05.09.2019

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ESKİŞEHİR ALPU BELEDİYESİ'Nİ ZİYARETİ SONRASINDA HALKA HİTAP ETTİ (5 EYLÜL 2019)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, ESKİŞEHİR ALPU BELEDİYESİ'Nİ ZİYARETİ SONRASINDA HALKA HİTAP ETTİ
(5 EYLÜL 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Alpu Belediye Başkanı Gürbüz Güller'i makamında ziyaret etti.


Ziyaret sonrasında Alpulu vatandaşlara hitap eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:


Efendim sizlerle beraber olmaktan önce büyük bir keyif aldığımı ifade edeyim, sağ olun, var olun. Buraya birinci geliş nedenim şu, Alpululara yürekten teşekkür etmek için. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum, hepiniz sağ olun, hepiniz var olun. Bizim aday gösterdiğimiz başkanı seçtiniz, az önce size hitap etti. Yukarıda da ben kendisini dinledim. Belediyenin durumu üç aşağı beş yukarı sizin de malumunuzdur. Alpu’ya doğru dürüst hizmetin gelmediğini de hepiniz görüyorsunuz, ben de gelirken yolda zaten bunu gördüm.
Siyasette yeni bir sayfa açtık. Siyasette kavga istemiyoruz, siyasette gerginlik istemiyoruz, Türkiye bir ateş çemberinin içinde Türkiye’nin adam gibi yönetilmesini istiyoruz. Kavgasız bir yönetim. Bakın cumhuriyeti kuranlar cumhuriyeti kurdukları zaman şunu söylemişler, Gazi Mustafa Kemal’in sözüdür, “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diye. Yani hiç kimse cumhuriyette benim sahibim yoktur demesin. Dolayısıyla Alpu’da yaşayan bütün vatandaşlarım da şunu rahatlıkla söyleyebilirler, ben Gürbüz Başkan’a oy vermedim ama o benim başkanımdır, hiçbir Alpulu arasında ayrım yapmayacak, herkese eşit hizmet götürecektir. Dolayısıyla hani Gazi’nin “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diye söylediği gibi hiç kimse arasında nasıl ayrım yapılmıyorsa, belediye başkanımız da hizmet sunarken hiç kimse arasında bir ayrım yapmayacak. Oy versin vermesin herkesi kucaklayacak. Az önce söyledi.
Sadece bu değil, bir şey daha istedim ben belediye başkanlarımdan. Harcadığınız her kuruşun hesabını vereceksiniz. Kime? Millete vereceksiniz. Alpu’da bu parayı harcıyorsan hesabını Alpu’ya vereceksin. Çünkü harcanan para belediye başkanının kendi şahsi parası değildir sizlerin parasıdır. Bugüne kadar bunun hesabı size verilmedi. Altını çiziyorum bugüne kadar Alpu için harcandığı söylenen milyonların hesabı Alpu’ya verilmedi. Niye verilmedi, hangi gerekçeyle verilmedi? Bütçenin geliri nedir, bütçenin gideri nedir, bütçenin borcu nedir, vatandaş ne kadar borç batağındadır. Alpu’ya harcanan paraları topluyorsunuz, borçları topluyorsunuz, her Alpulu 5 bin lira borç sahibi. Belediye de 5 bin lira borç sahibi, nasıl oluyor bu?
Dolayısıyla bütün bunların hepsinin şu veya bu şekilde hesabının sorulması lazım. Sorulacaktır hesabı. Ama hesap sorarken böyle ben işte geldim nasıl bir belediye devraldım eyvah falan filan değil. Tam tersine yüreklice, her kuruşun hesabını veren, vatandaşına hizmet götüren, Alpu’ya hizmet götüren, Alpu için mücadele eden ve bunun için de çaba harcayan bir süreci başlatacak Sayın Başkanımız.
