şu çağrıyı yaptım: 50 milyon dolara silah fabrikasını Katar ordusuna veriyorsun. Ben sana bir ay içinde 50 milyon dolar parayı bulacağım, bulmazsam siyaseti bırakacağım. Sen demiyor muydun Ey Kılıçdaroğlu siyasetin dışına çık. Tamam ben bulacağım. Neden? Ben kendi ülkemi seviyorum, kendi bayrağımı seviyorum. Kendi ülkemin çıkarlarını savunurum Katar ordusunun değil. Kendi ülkemin çıkarlarını savunurum BMC’nin değil. Kendi ülkemde, kendi silah fabrikamı, Avrupa’nın en büyük silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekmem. Satıldı diyor. Efendim satılsa para alınır, kiralansa para alınır. Efendim bu açıkça peşkeş çekildi diyorum ben, bedava verildi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Erdoğan diyor ki sizin bu eleştirilerinizden sonra, buraya 50 milyon dolar yatırım yapacaklar diyor. Ortak oldular bunlar diyor, işletmesine ortak oldular diyor. 50 milyon dolar yatırım yapacaklar diyor. Bu haklı bir gerekçe olamaz mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye ihaleye çıkmadı? Birisi de der ki, ben de 100 milyon dolarlık yatırım yapacaktım, ben de 500 milyon dolarlık yatırım yapacaktım diyebilir. Niye ihaleye çıkmadın? Çıkarsın ihaleye kardeşim. Bakın, özelleştirme kanununda çok açık,net bir hüküm var, diyor ki, özelleştirme işlemleri aleniyet esasına göre yapılır. İkinci bir kararname çıkardı, gizledi. Niye gizliyorsun sen?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neyi gizledi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İkinci kararnameyi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Buna ilişkin ikinci kararnameyi. Onda ne var siz biliyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Orada da aynı uygulamalar var. Özelleştirmenin yani devir işlemlerinin nasıl yapılacağını söylüyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz bunu nereden biliyorsunuz efendim gizlediği şeyi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yayınlamadı Resmi Gazetede.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz nereden biliyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz biliriz. Yayınlanmamışı bildim, öğrendim, kamuoyuna açıkladım ve bu yayınlandı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz açıkladıktan sonra?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Açıkladıktan sonra. Şimdi olay nedir? Olay şudur bakın, bir silah fabrikasını Katar ordusuna ve BMC grubuna hangi gerekçeyle verdin? Sadece İsmail Bey elinizi vicdanınıza koyun, 1 milyon 800 bin metrekarelik arsayı kiralasanız dünyanın parasını alırsınız 25 yıllığına. 50 milyon dolardan daha fazla para alırsın buradan. Ben kendisine şu çağrıyı yaptım: 50 milyon dolara silah fabrikasını Katar ordusuna veriyorsun. Ben sana bir ay içinde 50 milyon dolar parayı bulacağım, bulmazsam siyaseti bırakacağım. Sen demiyor muydun Ey Kılıçdaroğlu siyasetin dışına çık. Tamam ben bulacağım. Neden? Ben kendi ülkemi seviyorum, kendi bayrağımı seviyorum. Kendi ülkemin çıkarlarını savunurum Katar ordusunun değil. Kendi ülkemin çıkarlarını savunurum BMC’nin değil. Kendi ülkemde, kendi silah fabrikamı, Avrupa’nın en büyük silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekmem. Satıldı diyor. Efendim satılsa para alınır, kiralansa para alınır. Efendim bu açıkça peşkeş çekildi diyorum ben, bedava verildi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Konuyu değiştirelim. Sosyal medya mesajlarına bir bakalım, acaba gündemde ne var. Akşener AKP kadrolarının cüretine bakın, AKP’li bir belediye başkanı Trabzonlu bir kardeşimize sizi biz Müslüman yaptık dedi. Nedir bu Trabzon ile alıp veremediğiniz? 31 Mart’a giderken Ekrem İmamoğlu’na Pontus benzetmesi yapmaktan utanmadınız diyor. Geçen haftanın bir tartışmasıydı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim en tepedeki kibirli olursa aşağıdaki de kibirli olur. En tepedeki halka tepeden bakarsa, biz yaptık, siz yaptınız, şu yaptı derse onun belediye başkanı da böyle olur.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim tabi şahsınız da bir linç girişimine maruz kaldı. Ben çok kaygılıyım. Şöyle… Gazeteci arkadaşlarım peş peşe saldırı altındılar ve en son örneği Ahmet Takan. Bakın siyasi görüşlerini herhangi bir gazetecinin sevin sevmeyin ama bir gazeteci özgürce görüşlerini ifade edebilmelidir. Biz anayasamız tarafından teminat altına alınan haklarımızı kullanıyoruz. Bakın Ahmet Takan’a da ben buradan geçmiş olsun diyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dün akşam aradım kendisine geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Değerli bir gazeteci, ebette siyasi görüşler farklı olabilir, farklı dünyalar olabilir ama bir gazetecinin özgürce yazması lazım. Özgürce yazacak ki biz de hatalarımızı görelim. Bakın İsmail Bey, gazetecinin görevi aslında çok önemlidir. Gazeteci kendi dünya görüşüne göre siyasetçiyi eleştirir, yanlışını, doğrusunu bir şekliyle ifade eder. Biz ne yaparız? Orayı okuruz, hak verirsek ya burada bir yanlışımız var bunu düzeltelim deriz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bir de bizim gerçekten anlamlandıramadığımız, efendim bakın ben görüyorum her yere gittiğim zaman iktidara yakın gazeteci arkadaşlarım var... Bence hani bir gazeteci iktidara yakın, uzak olabilir. İki tane polisle geziyorlar. İktidara yakın. Ben onlarla dalga geçiyorum, diyorum ki, ya sizin zaten bir riskiniz yok iktidara yakınsınız zaten. İki tane devlet resmi polis verdi. Bakın 10 tane beni koruma müdürü arayabilir yani kızıyorlarmış da bana sitem ediyorlarmış. Ben onlara isim verebilirim en az bir tane ve bazıları ikişer tane olmak üzere iktidara yakın gazeteciler polislerle dolaşıyorlar. Şimdi iktidara mensup - bakın yüksek düzey demiyorum orta düzey de değil - alt düzey bazı isimler bile efendim iki tane arabayla, polislerle dolaşıyorlar. Ama Canan Kaftancıoğlu’nun ve İYİ Parti İstanbul il başkanı Buğra Kavuncu’nun korumaları alındı. Diyor ki Canan Kaftancıoğlu Süleyman Soylu’nun sözleri, İstanbul İl başkanının neden koruması var, tehdidi mi var? O bir tedbirdir, tehdit olsa ben arar söylerim, koruma olması bir imtiyazdır. Herkes imtiyaz olsun istiyor. Kamuoyu önünde siyaset yapmayı doğru bulmuyorum bu konuda. Başına bir şey gelse bunun hesabını biz vereceğiz deyince Canan Kaftancıoğlu da diyor ki, sizce de çok sevimli değil mi? Tek kötü yanı herkesi kendisi gibi imtiyaz sever sanması. Adını bir türlü hatırlayamadığım kişilerin telefonlarını açmıyorum bu arada demiş. Bunu nasıl yorumlayacağız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim Canan Hanım zaten koruma istemedi. Bu konuyu da Canan Hanım gene kendisi de gündeme getirmedi. Alınması nedeniyle bizim milletvekili arkadaşlar bir soru önergesi verdiler. Yoksa bizim il başkanımızın öyle ben koruma meraklısıyım, bize koruma görevlendirin vs. falan filan bir talebi de olmadı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim istemese de verecekler, vermeleri lazım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrı bir şey.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakın devletimiz bizim can ve mal güvenliğimizi sağlamalı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, ortadaki hangi devletten söz ediyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti devletinden mi, saray devletinden mi? Az önce söyledim, bakanlıkların devre dışı bırakıldığı ve tamamen saraydan bir avuç kişinin yönettiği bir Türkiye var ve dolayısıyla bizim anladığımız anlamda o eski Türkiye Cumhuriyeti devleti yok, liyakat yok. Hangi devletten söz ediyoruz biz? Eğer İçişleri Bakanlığı gerçek anlamda bir bakanlık yapsaydı bu önlemleri zaten alırdı. Ben istediğime koruma veririm, istediğime vermem. Bütün milletin gözü önünde linç edilmeye kalktılar sonunda efendim niye haber vermedin. Yani ben bir yere giderken haber vereceğim. Ne olursa olsun hiç kimsenin morali bozulmasın İsmail Bey, biz bu ülkeyi düzelteceğiz.
AK Partili kardeşlerimin de oylarıyla, ülkücü kardeşlerimin de oylarıyla biz bu Türkiye’yi düzelteceğiz. Türkiye yine liyakate dayalı, herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği, fabrikaların tıkır tıkır çalıştığı, hiç kimsenin can ve mal güvenliğinden endişe duymadığı, herkesin ya başıma bir şey gelirse mahkemeye giderim ben adaleti sağlarım, hakkımı teslim alırım diyebileceği bir Türkiye’yi vallahi de billahi de inşa edeceğiz. Çünkü benim bireysel olarak hiçbir beklentim yoktur. Benim dünyanın hiçbir bankasında, Amerika’da, Fransa’da, Katar’da, Malezya’da benim paralarım da yoktur, çocuklarımın paraları da yoktur. Verilmeyecek hesabımız da yoktur. Tek bir şey var bayrağımın dalgalanmasını istiyorum, bu ülkede herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum, Türkiye’nin üretmesini ve bütün dünyaya mal satmasını istiyorum. Ben bunu istiyorum. Bütün komşularımızla da barışık olmak istiyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi dün sabah biz 4’te kalktık, ekip arkadaşlarım benden de önce kalktılar, geldik çalışmalarımızı yapıyoruz. Önce hazırlıkları bitirdik sonra günün köşe yazılarına, manşetleri seçtim günün köşe yazılarına bakıyorum bir, iki, üç, dört, Rahmi Turan... Rahmi Turan bir yazı yazdı dün ve kıyamet kopuyor şu anda. Bugün de ikinci yazısını yazdı Rahmi Turan diyor ki, bir CHP’li Cumhurbaşkanlığına gitti ve iddia o ki Rahmi Turan’ın iddiasına göre Cumhurbaşkanı ona sen CHP’nin başına geçmelisin bu Türkiye’nin çıkarına demiş. İsim yok. Bugün de haberimin arkasındayım diyor ama isim vermem diyor. Siz bunu okuduğunuz zaman ne düşündünüz, ne hissettiniz ve bu olay doğru mu değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben şaşırmadım efendim. Zaten CHP’yi nasıl dağıtırız, nasıl kendi içinde kavga çıkar, bunun için çalışan ekipleri var zaten. Bunu ben yeni söylemiyorum defalarca söyledim. Arkadaşlarıma söyledim, partililere söyledim. Bakın dedim önümüzdeki süreçte yine masa, yine sandalye atılan, yine yumrukların atıldığı bir süreci yaşatmak istiyorlar bize. Adamlar tutuldu, paralar verildi, biz bunları gayet iyi biliyoruz. Erdoğan, az önce söyledim zaten Barış Pınarı Harekatı var o millet ittifakını nasıl dağıtırım onun hesabı içinde. Akıl var mantık var kardeşim başka işin gücün mü yok? Sonra bir kişi diyor niye bir kişi? Başka kişileri de götürebilir, başka kişileri de davet edebilir. Yani CHP üzerinde oyun mu var? Evet CHP üzerinde…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu doğru mudur?
Kemal KILIÇDAROĞLU- CHP üzerinde Erdoğan CHP’yi dağıtmak için, CHP’yi kendi içinde kavgalı bir partidir, bunlar memleketi yönetemez diye bir algı yaratmak istiyor. Bunun için de elinden gelen her şeyi yapıyor. Bakın devletin en kilit noktalarındaki kişileri devreye soktuğunu biliyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kim, kimleri, hangi kurum?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim isim vermek istemem ama bunu herkes biliyor. Herkes anlar, devleti tanıyan, devleti bilen herkes anlar bunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz bunu okuduğunuzda doğrudur dediniz mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tahmin ettiniz mi isim? Yani Erdoğan şunu çağırmıştır, bununla görüşmüştür?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo, yani özel bir tahminde bulunmak istemiyorum ama doğrudur yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama aklınızdan geçiyor mu birileri?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsim vermek istemem.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İki tane teori var efendim bu konuda. Biri Cumhuriyet Gazetesi’nde, biri de Türkiye Gazetesi’nde. İkisini de peş peşe vereceğim size. Tabi milletin kafası da komplo teorileriyle çalışıyor artık. Onun için Cumhuriyet Gazetesi bunu sarayın entrikası diye vermiş birinci sayfasında, Cumhuriyet Gazetesi’nde sarayın entrikası diye bir tabir var. Erdoğan’ın bir CHP’liye Genel Başkan ol dediği iddiası siyaseti karıştırdı. Cumhuriyet Gazetesi editörleri bunun Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen bir entrika olma ihtimalinden bahsederken, İhlas Grubunun gazetesi Türkiye’ye geçelim. Orada da Kemal Bey’in ince hesabı diyor. Böyle siyaset Bizans’ta görülmedi. CHP’li çok önemli bir ismin külliyeye çıktığı, Erdoğan’ın yardım edeyim Genel Başkan ol dediği iddia edildiği haberin Kılıçdaroğlu’nun tezgahı olduğu söyleniyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Neyse havuzu bırakalım bir tarafa, benim için çok değerli değil. Ama şu önemli, bu haber mademki siz diyorsunuz Türkiye çalkalanıyor, her konuda konuşma yapan Erdoğan niye bu konuda konuşmuyor? Erdoğan desin ki yok efendim böyle bir şey, ben kimseyle görüşmedim, kimseyi davet etmedim, kimse de gelmedi ve kimseyle bu konuyu hiç konuşmadım diyemez mi? Diyebilir niye demiyor? Buradan soralım, Erdoğan’a açık ve net soruyorum; bu haber doğru mudur, yanlış mıdır kardeşim söyle. Her konuda konuşmuyor mu? Her konuda konuşuyor. Ağzımı açtığımda hemen şak şak şak lafları arka arkaya sıralıyor. Türkiye’nin bütün medya dünyasını ilgilendiriyor, siyaset dünyasını ilgilendiriyor, herkes konuşuyor. Dikkat edin sadece susan Erdoğan. Hadi Erdoğan konuşmayabilir onu da anlarım…
İsmail KÜÇÜKKAYA- İbrahim Kalın konuşabilir, Fahrettin Altun konuşabilir.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim zaten bu konuda konuşacak yetkililer var, onlara talimat verir, Beyler…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şunu diyebilirler, Sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir CHP’liyle bu konuda bir görüşme yapmamıştır.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bitti o kadar nokta.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim çok sayıda doktordan mesaj geliyor. Şimdi sizin yine dikkatle takip ettiğinizi bildiğim açıklamalardan bir tanesi şehir hastaneleri. Şimdi tabi Sağlık Bakanı açıklamalar yaptı, biz de FOX olarak çünkü efendim bu bizim vergilerimiz, biz böyle alnımızın teriyle çalışıp devletimize vergi veriyoruz, çünkü vergilendirilmiş kazanç kutsaldır ve demokrasi böyle çalışır aslında. Yani vatandaş ödediği verginin nereye harcandığını bilir ve sorar sorgular.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokrasinin çıkışı da bu cümleyle başlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi şehir hastaneleri konusunda siz anladınız mı efendim, şimdi nereden nereye geldik ve bundan sonra ne olacak bu iş?