31.03.2017

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BURDUR’DA MUHTARLAR VE STK’LAR BULUŞMASINDA KONUŞTU

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BURDUR’DA MUHTARLAR VE STK’LAR BULUŞMASINDA KONUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Gün Türkiye’nin geleceği günüdür, sıradan bir gün değildir. Bir parti iktidara gelsin, gelmesin seçimi değil bu. Bu bir adam seçimi de değil, bir kişi seçimi de değil. Bu Türkiye’nin geleceğini oylama seçimidir” dedi.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Burdur’da Muhtarlar ve STK’lar Buluşmasında yaptığı konuşma şöyle:




Efendim Burdurlularla birlikte olmaktan son derece mutluyum. Beni sessizce dinlemeniz istiyorum. Lütfen slogan atmayın, sessizce dinleyin. Çünkü değerli sivil toplum örgütünün yöneticiler, meslek kuruluşlarının yöneticileri, değerli muhtar arkadaşlarımız ve değişik partilerden vatandaşlarımız var. Dolayısıyla bir anayasa değişikliği için oy kullanacağız ama oyu hangi gerekçeyle ve niçin kullanacağımızı bilmemiz lazım, anayasa bir partinin anayasası değil, anayasa bir kişinin anayasası değil, anayasa bu ülkede yaşayan her vatandaşın anayasası olacak. Yani bir toplumsal uzlaşma belgesi olması gereken bir belge için oy kullanacağız. 18 madde için oy kullanacağız. Bu 18 madde bize ne getiriyor, bize ne götürüyor bunu bilmemiz lazım.

VİCDAN TERAZİSİNDE TARTACAĞIZ VE OYUMUZU ÖYLE KULLANACAĞIZ

Birinci noktamız şu, bu 18 madde Türkiye’deki işsizlik sorununu çözecek mi? Hayır. Bu 18 madde çiftçinin sorununu çözecek mi? Hayır. Bu 18 madde sanayicinin sorununu çözecek mi? Hayır. Bu 18 madde Türkiye’de yoksulluğu bitirecek mi? Hayır bu 18 madde Türkiye’nin itibarını arttıracak mı? Hayır. Bu 18 madde yurtta barışı dünyada barışı sağlayacak mı? Hayır. Bu 18 madde niçin geliyor? Vatandaş geçim derdinde, şoför geçim derdinde, sanayici geçim derdinde, esnaf geçim derdinde, Türkiye’nin dünya kadar sorunu var 18 maddeyi niçin vatandaşın önüne koydular? Bunu düşünmemiz lazım, bununla ilgili karar vereceğiz, bununla ilgili sandığa gideceğiz, bu nedenle hepimizin neden “Evet” neden “Hayır” dememiz gerekiyor onu bilmemiz lazım, sandığa giderken efendim ben ülkücüyüm, ben milliyetçiyim, ben sosyal demokratım, ben liberalim, ben mütedeyyinim diye sandığa gitmeyeceğiz. Ben vatanseverim, ben bayrağımı seviyorum, ben demokrasiye inanıyorum, demokrasiye güveniyorum. Ben çocuklarım için ve onların geleceği için sandığa gidiyorum dememiz lazım, çünkü bu anayasa değişikliği bir partinin değil, bir kişinin değil, hepimizin kaderini belirleyecek ve dolayısıyla sandığa giderken, oyumuzu kullanırken sakın ola şunu düşünmeyin, efendim işte Kılıçdaroğlu geldi konuştu onun sorumluluğu var. Efendim Binali Yıldırım Bey konuştu onun sorumluluğu var, Sayın Devlet Bahçeli konuştu onun sorumluluğu var. Hayır. Bu anayasa oylamasında tek tek hepimizin sorumluluğu var. Hepimizin ülkemize karşı, bayrağımıza karşı, çocuklarımıza karşı, demokrasiye karşı sorumluluğumuz var. O nedenle giderken, oyumuzu kullanırken aklın süzgecinden geçireceğiz, vicdan terazisinde tartacağız ve oyumuzu öyle kullanacağız. Bunu yaptığımız zaman ülkemize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız ve oyumuzu kullanacağız.

CUMHURBAŞKANI TARAFLI OLURSA TOPLUM BÖLÜNÜR

Şimdi deniyor ki, bu anayasa değişikliği devlette çift başlılığı kaldıracak. Tam tersine bu anayasa değişikliğiyle devlette çift başlılık olacak. Hem en tepede olacak hem en aşağıda olacak. Nasıl mı? Şöyle, bu anayasa değişikliğine göre cumhurbaşkanı tarafsız olamayacak, Cumhurbaşkanı hem Cumhurbaşkanı olacak hem bir partinin Genel Başkanı olacak. O zaman elimizi vicdanımıza koyup şu sorunun cevabını bilmeliyiz ve sormalıyız, Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, Cumhurbaşkanı partizan mı olmalı? Eğer Cumhurbaşkanı taraflı olmalı, partizan olmalı deniyorsa gidilip “Evet” oyu kullanılacak. Hayır, Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım, 80 milyonu temsil ediyor, bayrağımızı temsil ediyor, vatanımızı temsil ediyor, tarafsız olması lazım deniyorsa gidilecek huzur içinde “Hayır” oyu kullanılacak. Hayırlı bir iş yapılmış olacak. Neden Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı? Bu soruyu da kendimize sormalıyız. Sadece 80 milyonu temsil ettiği için mi? Hayır. Aynı zamanda devletin sigortası olduğu için Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım, taraflı olursa toplum bölünür, toplum ayrışır, kutuplaşma olur toplumda ama Cumhurbaşkanı tarafsız olursa 80 milyonu kucaklar. Herkese eşit mesafede olur. Devlette bir sorun çıktığı zaman iktidar, muhalefet ayrımı yapmaksınız hepsini davet eder. Bir sorun var biz bu sorunu el birliğiyle aşmak zorundayız der. Şimdi bu fırsat vatandaşın elinden ve devletin elinden alınmış olacak. Çünkü seçilecek Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin de Genel Başkanı olacak. Sandığa giderken bunu düşünmek zorundayız.

EN TEPEDEKİ BİR KİŞİYİ KANDIRIRSANIZ, 24 SAATTE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ ELE GEÇİRİRSİNİZ

En tehlikelisini söyleyeyim. Bir sürü şey sayılabilir ama en tehlikelisini söyleyeyim, devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları Başkan tek başına alabilir. Bir daha söylüyorum, devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları alabilecek, bir kararnameyle devleti istediği gibi yönetebilecek. Yani icra Başbakanda değil, icra Bakanlar Kurulunda değil, icra sadece ve sadece Başkanda olacak. Diyebilirsiniz ki, ne demek devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararlar almak? Devlette kim müsteşar olacak, kim genel müdür olacak, kim komutan olacak, kim genel kurmay başkanı veya kuvvet komutanı olacak, kim kaymakam olacak, kim hakim, kim savcı olacak, kim müftü olacak? Bu kuralları bugün TBMM belirliyor. TBMM, devlet memurları kanunu çıkararak, Bakanlıkların yasalarını çıkararak kimin ne iş yapacağını tek tek sayıyor. O özelliklere uygun birisi müsteşar, o özelliklere uygun birisi Genel Kurmay başkanı, o özelliklere uygun birisi kaymakam, vali, genel müdür, şube müdürü olarak atanır. Parlamentonun belirlediği kurallara uygun olmayan hiçbir kimse devlete atanamaz. Bunun adı nedir? Devlette liyakat sistemidir. Yani devlette işi ehline vermektir. Yeni modelde bundan vazgeçiyoruz. Diyoruz ki bir kişi her türlü yetkiye sahip, kim müsteşar olacak? O belirleyecek. Kim kaymakam olacak? O belirleyecek. Kim genel müdür olacak? O belirleyecek. Sadece atamasını değil, kurallarını ve esaslarını da o belirleyecek. O zaman ne olacak? Eğer bir kişiyi ikna edebilirseniz, sevgili muhtar arkadaşlarım eğer bir kişiyi ikna edebilirseniz devletin tepesindeki bir kişiyi ikna eder veya kandırırsanız 24 saatte Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirirsiniz. Bir daha söylüyorum, herkes bir daha dinlesin, bir kişiyi, en tepedeki bir kişiyi ikna ederseniz, o en tepedeki bir kişiyi kandırırsanız 24 saatte Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirirsiniz. Niçin ve nasıl? Neden 24 saat diyorum? Çünkü bir ön hazırlık gerekiyor, kim müsteşar olacak, kim vali olacak, kim kaymakam olacak, kim bakan olacak, kim Başkan Yardımcısı olacak bunun için bir hazırlık gerekiyor. O hazırlığı da dedim ki en fazla 24 saatte, dolayısıyla bütün bunların hepsini değiştirebilirsiniz. Kim rektör olacak? Hepsini bir kişi belirliyor. Unutmayın ne deniyordu, paralel devlet 30-35 yılda devletin içine sızdı, geldi, müsteşar oldu, bakan oldu, emniyet müdürü oldu, vali oldu, kaymakam oldu, rektör oldu 30-35 yılda, şimdi 30-35 yıl çalışmaya gerek yok bir kişiyi ikna edeceksiniz, bütün devleti ele geçireceksiniz. Şimdi siz buna evet diyorsanız, bu doğrudur diyorsanız gideceksiniz anayasa oylamasında “Evet” oyuna basacaksınız. Bu yanlıştır, koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kişiye emanet edilemez diyorsanız, onurla ve gururla gideceksiniz “Hayır” oyunun altına damganızı vuracaksınız.

ATATÜRK TEK ADAM DEĞİLDİ

Türkiye Cumhuriyeti devleti sıradan bir devlet değildir, bizim sınırlarımız başkaları tarafından çizilmemiştir. Bizim tarihimizde hiçbir zaman tek adam olmamıştır. Bizim tarihimizde hiçbir zaman bütün yetkiler bir kişiye teslim edilmemiştir. Buyurun Erzurum Kongresine bakın tek adam mı vardı? Adı üstünde kongre, birden fazla adam vardı. Sivas Kongresine bakın tek adam mı vardı? Hayır, Sivas Kongresi vardı. Sivas Kongresinde Tıbbiyeli Hikmet’i hiç kimse unutmasın. Manda tartışmaları yapılırken Tıbbiyeli Hikmet kürsüye çıkar der ki, “mandaya karşıyız, Gazi Mustafa Kemal’de siz mandayı savunursanız size de karşıyız” der ve mandayı reddeder. Ne diyorlar? Atatürk de tek adamdı. Hayır, arkadaşlar Atatürk tek adam değildi. Peki, Türkiye Cumhuriyet devletini kimlere emanet ediyor Mustafa Kemal Atatürk? Gençlere emanet etti, ülkenin gençlerine emanet etti. Yine Mustafa Kemal Atatürk’e Meclisi fesih yetkisi verilmek istenir. Ne zaman? 1924 Anayasası görüşülürken, iki genç milletvekili kürsüye çıkarlar derler ki, “Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyoruz, önemli bir devlet adamı, kurtarıcı, bu memleket için neleri yaptığını da çok iyi biliyoruz ama kimse kusura bakmasın bizi Türkiye Büyük Millet Meclisine millet getirdi. Mustafa Kemal Atatürk de olsa meclisi feshedemez” diyor ve oy çokluğuyla, ağırlıklı bir oy çokluğuyla reddedildi. Diyorlar ya, Atatürk tek adamdı, reddedildi gördünüz. Tarih var, tanığı var. O dönemin meclis tutanakları var.

MECLİSİ FESİH YETKİSİ VAR, BU TBMM’Yİ SARAYA BAĞLAMAK DEMEKTİR

Şimdi bu anayasa değişikliğiyle bir kişiye TBMM’yi feshetme yetkisi veriyoruz, hiçbir gerekçe göstermeden bir sabah kalkacak birisi diyecek ki, dün mecliste tartışmalar olmuş bana da sataşmışlar ben size gösteririm meclisi feshediyorum, buyurun beyler yeniden seçime gidiyoruz. Feshi nedir? Fesih şudur, parlamentonun görev süresi dolmadan bir kişinin parlamentonun görevine son vermesidir, fesih budur. 4 yıl için seçildi veya 5 yıl için seçildi. 5 yıllı süre doldu mu? Dolmadı, daha 1 yıl, daha 6 ay, veya 4 yıl birisi kalkıp diyor ki, meclisi feshettim. Gerekçe? Hiçbir gerekçe yok. Bugünkü anayasada da meclisi fesih yetkisi vardı ama ne zaman? Seçimlerden sonra 45 gün içinde hükümet kurulamazsa Cumhurbaşkanı Meclisi feshediyor ve erken seçime götürüyor bugünkü anayasada da hani diyorlardı ya “efendim meclisi fesih yetkisi yoktur” diye, emin olun bunlar ne söylediklerini bilmiyorlar. Anayasada neler getirdiklerini de yeteri kadar bilmiyorlar. Meclisi fesih yetkisi var bu ne demektir biliyor musunuz? 80 milyonun iradesini bir kişiye teslim etmek demektir. TBMM’yi saraya bağlamak demektir, bir kişinin iradesine bağlamak demektir. O zaman vatandaş niye gidip oy kullanıyor, niye milletvekili seçiyor, hangi gerekçeyle milletvekili seçiyor?

PARLAMENTO DEVRE DIŞI BIRAKILIYOR

Kanun yapma yetkisini meclisin elinden alıyorsunuz belli konularda. Yeni anayasa değişikliğinde ne yazıyor biliyor musunuz? Şunu yazıyor, “Münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev alanına girmeyen bütün konularda Başkan kararname çıkarmaya yetkilidir.” diyor. Kaç bakanlık olacak, kim belirleyecek? Bugünkü modelde kaç bakanlığın olacağını TBMM belirler, 550 milletvekili. Görevlerini TBMM belirler 550 milletvekili. Yeni modelde kaç bakanlık olacağına bir kişi karar veriyor?  Onların görevlerine de bir kişi karar veriyor. İsten 1 bakanlık, ister 500 bakanlık, ister 50 bakanlık, ister 10 bakanlık veya hiç bakanlıkta kurmayabilir. Zaten bakanlar kurulu da yok. Siz buna doğrudur, bu karar çok güzel bir karardır boş verin meclisi, ne demek 550 milletvekili, ne demek ortak akıl bir kişi var zaten o düşünüyor nasıl karar verirse versin diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır, böyle bir şey olmaz, koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir kişiye teslim edilemez diyorsanız onurla, gururla gideceksiniz “Hayır” oyunun altına damganızı vuracaksınız, tercihinizi oraya yapacaksınız.

Bütün bu konuları bütün ayrıntılarıyla anlatmaya çalışıyorum. Parlamento devre dışı bırakılıyor. Hükümet lütfedip gelip hükümet programını bile mecliste okumayacak. Güvenoyu bile istemeyecek. Diyelim ki, Burdur’dan bir muhtarımız, köy muhtarımız sorunu çıktı, köy yolu yapılmıyor. Ne kadar süredir? 2 yıldır yapılmıyor, 3 yıldır yapılmıyor sorun var. Ne yapar muhtar? Açar Burdur milletvekiline der ki, bizim bu köy yolu yapılmıyor arkadaş bir ilgilensene bununla. Milletvekili ne yapacak? Çıkacak meclisin kürsüsüne diyecek ki, Sayın Bakan Burdur’un falan köyünün yolu 3 yıldır yapılmıyor. Gel kardeşim niye yapılmıyor bunun bir hesabını kürsüde ver. Bugünkü modelde o Bakan kürsüye çıkıp o sorunun cevabını vermek zorundadır anayasaya göre, bugünkü modelde Bakan kürsüye çıkıp bu sorunun cevabını vermek zorundadır. Yeni düzenlemeye göre milletvekili ne bu soruyu sorabilir ne de Bakan gelip o cevabı verebilir. Kaldırıyorlar. Bakan sözlü sorulara asla cevap vermeyecek, meclise de gelmeyecek. Bu soruya muhatap da olmayacak. Diyorsanız ki bu çok güzel bir model bir de Bakanı rahatsız edip soru mu soralım, hiç etmeyelim gerekte yok buna gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Böyle saçma şey olur mu? Ben milletvekili seçtim gönderdim benim köy yolu sorunumla bile ilgilenmiyorsa ben bu düzeni reddedeceğim ve gideceğim anayasa oylamasında “Hayır” oyunu kullanacağım derseniz işte o zaman demokrasiyi savunmuş olacaksınız. O zaman milletin vekili millet adına hesap sormuş olacak. Bakan da demokrasilerde olması gerektiği gibi gelip parlamentoda hesabını verecek.