Bu arada buranın önemli bir ovayı bünyesinde taşıdığını onu da gayet iyi biliyorum, sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Burada bir kömür santrali yapmak istediler, hep beraber bunun doğru olmadığını, bunun mücadelesinin verildiğini de gayet iyi biliyorum. Özellikle sivil toplum örgütleri de bunu gayet iyi biliyorlar. Bu mücadeleden şimdilik galip gelmiş durumdasınız. Ama emin olun bir süre sonra belki aynı şeyler yeniden gündeme gelebilir, buna izin vermeyiniz. Bereketli topraklar kömür tozlarıyla mahvolmasın. Sizin ürettiğiniz ürünler mübarek ürünlerdir. Hangi ürünü üretiyorsanız alın teri karşılığındadır ve bu ürünleri herkes Türkiye’de büyük bir güvenle alıp yiyebilir. Ama buraya bir kömür santrali yapılırsa en büyük zararı çiftçiler görür. Çiftçi üreten kişidir, çiftçi alın teri döken kişidir. Çiftçinin eli bereketlidir, çiftçi ailesiyle beraber çalışır, alın teri döker ve kazanmak ister. Çiftçinin hakkı da bugüne kadar yeteri kadar teslim edilmemiştir.
Diyeceksiniz ki, çiftçinin alın terinin karşılığı neden ödenmedi, nasıl ödenmedi? Anlatayım, bir tarım kanunu var, adı tarım kanunu. 21. maddesi var der ki, “Türkiye’de milli gelirin en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir.” Kanun çıktığı tarihten bugüne kadar çiftçiye hiçbir zaman yüzde 1 oranında pay verilmedi. Ya yarımı verildi veya daha azı verildi. Niçin verilmiyor, hangi gerekçeyle verilmiyor? Destekleri kastediyorum zaten. Destekler açıklanmadı. Aslında bütçenin durumu pek parlak değil. Türkiye yönetilmiyor değerli arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor. Türkiye’de bakın, ekonomik kriz var. Kim ödüyor faturasını? Sıradan vatandaş ödüyor, gariban ödüyor yani, çiftçi ödüyor yani, emekli ödüyor yani, işinden olan ödüyor yani, esnaf ödüyor yani. Sizler ödüyorsunuz, hep beraber ödüyorsunuz bu faturayı. Peki ben size soru sormak istiyorum, köprü yapıyoruz, yol yapıyoruz diyorlar, ihaleyi verdiler, dolar garantisi verdiler niye onları Türk lirasına çevirmiyorsun? Hep sırtı kalınlar mı kazanacak bu ülkede? Yani bu ülkede işçi kazanmayacak mı, emekli kazanmayacak mı, çiftçi kazanmayacak mı bu ülkede, esnaf kazanmayacak mı bu ülkede? Hep sırtı kalınlar mı kazanacak? Ben bunun mücadelesini veriyorum. Sırtı kalınlara karşıyım, vatandaşın alın terinden yanayım arkadaşlar. Budur yani işin özü. Yeni siyasetimizin ana omurgası da budur. Söylüyorum, her seferinde söyledim, Allah rızası için bu güzel ülkede bir çocuk yatağa aç girer mi? Bir çocuk aç giriyorsa o zaman bizim siyasetimizde bir sorun var demektir. Bunun mücadelesini veriyorum. Rengi ne olursa olsun, inancı, kimliği, yaşam tarzı, yaşadığı bölge ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir çocuk yatağa aç giriyorsa saraydakilerin uyumaması lazım. 24 saat uyuyorlar. Ben bunu söylediğim zaman da kızıyorlar vay efendim sen bunu niye söyledin? Vatandaşın ensesinde boza pişirmişsiniz kardeşim adam konuşamıyor. Konuşsa yakalıyorsun hapse atıyorsun. Kim söyleyecek vatandaşın derdini? İşsiz olan sadece CHP’liler değil ki her partiden, her aileden işsiz var. Üniversiteyi bitirmiş ben işsizim diyor. Saraydakilere sormak lazım bir çocuğu üniversitede okutmak o kadar kolay mı Allah aşkına? Anneler, babalar boğazlarından kesiyorlar çocuklarımız okusun diye, eli ekmek tutsun diye, bizden daha iyi bir hayat standardı yakalasın diye. Mezun ediyorsunuz işsiz. Saraydakilerin çocukları işsiz mi? Hayır, hepsinin durumu çok iyi.
O nedenle yeni bir siyaset, yeni bir siyaset anlayışı. Kavgasız, gürültüsüz ama doğruları söyleyerek, ama doğruların arkasında giderek. Baskı gelebilir hiç umurumda değil, hiç ama hiç umurumda değil. Tehditler gelir hiç umurumda değil. Ben fakirin, fukaranın, yoksulun, çiftçinin, esnafın hakkını, hukukunu savunmak zorundayım. Bunu yaptığım zaman görevimi yapmış olurum. Benim siyasetten şahsen beklediğim hiçbir şey yok. Ama bu ülkede huzursuzluk varsa, bu ülkede çocuklar yatağa aç giriyorsa, bu ülkede esnafın derdi varsa, çiftçinin derdi varsa, emeklinin derdi varsa birisinin bunları dillendirmesi lazım. Benim görevim bu, bunları dillendiriyorum.
