03.09.2018

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN AÇIKLAMASI

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN AÇIKLAMASI (03.09.2018)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK toplantısı sürerken yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
Geçtiğimiz hafta ve bu hafta sonu yine üç tane şehidimiz var Batman ve Hakkari’de. Bu sefer ateş Samsun’a, Zonguldak’a ve Ankara’ya düştü. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine, milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli basın mensupları, gündem ağırlıklı olarak yine ekonomi. Ağustos ayında Türk Lirası yüzde 40’a yakın değer kaybetti. Bu Türkiye’nin dalgalı döviz kuru rejimine geçtiği 2002 yılından bu yana bir ayda Türk Lirası’nın en yüksek değer yitirişi. Yine geçtiğimiz hafta döviz kuru döviz kurşunu meselesi gündemdeydi. Tabi şu soruyu sormamız lazım, bu döviz kuru nasıl döviz kurşunu haline geldi? Aslında Genel Başkanımızın geçtiğimiz hafta sormuş olduğu 9 tane soru var. Bu sorular cevaplanabilse bu döviz kurunun nasıl döviz kurşunu haline geldiğini göreceğiz.
DÖVİZ KURUNU DÖVİZ KURŞUNU HALİNE GETİREN TEK ADAM HIRSI
Döviz kurunu döviz kurşunu haline getirip Trump ve diğer emperyalist güçlerin eline veren aslında demokrasiyi ve ekonomiyi bitiren tek adam olma hırsıdır. 2009’dan sonra ekonomide işin kolayına kaçılmıştır. Ekonominin içsel dayanıklılığıyla ilgili sorunları gidermek, yapısal reformları gerçekleştirmek yerine sıcak parayla ekonomiyi şişirmeyi ve ülkeyi dış borca batırmayı iktidar tercih etmiştir. Diğer taraftan 2013 yılından itibaren giderek güçlenen otoriterleşme eğilimi de hukuk devletini bitirmiştir. İşte döviz kurunu döviz kurşunu haline getiren ve emperyalistlerin eline bize karşı kullanılabilecek bir silah olarak veren yaklaşım budur. Hep söylüyoruz bu ülke yönetilmiyor. Bu ülke savruluyor. Şimdi vatandaşa dönmüşler, “Bu da geçer yahu” diyorlar. Sayın Erdoğan bunu söylediğinde aslında Türk Lirası serbest düşüşe geçmiş vaziyette. Tek bir ayda gerçekleşen en yüksek düşüşü realize etmiş durumdayız.
ENFLASYONDA REKORLAR
Bugün enflasyon rakamları açıklandı aylık enflasyon yüzde 2,3. Ağustos aylarının rekoru yani mevcut seride Ağustos ayları itibariyle bu rakam rekor. Yıllık enflasyon oranı ise 17,9. Bu da tüm serinin rekoru yıllık enflasyon oranı olarak. İlk 8 ayda gerçekleşen yüzde 12,3’lük enflasyon oranı da tüketici fiyatları bazında bu da rekor ve ilk kez ilk 8 ayda çift haneli rakamları yakalamış bulunuyoruz. Önümüzdeki döneme baktığımızda özellikle üretici fiyatlarının Ağustos ayında 12 aylık yani yıllık olarak yüzde 32,13 oranında artmış olması, çekirdek enflasyon rakamları enflasyondaki bu hızlanmanın süreceğini gösteriyor.

TÜİK BU FİYATLARI HANGİ MARKETTEN ALIYORSA BİZE DE SÖYLESİN
Ama bu seride bir konu benim çok dikkatimi çekti değerli basın mensupları, gıda fiyatları artışı. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarındaki artış. Ağustos ayında bir ay önceye göre gıda fiyatları ve alkolsüz içecek fiyatları yüzde 0,06 artmış. Şimdi buradan soruyorum aracılığınızla, TÜİK derhal bu fiyatları hangi marketlerden aldığını açıklasın, bizlerde o marketlere gidelim, vatandaşlarımızda o marketlere gitsin, artmayan fiyatlardan gıda ürünlerini alalım. Arkadaşlar pazar yeri yangın yeri, marketler yangın yeri ama TÜİK’in rakamlarına dönüyorsunuz bakıyorsunuz gıda fiyatları artmamış. Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum. Bu fiyat artışlarından sonra nihayet Merkez Bankası tedbir alacağını açıkladı, enflasyon karşısındaki duruşunu radikal bir biçimde değiştireceğini söyledi. Sayın Albayrak da “En önemli önceliğimiz enflasyonla mücadele olacak” dedi. Evet, bu ortamda hükümetin en önemli önceliği iki konuda olmalıdır. Biri enflasyonla mücadele, diğeri de borç meselesini halletmek.
ELEKTRİK VE GAZ FİYATLARI
Şimdi enflasyonla mücadele konusuna baktığımız zaman elektrik ve gaz fiyatları dikkatimi çekiyor. Elektrik ve gaz fiyatları geçen ay arttırılmıştı. Biliyorsunuz bu fiyatlar üç ayda bir arttırılıyordu ama birde baktık bu ayda yine elektrik ve gaz fiyatlarına zam yapıldı. Hane halklarına yüzde 9 yani evlerimize verilen elektrik ve gaza yüzde 9, buna karşılık sanayiye verilen elektriğe yüzde 14. Arkadaşlar bunlar enflasyona yansıyacaktır. Nasıl mücadele edeceksiniz enflasyonla? Döviz kuru almış başını gidiyor, bunu durduramıyorsunuz, nasıl mücadele edeceksiniz enflasyonla? Merkez Bankası kalkmış bu ayın 13’ünde yapacağı para kurulu toplantısına randevu veriyor. Ama bu arada fiyatlar almış başını gidiyor. Döviz o da almış başını gidiyor.
NET REZERVLER 30 MİLYAR DOLARIN ALTINDA
Değerli basın mensupları, 4 kişilik bir ailenin fon ve vergi kesintileri de eklendiğinde, Elektrik Mühendisleri Odası hesaplamış, aylık elektrik faturası 126 Türk Lirasına çıkıyor. Bu geçen yıla göre 31 liralık bir artış demek. Bunlar oluyor, yılbaşında 423 dolar olan asgari ücret 173 dolar düşerek Türk Lirası’nın bu hareketi neticesinde 250 dolara iniyor. Yılsonuna kadar ödenecek dış borç 26 – 27 milyar dolar. Bunun üzerine 12 milyar dolarda cari açığı ekleyin 40 milyar dolar para bulmak gerekiyor. Net rezervlerimiz ise 30 milyar doların altına düşmüş. Yani bulmanız gereken bu parayı piyasalardan temin edemediğiniz zaman bunu rezervlerinizi azaltarak finanse etmenizde çok zor gözüküyor. Ama diğer taraftan bir bakıyorsunuz bir başka tartışma geçtiğimiz hafta yine gündemde. Ahlat’a Cumhurbaşkanlığı külliyesi oldu şimdi butik külliye.

O DA BAKAN, BİZİM BAKANIMIZ DA BAKAN
Hatırlayın böyle bu ilginç bir terminoloji şu anda AKP liderinin gündeminde gelişiyor. Arazi değil kupon arazi, gemi değil gemicik, saray değil külliye, külliye değil butik külliye. Diğer taraftan Arjantin’de yeni Sanayi Bakanımız bir toplantıya katılıyor. Dönerken bir bakıyor Endonezyalı mevkidaşı, ekonomisi en az bizim kadar büyük olan Endonezya’nın Sanayi ve Teknoloji Bakanı herkesin bindiği tarifeli uçakla dönüyor. Ama Sayın Bakana devletin tahsis etmiş olduğu özel uçak var. Bakan Endonezyalı bakanın bu haline üzülüyor ondan sonra Endonezyalı bakanı alıyor kendi uçağıyla İstanbul’a kadar getiriyor. Arkadaşlar, Endonezya’nın bakanı da bakan, bizim bakanımızda bakan. Yine Endonezya’nın bakanı tarifeli uçakla gidip gelirken bizim bakanımız devletin kendisine tahsis ettiği özel uçaklarla gidip geliyor? Biz çok mu zenginiz yani Endonezya’dan? Emeklinin parasını ödemekten, ikramiyesini, parasını bayramdan önce vermekten imtina edeceksiniz ama bu arada bakanlar başka ülkelerin bakanlarını tarifeli uçaklardan alıp kendi özel uçaklarıyla taşıyacaklar. Bu olacak iş değil.