Kaç Başkan yardımcısı olacak belli değil. Diyorlar ki efendim, 1, 2 bilemedin 3. Soruyorum, hangi maddede 3 yazıyor? Hiçbir maddede yazmıyor. Hangi maddede 1 yazıyor?  Hiçbir maddede yazmıyor. Hangi maddede 50 yazıyor? 50 de yazmıyor. Kime bağlı bu? Başkanın tercihine bağlı, arzu ederse 1, arzu ederse 1000, arzu ederse 5000, arzu ederse 81 ilin İl Başkanını Başkan yardımcısı olarak atayabilir. Engel var mı? Engel yok. Efendim ben en fazla 3 tane seçeceğim. Senden sonra gelen de diyecek ki, sen 3 tane seçtin ben de 300 tane seçiyorum. Bir başkası gelir ben 1000 tane seçiyorum. Yetkisi var mı? Yetkisi var. Anayasada sınır var mı? Anayasada sınır yok. Diyorsanız ki varsın böyle olsun bir Başkan 5000 tane, bir Başkan 3 tane Başkan Yardımcısı tayin etsin. Bu da tabiidir derseniz gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Nasıl olsa parasını siz ödüyorsunuz. Ama diyorsanız ki, böyle saçma şey olmaz, olur mu? Sınır olması lazım, neye göre sınır olması lazım? Ben Amerika’yı, Fransa’yı, Almanya’yı bıraktım. Afganistan’a göre bile sınırı olması lazım, çünkü Afganistan’da Başkan en fazla 2 tane Başkan Yardımcısı var. Nerede yazar? Anayasasında yazar. 3. Başkan Yardımcısı olmaz. Biz onunda çok gerisindeyiz. Bu yanlıştır diyorsanız, en az sayı olması lazım orada diyorsanız, gideceksiniz “Hayır” oyunun altına daha doğrusu tercihinin altına “Hayır” damgasını vuracaksınız. “Hayır” oyunu kullanacaksınız, doğrusu da budur. Bunu yapmamız lazım.

KENDİ ÇOCUKLARINA İKBAL HAZIRLIYORLAR

O kadar çok yetkiler veriyoruz ki, parlamentonun itibarı o kadar düşüyor ki, diyorlar ki efendim bu anayasa değişikliğiyle TBMM’yi güçlendiriyoruz. Elinden yetkisi alınıp da güçlendirilen bir mekanizmayı ben ilk sefer duyuyorum. Hem yetkiyi alıyorsun hem diyorsun ben seni güçlendirdim. Bu şuna benziyor, zaten muhtarların yetkilerinin bir kısmını aldılar, şimdi bütün yetkilerini alacaklar ve dönüp millete diyecekler ki, bakın muhtarları ne kadar güçlendirdik. Yetkiyi alıyorsunuz ve dönüp millete diyorsun ki, meclisi güçlendirdim. Ama hakkını yemeyelim doğruyu söyleyelim 550 milletvekilini 600’e çıkarıyorlar sayısal olarak güçlendiriyorlar. Yetki olarak da indiriyorlar aşağıya, şu soruyu soralım, 550 milletvekili bizim neyimize yetmiyor? Niye 600? Niye bu milletin cebinden 5 yılda bir 187 trilyon lira para alacaksın? Niçin? Diyorsanız ki, vatandaşlarımız diyorsa ki, olsun 600 olsun vallahi parayı da ödeyelim, önemli değil zaten zor bela geçiniyoruz ama ödeyelim 600 milletvekili olsun diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Olmaz zaten 550’ye para yetiştiremiyoruz makulü 450’dir, 600 olmasın diyorsanız gideceksiniz ”Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Bunun partisi var mı? Yok. Kişisi var mı? Yok. Ne meselesi bu? Demokrasi meselesi. Her partiden vatandaşımın düşünmesi ve karar alması lazım, düşünmesi ve karar vermesi lazım, olay bir parti meselesi değil, olay bir seçim meselesi değil, olay bir demokrasi bir memleket meselesi.