Belediyeyi göreceksiniz, belediye başkanımızı da göreceksiniz. En büyük avantajı ne biliyor musunuz? Bir bankacı olması, yani geliri, gideri bilmesi, yani bilançoyu bilmesi, yani bu belediyenin geliri ne kadar, gideri ne kadar, ne kadar harcama yapılır bunu bilmesi. Göreceksiniz bir süre sonra Alpu’da hayat çok daha güzel olacak. Göreceksiniz bunu. Bakın hep beraber göreceğiz. Buraya benim ilk gelişim, bundan sonra belki daha fazla gelirim. Başkan, gelince bir de çay ısmarlarsın herhalde.
Bakın, sizleri seviyorum, hangi partiden olursa olsun hiçbir vatandaşımı ayırmıyorum. Her vatandaşımın verdiği oya hep saygı gösterdim. Ama demokrasiye beraber sahip çıkacağız. Demokrasi ne demektir? Demokrasi gücün kontrol edilmesi demektir. Bir kişiye her türlü yetki verilmez. Böyle bir demokrasi de yoktur dünyada. Bütün yetkileri birisine verirseniz bu yürümez. Söyledim Cumhurbaşkanı tarafsız olsun kardeşim. Cumhurbaşkanı, cumhurun başkanı, yani hepimizin başkanı olacaksa tarafsız olması lazım, Cumhurbaşkanı bir partinin Genel Başkanı olur mu Allah aşkına, nereden çıktı bu? Bütün yetki bende olsun diye, olmaz bu.
Ekonomik Sosyal Konsey var. Esnaf da var orada, çiftçi de var orada, sendikacı da var, sanayici de var, odalar borsalar birliği de var, hepsi var orada. 3 ayda bir toplanması lazım. Neye göre? Anayasaya göre. Anayasa da askıda. En son ne zaman toplanmış? 5 Şubat 2009. Şimdi 2019. Hani 3 ayda bir toplanacaktı? Niçin? Dert dinlemek istemiyor beyler, dert dinlemek istemiyorlar. Birisi gelip derdini anlattığı zaman atın bunu içeriye neden derdini anlattı. Ne yapsın bu adam? 3 ayda bir toplanması lazım. Hadi beni dinlemiyorsun, güzel beni dinlemeyebilirsin, ben söylediğim için üzülebilirsin. Kardeşim esnafı çağır esnaf temsilcisi konuşsun, sanayiciyi çağır sanayici temsilcisi konuşsun, çiftçiyi çağır çiftçi temsilcisi konuşsun, oturup dertlerini sana anlatsınlar. Tahammül edemiyor, dert dinlemek istemiyor.
Türkiye’de iki tane devlet oluşmaya başladı. Bir saray devleti, bir de Türkiye Cumhuriyeti devleti. Saray devleti… Dışişleri Bakanlığı var mı bu ülkede? Var. Nerede bu Dışişleri Bakanlığı? Getirmişsin bir hanedan sistemi. Hazineyi getirmişin damada teslim etmişsin. Damat bir eli yağda, bir eli balda, o nedenle sosyete damat diyorum. Vallahi sosyete damat, hiçbir derdi yok damadın, karnı tok, keyfi yerinde.
Hepimize düşen görev var. AK Partili kardeşlerim de bilsinler, diğer partili kardeşlerim de bilsinler, siyaset doğru zeminde olmazsa zararı vatandaş görür, başka kimse görmez. Doğru zeminde olması lazım siyasetin. Doğru zeminde yürümemiz lazım, doğru zeminde politika yapmamız lazım. Vatandaşın hakkını, hukukunu ve adaletini korumamız lazım, yoksa olmaz bu işler, yürümez bu işler. Ben hep söylüyorum bir daha söyleyeyim, bir partinin Genel Başkanı mahkemeye hakim tayin eder mi Allah aşkına? Partinin Genel Başkanı. Yani düşünün ben gideceğim falan mahkemeye, bizim partili diyeceğim ki gel sen bu mahkemenin başkanısın. Bir siyasi partinin Genel Başkanı mahkemeye hakim tayin ettiğinde vatandaş ona güvenir mi? Düzeltin bunu diyorum, yanlıştır diyorum bu. Bir partinin Genel Başkanı mahkemeye hakim tayin edemez, tarafsız birisini tayin etmesi lazım bunu söylüyorum. Olmaz diyorlar, biz bunu yapmayacağız. Yapmazsan memleketin hali malum. Kimse güvenmiyor, kimse gelip yatırım yapmak istemiyor. Dünyayla ilişkilerimizi kopardık niçin oluyor bunlar?