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yandaş zengin etme hastaneleridir bunlar. Ankara’da Numune Hastanesi şu anda harabeye döndü. Bir yere taşıdılar, garanti verdiler, dolar bazında verdiler, dolar bazında düşünebiliyor musunuz? Biz bunları kamulaştıracağız. Buradan vatandaşlarıma söylüyorum, 82 milyon vatandaşım duysun, şehir hastanelerini devlet hastanesi haline getireceğiz yani kamulaştıracağız, iyi hizmetler verecekler bunlar. Garip olan ne biliyor musunuz? İhtilaf halinde Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yetkili değil. Milli para diyordu değil mi, mahkemeleri de milli olmaktan çıkardı bu. Nereye gideceğiz? Londra’ya gideceğiz. Londra’da ne var? Oradaki mahkemeler bu davaya bakacaklar. Hani milliydin sen kardeşim? Nasıl oldu da bu millilikten birden bire gayri milli bir alana geldin? Nasıl oldu da devasa bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettin? Şimdi mahkemeleri de teslim ettin. Şimdi gene bana kızacak ama benim söylediklerim doğru. Ben baştan dedim ki, bunlar bütçeye büyük yük getirecek. Beyefendi konuştu, Ey Kılıçdaroğlu sen bilmiyorsun, biz bunları Yap-İşlet-Devret’e göre verdik, Hazineden beş kuruş para çıkmayacak. Güzel. Nasıl oldu da bu para şimdi zarar ediyor? Sen cebinden mi ödüyorsun? Cebinden ödüyorsan bütün lafları geri alacağım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi diyor ki efendim Sayın Cumhurbaşkanı, vatandaşım için zarar ediyorsa etsin diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- EYT’liler için de zarar ediyorsa Sosyal Güvenlik Kurumu etsin. Niye vatandaşa gelince bunu söylemiyorsun? EYT’liler için vay devletin zararı olur, niçin? Orada devlet var. Öbür tarafta kim var? Zarar etmemesini istediği bir avuç müteahhit var, kendi yandaşı var. Onlar zarar etmesin diyor, onların cebine para koyacağım diyor. Burada ne oluyor? Burada da yüzbinler var. Yüzbinlere zarar ediyor sen otur yerine konuşma, öbür tarafta bir avuç kişi var efendim devlet zarar ederse etsin onların cebine para koymam gerekiyor. Ben bunu kim için söylüyorum? AK Partiye oy veren kardeşlerim için söylüyorum. Kardeşim senin de artık uyanman lazım. Sen de vergi veriyorsun, senin cebinden de para çıkıyor. Yazıktır, günahtır bu memlekete kardeşim. Bu memleket öyle şurada burada kurulmadı. Şehitlerin kanı vardır, gaziler vardır kardeşim. Hepimizin şöyle veya böyle ailesinde bir gazi vardır, bir şehit vardır yazıktır günahtır. Getiriyorsun efendim devlet zarar ederse etsin. Hani beş kuruş para çıkmayacaktı? Erdoğan kendi servetinden ödesin.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim bunlarla sözleşmeler imzalandı, şehir hastaneleri kuruldu ve garantiler verildi. Siz diyorsunuz ki, ne olursa olsun ben bunları devlete ait hale getireceğim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey bakın, ayrıca bu sözleşmelerin tamamı gizli. Ben bilmiyorum, 600 milletvekili de bilmiyor ama Londra’daki kuruluşlar bunları biliyorlar. Biz bu şehir hastanelerinin maliyetini nereden öğrendik biliyor musunuz? Londra’da bunlara danışmanlık yapan bir firmanın internet sitesinde yayınlanıyor biz oradan öğrendik. Şu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geldiği hale bakın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şeffaflık nerede?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne şeffaflığı efendim? Benim ödediğim vergi, sizin ödediğiniz vergi, tüyü bitmemiş yetimin ödediği vergi nereye harcanıyor biz Allah aşkına biliyor muyuz? Şehir hastanelerinin zararı yok, zarar yok, gizlediler gizlediler bir baktık bütçede 6 milyar lira, eski parayla 6 katrilyon lira para koymuşlardı 2018’de. Nereye gitti bu, hani zarar etmiyordu? Hani Ey Kılıçdaroğlu devletin bütçesinden beş kuruş para çıkmıyor diyordu, sen bunları bilmezsin diyordu? Ben mi bilmiyorum o mu bilmiyor? O devleti yönetemiyor. Devleti çıkarları için yönetiyor. Sadece kendi değil kendisinin ve ailesinin çıkarları için yönetiyor. Ağırıma giden ne biliyor musunuz İsmail Bey? Ağırıma giden şu, Amerikalılar dediler ki, senin ailenin malvarlığını araştıracağız. Çıkıp desene ya kardeşim sadece benim değil, ailemin, yedi göbek sülalemin malvarlığını araştırmazsanız namertsiniz. Diyemiyorsun. Benim ağırıma giden bu. Senin gizli, saklı neyin var bizim bilmediğimiz? Dünyanın neresinde hangi paran var bizim bilmediğimiz? Çık bunları açıkça söyle. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetiyorsun kardeşim bakkalı yönetmiyorsun. Bakkalı yöneten kişi bile, yine bir bakkalı olan bile hesabını verir. En azından ailesine, çoluk çocuğuna hesabını verir. Öyle bir noktaya geldik ki Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor.