Aramızda anneler var. Eminim hayatlarından çok memnunlar yeni anayasa değişikliğiyle 18 yaşındaki çocukları milletvekili olacak, gözünüz aydın. 18 yaşındaki çocuğunuz milletvekili olacak, ömür boyu askerden muaf olacak, iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra da milletvekilliği emeklilik haklarına sahip olmuş olacak. Ben merak ediyorum, hangi anne benim 18 yaşındaki çocuğum ne güzel milletvekili olacak diye gidip bunun altına “Evet” oyunu basacak, merak ediyorum böyle bir anne var mı? Merak ediyorum böyle bir baba var mı? Böyle ballı bir işi bizim manavın oğluna, bizim kasabın oğluna, bizim simitçiye, bizim sanayiciye, bizim tüccara, bizim esnafa verirler mi? Kendilerine ikbal hazırlıyorlar, kendilerine ve kendilerinin çocuklarına ikbal hazırlıyorlar. Onlara ikbal hazırlıyorlar.

MİLLETİ ENAYİ SANIYORLAR

Şimdi 18 yaşındaki çocuk diyor ki, bana iş verin kardeşim iş, ben işsizim. 6,5 milyon işsizimiz var ve gençleri kandıracaklar, sözde annelerini babalarını kandıracaklar, bizim çocuğumuz efendim işte milletvekili olacak, bizde gidelim bunun altına “Evet” oyunu basalım. Milleti enayi sanıyorlar. Yok öyle bir şey. Garibanın çocuğu El Bab’a gider, garibanın çocuğu eksi 35, eksi 40 derecede PKK’yla mücadele eder, bu Ankara’daki beylerin çocukları 18 yaşında milletvekili ve ömür boyu da askerlikten muaf olacaklar. Buna gidip de “Evet” diyenin gerçekten vicdan muhasebesi yapması lazım, o nedenle diyorum her annenin ve her babanın onuruyla ve gururuyla gidip “Hayır” oyunu kullanması lazım, onuruyla ve gururuyla. İşsiz yetmiyor bize 3,5 milyon Suriyeli kardeşimiz var. Onlar 1. Sınıf vatandaş, bizim vatandaşımız da 3. Sınıf vatandaş. Onlar hastaneye giderken sıra beklemezler, bizim vatandaşımız sıra bekler. Onlar üniversiteye sınavsız girerler, bizim çocuklarımız üniversite sınavlarına girerler, kazanır mı kazanmaz mı diye bakarlar. Onlar iş yeri açtığında vergi ödemezler, bizim esnaf vergi öder. Şimdi diyorlar ki, “Evet” oyunu verin, Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz. Diyorsanız ki doğrudur, “Evet” oyu verelim Suriyelilere de vatandaşlık verelim, çocuklarımız işsiz olsun ne yapalım onlar da işsiz olsunlar, fakir olsun onlar da fakir olsunlar diyorsanız gidin “Evet” oyu kullanın. Olur mu böyle saçma şey, böyle bir şey olmaz diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle ilgisi var mı? Hayır, yok. Şahıslarla ilgisi var mı? Hayır, yok. O nedenle söylüyorum mütedeyyin kardeşim, liberal kardeşim, sosyal demokrat kardeşim, ülkücü kardeşim, milletvekili, kardeşim, Atatürkçü kardeşim hep birlikte ülkenin kaderini belirleyeceğiz. Ne zaman? Ayın 16’sında.

VATANDAŞA NEDEN “EVET” DEMESİ GEREKTİĞİNİ BİR TÜRLÜ ANLATAMIYORLAR

Biz demokrasiyi istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz. İster sağcı olsun, ister solcu olsun, ister milliyetçi olsun, ister ülkücü olsun, ister mütedeyyin olsun, ister liberal olsun 80 milyon bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bizim özümüz bu, isteğimiz bu. Bu anayasa değişikliğiyle üstünlerin hukukunu, egemenlerin hukukunu getiriyorlar. Bir daha söylüyorum, üstünlerin egemenlerin hukukunu getiriyorlar. Yani bir parti devleti modeli getiriyorlar. Cumhurbaşkanı partili, Bakan partili, Başkan Yardımcıları partili, valisi partili, kaymakamı partili, müftüsü partili, emniyet müdür partili, herkes partili partisiz olan devre dışı kalıyor. Diyorsanız bu model doğrudur, bir parti olsun bütün partiler de ona tabi olsun diyorsanız gidin “Evet” oyu kullanın. Böyle saçma şey olmaz, biz demokrasi istiyoruz diyorsanız, parti devleti değil, vatandaşına hizmet eden devlet istiyoruz diyorsanız onur ve gururlar “Hayır” oyunu kullanın.

Son sözlerim, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin forsunu kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar, devletin imkanlarını kullanıyorlar, hayır bir dakika devletin imkanlarını kullanıyorlar her türlü imkanı kullanıyorlar ama vatandaşa neden “Evet” demesi gerektiğini bir türlü anlatamıyorlar. Biz devletin forsunu kullanmıyoruz, arabalarını kullanmıyoruz, televizyonlarını kullanmıyoruz, uçaklarını kullanmıyoruz biz sadece ve sadece Allah’ımıza ve vatandaşımıza güveniyoruz.

Propaganda yapıyorlar, diyorlar ki efendim “Hayır” çıkarsa sosyal yardımlar kesilir. Niye sosyal yardımlar kesilsin? Niye kesilsin? Hangi gerekçeyle kesilecek? Bakan kendilerinden, Başbakan kendilerinden, Bakanlar kendilerinden, valiler kendilerinde, kaymakamlar kendilerinden, hepsi kendilerinde niye kesilsin?

BU, TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ OYLAMA SEÇİMİDİR

Biz takipçisi olacağız, 5 kuruşu dahi kestirtmeyeceğiz. Sandığa onurla ve gururla, demokrasi söylemi içinde, bir düğün havası içinde gideceğiz sandığa ve şunu söyleyeyim, ayın 16’sında efendim bugün hava çok güzel, arkadaşlar beni bekliyor kahvede konken oynayacağız sakın demeyin. Bugün hava çok güzel komşular çağırdı hanımlar bir arada toplanacağız, işte ne güzel oturup konuşacağız, sohbet edeceğiz sakın demeyin hanımlar. Hep beraber, sabahın köründe, kendiniz, eşiniz, varsa 18 yaşını dolduran çocuklarınız, komşularınız ve akrabalarınız hep beraber sandığa gideceğiz. Gün Türkiye’nin geleceği günüdür, sıradan bir gün değildir. Bir seçim yapmıyoruz, bir parti iktidara gelsin, gelmesin seçimi değil bu, bu bir adam seçimi de değil, bir kişi seçimi de değil. Bu Türkiye’nin geleceğini oylama seçimidir. Bakın şu küçük kızımız, şurada küçük kızımız var saçları örgülü, ne diyor geleceğim için “Hayır” diyor. Neyin geleceği biliyor musunuz o? 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük millet Meclisi açıldığı zaman o günü dünyada ilk kez çocuklara bayram olarak verdik ve bu çocuk diyor ki, benim Türkiye Büyük Millet Meclisime dokunmayın diyor, benim geleceğimle oynamayın diyor. Biz o çocukların hatırına sandığa gitmeliyiz ve o çocukların hatırına hayırlı bir iş yapmalıyız ve “Hayır” oyunu kullanmalıyız, asıl sorunumuz bu.

Hepinize en içten selamlar, sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.