Suriyelilere belki içinizde kızanlarınız var. Boşuna kızıyorsunuz, Suriyelilere niye kızıyorsunuz Allah aşkına? Suriyelilere hiç kızmaya hakkınız yok. Kızacağınız adam belli. Suriyelileri buraya kim getirdi Allah aşkına? Suriyelileri buraya getirene kızacaksınız, onun politikalarına kızacaksınız. O adam; savaş çıkmış, savaştan kaçmış gelmiş Türkiye’ye. Gitsinler kendi ülkelerine ama barışın olması lazım. Dolayısıyla Suriye politikası başından beri yanlıştı, hala yanlıştır, hala söylüyorum, defalarca söyledim. Şimdi Afrin’de sorun çıktı, şimdi göreceksiniz 3 – 3,5 milyon Suriyeli daha gelecek böyle giderse. Nasıl oluyor bu, bu nasıl bir dış politika? İstemiyoruz doğru, ama bu politikayı hayata geçiren kişiyi önce ben istemiyorum diyeceksin. Ben onu istemiyorum, bu Suriye’yi bozdu diyeceksiniz.
Bir şey daha söyledim. Ortadoğu’da savaş oluyor, kavga çıkıyor kim birbirini öldürüyor? Müslümanlar. Müslümanlar öldürüyor. O saldırıyor bu tarafa Allah Allah diye, öbürü de saldırıyor bu tarafa Allah Allah diye. Bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, Amerika diyor ki meraklanma ben sana silah vereyim, bak yeni silahlarımız. Öbür tarafta Rusya; beyler meraklanmayın bak yeni silahlarımız çıktı, size vereyim buyurun birbirinizi öldürün ben de aradan köşeyi döneyim diyor. Bu politikayı görmeyen bir devlet yönetimi olmaz arkadaşlar, bu politikayı görmeyen insanlar devleti sağlıklı yönetemezler. Devleti yönetmek başka bir şeydir. Gazi Mustafa Kemal niye “Yurtta barış, dünyada barış” demiş ? Kavgasız bir Türkiye istemiş, bütün komşularla barış içinde yaşayalım demiş. Şimdi komşumuz kalmadı. Bıraktık Suriye’yi, Mısır’la kavga ediyoruz. Mısır’la niye kavga ediyorsun, neyimiz var Mısır’la? Bütün bunların düzelmesi lazım, ama demokratik standartlar içinde düzelmesi lazım. Ve sizler, önümüzdeki süreç içinde ortaya çıkacak bir seçimde, sandığa gideceksiniz, haklı olana oy vereceksiniz. Doğruları söyleyene, adaletten yana olana, haktan, hukuktan yana olana, çiftçiden yana olana, emekliden yana olana, işçiden yana olana, üretenden yana olana, alın teri dökenden yana oy kullanacaksınız. Ben sizden bunu istiyorum, başka bir şey istemiyorum.
Belediye Başkanınız, hiç meraklanmayın Belediye Başkanımız harcadığı her kuruşun hesabını size verecek. Kul hakkı yemek bizim felsefemizde yoktur, inancımızda yoktur, kitabımızda yoktur. Biz bunu böyle biliyoruz. Haram lokma yemedik, Allah nasip etmesin. Onun için rahatlıkla konuşuyoruz. Birilerine teslim olmuyoruz, birilerinin esiri de olmuyoruz. Doğru bildiğimizi her yerde namusumuzla, alın terimizle söylüyoruz. Bütün geçmişimizi araştırdılar, her şeyi araştırdılar acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bir şey bulamazsın kardeşim, toplu iğne ucu kadar bir şey bulamazsın. Biz kul hakkı yemedik, kul hakkı da yedirmeyeceğiz.
Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum. Başkan’ı size emanet ediyorum, sizi de Allah’a emanet ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler