23.03.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, CNN TÜRK’TE ŞİRİN PAYZIN’LA “NE OLUYOR” PROGRAMINA KATILDI (21 MART 2018)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, CNN TÜRK’TE ŞİRİN PAYZIN’LA “NE OLUYOR” PROGRAMINA KATILDI (21 MART 2018)

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CNN TÜRK’TE katıldığı Şirin Payzın’la “Ne Oluyor” programında şu değerlendirmelerde bulundu:



Şirin PAYZIN- İyi akşamlar efendim ‘Ne Oluyor’a başlıyoruz. Bu akşam Ne oluyor Özel’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlıyoruz ve şu anda Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezindeyiz. Uzun bir aradan sonra, aslında kurultaydan sonra ilk defa konuşacak Sayın Kılıçdaroğlu, CNNTÜRK’e ‘Ne Oluyor’a konuşuyor. Çok teşekkür ediyoruz bizi ağırladığınız için, CNNTÜRK’e vakit ayırdığınız için.

Öncelikle şöyle başlayım isterseniz, bugün Nevruz dolayısıyla bu konuda bir iki cümle söylemek ister misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Baharın uyanışı… Bütün yurttaşlarımın, vatandaşlarımızın Nevruz Bayramını kutluyorum. Bizim geleneğimiz aslında Nevruz, tarihsel derinliği olan bir bayram aynı zamanda. Umarım Nevruz’u hepimiz huzur içinde geçirmiş olduk.

Şirin PAYZIN- Biraz önce açılışta da söyledim, aslında kurultay telaşından sonra bir küçük de sağlığınızla ilgili operasyon geçirdiniz, ama görüyorum ki gayet dinç ve sağlığınız yerinde gibi gözüküyor. Herhalde halloldu diye düşünüyorum değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet çok şükür.

Şirin PAYZIN- Hazır mı CHP ve siz önümüzdeki uzun sürece? İki seçim, müthiş bir tempo ve tabi birçok çalışma bekliyor sizi özellikle uyum yasaları olsun, mecliste diğer meseleler. Nasıl görüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle ifade edeyim, parlamento grubumuz iyi çalışıyor. Mecliste gerekli muhalefeti yapıyor, artı parlamento grubumuzun belli sayıdaki milletvekilleri zaten alanda da çalışıyorlar. Örneğin şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili olarak bulunulan her yerdeki şeker fabrikasını ziyaret ediyorlar, oradaki işçilerle ve bölge halkıyla bir araya geliyorlar. Öyle bir çalışmamız ayrıca var. Bir başka çalışmamız 2019’a hazırlık, seçim bildirgesinin hazırlanması ve izlenecek stratejinin belirlenmesi açısından bir başka çalışmamız daha var. Dolayısıyla her alanda çalışıyoruz, hazırız. Sanki yarın seçim olacakmış gibi zaten bütün hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo da malum,  ekonomik olarak da, siyasal olarak da, dış politika olarak da, eğitimde çok ciddi sorunlar var. Bütün bunlara ilişkin hem sorunları ortaya koymak, hem de bu sorunlar nasıl çözülür çözümünü ortaya koymak gibi bizim bir görevimiz var. Biz bu görevimizi göreceksiniz önümüzdeki süreç içinde en güzel şekilde, en hazırlıklı kamuoyuna sunacağız.

Şirin PAYZIN- Valla bugün sizin katılacağınızı bilen sokaktaki seyircilerimiz “aman Kemal Bey’e şunu da sorun, aman CHP’den bunu da bekliyoruz, aman önümüzdeki dönem şu sorular ne olacak, cevabı ne olacak” diye sordular. O soruları size yönelteceğim. Ama önce şöyle başlayalım isterseniz, belki en sonunda soracağımızı en başta soralım. Bugün de çokça konuşuldu, tartışıldı aslında. Hükümet kanadında her ne kadar reddetseler de, seçimler tarihinde yapılacak deseler de - Cumhurbaşkanı defaatle söyledi, yerel seçimler muhakkak zamanında yapılacak, genel seçimler de öyle - nedense kamuoyunun ciddi bir beklentisi var seçimlerin öne alınacağı yönünde. Özellikle genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yerel seçimlerin öncesine alınacağı yönünde. Sizin de beklentiniz bu yönde mi? Yani ciddi bir seçim şeyine mi girdik?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özel beklentimiz yok, ama görünen tablo hükümetin geleceğe yönelik karar almaktan çok; yani Türkiye’nin geleceğine yönelik ekonomik olarak, siyasal olarak alacağı kararlar daha çok yakın süre yani seçime endeksli kararların alındığı görülüyor. Seçimlerde nasıl daha başarı sağlayabilirim ve nasıl daha fazla oy toparlayabilirim, biraz popülist bir politikayla yoluna devam ediyor. Bu da haklı olarak bir erken seçim olacakmış beklentisini beslemiş oluyor. Tabi bizim için fark etmiyor, yani erken seçim de olabilir, seçimler zamanında da olabilir. Biz hazırlıklıyız, her koşulda hazırlıklıyız. Niçin hazırlıklıyız? Çünkü biz siyasal iktidarın istikrar getirmediğini biliyoruz. Gecikilen her gün sorunların daha da büyüdüğünü görüyoruz. Büyüyen sorunların doğrudan doğruya halka yansıdığını görüyoruz, halkın cebine yansıyor, okula giden çocuğuna yansıyor, esnafa yansıyor, çiftçiye yansıyor. İzlenen politikaların doğru dürüst halka bir şey getirmediğini, tam tersine onlardan çok fazla şey götürdüğünü görüyoruz. İşte benzine yeniden zam yapıldı, mazota yeniden zam yapıldı. Bu mazotla, bu fiyatlarla çiftçi ne yapacak, kamyon şoförü ne yapacak, tır şoförü ne yapacak bütün bunların hepsi önümüzde ciddi bir sorun olarak duruyor. Dolayısıyla bu sorunları gölgeleyen başka şeylerle toplumun meşgul olmasını istiyorlar. Zaman zaman gündemi değiştirmek için işte yok İstiklal Marşıydı yok bilmem neydi, yok şuydu, yok buydu diye böyle yapay gündem oluşturmaya çalışıyorlar, ama bu yapay gündemleri toplum kabul etmiyor. Zaten tartışmıyor da dikkat ederseniz. Toplumun asıl gündemi işsizlik, asıl gündemi eğitim, asıl gündemi dış politikada ne olacak? Türkiye bütün dünyayla kavgalı, bizim bu halimiz ne olacak diye bekliyor ve bunları söylüyor. Asıl gündemi yine demokrasi. Kimse ağzını açıp bir şey söyleyemiyor, bir şey söylediği zaman kıyamet kopuyor, yargıya gidiyor. Asıl sorun gene adalet sisteminde müthiş bir bozulma var, adalet diye bir şey yok, kimse adaletin olduğuna Türkiye’de inanmıyor. Dolayısıyla bütün bu beklentiler aslında toplum biraz da ya şu seçim bir an önce olsun da biz bunları bir an önce gönderelim.

Şirin PAYZIN- Siz de tercih eder misiniz bir an önce olsun bitsini CHP olarak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir, bizim için fark etmiyor.

Şirin PAYZIN- Peki şimdi siz sık sık bunu söylüyorsunuz biz CHP olarak hazırız, stratejilerimiz hazır diye, ama bir taraftan da mesela görüyoruz ki AK Partiyle MHP işte ittifak yasasını geçirdiler, kendi ittifaklarının nasıl olacağının altyapısını kurdular, orada hummalı bir çalışma var. MHP kurultayını yaptı falan falan. Diğer taraftan tabi ana muhalefet partisi olarak sizden beklenti büyük. Ama gerek Cumhurbaşkanı adayınız kim olacak, gerek bundan sonraki sloganlarınız ne olacak, acaba ittifak yapacak mısınız, yaparsanız hangi partiyle yapacaksınız? Bu başlıklarda henüz somut bir açıklama yok. Ne zaman olacak somut açıklama?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakınız, bir siyasal parti eğer seçim yasasıyla oynamaya başlamışsa bilin ki artık o kaybetme sürecine girmiştir. Düşünün yani bundan 5 yıl önceki Erdoğan’ı düşünün, böyle bir ittifak arayışı, şu bu falan asla düşünmezdi. Bugün bir ittifak arayışı içinde ve ittifak olmazsa ben kazanamam onu biliyor zaten. Ama bu ittifak da onu kurtaramayacak, o da bunun farkında. Emin olun bilse ki bu ittifak nedeniyle ben yüzde 50 artı 1’i alacağım, yarın sabah seçime gider. Ama o da yaptığı bütün araştırmalarda anlıyor ki, bu ittifak buna yetmiyor. İşte Afrin’i, Afrin hepimizin ortak destek verdiği bir mücadele alanıydı, kahraman ordumuz gitti mücadelesini verdi, Mehmetçiğimiz gerekli başarıyı gösterdi. Ama bunu sanki kendi partisinin başarısıymış gibi yine kamuoyuna sunmaya başladı ve oradan da bekleneni alamadı.

Dolayısıyla Erdoğan halka çünkü yalan söyledi sorun orada. Bakın onu da çok net söyleyeyim, referandum öncesi söyledikleri ana tema şuydu: Türkiye koalisyonlarla yönetilemez, koalisyonlar olursa Türkiye kaybeder ve dolayısıyla hep tek parti olması diye hep böyle söylendi. Çünkü 15 yıllık bir süreçte hep tek parti yönetmişti. Şimdi koalisyonlara mahkum oldular. Peki ne söyledi, nasıl bir sonuç çıktı? Bunu vatandaş görmüyor mu? Görüyor vatandaş. Niye bizi kandırdınız diyor? Üstelik sadece bu değil buna benzer çok sayıda söyleyip de gerçekleşmeyen, söylediği sözlerin arkasında durmayan ve toplumu bir anlamda aldatan, kandıran bir yapı çıktı ortaya. Vatandaş da diyor tabi madem sen bu kadar oldun artık buraya geldi diyor. Yani bir an önce seçim olsun, biz bunları gönderelim yeni bir yapı oluşsun diyor.

Bizim hazırlıklarımız…

Şirin PAYZIN- Oraya geçmeden önce şu ara soruyu sorayım, bu değerlendirmeniz önemli. CHP Genel Başkanı olarak, ya da muhalefet lideri olarak AK Parti tabanına baktığınızda bu tespiti yaparken sizce AK Parti tabanında dediğiniz gibi, sizin söylediğiniz gibi bir çözülme varsa, ya da yeter artık deniliyorsa bu hangi seçmen grubundan diyelim, AK Parti daha gençlerden mi kaybediyor sizce? Daha şehirli AKP’lilerden mi kaybediyor? Nasıl bir tespit ve gözlem yapıyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Her alanda çözülme var. Önce seküler AK Partililer zaten referandum sırasında oylarını vermediler. Çünkü onlar demokrasiyi savunuyorlardı. Tek parti rejiminin Türkiye’ye felaket getireceğini fark etmişlerdi. Daha sonra izlenen politikalar kırsalda bir çöküntüye yol açtı, özellikle mazot fiyatları, taban fiyat ve şimdi şeker fabrikalarının satılması. Bütün pancar üreticileri şu anda ağzını bıçak açmıyor hepsinin. Yine şeker fabrikalarında çalışan işçiler perişan vaziyette ve bu satılacak olan şeker fabrikaları AK Partinin oylarının en yüksek olduğu iller. Dolayısıyla oralarda da ciddi bir kırılma var. Şimdi bütün bu kırılmaları görüyoruz zaten biz. Ekonomide ciddi bir sorun var.

Bir başka şey, çocuğu olup da okula gönderen aileler, çocuğunu okula gönderen aileler. Eğitim sisteminden en büyük şikayet. Hem AK Partili, Cumhuriyet Halk Partili, MHP’li, HDP’li, Saadet Partili, Vatan Partili kim varsa DSP’li, dolayısıyla bütün bunların tamamı eğitim sisteminden şikayetçi. Bakın, özel okullarda bir patlama yaşandı, niçin? Devlet okullarına güven kalmadı. Ben çocuğumu devlet okuluna gönderirsem çocuk orada okuyamaz diye. İmam hatip okullarında patlama oldu, ama imam hatibe çocuğunu gönderen anneler de çok rahatsız, bir başarısızlık örneği çıktı ortaya. Çocukların hiçbirisi başarılı değil veya başarı sıralamasında gerilerdeler. Yazık günah değil mi, bunların hepsi bizim çocuklarımız. Niye iyi bir eğitim verilmiyor, hangi gerekçeyle eğitim verilmiyor? Oradan da müthiş şikayetler geliyor.

Dış politikaya bakın, en son Türkiye İhracatçılar Birliğinin yaptığı bir çalışma vardı, diyor ki, “mal sattığınız ülkelerde karşılaştığınız en ciddi sorun nedir” diye. Hükümetin izlediği politikalardan şikayet ediyorlar. “Hükümetin izlediği politikalar bizim mal satmamızı engelliyor” diyorlar. Bunu ben söylemiyorum, ihracatçılar söylüyor. Bakıldığı zaman her alanda bir çözülme var. Dolayısıyla geçmişte şu veya bu şekilde işte tek parti olsun istikrar bozulmasın, AK Parti Türkiye’yi şöyle veya böyle yönetiyor, işte gerçekten de başlangıçta yolsuzlukların üzerine giden, o konuda kararlı bir tavır takınan ki biz de destek vermiştik… Ekonomide yine şöyle veya böyle belli bir gelir artışına yol açan, toplumun bütün katmanlarında bir şekliyle gelir artışına yol açan bir ekonomi politikası vardı, dolar bolluğu vardı ve o dolar bolluğunu çok iyi kullanamadılar ve tümüyle başka alanlara harcadılar o paraları. Yani inşaat yatırımlarına, AVM yatırımlarına, sabit yatırımlara, yani istihdam yaratmayan yatırımlara gitti ve bugün tabi geldiğimiz noktada ciddi bir işsizlik çıktı. 4 gençten birisi işsiz. Yine gözlediğimiz tablolardan birisi gençler artık iktidar partisine oy vermiyorlar.

Şirin PAYZIN- Neden sizce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İşsizler.

Şirin PAYZIN- Sadece işsizlik mi, yoksa?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İşsizlik var. İki, nefes alamıyorlar, düşüncelerini rahat söyleyemiyorlar, üniversiteler konuşamıyor. Bütün bunları görüyor gençler. Şimdi tabi gençleri de ayırmak gerekiyor kendi içinde. Bir, işsiz olan gençler var bunlar üniversite mezunu olanlar, bir de gerçekten diyelim ilkokul, ortaokul, lise mezunu ama iş arıyorlar. Ara eleman sorunu var, ciddi bir ara elaman eksiği var. Fakat bizim eğitim sistemi ara eleman yetiştirmiyor, bizim eğitim sistemi işsiz kalacak öğrenciler yetiştiriyor. Böyle bir tablomuz var. Bu tabloyu görüyorlar bunlar. Biz bu tablo konusunda defalarca uyardık iktidarı yanlış yapıyorsunuz diye. Onlar da vermiyorlar.

Şirin PAYZIN- Şimdi bu sorunların tespiti çok önemli ve bunu ana muhalefet olarak tespit etmişsiniz. Ama burada genelde hep CHP’ye hep yöneltilen eleştiri şu, harika sorun tespiti yapıyor ama bu sorunlardan mustarip olanlara bir çözüm önermiyor, onlara bir umut ışığı vermiyor. Yani bütün bu sorunları gören gençler dönüp de ha o zaman biz AKP’yi bırakalım,  şimdi bakın CHP bize büyük bir umut vaat ediyor demiyorlar. Ne yapacaksınız bu umudu yaratmak için?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, bu geçmiş için böyle bir eleştiri gelebilirdi ama 2015’ten itibaren biz eğer bir sorun saptamış ve bu sorunu toplumun gündemine getirmişsek nasıl çözüleceğini de getirdik. Bakın eğitim sistemi, nasıl bir reform yapmalıyız eğitim sisteminde? Dünyanın en güzel ve en köklü reformunu yapan ülkeden yani Finlandiya’dan reformu yapan bakan yardımcısını Türkiye’ye getirdik ve dedik ki siz nasıl bir reform gerçekleştirdiniz biz de benzerini yapalım. Milli Eğitim Bakanlığı dahil bütün tarafları davet ettik. Çünkü sorun Türkiye’nin sorunu, sadece CHP’nin sorunu değil. Nasıl çözüleceğini anlattık.

Öğretmenler… Eğer aybaşını nasıl getireceğim diye düşünürse bir öğretmen; emeğini, bilgisini, birikimini çocuğunuza verebilir mi? Veremez. Demek ki öğretmenlerle ilgili ayrı bir yasanın, öğretmenler meslek yasasının çıkması lazım. Onları devlet memurunun dışında biraz tutmamız lazım, tıpkı hakimler gibi. Biz bunu da önerdik.

İşsizlik konusunda bakın yine biz istihdam yaratan eğitim, istihdam yani yüzde yüz çalışacak, okuldan mezun olduğunda işi hazır olacak eğitim sistemi önerdik. Neydi? Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek lisesi kurmak… Anneye yük olmayacak, babaya yük olmayacak. 5 yıllık olacak bu okullar, üçüncü sınıftan itibaren kendi alanıyla ilgili kaynakçı mı, motorcu mu, oto tamircisi mi, fayansçı mı, elektrikçi mi neyse kendi alanıyla ilgili eğitimi görecek. Üçüncü sınıftan sonra 4 ve 5. sınıflarda kursa gidecek, yani staja gidecek, işyerinde çalışacak, patron onu görecek, ustabaşı onu görecek, okuldan mezun olduğu zaman da işi hazır olacak. Emin olun bütün bunların hepsini düşündük. Neyi, nasıl, ne zaman yapacağımızı biliyoruz. Taşımalı eğitim tam bir felaket, çocukları sabahın köründe kaldırıyoruz, kilometrelerce götürüyoruz. Niye taşımalı eğitim? Nerede öğrenci varsa oraya okulunu yapalım. Öğretmen var, binlerce öğretmen var dışarıda. Oraya koyacağız, getireceğiz oraya. Bu dediğim eğitimle ilgili.

İstihdamla ilgili eğer siz üretime yönelik bir ekonomi politikası izlemezseniz işsizlik sorununu çözemezsiniz. İşsizliğin ortaya çıkmasının temel nedeni rant ekonomisine yönelik bir politika izlenmiş olmasıdır. Yani konut politikası. Eğer siz fabrikalar kursaydınız, eğer siz olağanüstü büyük faizler ödemeseydiniz ve onların tamamını yatırımlar, fabrikalar, teşvikler yapabilseydiniz, bölgesel dengeleri kurabilseydiniz, emin olun işsizlik sorunu Türkiye’de olmazdı. Biz bakın son 15 yılda sadece yabancılara ödenen faiz 147 milyar dolar. 147 milyar doları ödemeyip de yatırıma harcasaydınız bu parayı, Türkiye cennet olurdu.

Bakın geldik “orta gelir tuzağı” diyorlar. Orta gelir tuzağına yakalandık gelir bir ara 10 bin dolara çıktı, şimdi 9 bin dolarlarda, hatta belki daha da aşağı düşmüştür doların yüksekliğine paralel olarak. Ne oldu? Patinaj yapan bir ekonomi var.

Şirin PAYZIN- Şimdi ekonomi ağırlıklı mesajlar verdiğinde CHP zaten bundan önceki seçimlerde de…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, demokrasi konusunda da Sayın Binali Yıldırım’a da çağrı yaptım ve kendisine de söyledim, Sayın Davutoğlu’na da çağrı yaptım ve kendisine de söyledim. Ya bizim ülkemizdeki insanlar üçüncü sınıf demokrasiye mi layık? Niye biz Avrupa standartlarında bir demokrasiyi kendi ülkemize getirmiyoruz? AB’ye üye olacağız diyoruz, güzel buyurun üye olun diyorlar ama bizim standartlarımız var diyorlar. Bu standartları getirin, yakalayın biz size üye kabul edelim. Hayır, biz bu standartlara uymayacağız, bizi üye kabul edin diyoruz. Dedim ki, gelin yeni fasıl açmasını beklemeden oturalım hep beraber AB’nin öngördüğü bütün standartları kendi ülkemize getirelim. Bitti.

Şirin PAYZIN- Yani bu seçim sürecinde AB sürecini destekleyen bir CHP mi görecek Türkiye? Buna daha mı fazla vurgu yapacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette demokrasi açısından.

Şirin PAYZIN- Peki en aslında yani seçmenlerinizin ya da daha seçmeniniz olmayıp potansiyeli olanların duymak istediği mesele. İttifak yapacak mısınız? Çok net bir soru ve net bir cevap rica ediyorum. İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, CHP bir araya gelip bir güç birliğine gidecek mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle ifade edeyim ben size, ittifak yasası çıktı. Biz ittifaka karşı değiliz önce bunun altını özenle çizeyim ittifaka karşı değiliz. Siyasal partiler ittifak yapabilirler. Neye karşıyız? Yüzde 10 seçim barajına karşıyız. Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Kenan Evren ve arkadaşları getirdi. Yani 12 Eylül darbe hukukunun bir parçası. Niye darbe hukukunu savunuyorlar, niye kaldırmıyorlar? Çok yüksek niye kaldırmıyorlar? Korkuyorlar. Çünkü A partisine verilen oya rağmen B partisi milletvekili çıkarıyor, böyle bir imkan sağlıyor çoğunluk partisine. Kaldırmıyorlar. Kalkması lazım bunun. İttifaka karşı değiliz. Ama ittifak yapacak mıyız, yapmayacak mıyız? Önümüzdeki süreç içinde elbette ki yani şu anda benim kalkıp da biz ittifak yapacağız demem çok doğru değil. Önce bakılacak, ittifakın yararları var mıdır, ittifakın zararlarımı vardır, neler getirecek, neler götürecek, diğer partiler bu konuda ne düşünüyorlar, diğer partilerin görüşleri nedir, ne değildir, oturulur hep beraber konuşulur. Sonuçta bunlar birer uzlaşmadır. Şu anda AK Partiyle MHP’nin yaptığı ittifak zorunlu bir ittifak. Yani Türkiye’nin geleceğine dönük, Türkiye’nin beklentilerine dönük bir ittifak değil. Birisi Cumhurbaşkanlığını nasıl kotarırım, diğeri de yüzde 10 barajını nasıl aşarım kaygısıyla bir araya gelmiş bir ittifak. Dolayısıyla samimi bir birliktelik değil. Birbirini kurtarma birlikteliği. Oysa biz eğer bir ittifak yapacaksak Türkiye’nin çıkarlarını göz önünde bulunduracağız. O çıkarlar paralelinde oturacağız bir birliktelik kuracağız. Elbette ki diğer siyasal partilerle görüşülür. Önce tabi neyin ittifakını yapacağız, ilkelerin belirlenmesi lazım. Siz ilkesiz bir ittifak yapabilir misiniz? Yaptılar ilkesiz bir ittifak. Ne ilkeleri var, hangi ilkelerden yola çıkıyorlar? Hiçbir ilkeleri yok. Sadece kendilerini kurtarmak için. Ama biz bir ittifak yapacaksak önce ilkeleri belirleyeceğiz. Demokraside ne yapacağız, ekonomide ne yapacağız, adalet mekanizmasında neler yapacağız, eğitimde neler yapacağız, dış politikada neleri yapacağız. Çünkü ittifak sonucunda eğer ittifakı kurar ve hedefimizi de gerçekleştirirsek Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi de toplumun önüne koymamız lazım. Aksi halde bir anlamı olmaz.

Şirin PAYZIN- Bunu ayrıntılandıralım isterseniz, ama kısa bir reklam arasından sonra. Kısa bir ara verelim bu ilkelerin altı nasıl doldurulacak bu bir önemli mesele. Ve tabi ki, Sayın Kılıçdaroğlu’yla hem Afrin operasyonlarını, hukuk konusunda getirdikleri eleştirileri, bütün bunları konuşacağız birazdan.

Kaldığımız yerden devam edelim bu ittifak meselesi önemli. Şimdi hükümet hep HDP’yle CHP’yi bir arada gösterip ittifak yapın, siz de yapın, biz yaptık siz de yapın o zaman yönünde mesajlar veriyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bize yol göstermeye çalışıyor, ne kadar iyiliksever bir iktidar.

Şirin PAYZIN- Peki siz ne düşünüyorsunuz? Yani HDP’yle sanki böyle bir araya getirerek bir oraya köşeye sıkıştırma hali mi hissediyorsunuz? Bu kapı sizin için kapalı mı? Hangi partilere daha sıcak bakarsınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz aslında bütün partilere eşit mesafedeyiz. Siyasal partiler yasasına göre kurulmuş, resmi olarak faaliyetini yapan, parlamentoda temsil edilsin veya edilmesin olan bütün partilere saygımız var. Sonuçta her insanın siyasi görüşleri vardır, Türkiye’nin ekonomisi konusunda, dış politikası konusunda, eğitim politikası konusunda yani değişik alan görüşleri vardır ve gideriz halkın hakemliğine başvururuz. Dolayısıyla siyasal partileri ayırmak, birisini dost, birisini düşman ilan etmek gibi bir düşüncemiz yok. İktidar partisi toplumu kutuplaştırarak kendi tabanını bloke etmek istiyor. Kavgadan yararlanmak istiyor, biz kavgayı da istemiyoruz, kutuplaşmayı da istemiyoruz. Biz siyasal partiler arasındaki ilişkilerin centilmence, demokratik yöntemlerle o ilişkilerin geliştirilmesinden yanayız. Özel bir karşıtlığımız hiçbir partiye yok. Yani iktidar partisine de yok, MHP’ye de yok, HDP’ye de yok, Vatan Partisine de yok, işte Saadet Partisine de yok, DSP’ye de yok, ÖDP’ye de yok. Yani bütün siyasal partilere saygı duyuyoruz.

Şirin PAYZIN- Yani şöyle, CHP’nin içindeki ulusalcı kanat nedeniyle CHP yönetimi HDP’ye mesafeli duruyor, ya da tam tersi işte CHP’nin içindeki şöyle bir seçmen kitlesi nedeniyle bu partiye mesela daha muhafazakar partilere uzak duruyor, Atatürkçü kimliği ön planda olan. Yani böyle dengeler güdüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Şirin PAYZIN- Bu tip dengeler konusunda çekinceleriniz var mı; seçmenlerinizi kızdırmamak, parti içindeki dengeleri bozmamak gibi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi seçmenin beklediği şu; bir, Türkiye’nin dünya kadar sorunu var bu sorunları nasıl çözeceksin? İki, söylediğinde samimi misin değil misin? Üç, vaatlerini yerine getirebilir misin, getiremez misin? Dört, bu vaatleri yaparken bunun altyapısını sağlıklı oluşturdun mu? Yani para var mı, imkan var mı, Türkiye bunları karşılayabilir mi vs. vs.

Ben eski maliyeciyim, maliye bakanlığında uzun yıllar çalıştım. Bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, harcamalar nasıl yapılır, vatandaşa hesap nasıl verilir, bunları en iyi bilen insanlardan birisiyim. Bunu - ben mütevazı bir insanım ama bu konuda mütevazı değilim - en iyi bilen insanlardan birisiyim. Hatta ben iktidar partisinin de kanatlarını da davet ettim, istiyorsanız gelin bu konularda oturup rahatlıkla tartışabiliriz, rahatlıkla düşüncelerimizi ifade edebiliriz. Cesaret edip gelemediler, çıkamadılar. Dolayısıyla bunları biliyoruz. Seçmenin beklediği budur. Şimdi tabi her siyasal partinin bir amacı vardır, yani kendi amaçlarını gerçekleştirmek için iktidar olmak, vatandaşın teveccühünü hak etmek. Bunun için de biz oturup vatandaşa gitmek zorundayız, düşüncelerimizi aktarmak zorundayız, onlara dokunmak zorundayız, onlara hangi gerekçelerle biz bunları düşünüyoruz, hangi gerekçelerle Türkiye’yi daha iyi bir tablonun, çerçevenin içine oturtabiliriz bunları anlatmamız gerekiyor. Emin olun şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Türkiye’de en çok çalışan siyasal parti, sahada olan siyasal parti biziz. Buyurun şeker pancarı konusunda bakın, efendim patates konusunda bakın, ayçiçeği konusunda bakın, muhtarlar konusunda bakın. Muhtarlar toplanıyor tek boyutlu nutuk çekiliyor. Ben de toplantılar yapıyorum, medyaya kapatıyorum. Diyorum ki muhtarlara her sorunuzu rahatlıkla sorabilirsiniz, medyaya kapalı ya bu soruyu sorsam Genel Başkan alınır mı, alınmaz mı? Efendim acaba soruyu sormasam. Neyi istiyorsanız rahatlıkla sorun. Ayrıca biz muhtarlarla ilgili ne düşünüyoruz? Kadınlarla toplantı yapıyoruz, kadınlar hakkında ne düşünüyoruz, demokrasi konusunda ne düşünüyoruz, kadın hakları konusunda ne düşünüyoruz? Bütün bunların hepsini oturup tek tek anlatıyoruz. Toplumun her kesimiyle olabildiğince diyalog kurmaya çalışıyoruz. Bizim bu çalışmalarımızın büyük bir kısmı medyaya yansımıyor. Doğal olarak belki de medya yeteri kadar vermiyor diye özel bir suçlama yapmak da doğru değil. Bütün mesele medya versin veya vermesin ama biz bütün kesimlere, toplumun her kesimine ulaşmaya, esnafına, çiftçisine, işçisine. Bakın taşeron işçisini kim gündeme getirdi? Biz gündeme getirdik. Emekliye iki maaşı kim gündeme getirdi? Biz gündeme getirdik. Eğitim sistemi bozuk ve bu eğitim sisteminin düzeltilmesi lazım diyen kim? Biziz. Yargı bağımsız olmalı, tarafsız olmalı, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı nasıl sağlanır onunla ilgili bütün parametreleri toplumun önüne koyan yine biziz. Dolayısıyla biz bunları anlattıkça birebir, bazen kahvede, bazen caddede, bazen sokakta, bazen parkta, bazen bir toplantıda anlattıkça, karşılıklı güveni büyük ölçüde sağlamış olacağız.

Şirin PAYZIN- Şimdi daha önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir MHP’yle ortak aday çıkarttınız Ekmeleddin İhsanoğlu ve bu bir başarısızlık hikayesi olarak halen konuşuluyor. Yani Cumhuriyet Halk Partisi tabanı da buna tepki gösterdi, MHP tabanı da kabul etmedi. Bu sizin önünüzdeki nasıl diyelim yani işi ağırdan almanızın nedenlerinden bir tanesi mi? Çünkü herkes merak ediyor, siz mi Cumhurbaşkanı adayı olacaksınız, yine başka partilerle ortak bir aday mı çıkaracaksınız, CHP’nin sürpriz bir adayı mı olacak? Neyi bekliyorsunuz mesela açıklama konusunda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, Cumhurbaşkanlığı seçimine daha epey zamanımız var. İki, çıkaracağımız adayın bizim dışımızdaki seçmen kitlesinin de kabul edeceği türden bir aday olması lazım. Üç, Cumhurbaşkanı adayının topluma güven vermesi lazım, Cumhurbaşkanı adayının sadece bizim parti değil, örneğin ikinci tura kaldığı zaman diğer partilerinde evet biz oy verebiliriz diyebileceği bir aday olması lazım. Dolayısıyla biz bu gerekçeyle… Kaldı ki biz diğer siyasi partiler gibi de değiliz, yani bizde Cumhurbaşkanı adayını kim belirleyecek? Parti Meclisi belirleyecek. Ben değil, Merkez Yönetim Kurulu da değil, Parti Meclisi belirliyor. Parti Meclisinin gündemine geldiği zaman oturup Parti Meclisinde görüşeceğiz. Kimi aday yapalım, kimi yapmayalım diye oturulup konuşulacak. Cumhurbaşkanı adayının dediğim gibi yıpranmamış, artı gerçekten topluma önemli hizmetler vermiş kişiler arasından seçilmesi gerekir ve biz bunların hepsini düşünüyoruz. Yani sadece ben değil, milletvekillerimiz de düşünüyor, il başkanlarımız da düşünüyor. Tabi kafamızda birden fazla isim var, onu da söyleyelim yani.