KÜREKLERİ VATANDAŞ ÇEKİYOR
Vatandaşa tasarruftan bahsediyorlar ama ortada tasarruf falan yok. Saraylara araç, uçak saltanatı bütün hızıyla devam ediyor. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyorlar, vatandaşa kürek çektiriyorlar, kendileri ejder meyveli smoothie içip keyif çatıyorlar. Paramız pul oluyor ama bu da geçer diyorlar. Pahalılık vatandaşın ciğerini delip geçiyor.
HALKBANK OLAYINI BAĞIMSIZ DENETÇİLER İNCELEMELİ
Geçtiğimiz hafta Cuma gecesi 22.01’le 22.39 arasında Halk Bankasında birden bire dövizle müthiş bir tenzilat yapıldı. Döviz o dakikalarda Türk Lirasının dolar karşısındaki değeri o dakikalarda kriz öncesine döndü. Bu sürede yapılan işlemlerin büyüklüğü 4,6 milyon dolar civarında. 2 bin 569 tane işlem yapılmış. Dolar işlemleri ise bin 256 müşteri dolar cinsinden işlem yapmış. Bu da 3,3 milyon dolar. Kabaca bu rakamlara baktığımız zaman bu dakikalarda bankanın potansiyel olarak 9,3 milyon Türk lirası zarar etmiş olması lazım. Bankaya BDDK’nın uzmanları davet edilmiş, bilim teknoloji kurulunun uzmanları davet edilmiş, incelemeler yapmışlar, bunlar hep açıklanıyor. Ama daha henüz ortaya açıklanan bir rapor yok. Değerli basın mensupları, aslında ben şunu söyleyeyim, bu yetmez. Bu konu aynı zamanda bağımsız denetçilere de inceletilmeli. Hatta bir bağımsız denetçi yetmez, yani o sürede olan işlemleri incelemek için. Bir bağımsız denetçi işlemleri incelemeli, diğer bağımsız denetçide bu bağımsız denetçinin yapmış olduğu incelemeyi incelemeli ki milletin vicdanı rahat etsin.
BU FİYATTAN KİMLER DÖVİZ ALDI?
Kim bu fiyattan döviz aldı, kime bu fiyattan dövizler satıldı? İşlemler iptal edilmiş tamam ama bununla ilgilide doğru düzgün herhangi bir açıklama ortada yok. Bakın burada hatırlayalım bir gazetemizin el değiştirmesi sürecinde bir devlet kurumunun gazetenin yeni sahipleriyle ilgili olarak yapmış olduğu bir keyfi işlem neticesinde o gazeteye yaklaşık 264 milyon Türk Lirası kazandırılmıştı. İşte böyle bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Dolayısıyla bunların olduğu bir ülkede güveni sağlayabilmek için, adalet duygusunu tesis edebilmek için mutlaka ve mutlaka kamuoyuna açık saydam, şeffaf, kamuoyunun güvenebileceği kurumlar tarafından denetim yapılması lazım.
DERENİN TAŞIYLA DERENİN KUŞUNU VURMA HİKAYESİ
Geçtiğimiz haftanın tartışılan konularından bir başkası da Türk Telekom’du. Türk Telekom’u biliyorsunuz 2005 yılında Türk Telekom özelleştirildi. Yüzde 55 hissesi Oger Ortak Girişim Grubuna satıldı ve bedeli de 6,5 milyar dolardı. Bu grup özelleştirme bedelinin bir kısmını hemen vermiş, diğer kısmını da bankalardan borçlanmak suretiyle vermiş. Ancak ilk defa 2013 yılında bu şirketin 4 milyar 750 milyon dolarlık borcunun, Türk bankalarına olan borcunun yeniden yapılandırıldığını gördük. Demek ki sıkıntı orada başlamış. Ancak bu süre içinde yani 2006 – 2014 döneminde Oger yaklaşık 6,6 milyar dolar temettü almış. Yani şirket ödediği özelleştirme parasını 9 yılda çıkarmış. Ama bankalara olan borcunu ödememiş. Şimdi 8 yıl sonra bu şirket devlete iade edilecek, Türk Telekom devlete iade edilecek. Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi bankalara ödenmemiş borçlar karşılığında verilmiş durumda. Yani hikaye şu, tam bir derenin taşıyla ya da çayın taşıyla çayın kuşunu vurma hikayesi. Peki buna izin veren yani bu temettüleri borcunu ödeyemeyen şirkete ödeyen Telekom’un yönetiminde kim var? Aslında devletin atadığı insanlar. Bugün dönüp bakın Telekom yönetiminin neredeyse tamamına yakınının sarayda olduğunu göreceksiniz. Bu aslında Türkiye’de işlerin nasıl yürütüldüğü konusunda da bir fikir veriyor çok açık söyleyeyim. Burada Telekom yönetimi ülkenin menfaatlerini koruyacak yaklaşım içinde olmamıştır kanaatindeyim.
10 MİLYAR TL DERDE DEVA OLMAZ
Değerli basın mensupları, son bir haftadır yine hükümet bir takım tedbirler alıyor. Bunlardan bir tanesi KOBİ desteği. Güzel. Yani Türkiye’de döviz cinsinden borçlanan kuruluşların bugün üstlendikleri kur farkı zararı mevcut dolar kuruyla 600 milyar Türk Lirasına geldi. Bu kuruluşların bankalara bu borçları ödemesi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bu çerçevede Kobilere verilen destek kredisi uygulaması doğrudur ama burada 600 milyar Türk Liralık kur farkı var, burada da 10 milyar Türk Lirası var. Yani bu 10 milyarla kimin derdine deva olacaksınız? Çok açık söyleyeyim, burada bu uygulamanın son derece kurallı bir biçimde ve son derece şeffaf olarak yapılması lazım. Kime verilecek bu paralar? Orada 600 milyar Türk liralık bir ihtiyaç var bu 10 milyarı kime dağıtacaksınız?
BUNA DA DÜŞÜK FAİZLİ KREDİ DİYORLAR
Bu arada bir şey daha söyleyeyim, Sayın Hisarcıklıoğlu diyor ki, bu kredinin faizi yüzde 22 olacak. Bundan önce uygulanan bu kredinin Mart ayında en son uygulaması yapılmış bu senenin Mart ayında. Faizi ne kadarmış biliyor musunuz? Yüzde 12. İşte memleketin içine düştüğü hal bu. Mart ayında yüzde 12 olan faizler bugün 10 puan artarak neredeyse yüzde yüz artarak yüzde 22’ye gelmiş. Buna da ucuz diyorlar, düşük faizli kredi diyorlar.
BUNLAR PANSUMAN DÜZENLEMELERDİR
Yine bir takım uygulamalar işte bu döviz hesaplarından vergi alınıp Türk lirası hesaplardan vergi alınmaması, Merkez Bankası bünyesinde Türk Lirası swap piyasasının açılması. Bu düzenlemelere baktığımız zaman açık söyleyeyim, bu düzenlemeler tamamen pansuman düzenlemeleri. Memleketin gerçek sorunu olan demokrasi açığı ve ekonomideki yapısal açıkları çözecek hiçbir önlem bunun içinde yok.
NİHAYET SÖYLEDİ: EKONOMİDE YAPISAL SORUNLAR VAR
Ama Sayın Erdoğan nihayet şunu dedi, Türkiye’ni ekonomide çözmesi gereken yapısal sorunları var. Evet var neredesiniz, niye bugüne kadar çözmediniz? Daha ilk gün Genel Başkanımız 13 maddelik bir paket açıkladı. Aslında bu paket iktidar için iyi bir yol göstericidir. Çünkü gerçekten ekonominin yapısal açıklarına ve demokrasi açığına işaret eden önlemler vardır. Diğer taraftan şunu söyleyeyim, zamanında buna benzer bir krizi yönetmiş bir Hazine Müsteşarı olarak söylüyorum sizlere bunu. Popülizmle, “Vatan, millet, Sakarya” diyerek bu iş artık gitmez. Ya da hayali düşmanlar göstererek. Trump yönetiminin yaptıkları hiçbir şekilde kabul edilemez. Ama bunları sadece bizde yapmıyor, bütün dünyada yapıyor. Neden bizde yaptığı bin etki yaparken dünyada diğer ülkelerde yaptığı 10 etki yapıyor. Onun için bir an önce bu etkileri asgariye indirecek, geçmişte yapılmış olan hataları telafi edecek, ayakları yere basan tedbirleri alma kararlılığını iktidar göstermelidir. Acil ve orta vadeli tedbirlerden oluşan, ciddi çapaları olan somut ve güven veren bir program hazırlanıp hemen uygulamaya geçilmelidir. Aksi takdirde bunun millete çıkacak faturası çok yüksek olacaktır.
ORTAK AKIL KULLANILMALI
Yine bu süreçte ortak akıl kullanılmalıdır. Bakın Türk-İş’e gittik, şimdi bu süreçten en fazla etkilenecek kesimlerden biri işçi kesimi. Ama olan biten, alınan tedbirlerle ilgili olarak Türk-İş’in hiç görüşü alınmamış. Yine bu süreç işlerken saydamlık son derece önemli. Milletimiz, “iktidarın en yakınları kendini kurtardı, bu işin faturası bize çıkacak” dememelidir. Başarılı olmasını istiyorlarsa bu programın buna sebep olmaması lazım. Geçtiğimiz haftalarda söylemiştim ekonomi masasını kurduk. Ekonomi masası ilk ziyaretini geçtiğimiz Cuma Türk-İş’e yaptı.
İTHAL ETE MAHKUM ETTİNİZ, HİÇ OLMAZSA KONTROL EDİN
Son olarak da bu Şarbon hastalığı meselesine değinmek istiyorum. Gerçekten ailelerimizin gündemini önemli ölçüde işgal ediyor. Bakınız Türkiye’de iktidar üreticiyi desteklemek yerine ithalat tipine sarılmıştır. ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre Türkiye ABD’nin ardından dünyanın en fazla sığır ithal eden ikinci ülkesidir. Nüfusu bizim 17 katımız olan Çin’in sığır ithalatı Türkiye’nin onda biridir. Ülkeyi ithal ete mahkum ettiler. Bari hiç olmazsa bunu ithal ederken doğru düzgün kontrol etsinler, hastalıksız etleri getirsinler. Ama bunu dahi yapamıyorlar. Biz eloğluna tarım ürünü ihraç etmeye kalktığımız zaman binlere kontrolden geçiyor ama her nedense onların ürünleri elini kolunu sallayarak neredeyse bu ülkeye giriyor. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum, sorularınız varsa alayım.
Soru- Yerel seçimlerde AK Parti ve MHP arasında bir ittifak gündemde. Cumhuriyet Halk Partisi’nin de bir ittifak arayışı var mı? Özellikle HDP’yle bir ittifak yapacağı konuşuluyor, iddia ediliyor, kulislerde bu bilgi var. Birde AK Parti ve MHP ittifakını nasıl değerlendirirsiniz yerel seçimlerle?
Faik ÖZTRAK- Şimdi değerli basın mensupları, Cumhur cephesinin ne yapacağını bilemiyorum. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bir iddiamız var. Biz diyoruz ki, belediyeciliği biz biliriz. Bu nedenle de biz bu seçimlere tabanda mutabakatı sağlayacak, bundan önceki seçimlerde gerek Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş gerek MHP’ye oy vermiş gerekse diğer partilere oy vermiş seçmenlerinde oyunu alabilecek, en yüksek oyu alacak, millete yapacağı hizmetlerin en üst seviyede olacağı ve halkın hizmetinde olacaklarına ikna edecek, halkın belediye başkanlarıyla çıkacağız. Gündemimizde ittifak yok. Ben bunu söylüyorum, diyorlar ki “Yarım ağızla söylediler…” O zaman yarım ağızla söylediğimi düşünen değerli basın mensupları dudaklarımı okusun, gündemimizde kesinlikle ittifak yok.
Soru- Efendim olasılıkları görüştünüz mü acaba toplantıda, yani ne yönde bir hazırlık yapacaksınız yerel seçimlere yönelik?
Faik ÖZTRAK- Şöyle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu yerel seçimlerin Türkiye’nin kaderi bakımından en önemli seçimlerden biri olduğunu düşünüyoruz. Tek adam parti devleti rejiminin sınırsız, keyfi, frensiz bir şekilde ilerlemesini durduracak, Türkiye’de yeniden demokrasi standartlarını güçlendirecek seçimin yerel seçimler olduğunu düşünüyoruz. Aynı zamanda bu yerel seçimlerin millete hizmet seçimi olduğunu da düşünüyoruz.
Bakın arkadaşlar, ben “belediyeciliği biliriz” derken şunun altını çiziyorum, gidin İstanbul’a bakın bütün belediyelere insanlar nerelere gidip nefes alıyor, hangi belediyeler var orada? Dolayısıyla bu çerçevede hem projelerimiz yani ortak kullanılacak projeler, hem de yerel projelerimiz konusunda, adaylar konusunda gerekli çalışmaları bu konuyla ilgili Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız yapıyor. Zaman zamanda sizleri bu konuda bilgilendiriyor, partiye de bilgi veriliyor ve süratle bu yönde ilerliyoruz. Bakın şunu söyleyeyim, bugün şununla ittifak yapacak, bununla ittifak yapacak, şu geliyor, bu geliyor bu lafların hepsi yerel yönetimlerde yaklaşan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının korkusuna kapılmış olan seslerdir.
Soru- Efendim CHP Genel Merkezi önünde Mahir Kılıç bir eylem yapıyor. CHP’nin bu konuda sorunu çözümleme girişimi oldu mu?
Faik ÖZTRAK- Bu işten atılan arkadaşımız mı?
Soru- Evet.
Faik ÖZTRAK- Yani muhtemelen ilgili arkadaşlarımız o konuyu görüşüyorlardır.
Soru- Efendim arkadaşımızın sorusuna entegre olarak yerel seçimlerle ilgili olarak, bugün gazetelerde vardı yine MHP’yle AK Parti ittifak yaptığında, 2014 seçimleri baz alındığında CHP bazı illeri kaybediyor. İşte bunların içinde Hatay, Tekirdağ, Eskişehir gibi illerde var. İttifak yapmayacağız dediniz, ittifak gündemimizde yok dediniz. Peki bu hamleye karşı ittifak olursa sizin karşı hamleniz ne olacak CHP’nin?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce söyledim tabanda tüm seçmenlerin oyunu alacak, her partiye bundan önce oy vermiş seçmenlerin oyunu alacak, tabanı birleştirecek adaylar ve politikalar olacak.
Soru- Parti dışından isimlerde olabilir mi kamuoyuna mal olmuş isimler?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce söyledim yani tüm seçmeni birleştirecek, seçmene hitap edecek halkın adaylarıyla yürüyeceğiz dedim.
Teşekkür ederim.