Ama dediğim gibi kimse umutsuzluğa kapılmasın. Türkiye büyük bir ülkedir. Biz bunların hepsini sağduyuyla, bir araya gelerek huzur içinde çözeceğiz. Kavgadan uzak çözeceğiz. Hangi kumpası kurarsa kursun, CHP’ye yönelik de hangi kumpası kurarsa kursun bunların tamamını aşacağız. Benimle ilgili, ailemle ilgili defalarca telefonlarımız dinleniyor, dinlemezlerse namerttirler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O FETÖ taktikleri devam ediyor mu efendim, dinliyorlar mı telefonları yine?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen FETÖ taktiklerinin tamamı aynen devam ediyor. Biz bunları biliyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O zaman hiçbiri değişmedi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim taktiklerin aynısını uyguluyorlar. FETÖ hangisini uyguladıysa aynı taktikleri uyguluyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama FETÖ’cüler şimdi cezaevinde sürünüyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Can ve mal güvenliği diyorum. Allah aşkına bakın bir tane gizli tanık buluyorlar, istediğini konuşturuyorlar cebine para koyuyorlar, atıyorlar içeriye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- FETÖ yapıyordu daha önceden.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim teşekkür ediyorum. Sözünüzü balla kesmiş olayım, son bir sürpriz soru. Efendim dün Çocuk Hakları Günü’ydü. Ben de dün Nazan Moroğlu hocamızla İstanbul Barosuna gittim, size de çok selamlar söylediler ve orada çocuk haklarını savunduk. Siz de bir zamanlar çocuktunuz ve Cumhuriyet bize ne imkanlar sağladı, bakın ben Kütahya Simav’dan geldim, siz Tunceli’den geldiniz, ülkenin ana muhalefet partisini yönetiyorsunuz. Son sözü çocuklar için söylemek ister misiniz? Ne söylersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Toplumumuz aslında çocuk erkil bir toplum olmaya başladı. Çocuklar evin gerçek anlamda sahipleri. Ama o çocukların sorunları var, beklentileri var, çocuklarımızın sorunlarıyla ilgilenmek, beklentilerini gerçekleştirmek hepimizin anne ve baba olarak görevi. Çocukların yaramazlık yapma hakları var. Dolayısıyla onlara hoşgörülü olmak zorundayız. Arada bir yanlış şeyler de yapabilirler, yaptıkları yanlışları da hoşgörüyle karşılamalıyız ve bütün çocukları sevmeliyiz. Çocuklar bizim geleceğimiz, bizim ufkumuz onlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz çocukken ne hayal ederdiniz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çocukken çok büyük hayallerim yoktu aslında. Elbette ki okumak, üniversiteye gitmek, üniversiteyi bitirmek ve güzel bir iş sahibi olmak isterdim. Onların tümü çok şükür gerçekleşti. Ama şunu açıklıkla hemen hemen gittiğim her yerde söylüyorum. Eğer bu noktalara geldiysem bunu Cumhuriyet’e borçluyum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Cumhuriyet bize bunları sağladı. Efendim çok teşekkür ediyorum, eksik olmayın. Lütfen selamlarımı, saygılarımı iletin hanımefendiye ve ailenize.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun, teşekkür ederim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çocuklar mutlaka kitap okuyacağız. Yarın görüşmek üzere.
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024
25.11.2024