Şirin PAYZIN- İsimler var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Var tabi, yani illa şu veya bu değil. Belki kamuoyu yoklaması yapacağız onlardan…

Şirin PAYZIN- Sizin gönlünüzde var mı yani kendiniz için istiyor musunuz? Yani ben istiyorum ama yine de partim karar versin mi diyorsunuz mesela?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten her halükarda buna parti karar verecek ben değil.

Şirin PAYZIN- İstiyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Parti neyi düşünüyorsa… Çünkü biz partimize de, teşkilatlarımıza da güveniyoruz. Yani gerçekten çalışıyorlar. Ekmeleddin Bey’den söz ettiniz. Ekmeleddin Bey için de Cumhuriyet Halk Partisinin bütün tabanı çalıştı. Yani kimsenin hakkını yemeyelim.

Şirin PAYZIN- Mesela anket mi yapacaksınız, nasıl yani partililerin hepsine mi soracaksınız, delegeler mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O da olabilir, partililer arasında da olur, parti dışında da olabilir. Şimdi vatandaş önce nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı istiyor.

Şirin PAYZIN- Nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı istiyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir, toplumun her kesimini kucaklayan bir Cumhurbaşkanı adayı olması lazım ve Cumhurbaşkanı adayının Cumhurbaşkanı seçildikten sonra tarafsız olması lazım. Bir partinin Genel Başkanı hakim tayin etmemeli, bir partinin Genel Başkanı efendim Anayasa Mahkemesi şöyle olmalı, efendim Yargıtay üyeleri şöyle olmalı diye bir karar vermemeli. Bir partinin Genel Başkanı eğer aynı zamanda Cumhurbaşkanı olursa tarafsızlığını nasıl koruyacak? Ama biz Cumhurbaşkanı adayı anayasaya göre yemin edecek ben tarafsız olacağıma dair namusum ve şerefim üzerine ant içerim, namus ve şeref kavramının ne kadar önemli olduğunu biz biliyoruz. O nedenle Cumhurbaşkanı adayının taraflı olursa o ettiği yemin ne olacak, namus ne olacak, şeref ne olacak?

Şirin PAYZIN- Mesela şimdi Cumhurbaşkanı aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı, siz kazanırsanız bu durum böyle mi olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yanlış, hayır.

Şirin PAYZIN- Yani CHP Genel Başkanıyla Cumhurbaşkanı mesela diyelim ki bir aday çıkardınız siz Genel Başkan kalıp da adayınız Cumhurbaşkanı olması durumu var mı? Böyle bir denge mi sağlamak istiyoruz, idealiniz bu mudur?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır niye olmasın. Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım.

Şirin PAYZIN- Yani siz kazanırsanız böyle yapacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle yapacağız. Adı ne? Cumhur. Cumhur halk demek. Bütün halkın bir tane başkanı olacak Cumhurbaşkanı. Şimdi Cumhurbaşkanı bir partinin Genel Başkanı olursa devletin sigortası olmaz. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Üstlendiği pozisyon budur zaten. Cumhurbaşkanı bir partinin başkanı olursa o partinin çıkarlarını savunacaktır ülkenin çıkarlarını değil.

Şirin PAYZIN- Şimdi muhtemelen cevap vermeyeceksiniz, ama ben yine de sorayım, siz vermeyin. Mesela Eskişehir Belediye Başkanı Sayın Büyükerşen’in adaylarınızdan biri olduğu, yine aynı şekilde Abdullah Gül’ün olabileceği. Doğru mudur bu isimler? Sayın Büyükerşen üzerinde düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır, bugüne kadar Sayın Büyükerşen’le bu konuyu hiç konuşmadık. Zaten Sayın Abdullah Gül’le de böyle bir konuyu hiç konuşmadık. Kendisini bir kez ziyaret ettim. Cumhurbaşkanlığı dönemine saygı gösteriyorum Abdullah Bey’in, Cumhurbaşkanlığı gerçekten tarafsız yani zaman zaman biz eleştirdik ama olabildiğince tarafsız bir Cumhurbaşkanlığı yaptı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız gerçekten de Eskişehir’i bir dünya kenti haline getirdi, yemyeşil bir Eskişehir, Bursa’dan fazla turistin gittiği bir Eskişehir oldu. Son derece başarılı bir Belediye Başkanı, çalışkan bir Belediye Başkanı, iyi bir akademisyen, başarılı bir Belediye Başkanı aynı zamanda. Tabi bütün bunlar bizim önümüzde duruyor tabi.

Şirin PAYZIN- Sırrı vermiyorsunuz yani?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Şirin PAYZIN- Peki hemen bu noktayı kapatayım ondan sonra hem hukuk meselesini, hem bu hakimlerin kura meselesine geleceğim, ama bugün yine basında yer aldı, mesela Abdüllatif Şener’in AK Partiden ayrılan ve sonrasında liberal söylemleriyle de ön plana çıkan Abdüllatif Şener’i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için düşündüğünüz yönünde bazı haberler yer aldı ve görüşmeler yaptığınız. Doğru mudur efendim bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Abdüllatif Bey’le geçen gün görüştük, daha önce de görüşmüştük birkaç kez yine yüz yüze karşılıklı konuşmuştuk hem Türkiye’nin sorunlarını, dünyanın sorunlarını, çevreyi. Abdüllatif Bey hem bir akademisyen kimliği var, siyaset kimliği var, bakanlık yaptı, maliye bakanlığı gibi önemli görevlerde bulundu, dürüstlüğünden hiç kimsenin şüphesi olmayan bir bakan aynı zamanda bakanlık yaptığı dönemle ilgili olarak, iktidar partisinin yanlış uygulamalarına itiraz eden ve bunların doğru olmadığını söyleyen yüreklilikte birisi. Abdüllatif Bey elbette yani siyaset için önemli. Ama kendisiyle hani İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı adaylığıyla ilgili herhangi bir şey konuşmadık. Ben de bugün gazetelerde okudum, ama böyle bir görüşmemiz olmadı. Ama Türkiye’nin sorunlarını konuştuk elbette doğal olarak, İstanbul’u konuştuk, Ankara’yı konuştuk, diğer yerleri de konuştuk tabi.

Şirin PAYZIN- Şimdi Cumhurbaşkanı dedi ki, “yerel seçimlerde ittifak yok. İttifak genel seçimler için çıktı yasa. Ama yerel seçimlerde de gönüllü ittifak olabilir MHP’yle” dedi. Şimdi yerel seçimler tabi daha değişik bir şey. Hani yerel seçimlerde herkes kendi adayını çıkartıyor, yerel seçimleri kazanmak önemli. Bu açıklamayı nasıl buluyorsunuz? Olabilir mi, buna siz nasıl bakıyorsunuz CHP olarak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilemem ama yerel seçimlerin kendine özgü bir tablosu vardır. Örneğin Belediye Başkan adayınız çok önemlidir. Eğer orada sevilen birisiyse, Belediye Başkanının parti kimliğine çok fazla bakılmadan genel destek görür ve dolayısıyla o Belediye Başkanlığını yapar, sürdürür. Biz kendi Belediye Başkanlarımıza şunu söylüyoruz, yani Belediye Başkanı seçildiğin andan itibaren artık o beldedeki bütün yurttaşları kucaklayacaksın, herkese eşit hizmet götüreceksin. Gerçi İstanbul Belediye Başkanlığına atanan Belediye Başkanı işte efendim “biz AK Partililerin oy verdiği yerlere hizmet götüreceğiz” gibi tarihi bir yanlış söz söyledi. Gerçi öyle yapıyorlar yani bu sözü söylemese de öyle yapıyorlar. Ama biz öyle yapmıyoruz tam tersine herkesi kucaklıyoruz, herkese eşit hizmet götürüyoruz, götürmeye özen gösteriyoruz. Ayrıca Belediye Başkanlarına söylediğimiz bir şey daha var. Harcadığınız her kuruşun hesabını belde halkına vereceksiniz. Çünkü o para belde halkının parasıdır, harcama yapıyorsunuz, nereye ne kadar harcadınız bunun da hesabını belde halkına vereceksiniz diyoruz.

Şirin PAYZIN- Şöyle devam edelim isterseniz. Şimdi bu son günlerde en fazla konuştuğumuz mesele sandık güvenliği meselesi oldu. Benim de konuk olarak programa davet ettiğim bütün CHP temsilcileri aynı meselenin üzerinde durdular ve bu çıkarılan ittifak yasasının sandık güvenliği açısından da sıkıntılar yarattığını söylediler. Şimdi sizlere CHP olarak getirilen eleştiri şu, evet bu ittifak yasasını tanımadığınızı söylediniz, Anayasa Mahkemesine götüreceğinizi söylediniz…

Kemal KILIÇDAROĞLU- İttifak bölümünü değil, temsilde adalet bölümünü götürüyoruz.

Şirin PAYZIN- Peki ama diğer taraftan soru şu, getirilen eleştiriler şu, madem sandık güvenliği konusunda bu kadar kaygılısınız, şaibeli olacağını düşünüyorsunuz ve bunu da önceden açıklıyorsunuz. O zaman niye hala bir taraftan da bu seçime olacakmış gibi hazırlanıyorsunuz? Güvenmediğiniz bir seçime niye giriyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz bütün sandıklarda güvenliği sağlayacağız. Bakın bir daha söyleyeyim, bütün sandıklarda güvenliği sağlayacağız. Bütün sandıklara sahip çıkacağız. Geçen referandumda doğu güneydoğunun kırsalında özellikle biraz sorunlar yaşadık, oraya terör nedeniyle arkadaşlarımızı gönderemedik, gidemediler. Ama bu seçimlerde doğu, güneydoğuda dahil olmak üzere bütün sandıklarda güvenliği sağlayacağız. Sadece CHP’liler değil. Bu konuda sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapacağız, demokrasiyi savunan bütün siyasal partilerle işbirliği yapacağız ve sandıklara sahip çıkacağız. Hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın, hiç kimse en ufak bir şeye kapılmasın. Vatandaşlarımdan tek isteğim mutlaka sandığa gidin ve oyunuzu kullanın mutlaka. Biz o sandıkların güvenliğini sağlayacağız. Geçen referandumda ıslak imzalı tutanakların yüzde 84’ünü çok kısa süre içinde elde ettik. Dediğim gibi doğu güneydoğunun kırsalında biraz sorunumuz vardı, şimdi o sorunu da aşıyoruz, onu da aşıyoruz. Gönüllü arkadaşlarla birlikte aşıyoruz. Bu konuda özel bir çalışma yapılıyor şu anda partide yanlış hatırlamıyorsam 1,5 – 2 aydır özel bir çalışma yapılıyor. Gönüllüler de dahil olmak üzere…

Şirin PAYZIN- Burada işbirliği yapacak mısınız mesela diğer partilerle İYİ Parti, Saadet Partisi. Yani bu konuda mutabık kaldınız mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, bir ekip oluşturduk bütün siyasal partileri ziyaret ettiler, sandık güvenliği konusunda hangi adımların atılması gerektiği konusunda bir anlamda mutabakat, görüş birliği de sağlanmış oldu. Dolayısıyla demokrasiyi savunan bütün siyasal partilerle işbirliği yapacağız. Sandık güvenliğini sağlayacağız. Yani dolayısıyla herkes rahat, huzur içinde sandığa gidip oyunu kullanabilir. Şöyle bir algıyı iktidar yaratmak istiyor. Efendim işte CHP şikayet ediyor vs. falan filan. Arkadaşlar belli endişelerini dile getiriyorlar, ama o endişelerin dile getirilmesi kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından. Yoksa sandığa gideceğiz, sandık güvenliğini yüzde yüz sağlayacağız ve herkes gelsin oyunu kullansın. Hiç kimse endişe etmesin şunu kesinlikle sağlayacağız. Sandık güvenliği sağlanacak 2019’da biz cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız, demokrasiyi yeniden bu ülkeye getireceğiz yeniden. Ayağımızın altından kayan demokrasiyi, kadın – erkek eşitliğini, düşünce özgürlüğünü, parlamentonun gücünü, TBMM’nin, Gazi Meclisin elinden alınan haklarının tekrar iade edilmesini, Cumhurbaşkanının seçildikten sonra bütün vatandaşları kucaklamasını, bir partinin Genel Başkanı değil Cumhurun başkanı olmasını isteyeceğiz ve bunu dile getireceğiz. 2019’da önümüzde iki seçenek var. Bir, demokrasiden yana olanlar. İki, tek adam rejiminden yana olanlar. Elimizi vicdanımıza koyalım, demokrasiden yana olanlar ciddi bir ağırlık taşıyor bu ülkede hangi partiden olursa olsun. Biz tercihimizi demokrasiden yana koyduğumuz zaman çocuklarımıza hesap vereceğiz, çocuklarımıza şunu söyleyeceğiz, torunlarımıza şunu söyleyeceğiz: “Bir ara demokrasiyi askıya almak istediler, anayasayı askıya almak istediler ama bu ülkenin inanları ben dahil olmak üzere gittik demokrasiyi savunduk.”

Bakın ben bugün 12 Eylül anayasasına hayır oyu kullandığım için, genç bir memurdum, hayır oyu kullandığım için ben bugün huzur içindeyim. Yarın demokrasiyi savunanlar sandığa gidip demokrasiden yana tercih kullandıkları zaman 5 yıl sonra, 10 yıl sonra çocuklarına, torunlarına diyecekler ki, bu ülkede demokrasiyi askıya almak istediler, biz demokrasiyi yeniden getirdik.

Şirin PAYZIN- Bu dün yine Levent Gök Ankara Milletvekili CHP’nin, Barış Yarkadaş yine milletvekiliniz yaptıkları bir çalışmada kurası çekilen hakimlerin 113 tanesinin zannediyorum tam rakam, AK Partide aktif bir görevi olduğunu söyledi Levent Bey benim yayınımda ve dedi ki, bunlar dedi muhtemelen büyük ihtimalle sandık kurullarının başkanı olarak tayin edilecekler. Çünkü kamu görevlisi yeni düzenlemeye göre görev yapacak ve bu da seçim güvenliğini doğrudan doğruya büyük tehlikeye sokuyor, bu tabi sizin milletvekilinizin… Peki bu konuda ne yapacaksınız? Yani siz diyorsunuz ki, biz orada olacağız, gözlem yapacağız, sahip çıkacağız. Bu yeterli olacak mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yeterli olacak. Bakın, sandıkta olacağız, bir kişi değil birden fazla kişi olacağız sandıkta. Oyların yasaya uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını gözlemleyeceğiz. Sonra sandıklar açılacak, oylar sayılacak, orada olacağız. Sonra birleştirme tutanakları var, orada da olacağız, birleştirme tutanaklarında da olacağız ve diyeceğiz ki, sandıktan çıkan ıslak imzalı tutanağın cep telefonuyla fotoğrafını çek ve CHP Genel Merkezine gönder. Biz bunları alacağız kısa süre içinde. Ve her bir sandıktan çıkan sonucu değerlendireceğiz.

Dolayısıyla onun başına kim gelirse gelsin, sandığın başına kim gelirse gelsin AK Partinin militanı da gelse biz o sandığa bakacağız. Ne yapacak benim gözlerimin önünde tutanağımı değiştirecek, müdahale edeceğiz, bir dakika diyeceğiz, gerekirse oyları yeniden sayın diyeceğiz. Üstelik bir kişi orada olmayacağız, birden fazla kişi olacağız orada. Artı Anayasa Mahkemesi büyük bir olasılıkla eğer bu ülkede demokrasi varsa, hukukun üstünlüğü varsa Anayasa Mahkemesi temsilde adaleti elbette iptal edecek. Yani bu temsilde adalet yok diyecek yani.

Şirin PAYZIN- Barajla ilgili diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Barajla ilgili. Düşünün bir parti yüzde 1 oy alıyor, ittifak yaptığı için baraj sorunu yok, bir parti yüzde 9,99 alıyor efendim işte sen barajı geçemedin. Böyle bir şey olur mu? Olmaz. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, büyük bir olasılıkla diyorum, bunu iptal edecektir. Dolayısıyla o temsilde adalet bölümü kalkacaktır.

Şirin PAYZIN- Anayasa Mahkemesine hala inancınız ve güveniniz var olarak algılıyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Bakın, biz yargıyı eleştiriyoruz ama bugün adalet sisteminin içinde son derece dürüst, namuslu, hukukun üstünlüğüne inanan, vicdani kanaatini kararlarına yansıtan, objektif davranan yüzlerce yargıç var, savcı var şimdi kabul etmek lazım. Bizim eleştiriyi yargının aldığı yara nedeniyle yapıyoruz, yanlışlık nedeniyle yapıyoruz.

Bakın, az önce söylediniz AK Partinin işte ilçe yönetim kurulunda, il yönetim kurulunda, disiplin kurulunda görev alan avukatlar şimdi oldular hakim.

Şirin PAYZIN- Sizin milletvekillerinizin araştırması ve iddiası.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, oldular hakim. Geçmişte de oldular ve ben bunu da eleştirdim. Bakın, bugün bir hakim ister Yargıtay üyesi, ister Danıştay üyesi, ister normal herhangi bir adliyedeki hakim, X partisinden seçime girip kazanmadığı zaman görevine dönemiyor. Niçin? Diyorlar ki, senin siyasi kimliğin çıktı ortaya dolayısıyla sen yargıçlık yapamazsın. Doğru mu? Doğru. Yasa böyle mi? Evet yasa böyle. Ama siz yasayı arkadan dolanıyorsunuz, siyasi kimliği belli olan, belli bir siyasi partiye üye olan ve o siyasi partinin yönetiminde görev alan kişiyi getiriyorsunuz yargıç yapıyorsunuz. Olmaz, ahlaki değil. Ahlaki değil her şeyden önce. O kişi ya arkadaş sen düne kadar iktidar partisinin falan ilçedeki yönetim kurulu üyesi değil miydin? Üyesiydin. Sen gönüllü mü üyeydin? Gönüllü üyeydin. Peki sen nasıl geliyorsun şimdi yargıçlık yapıyorsun? Anayasa Mahkemesinin bunu iptal etmesi lazım, yargının buna isyan etmesi lazım, hakimler, savcılar kurulunun isyan etmesi lazım. Veya şunu yapsınlar, bir hakim gelir bir siyasi partiden aday olur kazanamazsa geri döner. Ben bunu anlarım, ama geçmişte kıyamet koptu Türkiye Barolar Birliği Başkanı vefat etti Allah rahmet eylesin CHP üyesiydi Anayasa Mahkemesine seçildi fakat kendisi dedi ki, ben partinin üyesiyim Anayasa Mahkemesine seçildim doğru haklısınız seçildim dedi ama ben yapamam dedi. Çünkü yargıya gölge düşürürüm. Bu kadar namuslu insanlar. Şimdi siz kalkıyorsunuz partinin disiplin kurulu üyesini, yönetim kurulu üyesini, il başkanı, ilçe başkanı, avukat getiriyorsunuz hakim yapıyorsunuz. Hangi yargı?

Şirin PAYZIN- Sayın Kılıçdaroğlu devam edeceğiz yine kısa bir ara verelim. Aradan sonra hem Afrin operasyonunu biraz konuşacağız, bundan sonrasında ne bekliyorsunuz ve yine bu adalet mekanizması ve en önemlisi AİHM’den gelen son karar konusunda neler düşünüyorsunuz?

Şimdi efendim diğer sorulara geçeceğim ama bu seçim güvenliğiyle ilgili anlattıklarınız hayli ilgi çekti pek çok soru geliyor seyircilerimizden. Bir seyircimiz sormuş mühürsüz zarflar, fazladan bastırılacak zarlarla ilgili özel bir önlem, strateji düşündünüz mü? Ne yapacaksınız yine mühürsüz zarflar söz konusu olduğunda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yasa netleştiği zaman bakacağız ona tabi eğer mühür öngörüyorsa mühürsüz zarflar olduğu zaman sandıkta müdahale edilecek ona, önceden söyleyeceğiz ve müdahale edeceğiz. Her sandıkta görevli arkadaşla buradaki bir avukat grubumuz doğrudan mesajlaşacak ve doğrudan neye nasıl müdahale edilmesi gerektiği söylenecek. Islak imzalı tutanaklar geldikten sonra da eğer bir farklılık görülürse derhal itiraz etmeleri yine telkin edilecek ve bildirilecek ve itirazlar yapılacak. Yani birebir her sandığı takip edeceğiz.

Şirin PAYZIN- Yine bir seyircimiz demiş ki, aslında demiş bu yani nüfus sayımı yapılmadan bu seçim yapılıyor. Ben özetini söylüyorum ve dolayısıyla bu adres sistemine bağlı olarak yapılacak olan beyanlar, işte kütük nüfuslardaki sıkıntılar, artık yaşamayan vatandaşların da oy kullanılacak olarak görülmesi vs. vs. Bunlarla ilgili CHP ayrı bir çalışma götürecek mi, izleyecek mi diye sormuş.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Var. Şimdi bakın, YSK seçmen listelerini gönderdiği zaman ilk yaptığımız şey bütün CHP üyelerini çıkarıyoruz seçmen listelerinde isimleri var mı, yok mu? Yoksa hemen derhal ilgili ile, ilçeye bildiriyoruz şunlarla derhal irtibata geçin seçmen listesinde ismi yok hemen kaydını yaptırın. Vefat etmişse zaten yapacağımız bir şey yok. Diğer siyasal partilere de aynı çağrıyı yapıyoruz diyoruz ki, siz de kendi üyelerinizi bildirirseniz çünkü bizim son derece güzel, iyi programlanmış bir bilgisayar altyapımız var zaten. Bize bildirin derhal sizin de seçmenlerinizin, daha doğrusu üyelerinizin isimlerinin olup olmadığını hemen bildirin, size iki saat içinde tamamını verebiliriz.

Yine aynı şekilde burada bir ekibimiz var, o ekip diyelim ki eğer bir adreste 30 kişi, 50 kişi oy kullanıyorsa onları derhal hemen çıkarabiliyoruz hemen çok kısa süre içinde ve derhal onu ilgili yere ile gönderiyoruz bakın diyoruz bu adreste nedir. Bazen gönderiyoruz var öğrenci yurdu çıkıyor tamam diyoruz burada bu kadar olabilir. Bazen seçmenlerden bize şikayet geliyor, diyelim ki gidiyor sandık seçmen listesine bakıyor kendisini görmüyor, ona nasıl itiraz edeceğini il, ilçe başkanlıklarını uyarıyoruz nasıl itiraz edeceklerini bildirecekler ve hemen onları seçmen listesine kaydettireceğiz.

Şirin PAYZIN- Yani sizin anlattıklarınızdan anladığım bu seçimlerin güvenliği konusunda CHP ekstra örgütleniyor, ekstra çaba harcıyor mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Sadece partililer değil gönüllülerle beraber, sivil toplum örgütleriyle beraber. Çünkü bu seçim çok önemli bir seçim ve herkes sandığa gitmeli, sandığa sahip çıkmalı, oyunu kullanmalı. Biz dediğim gibi cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız kendi özgür irademizle.

Şirin PAYZIN- Hedef ne daha çok var ama. Mesela 50 artı 1 midir hedefiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim en az yüzde 60. 50 artı 1 falan değil. Çünkü ben bu ülkede insanların demokrasiye inandığına inanıyorum. Yani demokrasi bizim olmazsa olmazımız. Benim gibi düşünmeyen insan da düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmeli, esnaf derdini anlatabilmeli, çiftçi derdini anlatabilmeli, sanayici derdini anlatabilmeli, üniversite hocası rahatlıkla yazı yazabilmeli, üniversiteler düşüncelerini özgürce ifade edebilmeli. Bunların olmadığı bir ülke büyüyemez, kalkınamaz zaten. Dolayısıyla ben yüzde 60 diyorum belki yüzde 70 çıkar. Ama biz demokrasiyi her halükarda getirmek zorundayız, aksi halde Türkiye bir karanlık sürecin içine girecek.

Şirin PAYZIN- Sonrasında parlamenter sistemi tekrardan getirmek üzere bir çalışma yapacak mısınız? Yani seçmenlere vaadiniz 50 artı 1’i bu seçim sisteminde kazandıktan sonra tekrar parlamenter sisteme dönmek mi olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Az önce ifade ettim, önce ilkeleri belirleyeceğiz. Demokrasiye inanan insanlar hangi ilkeler etrafında toplanacaklar, hangi ilkelerden yola çıkarak biz neyi nasıl yapacağız. Çünkü diyelim ki yüzde 60’ı bulduk ve bir araya gelen siyasal partiler oturdular işte bir Cumhurbaşkanı yardımcıları ve çıktı ortaya. Bir de biz ne yapacağız? Biz ilkeleri belirleyeceğiz, kamuoyuyla paylaşacağız, kamuoyu diyecek ki evet biz bunları seçtik buyurun beyler ilkeleri yerine getirin. İlkeleri yerine getireceğiz. Biz ilkesiz bir ittifaktan yana değiliz. İlkeleri olan, neyi ne zaman nasıl yapacağını bilen bir ittifak varsa öyle bir ittifakla yola çıkacağız.

Şirin PAYZIN- Bir seyircimiz sormuş biliyorsunuz Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi Genel Başkanının açıklamaları bayağı bir rüzgar estirdi ve gerçekten böyle hem demokrasiye vurgusu bir ilgi çekti yani Saadet Partisini uzun zamandır bu kadar ön planda görmemiştik. Şimdi bir seyircimiz de sormuş, daha önce AK Parti demişti ki, Temel Karamollaoğlu bizimle ittifak yapmıyor, böyle konuşuyor ama aslında tabanı bizden yana. Temel Bey de buna tepki göstermişti. Sizin gözleminiz ne? Saadet Partisinin tabanını nasıl görüyorsunuz ve oraya da hitap etmeyi düşünüyor musunuz ve nasıl hitap edeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Temel Bey demokrasiye inanıyor, demokrasiyi savunuyor, tek adam rejiminin yanlış olduğunu söylüyor. Şimdi ben de demokrasiye inanıyorum, tek adam rejiminin yanlış olduğunu söylüyorum. Temel Bey’in siyasi düşünceleriyle bizim siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir. İYİ Parti’yle HDP’nin, Vatan Partisinin veya ÖDP’nin siyasi düşünceleri farklı olabilir ama bir ortak paydamız olması lazım. Şimdi ortak payda nedir? Bayrağımız ortak payda mı? Evet. Vatanımız? Ortak payda. Demokrasi de ortak paydamız olması lazım. Demokrasinin olmadığı hiçbir ülke büyümemiştir, hiçbir ülke kalkınmamıştır demokrasinin olmadığı. Demokrasi kurallarla yönetilen bir ülke hızla büyür, düşünceler ifade edilir, katma değeri yüksek ürünler üretilir. Demokrasinin olduğu ülkelerde bütün bunların hepsi oturulur, tartışılır. Artı farklı düşüncelere saygı kültürü gelişir. Artı kadın – erkek eşitliği dediğimiz bir kural gerçekleşmiş olur.

Bakın, 2019’u ben yüzde 60 diyorum ama 2019’un yüzde 60’ını sağlayacak olanlar bu ülkenin kadınları. Çünkü kadınlar demokrasinin ne kadar değerli olduğunu biliyorlar, bizden daha iyi biliyorlar. Çünkü kadının Allah vergisi bir özelliği var, kadının olağanüstü bir sezgi gücü var. Demokrasinin kaybedilmesi halinde bunun kendisine maliyetini çok iyi biliyor. Dolayısıyla AK Partili kadınlar da, Saadet Partili kadınlar da, CHP’li kadınlar da, diğer partilerin seçmeni olan kadınlar da koşulsuz demokrasiyi savunacaklardır. Kendi çocuklarını yetiştiriyorlar bunlar. Kendi çocuklarının demokratik bir ülkede, özgür bir ülkede yetişmesini isterler. Bakın, bunun sağı yok, solu yok, ülkücüsü yok, muhafazakarı yok, demokrasiye inanan herkesin ortak hareket etmesi lazım.

Şirin PAYZIN- Bu son dönemde din adına ya da din hocasıyım diyerek gerçekten akıllara durgunluk verecek açıklamalar yapan bir takım isimlere yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan da sert tepki gösterdi ve sonrasında dedi ki, “konuşmaması gerekenler konuşuyor dolayısıyla ben müdahale ettim. Çünkü din adına bu söylenenler yanlıştır” dedi. Bir dinde reform tartışması da başlattı. Sizce bu tam da özellikle kadınların başka bir dünya, başka bir yaşam talebi olmasından mı kaynaklandı? Yani Sayın Cumhurbaşkanının da bunu görüp yaptığı bu açıklamalar aslında kendi muhafazakar tabanındaki kadınların da böyle bir din algısı, böyle biçilmiş bir yaşam biçimi istememelerinden mi kaynaklanıyordu? Nasıl görüyorsunuz bunu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi Erdoğan’ın hangi gerekçelerle söylediğini ben bilmiyorum ama dinin güncellenmesi diye yani Müslümanlıkta güncelleme diye bir ifadeyi son derece yanlış buluyorum. Yani Müslümanlık kadar, İslamiyet’in çıkış kaynaklarına bakınız, kadını yüceltmiştir. Bu dinin peygamberi “cennet kadınların ayakları altındadır” demiştir. Kadınları bu kadar yücelten başka bir din var mı? Bu dinin peygamberi “ilim Çin’de bile olsa gidin öğrenin” demiştir. Bilime bu kadar değer veren bir başka din var mı? “Alimin ölümü alemin ölümü gibidir” demiştir sevgili peygamberimiz. Bir alimin ölümünü, bir bilginin ölümünü dünyanın ölümü olarak görmüştür. Bu kadar bilime değer veren, başka bir din var mıdır? Veda Hutbesine bakın sevgili peygamberimizin, Veda Hutbesi bütün tarihçilerin üzerinde uzlaştığı bir noktadır. İlk insan hakları bildirgelerinden biri kabul edilir Veda Hutbesi. Veda Hutbesinde eşitlikten bahseder, kadından bahseder, demokrasiden bahseder, adaletten bahseder. Kendi komşusu açken tok yatan bizden değildir. Bu ne demektir? Bunun temeli sosyal devlettir. Yani herkesin karnının doyduğu bir devlet olması lazım. Şimdi bütün bu ilkeler var. Neyin reformunu yapıyorsunuz?

Şirin PAYZIN- Söylemin reformu, uygulanmasının reformu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sahtekarların, dini sağa, sola çekenlerin konuşmalarıyla ilgili aslında siyasilerin değil Diyanet İşleri Başkanlığının konuşması lazım. Diyanet İşleri Başkanlığının bunların yanlış olduğunu söylemesi lazım. Çünkü siyasetçinin söylediğine vatandaş marj koyabilir ama Diyanet İşleri Başkanlığının temel görevi zaten budur. Dini doğru anlatmaktır insanlara, doğru söylemektir insanlara. Dinde zorlama yoktur diyor. Şimdi biz eğer Diyanet İşleri Başkanlığı ki kuruluşunda da Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1 Mart 1924’te yaptığı konuşmada “Diyanet İşleri Başkanlığını bir bakanlık olarak kurmuyoruz, ayrı bir başkanlık olarak kuruyoruz. Çünkü siyasette her türlü tartışma olabilir ama dinde bu tür tartışmaların olmaması lazım. Diyanet İşleri Başkanlığı ayrı bir kurum olarak oluşsun tıpkı Genelkurmay Başkanlığı gibi….” Çünkü ikisi aynı tarihte kurulmuştur, yanlış hatırlamıyorsam 3 Mart 1924 Genelkurmay, askerin de siyasetin dışında olmasını istemiştir. Ben boşuna mı Yenikapı’da dedim “camiye, kışlaya siyaseti sokmayın” diye. Bu ülkenin kuruluş felsefesinde bu vardır zaten. Camide siyaset olmaz çünkü her siyasi görüşten insan camiye gider. Efendim askeriyede siyaset olmaz çünkü her görüşten insan çocuğunu askere gönderir. Yani siz buralara siyaseti soktuğunuz andan itibaren yanlış yaparsınız. Bunun üzerine hepimizin dikkat etmesi lazım. Cumhurbaşkanın da bu tartışmalardan özenle kaçınması lazım, siyasetçilerin kaçınması lazım. Diyanet İşleri Başkanının buna müdahale etmesi lazım. Şimdi FETÖ, FETÖ, FETÖ diyoruz, ya kardeşim bu yeni çıkmadı ki yıllardır vardı. Ama Diyanet İşleri Başkanlığı sessizdi, konuşmuyordu, konuşamıyordu. Konuşması lazım, biraz cesur olması lazım Diyanet İşleri Başkanlığının. Topluma İslamiyet’i güzel anlatması lazım. İslamiyet’in çıkışına bakın, İslamiyet bir devrim yaratmıştır, sanayide devrim yaratmıştır, matematikte, anatomide, astronomide, cerrahide, cebirde, geometride, astronomide, haritalarda, coğrafyada, yani hayatın her alanında… Ama sonra bilimden uzaklaştıkça İslamiyet kaybetmiştir. Bugün İslam coğrafyasına bakın bütün İslam coğrafyasındaki üniversite sayısı Hindistan’daki üniversite sayısından daha az.

Şirin PAYZIN- Dolayısıyla uygulamaların güncellenmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz bir? İkincisi, bunları söylemeniz önemli çünkü aslında yerleşik bir fikir var özellikle muhafazakar seçmende. CHP eşittir din düşmanı, CHP eşittir işte mesafeli gibi. Uzun bir konu tabi çok uzun sormak istemiyorum diğer konulara da geçeceğim, ama bu sefer muhafazakar seçmenin size de oy vermesini sağlayacak bir söylem geliştirebilecek misiniz? Siz reform değil diyorsunuz ama güncelleme mi olur, muhafazakar kesimin kaygılarını da gidererek kendinize inandırtma konusunda ne yapabileceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Müslümanlıkta güncelleme olmaz. Kur’an’ımız var temel ilkeler oradadır. Bitti. Mezhepler sonradan çıkmıştır zaten. Ama ana dayanağımız Kur’an-ı Kerim’dir. Dolayısıyla orada ona bakacağız, orada ne yazıyorsa inanacağız ona göre kurallarımızı koyacağız, ona göre inanacağız, ona göre yolumuza devam edeceğiz. Kur’an bilimi reddetmiyor ki bakıldığı zaman. Yani kadına değer veriyor, yalan söylemeyin diyor, hırsızlık yapmayın diyor, yolsuzluk yapmayın diyor, kul hakkı yemeyin diyor. Daha ne desin? 21.yüzyılda siyasetçinin bunlara uyması lazım. George Washington üniversitesinde iki Müslüman akademisyen İslamiyet’in çıkış kaynaklarına göre en İslami ülkeler kimlerdir diye bir araştırma yapıyorlar 160 ülkede. İlk 33’ünde tek Müslüman ülke yok. 34. sırada Malezya var, Türkiye 130. sırada. Yani İslami kurallara uymayan bir ülkeyiz biz. Siyasetçi yolsuzluk yapıyor, kul hakkı yiyenler var, yalan söylemek artık siyasetin bir parçası haline geldi. Şimdi bunlardan toplumun artık kurtulması lazım. Ben neden hep ısrarla söylüyorum CHP iktidara geldiğinde ilk 4 ay içinde yapacağı şey siyasi ahlak yasasını çıkarmak. Siyaseti kirlilikten arındırmamız lazım, temiz siyaset olması lazım. Siyasetçinin gizlisi, saklısı olmaz. Malvarlığımı ben siyasete atıldığım gün kendi internet siteme koydum. Dedim benim malvarlığım budur. Bitti bu kadar. Hepsinin hesabını verebilirim, alın teriyle kazandığım yerler bunlar, kazandığım evdi, paraydı, neyse hepsini koydum, internet sitesine koydum isteyen gelsin baksın. Karımın yüzüğüne kadar koydum. Şimdi neden bunu yaptım? Siyaset kirlilikten arınmalı, siyaset temiz olmalı. Temiz olmalı ki, her kuruşun hesabı verilebilmeli.

Bakın, size bir örnek vereyim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o tek parti döneminde 4 bakanı yüce divana vermiştir. Hiçbirisini ben yüce divana göndermiyorum falan filan dememiştir yani. Varsa yolsuzluk beş kuruşun hesabını sormuştur. Gideceksin hesabını vereceksin kardeşim, yüce divanda hesabını vereceksin demiştir.

Sonra ne oldu? 4 bakan çıktı, bakanları yüce divana göndermemek için 50 dereden su getirildi vs. vs. şimdi bu bakanlar hala siyasetin içinde. Olmaz, olmaz, olmaz. Yazıktır, günahtır bu memlekete. Yani bizim toplumun artık temiz olması lazım. Niye Finlandiya? Finlandiya Müslüman ülke değil ama bütün İslami kurallar orada geçerli. Ben bunu nasıl içime sindireceğim.

Şirin PAYZIN- Peki, şimdi gelelim Afrin başlığına önemli bir başlık…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ayrıca tabi şu söyleniyor hani sizin söylediğiniz gibi CHP işte dinsiz partidir diye pek çok çevre bunları ifade ediyor. Biz dine saygılıyız, herkesin inancına saygılıyız. İnancın siyasete alet edilmesini doğru bulmayız, ahlaki de bulmayız. Kişilerin inancını siyasete alet etmek aslında en büyük günahlardan birisidir. Biz inancımıza da saygılıyız, herkesin inancına saygılıyız, herkesin ibadetine saygılıyız, ibadet yerlerine saygılıyız. Bakın ben size şu örneği vereyim, CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde bütün camiler, varsa kiliseler, varsa havralar, varsa cemevleri hepsi temizlenir, hepsi pırıl pırıldır, hepsinin temizliği yapılır. Bizim insanımız neye inanıyorsa gitsin orada ibadetini yapsın. Bizim belediyeler alıp bunu böyle bir reklam olarak yapmazlar. Niçin? Bu beldenin insanı camiye gidiyor temizlenmesi lazım, oranın temiz olması lazım alnını secdeye koyuyor temiz olması lazım. Siyaset ayrıdır, din ayrıdır. İnancınızı siz Allah için yaparsınız siyaset için yapmazsınız. Eğer inancınızı siyasete alet ederseniz siz Allah ile kulu aldatmış olursunuz. Yani bu yanlıştır, günahtır diye düşünüyoruz.

Şirin PAYZIN- Şimdi Afrin başlığına geçeyim çünkü süremizi de ona göre kullanmak istiyorum. Bir iki sorum daha olacak sonra. Afrin’deki TSK’nın ve ona bağlı kuvvetlerin operasyonun başarıyla sonuçlandığı açıklandı. Siz de zaten TSK’yı tebrik ettiniz, gurur duyuyoruz dediniz. Birincisi şu söylem gidiyor, işte Afrin’e girilmesin demişti Cumhuriyet Halk Partisi, Afrin’e girilmesi yanlıştır demişti. Bunu bir açıklayabilir misiniz bizi dinleyen seyircilerimize? İkincisi bundan sonrasını, operasyonun nasıl devam etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz, nasıl devam edebileceğini tahmin ediyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, Afrin harekatını en baştan beri destekledik. Şunu söyledim ilk harekat başlamadan bu konuda görüşmeler yapılırken, “hava kuvvetlerinin desteğinin mutlaka sağlanması lazım” dedim. Hava kuvvetlerinin desteği sağlanırsa Afrin operasyonunda başarı daha kısa sürede sağlanır diye. Ben Almanya’dayken Afrin harekatı başladı ve Sayın Başbakan Binali Bey beni aradı başladığını söyledi ve hava desteğini sağladık dedi. Bu beni çok mutlu etti. Demek ki hava desteğinin sağlanmasıyla birlikte terörle mücadele ediyor ve biz bu desteği verdik. Almanya’dan geldikten sonra da Sayın Başbakanla ortak bir basın toplantısı yaptık ve Afrin harekatına destek verdiğimizi de söyledik. Zaten sınır ötesi operasyon dolayısıyla da zaten tezkereye de evet oyu kullanmıştır. Afrin merkezi yerleşik bir merkezdi, orada 100 binin üstünde insan yaşıyordu. Afrin merkezine girerseniz kim sivil, kim terörist ayıramazsınız, dolayısıyla pek çok orduya yönelik olarak pek çok uluslararası saldırılar olabilir bu konuda dikkatli olmak lazım. Söylediğimiz buydu. Afrin merkezi Afrin’e değil. Afrin’e zaten operasyon yapılıyor. Artı ben hem Avrupa’da, hem pek çok yerde bizim sınırlarımızda terör örgütünün yuvalanmasını asla kabul edemeyiz, her ülke kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Dolayısıyla o güvenliği sağlayacağız.

Neden Afrin merkezi ve siviller için endişelerimi belirttim? Şunun için belirttim, bakın sadece bu hendek operasyonları dolayısıyla 500’ün üstünde tam rakamı izin verirseniz size vermek isterim orada. Çünkü önemli bir olay. Çatışmalarda 265 gün hendek operasyonlarıyla ilgili 265 gün sürdü, 3583 terörist etkisiz hale getirildi, 355 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti, 285 de sivil. Şimdi biz hiçbir askerimizin burnunun kanamasını istemeyiz. Eğer YPG çekilmeyip de gene orada bu şehir içi çatışmalar olsaydı pek sorunla karşılaşacaktık. Biz bu endişemizi dile getirdik. Çünkü ben kendi insanımın, kendi askerimin burnunun kanamasını istemem. 50 tane Afrin’i bir askerin hayatına feda ederim. Bu benim insanım. Benim insanım niye şehit olsun? Üstelik hani ben orayı almaya gitmiyorum bir süre sonra zaten geleceğim, benim topraklarım değil ki, mümkün olsa hiç şehit vermeden, hiç yaralı vermeden bunları sağlayalım. Asıl üzerinde durulması gereken nokta şu, ya biz Afrin’e niye gittik? YPG nasıl oldu geldi oralara konuşlandı? Suriye neden bu hale geldi? Suriye’yi bu hale getiren kim? Amerika silah verdi, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye Türkiye üzerinden tırlarla silah götürdüler, Müslümanı Müslümana kırdırdılar. Silahları kim verdi? Bir kısmını Amerika verdi, bir kısmını Rusya verdi. Kim öldürüyor birbirini? Müslümanlar birbirini öldürüyor. Ben ne söyledim, dedim ki bakın Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz, Suriye de savunuyor, İran da savunuyor, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. Irak da savunuyor, İran da savunuyor. Bu bölgenin 4 önemli ülkesi var. Türkiye, İran, Suriye, Irak. Niye dördü bir araya gelmiyorlar, niye dördü bir araya gelip konuşmuyorlar? Efendim biz Esad’ı istemiyoruz. Putin istedi diye Soçi’ye gittin ve oturdun Esad’ın adamlarıyla aynı masada konuştun. Önemli olan Esad mı, önemli olan Suriye’nin toprak bütünlüğü mü? Önemli olan o bölgeden yani Irak’tan ve Suriye’den terörün tümüyle arındırılması mı o toprakların? Ben Türkiye’nin çıkarlarını savunmak zorundayım.

Şirin PAYZIN- Hala Esad’la hükümetin bir şekilde görüşmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten görüşüyorlar, ama kamuoyuna biz görüşmüyoruz diyorlar, yalan söylüyorlar, görüşüyorlar zaten.

Şirin PAYZIN- Kesin istihbaratınız mı bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim istihbarat örgütleri zaten görüşüyor. Görüşmüyor diye bir şey yok. Yani bugün eğer biz Afrin’e giriyorsak Esad izin verdiği için giriyoruz. Nasıl giriyoruz Afrin’e? İzin verdiği için giriyoruz oraya. Rusya izin verdiği için giriyoruz oraya yoksa nasıl gireceğiz? Ve terörle mücadele ediyoruz biz. Biz Suriye topraklarını almak için değil, kendi sınırlarımızı korumak için, kendi ülkemizin güvenliğini sağlamak için oraya giriyoruz. Dolayısıyla Suriye’yi bu hale getiren hükümet açık ve net söylüyorum Suriye’de iç çatışmaları sağlayan, iç çatışmaları kışkırtan, oraya benzinle giden hükümet, Türkiye’yi koruyan da ordu. Biz niye kahraman ordumuz diyoruz? Hükümetin yapmış olduğu bütün hataları ordu düzeltmeye çalışıyor. Nasıl düzeltmeye çalışıyor? Şehit vererek düzeltmeye çalışıyor. Bunların yatacak yeri yoktur. Emin olun bunların yatacak yeri yoktur. Senin ne işin var Suriye’de, Ortadoğu bataklığında senin ne işin var, hangi gerekçeyle sen bunları getirdin, YPG’yi başımıza bela ettin, IŞİD’i başımıza bela ettin, oraya silah gönderdin? Sonra kalktı dediler ki efendim Amerika bizi terk etti, bizi aldattı. Egemen güçlerin telkinleriyle dış politikayı oluşturursan işte burnun bu hale gelir, bu hale gelirsin sen. Egemen güçlerin tutsağı olmayın dedik. Bir bakıyorsunuz Rusya’dan yana politika izliyorlar, bir bakıyorsunuz Amerika’dan yana politika izliyorlar. Türkiye’den yana politikayı ne zaman izleyeceksiniz? Ordu devreye giriyor da Türkiye’nin çıkarlarını koruyor. Ordu devreye girmese emin olun Türkiye’nin çıkarlarını koruyamazlar.

Bir örnek vereceğim, Süleyman Şah Türbesini niye bırakıp kaçtılar? O toprak bizim toprağımız, IŞİD’a teslim ettiler. Yani emin olun içime sindiremiyorum. Bu ülkenin bir taşı için biz canımızı feda ederiz. Sen koskoca toprağı bırakıyorsun, Süleyman Şah Türbesini kaçırıyorsun sonra kalkıp kahramanlık edebiyatı yapıyorsun. Sen kim, kahraman kim?

Şirin PAYZIN- Şimdi bundan sonraki hedefi Menbiç, Sincar ve Doğu Fırat olarak açıkladı yani Kandil’e de girilebileceği yönünde açıklamalar var. Hatta BBP Genel Başkanı Destici Kandil’e de girelim demiş, o da ittifakın içinde. Destekliyor musunuz, bu operasyonlar yapılmalı mıdır, bu konudaki tavrınız ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim nerede terör varsa, terör örgütü varsa müdahale edilmeli, Türkiye’nin çıkarları neyi gerektiriyorsa o yapılmalı. Hiç burada en ufak bir tereddüdümüz yok. Benim isyanım Suriye’yi bu hale getirip bizim askerlerimizin orayı düzeltmek için hayatlarını feda ederek, gaziler ya da şehitler vererek Türkiye’nin bu noktaya gelmiş olması. Benim içime sindiremediğim nokta o. Asker düzeltmeye çalışıyor, terörden bölgeyi arındırmaya çalışıyor.

Tabi şimdi bakınız, Amerika ve Rusya bölgede ciddi güç olarak ortaya çıktı. Amerika şu anda doğalgaz ve petrol yataklarının üstünde YPG’yle beraber. Rusya eskiden Tartus’taydı şimdi askeri üssünü oraya kurdu, daha geniş bir alana yayıldı ve Esad’ın arkasında tam güvence olarak bekliyor. Yani Ortadoğu bölgesinde vekalet savaşları, güç savaşları var. Buna yol açan ise çok üzülerek ifade ediyorum Türkiye Cumhuriyeti hükümeti. Bu tabloyu koyan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti. Egemen güçlerin oyununa geldi, silahları gönderdi oraya, IŞİD’ı çıktı, El Nusra’sı çıktı, YPG’si çıktı, zaten eskiden bir tek PKK vardı şimdi bunların tamamı çıktı ve bu oyunda kaybeden sadece Türkiye. Kazanan? Rusya kazandı. Kazanan? İran kazandı. Kazanan? Çin kazandı. Kazanan? Irak kazandı. Kaybeden? Sadece Türkiye. Bakın Çin 2 milyar dolarlık ihale aldı. İran bütün elektrik altyapılarının ihalesini aldı hepsini. Türkiye dışlandı. Ben boşuna mı diyorum ya oturun 4 ülke bir araya gelin 4 ülke, dördümüz de neyi savunuyoruz? Toprak bütünlüğünü. Bir araya gelin bu işi çözün. Türkiye iş dünyası o bölgeyi onarır, gayet güzel şeyler yapar, Suriyelileri biz göndeririz.

Bakın, Fırat Kalkanı oldu ona da destek verdik. Dedik ki Fırat Kalkanında, “ev yapın Suriyelilere, yer yapın, okul yapın, kreş yapın, hastane yapın, ne istiyorsanız park yapın. Suriyelileri de alın oraya gönderin.” Ben Suriyelileri gönderin dediğim zaman kıyameti koparıyorlardı. Şimdi yine söylüyorlar, ne zaman söylüyorlar? İş işten geçtikten sonra söylüyorlar. Öngörüleri yok, hedefleri yok, çünkü dağılmış vaziyetteler. Artık politika oluşturamıyorlar, dış politikayı da oluşturamıyorlar. Dolayısıyla dağılan bir hükümet, dağılan bir siyasal anlayış, ne olduğu, ne bittiğini yeteri kadar sorgulayamayan bir yapı var. Amerika’da Ali gitti Veli geldi kıyamet kopuyor. Ali gelirse çok iyi, Veli giderse çok kötü. Ya arkadaş sen devlet değil misin ya, sen geleceğini Ali’ye, Veli’ye mi bağlayacaksın?

Şirin PAYZIN- Kısa bir soru şimdi Amerika’yla anlaştık anlaşmadık konusunda bir anlaşmazlık var. Çok kısacık yani detayına girmek istemiyorum çünkü uzun bir konu ama siz Amerika’yla ilişkilerin yakın vadede düzelebileceğini düşünüyor musunuz? O konuda ne gibi düşünceleriniz var, endişeli misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu söylemlerle dış politika düzelmez. Ey Amerika, ey Rusya, ey AB, ey Suriye, ey Irak demekle bunlar düzelmez. Dış politika hamaset alanı değildir. Dış politikanın ayrı bir dili vardır, diplomasi diye bir alan vardır ve bakın bütün bu süreçte devre dışı bırakılan tek kurum var, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. Tek kurum, Dışişleri Bakanlığı tamamen devre dışı. Kim yapıyor, dış politikayı kim oluşturuyor? Dışişleri Bakanı mı? Hayır. Binali Bey mi? Hayır. Hükümet mi? Hayır. Saray ve sarayın sözcüsü olan İbrahim Kalın. İbrahim Kalın şu anda fiilen Dışişleri Bakanı. Peki bizim Dışişleri Bakanlığı ne yapıyor? Hiçbir şey yapamıyor ne yapsın? Devre dışı bırakılmış. Önce onlarla alay ettik, monşerler dedik onlara. Alay ettik onlarla. Dışişleri Bakanlığının kendine özgü dili vardır, doktorların nasıl varsa, avukatların nasıl varsa, maliyecilerin nasıl varsa, gazetecilerin nasıl varsa her mesleğin bir dili vardır, her mesleğin bir anlatım tarzı vardır, her mesleğin bir davranış tarzı vardır. Siz bunları tamamen bıraktınız kahvede dış politika oluşturuyorsunuz. Asarım, keserim, öldürürüm, vururum. “Gazze’ye gideceğim…”, git dedik, hadi git dedik. Gidiyor mu? Gidemiyor.

Afrin, Afrin’e Türkiye’de herkes destek verdi. Destek vermeyen bir Allah’ın kulu var mı? Yok. Neden? Türkiye terör istemiyor, terörden büyük acılar çekti 30 – 35 yıldır bu millet binlerce çocuğunu verdi teröre.

Şirin PAYZIN- Biraz da sorulara bakıyorum bu arada size yöneltmek için. Yani sonuç itibariyle bu bölümü tamamlayacak olursak, eğer TSK Menbiç ve diğer bölgelere yönelik operasyonlarına devam ederse siz CHP olarak desteğinizi vereceğinizi anlıyoruz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.

Şirin PAYZIN- Buradan bu çıkıyor. Gelelim hemen şu biraz önce ikinci bölümde değindik ama ondan sonra başka konuya geçmiştik. Dün bahsedilen konu, HSK ve Cumhurbaşkanlığı külliyesinde yapılan kuralar. Buna CHP olarak çok karşı çıktınız. Listeler yayınlandı. Danıştay Başkanının kızının atanması konusunda da CHP’nin sert tepkisi vardı ama bugün özel bir muamele değil onun gibi 27 kişi daha vardı açıklaması geldi Hakimler Savcılar Kurulundan Danıştay Başkanının kızıyla ilgili olarak. Nedir cevabınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hakimler Savcılar Kurulu sarayın emrinde olan bir kurul, kimse kusura bakmasın sarayın emrinde olan bir kurul. Benim davalarıma bakan hakimleri görevden aldılar, oraya başka hakimler tayin ettiler. Kim yapıyor bunu? Hakimler Savcılar Kurulu. Enis Berberoğlu’nun hakimini değiştirdiler, başka bir hakim yaptı. Kim yapıyor bunu? Hakimler Savcılar Kurulu. Kura çektik efendim işte Danıştay Başkanının kızı Elazığ’ı çekti, e ne oldu? Elazığ’a gitmeden Ankara’da Yargıtay’a gitti. Neymiş böyle 27 tane var diyorsunuz, öyle açıklama yapıyor. Niye bunlar kura çekti o zaman? Kura çektirmeyin, deyin ki bunlar eş durumundan buraya atanacaklardı, niye kura çektiriyorsunuz bunlara? Kura çektirdikten sonra niye buraya getiriyorsunuz, atıyorsunuz? Kimin için yapıyorsunuz bunu? Danıştay Başkanı için. Niçin? Danıştay Başkanı çay toplamaya gitti. Niçin Danıştay Başkanı Adalet Yürüyüşüne “sözde yürüyüş” dedi. Danıştay Başkanı hakim değil ki. Danıştay Başkanı önünü iliklemek için, düğmesi olmayan cüppesini iliklemek için düğme arıyordu. Düğme arayan bir Danıştay Başkanı mı olur Allah aşkına ya, nerede Danıştay Başkanı? Kendisini siyasal iktidara ipotek etmiş bir insan yargıç mı olur, hakim mi olur? Danıştay Başkanı falan yok ortada. Bildiğimiz sarayın bir temsilcisi var orada. Talimat alıyor talimata göre demeç veriyor, açıklama yapıyor. Bir yargıç siyasi açıklama yapamaz, yapmamalıdır da zaten. Hakim kararıyla konuşur, oturur kararını verir, gerekçesini de altına yazar, basar imzayı, bitti, benim görüşüm budur der. Eğer bir yargıç sarayın telkinlerine - ve onları da kendi avukatları aracılığıyla yapıyor, çok önemli kendi avukatları aracılığıyla yapıyor - bu kararı vereceksiniz ve o karar çıkıyor.  

Anayasa Mahkemesi kararlarını çok geciktirdi. AİHM kararı çıktı. AİHM kararı hem Şahin Alpay için, hem Altan için çıktı. Niye peki Altan için karar vermedi? Sarayı mı ikna edemediler? Daha önce alt mahkeme Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamadı. Niye uygulamadı? Hakimler Savcılar Kurulu o hakimleri görevden aldı mı? Almadı. Alabilir mi? Alamaz. Niçin? İradesi yok ki. Normalde o hakimleri Hakimler Savcılar Kurulu toplanıp o akşam görevlerinden almalıydı ve teftiş kuruluna vermeliydi. Haklarında soruşturma açmalıydı ve bunları yargıç saymayıp yargının dışına atmalıydı. Hakimler Savcılar Kurulu budur. Üst mahkemenin verdiği kararı alt mahkeme diyor sen kim oluyorsun. Ben gücümü saraydan alıyorum diyordu. Hukuktan, hukukun üstünlüğünden, Hakimler Savcılar Kurulundan almıyorum ben gücümü. Güç bana saray veriyor, siyasi otorite bana güç veriyor diyor.

Şirin PAYZIN- Mehmet Altan’ın serbest bırakılması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Onun da, Nazlı Ilıcak’ın da, Ali Bulaç’ın da… Haksız yere, elinde kalem tutan bir kişinin, yazı yazan bir kişinin hapse atılmasını ben içime sindiremiyorum. Ki benim söylediğim bu kişiler bir tek yazıyı bile CHP lehine yazmış değillerdir. Ama ben demokrasiyi savunuyorum, beni savunmak zorunda değil o insanlar. O insanlar düşüncelerini özgürce yazarlar. Eline silah alır gider birisini vurur, yaralar, efendim bu işte ancak silahla çözülür falan denirse ben onu anlarım. Ama yok öyle bir şey.

Şirin PAYZIN- Peki AİHM’ye yapılan bireysel başvurular sonucunda daha fazla AİHM’den bu yönde kararlar geleceğini düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Şirin PAYZIN- Ve seçimlere doğru kamuoyunda çok ön plana çıkan isimlerin işte Akın Atalay gibi Cumhuriyet Gazetesi davasında geriye kalan son isim, milletvekiliniz keza Enis Berberoğlu için tutuksuz yargılanma ya da işte tekrardan davalarının görülmesi, yeni dava süreçleri bunları bekliyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Enis Berberoğlu niye hapiste? MİT tırları silah taşıdı onun için hapiste bilmeyen mi var Allah aşkına. Ben bunu 3 yıl önce dile getirdim. Üstelik bir şoförün mahkemedeki verdiği ifadeyi grup toplantısında okudum. Nasıl alındığını, nasıl götürdüğünü, önde jip olduğunu, belli bir alana yükü boşalttıklarını falan anlatıyordu zaten. Şimdi bakın, devlet sırrı diyor, ortada devlet sırrı yok ki. Bir devlet sırrını hakim dışında kimse göremez savcı dahil, mübaşir dahil, kalemdeki kişiler asla göremez. MİT tırlarıyla ilgili tutanaklar var, avukatlar var, savcılar var, jandarma var, herkes biliyor, fotoğraflar var. Neresi devlet sırrı?

Devlet sırır şudur bakın, devlet silah yapabilir mi? Yapabilir. Gönderebilir mi? Gönderebilir. Devlet sırrı şudur; bir, bu konuda en yetkili kişiler yani Milli Güvenlik Kurulu bir karar alır. Böyle bir karar var mı? Yok. İki, bu silahlar giderken önce valiye haber verilir denir ki, bu tırlara dokunulmayacak içine bir şey konulur veya konmaz o ayrı bir şey. Bu tırlara dokunulmaz. Valilerin haberi var mı? Hayır haberleri yok. İhbar geliyor savcının da haberi yok, o da gidiyor tırlarda ne var diye bakıyor tırlara. Şimdi siz kalkıyorsunuz bunu devlet sırrına sokuyorsunuz. Yok ortada. Ortada bir Erdoğan sırrı var, devlet sırrı falan filan yok. Amerika’dan geliyor silahlar Suudi Arabistan ve Katar’a, Suudi Arabistan Katar’dan Türkiye’ye geliyor, uçaklarla geliyor, burada yükleniyor ve Suriye’ye götürülüyor. Ne için? Müslümanlar birbirlerini öldürsünler diye. Egemen güçler Ortadoğu’ya yerleşsinler diye. Yaptılar mı? Yaptılar. Kim yerleşti? Amerika. Nereye? Doğalgaz ve petrolün üzerine yerleşti. Suriye? Sıcak denizlere yerleşecekti Tartus artı orada askeri birlikler, askeri üsler kurdu. Kim bilir bizim bilmediğimiz daha neler verildi? Çin destek verdi, 2 milyar dolarlık ihale aldı Çin. İran destek verdi ne oldu, bütün elektrik altyapısını milyarlarca dolarlık ihaleyi aldı. Türkiye? Türkiye sadece kaybetti. Çünkü Türkiye oyuna geldi, aldatıldı. Eğer bir yönetici çıkar da “Amerika beni aldattı” derse o gün görevini bırakması lazım. Sen çocuk musun Amerika seni aldatıyor? Bu kadar yıl geçti hiçbir hükümeti aldatmadı da seni mi aldatıyor? Ecevit Kıbrıs’a çıkarma yaptı, hiç kalktı da ey Amerika diye bir laf etmedi. “Soydaşlarımız öldürülüyor” dedi sabah çıktı dedi ki “birliklerimiz şu anda Kıbrıs’tadır” dedi, “Kıbrıs’ta duruma hakimiz”, bitti bu kadar. Siz önceden haber veriyorsunuz geleceğim beyler hazırlığınızı yapın, silahlanın, kuyuları kazın, hendekleri kazın biz geliyoruz. Niçin? Giden bizim asker ölür veya ölmez. Gelen şehide sevinilir mi Allah aşkına! Şehit sayısı arttıkça hükümet sevinmeye başlıyor. Kahramanlık edebiyatı üretiyor bundan. Ya bizim topraklarımız değil onlar. Biz yarın oradan geri geleceğiz. Dikkatli olun diyoruz. Yazıktır, günahtır bunlar bizim askerlerimiz. Ya bütün anneler emin olun geçen Adana’daydım bir kadın geldi yanıma çocuğum Afrin’de dedi yüreğim atıyor dedi. Doğru biz kimsenin ölmesini istemeyiz, bizim çocuklarımız bunlar, bizim evlatlarımız bunlar.

Şirin PAYZIN- Peki dolayısıyla Enis Berberoğlu’yla ilgili…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Enis Berberoğlu siyasi esir şu anda. Karar verilmesi lazım bir an önce. Anayasa Mahkemesinin karar vermesi lazım, bunların serbest bırakılması lazım. Böyle saçmalık olmaz. Milletvekilleri, milletvekillerinin tutuklanması ne demektir, hapse atılması ne demektir, doğru değildir. Milletvekillerini halk seçti. Suç işlemişse dönem sonuna bırakırsınız, dönem sonunda gider yargılanır mahkum olur bitti bu kadar.

Şirin PAYZIN- Şimdi mesela mecliste bekleyen aslında MHP’liler hakkında da fezlekeler var devreye konulmuyor, AK Partililer için de, CHP’den de sizin de hakkınızda var mesela. Fakat uygulanan Enis Berberoğlu’yla HDP milletvekillerinin ve eski Eş Başkanları için oldu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Keyfilik var çünkü.

Şirin PAYZIN- Bu konuda yani muhalefetin yeterli muhalefet yapmadığı eleştirilerine ne dersiniz? Yani diğerlerinin fezlekelerinin niye devreye konulmadığının sorgulanması... Bu noktada bir boşluk bırakıldığını düşünüyor musunuz? Bu konunun ön plan çıkarılmamasında özel bir stratejiniz mi var, ne diyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır yani bu konu zaman zaman parlamentoda gündeme geliyor arkadaşlarımızda söylüyorlar tabi. Yani sonuçta bizim yaptığımız muhalefet emin olun yani CHP de olmasa zaten ortada bir muhalefet var mı yok mu kimse bilmeyecek zaten. Yani biz her alanda muhalefeti yapıyoruz, her alanda. Şeker pancarı diyorsunuz tamam, demokrasi diyorsunuz tamam, adalet diyorsunuz tamam, haksız yere tutuklananlar var tamam, efendim işte ölüm orucu tutanlar var onlara her türlü destek tamam. Herkes bir şekliyle CHP’den bir şeyler bekliyor. Ama biz de artık her parçaya bölündük. Herkese bir şekliyle destek vermeye çalışıyoruz. Her kesimin bir şekliyle yanında olmaya çalışıyoruz. Esnaf emin olun nefes alamıyor, çiftçi emin olun mazot çıktı kaç liraya, adamlar perişan. Mardin’de elektrikleri kestiler tarlalar sulanamıyor, İstanbul’da 1 milyonu aşkın kişinin su ve elektriğini kestiler. Ya bu insanlar ne olacak? Yani baktığınız zaman toplumun her tarafında isyana müsait bir şey var.

Şirin PAYZIN- MHP liderine kırgın mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır kırgın değilim.

Şirin PAYZIN- Ya da şaşırdınız mı bu ittifaktan dolayı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet şaşırdım.

Şirin PAYZIN- Neden şaşırdınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, geçmişte Erdoğan için benden çok daha sert söylemlerde bulundu, ama bugün o yüzde 10 seçim barajı nedeniyle Erdoğan’a yaklaşmak zorunda kaldı.

Şirin PAYZIN- MHP tabanının bu ittifakı benimsediğini düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben sanmıyorum. Tek adam rejimini bütün partilerin tabanında çok sayıda kişi reddeder doğru değildir, demokrasiyi savunuruz. O nedenle ben diyorum yani ülkücü demokrasiyi savunacak, muhafazakar demokrasiyi savunacak, Atatürkçü demokrasiyi savunacak, sosyal demokrat demokrasiyi savunacak, efendim dindar demokrasiyi savunacak. Demokrasiyi savunacağız ki hepimiz düşüncelerimizi söyleyelim. Bayrak ortak paydamız, vatan ortak paydamız, demokrasi de ortak paydamız. Demokrasi olacak ki oturup konuşalım, oturup tartışalım. Aksi halde biz nasıl düşüncelerimizi ifade edeceğiz. Yarın tek adam rejimi olacak kıyamet kopacak. Herkesin üstünde baskı, medya tek sesli, birisi kalkıp farklı bir düşünce söylediği zaman alacaklar doğrudan doğruya hapse atacaklar. Şimdi aldılar bütün medyayı bir kişiye veriyorlar sen istediğin gibi yap. Ne olacak? Talimat saraydan gelecek. Düşünün havuz medyası aynı başlık 10 gazetede. Ya arkadaş siz nereden haberleştiniz? Bakıyorsunuz ki tek merkezden şu manşet atılacak deniyor, o manşet atılıyor. Televizyonlara bir bakıyorsunuz televizyonlarda sanki CHP iktidar, AKP muhalefet bütün her şey CHP’nin üstüne yıkılıyor. Ya arkadaş biz ne yaptık? İktidar değiliz, bir şey değiliz, biz sadece doğruları söylüyoruz. Akademisyen ona göre buluyorlar, avukat ona göre buluyorlar, doktor ona göre buluyorlar, sivil toplum örgütü ona göre buluyorlar. Herkes CHP’nin karşısında. Çıkıyor işte bir CHP milletvekili diyelim çıkıyor televizyona bakıyor karşısında üç tane akademisyen, hepsi beraber CHP’ye saldırıyorlar. Bu da diyor ki siz niye böyle yapıyorsunuz siz AK Partiyi savunuyorsunuz. Hayır biz efendim partili değiliz biz akademisyeniz. Ya bu CHP’nin hiç yaptığı doğru bir şey yok mu? Hayır. Çünkü onlar da tek merkezden ve şunları çağıracaksın diyorlar. Biz diyoruz ki, bizden Genel Başkan Yardımcısı, AK Partiden de Genel Başkan Yardımcısı çıksın ikisi beraber tartışsınlar itirazımız yok. Kim haklı kim haksız vatandaşta izlesin.

Bakın bundan 20 sene önce parti liderleri seçimden önce bir masanın etrafında toplanır ve kendi düşüncelerini aktarırlardı ve uygar bir şekilde tartışırlardı. Mesut Yılmaz da vardı, Doğu Perinçek de vardı aynı masanın etrafında, Deniz Baykal da vardı, Tayyip Erdoğan da vardı, oturur tartışırlardı bunlar. Şimdi? Efendim hiçbir AK Partili milletvekili, bir CHP’li milletvekilinin karşısına çıkmıyor, yasak, çıkarmıyorlar. Çünkü savunamayacak kendisini bunu biliyorlar. Hiçbir grup başkanvekili, CHP’li grup başkanvekilinin karşısına çıkmıyor televizyonda niçin? Savunamıyor kendisini. E çık kendini savunuyorsan çık savun. Hayır diyor ben tek başıma çıkacağım diyor, CHP’liyle çıkmam diyor. Niye cesaret edemiyorsun? Sen hükümetsin, cesur olacaksın. Yaptığın doğruysa diyeceksin ki bir dakika, CHP’li milletvekiline veya grup başkanvekiline bir dakika diyecek, senin söylediğin yanlış biz böyle yapmıyoruz, tam tersine şöyle yapıyoruz. Bizi mahcup et kardeşim, mahcup et bütün imkan senin elinde. Ama cesaret edemiyorlar.

Şirin PAYZIN- Kısa bir reklam arası vereceğim ondan sonra son olarak size bu şeker fabrikaları meselesini soracağım. Dün de bu konu konuşuldu. Hükümet şöyle diyor, tam tersi biz şeker fabrikalarına yatırım yaptık, ama özel sektör ürettiği zaman daha ucuza üretilmiş oluyor, üstelik yeni bir düzenleme getireceğiz, devlette çalışmak isteyen devlette çalışacak, özel firmalarda çalışmak isteyen özel üretimde çalışacak. Bunu sağlayacağız. Bu konuya ne diyorsunuz soracağım, ama kısacık bir ara ondan sonra devam edelim.

Şimdi sıcağı sıcağına geldiği için önce bunu sorayım, sonra şeker fabrikalarına geçeceğim. İnternette artık RTÜK denetimine girdi, biraz önce son dakika haberi olarak da verdik. Ne diyorsunuz? İnternete de böylelikle kontrol gelmiş oldu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Darbe dönemlerinde doğaldır, 20 Temmuz sivil darbesinden sonra işte kanun hükmünde kararnamelerle her şey dizayn ediliyor parlamento devre dışı bırakılarak. Beni üzen asıl nokta parlamentonun başkanının buna itiraz etmemesi, bunu kabul etmesi, parlamentonun itibarını koruması gereken kişinin parlamentonun itibarını korumaması. Bu görevin de bize düşmüş olması. Dolayısıyla 20 Temmuz darbesinden sonra medya zaten kontrol ediliyordu, yazarlar kontrol ediliyordu, beğenilmeyen kişiler hapse atılıyordu, tutuklanıyordu, haklarında soruşturma açılıyordu. Şimdi RTÜK’e bu yetkiyi verdiler, RTÜK şimdi sosyal medyayı da kendine göre denetleyecek. Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin halkı demokrasiyi sonuna kadar savunacaktır.

Şirin PAYZIN- OHAL’in kalkması konusundaki sorulara hükümet temsilcileri AK Parti adına konuşanlar OHAL’in kısa vadede kalkamayacağını çünkü güvenlik sorunları olduğunu ve devam eden operasyonlar da göz önüne alındığında yani bu OHAL’in devam ettiğini ama bunun günlük hayata yansımadığını söylüyorlar. Yani halk bunu hissetmiyor, OHAL’i biz insanlara, vatandaşlara yansıtmıyoruz diyorlar. Ne diyorsunuz OHAL’in kalkması konusunda daha talepkar olacak mısınız, kalkmalı mıdır, kalkabileceğini düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- OHAL’in kalkması lazım. Ecevit OHAL’i kaldırdı, süre dolmadan bunlar geldiler OHAL’i biz kaldırdık diye övünüyorlardı. Şimdi Türkiye’nin her tarafında OHAL var. Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde, köyünde, kırsalında, şehrinde OHAL var. Nedir OHAL? Kararname çıkarıyorsunuz, parlamentoyu devre dışı bırakıyorsunuz, canınız sıkılıyor Ali’yi üniversiteden attım diyorsunuz. Niye atıyorsunuz Ali’yi üniversiteden? Üstelik diyorsunuz ki yargıya da başvurmayacaksınız, bütün hakları elinden aldım. Çalışmayacaksın özel sektörde de, fişliyorsunuz özel sektörde de çalışmasın bu. Kişileri alıyorsunuz hapse atıyorsunuz, istediğiniz kişileri tutukluyorsunuz hapse atıyorsunuz, işkence yapıyorsunuz. Tutulanlara insanca davranmayacağım diye BM’ye bilgi veriyorsunuz; ben tutulanlara insanca davranmayacağım, adil yargılama yapmayacağım diye sözleşmenin ilgili hükmünü askıya alıyorsunuz. Adil yargılama yok, işkence var ve bunu bütün dünyaya duyuyorsunuz, Türkiye’yi rezil ediyorsunuz. Ne OHAL’i var, niye OHAL yapıyorlar, hangi gerekçeyle yapıyorlar? Çıksın bana anlatsınlar. Efendim operasyonlar devam ediyormuş. Etsin operasyonlar, operasyon OHAL olmadan da devam edebilir. Yani insanlar rahat yazı yazabilsinler. Herkes geleceğinden korkuyor. Bir kanun hükmünde kararnameyle herkesin malvarlığına el konulabilir. Bu ülkede adalet yok mu? Yok adalet. Her şeyi bitirdiler, her şeyi!

Şirin PAYZIN- Kanun hükmünde kararnameyle atılan hem devlet memurluğundan atılan, akademiden atılan, üniversitelerden atılan sağlık işçileri, sendika üyeleri, çok fazla sayıda mesaj atmışlar “Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda ne yapmayı düşünüyor? Daha etkin muhalefet yapamazlar mı? Çünkü komisyonlar kuruldu ama bir türlü cevap çıkamıyor” diye. Daha fazlasını yapabilir misiniz, yapacak mısınız, nedir öngörünüz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bununla ilgili Anayasa Mahkemesine başvurduk. Önümüzdeki süreç içinde büyük bir ihtimalle Anayasa Mahkemesi bir karar vermek zorunda kalacak. Üniversite hocaları 1402 sayılı yasayla 12 Eylül askeri darbesi döneminde atılmıştı, şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra da bu hükümet döneminde kanun hükmünde kararnamelerle atıldı. O dönem kanunla atılmıştı, bu dönem kanun hükmünde kararnamelerle atılıyorlar. Bunların tamamı üniversitelerine geri dönecek bunu adım gibi biliyorum. Tamamı dönecek. Niçin, hangi gerekçeyle atıyorsunuz? Yargıya başvurma hakkı yok, hakkını arama hakkı yok, bunu alıyorsunuz tümüyle, atıyorsunuz sivil ölüme terk ediyorsunuz, çünkü özel sektörde çalışmasını da yasaklıyorsunuz. Mesela diyelim ki, hakimi attınız, avukatlık yapamayacak, kamuda görev alamayacak, e ne yapacak bu adam? Bursa’da atılan bir öğretmen pazarda yiyecek satıyor ve dolayısıyla çoluk çocuğunu geçindirecek. Geliyorlar tezgahı kaldırıyorlar sen FETÖ’cüsün bunu satamazsın. Peki bu adam nasıl geçinecek? Ya adamı hapse at, FETÖ’cüyse at hapse. Hapse atmıyorsun, işinden atıyorsun, bu adam geçinecek, bu adamın küçük çocukları var. Ya çocuğun ne günahı var, eşinin ne günahı var? Milyonlarca mağdur yarattılar mağdur. Biz mağdurlara sahip çıktık, “vay efendim siz de FETÖ’cüsünüz…” ya mağdura sahip çıkmak bizim görevimiz. Yani bir insan mağdursa ona sahip çıkmayacak mısınız?

Ali Bulaç, Ali Bulaç muhafazakar birisidir, belki hayatında hiç CHP’ye oy vermemiştir, hatta CHP’nin kenarından bile geçmemiştir. Ama Ali Bulaç saygın bir insandır. Ali Bulaç niye hapiste, hangi gerekçeyle hapiste? Ben bunu Binali Bey’e de söyledim, ya niye hapse atıyorsunuz?

Şirin PAYZIN- Ne dedi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herhangi bir yorum yapmadı. Üstelik şu deyimi kullandım, “Ali Bulaç sizin mahallenizin bir kişisi yani niye hapse atıyorsunuz yazık günah değil mi bu insanlara?” Cumhuriyet’in aldılar bütün yazarlarını FETÖ’cü diye, ya insaf denen bir şey var gazetenin zaten tamamı FETÖ’ye karşıydı.  

Şirin PAYZIN- AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar, “Gaziantep’te özellikle bir borsa kurulduğunu ve parası olanın FETÖ davalarından para gücüyle beraat ettiğini ya da mahkeme kararlarının lehine çıktığını” söyledi. Siz de dün konuşmanızda Kayseri’ye atıfta bulundunuz. Bu anladığım kadarıyla çok tam neyi kastettiğiniz anlaşılmadı. Ne söylemek istediniz, neden Kayseri’yi örnek verdiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben 2017 yılında “parası olan, dayısı olan, siyasi gücü olan hapisten kurtuluyor” demiştim. Daha sonra Sayın Elitaş Kayseri’de katıldığı bir yerel televizyon programında aynen şöyle söylüyor, “öyle söylentiler var ki FETÖ avcılığı adı altında bir sektör oluşmuş. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde var bu. Belki bu iş Kayseri’de de var…” Ben de Kayseri’ye yollama yaptım. Üstelik bunu söyleyen sıradan bir insan değil, AK Partinin grup başkanvekili, “belki bu iş Kayseri’de de var...” Kayseri’de de dünya kadar işadamı tutuklandı hapse atıldı. Bunların bir kısmı çıktı, bir kısmı hala içerde. Çıkanlar niye çıktı, içerde kalanlar niye içerde kaldı? Bunun da sorgulanması lazım. Benim 2017’de söylediğimi, Elitaş’ın bundan 7 ay önce söylediğini, Sayın Şamil Tayyar yeni söyledi. Gaziantep’i örnek verdi, “bir borsa kurulduğunu, milyonlar döndüğünü, parayı bastıranın çıktığını” söylüyor. Evet, bugün iktidar partisinin avukatları var, avukatlar dünyanın parasını kazanıyorlar, parayı bastıranı istediği şekilde çıkarıyorlar dışarıya. Gücü de saraydan alıyorlar. Bunu bilmeyen mi var? Şamil Bey doğruyu söylüyor, elini vicdanına koyuyor, ya bu iş böyle olmaz diyor. E doğru bu iş böyle olmaz. Bunu AK Partinin içinde bilen çok sayıda milletvekili de var zaten. Gücü olan çıkıyor, arkası olan çıkıyor, bir şekliyle çıkıyor. Malvarlığına el konulan bir sürü insan var. Balıkesir’de de var aynı şekilde. Malvarlığına el konuluyor, zorla el konuluyor, şuna satacaksın deniyor. Satmak istemiyor, FETÖ’cü diye içeri atıyorlar adamı. Sonra elinden fabrikayı alıyorlar, başka birisine veriyorlar. TMSF’de aynı olay vardı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun el koyduğu mallar vardı. Bir sürü simsar çıktı, ellerinde mal listesi gezdiler işadamlarını, bize komisyon verin bunları şu fiyattan size satabiliriz diye. Bunu bilmeyen mi var? Dünya kadar işadamı gelip bana anlattı, “FETÖ’cülerindir bunlar, ben bir de gidip bunu boşu boşuna ucuz bedelle almayım ya haramdır, günahtır diye almadık” diyor. “Yarın başımız belaya girer almadık” diyor. Yarın bu insanların tamamı davaları kazanacaklar, bu malları geri isteyecekler. Binali Bey’e bir ara şunu söyledim, “bakın bu haksız uygulamalar böyle devam ederse yarın AİHM kararlar verecek Türkiye Cumhuriyetinin bütçesi belki bu tazminatları ödemeye yetmeyecek bile. Bunlar ciddi olaylardır.” Yani böyle yapamazsınız diye söyledim ben, uyardım da zamanında.

Bakın, adalet dediğimiz kavram, hukuk dediğimiz kavram, bir insan suç işleyebilir ama suçluyu siyaset organı belirlemez, suçluyu belirleyen hakimdir. Eğer ben suçluyu belirliyorsam hakime ne gerek var?

Şirin PAYZIN- AİHM’in para cezalarının giderek katlanacağını mı bekliyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle, bu kadar insan mağdur edilecek. Yarın bu insanlar görevlerine döndüğü andan itibaren geçmişte uğradıkları bütün mağduriyetlerin hesabını soracaklar.

Şirin PAYZIN- Dün Sayın Elitaş’a ben sordum bu soruyu, o da dedi ki Şamil Tayyar’ın iddiaları için, “eğer varsa elinde belgeler getirip savcılara teslim etmesi, bu iddialarını kanıtlaması gerekiyor.” Bu konu hakkında ne dersiniz, siz de aynı düşüncede misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu tamamen kaçamak bir cevap, savcılara verin. Savcı kim? Benim savcım. Dosyayı kapatır. Man Adasını getirdik savcılara verin dediler bütün belgeleri, orijinal belgeleri götürüp savcıya teslim ettik. Savcı MASAK’a sordu, BDDK’ya sordu evet bu belgeler doğrudur dedi. Ne oldu? Erdoğan istifa mı etti, Elitaş özür mü diledi? Bütün belgeler doğru. Bir de soru sorduk dedik ki, “1 sterline kurulan şirkete 15 milyon dolarlık ne sattın arkadaş sen ne sattın?” Tık yok, cevap yok, ağızlarına bile almıyorlar. Siz demediniz mi “bu belgeler sahte”? Savcı doğru dedi, çıkın bari bizden özür dileyin, sizin söyledikleriniz doğru çıktı bak savcı da doğru diyor. Bu ülkede vergi ödememek için bu sahtekarlığa başvuruyorlar. Bir de diyorlar ki biz yerliyiz ve milliyiz. Kendi ülkesine vergi vermemek için yurtdışında naylon firma kuran, 1 sterlinlik şirket kuran, 15 milyon dolarlık malı oraya satıp orada ne yaptığı, hangi dümeni çevirdiğini bilmeyen bir düzende siz kalkıp ben yerliyim diyeceksiniz, ben milliyim diyeceksiniz. Sen ne yerlisin, ne millisin kardeşim. Sen gayri millisin! Bunu söyledim, dava da açamıyorlar. Birisi bana dese ki sen gayri millisin, dava açarım, ispat ettiririm. Ama ben ispat ediyorum onların yerli ve milli olmadıklarını.

Şeker fabrikaları yerli ve milli, niye satıyorsun kardeşim şeker fabrikalarını?

Şirin PAYZIN- Şimdi dün de bu konu konuşuldu hükümet cephesi diyor ki, hayır biz şeker fabrikalarına yatırım da yaptık CHP’nin söylediği gibi değil, onlara zarar ettirmedik. Ama özel sektör olduğu zaman daha ucuza şeker yiyor halkımız, devlet fabrikaları olduğu zaman daha pahalı yiyor. Biz şimdi hem pancar üreticisini memnun edeceğiz, nişasta bazlı şekerde kotaları aşağı indirdik, dolayısıyla çok daha verimli bir sistem getiriyoruz. Yani mealini söylüyorum ben tabi. Katılıyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bugün Şeker-İş’in Genel Başkanıyla konuştum, sendikanın Genel Başkanıyla. “Eğer bu fabrikalarla ilgili bizim üstümüze düşen bir özveri varsa yapmaya hazırız, yeter ki satmasınlar, yani biz ücretlerimizi bile düşürmeye hazırız” diyorlar. Yani iktidarın doğruyu söylemediğini söylüyorlar. Bak diyorlar ben Şeker-İş’in Genel Başkanıyım,  satmayın fabrikaları biz ücretlerimizi düşürelim, daha ucuzsa daha ucuz, yapalım daha ucuz yapalım, biz karşı değiliz ki. Pancar üreticisi de diyor ki, “bana mazotu ver 1 liradan bak bakalım ben şeker pancarını kaça satıyorum. Bana 4 liradan veriyorsun peki ben kaça satacağım?”

Şirin PAYZIN- Hükümet diyor ki, bu pancar üretimini arttıracak. Siz buna katılıyor musunuz bu iddialarına?

Kemal KILIÇDAROĞLU- 4 fabrikayı çalıştırmadılar, zarar oradan çıkıyor. 4 fabrikayı çalıştırmadılar, ücret ödediler, fabrikanın onarımını bile yapmadılar, sonra diyorlar ki şeker fabrikaları zarar ediyor. Türk Şeker, İSO 500 listesinde en çok kar eden kuruluşlardan birisi, niye zarar etsin? Zarar etmiyor. Şekere kaç lira para harcıyoruz zaten? Nişasta bazlı şekere her türlü imkanı sağladılar, kotayı çıkardılar yüzde 15’e kadar, Fransa yüzde 1 bile kullandırmıyor, kendi insanının sağlığını düşünüyor. Hani bunlar milleti düşünüyorlardı?

Şirin PAYZIN- Niye şimdi bu düzenleme yapılıyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Para yok da onun için. SEKA örneğini vereyim, Balıkesir SEKA, sattılar ne dediler? “Özel sektör daha iyi kullanacak, 3 yıl çalışma garantisi var…” 3 yıl çalışacaklardı bunlar. 3 gün bile, 3 saat bile çalışmadı, özelleştirdiler, fabrikayı hurda fiyatına sattılar, arsalara AVM şunu bunu yaptılar, fabrika bitti. Hesabını soran var mı? Hayır yok. Ben özelleştirilen 54 kuruluşun tamamının kapatıldığını resmi belgeyle açıkladım, yani Özelleştirme İdaresi Başkanlığının bizim sorduğumuz soru önergesine verdiği cevap. Buradaki işçilerin tamamı atıldı. Binali Bey diyor ki, efendim diyor bu fabrikalar 5 yıl çalışma garantisi veriyor. Kim uyuyor garantiye? Manisa Sümerbank ne oldu? Kapatıldı bitti. Nerede bu Sümerbank, hani çalışacaktı, hani çalıştırılacaktı bunlar? Arazi için alınıyor, arazileri çok değerli. Elbistan örneğini verdim, kar ediyor Elbistan, bin 500 dönüm nehir kıyısında olağanüstü güzel bir arsa var alan orayı da alacak. Niye satıyorsunuz bunları? Gerçekten vatandır şeker fabrikaları niye satıyorsunuz? Cumhuriyettir şeker fabrikaları. Yıllardan beri kurulmuş ve şeker fabrikaları tek başına yurtiçinde, yurtdışında şeker fabrikası kurabiliyor bakın şeker şirketinin böyle bir özelliği var, yurtdışında şeker fabrikaları kurdular bunlar. Siz yenilenmesine izin vermediniz, onarımına izin vermediniz, şeker pancarına sınırlama getirdiniz, bazı şeker fabrikalarını kapattınız, üretim yaptırtmadınız zarar ettiriyorsunuz, milletin önüne çıkıp “bunlar zarar ediyorlar o nedenle satıyoruz” diyorsunuz. Paraya ihtiyacı var. Her şeyi sattılar, bakın her şeyi sattılar her şeyi. Cumhuriyetin kurduğu bütün değerleri sattılar, yediler şimdi sıra geldi şeker fabrikalarına.

Şirin PAYZIN- Niye paraya ihtiyacı var diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Har vurup harman savuruyorlar, sarayın masrafını nasıl karşılayacaklar? 3 haftalık sarayın masrafları bütün o şekerde zarar marar falan filan, Türkiye’de batığı yaratan saraydır zaten. Elektrik masrafına bakın. Mardin’in köylerinde elektriği kesiyorsun, sarayın elektrikleri sabaha kadar yanıyor. Kimin parasıyla? Benim paramla. Kimin parasıyla? Mardinli köylünün parasıyla. Onun elektriğini kesiyorsun, bu zatın elektriğini sabaha kadar yakıyorsun, pırıl pırıl her tarafı aydınlık. Neymiş itibarmış! Batsın senin itibarın kardeşim! Sen Mardin’deki köyün elektriği varsa, oraya elektrik götürebiliyorsan, su götürebiliyorsan Türkiye’nin itibarı o zaman artar.

Şirin PAYZIN- Twitterdan da çok mesaj gelmiş aslında Mardin’deki köylerin elektrikleri kesik TEDAŞ kesti ve tarlalarımızı sulayamıyoruz diye.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, tarlalar ölü evet. Tarla sulanacak elektriği kesiyorsun. Çankırı’da da var aynı şey. Az önce söyledim 1 milyona yakın elektriği ve suyu kesilen İstanbul’da haneler var. Elektrik ve su kesiyorsun 1 milyona yakın. Ama öbür tarafta gidiyorsun başkalarının ne elektriğini, ne suyunu kesiyorsun. Telekom borcunu ödeyemiyor tıkın bile çıkmıyor, bankalara talimat veriyorsun sakın alacağınızı tahsil etmeyin diye. Hangi dünyadan bahsediyoruz?

Şirin PAYZIN- Bu şeker fabrikalarıyla ilgili son bir soru dün benim programında çok ayrıntılı biçimde konuşulduğu için orada Mustafa Elitaş dedi ki, “CHP aslında vatandaşlarımızı kandırıyor çünkü işçiler isteyen devlette kalacak ya da geçecek, isteyen de özelde kalacak. 3 sene özelde çalıştı mesela 3. senenin sonunda özeli beğenmedi ben tekrar devlete dönmek istiyorum diyecek ve dönebilecek dolayısıyla doğruyu söylemiyor” dedi sizin muhalefetiniz için. Bu açıklamayı nasıl buluyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şeker-İş’in Genel Başkanını dinlesinler. Sayın Elitaş lütfedip bir çağırsın dinlesin, bunlar devlete gidecek mi, gitmeyecek mi görecek orada.

Şirin PAYZIN- Bu şekilde düzenleme yapacağız diyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim düzenleme değil yani sözleşme var şeker şirketinin elinde. Bilseydim o sözleşmeyi buraya getirirdim bu kadar ayrıntıya geleceğimizi. Kandırıyorlar. Tekel ne oldu? Yerle bir oldu Tekel. Bir cumhuriyet kuruluşuydu Tekel. Fiskobirlik ne oldu? Yerle bir oldu. Fındık üreticisini kalktılar şimdi İtalyanlara peşkeş çekiyorlar. Bir firmaya peşkeş çekiyorlar. Çay-Kur ne oldu? Perişan edildi. Toprak Mahsulleri Ofisi eskiden yazardı “ofis çiftçinin kara gün dostudur” diye. O lafı bile kaldırdılar, bakın o lafı bile kaldırdılar. Yurtdışından buğday getiriyorsun, yurtdışından mercimek getiriyorsun. Dedim ki, yeşil mercimeğin dünyada kaynağı kokulu mercimektir Yozgat’tır. Yeşil mercimeği bitirdiniz siz. Yurtdışından mercimek ithal ediyorsun. Bu ayıp bile yeter. Canlı hayvan ithal ediyorsun, et ithal ediyorsun bu bile yeter yani bu bile yeter. Bunlar mı memleketi yönetecek? Bunlar et fiyatları ucuzlayacak dediler. Hangi et fiyatı ucuzladı? Hiçbirisi ucuzlamadı. Gene vatandaş eti pahalı yiyor. Buyurun Fransa’ya baksınlar, buyurun İngiltere’ye baksınlar, Hollanda’ya baksınlar. Konya’dan küçük Hollanda 100 küsur milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyor, Konya’dan küçük. Biz onun beşte birini bile ihraç edemiyoruz. Tam tersine ithal ediyoruz beşte birini. Bu bile Türkiye’de bir tarım politikasının olmadığını, çiftçinin açlığa mahkum edildiğini gösteriyor. Tarımı öldürüyorlar bununla, tohumları öldürdüler tohumları. Türkiye Zirai Donatım Kurumunu kapattılar niçin? 80 milyon nüfus var batının egemen güçleri, bize şekeri onlar satacak, samanı onlar satacak, eti onlar satacak, mercimeği onlar satacak, bakliyatı onlar satacak, nohutu onlar satacak, niye biz üretelim? Biz onların getirdiğini tüketelim.

AK Partinin Tarım Bakanına Fransızlar şövalye nişanı verdiler. Niçin verdiler biliyor musunuz? Fransız tarımına yaptığı katkı nedeniyle verdiler. Ya bu ayıp bile yeter ve bunu aldılar Tarım Bakanlığının internet sitesinde de yayınladılar, bizim bakana Fransızlar Fransız tarımına yaptığı katkı nedeniyle şövalye nişanı verdiler diye. Verirler tabi! Bütün Avrupa’nın tarımını biz koruyoruz, bütün o malları biz ithal ediyoruz. Eti, canlı hayvanı, samanı, nohutu, mercimeği biz ithal ediyoruz. Türkiye’de arazi yok, çiftçi yok, genç yok, herkesin işi gücü var, işsiz hiç yok, dolayısıyla bunları üretecek zamanımız yok. Biz katma değeri yüksek ürün üretiyoruz dolayısıyla bunları da yurtdışından getiriyoruz. Herhalde böyle anlatıyorlardır millete!

Şirin PAYZIN- Süremiz bitti. Burada tabi ki daha belki pek çok mesele var Türkiye’nin gündeminde ama eklemek istediğiniz özel bir başlık var mı? Bir de şunu sorayım, başta sordum ama sonda tekrar sormak istiyorum. Tabi bütün gözler şimdi hem sizin atacağınız, ana muhalefet partisi olarak atacağınız adımlar da partilerle görüşmeleriniz olacak mı, liderler zirvesi, liderler turu ve artık daha somut hem adaylarınız, yerel adaylarınız konusunda, hem Cumhurbaşkanı adayınız konusunda, hem ittifaklar konusunda ne zaman seçmeniniz sizden somut işaretler ve mesajlar beklemeli? Nasıl başlayacaksınız yarından itibaren?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, bazı yerlerde biz zaten Belediye Başkan adaylarımızı gayri resmi olarak belirledik zaten, bazı yerlerde o adaylarımız şu anda çalışıyorlar. Ne zaman resmi olacak? YSK’nın takviminden sonra biz resmen isimlerini oraya bildireceğiz. Yani bu konuda örgütlerimiz çalışıyor, teşkilatlarımız çalışıyor, herhangi bir sorunumuz yok.

Diğer partilerle demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan ve tek adam rejimine karşı çıkan diğer partilerle diyaloğumuz da devam ediyor. Yani sandık güvenliği konusunda örneğin bütün siyasi partileri ziyaret ettik, düşüncelerimizi söyledik.

Şirin PAYZIN- Saadet Partisinin ittifaka katılacağını düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bilmiyoruz. Onu bilmiyorum tabi ben diğer partilerle ilgili bir şey söylemek gibi bir hadsizlik yapmak istemem. Her partinin düşüncesine, görüşüne, tavrına, duruşuna saygı gösteririz tabi. Ama onlar demokrasiyi savunuyor, biz de demokrasiyi savunuyoruz. Dolayısıyla zaman zaman birlikteliklerimiz olabilir, ama bu birliktelik bir ittifak mı olur, başka bir şey mi olur onu bilemiyorum. Zaman içinde bütün bu ayrıntıları göreceğiz. Yani Saadet Partisi var, İYİ Parti var, Demokrat Parti var, Vatan Partisi var, ÖDP var, DSP var.

Şirin PAYZIN- Bir demokrasi koalisyonu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir demokrasi evet.

Şirin PAYZIN- Koalisyonu demişti Muharrem Erkek benim yayınımda. Böyle bir başlık altında?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani artık demokrasi koalisyonu mu, başka bir şey mi burada da bir şey bulmak lazım. Yani bütün herkesin üzerinde ittifak edeceği bir isim, bir deyim ya da bir slogan bulmak gerekiyor tabi.

Şirin PAYZIN- Son olarak kapatırken manşet atsanız bu söyleşimize ve bu bugüne dair seçmenlerinize ve seçmeniniz olmayıp da ama seçmeniniz olmasını istediğiniz seyircilerimize bir manşet verseniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokrasi kazanacak.

Şirin PAYZIN- Emin misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eminim. Yüzde yüz eminim.

Şirin PAYZIN- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ederiz geldiğiniz katıldığınız için yayınımıza. Önemli başlıklarda mesajlarınız oldu. ‘Ne Oluyor’u burada noktalıyoruz. Tekrar teşekkür ediyoruz CHP’de de bizi ağırladığınız için.

Sayın seyirciler bu kadar sorularımız. Bundan sonrası zaten konuşmalar, tartışmalar devam edecek ve biz de süreci göreceğiz. İzlediğiniz için teşekkür ederiz, iyi akşamlar efendim.

 

 

 

 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler